Gülen’in ölümüyle, sosyal medyada, cemaat ile hiç işi olmamış olmanın rahatlığı, bunun güzelliği üstüne paylaşımlara denk geldim. Örneğin Özgür Demirtaş’ın şöyle bir tweet attı:
“Hiç Kandırılmayanlar El Kaldırsın, Benden: +1”.
Sizin adınıza mutluyum. Yerinizde olmak isterdim. Diğer taraftan, rahatsız edici bulduğum kısmı, cemaatin eline düşmüş insanların yanlış yolu tercih etmişler gibi, topluca itham edilmesi. Bu tarz beyanlarda, sanki kermese kek yapan teyze, üniversitede insanlara namazı anlatan genç, aslında ruhunu şeytana satmış, nefsine yenik düşmüş, gücün cazibesine karşı koyamamış gibi bir algı var.
Ben bu yazımda cemaate kendini kaptırmamış olma başarısını göstermek, ne kadar kişisel irade, ne kadar sınıfsal imtiyaz, bunu tartışacağım.
Hiç Kandırılmamak ve Özgür İrade
Öncelikle, özgür irade ile ilgili başlangıç seviyesinde konuşulup tartışılan birkaç soru paylaşayım:
- İnsanın seçimlerini belirleyen şey, özgür iradesi mi, yoksa içinde bulunduğu şartlar ve genetik kodu mu?
- Bilinçli seçimler yaptığımızı düşündüğümüz anlar, aslında beynimizin bizi yönlendirdiği bir illüzyon olabilir mi?
- Bir şeyi özgürce seçtim diyebilmek için, gerçekten o şeyin alternatiflerine erişiminin olması gerekli midir?
Şimdi bu tarz soruların tartışıldığı modern bir dünyada, “ben cemaatin çayını hiç içmedim ve onurluyum” dendiğinde, benim de “bunun ne kadarı senin kendi tercihin?” sorusunu sormam çok normal. Niyetim, konuyu özgür irade tartışmasına indirip, sulandırmak değil. Sadece, “cemaat ile hiç muhatap olmadım, gururluyum” derken, kendinize pay çıkarmada o kadar da emin olmamayı tavsiye ederim.
Problemi doğru anladığımızdan emin miyiz?
Öncelikle şunu sormamız lazım: Türkiye'nin yaşadığı Gülen cemaati tecrübesinin ne olduğunu doğru anladık mı? Problemi doğru tanımladık mı? Yoksa, yanlış bir problem tanımlayıp, onu mu çözmeye çalışıyoruz?
Bir kitle, cemaati topluca “Terör örgütü” diye tanımlamaya kalktı. Kendilerinden başka kimseyi ikna edemediler dünyada. Cemaat mensupları, iltica ettikleri ülkelerden oturum aldılar. Hamas, El-Kaide gibi terör örgütü üyelerine hiçbir Batılı ülke oturum vermiyorken cemaat mensuplarına veriyorsa, terör örgütü tanımınızda problem var demektir. Kimse, bile bile manyak bir teröriste oturum vermez, ülkesinde sokağa salmaz.
Farklı insanlar, insanların başından geçen cemaat tecrübesini farklı çerçevede değerlendiriyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Doğan Gürpınar hoca, “sosyolojik vaka” olarak tanımladı ve Gülen’in vefatının ardından böyle bir paylaşım yaptı:
Gökhan Bacık, cemaatin İslam’a verdiği tahribatı, Moğol istilası ile aynı şiddette gördüğünü söyledi. Kültlere aşina hocalardan Hilmi Demir, cemaati kült kategorisinde değerlendirmenin daha doğru olacağını ifade ediyor. Bana da şahsen cemaati açıklamak şimdilik en iyi oturan izah, ‘kült yapı’ izahı gibi geliyor. Sadece tek bir kavram seçmek zorunda değiliz. Birden fazla çerçeve gerekebilir izah etmek için.
Demek istediğim şey, cemaat vakasının ne olduğunu doğru anladık mı, bu halen tartışma konusu. Yaşanılan tecrübenin konuşulması, analiz edilmesi gerekiyor. Durum bu iken, “ben çaylarını hiç içmedim” deyip, cemaatin çayını içenleri topluca itham etmek, çok ayakları yere basan bir tutum değil. Mesele eğer Gökhan Bacık’ın dediği gibi Moğol İstilası seviyesinde bir vakaysa, cemaatin çayını içmiş insanlar da, büyük bir istilanın ortasında kalmıştır. “Ben Moğol istilasının altında hiç kalmadım” demek, bir imtiyazın göstergesi bence.
Yaptığımız açıklama, var olan tabloyu hakkıyla izah ediyor mu?
Bilimsel araştırma yöntemlerinde vardır, bir olayı izah etmek için bir çerçeve (theoretical/conceptual framework) çizersiniz, bir analitik lens ile bakarsınız. Sonra sahadan data toplarsınız. Devamında da, çizdiğiniz çerçeve, incelediğiniz vakayı/olayı açıklıyor mu, değerlendirmesini yaparsınız.
Cemaat vakasını en doğru ne açıklar, ben bilmiyorum. “Çözdüm bu meseleyi” kolaycılığına kaçamıyorum. Birçok insan gibi anlamaya çalışıyorum. Yapılan izahların hiçbiri %100 izah etmeyebilir, zorunda da değil. Şimdilik “kült yapı” deyip, belki %80 izah ile yetinmek zorunda kalacağız. (%80 oranını örnek olarak veriyorum). Kim bilir, belki yeni bir kategori tanımlanması lazım böyle kompleks bir vakayı tam olarak anlamlandırmak için.
Şunu her zaman sormaya devam etmeliyiz: Problemi doğru anladık mı? İzah edemediğimiz bir boyutu kaldı mı?
Diğer taraftan, eğer cemaat konusuna dair getirdiğiniz açıklama, “çıkar peşinde hayatları heder olmuş, aç gözlü insanlar topluluğu” gibi bir şeyse, sahada olanları izah etmede çok zayıf kalan bir açıklama olduğunu söylemeliyim. Basitçe, kötü ve sığ bulduğum bir izah.
Cemaate katılmak ne kadar insanların tercihiydi?
Kendim şahsen, fakir bir aileden geliyorum. Annem babam boşanmışlardı. Cemaat ile 7. sınıfta tanıştığımda, annemle ve kardeşlerimle hayatta kalmaya çalışıyorduk. Zaten muhafazakar bir altyapıdan geliyorum. Piyasadaki diğer cemaatler zaten manyaklardı. Kimisi kızları okutmuyor, kimisi herkese şalvar giydiriyor ve sakal bırakmaya zorluyordu. Bu atmosfer içinde, Gülen cemaati diğerlerine göre çok aklı başında duruyordu.
Bu ortamda dünyaya gözlerini açmış birisinden çok da bir feraset beklemeyin. Ortam cemaate katılmak için çok hazır. Zaten geleneksel Müslümanlık kültü içinde yaşıyorsun çevre olarak. Geleneksel İslam dediğimiz akımın beslendiği kitaplarla Taliban’ın beslendiği kitaplar aynı. Böyle bir ortamda yetişip de, the cemaat’e katılmak, evin içinde bir odadan diğerine geçiş kadar kolay.
Penn State University’de Critical Discourse Analysis, Critical Pedagogy dersi almış, Feminist Theory ile muhatap olmuş Enes’in sahip olduğu argümanlara, 7. sınıftaki Enes sahip değildi. Geleneksel İslam kültünün içinde doğmuş birçok insan var. Bu insanların cemaate katılmış olmalarında şaşılacak hiçbir şey yok. O zamanlar cemaat eleştirileri de “Gülen aslında bir papaz!” seviyesinden öte değillerdi. Neyine inanayım bunun? Demem o ki, piyasada zaten ayakları yere basan cemaat eleştirileri de yoktu. Güncel eleştiriler, 20 sene öncesinin eleştirilerinden çok daha zengin ve oturaklılar.
Yetiştiğimiz ortamın cemaat için süper bir zemin olduğuna, arkadaşlarımdan birkaç örnek vermek istiyorum. Bir arkadaşım demişti “Ben dünyada Fethullah Gülen’i sevmeyen insanların olduğunu ilk kez 5. sınıfta öğrenmiştim. 5. sınıfa kadar, herkesin onu çok sevdiğini sanıyordum”. Bir diğer arkadaşım demişti “Benim ailem, beni çocukken zorla abilere gönderiyordu. Ağlıyordum gitmeyeceğim diye, yine de gönderiyorlardı. 15 Temmuz’dan sonraysa, cemaat ile irtibatlı olmam benim suçummuş gibi tavır aldılar”.
Zeki olmak, kültlere karşı kurşun geçirmez bir kalkan değil
Üniversite’de Boğaziçi’nde okudum. Bazen sevdiğim insanlardan soranlar oluyor, “Nasıl ya? Boğaziçi’nde okuyup cemaate nasıl kanabildin?”. Cevabım: Kafası matematiğe, fiziğe basan insanlar da pekala kült mensubu olabilir. Ortalama üstünde bir okul başarısı, maalesef insanları kültlere karşı kurşun geçirmez yapmıyor. “Ancak salaklar kültlere kendini kaptırır” gibi bir anlayış, maalesef doğru değil. Bu yanlış anlayış, meselenin büyüklüğünü anlamaktan çok uzak bir perspektifin göstergesidir. Yanlış anlaşılmasın, kızmıyorum. Sadece dediğim şey, “ortada kompleks bir problem var ve sen de konunun derinliğine yeterince vakıf değilsin. O yüzden zeki insanların da cemaate inanmalarına şaşırıyorsun”. Basitçe kabul edelim: bazı problemler kompleks. Anlaması zor olabilir.
Birisinin iyi bir tıp/matematik vs. profesörü olması da, bu insanları iyi bir sosyal bilimci yapmıyor. Tespitleri korkunç derecede hatalı olabilir. Ülkemizdeki muhalif ve eğitimli kitlenin bir kısmı, AKP’ye oy veren vatandaşa da “salak bunlar, o yüzden oy veriyorlar” diye bakıyor. Bu “salak oldukları, çıkarcı oldukları için yapıyorlar” tezi de, altı boş, vakayı izah etmekten uzak, çok sığ bir açıklama. Maalesef açıklama çalışmıyor, problemi izah etmiyor. Realite ile uyuşmuyor. Sahaya indiğinde, meselenin böyle olmadığını görüyorsun. AKP’ye oy verme eğilimini bu şekilde açıklama, tepeden bakan, elitist bir bakış açısıdır.
Cemaat problemine bir örnek olarak, bir arkadaşımla yaşadığım diyaloğu paylaşmak istiyorum. Bu arkadaşımla muhabbet ediyordum. Sordum, sen üniversite yıllarında nasıl cemaate kendini benim kadar kaptırmadın? Dedi, “Ben eleştirel düşünen bir insandım hep.” Lafını bölmek zorunda kaldım. Dedim, “Sen eleştirel düşünüyordun da o yüzden kendini kaptırmadın. Ama Boğaziçili birçok arkadaşımda sendeki kadar eleştirel düşünme yeteneği olmadığı için kendini cemaate kaptırdı değil. Sen daha zeki, daha eleştirel değilsin. Sorduğum o değil. Sen nasıl bir çevrede büyüdün de, kaptırmadın kendini?” Bunun üzerine arkadaşım dedi, “Benim ailem CHP’liydi zaten” 🤦♂️
Cemaatin sofrasına oturmamış olmak sınıfsaldır
Babanızın fakir bir memur olması, işçi olması bunu sınıfsal olmaktan çıkarmaz. Dünyada zengin/fakir diye sadece iki sınıf yok. Bu yüzden “Biz de fakirdik, ama gitmedik cemaat dershanesine” gibi argümanların elle tutulur bir yanı yok. Sen abilere/ablalara gitmeyi istemezsen, zorla gönderiyor muydu ailen? Veya, ailen tarafından “Üniversitede kız evlerinde kalmazsan, başka şehirde üniversitede okumaya göndermem” tehdidi ile karşılaştın mı? Mesela İstanbul’da üniversite kazanmışsın. Ya cemaat evinde kalacaksın, çünkü İstanbul'da okuyacak paran yok. Bir sosyal destek grubun yok. Bir başka boyutu, eğer cemaat evinde kalmazsan, ahiretini kaybedeceğine inanıyorsun. Allah’ın seni cezalandıracağına inandığın bir kültün içindesin.
“Ailene/Allah’ına itiraz edebilirsin. Biz ettik!” diyenler olabilir. Aileye/Allah’a itiraz da sınıfsaldır :)
Demek istediğim şeyi umarım anlatabilmişimdir. Cemaatin evinde kalmış, çayını içmiş, sohbetine gitmiş herkese “ruhunu şeytana satmış, din tüccarları ile iş tutmuşsunuz” diyemeyiz. Mesele bu kadar basit değil. Toplumu anlamaktan çok uzak yargılar bunlar.
Yanılanlar sadece açgözlü insanlar değil. Bir örnek vereyim. 2010 yılında University of Houston’dan Prof. Helen Rose Ebaugh’un The Gülen Movement: A Sociological Analysis of a Civic Movement Rooted in Moderate Islam isimli kitabını okumuştum. Kitaba başlamadan önce kendime demiştim, eğer bu harekette bir arıza varsa, büyük ihtimalle bu kitapta görürüm. Dr. Ebaugh da The Cemaat hakkında bir arıza, problem belirtmemişti kitabında. Dr. Ebaugh’un cemaatte göremediği arızayı, muhafazakar bir Anadolu ailesinden görmesini beklemek, çok realist bir beklenti değil.
Bir anımı paylaşarak bitiriyorum:
Eski bir cemaat mensubu olarak, ‘cult survivor’ olarak görüyorum kendimi. Şu an ABD’de bir yapay zeka start-up şirketinde data scientist olarak çalışıyorum. 2022 yılında, çalıştığım şirketin New York buluşması olmuştu. Manhattan’da bir restoranda akşam yemeği yiyorduk. Kaynaşma aktivitesi olarak, herkes sırayla hobilerinden bahsetsin dendi. Birisi 20’li yaşlarında motorcu arkadaş ekibi ile ABD’yi gezmiş. Bir başkası karavanda yaşıyormuş kız arkadaşıyla. Uzaktan çalışıyorken, karavan ile ABD’yi geziyorlarmuş aynı zamanda. CEO’muz ise, üniversiteyi ilk yılda bırakıp, girişimci olmuş.
Kendinle ilgili bir şey anlatma sırası bana geldi. Ama benim diyecek çok bir şeyim yoktu. Çünkü kült mensuplarında hayat durur. Ancak yıllar sonra gözlerini açarsan eğer, o zaman hayatını nasıl zayi ettiğini fark edersin.
Ben de kendimle özellik olarak ilgili dedim, “Benim biraz daha farklı hobilerim vardı. 20’li yaşlarımda bir terörist bir grubun üyesiydim. Arkadaşlarla ortalığı terörize ederdik :). Türkiye Cumhuriyeti beni teröristler kara listesine aldı, ben de artık bıraktım.” Herkes güldü. Devamında kısaca AKP-Cemaat çatışmasını, KHK sürecini falan anlattım. İnsanlar zaten hikaye dinlemeyi seviyor. Erdoğan’ın ismini verince, Amerikalılarda taşlar yerine çok kolay oturuyor. Ben hikayemi bitirdikten sonra şirketimizin CEO’su dedi: “Enes, burada bizimle olduğun için çok mutluyuz.”
36 Yorumlar
abi inanılmaz tebrik ediyorum. işte kendi gerçekliği ile barışık cult survivor enes böyle olur ya! valla o kadar özet ve gerçek bir karaktersin ki, adın bile enes la. şurdaki saptamaları yapacak insan sonunda çıktı lan şu platformdan. bravo
YanıtlaSil“Hiç Kandırılmayanlar El Kaldırsın, Benden: +1”. Yalan söylüyor kısıtlı beyniyle Özgür hoca(!). Empatisi sıfır, dilini kontrol edemeyen ahmak.
YanıtlaSilCemaatin çayını da içtim, maklubesini de yedim. Talebe de okuttum, yıllarımı da verdim. Ve hiç pişman değilim. Sonradan meydana çıkan hiç bir kötü şeye ortak veya parçası olmadım. Yaptıklarımın hiçbirini küçümseyecek veya aşağılayacak değilim. Neyi, kim için yaptığını bilen insan pişman olmaz, utanmaz. Utanacaksa ve yerin dibini görecekse bu işleri ortalığa saçıldığı şekliyle yapanlar utansın. İnsan yanlış yoldaymışım diyebilir, ama samimiyetle yaptığı şeylerden gocunmamalı, utanmamalı. Evet, futbol seviyordum yıllarca top peşinde koşturdum, solcu idim defterlere kitaplara orak çekiç çizerdim, birisini sevdim her sabah onun yoldan geçmesini beklerdim ... Bugün dünyanın en kötülerinden biri bile olsa, yolumun düştüğü topluluk kendimden şüphe edecek değilim. Mazisini aşağılayanlar bana göre kendini aşağılar. Vebali büyük oldu, yanlıştı der nokta koyarsın. Kişiliksiz lik, zayıflık gösterip, yaşadıklarının veya yaşattıklarının intikamını almak için geçmişle alay etmezsin. Çünkü ya sen ya geçmişin samimi değildir.
YanıtlaSilFakirin kapisinda cemaat, tarikat kamp kurmustur. Devlet devletligini yapmazsa genclerini boyle olusumlara kaptirir. Ne diyordu Mahir Kaynak " odayi isitirsan herkes ceketini cikartir"
YanıtlaSilmahir kaynak kısmını bilmiyorum ama ilk kısmına tamamen katılıyorum. devlet devletliğini yapmadığı için biz suça sürüklenen çocuklar olarak büyüdük. ortada devletliğini yapacak devlet kalmayıncaya kadar altını oydular devletin
SilYıllar önce bu sitede meramımı anlatmak icin yorumlarda hep "kült" tabirini kullanıyorum diye sürekli eleştiriliyordum. Küfür bile yedim. Hatta https://forum.culteducation.com/ sitesini vermiştim insanların yardım araması için, hatta iyileşmeleri için cebimden para vermeye bile razıyım yeter ki durumu anlayalım falan diye yazıyordum. Cemaat üyeleri bezdirdi beni pandemi başından beri siteye girmedim. Fetullah öldükten sonra bir bakayım dedim, sevindim. Ellerine sağlık. Tanrı/Allah/Doğa seni hoşluk, bolluk ile donatsın, yaşamını uzun ve sağlıklı kılsın, beraberliğin varsa mutlu kılsın, yoksa seni en hoş hanımlarla -tercihin hanımlarsa tabi - tanıştırttırsın :) ve eğer öldükten sonrası varsa bizleri sonsuzluğuyla merhametiyle karşılasın. Sevgiler.
YanıtlaSilŞu da var mesela biri diyor Türklüğümle gurur duydum, önce Türklük dedim, kandırılmadım. Başka biri diyor biz İsmailağa cemaatindeniz sunni-şeriat yolumuzdan şaşmadık, kandırılmadık. Ben hep diyorum zamanın şartlarına göre fetö geçmişi olanlar aydınlanma yolunda diğer insanlara göre şans bakımından çok ileride.
Silbuna kesinlikle ben de katılıyorum. hatta cemaat islamdan kurtulma aşamasındaki evrimsel duraklarından bir tanesi idi. bu yüzdendi radikal dincilerin nefreti. belki bu yüzden mahrem denen iç halka anlaşmalı olarak dış halkayı harcadı. radikal islamcı siyasi örgütlerle bu cemaatin iç halkasının hep işbirliği ve danışıklı dövüş halinde olduğunu düşündüm. radikal dinci yobaz kimselerin kemalist olarak nitelediği komutanlar askeri liselerdeki şakirtleri çağırıp bi daha yapma bir daha bunlarla görüşme deyip bırakıyorlarmış. böyle bir hoşgörü mümkünmüş meğersem. radikal dinci iç halka bize cumhuriyet devlet ve çağdaş kesimleri öcü gibi göstererek bizi manipüle etti. fetönün iç halkası neyse fesli delinin fanatikleri de o dur. ama fetönün dış halkası çağdaş türk kültürüne en yakın dini grup idi. belki ülkücüleri de dini grup sayarsan onlar fetönün dış halkasının önüne geçer. ama ülkücü denen kitlenin sadakatini araplara satması kaçınılmaz oldu. fetönün dış halkasında bulunanlar darbe yapmayı da reddetti. bir avuç militan grubu ile ellerine geçirdikleri uçaklarla çok az sayıdaki araçla yaptılar ne yaptılarsa. yaptıkları şeyin intihar saldırısından farkı yoktu. çünkü dış halkadaki grup müslümandan çok türkçü, gericiden çok ilerici bir anlayışa sahipti. fetö ve cemaat iltisakı devletin ve milletin gafleti neticesinde üstümüze yapışmış bir mikroptu.
SilBir arkadaşıma Özgür Demirtaş'ın yorumunu söyledim daha şikayet etmeye ben başlamadan arkadaşım direk yapıştırdı "bu olayın sınıfsal olduğunu anlayamayacak kadar salak bir adam nasıl profesör oluyor" diye verdi cevabı, ne dinle ne cemaatle alakası olmayan bir arkadaşım bu. Aklın yolu bir.
YanıtlaSilYazıda belirtilen nsanların cemaate katılması noktasındaki tespitlere kısmen katılıyorum. Oranını bilemem ama bir kısım insan için fakirdik, geleneksel Müslümandık, zaten İstanbul da tek başına nasıl okuyacaktık gibi nedenler söz konusu olsa da insanların tamamı için eksik bir yorum. Üniversite hayatından da biliyoruz bir sürü fakir veya orta gelirli muhafazakar aile çocukları devlet yurtlarında kalıyorlardı ya da daha sonraları beraber ev tutuyorlardı vs. Hem esnaf, tüccar vs varlıklı kişilerde canı gönülden bu kimseleri destekliyor, birçok aile imamhatipe gönderir mantığıyla maddi ihtiyaç olmasa bile dini birnortamda bulunsun, yanlış işlerden uzak kalsın çocuğum diye seve seve çocuklarını bu kimselerin arasına gönderiyor, yonlendiriyordu. İsteksiz, zoraki ve bir açıdan ikiyüzlü onların arasında bulunmak durumunda kalan gençler olduğu gibi tam tersi gönüllü bir şekilde kalan, orada bulunmaktan memnuniyet duyan yüzlerce genç de vardı. Sonuç olarak fakirdik, muhafazar aileden geliyorduk yaklaşımı da eksik ve bir açıdan basit kaçıyor yazar basit yaklaşımlardan uzak kalmak istese de.
YanıtlaSilİkinci bir eleştiri de son dönemde kullanılan, rahatsız olduğum ve katilmadigim kült tabirine. Anlamını da bildiğim söylenemez, vikiden tdk Tübitak vs den bakayım dedim tanımına. https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/kult
YanıtlaSilTahmin ettiğim üzere kendisi de tartışmalı olan kült tanımına bence cemaat (büyük oranda) girmiyor, kendi bakış acılarına göre birileri sokuyor. Artık biz saf değildik, uzak durmak mümkün değildi vs demek için mi bilmiyorum. Bugün Erdoğan, bahçeli, apo, Galatasaray, Fenerbahçe, Cübbeli Ahmet, sukeymanci, nurcu vs topluluklar ne kadar kültse cemaat de o kadar külttür. Bana göre atla deve değil, denklem basit, bu kimseler arkalarında insanları efsunladiklari için suruklemiyorlar.Tabanlarinda zaten olan dini,ideolojik, sosyolojik vs birşeylerin karşılığı olarak rehber, lider olarak öne çıkan kişi bunu organize etmiş, geliştirmiş, kullanmış vs oluyor. Yani olur ya Erdoğan günün birinde şeriatçıliklaniltisakli olur menderes gibi asılır 25 sene bu halk onun arkasından nasıl gitmiş,kült mü diyeceğiz. İslam'la ve milliyetçilikle kanmaya, gözünü kapamaya müsait sağ seçmen her hatasına rağmen başta olan biz olmalıyız, bizim adam mantığıyla yıllarca destekledi, destekliyor. Yani lafı şuraya getirmeye çalışıyorum bugün diğer cemaat ve tarikatlar nasıl var olduysa cemaat de aynı şartlar da var oldu ve büyüdü. Tek farkı liderleri ve yakın çevresindekiler kahpelik ettiler.
Bence esas mesele mutlaklık. Kendi bakışını-ideolojini-dinini-mezhebini-tarikatını vb. içinde bulunduğun oluşumu mutlak doğru gördüğün anda, diğer kişilerce yanlış da denilse, hatta toplumun ezici çoğunluğunca olumsuzlansa da, sen mutlak doğru olduğundan dolayı her şeyi yapma hakkına sahip oluyorsun. Esas mesele senin davan oluyor, gerisi teferruat. Sistemin yok etmesine karşı, haksızlıklara baskılara karşı çıkarken mutlak olarak kabul ettiğin doğru davan ve örgütlenmen seni, arkadaşlarını güçlendiriyor, her şeyi mübah hale getiriyor. Türkiye'de özellikle 70'lerden sonra verilen, benim de içinde bulunduğum silahlı Marksist örgütlenmelerin çoğu için de benzer bir durum söz konusudur diye düşünüyorum. Ben ve birçok arkadaşım mutlak haklı olduğumuzu düşündüğümüzden, başkasının yerine 14'lü tabanca karşılığında üniversite sınavlarına girenler de oldu, kamulaştırma eylemleri ( soygunlar halk için yapıldığından kamulaştırma idi.) vb. yapanlar da oldu.
SilÖte yandan Enes’in dediği gibi söz konusu ideolojik yapılanmaların hangi zaman ve mekan içinde oluştuğunu ve bu örgütlenmelere katılanların koşullarını irdelemeden yapılan değerlendirmelerin gerçeklikle uyuşmayacağı aşikar.
Evet size katılıyorum, bir şeye kanalize olmakta, tercih etmekte temel saik hayata bakışımız, davamız oluyor. İçine girdikten sonra ise onu devamlı kılan, besleyen, tutucu yapan ise mutlaklık. Bu yüzden insan kendini dönem dönem raporlamalı. Neden burdayım, ne yapıyorum, hedefim ne, sandığım kadar doğru yolda mıyım vs. Yanlışlar ağır basıyorsa terk etmeli, az ise gerekli düzeltmeleri yapmalı. Bir misyonu olmak, herkes için bir zorunluluk veya tercih olmak durumunda değil. Ama tercih edenler için sağlıklı yol işler tersine dönmeden gerekli sorgulamaları yapmak. Hem kendi hem başkaları için.
SilIyi de , o sorgulamayi yapacak olgunluga gelmek de vakit aliyor. Biz toplum olarak cocuklarimizi ozguvenle yetistiren bir kulturden ziyade , biat kulturuyle yetistiriyoruz. Dolayisi ile farkina varmak, secimlerini( ya da icinde bulundugun yasam tarzini) sorgulamak cok da kisaolmayan bir surec
SilKendimi nispeten öyle görmesem de ne yazık ki durum dediğiniz gibi. İnsanın kendini geliştirmesi, eleştirmesi, bulması az sürmüyor.
SilDevlet okulları yatılı olmalı
YanıtlaSil“Biz de fakirdik, ama gitmedik cemaat dershanesine” gibi argümanlar gayet elle tutulur argümanlar, sizin için geçerli olmaması her yoksul öğrenci için geçerli olmayacağı anlamına gelmiyor, deneyimler de hayat da bu kadar ikili değil, 1 veya 0 değil, dolayısıyla bu itirazlar da gayet samimi
YanıtlaSilSelamlar, enes neden kadın yazarlar yok.. Ruşen çakır’da izledim sizi
YanıtlaSilSon yorumun çok etkileyiciydi; anadolu da bir kız istanbulu kazamış öğretmen olucak , tek şansı var..
Veya senin hikayende, 7. Sınıf masum bir çoçuk heryere çekilebilir saf, temiz, inançlı kolay oldu yani , haklısın
Devlet, dediğin gibi ancak devlet çözebilir .. sahib çıkacak çoçuğuna, kızına, kadınına devlet..
Dipnot: bu fikir atölyesinde neden kadınlar yok.. neden herkes erkek burda.. cematten ayrılan kadınlar neredeler,? Ne yaşadılar..?
Benim sorum tuhaf oldu? Neden kadın peygamber yok demek gibi,… çünkü tanrı erkekti..( Cemate göre kadın zaten görünmez, kapanmalı, evlenmeli, çOçuk yapmalı, çalışmamalı…)
Uzaylısın enes, diyelim dünya ya indin
Şöyle bir etrafa bakındın.. müslüman ülkeleri gördün afkanistan , pakistan, sudi arabistan, ….. birde kafanı kuzey avrupaya çevirdin norveç, hollanda, belçika, isveç( hristiyan ülkeler)
Bu müslümanlık, islam harikaysa bu müslüman ülkelerin hali ne enes demez mi sana… enescim, madem inandığın islam çok güzel neden afganistan’da değilsin de amerikaya göçtün yiğidim demez mi(ufo soruyor)
Neden hiçbir müslüman afkanistan’a kaçmıyor yaa, harika bir şeriat var orda..niye tüm dünyadaki müslümanlar, hritiyanların ülkelerine göçüyorlar…aaaaaa acaba neden..
Uzaylı soruyor.. Venüs’den sevgiler enes
Bir onlara bel bağlamıştım, uzaylılar da yüzeysel çıktı. İlk gördükleri şeye bari onlar zıplamasalar. Oldu ya filan tarihte geldiklerinde tüm dünya hristiyan idi, müslüman, budist veya dinsiz. Homojen bir dünya mı bulacaklardı, demokrasi, zenginlik, gelişmişlik vs açısından. Bu budur diyemem, ama emin olduğum bir şey varsa bu farklılıkların nedeni Müslümanlık, Hristiyanlık vs değildir. Kaldı ki bir insanın müslüman olması onu dört dörtlük yapmaz, onu bir dinin vatandaşı yapar. Bu kimliği taşıyanlar mükemmel olmak zorunda değil ve herhangi bir başarısızlığın sebebi o dinin öğretileri değil. Belki insanların mizaçları olduğu gibi, coğrafyaların da mizaçları, kaderleri var. Yine mutlak konuşmak istemem ama, mesela ikisi de gelişmiş ülke olmasına rağmen Japonlar farklı Amerikalılar farklı, kendi adıma Amerikalıları daha rekabetçi, tamahkar, haz düşkünü japonları ise daha erdemli görüyorum. İspanyollar, İtalyanlar Almanlar gibi değiller mesela, daha avam az gelişmiş vs görünüyorlar. Bugün ne kadar öyleler bilemiyorum ama Türkler için asker millet denir mesela, gerçekten böyle birşey söz konusu ise bu doğalarını Müslümanlığa vs ye borçlu değiller. Velhasıl demem o ki bu bariz farklılık müslümanlığa ihale edilemez.
YanıtlaSilhocam yapmayın tanrı aşkına ya! islam ile ilgili apaçık bir durum var ortada. bunu daha ne kadar görmezden geleceksiniz. ignore edeceksiniz. nedir bu ignorance! ignorance is bliss. olay bu mu yani. bıktık usandık bu değişime direnme, şoku atlatma safhasından. kurtulun artık yeter ya
SilBu mevzu eski bir mevzu değil ve uzun bir mevzu. Yazılıp çizilenleri derleyip toparlayacak ortaya bir analiz koyacak kadar okumam yok. Sadece bu işi islama bağlamanın kolaycılık olacağını ifade etmeye çalıştım. Bu dünyada olan biten işler insanlar eliyle oluyor ve bırakın İslami kızılderili öğretisinin bile birinci dereceden büyüme, kalkınma, gelişim vs nin önünde engel olacağını düşünmüyorum. Dinlerden değil, ben daha çok insanlardan şüphe ederim. Tarih, kültür, sömürgecilik, sanayi inkılabı, dogalgaz petrol gibi enerji kaynaklarına sahip olma, bilimsel ve teknolojik gelişim, sermaye birikimi, uluslararası rekabet, gelişmiş ülkelerin bir nevi hızlandıran, çarpan etkisiyle farkı daha da açacakları ve elde ettikleri gücü dünyayı şekillendirmekte kullanmaları vs bir sürü unsura topyekûn bakmak gerek. O da bende yok. Ama kendimi tekrar edecek olursam islam, yahudilik, Hristiyanlık hatta putperestlik teorik olarak gelişme, büyüme, uyuşuk ol, üretme demez. Zamanın bir diliminde kendi anlayış, uygulayiş, yorumlayislari ile toplumlar bunlardan mahrum kalmışsa bence bu o toplumların sorunu, yaraticilarinin ve onun gönderdiği dinlerin değil.
SilYeni bir mevzu değil diyecektim yanlış olmuş. Değişime direnme konusuna girmiyorum bu arada. Değişime direnenler olduğu gibi değişime dünden razı insanlar olduğunu da unutmayalım diyeyim sadece. Kendi adıma son samuray olmayı tercih ederim.
Silaskerlikten öğrendiğim bir şey: düşmanı yenebilir misin orası belli olmaz ama tespiti... tespiti çok önemlidir. türk gelişmesinin düşmanı islamdır. yaşadık gördük. biz de üzgünüz ama gerçek bu. sırf islamdan korkuyorsunuz diye beyniniz bunu kabul etmek istemiyor.
SilBiraz hamaset dokunmaz size umarım. Peygamber Ocağından, askerine Mehmetçik diyen, ezanını bayrağı gibi gören, savaşlarını Allah Allah nidaları ile yapan bir milletin ölmüşünü şehitliklikle müjdeleyen dininin aslında bir düşman olduğunu mu öğrendiniz?
Silhamaset cehaleti vasatlığı avamlığı meşrulaştırır. o sebepten hamaseti sevenler bellidir. ben de severim hamaseti. ama ülkeleri avamlar vasatlar yönetmemelidir. bu nedenle milletler nitelikli insanlarını beylik makamına koyar ve onlardan toplumsal ilerlemenin ceremesini çekmesini beklerler. bu yaptığınız çok beklendik ve kendiliğinden ve kusura bakmayın vasat bir eleştirme. gerçekler özde saklıdır ve çözüm ancak gerçeklerle mümkündür. elimizdeki buz gibi gerçek de islamın gericiliği sistematize ettiğidir. nitekim bu gerçeği görmüş bilge kişiler peygamber denen adama da ezan denen arap şarkısına da allah allah nidalarına da gerekli eleştiriyi getirmişlerdir. ennihayetinde kendimin de bir zamanlar içinde olduğum islami terör örgütü fetönün çökertmeye çabaladığı laik demokratik türk devlet sisteminin tesis edilmesi çabası. halkın bunu anlamasının beklenmesi bu dediklerimin ispatıdır. ha ben bunları askeriyede öğrenmedim. öğrenemezdim de zaten. o zaman askeriye fetönün işgali altında idi. ben bunları yaşayarak ve deneyerek öğrendim. ve emin olun çok acılı ve üzücü bir süreç oldu. sizin yaptığınız gibi hamaset ile dolu değil kan ter ve göz yaşı ile dolu idi. savaştık kanımız aktı, çabaladık koştuk koşturduk çalıştık yürüdük en çok da yürüdük terimiz aktı ve ağladık lan! şunları görünce nasıl bir hayal kırıklığı yaşadık neler yaşadık haberiniz yok konuşuyorsunuz. bunları mı öğrenmiş mişim evet bunları öğrendim var mı?
Silo dediğiniz zırvaların hepsi avam halkı istismar eden hacamatçıların yakıştırmalarıdır. peygamber ocağıymış?!... tanrı türkü korusun yazardı her yerde. hani müslümancı militanların irrite olduğu tanrı! ondan sonra, mehmetçik bu romantik fetöcülerin uydurmasıdır. özellikle küçültme eki kullanılmıştır ki türk askerinin itibarını sübliminal olarak düşürmek için. bu hınzırlığa bir de mehmet denen sentez isimi de katmışlardır ki dini kökenler korunsun. oysa kurutulması gereken geride bırakılması gereken evrimsel bir geriliktir bu ifade. ezanı zaten türkçeye çevirip halk ne kadar saçma bir şey bu görsün diye 10 sene okuttular. rus tehdidi belirip amerikaya yanaşmak icap etmeseydi tamemen kaldıracaklardı. halihazırda ezan pek çok çoğunluk dini müslüman barındıran ülkede yasaklanmıştır. allah allah nidaları talimnamede geçer yalnızca ki o da çeviri olduğu için ingilizce hurraaa yerine neyse diyerek eklenmiş bir şey. şehitlik kavramı amerikalılarda da var. öldüğünde milleti için can vermiş her asker onurlandırılmayı hak eder. bir tapınakta arapça zırvalar okunması da şart değildir.
SilHamaset yerinde güzeldir ve vardığı yer peygamber denen adam, arap şarkısı gibi ifadeler olan kişinin hakettiği de budur. Yoksa hamaset benim tercihim değildir, öyle olsa bunun notunu düşmezdim. Yukarıda uzaylı yorumundan itibaren geri kalmışlık üzerine kendi düşüncelerimi ifade ettim. Özetle İslami toplumların birçok evrensel endekste geride olduğu inkâr edilmedi, bir din olarak ise bunun islama ihale edilemeyeceği ifade edildi. Bununla alakalı zaten meraklısı için bir sürü çalışma, tez vs de bulunuyor. Fetö gölgesindeki üzücü askerlik geçmişinize kimsenin birşey diyeceği olmaz, ama yerli kabilelerinin bile atalarının kayalıklara çizdiği resimlere sahip çıkıp, çocuklarına aktarmaya çalıştığı bir dünyada, sizin vardiğiniz bir yer -bana göre- bir kayıp olmuş. Kayıptan öte acı olmuş. Asıl musibet dine gelen musibettir...
SilBu ikinci yorumu kim yazdıysa gerçi önemli değil, bir dönemin ruhunu, bakış açısını ne güzel özetlemiş. Acaba yeni Türk devletinin inşa edenler de böyle mi düşünüyorlardı?
Sildüşünceleriniz değerli bir hatırlatma. bu iş sadece islamiyetten dinden ibaret değil. islam olmasa ortalık güllük gülüstanlık olurdu şeklindeki kanıya itirazınızı çok iyi anlıyorum. hak da veriyorum. ama benim ifade ettiğim şey de şu: biz daha o raddeye gelemedik. önce islamla yüzleşmek gerekli. bu aşamada böyle üst mertebeden bir konuyu gündem etmek öyle zannediyorum ki iyice azgınlaşmış islam canavarını sıradan tehditlerden biri olarak göstermek gözden kaçırmak gibi bir şeydir.
Silikinci yorumu ben yazdım. yeni türk devleti dediğiniz zannediyorum 101 yaşına başmış olan hali hazırdaki devletimiz değil mi? eğer öyleyse o kadar da yeni değil yani. malum her gün "yeni türkiye" kuruyor birileri.
Silyerli kabilelerin bile... evet hocam bu argumanınız da yerinde bir saptama. bununla ilgili de düşünmelerimiz var elbette. hem de uzun uzun. buralara yazıp kolektif zihne katkıda bulunmak isteriz. ama bunlar da hep zaman ve yürek meselesi. şuraya içtenliğimizi koyarak birtakım şeyler paylaşıyoruz. ama bazı insanlar gerçekten çok yoruyor insanı. siz daha henüz böyle bir şey yapmadınız ama biraz daha zorlasam siz de yaparsınız. şu an bu uzun açıklamaya girmiyorum. meraklısı varsa belirsin vakit imkan bulduğumuz da yazalım
SilEvet üstüne bastınız 101 yaşında olan devletimizden söz ediyorum. Türk tarihine nisbeten yeni dendiği malum, laf ebeliğini geçiniz, esas soruyu atlamayiniz. Söz konusu devletimizi kuranlar, sizin yorumunuz gibi apaydinlik düşünceler içindeler miydi? Yoksa şahsi mi düşünceleriniz? Evet onlar da benim gibi düşünüyorlardı diyorsanız başka sorum ve yorumum yok. Tahmin edeceğiniz üzere istediğim cevabı vermiş olacaksınız. Çok da umurunuzdaydı sanki, değil mi :)
Silbeyefendi kafalar baya bi karışık sanırım. çiğ bir laf sokma çabası ve anlamsız sorular görüyorum yorumunuzda. tipik münazara hinliği bu. bu gevşek tavırlarınıza rağmen fedakarlık yapıp cevap vereceğim. ama size değil. varsa başkaları anlasın diye. çünkü siz bu tavırla olduğunuz gibi kalırsınız. gelişme ve ilerleme ancak o kıt aklınızca dalga geçtiğinizi düşündüğünüz açık ve aydınlık bir zihinde mümkündür. 2.mahmuttan beri türk gelişmesini islamdan kurtulmaya bağlayan bir tek ben değilim.
SilKafam oldukça net efendim, fedakarlık yapıp hala soruma cevap vermediniz. O dediğiniz zırvalar diye başlayan ilk yorumuzdaki aydınlanmış düşünceler içinde miydi ilk devlet büyüklerimiz de? Yani onlar da 2. Mahmut tan beri Türk devletinin gelişimini İslam'dan kurtulmaya bağlayanlar dan mı idi? Biz kanaat belirttiğimiz de gerici, yobaz, şeriatçı vs oluyoruz ya bizzat sizin agzinizdan duymak istiyoruz.
SilAslında Islam'ın temelinde biat meselesi var. Şeyh'in olacak ve sen ona biat edeceksin. Şeyh'i olmayanın şeyhi şeytandır. Allah'a inanan, peygamberine bağlı olan kimse varis'i resule biat eder, etmelidir. Öbür türlü ahiretini kaybeder. Bu bağlamda dinden haberi olan, biraz okumuş olanlar kendine şeyh arar, veya yukarda bahsettiğiniz sebeplerden ötürü birilerinin eline düşer onu kendine şeyh beller. Şayet kaderine nasip olan büyüğün hakiki varis'i resul ise sen Allah'ın sevdiği kulsun, ona sımsıkı yapış ve onun gösterdiği yolda yürü, hizmet et. Bu ara gülencilerin çoğu hizmetin cihad olduğunu bilmezler. Problem cemaat mensuplarından çok baştakinde, ya gizledi, ya da kıvırdı - yani kandırdı. Nokta.
YanıtlaSilSome are privileged. I am one of them.
YanıtlaSilI am glad more and more people are getting out of these cults.
I wish the same resolution to Menzil soon, and all cults around the world