Header Ads Widget

test banner

Yalnızlık Üzerine


Maruz kalınan yalnızlık ve tercih edilen yalnızlık arasında büyük bir fark olduğunu biliyoruz. İlki insanı deli edebilir, ikincisi insana sükunet ve aydınlanma verebilir. Peki ya bir üçüncü çeşit yalnızlık düşünemez miyiz? Yalnız kalmadan yaşanılabilecekleri tercih etmediğin için tercih ettiğin yalnızlık. Bu yalnızlıkta hem bir maruz kalınma var (çünkü seçenekler güzel değil,) hem bir tercih (çünkü sonuç olarak sen seçtin.)

İşte bu yalnızlık belki çoklarımızın yaşadığı. Kitlelerin ilgilendiği şeylerle ilgilenmediğin için kendini kenara çektiğin, ama kenarda – kitleyi bırak – birkaç arkadaş bile bulamadığın bir yalnızlık. Kenarda olanların sayısı da az değil aslında, ama kenardakiler yalnız başlarına yalnızlıklarını yaşıyorlar. Belki yorulmuş olduklarından, belki insana dair hayal kırıklıklarından, belki yanı başında yalnızlık çekenle aynı sebepten yalnızlık çekmediklerinden.

Halbuki her insan anlaşılmak ister, her insan etkileşim ister, her insan sosyallik arar. Bir yalnızlar hareketi başlatılmalı belki de. Kenarda kalmışların yalnızlıklarını ayrı ayrı değil de beraber yaşayabilecekleri, birbirlerine arkadaş olabilecekleri, kitlelerin değil bireylerin muhabbetlerini edebilecekleri.

Olabilir mi bilmiyorum, olursa güzel olur.

-İsa Hafalır

Not: Bu yazı ilk defa 27 Eylül 2021 tarihinde İsa Hafalır'ın Substack sayfasında yayınlanmıştır: https://isaemin.substack.com/p/yalnzlk-uzerine?s=w

author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Bir başka açıdan yalnız hissetmek:

    (Ancak) celâl (azamet ve kahır) ve ikram sâhibi Rabbinin vechi (Zât'ı ve O'nun rızâsı için olan şeyler) bâki kalır. (Rahmân suresi:27)

    Kalbindeki hadsiz istidad-ı muhabbet (sevmek kabiliyeti), hadsiz bir cemâl-ı bâkiye (sonsuz bir cemâle) mâlik bir Zâta tevcih etmek (yöneltmek) için verilmiş.

    O insan sûiistimal ederek o muhabbeti fâni mevcudata (varlıklara) sarf ettiği cihetle kusur ediyor, kusurunun cezasını firâkın (ayrılığın) azâbıyla çekiyor.

    (Ey nefsim!) Sen, ani ve fani zevklerin bekasını arıyorsun.

    Onun için, onun zevaliyle (gitmesi, kaybolmasıyla) ağlamaya başlıyorsun.

    Ey nefsim! Yetmiş üç sene, yüzde doksan adamdan ziyade zevklerden hisseni almışsın.

    Daha hakkın kalmadı.

    Madem o hadsiz mahbubat (sevilen şeyler) fânidirler, beni bırakıp gidiyorlar.

    Onlar beni bırakmadan (bu hayat ve bu dünya beni kovmadan ve haydi dışarıya demeden) evvel ben onları

    (Kemal-i izzetle, Allahaısmarladık deyip) Yâ Bâkî Ente’l-Bâkî demekle bırakıyorum.

    Yalnız Sen bâkisin ve Senin ibkàn (devamlı kılman) ile mevcudat beka bulabildiğini bilip itikad ederim.

    Öyleyse, Senin muhabbetinle onlar sevilir.

    Yoksa alâka-i kalbe (kalbin alakasına) lâyık değiller."

    YanıtlaSil