Header Ads Widget

test banner

Sadece Un



Bu oyunun kurallarını hâlâ tam olarak anlayabilmiş değilim, yaptığım tek şey, ucu bucağı görünmeyen bir kaygı denizinde çırpınmak. Gittiğim yolun beni nereye götüreceğini bilmiyorum; hatta bu yolun doğru yol olup olmadığı konusunda derin şüphelerim var. Son günlerde vaktimin çoğunu odamın köşesinde, zar zor güneş alan tek noktaya sabitleyerek başında oturduğum ve daha iyi bir geleceğe sahip olmak için bir avuç ümit beslediğim, derme çatma çalışma masamın başında geçiriyorum. Bulduğum her kitabı okumaya, karşıma çıkan her eğitici içeriğe dört kolla sarılmayı deniyorum. Sanırım asıl sorun da burada başlıyor bu kaygı denizinin ortasında, az önce de söylediğim gibi, oyunun kurallarını hâlâ tam olarak anlayabilmiş değilken, oynamaya çalışmak hiç kolay bir iş değil. Sevgi, merhamet ve benzeri nice duyguları anlamlandırabilmiş değilken neyin peşinde koşmam gerektiğini nasıl anlayabilirim? İnsan böyle zamanlarda kendisinin en değerli meziyetinin, korkunç derecede basit ya da karmaşık gibi görünen şeyleri anlamlandırabilmek olduğunu düşünüyor. Bense bu yetenekten öylesine yoksun, öylesine yalnız hissediyorum ki... Sanki dalgalar tekrar tekrar yüzüme çarpıyor… Kalemi elinden alınmış bir yazar ya da futbol topundan mahrum bırakılmış bir futbolcu gibi. Zaman ilerledikçe, kavuşmayı beklediğim o anlamlı hayat, duygu ya da bir oyun—adına ne derseniz deyin—giderek daha karmaşık ve korkutucu bir hâl alıyor. Eğer ben bir fırıncıysam, un olmadan ekmek yapamam. Ve bugünlerde Tanrı’dan tek bir şey istiyorum: Karnımı doyurup, bu oyunun kurallarını öğrenmeye, sevgiyi, merhameti ve diğer yüce duyguları anlamlandırmaya yetecek kadar un. Hepsi bu. Fazlasını değil, sadece bu kadarını...

-Çaycı

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

0 Yorumlar