Header Ads Widget

test banner

Varlığın Birliği


Hz. Ali’ye isnat edilen “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı” sözündeki “ilim”i, “hakikat” olarak alırsak, orada söylenilen “nokta”yı, bir harf ile “O” şeklinde, bir kelime ile “Bir” şeklinde, bir cümle ile “Varlığın birliği” şeklinde anlayabileceğimizi düşünüyorum.

Bu kanıya nereden ulaşıyorum? Öncelikle kendi bilincimden. Benim bilincimde ortaya çıkan (beş duyudan gelen) duyusal algılar, düşünceler, duygular, hayaller var. Peki bunun arkasındaki bilinçte “ben” diyebileceğim ne var? O “ben” dediğim şey de sadece bilincimde ortaya çıkan bir kavram. “Bilinç,” her şeyin ortaya çıktığı kavrayamadığımız bir şey, ve orada “kişisel” bir şey yok. Bilinci bir okyanusa benzetirsek, bütün deneyimlerimiz birer dalga; ve “ben” veya “ego” dediğimiz şey ise sadece büyük ve kalıcı bir dalga, ama sadece bir dalga, okyanustan bir parça. Dolayısıyla benim bilincim, “ben”den öte bir şey, evrensel bir şey. Bilinçli olduğunu varsaydığım (çünkü bundan emin olamam) diğer insanlar ise yine deneyimlerini aynı şekilde yaşıyor olmalılar; onların bilinci de onlardan öte, evrensel bir şey. Bunun ismine “evrensel (veya kozmik) bilinç” diyelim, çünkü bu bilinçleri birbirinden ayırt edebileceğimiz bir şey yok.

İkinci aşamada şunu farkediyoruz. Bu evrensel bilinç, temel gerçeklik. Çünkü olduğunu düşündüğümüz her şeyi (yani evreni) sadece onun üzerinden biliyoruz. Ayrıca fark ediyoruz ki, “ayrılık” dediğimiz (yani “ben ve diğerleri,” “ben ve dış evren”) şey aslında bilinçte oluşan bir algı ve gerçeklikte bu sadece bir illüzyon. İçimize baktığımızda, “öteki” şeklinde duyularla, duygularla, düşüncelerle ortaya çıkan şeylerin, aslında bilinçten bir parça olduğunu görebiliyoruz.

Dolayısıyla tek bir varlık var (evrensel bilinç) ve bu varlık değişik şekillerde kendisini gösteriyor. Bu tek varlığı bir film sahnesi gibi düşünelim, bu sahnede İsa çıkıyor, Ali çıkıyor, Jessica çıkıyor, diğer canlı ve cansız maddeler çıkıyor, ama hepsi bu sahnenin üzerinde. Ayrı gibi görünen şeyler, bu temel bilinç sahnesinin üzerinde beliren geçici görüntüler. Ayrılık yanılsaması bile sadece bu ekrandaki bir görüntü. Yani, varlık bir.

Buradan teoloji ve felsefeye geçecek olursak, İslami terminoloji ile “La mevcuda illa hu” (O’ndan başka varlık yoktur), Hristiyan terminolojisi ile “Tanrı insanın özüdür,” Yahudi terminolojisiyle “Tanrı (Ein Sof – Sınırsız olan) her şeyde mevcut, ve her şey Tanrı’dandır,” Hinduizm terminolojisiyle “Bireysel bilinç (Atman) ve evrensel bilinç (Brahman) aynıdır; ayrılık bir maya (illüzyon)dur” Taoizm terminolojisiyle “Tao, her şeyin kaynağıdır,” Budizm terminolojisiyle “Her şey hiçlikten (veya boşluktan, shunyata) doğar, ben ve diğer yoktur,” Modern çağ felsefesi terminolojisiyle, “Tüm varlıklar, tek bir gerçekliğin ifadeleridir (Tanrı-Doğa),” Antik ve eski çağ felsefesi terminolojisiyle “Tüm varlıklar “Bir”den türetilmiştir ve ona geri döner,” Şamanizm terminolojisiyle “Doğa ve insan arasında ayırım yoktur” diyebiliriz.

Bu yukarıda bahsettiğim görüşler bu dinlerdeki ve felsefelerdeki “ana akım” görüşler değil çok zaman. Ama bu görüşleri savunan değerli insanlar çıkmış her bir dinden ve felsefeden. Ben uzun süredir, varlığın birliğine kanaat getirdim ve hakikati aramak için değil de (çünkü hakikat çok basit), sadece hoşuma gittiği için ve bilgimi derinleştirmek için okumalar ve dinlemeler yapıyorum. Bu konudaki en büyük kaynağım “Let’s Talk Religion” Youtube kanalı. Felsefe ile ilgili de “Philosophize This” podcast’leri ana kaynağım. Bir uzman olarak değil de, hevesli bir amatör olarak sizlere varlığın birliğini (veya buna yakın şeyleri) söyleyenlerden araştırmanızı tavsiye edeceğim insanlar var. Onları paylaşarak yazımı bitireyim. Bu kişiler elbette “aynı” şeyi söylemiyorlar, kendi terminolojilerini kullanıyorlar, detaylarda farklılar. Ama bence söyledikleri şeyin özü aynı.

Hinduizm’de (veya Hint felsefesinde) özellikle Advaita Vedanta var, ve burada özellikle Adi Shankara ve Ramana Maharshi’ye bakılabilir. Daha modern bir yorum için Rupert Spira’yı tavsiye ederim. Budizm’de ve Zen Budizm’inde, Nagarjuna, Dogen ve Bodhidharma var. Daha modern yorumlar için Shunryu Suzuki, D.T. Suzuki ve Alan Watts’ı tavsiye ederim. Taoizm’de (bu felsefenin kurucuları) Lao Tzu ve özellikle Chuang-Tzu var. Antik çağ filozoflarından Parmenides ve özellikle Plotinus var (Plotinus’un görüşleri özellikle İbrahimi dinlerdeki bu tip anlayışları çok etkilemiş; ondan eski Hermetik anlayışta da benzer görüşler var). Modern çağ filozoflarından, (elbette ki) Baruch Spinoza var, ama George Berkeley, William James ve Martin Heidegger’de de bilinç merkezli metafizik anlayışlar var. Yahudilikte, özellikle Kabala’da, Moses de Leon, Maimonides ve Baal Shem Tov var. Hristiyanlıkta Aziz Augustinus ve Meister Eckhart var. İslam’da Hallac-ı Mansur, Yunus Emre, (vahdet-i vücud için) İbni Arabi, (vahdet-i mutlaka için) Şüşteri (ve İbn-i Sabain), Rumi, Molla Sadra, Maktul Sühreverdi var. Daha modern zamanlar için Frithjof Schuon’un perennialist görüşleri de güzel.

Benim diyeceklerim bu kadar. Bu benim içsel yolculuğuma dair sekizinci yazım oldu. Dokuzuncusunu yazar mıyım, bilmiyorum. Bildiğim, bir süredir kendimi huzurlu hissettiğim.

-İsa Hafalır



author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Hz Ali ye isnad edilen bu sözdeki nokta vurgusundan ben; ilmin, ilmin aradığı şeyin, hakikatin, birin aslında ihlas süresi gibi kısa, sade, öz ve anlaşılır olduğu, insanların ise daha sonra bunu ama anlamak adına, ama eğip bükmek adına değiştirdikleri, karıştırdıkları, çogalttiklari şeklinde anlıyorum. Vurgulanan şey bence (kesinlikle) varlığı birlemek fikri değil, firavundan kurtulan Musa nın halkınin buzağıya tapması misali (değişik derecelerde sapma olabilir) kesinlik derecesinde görülen bir hakikatin değişmeye veya bozulmaya maruz kalması.

    YanıtlaSil
  2. Bu konularda çok felsefi görüş var elbette, ama ben üç görüşe, üç kümeye indirgemek istiyorum. Kabaca ateizm, teizm ve panteizm diyebiliriz bunlara.
    Evrensel bir bilinç var mı ve bireysel bir bilinç (özgür irade) var mı sorularını sorduğumuzda bu kümelerin kesiştikleri ve ayristiklari alanlar şemalaştirilabilir.
    Örneğin ateizm, evrensel bir bilinç (Tanrı) var mı sorusuna cevabında, diğer iki görüşe karşı yalnız, fakat (bilinçsiz ve amaçsız milyarlarca yıllık tesadüfi bir sürecin sonunda oluşmuş) bireysel bilinç, irade noktasında teizmle kesişiyor denebilir.
    Bu mantıkla panteizm özgür irade noktasında yalnız kalıyor, teizm ise kuralları, kimliği, şeriatı olan din noktasında.
    Düğümü çözecek olan şey bu iki soruya vereceğimiz cevap gibi görünüyor. Özgür iradem var mı? Evrensel bir irade var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Panteist görüşün temsilcilerinden biri olan Spinoza "eğer aşağı doğru akan bir su düşünebilen bir varlık olsaydı, kendi özgür istenci ve iradesiyle aşağı doğru akmakta olduğunu düşünürdü. " demiş ve özgürlüğü bir yanılsama dahası bir fantezi saymış.(kaynak wikipedia). Öyleyse milyarlarca insan (hayvanlar da dahil edilebilir), iradeleri olduğu noktasında ya eminler ya büyük bir yanılgı içindeler. Ben emin olduğumuz kanaatindeyim. Bunu desteklemek adına bir ceza hukuku makalesinden de bir kaç cümle alıntı yapayım.
      Ceza Hukukunda Failin İrade Özgürlüğü Tartışmaları:
      https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1768348

      Sil
    2. İnsan doğadaki varlıklar içerisinde davranışlarını, zihinsel muhakemeden
      ve rasyonel karar alma süreçlerinden geçirebilmesi, bu muhakeme ve süreçler
      sonucunda yapma ya da yapmama şeklinde hukuk kurallarına ilişkin tutumunu (anlayışını) icraya dönüştürebilmesi özelliği ile diğer varlıklardan ayrılmaktadır.

      (...) eser sahibi olarak davranışlarının sonuçlarını dikkate alarak hareket ettiği noktasından (ön kabulünden) hareket edilmektedir.

      İrade özgürlüğü konusunda metafizik anlamda determinizm-indeterminizm felsefi tartışmaları, gerçekliğin arayışı için şüphesiz önemlidir.

      Genel anlamda insan davranışlarının determine olduğu, aslında davrandığından başka türlü hareket edemeyeceği tezi tartışmalıdır.

      İnsan davranışlarının genetik miras, kan basıncı, beyin anatomisi, beslenme vs. gibi birçok fizyolojik özelliklerden etkilendiği günümüzde kabul edilen bilimsel bir gerçekliktir.

      Ancak davranışların tamamen bu fizyolojik gerçeklere dayandığı tezi de ispatlanamamaktadır.

      Sil
    3. Sonuç olarak insanın iradesi olduğuna dair genel yaklaşım veya kanaate göre hareket edildiğinde, varlığın birliği, herşeyin bir oluş ve ilizyondan ibaret olduğu düşüncesi elenip, geriye diğer iki seçenek kalıyor. Teizim ya da ateizm.

      Sil
  3. Üçüncü bir husus; Yunus Emre, Mevlana, İbni Arabi gibi özel insanların şeriatın, ana akımın (her ne derseniz) zahirine uymayan (çünkü aşkları baskın) sözleri nedeniyle onların panteizmle iliskilendirilmesi üzerine. Bana göre İslamın bir alt kümesi olan bu yaklaşımların, diğer zikredilen birlikçi görüşlerin altında veya yanında olması mümkün değil. Çünkü bilindiği üzere alemin dışında bir Tanrıya iman etmişler ve daha özelde şeriatın (bildiğim kadarıyla) fıkıh, hadis vb konu ve hükümlerine açıkça ve yok sayarcasına bir itirazları yok. Tanrı aşkıyla âlemi, varlıkları ve kendilerini hiç saymak, görmekle, felsefî (nazari) olarak Tanrı ve doğa birlikteliğinin aynı şeyler olmadıkları da malum.

    YanıtlaSil
  4. Bedizzaman,
    "...o Sultan-ı Zifünun dahi bir meşher açmak ister ki, içinde sergiler dizsin, ta nasın enzarına saltanatının haşmetini, hem servetinin şaşaasını, hem kendi sanatının hârikalarını, hem kendi marifetinin garibelerini izhar edip göstersin, tâ cemâl ve kemal-i manevisini iki vech ile müşahede etsin: Bir vechi, bizzat nazar-ı dekaik-aşinasıyla görsün. Diğeri, gayrın nazarıyla baksın."
    derken burdaki gayrın nazarıyla baksaın ifadesi ile sanırım zaten bu konuya temas ediyor. Bu ifadeden vahdet-i vucud çıkmaz ('gayr' diyor çünkü. Hem zaten kendisi de vahdet-i vucud'çu değil) ama vahdet-i şuur çıkabilir, varsa öyle bi tabir. Yazınız ile paralellik arz ediyor düşüncesi ile paylaşayım dedim.

    YanıtlaSil