Header Ads Widget

test banner

Gülen Cemaatine Kült Diyebilir miyiz?


Bu çok önemli ve basit bir cevabı olmayan bir soru. Zaten kült kavramı tartışmalı ve pejoratif bir kavram ve akademik olarak tartışması zor (bunu, bu konuyu çalışan akademisyenlere bırakmak lazım). Ben yine de, bu soruya, akademik olarak değil de, amatörce ve düşünmeyi seven bir insan olarak “bence” cevap vermeye çalışacağım. Kültlerin belli başlı özellikleri var (wikipedia’dan veya başka kaynaklardan bulabilirsiniz), ve bunlar Gülen cemaatine ne kadar uyuyor üzerinde beraberce düşünebiliriz.

Bir kült için en önemli özelliklerden birisi “karizmatik veya otoriter liderlik”e sahip olması. Kültlerde liderin otoritesi sorgulanamaz ve üyeleri üzerinde büyük bir nüfuzu olur. Bu özelliği Gülen cemaati çok büyük ölçüde sağlıyor. Gülen, özellikle 10 sene öncesine kadar cemaatinin neredeyse tamamının gözünde “seçilmiş veya vazifeli biri” idi (az bir kısmının gözünde mehdi/mesih görünüyor olabilir, ama o abartıldığı kadar değildi, en azından tabanda). İşte bu yüzden her şey (çocukların isimlerine kadar) Gülen’e soruluyordu. Gülen’in dediğinin vardı bir hikmeti; herkes rüyalarda Peygamberler istişare ettiğine inanmıyordu ama bir kutsallık vardı ona atfedilen. Hatta “büyük abi”lerin önemli konumu da kendi özelliklerinden değil, Gülen’e yakın oluşlarından geliyordu.

Bir kült için gerekli ikinci özellik, “itaat ve kontrol mekanizmaları.” Bu özelliği de Gülen cemaati büyük ölçüde sağlıyor. Cemaatte “itaat et, kurtul” çok kullanılan bir sözdür. Herkes mutlak itaat içinde değildir, ama bir iki defa itaat etmezseniz grup dışında bulabilirsiniz kendinizi (mesela “ışık evinden” atılabilirsiniz). Üstten gelen kararların (kaç gazete abonesi yapılacak, kaç kurban toplanacak vs) sorgulanmadan kabul edilmesi beklenir. Kontrol mekanizmaları içinde, herkese uygulanılmayan ama en azından cemaat abiliği/ablalığı yapan veya cemaat kurumlarında çalışan insanlara uygulanılan, gelirlerinin belli bir yüzdesini “himmet” olarak vermelerini beklemelerini sayabiliriz. Tabii bu durum “mahrem/hususi hizmet” mensuplarında çok daha üst seviyede, onların kiminle evleneceğine bile karar veriliyor, ama ben bu yazıda hususi hizmete değil de genel cemaate odaklanmak istiyorum.

Bir kültün sahip olduğu üçüncü bir özellik, “kapalı yapı ve izolasyon.” Burada kült üyeleri illa fiziksel olarak dış dünyadan izole edilmek zorunda değil, bu izolasyon zihinsel olarak da sağlanabilir. Bu özellik Gülen cemaatinde az miktarda var diye düşünüyorum. Sadece sohbetlerine gelen giden, ama kendini cemaatten gören insanlar çok kapalı bir yapıda ve izolasyon içinde değillerdi. Ama cemaatin daha iç halkalarına girdikçe (mesela sohbetlerden “mütevelli”ye geçilince, veya oradan daha has halkalara geçince; görevli semt/ilçe/il imamları gibi) bu kapalı yapı ve izolasyon artıyordu. Çünkü öncelikle bütün hayatınızı “hizmet”e vakfetmiş oluyordunuz ve buna ilaveten bütün bilgileriniz cemaat içinden geliyordu.

Bir kültün sahip olduğu dördüncü özellik, “grup içinde ayrı gerçeklik algısı.” Bu yukarıdaki maddeyle de bağlantılı. Dış dünyadan izole edilmiş kült üyeleri, dış dünyaya bir düşman veya en azından rakip olarak bakar, ve kendi doğrularını mutlak hakikat olarak görür. Bu özellik Gülen cemaatinde kafi miktarda var diye düşünüyorum. Gülen, Amerika öncesi vaazlarıyla cemaatini “peygamber varisleri” olduğuna ikna etmeye çalışıyordu, buna anlatılan rüyalar, yakazalar da (ki bunların bir kısmı Gülen de vaazlarında ve sohbetlerinde anlatıyordu) eklenince bu, cemaatinin en azından büyük bir kısmında, dünyayı kurtarabilecek (veya nam-ı celili Muhammedi’yi dünyanın her tarafına yayabilecek) “özel” bir topluluk oldukları algısı oluşturuyordu. Tabii ki bu algı dış dünyaya rağmen bir algıydı, ve gördük ki gerçeklikle alakası olmayan bir algıydı.

Bir kültün sahip olduğu beşinci özellik, “aidiyet ve yüksek bağlılık.” Kült mensupları, kendilerini bireyler olarak değil de, kültlerinin bir neferi gibi görürler; hayatlarının manası bu grubun mensubu olmaktan ibarettir. Bu özelliğin Gülen cemaatinde en azından orta seviyede olduğunu düşünüyorum. Tabii ki bağlılık ve aidiyet cemaat içinde yeknesak değil. Çok bağlı olanları da var, az bağlı olanları da. Ama ortalamayı alacak olursak, yukarıdaki dördüncü maddeyle bağlantılı bir şekilde, çok mensubu için, Gülen cemaatinin üyesi olmanın birey olmalarının önüne geçtiğini söyleyebiliriz.

Bir kültün sahip olduğu altıncı özellik, “sorgulamaya ve eleştiriye kapalı olma.” Kült üyelerinden, lideri veya yöntemleri sorgulamamaları ve eleştirmemeleri beklenir, ve böyle yapanlar susturulur. Bu özelliğin de Gülen cemaatinde en azında orta seviyede sağlandığını düşünüyorum. Eleştiren cemaat mensupları, çok zaman, “çıkıntı” olarak görülür; direk dışlanmasalar veya atılmasalar da amaçlarına neredeyse hiç bir zaman ulaşamazlar; çünkü “statüko” çok güçlüdür. Burada manevi bir taraf da var, cemaat mensuplarının tek eleştirmeme sebepleri eleştirirlerse başlarına geleceklerden çekinmeleri değil; eğer bu “dava”ya gönülden inanıyorlarsa sorgulamayı manen yanlış olarak görmeleri.

Bir kültün sahip olabileceği yedinci bir özellik, “ekonomik/fiziksel/psikolojik istismar veya sömürü.” Çoğu kültte üyelerinden zorunlu finansal bağışlar veya zorunlu hizmetler gibi ekonomik sömürüler olur, ancak bazılarında fiziksel sömürü de olabilir. Gülen cemaatinde bu özelliğin az miktarda olduğunu düşünüyorum, en azından mahrem olmayan tarafında. Hiç yok diyemem, çünkü Zambiya’ya öğretmen olarak gönderilen ve orada aylarca maaşını alamayan öğretmen bunları kendi rızasıyla yapmış olsa da, ileride bir gün cemaatten çıkıp ben bunları efsunlarak yapmışım deyip pişman olabilir. Mahrem hizmetlerin ise tamamıyla bir psikolojik istismar ve sömürü olduğunu düşünüyorum, çünkü bu kişiler daha akıllarının ermeyeceği yaşta cemaatin problemli doktrinleriyle (hususi hizmetlerin kendine has şeriatlarıyla diyelim) endoktrine edilmiş ve en azından bir kısmı bir robota (örneğin halkına ateş açan, bomba atan askerlere) dönüşmüştür. Ben burada bu robotlardan daha çok bu robotları yapanlara kızıyorum.

Bir kültün sahip olabileceği bir sekizinci özellik, “değişik inançlar ve ritüeller.” Bu özellik her kültte olmasa da bazı kültlerde görülüyor. Bu tür kültlerin inanç sistemleri, ana akım veya dominant normların dışında, “deviant" olarak ortaya çıkabiliyor. Bu özellik benim gördüğüm kadarıyla Gülen cemaatinde yok; bu cemaatteki inanç ve ritüeller büyük miktarda ana akım (ehl-i sünnet vel cemaat) sünnilik içinde bulunan inanç ve ritüeller.

Bu sekiz özelliği alt alta koyduğumuzda, Gülen cemaatine, Enes’in son yazısında örnek olarak verdiği “yüzde seksen oranında kült” diyebiliriz diyorum. Belki daha fazla olabilir, ama en az yüzde seksen oranında kült.

Siz ne dersiniz?

-İsa Hafalır

Not: Sekizinci özelliği sonradan ekledim.


 


author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Cemaati kult yapmaya calisanlar oldu, ama Fethullah Gulen bir kult lideri degildi bence. Yapilan yanlislar son 15 yili kapsadigi dusunulurse, Gulenin harekete olan liderligi de o zamanlara denk geliyor. Sizin de programiniz da mahrem yapidaki degisiklikler bile bu zaman zarfina geliyor .bence cemaat 2010dar kult degildi, ondan sonra kultlesmeye evrildi.

    YanıtlaSil
  2. gerçek manada hiçbir entellektüel, aydın, akademisyen veya bilinçli bir birey kendini ve aklını bir yapının kontrolüne vermez, bir ideolojinin esiri yapmaz... özgür düşünce, özgür yaşama ve kendini ifade etme "hava,su, ekmek" kadar elzemdir. Küçük yaştaki çocuklar hiçbir şeyin farkında değillerken onların gelecekleriyle ilgili gizli ajandalar yürütüp, gizli planlar yaparak, hayatlarıyla ilgili kararlar almak, yürütmek, dini argümanlar kullanıp, manevi korku ve baskıyı bir tür tehdide dönüştürüp, onları çaresizlik sarmalının içine atıp, kullanmak, hayatlarının her anına tahakküm etmek, özgür düşünmelerine dahi müsaade etmemek nasıl bir kıyımdır?????

    memleketin kalbur üstü çocuklarını filtreleme, oltalama, yemleme ve sonrasında beyin yıkama taktikleriyle bendesi haline getirip, "biz yetiştirdik" demek, kelimenin tam karşılığıyla "terbiyesizliktir", "had bilmezliktir".... bu insanlar belki daha başarılı, daha üretken veya daha mutlu olabilecekken, dayatılan bir yaşam anlayışıyla, kulağına fısıldananları kem küm etmekle, aklını ve iradesini birilerine teslim etmekle, en büyük kötülüğü kendilerine, potansiyellerine, milletine ve dolayısıyla insanlığa yapmış olmuyorlar mı???? Sebep olanlar????

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hocam aklını iradesini teslim etme beynini yıkama diye bir şey yok. bu sonuçta bir hayat mücadelesi. diğer hayvanlar gibi kendi ormanımız neyse orda yaşamanın bir yolunu buluyorduk. adapte oluyorduk. bizim sosyal çevremiz köyler ve şehir varoşlarıydı. lojman bebesi olmadığımız için bizim hayatta kalma mücadelemiz akıl ve bilim ile değildi. aksine bugün kafayı tuzlayıp hafız olmaya çalışan bir salak olsaydım daha iyi bir yaşam standardını yaşıyor olurdum. mümkün olmayan şeyleri yapmadığımız için devletimiz ve milletimiz bize kızıyor. ben de kendi kendime hep şunu diyorum. benim çocukluğumu siz yaşayaydınız da fetöcü olmayaydınız da biz de göreydik. doktorlar sitesinde arkadaşlarıyla pleysteyşın oynayan doğum günü kutlayan bebeler bize akıl fikir veriyor ya ben de ona ayar oluyorum. abiler bizim beynimizi yıkamışmış... lan öteki cemaatlerde çocuklara tecavüz ediyorlardı be. ben bunca şeye rağmen yine onca sinsilik ve saçmalıklarına rağmen yine heriflere kötü adamlardı diyemiyorum. hatta bizi militan müslüman olmaktan ılımlı islamcı anlayışları sayesinde özgür düşünceye ve özgünlük arayışına hep daha yakın olduk. islamdan ve müslümanist militan terör örgütlerinden kurtulmamız için gereken tek şey devletimizin ve milletimizin eliydi. onu da uzatmadıkları gibi bir de durup iki de bir bizi suçlamaları yok mu. lan biz gerçektenmilitan terörist olsaydık bu ülkede neler olurdu acaba. bir avuç adamla yaptılar 15 temmuzu. bir avuç adamla. kimse arkalarında durmadı. cemaat cemaat deyip hayalet bir sahte şeytan yarattılar. günah keçisi lazımdı herkese. gerçeğin bu olduğunu herkes biliyor. militan müslümanist terörisst başı kadir misiroğlunun talebeleri hala bu ülkeyi yönetiyorsa kimse bana fetönün masonluğundan falan bahsetmesin. fetö bir bok değildi.

      Sil
  3. Britannicadan birkaç alıntı şu şekilde:

    "Kült , genellikle bir kişiye, fikre veya felsefeye adanmış küçük grup. Kült terimi genellikle bir toplumun baskın dini veya kültürel eğilimiyle bir dereceye kadar gerginlik içinde olan bir dini hareket için kullanılır. Son yıllarda kült kelimesi en yaygın olarak ana akımın dışında kalan ve ima yoluyla şüpheli faaliyetlerde bulunan bir dini grup için aşağılayıcı bir terim olarak kullanılmıştır . Birçok yeni din tartışmalı bir şekilde kült olarak etiketlenmektedir."

    Diğer bilim insanları, tarikat terimini, aşağıdaki özelliklerden bazılarını veya tamamını içeren dini bir grup olarak daha dar bir şekilde tanımlamışlardır:
    toplam kontrolü elinde bulunduran karizmatik bir lider; kıyamet vizyonu (kıyamet tarikatı); toplumdan soyutlanma; aşkın bir ruhsal deneyime vurgu; grup üyelerinin davranışlarını yöneten katı kurallar; ve üyelerin cinsel ve finansal olarak da dahil olmak üzere sömürülmesi. Popüler kullanımda, tarikat terimi güçlü bir olumsuz çağrışım biriktirmiştir ve sıklıkla bir dini grubun dini uygulama biçimi olarak geçerliliğine gölge düşürmek için kullanılır. 1960'lardan itibaren, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir dizi yeni tarikat gelişti ve çok sayıda ibadet eden çekti. Bazen kendilerini ailelerinden soyutlayan ve hayatlarını tamamen tarikatın etrafında şekillendiren bu tarikat üyelerinin eylemleri yaygın bir endişeye yol açtı. Jim Jones liderliğindeki Halk Tapınağı ve Charles Manson liderliğindeki Manson Ailesi gibi şiddet yanlısı tarikatların eylemleri de aynı şekilde oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kült tanımına benzemek ile birlikte bu yapının ağırlıklı olarak kült olarak nitelendirilbilecegini düşünmüyorum.
      Haince bir amaç için kullanılmış olsalar da fanatikleri, mahremleri hariç bu kimselerin geneli "ana akımın" dışında değillerdi. Diğer cemaat ve tarikatlar kadar ülkenin bir unsuru idiler, ehli sünnet bir altyapı, söylem ile birlikte. Adanmışlık, otoriter bir kişinin etrafında toplanma, soyutlanma vs benzerliklerine rağmen bana bu başında bir olmayan bol sıfırlar gibi görünüyor. Cuk diye oturan benzerliklerine rağmen başı olmayınca kült tanımı eksik kalıyor.

      Sil
  4. Anlayabildiğim kadarıyla hâlâ havanda su dövülüyor. Bizim coğrafyamızda ki dini oluşumlar için en uygun kelimenin tarikat/cemaat bağlamında bulunabileceği kanaatindeyim.

    YanıtlaSil
  5. Abdullah Denikul01 Kasım, 2024

    Kültleri her zaman kötü olarak algılamamakta gerekli, Mesela sürekli muhalefet eden, birlirleri ile sürekli çatışma halinde bulunan topluluklarda ilerleme görülemez. Birisi iyi bir şey yapmaya kalksa diğerleri onu aşağı iterler, sürekli çıkar çatışmaları söz konusu olduğu için verimlilik çok düşüktür. Halbuki kült'lerde bulunan birlikte hareket etme, aynı tepkiyi verme, yapılacak işlerde elbirliği yapma, konsensus gibi durumlar olumlu kanalize edilebilirse çok güzel sonuçlar elde edilebilir. Bir zamanlar Gülen Cemaatinin ilerlemesinin ve bütün dünyaya yayılmasının altında yatanda bu iyiye yönlendirmedir.

    YanıtlaSil
  6. Harvester of sorrow01 Kasım, 2024

    Bi kac maddede ben eklemek istiyorum.
    -Sürekli surette akla ve mantığa aykırı taleplerde bulunarak bağlılarının sadakatini sınamak ; gerçeklik algılarını köreltmek.
    - Bağlılardan maddi taleplerde bulunurken kalabalık bir grup içinde olmaya gayret göstererek kişinin anksiyetesini azdırıp sosyal grup baskısı altına almak.
    -Bağlıları sürekli surette faydalı veya faydasız bir meşgale ile meşgul etmek, genellikle zininsel bazende fiziksel ama mutlaka sürekli yorgun ve meşgul tutmak böylelikle onlara sorgulayacak düşünecek vakit bırakmamak.
    -Bağlılara sürekli umut pompalamak, ulaşması çok zor veya imkansız hedefler vermek.
    -Kült lider gruplarında hiyeraşide yükselmek liyakat ile değil sadakat, belagat ve manipülasyon yeteneği ile mümkündür.
    -Bağlıların ekonomik özgürlük sahibi olmalarının önüne geçmek.


    Not: Herhangi bir kült grup tecrübem yoktur. Tamamen izlediğim netflix dizilerinden edindiğim bilgileri buraya yazdım.😉😉😉

    YanıtlaSil
  7. Bu analizin aynısını Hz. Muhammed için de yapar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı satırda yer almaya layık değil ama ben de mümkünse Erdoğan, Atatürk ve toplumsal tabanları için isteyim bir analiz.

      Sil
  8. Benim anlamadigim içeri giren biz, dayak yiyen biz, ailelerimizi kaybeden biz, boşanan biz, işinden atilip maddi sıkıntı çeken biz, adi hicret ve kaçmak her neyse onun bile parasini bulamayan biz, devletin bitmeyen mahkeme ve soruşturmalariyla uğraşan biz ve en önemlisi sizlere, ali heyete ve dahi Gülene hakkini helal etmeyen biz ve tüm bunlari söylemesine rağmen zulüm altında yaşayıp maddi manevi ihtiyaci olanlara koşturan biz...
    Ama bu işleri kendi hırs, ego ve narsist duyguları akıllarının önüne geçip bu işlerin başımıza gelmesine neden olan, pr ve reklam yapan, hizmeti sahiplenen, bizden çok dert ve maddi sıkıntı çekmiş gibi konuşan ama her şekilde zarf alan yok zehra yok ahmet yok bilmem ne kurucan, yok bilmem ne gülen, yok deve cevdet, yok kendisinden 17 yaş küçük biriyle evlenen haremci ekrem, yok bilmem ne kıçımın kenarı abi...

    İŞTE BEN BUNA KIZIYOR ve ŞAŞIRIYORUM...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağzınıza sağlık bu yorumu o bahsettiğiniz pişkinlerin okumasını çok isterdim.

      Sil