15.Temmuzdan bu güne, Cemaatin önde gelenleri ve yurt dışındaki hizmet mensubu kardeşlerimiz, gece gündüz demeden kesintisiz olarak Türkiye’deki zulümden mağdur olan kardeşleri için sosyal medyada bıkmadan usanmadan yayınlar yaptılar, twettler attılar, yazılar yazdılar.
Yıllardır hepimiz takip ediyoruz, yazılanları okuyoruz, alkışlıyoruz, duygulanıyoruz!! Her mahfilde yapılanların yetersiz olduğunu söylüyoruz çok daha fazla şeyler yapmak gerek diyoruz.
Peki süreç boyunca Cemaat mensupları olarak yurtdışında neler mi yaptık?
Meriç’ten geçenleri gördük biz de paylaştık, çok ta üzüldük!!, duamızı da ettik. Zaten bursumuzu da abilerimize veriyoruz. Sohbetlere de mutlaka katılıyoruz, parasını ödedik olimpiyatlara da katıldık, ellerimiz acırcasına alkışladık!!. Dergimize aboneyiz, çocuklarımız için çıkan dergiyi de, gazetemizi de alıyoruz. Hocaefendinin ve abilerimizin yazdıkları kitaplar çıkar çıkmaz hemen alıyor ve kütüphanemizin baş köşesine koyuyoruz.(okuyor muyuz!) Türkiye’de kurbanlar çok pahalı olduğu için, ucuz olsun diye Afrika’ya $85-90 dolardan kurbanlarımızı da gönderdik, o sorumluluktan da kurtulduk. İstişarelere de katılıyoruz, haftalık okumalarımızı da yapıyoruz, verilen çeteleleri de yerine getiriyoruz, haftada bir gece namazına da kalkmaya çalışıyoruz. Piknik programlarına mutlaka katılıyoruz, hem çocuklarımıza da iyi geliyor, yiyoruz içiyoruz. Bir araya geldiğimizde, yaptığımız zoom toplantılarında kardeşlerimizin durumunu mutlaka gündeme getiriyoruz, yapılan işkencelerden bahsediyoruz, Rüyaları paylaşıyoruz. (Gerçi artık bakıyorum da son zamanlarda bunların sayısında da çok büyük düşmeler var. Artık büyük ağabeyler yaptıkları zoom toplantılarında ha bire eskilerden bahsedip birbirlerini övmekle meşguller.)
Velhasıl, bize verilen ne görev varsa yapmaya çalışıyoruz…
Bunların hepsini tabi olduğmuz hizmet adına yapmaya çalışıyoruz.
Peki hiç düşündünüz mü HİZMET bu mu diye?
Dilim döndüğünce cevaplamaya çalışayım.
Evet yukarıda yaptıklarınız 2013 yılana kadar “HİZMET” ti, bunların bir karşılığı vardı. Ama artık bunlar hizmet değil, bunlar sadece, kendisini yenilemekten aciz kadroların gerçek hizmeti kendileri anlamayadıkları gibi, sizleri de bu yapılanlarla hizmet ediyormuşsunuz havası vererek vicdanlarınızı rahatlatmak. Bu yapılanlar, hizmet ediyoruz diye kendimizi kandırmak.
Sizce yıllardır yapılan yayınların, yazıların, yotube videolarının, Türkiye’deki mazlumlar ve mağdurların sıkıntıları ve dertlerinin giderilmesindeki etkisi ne kadar olmuştur. Hiç düşündünüz mü? Bu yapılanlardan onlara ne gibi bir pay gitmiştir.
Elbette bu yapılanlara ve desteklere karşı değilim ve küçük de görmüyorum. Fakat bu yapılanların mazlumlara destek olmaktan öte, yurtdışındakilerin vicdanlarını rahatlattığını, tweet attık , RT yaptık, videolara like attık, yorum yaptık artık görevimizi yaptık!! Şimdi rahat rahat uyuyabiliriz gibi bir yöne evrildiğini düşünüyorum.
Yukarıda saymış olduğum yapılan işlerden Türkiye’deki mazlumlara doğrudan etkisi olan iki şey var biri DUALAR, ikincisi ise ABİLERİNİZE, ABLALARINIZA verdiğiniz! yardımlardan, “bulunduğunuz ülkede harcanan kısmından sonraki artanını” gönderdikleri MUAVENETLER.. (Acaba o abiler verdiklerimizi ne yapıyor diye hiç soruyor muyuz?) O yardımlar da Türkiye’de zalim yönetimin polisleri, savcıları tarafından yakalanmaz ise şayet.
10 yıldır atılan twettlerin elbette olumlu gelişmelere katkılarını küçümseyemeyiz. Ama sizi temin ederim; yaptığınızı sandığınız onca şeylerin toplamını bir araya getirseniz, Sayın Gergerlioğlu’nun mağdurlar için çırpınışlarının zekatı bile olmaz. Tekrar soruyorum:
Yukarıda saydığımız, yaptıklarınızla Türkiye’de neyi değiştirdiniz. Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün. Bu yaptıklarınızla kaç mazlum kardeşimizin, yarasına derman, derdine çare oldunuz. Siz olimpiyatlarda alkışlayınca, alkışlarınız evladına yiyecek bulmak için çırpınan annenin derdine ne kadar çare oldu? Sizin yaptığnız istişarelerde size verilen dergi abonesi hedefini tamamlamanız, cezaevindeki evladının çıkacağı günü sayan babanın derdine ne kadar derman oldu? Hizmet ediyoruz diye yaptığınız mangal partilerinde abilerinizin, ablalarınızın gözü yaşlı anlattığı eski hikayeler, annesi hapiste, babasıyla sorunlar yaşayan delikanlının derdine ne kadar derman oldu? 10 yıldır kurbandan kurbana et görebilen, işsiz kalmış abilerimizin çocukları sizin pikniklerde yediğiniz mangaldaki etlerden ne kadarını nasiplendiler?
Aksatmadan katıldığınız sohbetlerde, anlatılanlardan Türkiye’de zulüm yetmiyormuş gibi birde yıllardır aynı yastığa baş koymuş ama boşanmak zorunda kalmış, ailesi red etmiş, çocukları ortada kalmış ablaların, abilerin ne kadar haberi var? Bu anlatılanlar anadan babadan ayrı kalmış o yavruların derdine ne kadar çare oldu? Abone olduğunuz dergilerde yazılanlar, cezaevinde gün sayan kardeşlerimizin hangi derdine derman oldu, onların geride kalan günlerini ne kadar kısaltabildi. Dosyası Yargıtayda onanmayı bekleyen, ne yapabilirim acaba diye çırpınan kardeşlerimizin sizin yaptığınız onca HİZMET!! ten ne kadar haberleri var. En acısı da şu an en büyük ihtiyaç olan, sizin gönderdiğiniz paraların ne kadarı bu kardeşlerimize ulaşıyor, hangi biriniz bunu biliyor, hiç sordunuz mu?
Şimdi tekrar soruyorum; sizin bu yaptıklarınız HİZMET mi?
-Abdullah Denikul
0 Yorumlar