Birey, (Dostoyevsky’nin ifadesiyle) kendi yalnış yolunda gitmenin, başka birisinin doğru yolunda gitmekten daha iyi olduğunu düşünür. Çünkü bilir ki doğru-yalnış tam olarak bilinemeyecek şeylerdir; çünkü bilir ki insan ancak kendini geliştirerek doğru-yanlışı ayırt edebilir ve bunun için “kendi” seçimlerimini deneyimlemesi gerekir; çünkü bilir ki doğrulara ancak yanlışlar vesilesi ile ulaşılabilir; çünkü bilir ki yaptıkların yanlış, saçma, hatalı bile olsa seninse—seni otantik olarak değiştirmesi bakımından—değerlidir; çünkü bilir ki hata yapmak insani, doğal, güzel, ve öğretici bir şeydir; çünkü bilir ki öğrenmek bilgiyi kafaya kaydetmek değil, onu hazmetmek, özümsemek, kendileştirmektir; çünkü bilir ki hayat varsayımlar, kabullenişler, dogmalar üzerine bina edilecek kadar değersiz bir şey değildir.
Birey sorgular, çünkü (Sokrates’in ifadesiyle) sorgulanmamış bir hayatın yaşamaya değecek bir hayat olmadığını bilir. Bununla birlikte sorgularken hayatı yaşamayı da unutmaz. Birey için yaşam akıl-kalp-beden bütünüyle dengeli şekilde yaşanması gereken, tek doğru yaşama şeklinin olmadığı, tek sefer yaşanan bir serüvendir. Birey, içe doğru sorgularken dışa doğru yaşamayı kaçırmaz. Birey, yaşamı bir savaş ve mücadele değil; bir bulmaca, gizemli bir harikalar diyarı, abzürt bir serüven, tüm duyguları hissetmenin doğal olduğu bir kısa hediye olarak görür.
Birey, kendine önem verir; ama Birey’in kendine verdiği önem, başkalarına verdiği önemi azaltmaz; bilakis arttırır. Çünkü Birey için sadece bir kısım insanlardan değil, her insandan öğrenilecek şeyler vardır. Birey’e göre azizler ve canavarlar yoktur, sadece insan vardır. Her insan (değişik seviyelerde de olsa) biraz iyi, biraz kötüdür; bazı alanlarda iyi, bazı alanlarda kötüdür; her insan değişik seviyelerde güzellik taşısa da şurası kesindir: her insan kusurludur. Birey bu durumun kendisi için de geçerliliğinin farkındadır, ve bu onun kibirli olmasını engeller. Birey kibirli değildir, kibirli olamayacak kadar bilgi azlığının (yine Sokrates’in ifadesiyle bildiğimiz tek şey hiçbir şey bilmediğimizdir) ve kainattaki önemsizliğinin farkındadır. Ama Birey için kendisi değerlidir, çünkü kainatı algıladığı şey, dolayısıyla onun için kainatın merkezi kendisidir.
Birey, topluma üstten bakmaz. Nasıl kendi düşüncelerinin bile akıp gitmesine herhangi bir yargıda bulunmadan bakabiliyorsa, topluma da herhangi bir yargıda bulunmadan bakar. Birey, toplumu olduğu gibi kabul eder. Birey problemler için ne başkalarından, ne de kendinden şikayet eder. Birey şikayet etmez, Birey sadece gözlemler. Bu bakımdan Birey çok mütevekkildir diyebiliriz. Tabii ki Birey’in eleştirileri ve daha güzeli ne olabilir konusunda yorumları vardır ve bunları paylaşmaktan da çekinmez; ama bu bir şikayet değildir, sadece değerli bir asilik ve bir isyandır. Birey her insana değer verir, ama Birey için “varlığı sorgulayan” insanlar daha fazla ilgi ve vakti hak eden insanlardır. Birey, manayı-hakikati bulduğuna ve yolculuğun hedefine ulaştığına inanan dar görüşlü insanlar yerine kendisi gibi aklı karışık, değişime açık, geniş görüşlü insanlarla muhatap olmayı tercih eder.
Birey, kendi yolunu inşa etmek için bir değil, her yoldan/fikirden faydalanır. Birey, kaçınılmaz olarak eklektikdir. Amiyane tabirle her çiçekten bal alır, ve sadece bir çiçeğin etrafında dolanmaz. Sadece bir çiçek kendisine aşık edemez Birey’i, çünkü Birey dünyada çok sayıda güzel çiçekler olduğunun ve sadece bir çiçeğe odaklanırsa nice güzellikleri kaçıracağının farkındadır. Birey çiçeklerdeki güzellikleri gördüğü kadar, kusurları ve hataları da görür. Bir çiçeğin her şeyini kabul etmek zorunda değildir, kendince güzelliklerini alır, çirkinlikleri sessizce kenara bırakır.
Birey için faydalanılmayacak alan yoktur. Birey için bilim, felsefe, edebiyat, sanat, teoloji kesinlikle yararlanılması gereken kaynaklardır. Birey, hiçbir alana üstten bakmaz ve bu alanlardan herhangi birisini mutlaklaştırmaz. Birey binlerce yıl boyunca insanların zekalarının, meraklarının, aykırı düşüncelerinin, eforlarının ortaya çıkarttığı bu güzellikleri bir hazine olarak görür. Ve işin güzel tarafı, bu hazineler sürekli değişim halindedir; Birey’in yolu gibi. Birey, birkaç alana yoğunlaşıp derinleşmeyi, ama bununla beraber her alana ilgi duyup vizyonunu arttırmayı elzem bilir. Çünkü bilir ki, bir şeyi detaylıca bilmeden diğer şeylerin detaylarına kulak veremezsiniz, ve sadece bir şeye hayatınızı vakfedip diğerlerine kulak tıkarsanız eksik ve hayatın imkanlarını kaçırmış bir insan olursunuz. Birey’e bu bakımdan bir “entellektüel adayı” diyebiliriz, çünkü Birey kendi “has ilgi” alanı dışındaki alanlarla da samimi bir şekilde ilgilenir. Bireyin ilgi dairesi olabildiğince geniştir, Birey meraklıdır, Birey şaşırmak ister.
Birey için kendi yolu sadece kendi yoludur; bu yolun—beynelmilel—herkes için geçerli, güzel, tavsiye edilir olduğunu asla düşünmez. Böyle düşünmediği için böyle bir iddiası, çabası da olmayacaktır. Dolayısıyla Birey kendini ispatlamaya, savunmaya, ve başkalarını çürütmeye ihtiyacı olmaz. Tabii ki bu durum kendi yalnışlıklarına başkaları ne derse desin devam edeceği manasına gelmez. Tam tersine, Birey için eleştiri çok değerli bir şeydir; çünkü Birey devamlı yolunu inşa halindedir ve haklı eleştiriler yolunu güzelleştirebilmesine vesile olur. Birey ancak kendi yolunun ne kadar doğru olduğuyla ilgilenir, başkalarının yolunun yanlışlığına dair argümanlar bulma çabasında bulunmaz. Başka yolları anlar ve geçer, başka yolların yanlışlığına dair tartışmalar içinde bulunmayı gereksiz görür.
Birey yolu reaksiyoner değil aksiyoner bir yoldur; bireylik eleştiride ve negatiflikte kalmaz, inşa ve pozitiflik içerir. Birey önüne gelmiş veya atılmış problemlere konsantre olmak yerine bunları algılar ve ben buradan nasıl bir inşa çıkartabilirim diye düşünür. Zaten Birey, inşa etmek için illa bir problem görmeye ihtiyaç duymaz, her zaman yeni şeyleri öğrenme ve bu şekilde evrilme derdindedir. Birey aksiyon içindedir, kendi gündemi vardır; dış dünya gündeminden etkilenmez diyemesek bile o gündemi hayatının ortasına asla koymaz. Birey kaotik bir ortamda bile etrafından minimal şekilde etkilenerek kendi yoluna devam etmeyi becerebilir.
Birey için değişim sürekli, önemli ve güzeldir. Birey, değişmekten korkmaz; bilakis bunu ister. Çünkü Birey gündemiyle oluşmuş bir değişim ancak güzellik getirebilir. Birey’in yolu bir hedef için değildir, çünkü hedef sadece “daha iyi, daha güzel”dir. “En iyi, en güzel” yerin olmadığını bildiği için Birey hedefi değil, “yolu ve anı” düşünür. Birey için yol esastır, hedef değil; Birey’in yolu hedefi değerli kılar, hedef yolu değil. Sürekli sorgulama, değişim, hedefe varamama; bunlar Birey’in yolunu yorucu bir yol kılar, ama bu yorgunluğa kesinlikle değer bu yolun güzelliği. Devamlı yeni şeyler öğrenme, devamlı algının artması, devamlı hayret, devamlı heyecan; bütün bunlar Birey’in yolunun güzelliklerindendir.
Birey ve Yalnızlık
Birey yolunu yalnız yürür, yalnız olmazsa kendi yolu olmamış olur çünkü. Bu—en azından en başta—çok kolay değildir. Birey’in yukarıda bahsettiğim bütün bu durumları, “tercih edilmiş” bir yalnızlığı beraberinde getirir. Bu yalnızlık, “maruz kalınmış” yalnızlıktan farklıdır. Maruz kalınmış yalnızlık tercihle değil, tercihe rağmen başa gelir ve zordur; genel olarak güzel ve iyi de değildir. Dolayısıyla yazının geri kalanında tercih edilmiş yalnızlıktan bahsediyor olacağım.
Tercih edilmiş yalnızlık—isminden ayan olduğu gibi—kendi seçimimizdir. Aslında tercih edilmiş yalnızlık da Birey’in yolunun baş kısımlarında zordur. Birey’in öncelikle zihin ve ruh kaslarını geliştirmesi gerekir bu durumla başa çıkabilmesi için. Ama bu durumla başa çıkılmadan da bu kaslar gelişemez. Dolayısıyla bu yalnızlığa vücut geliştirirken hissedilen kaslardaki acı olarak bakabiliriz. Yolunda yeterince ilerlemiş bir Birey için yalnızlık sadece hoş görülen bir şey değil, aynı zamanda sevilen bir şeydir.
Birey’in sosyal olarak yalnız olması gerekmez, zaten bu tip bir yalnızlık insan ruh sağlığı için zararlıdır. Birey’in iç yolculuğu onun insanlarla güzel bir sosyal hayat yaşamasına engel değildir. Birey için sosyallikte kemmiyet (sayı) değil, keyfiyet (kalite) önemlidir. Arada bir yapılan ve derinlemesine inilen birebir bir sohbet, sürekli ve lakırdıların doldurduğu kalabalık ortamlardan çok daha değerlidir Birey için. Birey’in bir insana değer verip onunla manalı bir etkileşimde bulunabilmesi için o kişi ile benzer düşüncelere sahip olması gerekmez. Birey için her insan potansiyel olarak bir hazinedir. Birey, hazine olduğunu farkettiği bir insanla—bu insan her kim olursa olsun—içten bir paylaşıma girebilir. Bu Birey olabilmenin getirdiği büyük bir imtiyazdır.
Birey’in yalnızlığı şımarıklığından veya kibrinden kaynaklanmaz. Şımarık ve kibirli de değildir zaten Birey. Birey’in yalnızlığı kendini inşa edebilmesi için vardır ve bu yüzden değerlidir. Birey ancak yalnızlığıyla kendiliğini anlayabilir, derinlemesine düşünebilir, öğrendiği bilgileri hazmedip kendine yararlı hale getirebilir. Birey sadece insanlardan değil, aynı zamanda kitaplardan, podcastlerden, YouTube videolarından, ve hatta kendi iç sesinden bile ayrılığı, onlardan yalnız kalmayı öğrenmelidir. Çünkü üzerimize gelen bütün bu “veri”ler ancak işlendiği zaman Birey’in inşa faliyetlerinde kullanılabilir. Bunun için yalnızlık, sessizlik, tefekkür, içe dönme elzemdir.
Birey yalnızlığıyla övünen birisi değildir. Yalnızlık zaten—per se—övünülecek bir şey değildir. Yalnızlığa vesile olduğu şeyler bakımından bir güzellik ve değer atfedebiliriz. Yalnızlık Birey olmaya giden yolda bir gerek koşul olduğu için değerlidir. İnsan ancak kendini bildikten sonra başkalarını, ve (eğer bir üst bilince veya metafiziğe inanıyorsa) Tanrı’yı bilebilir. Birey’lik içe doğru bir yolculuktur, ve bunun yalnız olmaktan başka bir şansı yoktur.
Birey bir bakıma yalnızdır, ama bir bakıma yalnız değildir. Çünkü Birey, yalnızlığı tattığı için yalnızları daha iyi anlar (aslında herkes yalnızdır.) Onların yazdıklarını okurken, söylediklerini dinlerken onlardan çıkanları daha güzel bir şekilde algılayabilir. Bu yalnızlıktan külli bir birlikteliğe geçiş mümkündür. Belki de bütün bu yalnızlar külli bir yalnız, bir “tek”in parçalarıdır. Belki de Birey kendi tekliği ile her şeyin tekliğine ulaşabilir. Kim bilir?
-İsa Hafalır
Hamiş: Artık MFP yazıları yazmayacağım demiştim ama (bkz: son yazım) gönlüm kurduğum bloğu yalnız bırakmaya razı olmadı ve güncele girmeyeceğim yazılarımı MFP'de paylaşmaya karar verdim. Bu yazım ilk defa 16 Kasım 2021'de Substack hesabımda yayınlanmıştı (link.)
0 Yorumlar