Yazının başlığını okuyunca, Cemaat mensuplarının sorulan soruya, sorunun soruluş biçimine gösterdikleri tepki ve öfkeyle, "Ne münasebet, elbette ki 'Hizmet hareketi', FETÖ bir nefret söylemidir," dediklerini duyar gibi oluyorum. Evet, “FETÖ”, bizzat Recep Tayyip Erdoğan tarafından üretilmiş bir nefret söylemidir, buna şüphe yok. Devam edelim.
17/25 Aralık tarihinden sonra, Recep Tayyip Erdoğan ve yandaşlarının yaptığı yolsuzluklar ve hatalar nedeniyle, Gülen Cemaati arasında amansız bir mücadele başladı. 2007'den sonra gizli gizli devam eden mücadelede artık silahlar çekilmişti. Daha önceki bir yazımda olayın gelişme sürecini anlattığım için burada ayrıntılara girmiyorum, linkini aşağıda veriyorum.
(https://twitter.com/Abdullah_dkul/status/1604850651065745409?s=20)
Bir yandan, 17/25'i organize eden savcılar, hakimler, emniyet müdürleri, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yer değiştirme, açığa alma, kızağa çekme, görevden alma ve tutuklama işlerine girerken, diğer yandan, toplum mühendisliği ile uydurdukları “Paralel” kelimesini bütün güçleri ile ülke gündemine yaymaya başladılar. Amaç, hedef saptırmak ve gerçek gündemin yerine başka gündemler koymaktı. Başarılı da oldular. En cahil adamların ağzında bile artık "Kim yaptı?" kelimesine “Paralel yaptı” cevabını alıyorduk.
17/25'ten 3 ay sonra yapılan belediye seçimlerinde AKP, bütün bu olumsuzluklara rağmen seçimi kazanmış ve 'Paralel' adını verdikleri yapı kaybetmişti. O günkü süreçte de, bugün gelinen noktada da, süreci cemaat adına yöneten ve bütün kararların alındığı bir heyet vardı. Hizmet mensupları o süreçte bu heyetin aldığı kararları uygulamaktan başka hiçbir şey yapmıyorlardı.
Bu heyet kimlerdi ve milyonlarca insanın hayatını nasıl etkileyen kararları nasıl veriyorlardı? Aldıkları kararların ayrıntılarını F. Gülen'e ne kadar anlatıyorlardı, olaylarda Gülen'in ne kadar dahli vardı?
O günlerde herkes, gündemlerin "Hocaefendi'den" geldiğini sanıyordu. Peki, öyle miydi? Cevaplarını ilerleyen bölümde açıklayacağız.
Adım adım 15 Temmuza yaklaşılmıştı. AKP, tüm hızıyla saldırırken, son ama en etkili vuruşun hazırlıklarına devam ediyordu. Bu arada AKP'nin Hulusi Akar, Hakan Fidan gibi öncüleri, heyetin önde gelen isimlerinden Adil Öksüz gibilerinin zaaflarını da çok iyi bildiği için onları yavaş yavaş bir tuzağa çekiyordu. Birileri, yıllarca devlet içinde bileğinin hakkıyla bir yerlere gelmiş hizmetin samimi insanlarının F. Gülen'e olan sevgi ve güvenlerini kendi kurdukları yapı adına kullanıyordu. Sonuç 15 Temmuz oldu artık, "Paralel Yapı"nın adı değişti ve FETÖ'ye dönüştü, yani Fethullah Gülen Terör Örgütü.
Fakat, yaşanan süreçte örgüte ismi verilen F. Gülen'in ne kadar dahli vardı? F. Gülen, 17/25 sonrası yaptığı açıklamada "bu işin içinde asla yokuz" demek yerine, "Bu işte dahli olanlar eğer sizden biriyse ve size danışmadan böyle bir işe kalkışmışlarsa davaya 'ihanet' etmişlerdir" deme yolunu seçmişti.
15 Temmuza dair yaptığı basın açıklamasında, uluslararası bir mahkeme tarafından yargılanma talebinde bulunmuştu. "Bizim hiçbir suçumuz yok, biz masumuz" dememişti. Çünkü kendisi de çok iyi biliyordu ki, "kendisiyle birlikte bütün hizmet hareketi mensupları" bilmeden istemeden 'mahrem' denen örgütün planlarının içine çekilmişlerdi.
Cemaat müesseselerinin asıl sahipleri, hizmet tabanının oluşturduğu gücü kullananlardır. Gücü kullananlar tarafından "istişare" adı altında yukarıdan emirler gönderiliyor, aşağı tarafta ise, ne denilirse hiçbir şekilde sorgulamadan, gerekleri kayıtsız ve şartsız yapılıyordu. Yani hizmetin tabanı, yönetenler tarafından bir kukla gibi kullanıldı. Onlara, "arabalarınızı satın, faizle para çekin, bankaya para yatırın" dediler, yatırıldı; "telefonlarınıza ByLock yükleyin" dediler, herkes yükledi; "Sendikaya üye olun" dediler, üye olundu; "üyelikten çıkın" dediler, çıkıldı. Hiç kimse "neler oluyor" diye sormuyordu. Kimsenin fikrini soran da yoktu. Çünkü gündem çok hızlı ilerliyordu, kimse sonuçları kestiremiyordu. İşte "HEYET"in üyeleri bu öngörüsüzlüğü, karşı tarafa düşmanlıkta sınır tanımayacak bir şekilde kullandılar. Heyet, resmen savaş stratejisi uyguluyordu ve gelinen noktada kendilerini çok güçlü sanıyorlardı. Kaybetmeyi hiçbir şekilde düşünmedikleri için, sulh gibi bir düşünceleri de asla olmadı. Halbuki devam eden savaşta (dershaneler, banka, gazete, dergiler, okullar) kalelerini bir bir kaybediyorlardı. Yaptıkları işlere, aldıkları kararlara bir şekilde zaten işlerden elini ayağını çekmiş olan F. Gülen’i de dahil ediyorlar, ya da onun adına işler yapıyorlardı (Bankasya serimde olayı ayrıntılı anlatmıştım: https://twitter.com/Abdullah_dkul/status/1640725452829388800?s=20).
Cemaatin samimi insanlarının "sahip" olduklarını sandıkları milyar dolarlık bütçelere sahip dershaneler, gazeteler, okullar, televizyonlar, bankalar... Hizmetin hangi fertine sorsanız bu müesseseler için kollektif şuur bilinciyle, "bizim" cevabını alırsınız. Çünkü bu "sahiplenme"nin altında her bir hizmet ferdinin davaya kendilerinden bir şey katmaları vardır. Halbuki sahip olduklarını düşündükleri şeyler hakkında en küçük bir tasarruflarının bile olmadığını düşünmezler. "Bizim" sahiplenmesinin arkasında emek vardır, yardımlaşma, dayanışma vardır, burs vardır, himmet vardır. Ama oluşan bu güce müdahale yoktur, söz hakkı yoktur, soru sorma, hesap sorma yoktur.
Evet, ortada bir örgüt vardı. Cemaatin "Hocaefendi"ye kayıtsız şartsız güvenlerini, kendilerini HE'nin temsilcisi olarak gördüklerinden kullanma hakkı gören bu "HEYET", her şeyin sahibini kendileri olarak görüyorlardı, en önemlisi de para zaten onların kontrolündeydi. Bütün kontrolü elinde tutan heyet, "mahrem yapılanma" olarak anılmaya başladı. Gerçekten de bu yapılanma, bırakın dışarıdaki insanları hizmetin asıl sahiplerinin bile bilmediği bir yapılanmaydı. Başta F. Gülen olmak üzere, devlete ve milletine hizmet eden, yüzbinlerce masum Hizmet Hareketi mensupları, mahremlerin adı konulmadan kurdukları, bu örgüte bilmeden ve istemeden dahil edilmişlerdi. F. Gülen'in ise en büyük yanılgısı, en başta bizzat kendisinin kurduğu bu yapılanmanın, bu kadar kontrolden çıkacağını kestirememiş olmasıydı. Halbuki Gülen, bu yapılanmayı kurarken amacı, devleti ele geçirmek değildi. Bunu, bizzat bir zamanlar cemaatin içinde üst düzey görevlerde bulunan ve Mustafa Özcan’la yaptıkları kavgadan sonra taraf değiştirerek AKP saflarına katılan Hüseyin Gülerce, Latif Erdoğan, Ahmet Keleş gibi isimler karşı taraftan cemaate her türlü saldırıyı yapmalarına rağmen söylüyorlardı. İsteyenler konuyla ilgili yaptığım serilere bakabilirler ve bu kişilerin söylediklerini dinleyebilirler:
https://twitter.com/Abdullah_dkul/status/1619088910570688514?s=20
https://twitter.com/Abdullah_dkul/status/1617564061419573251?s=20
Bu örgüt, aldıkları kararlar nedeniyle yüzbinlerce insanın hakkına girmekten zerre çekinmediler. AKP ile girdikleri güç savaşında bu insanları ateşe atmakta tereddüt etmediler. Hizmet insanına yapılan her bir zulüm, onların mağdur duruma düşmesi bu örgütün ayakta kalması için zemin hazırlıyordu. Mağduriyetler üzerinden bulundukları konumları koruyorlar ve daha da sağlamlaştırıyorlardı. Zaten bütün olanların suçlusu da nasıl olsa karşı taraf, yani AKP olduğu için, kimse de baştan beri sorgulama gereği hissetmedi. Öyleyse ortada bir örgüt var ve bu örgüt halen daha Hizmet'in masum insanlarının mağduriyetlerinin üzerinden menfaat devşirmekle meşgul. Bir yandan "FETÖ bir nefret söylemidir"i kullanarak, diğer yandan sadece kendi tabanlarına hitap eden, bir şeyler yapıyoruz görüntüsü vermek için on binlerce dolar harcayarak düzenledikleri kültür festivalleriyle tabanlarını bir arada tutmaya çalışıyorlar. Bu arada, yüzbinlerce insan, işsizlik, hapis, açlık, sıkıntılarıyla mücadele ederken, bir yandan mahkeme günü beklerken diğer yandan üç kuruş ekmek parası kazanabilmek için inşaatlarda, pazarlarda çalışırlarken, bu insanların geçmişte verdikleri himmetleri, bursları, çalışmaları, emekleri ile oluşan gücü yönetenler, köşklerde, villalarda milyar dolarlık şirketleri yönetmekle meşguller. Kimseye hesap verme gereği de hissetmiyorlar.
"FETÖ" nefret söyleminin bitmesini asla istemiyorlar. Örgütün adının FETÖ olması, yani Fetullah Gülen’in adıyla anılması tam da istedikleri bir durum. Bu örgüt önce F. Gülen’in, sonrasında ise Hizmet'in mağdurlarının arkasına saklanıyor. Çünkü bu söylem biterse sıranın kendilerine geleceğini ve kendilerinin sorgulanacaklarını çok iyi biliyorlar. Bu örgütün devamı, mağduriyetlerin devamı ile doğru orantılıdır. Meriç'ten geçerken geri itilenler, af söylemleri, Yargıtay kararları, AYM, AİHM; bütün bu süreçler örgütün devamı için çok önemli.
Türkiye’deki sürecin bitmesi Bu örgütün mensuplarının ortaya çıkıp, 2007'den buyana yaşanan bütün olayları tüm gerçekliği ile anlatmaları ve “milyonlarca insanın bu ateşin içine atılmasındaki” iyi veya kötü rollerini açıklayarak;
''Evet bu davaya gönül vermiş insanların hepsi masumdur, temizdir, iyi niyetlidir. Bizler onların bu saf ve temiz niyetlerini, girmiş olduğumuz güç mücadelesinde kötüye kullandık. Bir Örgüt varsa bu örgüt biziz yargılanacak ve hesap verecek birileri varsa bunlar bizleriz. Bylock'u da biz yüklettik, Bankaysa'ya para yatırmalarını da biz istedik, sendikaya üye olmalarını da biz istedik, O insanları meydanlarda biz topladık, onlara tweet'leri biz attırdık. Onlar Meriçte, Ege’de boğulurken bizler çoktan ülkeyi terk ettik. Asıl yargılanması gereken biziz, Onların bir suçu yok!'' demeleri lazım. Diyebilirler mi? Peki böyle bir şey sizce mümkün mü?
-Abdullah Denikul
42 Yorumlar
Hocam kaleminize sağlık. Çok güzel yorumlamissiniz.
YanıtlaSilMalesef bu yazıyı okuyupta hala yorum yapmayan üst tarafa inanan bir sürü yığın olacaktır.
Ama en önemli mücadele edilmesi gereken yer bizi bu sahalara çekenlere yapılacak mücadele.
Artik ne kurban ne dergi ne himmet vermeyerek bunların gücünü azaltmali yardımı bizzat kendimiz göndermelerini.
Teşekkürler, Aşağıda yorum yazanlara bakınca söylediklerinizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor..
SilEvet tamamen doğru.bu kişilere dava açılamıyor acaba?
YanıtlaSilAmca kafanı peynir ekmekle mi yedin? Hala Fetullah mı güzelliyorsun? Türkiyedekilere acıdan geberseniz de gıkınız çıkmasın deyip hala cennet pazarlamıyor mu konuşmalarında? Sıkıyorsa kendisi sorumluluk alsın kimlerin gazına gelip yediği haltları açıklasın masumları kurtarsın! İnsanları mal yerine koyan saçma manipülatif yazılar yazmayın artık. Hepsi ayni şeyin laciverdi işte sadece hiyerarşideki yerine göre çakallığa devam ediyorlar ve kimse görmüyor sanıyorlar. Şizofreninin dibinde bir hayata çekmeyin artık milleti yeter ya! Millet uzaya çıkıyor siz hala Fetöden melek yapıyorsunuz... Tövbe ya Rabbim ya!
YanıtlaSilHizmet hareketi iyilik hareketidir. Turkiye'de saçını ve sakalını kazisalar da dünyada hep iyilik hareketi olarak anılacaktır. Onların tek rehberi Allah ve Kur'an, akil ve irfanlaridir. Hz Muhammed'in gösterdiği ufukta yürümeye and icmislerdir. Hiçbir devleti ele geçirme hükumete had bildirme amacı tasimazlar. Nefislerinde Nehyi anıl munkerle mesgullerdir. Kötülüğü def iyiliğin cebinden evladır. Kuran'a ve İslam'a saldırıların arttığı bu donemde zalimin ekmegine yag surmeyin tarafinizi zalimden yana kullanmayin zulme meyletmeyin zalime meylin az olmasi bile kimseyi kurtarmaz bu allahin ayetidir. Kimse zulmün artarak devam etmesini istemez niyet okumayın nifak sokmayın. Selamlar
SilHizmet hareketi iyilik hareketi filan değildir. Hayal görmeyin. Hizmet hareketi İslami bir harekettir. Temel taşıyıcı motor, ortak motivasyon budur. İyilik, hayırseverlik, diyalog vs. şeyler işin tanımlayıcı vasfı değildir. İkincil şeylerdir.
SilKısaca Gülen hiç bir şeyden haberi yoktu ve bütün kötüler heyettekilerdi..... Yersen.... İşte tarif ettiğiniz o heyettekilerden hiç bir farkınız yok sizin de.
YanıtlaSilSiz de haklısınız..
SilHııımmm o yapmadı Miki yaptı ve tapınmaya devam...
YanıtlaSilNe hikmetse her şeyi rüyasında gören Fetullah kendisinin arkasından çevrilenleri görememiş! Şimdi hangi rüyalarını pazarlıyor acaba çevresindekileri avutmak için! Kaç bin tane zikir çektiriyor geç kalmış bedduaları tutsun diye! Müritlerine papağan gibi ezberden kaç yüz sayfa Kuran okutturuyor düşmanlarını büyületmek için! Cennetin hangi köşesini kaç paraya kime rezerve ediyor masumların çocukları intihar ederken! Neyse hala aynı çobana güdülmek istiyorsanız sizin bileceğiniz iş...
YanıtlaSilFetullahçı oluşumla ve fetullahla yıllar önce yolumu ayırmamın sebebi, akılla hareket ettiğini fark etmem olmuşdu. Sözde bir alimin vahiy yerine akılla hareket ettiğini görmek bana itikadi açıdan garip gelmişti.
YanıtlaSilBu kararımın doğruluğunu da 15 Temmuz öncesinde ve sonrasında net bir şekilde gördüm.
Fetullah hakkında iyi niyetli düşünsek dahi; sanrılar ve hayaller gören, psikotik bir bipolar disorder hastası bir kişi ile karşı karşıya kaldığımız gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalıyoruz, bu hezeyanları da sanki nas gibi müritlerine komut vermede kullanması da aşırı tehlikeli bir durum.
En başta dediğim gibi ben kendimi yıllar önce bu kült yapıdan kurtardım, umarım diğer masumlar da kendini kurtarır.
ne acayip yorum lan bu! akılla hareket ettiği için adamdan ayrılmış. ama feto hayaller sanrılar gören bipolar bi deliymiş, olum madem akılla hareket ettiğini söylüyon niye herife deli diyon? akılla hareket etmesi kötü bi şey diye mi terörist olmaktan vaz geçtin yani? bu nasıl hezeyan lan! admin tanrı aşkına sansürleme şunu cevabını çok merak ediyorum.
Silkendi içinde çelişkiye düşmüş garibim,
SilZayıfsın ve cahilsin. Gördüğüm kadarı ile epistemolojiye ve diğer akademik pratiklere vakıf değilsin. Burada sana dünyayı, hayatı, insanları vs.vs.vs baştan anlatacak değilim.
SilLakin anlayabilecek seviyede olanlar için kısaca şu şekilde ifade edeyim. Akıl her zaman doğruyu bulamaz, (hakikati hiç bulamaz yaratıcının vahyine ihtiyacı vardır, da oraya girmeyeceğim konu çok uzar) buradaki doğru kelimesi bile tartışmalıdır, neyin doğrusu kimin doğrusu; faydacı olan mı, faydalı olan mı, işlevsel olan mı, etik olan mı, vahye uygun olan mı vs.vs.vs.
Akıl vardır fetullahın ki gibi hastalıklıdır, sürekli yanlış kararlar verir, insanları hakikatten uzaklaştırır, aynı zamanda bunu demagoji, ilmi siyaset, felsefe ile manipule eder.
Akıl vardır Muhammed Aleyhisselamın ki gibi kendinden bir şey söylemez sadece yaratıcının bildirdiği hakikat olan vahyi esas alır.
Bu mevzu genişletilebilir lakin çok uzar, arif olan için yeterli, olmayan için de faydasız zaten, o yüzden uzatmaya gerek yok.
Ayrıca sen psikolojiden de bihabersin gördüğüm kadarı ile. Onu da şu şekilde ifade edeyim. Genellikle; kendinin peygamber olduğunu, mehdi olduğunu iddia eden tipler, bipolar disorder hastalarının içinden çıkar. Senin anladığın anlamda ki deliler de genellikle şizofreni hastalarıdır. :))) İkisi de psikotiktir lakin bipolar disorder hastalığı genellikle döngüsel bir seyir izlediği için karşı tarafta kafa karışıklığına sebep olur, deli mi yoksa dahi mi diye ikilemde bırakabilir.
Silseni çok iyi anlıyorum. umarım girdiğin o karanlık kuyudan kurtulursun. içtenlikle verdiğin cevaptan dahi inanma çabanın sana verdiği acı anlaşılıyor. benliğin hala yaşıyor ama bak, aşağılama çabaların falan, bunlar iyiye işaret. umarım kurtuluşa erenlerden olursun. acınası açıklaman için teşekkür ederim. esenlikler
Siladmin yanıtımı yayınlamıyor ama zayıflık ve cahillik gibi acınası küçümsemelere bir yanıt vermiştim. kurduğu cümlelere çocuksu artistik kelimeler sıkıştırmaya çalıştığın o dönemi aşalı benim çok oldu. gittiğin yoldan dönüyorum o yüzden seni ve senin gibi fiyakalı ergenleri uyarmak için yazıyorum. düştüğünüz aptalca durumu görün istiyorum. sonra başımıza ukala itici tipler olarak çıkıyor ve toplumdaki itici ukala tavrınızla gezinip duruyorsunuz. molla kasım olmuşsunuz hepiniz. yunusun şiirlerini dağlara taşlara saçıyorsunuz. ama yunusun iki satırda ifade ettiği şeyi bırak ifade etmeyi anlayamazsınız bile. muhammet alyhisselam dediğin arap kıralının gelinine göz koyup ayet indirmesini de kendinden söylememiştir kesin. çünkü bu hepimizi ilgilendiren çok önemli bir durum. geçin bunları geçin. bazı şeyler o kadar da karmaşık değil. islam üzerine çarpık bir medeniyet kurulmuş olan baskıcı bir düzen sağlamış olabilir bir dönem ama bunun ideal bil düzen olmadığını görmemek için kendinizi daha fazla zorlamayın. iyisiyle kötüsüyle müzelik bir din. zorlama çıkarımlar yapmaktan vaz geçin artık.
SilHala anlayamıyorsun, sürekli saçmalayıp duruyorsun. Rahat ol boşver, anlayabildiğin konularla ilgilen. Yorma beni.
Sildunning-kruger sendromu yaşıyorsun. cehalet özgüvenin geçtiği zaman beni bulup elime ayağıma kapanmak isteyeceksin
Sil:)))) dunning kruger'i nerden öğrendin sen. :))))) Evet ikimizden biri dunning kruger'li, yazılanlar burada dursun, okuyanlar da karar versin. Beni iyi güldürdün. :)))))
Silsen değerli kardeşim bir çaba içersindesin. bunu takdir ediyorum. bu eğrinin daha başındasın. bu eğriye dahil bile olmayan niceleri var. dillendirdiğin argümanlar hepimizin gerçeğe ulaşmadan önce gördüğümüz son hileli tabelalar.mankurta dönüşmüş zavallı kardeşlerimizin kurtuluşu için bir tereddüt ışığı yakabildiysek ne mutlu bize. imanınız zedelenmesin diye sizi korkutan şam şeytanlarının elinden kurtulmayı başarmak artık sizin eliniz de biz sizin alaycı olduğunu zannettiğiniz acınası söylemlerine daha fazla katlanacak değiliz. dediğim gibi eğer kurtuluşa erebilirsen elime ayama kapanmak isteyeceksin. hadi esenlikler. gülücükler yüzünden eksik olmasın bu arada :)
SilAbicim; sen daha derdini anlatamıyorsun, muhabbetin başından bu yana, kontekstten bağımsız bir şekilde sürekli "La" diyorsun, lakin onu bile gerekçelendiremiyorsun, seni bilgi yönünden tartabileceğimiz bir işaret dahi veremiyorsun. Buradaki tartışma tevhid tartışması mı ki, "La""La""La""La" deyip duruyorsun. Benim buna bu platformda verebileceğim tek cevap "La ilahe illallah" olur. Bu platformda amele gibi yazı yazarak seni irşat etme gibi bir görevim yok. Din zaten inaktır, özneldir neyini tartışacağız. Müslümanın din konusunda propaganda yapmasını bir nebze anlıyorum lakin senin gibi tiplere bir türlü anlam veremiyorum. Sana tavsiyem bir tartışmaya girdi isen kontekste bağlı kal, en azından aptal gibi görünmezsin.
SilBank asya'ya para yatırın diyerek, örgütteki insanları kayıt altına aldıran ve bu isimleri altın tepside devlete sunan fetullah'ın ta kendisidir. Milletin aklı ile dalga geçmeyin.
YanıtlaSilBurada daha büyük oyunlar var. ABD.nin asıl adamı tayyip erdoğan'dır, tayyip uğruna; komünizmle mücadele derneklerinin kuruluşundan bu yana yıllarca besleyip büyüttüğü FETÖ'yü harcadı.
FETÖ, 2007'ye kadar tayyip'i açıktan direkt desteklemekle görevliydi. FETÖ / AKP ortaklığının şaibeli işleri ayyuka çıkınca halkın tepkisinden korkuldu, bütün suç FETÖ'nün üstüne atıldı ve halk nazarında (sözde)bir temizlik yapıldı.
2013'yılından itibaren FETÖ, AKP'yi ters manyel operasyonlar ile desteklemeye başladı. FETÖ, AKP.nin karşısında görünerek, vatandaşın AKP.ye teveccüh etmesini sağladı, 2023 seçimleri dahi AKP tarafından bu şekilde kazanıldı. Halk nazarında FETÖ kötüydü, o zaman FETÖ kime düşmanlık ediyorsa ve FETÖ ile (sözde)kim mücadele ediyorsa onu desteklemek gerekiyordu.
15 Temmuz da, bilerek başarısızlıkla sonuçlanması planlanmış, bir ABD-FETÖ projesidir. Bu sayede TSK, AKP ve tayyip tarafından komuta edilebilir hale getirilmiş, ve ilk olarak da o esnaya kadar Suriye'ye girmeye direnen TSK, 15 Temmuz'u takip eden günlerde Suriye bataklığına sokulabilmiştir.
Ve aynı şekilde, daha travmayı atlatamamış vatandaşın önüne sandık getirilerek başkanlık sistemine geçiş sağlanmıştır.
2002 yılından bu yana AKP'yi iktidarda tutan, ABD.nin komutasında hareket eden AKP-FETÖ-HDP ortaklığıdır.
Kimse sizin dostunuz değil, öğrenin artık bunları, kullandırmayın kendinizi.
👏
SilMerhabalar Abdullah Bey diye hitap etmek istiyorum,bu bey ismini de sevmem,ben işçi çocuğuyum zorluklarla okuyup emegimle soru çalmadan torpil olmadan kendim Allah'ın bana Lütfu ile bir yerlere girip çalışma imkanı bulmuştum.Ancak cemaat diye bildigimiz yapınin yada yapıyı yönetenlerin masum olmadığını Avrupaya gelince o kadar açıkça gördüm diyebilirim.Çunku insanlar yanlışı kabul etmek istemez, insanoğlu işte.Buraya gelmeden önce hizmet hareketi iyi insanlar diye bildigimiz yapınin Nasıl bir hırsızlık,menfaat , ikiyüzlü insanlardan oluştuğunu açık açık anlatanlardan da dinledim.Polis asker öğretmen akademisyen vs.vs. şimdi bu yapıya tamamen iyilik vs hareketi diyemiyorum maalesef hatta yanlışları düzeltmek için çaba sarf etmek bir yana dursun insanlar yurtdışında daha da militanlasmaya doğru gidenler de yok değil,hakkında birkaç mahkeme olup bunlara artık dayanamayıp etkin pişmanlıktan yararlanan bir kişiye yapılan muameleye açıkça şahit oldum.Nasil ki PKK li olmayan Kürtler yurtdışında PKK derneklerine gidip orada bir bardak çay karşılığı kendini PKK'lı olarak inandırmaya çalışıyorsa bu cemaatin bir yerinde içinden geçmiş yolu düşmüş olanlar burada kendini işin içine kaptırıp yola militanlasarak devam ediyor.Cok kez şahit oldum.Çunku kendi aklıyla hareket edemeyen hep bir yerlere sorma bir abiden buyruk alma egiliminde olan itaat et rahat et mantığıyla yetistirilmis insanlar burada kendine tutunacak dal arıyorlar.Hepsi de fakir ailelerin evlatları .Zengin insanlar zaten bir sekilde yolunu tutturup gidiyor.Ama şunu eklemeden de gecemeyecegim gecende birisine sordum bu islerin buraya gelmesinde pay sahibi olanlardan birisi olan adiloksuzu gorsen ne yaparsın diye adam bana su cevabı verdi once bir abiyi ararim ona sorarim ona gore o nederse onu yaparım dedi.Gelinen noktada beyinleri yok edilmiş eğitimli eğitimsiz insanlar yetiştiren bir yapı beyinlerin koreltildigi bir yapı,her türlü dini yapiya karşı cikiyorum.dinin kendisine değil.Insan hiçbir zaman aklını kiraya başkalarının eline vermemelidir.Bu cemaat diye bildigimiz yapı hiç ama hiç masum değildir.Darbe denilen 15 temmuz masalının da cemaat enstrümanı piyonlar olmadan yapıldığıni söylemek aptallıktır.Bildiklerim bunun fazlası ancak burada bu kadar anlatırım ancak . Maalesef nasıl ki doğru dürüst gazeteci neden yok dememeliyiz bunu da yazarken anlıyorum.Ama Fethullah Gulen in fikirlerine saygı duyuyorum, Yaptığı yanlışlar varsa elestirilebilecegini düşünüyorum.Cahil militanlara zaten bir şey anlatamazsınız.tesekkurler.
YanıtlaSilDeğerli kardeşim söylediklerinizin büyük çoğunluğuna katılıyorum. Gassalın elinde meyyit olma öğretisinden artık çıkmak gerek diye düşünüyorum. Biz meyyit deyiliz bir insanız aklımız ve fikrimiz.var.
SilTeşekkürler
SilBen de abdullah olmaya çalışan biriyim lakin o bey olan abdullah gibi değil.
YanıtlaSilSonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Fetullahçı örgüt bütün kirli işlerini "Evin ortasında ateş dahi yakıyorsan, bunu ALLAH rızası için yapacaksın" yani ne iş yapıyorsan yap ALLAH rızası için yap sözü üstüne inşaa eder. Hiç kimsenin de aklına gelmez, evin ortasında neden aptalca ateş yakıyoruz demek. Bu motto örgüte her katılana öğretilir. İlk işitildiğinde güzel gibi gelen bu cümle ile insanlar farketmeden bir tuzağın içine çekilir. Çünkü artık, soru da çalsan, akademide örgüt nepotizmi de yapsan, namaz da kılmasan, zina da etsen, cinayet de işlesen, yardım ve kurban paralarını da çalsan, ez cümlü her namussuzluğun ve din dışılığın, örgüt içindeki kılıfıdır bu beyin yıkama cümlesi. Örgüt üyelerine, laf cambazlığı yaparak istediğiniz her şeyi yaptırabilirsiniz bu cümle ile.
Fetullahçı örgüt; her zaman bir düşman figürü oluşturmak zorundadır, karşısına her zaman bir salt kötü bulmak, bulamıyorsa kendi icad etmek zorundadır, aynı çizgi filmlerdeki gibi. Yoksa örgüt üyelerine tedbir denilen zırvayı ve örgütün yaptığı kirli işleri açıklayamazsınız, kirli işler sözde bir kötüye karşı yapılmak zorunda yoksa hileniz açığa çıkar. Çıktı da.
Fetullahçıların büyük desteği ile Akp iktidara geldiği esnada örgüt içinde homurdanmalar başladı, esnaf tayfası gibi sağımlık cahil inekler arasında değil tabii ki, mahrem işler denilen polis, asker, hakim, savcı vs. içinde homurdanmalar başladı. Çünkü bu kişiler, tedbir adı altında gereksiz yere, namaz kılmaktan mahrum bırakılmışlardı, ve bunu da sözde ALLAH rızası için yapıyorlardı. (Örgüt tarafından, alkol almak zorunda bırakılmaları ve dahi zina etme konusundaki cevazlara hiç değinmeyeceğim. Fetullah, onlar için başka bir din icad etmişti ve adını da "ALLAH rızası için" koymuştu.) Bu homurdanmalar cezasız kalmayacaktı tabii ki, 15 Temmuz sonrası bazı fetullahçılar tutuklanırken bazılarına neden dokunulmadı zannediyorsunuz. Homurdanma diyorum da bunu da açmak gerekiyor. Bu homurdananlar ALLAH'a ve islam dinine bağlı olanlar, ama örgüt fetullah'a bağlılık ister, ALLAH'a değil. Başka türlü nasıl kült bir yapı kurabilirsin.
Kendi elleri ile getirdikleri, Akp iktidarı, sözde veya özde müslümandı ve sonuçta müslümanları destekliyordu lakin bu örgüt için hesaplanamayan bir yan hasara dönüştü, örgütün asıl temelini sarsacak bir olaydı. Düşman olmadan, örgüte tedbir zırvasını nasıl yedireceksin sorusu mühim bir sorudur. Yediremedi de zaten, düşman olarak ulusalcıları gösterdi, atatürkçüleri gösterdi, ortada düşman kalmayınca en sonunda bu sebeple AKP ile göstermelik* bir kavgaya tutuştular, tabii burada filler tepişti olan çimenlere oldu, ve bir de fetullaha değil de ALLAH'a bağlılığı olanlara oldu. Ama sonuçta, örgüt tabanına yedirebileceği bir düşman artık vardı. Operasyon gayet başaralıydı. (*Göstermelik, çünkü ağır topların hepsi, ya yurtdışında ya da AKP'ye yakın bir şekilde sapasağlam duruyor. Ölenler ve hapishaneye düşenler örgüt için feda edilebilir rakamlardan ibaret.)
Fetullah neden örgüt üyelerinin yurtdışına çıkmasını istiyor derseniz, örgüt üyelerinin sahipsiz ve çaresiz kalmalarını istediği için, sahipsizlerin sahibi olabilmek için, çaresizlere daha rahat hükmedebilmek için. Örgüt üyelerini militanlaştırabilmek için istiyor bunu, aynı PKK gibi hareket ediyor, PKK ile ortaklıkları da bu yüzden.
Ez cümle; benim gördüğüm fetullahçı örgütü kanlı bir gelecek bekliyor, nerede olur nasıl olur hangi motivasyonu kullanırlar şu an için kestiremiyorum, lakin ayak sesleri açık açık duyuluyor. Bu saatten sonra bu örgüte giren zaten cemaat diye girmez, bence kana da hazırdır zaten.
Fetullah gülen, namı diğer FETO; komünizmle mücadele derneklerinde yetişmiş, kurnazlık konusunda yetenekli bir ajan provokatördür, bu adamla iş yaparken milyon kere dikkatli olun. Sizler feto için feda edilebilir rakamlardan ibaretsiniz.
Gördüğüm kadarı ile FETÖ.cüler bu yazdıklarını inkar edememiş ve her inkar edemedikleri konuya yaptıkları gibi üç maymunu oynamışlar. Kardeşim bunların hiçbirisi masum değil, bunlar bile isteye bu kirli işleri yaptılar, şimdi de haberleri yokmuş numarası yapıyorlar. Keşke Osmanlı zamanındaki gibi topluca kılıçtan geçirilselerdi de bu beladan kurtulsaydık.
SilTövbekar fetullahçı yoktur, ölü fetullahçı vardır.
admin bu yorumun yayınına izin verirken ne düşündü merak ediyorum. kısaca bir yaromunu paylaşsa ne iyi olur.
Silbu muzlumanlardaki kılıçtan geçirme fetişine de bitiyorum. kılıçtan geçire geçire bitiremediler. arap kıralı muhammet aşkına ali beni kurayzayı kuteybe türkleri kimseyi bulamazlarsa birbirlerini hatta kendi peygamber dedikleri adamın sülalesini kılıçtan geçiriyorlar. lan tanrıya şükür içimdeki arap mankurtluğunu söküp attım ben ama bu mankurtlar için hiç umut yok. işleri güçleri kılıç kan cihat bombacılık.
Abicim sen mal mısın? Neden sürekli ateist olduğunu tekrar edip duruyorsun. Her başlığın altına papağan gibi aynı şeyleri yazıyorsun. Git bir psikiyatri uzmanına görün artık, yeter. Durup durup ben ateistim ben ateistim, yeter da.
Silzoruna gittiyse sen git bi anksiyete ilacı yazsınlar rahatlarsın dayı. sana mı soracam nereye ne yazacamı mal değneği misin?
SilAhmak bir apolojist olmanın neyi ile övünüyorsun. Körü körüne inanan ile senin gibi bir ateist arasında ne fark var. Soru retorik sakın üstüne alınma. Alınsan da sende bunu anlayacak kafa nerede. :)))))))
Siltipik türk kökenli moderate muzlim kafası: kendi muzluman ise karşı taraftaki türk kişi muzluman olmadığı takdirde olabileceği tek şey ateist... yani zihnindeki kategorizasyon seviyesi bu olan bir kuyruksuz maymunun başkalarına retorik kasmaya alaycılık gibi iddialı bir zihinsel tutumlara girmeye çabalaması gerçekten çok tuhaf? aklını kullanma çabanı takdir ediyorum sakın yanlış anlama, bu yolda hatalar da yapacaksın elbette; aklını kullanmaya çabalamaya devam et sen yine. ama sana bulunduğun seviyeden haber vereyim: emekleme aşamasındasın. yani özyanılgıların olabileceğini unutma. cesaretle yaptığın çıkışların aslında ne kadar acınası şeyler olduğunu birilerinin sana söylemesi gerekiyor. bunu beyefendilikle yapınca anlamayacağın için sana hakaret edilmesi aşağılanman gerekiyor. bir şoka gireceksin ilk başta ama değişim o zaman başlayacak ve anladığında gelişmeye başladığını hissedeceksin. umarım sana hakaret edip aşağılayacak seni tokatlayıp kendine getirecek hayırsever bir insana denk gelirsin. şimdilik çok iddialı olma iki ayağının üstünde durabiliyor olman bile senin için iyi bir başarı.
SilAbicim sen neden sürekli saçmalıyorsun, gerçekten psikotik bipolarsın sen. Git tedavi ol. Bir ahmak gibi kendini övüyorsun, ama ortaya hiçbir ürün koyamıyorsun, sadece saçmalıyorsun.
Silniye öyle diyorsun ya! şu ürettiğim sofistike aşağılamalar türk edebiyatı için çok değerli ürünler bence. burdan görüp feyz alan, alacak olan insanlar olacağını düşünüyorum. bu yazdıklarım senin için de çok faydalı. bugün söylediklerim zoruna gidiyor olabilir anlıyorum seni; ama ama gelecekte bu şoku atlatınca lan adam doğru söylüyor diyeceksin kendi kendine. sen söylemesen bile beynindeki nöral ağ bunları işleyecek ve belki bir umut zihinsel bozukluklarından kurtulacaksın.
Sil:))) Ne anlattın ki, doğru söyledin diyeceğiz.:))) Sen, Melek YARGICI (https://www.youtube.com/watch?v=JTiWqdHo-WU) ile Cihangir kennedy (https://www.youtube.com/watch?v=1RYxr1F3g3A) arası bir şeysin. :))))
SilÜçüncü Sualiniz : Dünyanın siyasetine karşı niçin bu kadar lâkaytsın? Bu kadar safahât-ı âleme karşı tavrını hiç bozmuyorsun. Bu safahâtı hoş mu görüyorsun? Veyahut korkuyor musun ki sükût ediyorsun?
YanıtlaSilElcevap: Kur’ân-ı Hakîmin hizmeti, beni şiddetli bir surette siyaset âleminden men etti. Hattâ düşünmesini de bana unutturdu. Yoksa, bütün sergüzeşt-i hayatım şahittir ki, hak gördüğüm meslekte gitmeye karşı korku elimi tutup men edememiş ve edemiyor.
Hem neden korkum olacak? Dünya ile, ecelimden başka bir alâkam yok. Çoluk çocuğumu düşüneceğim yok. Malımı düşüneceğim yok. Hanedanımın şerefini düşüneceğim yok. Riyâkâr bir şöhret-i kâzibeden ibaret olan şan ve şeref-i dünyeviyenin muhafazasına değil, kırılmasına yardım edene rahmet! Kaldı ecelim. O, Hâlık-ı Zülcelâlin elindedir. Kimin haddi var ki, vakti gelmeden ona ilişsin? Zaten izzetle mevti, zilletle hayata tercih edenlerdeniz.
Belki hizmet-i Kur’ân, beni hayat-ı içtimaiye-i siyasiye-i beşeriyeyi düşünmekten men ediyor. şöyle ki:
YanıtlaSilHayat-ı beşeriye bir yolculuktur. şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi. Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde, kafile-i beşer düşe kalka gidiyor. Bir kısmı selâmetli bir yolda gider. Bir kısmı mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı vasıtaları bulmuş. Bir kısm-ı ekseri, o ufûnetli, pis, çamurlu bataklık içinde, karanlıkta gidiyor. Yüzde yirmisi, sarhoşluk sebebiyle, o pis çamuru misk ü amber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor; düşerek, kalkarak gider, tâ boğulur. Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder; fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar. İşte bunlara karşı iki çare var:
Birisi, topuzla o sarhoş yirmisini ayıltmaktır.
İkincisi, bir nur göstermekle mütehayyirlere selâmet yolunu irâe etmektir.
Ben bakıyorum ki, yirmiye karşı seksen adam, elinde topuz tutuyor. Halbuki, o biçare ve mütehayyir olan seksene karşı hakkıyla nur gösterilmiyor. Gösterilse de, bir elinde hem sopa, hem nur olduğu için, emniyetsiz oluyor. Mütehayyir adam,"Acaba nurla beni celb edip topuzla dövmek mi istiyor?" diye telâş eder. Hem de Bazen arızalarla topuz kırıldığı vakit, nur dahi uçar veya söner.
İşte, o bataklık ise, gafletkârâne ve dalâlet-pîşe olan sefîhâne hayat-ı içtimaiye-i beşeriyedir. O sarhoşlar, dalâletle telezzüz eden mütemerridlerdir. O mütehayyir olanlar, dalâletten nefret edenlerdir, fakat çıkamıyorlar; kurtulmak istiyorlar, yol bulamıyorlar, mütehayyir insanlardır. O topuzlar ise siyaset cereyanlarıdır. O nurlar ise hakaik-i Kur’âniyedir. Nura karşı kavga edilmez, ona karşı adâvet edilmez. Sırf şeytan-ı racîmden başka ondan nefret eden olmaz.
Risale-i Nur ve ondan tam ders alan biz şakirtleri, değil dünya siyasetlerine, belki bütün dünyaya karşı da Risale-i Nur’u âlet edemeyiz ve şimdiye kadar da etmemişiz. Biz ehl-i dünyanın dünyalarına karışmıyoruz. Bizden zarar tevehhüm etmek divaneliktir.
YanıtlaSilEvvelâ: Kur’an bizi siyasetten men etmiş, ta ki elmas gibi hakikatleri, ehl-i dünyanın nazarında cam parçalarına inmesin.
Saniyen: Şefkat, vicdan, hakikat bizi siyasetten men ediyor. Çünkü tokata müstehak dinsiz münafıklar onda iki ise, onlarla müteallik yedi sekiz masum biçare, çoluk çocuk, zayıf, hasta, ihtiyarlar var. Belâ ve musibet gelse, o sekiz masumlar o belaya düşecekler. Belki o iki münafık dinsiz, daha az zarar görecek. Onun için, siyaset yoluyla, idare ve âsâyişi ihlâl tarzında, neticenin husulü de meşkûk olduğu halde girmek, Risale-i Nur’un mahiyetindeki şefkat, merhamet, hak, hakikat şakirtlerini men etmiş.
Bu sitede onlarca yazı yazıldı işlenen suçun detaylarına, mensuplarına, onların peşinden gittiklerine, sürece dair vb. Öyle görünüyor ki birileri veya birçokları, mensuplarına okumayı tavsiye ettikleri metinlerin de hilafına hareket etmişler.
YanıtlaSilBen F. Gülen'in gelişmelerden tam olarak haberdar edilmediğini, Türkiye'deki pek çok gelişmeden de haberi olmadığını düşünüyorum, zira bu teknik olarak mümkün değil. Bir binadan, odasından çıkmayan bir insanın Türkiye'deki gelişmelere vakıf olması eşyanın tabiatına aykırı olur. Zaten videolara bakarsak yaşı da epey ilerlemiş.
YanıtlaSilBununla birlikte, Cemaatin 15 Temmuz stratejisini tamamen yanlış buluyorum. Biz yapmadık demek bir şey ifade etmiyor; Türkiye'de hayatı mahvolan on binlerce insanın durumu düşünülüyorsa cemaat yönetiminin "kardeşim bu işi biz yapmadık, bunu ispatlamak ve aklanmak istiyoruz" diyerek Türkiye'ye gelmesi ve istemese de hükümet ve hukuk bürokrasisi ile işbirliği yapması gerekiyordu. Bunun dışında verilen hiç bir reaksiyonun benim gözümde inandırıcılığı yoktur.
Ben, üst yönetimin "bunca masum insanın hapse girmesine razı değiliz" diyerek Türkiye'ye gelmesini, gerekirse yargılanma cesaretini göstermelerini beklerdim. Hatta "bu insanları salın, bizi alın, sorumlu biziz" demelerini beklerdim. Bunlardan hiç biri yapılmadı. Demek ki cemaat üst yönetimi kendine güvenmiyor ya da bu işin içinde olduğunu biliyor. Zuhurat bunu gösteriyor.
Bediüzzaman'a defalarca "seni yurtdışına çıkaralım" demiş ama o prensip bilinciyle çıkmamış. Aynı şeyi neden cemaat üst yönetimi yapmadı, sorusunun cevabı da yok. Sorulunca "dava adamı için hapis ne olacak ki girilir çıkılır, önemli değil yani" diyorlar, ama kendileri darbe öncesi yurtdışına çıkıyorlar.
Bir çok sorunun cevabı yok ve cevabı verilmeyen sorular akla daha başka soruları getiriyor.