Çok sorulan ve cemaatte merak edilen konulardan biridir bu “Katalog Evlilikler”. Genelde böyle bir şekilde evlenmiş kişiler susmayı tercih ederler. Ben de öyle yaptım hep sustum. Ancak geçtiğimiz günlerde bu konuda sosyal medya üzerinden söylenen garip ve mesnetsiz ifadelerden sonra bunu anlatmaya karar verdim.
Özellikle cemaatin kadınları beni bu konuda gerçekten hayrete düşürdü. Hatta birinin verdiği tepki inanılmazdı. Münferit Fikir platformundan çok kıymetli arkadaşım İsa Emin Bey ile yaptığımız bir mülakaatta “Katalog Evlilik” yaptığımı söylemiştim. Hatta “inanmıyorsanız hanım evde orada duruyor ona sorun ben bu evliliği yaptım” diye şakacı bir üslupla da tasdik etmiştim. Ardından cemaatin bir kadın hesabı tarafından resmen terbiyesizce ve yine demagojik bir yaklaşımla saldırıya maruz kaldım. Zaten alışmıştım yıllardır içinde olduğum bu cemaatin yalanları nasıl tevil yoluyla savunup doğru bir şeye benzettiğine, ancak söz konusu kişi şu an hala eşim olan ve bir aksilik olmazsa her iki cihanda eşim olacak olan hanımıma laf söylemeye kalkınca deliye döndüm. Terbiyesiz kişi benim eşim hakkında ileri geri konuştuğumu iddia edip bir de üzerine ardan namustan bahsedince benden hakettiği cevabı aldı. Müteakiben beni twitter sosyal medya hesabından kendisi çok önemli biriymişçesine ve sanki onun bir takipçisiymişim gibi engelledi. Neyse bu terbiyesizlik konusunu bir tarafa bırakıp gelelim işin aslına.
Cemaatin birçok abisi ve ablası şunu öne sürdü;
“Katalog Evlilik” diye bir şey yok. Abi ve abla denen kişiler, gençleri tanıştırıp onların evlenmelerine vesile oluyorlar o kadar. Aynen anadolu kültüründe olduğu gibi…
Bu görüşün işi sulandırmaktan başka bir şey olmadığını. Yine tevil yolu ile işin içinden çıkmaya çalışan bu çöpçatanların insanların hayatını nasıl ve neye benzettiğini birazdan kendi başımdan geçenler ile anlatacağım. Ama şunu söyleyeyim ki bu işin anadolu kültürü ile uzaktan yakından bir alakası yok.
“Katalog” kelimesi FETÖ soruşturması yürüten savcıların icad ettiği, yada AKP’li kişilerin uydurduğu bir kelime değil. Cemaat evlerinde özellikle 90’lar veya 2000’lerin başında kalmış kişilerin bu kelimeyi duymamış olması imkansız. Hatta bunun espirisi bile çokça yapılagelmiştir.
Tekirdağda savcı bana “katalog evlilik yaptın mı?” diye sorduğunda benim aklıma maziden bir anı gelmişti ve 2 dakika kadar savcının şaşkın bakışları altında gülmüştüm. Gülmeme neden olan hatıram ise şöyleydi;
Konyada “Bosna Hersek” mahallesinde Ravza sitesinde bir evde kalıyorduk. Üniversite 1’inci sınıftaydım. Erdal isimli Diyarbakırlı bir arkadaş vardı evde. Espirili bir kişiydi. Sürekli “abi ne zaman şu “kataloğu” göreceğim bende. Bir getirmediler şunu bana, yeter artık evlenecem ben” deyip dururdu. Bir gün evin salonunda otururken mutfaktan “yaşasııııınnnn” diye bir bağırma sesi geldi. Ardından koşarak salonun kapısına geldi Erdal. “Abi Allah razı olsun abilerden…. Abi sonunda katalog geldi… Yırttık abi yırttık….” diye bağırıp duruyordu. Elinde 5,6 sayfa bir kitapçık gördüm. “Erdal gel hele o elindeki ne” diye sordum. Koşarak geldi. “Abi…. Katalog…dedi”. Şaşkınlık içinde kitapçığa baktım. Başörtülü güzel mankenlerin bulunduğu bir kitapçık önümde duruyordu. Sonra bende gülmeye başladım. Benimle beraber evde kalan herkes kahkahayı basıyordu. Evet, kitapçık Zaman Gazetesi’nin içinde gelen başörtüsü reklamından başka bir şey değildi. Ondan sonra bir yıl boyunca bizim bölgede bu espiri yapıldı durdu. Tekirdağdaki savcı da bana katalog evlilik sorunca aklıma bu geldi. Tabi ki ona bu anıyı anlatmadım.
Katalog evlilik olayının gerçeğini yaşadığımda ise işler hiç de komik olmadı. Bu komik olmayan olay ise şöyle gelişti:
Tekirdağ Çorluya yeni atanmıştım. Abilerimiz bizim her adımımızı takip etmekte pek maharetliydiler. Birgün Osman Abimiz bana evlenmek isteyip istemediğimi sordu. Bende isterim tabi dedim. Ona kendi bulduğum biriyle mi evleneyim, yoksa siz mi bulacaksınız, “yoksa katalog mu gelecek” diye espiri bile yaptım. Tabi kimse gülmüyordu. Osman bu evlendirme konularında pek mahirdi. Bunu diğer abiler tasdik ediyordu. Osman Abi neye istinaden söyledi bilmiyorum ama “seni piyasadakilere kaptırmayacağım” diye güldü. Sonra bak dedi sistem şöyle işliyor:
Sen istediğin kriterleri söyleyeceksin bende bunlara uygun olan bayanlardan bazılarının resimlerini sana göstereceğim. Bu kriterlerin ille de manevi olması gerekmiyor. Ten rengi, göz rengi, boy, kilo... Bunların hepsini kriter olarak sunabilirsin. Resimlerden beğendiklerinin bu kez özelliklerini sana söyleyeceğim sonra beğendiğin biri ile seni görüştüreceğiz, sen ve diğer kişi, ikiniz birden birbirinizi beğenirseniz, bir görüşme daha olacak, sonra bir görüşme daha. Sen 3’üncü görüşmeye kadar meslek söylemeyeceksin. İkinci görüşmede birbirinize numaranızı vereceksiniz ama onun da bir usülü var. Onu o zaman konuşuruz. Süreç böyle ilerliyor.
Eğer kendin başka bir kişi ile evlenmek istersen bu kişi ile de önce ben bir görüşeceğim, uygun olduğuna karar verirsek evlenebilirsin ancak her halükarda ona ömrün boyunca ne bizden ne de cemaatten bahsetmeyeceksin.
“Bu kadar bayanın resimlerinin ve bilgilerinin hepsi nerede?” diye sordum. “Bilgisayarda var hocam orada” dedi. Yani “katalog” gerçekmiş desene dedim. Sonra abiye kimsenin resmini görmek istemediğimi çünkü bunun uygun bir şey olmadığını bunun yerine direkt beni kimle görüştürecekseniz onunla görüştürmelerinin daha uygun olacağını söyledim.
Böylece süreç başlamış oldu. Öncelikle Kırklareli'nde biriyle görüştürdüler beni. Kendisi ile pek anlaşamadık. Daha sonra Lüleburgazdan bir kişiyle tanıştık. Onunla 3 kez görüştük telefon numaramızı da birbirimize verdik. Anlamadığım bir şekilde numara alıp vermekte bir usül falan olmadı. Hatta bunu abiye sordum, şu an böyle oldu deyip geçiştirdi beni. Bu bayan ile de karakter olarak uyuşmadığımızı anlayınca ben vazgeçtim. Artık bu ideolojik evlenme biçiminden soğumaya başlamıştım. Zaten bana zırva geliyordu.
Diğer evlenme görüşmesi yapanlarla benim tek farkım kataloktan resim görmememdi. Ben istemiyordum. Düşünsenize bir kadınsınız ve sizin resiminiz ve özellikleriniz sizin gibi onlarca kadının resminin ve bilgilerinin olduğu bir veritabanında kayıtlı. Bana ahlaktan bahseden cemaat ablaları şu olaydaki ahlaksızlığı görebiliyorlar mı acaba? Dahası da var tabi. O dönem cemaat bu evlilik konusunda özellikle askeri personele çok ısrar ediyordu. Çünkü hayatı kontrol altına alma evresinin son noktası evlilikti. Basit bir tanımla siz çocukken bu grupla tanışırsınız. Kendine has duaları, istişareleri, namazları vardır. Uydurma değildir. Bunlar zaten İslamda olan ve takvayı arttıracak olan ibadetlerdir. Evvabin, teheccüd kılınır, cevşen okunur, Gülen'in kitapları okunur ve kasetleri dinlenir. Risale-i Nurlar okunur. Evet bunların bir kısmı İslamda olan şeylerdir ancak siz bu yolla cemaate artık ait olursunuz. Kendi iç dinamikleriniz tamamen onun bir parçasıymış gibi hareket eder. Müteakiben cemaat size iş bulur. Memur olacaksanız size sınav sorularını verir ve mülakat torpilini yapar. Yada cemaat kurumlarında size iş verir. Ardından evlenmeyi de cemaat içinden sağlarsanız sizin bir daha bu cemaatten kopma noktanız sıfırlanmış olur. Tabi sizin veya eşinizin kafasına bir şeyler dank etmezse.
Bir gün akşam saati Hüseyin Abinin evinde buluştuk. Osman abi acil bir şekilde uçak bileti almaya çalışıyordu. “Nedir bu?” diye sordum. “Biletini ayarlıyoruz bu akşam Trabzon’a oradan da Giresuna gidiyorsun” dedi. “Neden?” dedim. Evlenmek için seni biriyle görüştüreceğiz diye cevap verdi. Bayan İstanbul’dan mezun ancak mezun olunca Giresun'a memleketine taşınmış diye ekledi. Biletimizi alıp Hüseyin Abiyle beraber gece uçağı ile Trabzona oradanda bir esnaf abinin arabası ile Giresun merkeze geldik. Abi bana parkta beklememi buraya bir bayanın geleceğini gelince kendisini arabaya yönlendirmem gerektiğini sonrada bir ailenin evine gidip orada görüşeceğimizi söyledi. Ulen evleniyormuyduk yoksa Kenedy suikastine mi hazırlanıyorduk bilemedim. Orada otururken bir bayanın bana doğru hızla geldiğini farkettim. Ona abinin dediklerini söyledim. Beraber bir ailenin evine gittik. Bize bir görüşme odası birde yarım saat süre verdiler. Ona abinin dediğini daha demeden bana “ben buraya böyle bir evlenme istemediğimi söylemek için geldim bir bırakmadılar yakamı” dedi. O cümleden sonra kendisine hayran hayran bakakaldım. “Ben de” dedim. “Nasıl yani?” dedi. “Bende sıkıldım böyle evlilik mi olur?” dedim. Bana “ne diye geldin buraya?” dedi. Ben de “kader” demekten başka cevap bulamadım. Kendisi üniversitede kısa bir dönem cemaat evinde kaldığını o günden sonra peşini bırakmadıklarını evlendirmeye çalıştıklarını anlattı. Bana göre çok daha açık gözlü ve açık sözlüydü arayıpta bulamadığım biriydi. Ben hiç uzatmadan ona kendisini tekrar görmek istediğimi söyledim. Numarasını istedim. Bana olmaz dedi. Ne yapıp edip aldım numarasını. Sonra abiler geldi. Bana tekrar görüşüp görüşmeyeceğimi sordular. Ben numarasını bile aldım deyince abi birden çıldırdı. Olmaz öyle şey diyerek içeri gitti. Sonra geri geldi. Dedi ki “hocam şimdi gidiyorsun ve bir telefon alıyorsun kendi adına bir de hat alıyorsun onu bayana veriyorsun ve öyle konuşuyorsunuz” dedi. Bende öyle yaptım. Telefonu ona verdiğimde bana bakarak “saçmalardan seçmelere devam mı?” diye sordu. “Evet” dedim bende. Neyse biz telefonlaşıp görüştük, ben defaatle Giresun’a gittim. Aradan abileri çıkarttık ve tam bir sene sonra evlendik. Allah bir kez daha bana acıyıp beni onunla tanıştırmıştı işte.
Evlendikten sonrası çok daha farklıydı. Ben koşulsuz itaat etme eyleminde iken o her şeye karşı çıkıyordu. İma ile namaz ve tedbirli oruç tutma olayına ise çok fazla tepki veriyordu. Bana hep yanlış işler yaptığımızı sonunda bu işin bir duvara toslayacağını söyleyip durdu. Ben onu hiç dinlemedim. Aptal kafam işte. Ama bu anlaşmazlıklar içinde o hep bana destek oldu. Özellikle 17/25’ten sonra cemaatin bir tür harakiri sürecine girdiğini söylüyordu. Ben de 17/25 süreciyle beraber onu bu yapıdan uzak tutmak için elimden geleni yaptım. Ne zaman abiler onu sorsa, işi var deyip geçiştiriyordum.
Ardından 15 Temmuz ve ardından benim gözaltına alınmam gerçekleşti. O yine arkamda durdu. Sonra serbest kaldım. Ardından Urfa Başsavcısı olacak adam 3 gün onu gözaltına aldırdı. 3 gün emniyetin kapısında yattım. Adliyeye sevk edildi ve orada çocuk denecek yaşta ve çapta bir savcı onu tutuklamaya kalktı. Bizim kimsemiz yoktu. Ne cemaat abimiz, ne siyasi bir arkamız yoktu. Oradaki polislere bu adliyeyi birbirine katacağımı, eşim içeride iken benim dışarıda olamayacağımı o savcıyı ise elimden almak için takviye çağırmaları gerektiğini söyledim. Her nasılsa bu sözlerden sonra Başsavcı beni odasına çağırdı. Ona da aynılarını söyledim, çoluk çocuğu savcı yapmışsınız saçma sapan konuşuyor dedim. “Biz dürüstlüğümüzün cezasını çekeceksek o çocukta bunun rezaletini yaşayacak” dedim. Eşimi serbest bıraktılar.
Sonra tabi ki ikimiz birden ihraç olduk. Ona savcılıktan takipsizlik verdiler. Ancak benimle evli olduğu için mesleğe geri döndürmediler. O bunu dert bile etmedi. Ben defaatle ona “hayatını benim yüzümden mahvettin” dedim. O bunu dert bile etmedi. İşsiz kalmak sensiz kalmaktan iyidir boşver” dedi. İşsiz kalınca son paramızı da benim akrabalarımın işine yatırıp batırdık. Tabi bu benim aklımla oldu. Orada bile arkamda durdu. En son bana gülerek “evet şimdi ne yapacağız?” dedi. Ben de cevaben;
“Hayatım boyunca hep yanlış kararlar verdim. Seni de sürükledim. Ancak bundan sonra sen ne dersen onu yapacağım çünkü ben seni çok sevdim ve hep seveceğim…” dedim.
Evet anladığınız üzere “katalog evlilik” savcıların uydurması değil. Anadolu kültürüyle hiçbir alakası falan da yok. Ben sadece şanslı olanım. Böyle evlenen birçok arkadaş boşandı. Birçoğunun evli mi bekar mı belli değil. Şöyle bir bakıyoruz da en kıymetli hazinemiz olan zamanımızı, yıllarımızı nasıl da vermişiz cemaat denen zırvalığa. İnsanoğlu hep “etrafımdakileri keşke dinleseymişim” der. Siz de bunu demek istemiyorsanız lütfen azıcık bizi dinleyin…
-Emir Yıldız
7 Yorumlar
"Bana hep yanlış işler yaptığımızı sonunda bu işin bir duvara toslayacağını söyleyip durdu." Hanımefendi maşallah feraset sahibiymiş. Bari 15 temmuzdan sonra bütün cemaat tabanı uyansaydı senin kadar samimiyet gösterebilseydi olaylar çok farklı gelişirdi.
YanıtlaSiltemenninize katılmakla birlikte bir soru sormak istiyorum. diyelim ki uyandılar! bunu nasıl belgeleyeceğiz. yarıp da kalbine mi bakacağız. 15 temmuzdan önce ya da 17/25 den ya da isadan önce... cemaat ile irtibat iltisak vs.. şeysini kopardığını nasıl belgeleyebilirsin? bunun bir yolu var mıydı? hadi "ya bir yol bulacaz ya da bir yol açacağız" diyelim! biz kartacalı hanibal mıyız? anadolu köylüsü gariban adamlarız. neyi ispat edecez. islam örgütü nihai amacına ulaşmak için tuzağa yem olarak koymuş bizi elinden çıkarır mı hiç. aktörler anlaşmış işte bunu böyle anlayın artık. bizim irademiz yok değildi. pekçoklarımız pekçok şeyin farkında idik. olabileceklerden korkuyorduk... ama dedimya irademiz yok değildi, irademizin islam örgütünün kurduğu oyunda bir önemi yoktu. biz fail değil kurbanız. onlar ölmemizi tercih ederdi belki ama ölmedik. sosyal ölüme açlığa ıssızlığa terkedildik. islamın ve müslümanların kötülüğünün en belirgin delili olarak yaşıyoruz. bir gün gelir de elime fırsat geçerse... sadece fetullahçıların değil; nurcuların sülümancıların menzilcilerin şucuların bucuların tüm islam türevi toplulukların kötülüklerinin esas sebebinin islam olduğunu yüksek sesle haykırmaktan geri durmayacağım.
Sil"tüm islam türevi toplulukların kötülüklerinin esas sebebinin islam olduğunu yüksek sesle haykırmaktan geri durmayacağım."
Siltakdir edici bir yaklasim, cunku "kötülüklerinin esas sebebi"ni bilmek, arastirmak ve karsi koymak her zaman onemlidir.
bu cabanizin ilk adimi olarak, sizden birkac sey rica edecegim:
1. islam'in tanimi nedir? yani, islam nedir ve ne degildir?
2. muslumanlar'in tanimi nedir? yani, muslumanlar kimdir ve kim degildir?
3. islam türevi topluluklar'in tanimi nedir? yani, islam türevi topluluklar nedir ve ne degildir?
"Biz _________________ sosyal ölüme açlığa ıssızlığa terkedildik. ______________ ve ____________ kötülüğünün en belirgin delili olarak yaşıyoruz."
Bu bosluklara birkac sik yazilabilir.
1. Uygurlar, kommunizm, kommunistlerin.
2. Zenciler, amerika, amerikanin.
3. Cingeneler, avrupa, avrupalilarin.
4. kurtler, turkiye, turklerin.
5. rohinyalilar, budism, budistlerin.
6. filistinliler, israil, yahudiler.
7. yahudiler, almanya, almanlarin.
8. litonyalilar, rusya, ruslarin.
9. vs, vb.
"How To Change Your Victim Mindset To A Victor Mindset" diye bir makale var. Okuyabilirsiniz.
https://www.forbes.com/sites/forbescoachescouncil/2017/10/03/how-to-change-your-victim-mindset-to-a-victor-mindset/?sh=39c5dc46ef10
Mazlum, sorumlulugu ve gucu zalime verirse, hep mazlum kalacak. Mazlum, sorumlulugu ve gucu kendi uzerine alirsa, mazlum olmadan kurtulacak. Zalim-mazlum iliskisinde, her iliskide oldugu gibi, 50% sorumluluk zalime ait ise, 50% sorumluluk mazluma aittir (Newton'un ucuncu hareket yasasi).
https://en.wikipedia.org/wiki/Stockholm_syndrome
https://tr.wikipedia.org/wiki/Newton%27un_hareket_yasalar%C4%B1
Saygilar.
öncelikle yorumunuza tepki olarak bir yanıt yazmışım. yani bunca belirsizlik içinde insanları vicdani kanaatlerinden dolayı suçladık diyelim. kim kendini nasıl savunacak. kalbini kesip bakın burda bi damla fetullahçılık yok mu diyecek. hepimiz market raflarındaki birer mal gibi etiketlendik. hiçe sayıldık. bunu yapanlar da müslüman önde giden geride durmayanlarıydı. ilk başta onların islamı tam yansıtmadığını düşündük ama şu soru aklımızdan çıkmıyor : ya sorun islamdaysa...
Sileleştirel önerme şu: islami oluşumlar insana değer vermez. sebebi islamdır. islam inananlarına, egemenliğini tesis etmek için kullanacağı bir silah gözüyle bakar. bu nedenle iradelerine kıymet de vermez. islami oluşumların kendi içlerindeki insanları acımadan kurban etmelerinin nedeni islamdır.
yani konuyu daha geniş bir bağlama çekmiş oluyorsunuz. bu "conversation" için iyi niyetli bir yaklaşım değil. tepkim belli tespitim belli bunu bir yanıt verin diye de yapmıyorum. sadece ifade etmek için yapıyorum. dolayısı ile sizin bir münazaradan haklı çıkma gayretinizle çok ilgili değilim. çok lazımsa size bir "tamam sen haklısın" verebilirim. ama ortaya koyduğunuz ingilizce makale tavsiyeleri yaşantılarım ile edindiğim irademi değiştirmeyecek.
Tesekkurler, cevabiniz icin. Yanlis anlasildigim icin ozur diliyorum. Kendimi yanlis ifade ettim. Tartismak, amacim degil. Anlamak, amacimdir. Saygilar.
Silİşte kral çıplak diyen yürekli bir Anadolu insanı daha. Tebrik ediyorum. Devekuşu gibi kafayı kuma sokanlar kendilerini kandırmaktan başka bir şey yapmazlar.
YanıtlaSilFETÖ denilen CIA yapılanması maalesef bizim paralarımızla, bizim en zeki çocuklarımızı devşirip bize karşı kullandı ve hala da kullanıyor.
Ne olur Allah'ın size en büyük nimet olarak verdiği aklınızı çalıştırın. Bu şeytani yapıyı ve yaptıkları rezillikler sorgulayın. Davar, sürü olmayın. Müslüman olun.
Aferin. Eşinin sözünü dinlemek iyidir. 😅
YanıtlaSil