Prof. Semih Koray Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nün çok değerli hocalarından birisi, ve benim akademik hayatımda doktora hocam Vijay Krishna ile beraber en önemli yere sahip iki insandan birisidir. Semih hocam 1980 yılında Boğaziçi Üniversitesinden Matematik alanında doktorasını almış, sonrasında doktora komitesinde bulunan merhum Murat Sertel’in etkisiyle oyun kuramı alanında çalışmalar yapmaya başlamış ve alanını Matematikten İktisata çevirmiştir. Semih hocam hem akademik makaleleri bakımından, hem ders anlatması bakımından, hem master-doktora öğrencilerini yetiştirmesi bakımından, hem lisans ve master öğrencilerine referans olarak onları çok iyi doktora programlarına yerleştirmesi bakımından tam manasıyla dört dörtlük bir akademisyendir. Semih hocam aynı zamanda bir aydın ve bir beyefendidir. Bu yazım sizlerin de hakkında bilgi sahibi olmaktan yarar sağlayacağınızı düşündüğüm çok değerli hocam hakkında olacak. Semih hoca benim için ne ifade ediyor, bence bu ülke için ne ifade ediyor; dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışacağım.
Semih hocam sadece iyi bir akademisyen değil, aynı zamanda doğru bildiklerini ifade eden bir aktivisttir. Semih hocamın dünyevi-siyasi görüşü benimkinden oldukça farklı. Semih hocam yıllardır Vatan Partisi’nin Başkanlık Kurulu’nda genel başkan yardımcılarından birisi olarak görev yapmış (ve halen yapmakta olan,) siyasi görüşü o doğrultuda olan bir insandır. Semih hoca aynı zamanda Türkiye’nin Matematik Olimpiyatlarına hazırlanmasına ön ayak olan, 1990’ların başlarından 2000’li yılların ortalarına kadar “takım lideri” olarak olimpiyat hazırlıklarının başı olan kişidir. Yani Semih hoca sadece ben üniversitede dersimi anlatırım, araştırmamı yaparım diyen birisi değil; ülkesinin yararı için ekstra girişimlerde bulunan, sorumluluklar alan, bunun için emek ve zaman harcayan bir insandır.
Semih hocam ile ilk olarak ben Lise 1’in yazında (yıl 1995) Tübitak Matematik Olimpiyatı kamplarındayken oradaki matematik hocalarımızdan birisi olarak tanıştım. Sonrasında Ürgüp ve Antalya’da düzenlenen olimpiyat kamplarında, ODTÜ’de düzenlenen takım kamplarında beraber olduk. Semih hoca 1997’de Arjantin’de düzenlenen benim de katıldığım 38. Uluslararası Matematik Olimpiyatında da takım lideriydi ve Arjantin’den geri Türkiye’ye dönüşümüzü beraber yaptık. Daha lise öğrencisi iken üniversitede profesör olan bir insan ile muhatap oluyor, o kişinin hem ilmi bilgisinin, hem de insanlığının ne kadar yüksek olduğunu görerek hayran kalıyordunuz.
Semih hocam, hocası diyebileceğimiz merhum Murat Sertel ile beraber, mikroekonomi alanında başarıya ulaşmış çoğu Türk hocada emeği olmuş bir insandır. O kadar ki, şu an mikroekonomi veya özellikle oyun kuramı konusunda çalışan Türk hocalara baktığımız zaman bu kişilerin neredeyse tamamı ya Murat hocadan, ya Semih hocadan, ya da onların öğrencilerinden dersler ve referans mektupları almış insanlardır. Bu akademisyenlerin çoğu Amerika veya Avrupa’daki çok kaliteli doktora programlarına gidebilmelerinde en büyük desteği Murat veya Semih hocalardan direk veya dolaylı olarak almışlardır. Bir ülkeye sadece iki kişinin bu kadar çok getirisinin olması çok büyük bir olaydır ve Semih hocama (ve Murat hocaya) bu konuda ne kadar teşekkür etsek az. Yine Semih hocam yıllarca düzenlediği “Bosphorus Workshop on Economic Design” ile dünyaca ünlü oyun kuramcıların Türkiye akademisyenleri ve master-doktora öğrencileri ile tanışmasına vesile olmuştur. Semih hocamın akademik başarı ve katkılarını daha da uzatabilirim, ama başka şeylerden de bahsetmek istediğim için kısa kesiyorum.
Yine aynı şekilde Türkiye ulusal veya uluslararası Matematik olimpiyatlarına katılan ortaokul-lise öğrencilerinin üzerinde de çok büyük emeği vardır Semih hocanın. 2000’li yılların ortalarından sonra Matematik Olimpiyatlarındaki önemli vazifelerini başkalarına devretmiş olsa da Semih hocam bu işi başlatmış ve çok iyi başlangıç yaparak sonraki senelerde Türkiye’nin matematik olimpiyatlarındaki daha da artan başarısındaki en önemli aktörlerden birisi olmuştur. Burada bir önemli meseleden bahsetmeden geçemeyeceğim. Yukarıda dediğim gibi Semih hocam Vatan partisi üyesi ve siyasi görüş olarak dini cemaatlerin görüşünden çok farklı bir yerde. Halbuki onun takım lideri olduğu seneler boyunca 6 kişiden oluşan Türkiye Uluslarası Matematik Olimpiyatı Takımı’nın ortalama 3-4 kişisi her sene Gülen cemaati okullarının öğrencilerinden oluşuyordu (ben de onlardan birisiyim, Samanyolu Fen Lisesi mezunuyum; benim katıldığım senede 1 Samanyolu, 1 Fatih, 2 Yamanlar öğrencisi Türkiye takımındaydı). Semih hocamın bu öğrencilere davranışı diğer öğrencilere davranışından hiç farklı olmamıştır. Bütün öğrencilerine aynı ilgi ve sevgi ile, adalet ile davranmıştır. Belki o yüzden (belki başka hocalardan çekinebileceğimiz halde) Paris’te dolaşırken bir takım arkadaşımla beraber Semih hocaya “hocam biz bir namaz kılacağız, bizi bekleyebilir misiniz” diye çekinmeden sormuşuzdur.
1997’de liseyi bitirdikten sonra aslında gitmemin daha doğru olacağı bölüm Matematik bölümü olduğu halde, “puanım boşa gitmesin” diye Bilkent Endüstri’yi ilk tercihime yazdım ve kazandım. Ama Endüstri mühendisliğini sevmediğime karar verdim daha ikinci sınıftayken. Semih hocam da Bilkent’te ekonomi bölümündeydi. Onun oyun kuramı çalıştığını biliyordum. Üçüncü sınıfta Semih hocamın öğrencisi Tarık (Kara) hocamdan lisans oyun kuramı dersi aldım ve bu konu üzerinde doktora yapmak istediğimi anladım. Sonrasında Semih hocamdan hem lisans, hem master seviyesinde dersler aldım. Burada Semih hocamın ne kadar iyi bir öğretmen olduğundan bahsetmeliyim. Semih hocam powerpoint, latex gibi sunum programları kullanmaz. Herşeyi siyah tahtaya çok güzel bir el yazısı ile yazar. Dersi anlatırken notlara bakmaz, her şeyi kafasından anlatır. İngilizcesi çok iyidir, tane tane konuşur, detayları atlamaz. Semih hocayı dikkatli dinlerseniz anlamayacağınız bir şey yoktur, çünkü anlatmayı çok iyi bilir. Semih hocam hem İngilizceyi, hem Türkçeyi kitap yazar gibi konuşur. Tane tane, kelimeleri kelimeleri çok dikkatli seçerek ve hakkını vererek konuşur. Türkçe konuşurken araya asla ve kata hiç bir İngilizce kelime sıkıştırmaz. Bu özellikle akademisyenler için yapılması çok zor bir şeydir. Çünkü lisans ve doktorada İngilizce gördüğünüz Ekonomi derslerinde bütün terimleri İngilizce görmüşsünüzdür, ve bazı terimlerin Türkçesi nedir bilmezsiniz bile. Zaten bilseniz bile İngilizce ders anlatırken veya makale yazarken o kadar alışmışsınızdır ki o terimleri kullanmaya, hızlı hızlı Türkçe konuşurken o terimlerin Türkçesini bulmak çok zordur ve özellikle karşınızdaki de İngilizcesini anlayabilecekse, söyler geçersiniz. Semih hocanın bir kere bile böyle bir şey yaptığına şahit olan olmamıştır! Hasılı Semih hocamdan aldığım 3-4 ders benim akademik hayatıma çok şey katmıştır.
2000’de Bilkent son sınıftayken Amerika’ya Ekonomi alanında doktora programlarına başvurmaya karar verdim. Semih hocam bana “Sana referans yazarım, ama ancak çok iyi okullar için yazarım. Kötü okullara gideceğine Bilkent’te 2 sene master yap, ardından iyi okullara git” dedi. Kabul ettim. Son senemde bir de Tarık hocamın bana verdiği “matching theory” ile alakalı bir araştırma sorusu üzerinde düşünmeye başlamıştım. O sene boyunca çoğu haftalar Salı günleri ben, Tarık hocam, Semih hocam beraber öğlen yemeğine giderdik. Biraz üzerine çalıştığım problemden, biraz başka şeylerden bahsederdik. Bir sefer bile benim öğlen yemeğimin parasını ödememe izin vermediler! Semih hocama ve Tarık hocama bana o sene boyunca gösterdikleri bu yakın ilgi için ne kadar çok teşekkür etsem az.
2001’de Amerika’da Caltech’de ekonomi doktorasına başladım, 2003’te ise (eş durumundan :) ) Penn State Üniversitesine geçtim. 2007’de doktoramı bitirip Carnegie Mellon Üniversitesinde yardımcı doçent olarak işe başladım. 2010’lu yılların başlarında neredeyse her yaz, eşimle beraber, Bilkent Üniversite’sini 1-2 aylığına ziyaretçi öğretim görevlisi olarak ziyaret ediyorduk. O ziyaretlerimiz sırasında da Semih hoca ile teşriki mesai imkanımız oluyordu. Ben zaten Semih hocanın beyefendiliği, kültürü, birikimi, zekası, ve mütevaziliği ile ne kadar istisnai bir insan olduğunu biliyordum. Ama bu sırada eşim de bu duruma şahit oldu. Eşimin Semih hocaya dair en çok dikkatini çeken ve hoşuna giden özelliği, beyefendiliğinin yanında, şu olmuştu: ne zaman Semih hoca ile konuşsa, Semih hoca ona tüm dikkatini veriyor, ne dediğini tam olarak anlamaya çalışıyor, çok açıkça hissedilen bir sevgi ve saygı gösteriyordu. Bu Semih hocanın çok belirgin ve güzel bir özelliğiydi.
Semih hocam hakkında yazımı daha da uzatabilirim, ama Semih hocanın son bir yönünden daha bahsedip yazımı sonlandırayım. Semih hoca neşe ve hayat dolu bir insandır. Entelektüelliği ve beyefendiliği ile sizi ezmez, yanında çok rahat hissedebilirsiniz. Bu minvalde Semih hoca ile alakalı bazı anılarımı anlatarak yazımı bitireyim. İlk hikayem. 2000 yılında Musa isminde bir arkadaş ile Semih hocadan “Industrial Organization” lisans dersini alıyorduk. O ders sırasında Semih hoca bizim ikimizi yan yana gördüğü zaman, çok zaman, “İsa var, Musa var, bir Muhammed eksik” derdi. Aradan 7 sene geçti, Musa ve ben 2007’de doktoradan mezun olacağımız yılda Chicago’da, iş bulmak için katılınan “AEA Meeting”inde bir asansörde karşılaştık, uzun süredir birbirimizi görmemiştik. Sonra şans eseri aynı asansöre Semih hoca bindi, Semih hocayı ikimiz de yıllardır görmemiştik. Semih hoca merhaba çocuklar dedikten sonra tahmin edeceğimiz üzere “İsa var, Musa var, bir Muhammed eksik” dedi :). İkinci hikayem. Yukarıda Semih hocanın bana referans mektubu yazarım, ama ancak iyi okullar için dediğini yazmıştım. Bunun üzerine Semih hocama elimde başvurmak istediğim üniversitelerin listesi ile gittim. Bunlardan bazılarına olur dedi, bazılarına hayır dedi. Ama bir tanesine şaşırdı. Bu University of California Santa Barbara (UCSB) idi. UCSB ekonomi alanında çok iyi bir okul değil. Neden bunu tercih ettin diye sordu. Ben de dedim ki Tamer abi ve Ali Ekber abi (bu kişiler ikisi de benim üst dönemim matematik olimpiyatçısı ve Bilgisayar/Matematik alanında doktora yapan kişiler) UCSB’de doktora yapıyorlar. Güldü, demek “Tamer ve Ali Ekber ile futbol oynamak için doktora yapmaya gitmek istiyorsun” dedi :). Bu aramızda yıllar boyunca hatırladığımız komik bir anı oldu. Üçüncü hikayem. Bilkent ziyaretlerinin birindeydi. Sene 2011 veya 2012 olabilir. Semih hoca ve diğer hoca arkadaşlar öğlen yemeği yiyoruz. Semih hoca dedi ki “Çocuklar sigarayı bırakmaya karar verdim.” Biz çok şaşırdık, çünkü Semih hoca yıllardır çok sağlam bir sigara tiryakisidir (hala içer.) Neden hocam dedik. Çünkü dedi, “Bir televizyon programında gördüm. Yaptıkları araştırmaya göre bu ülkedeki gençlerin çok büyük bir kısmı fırsatları olsa yurt dışına çıkıp yaşamak istiyorlarmış. Bu ülke bu gençlere emanet edilmez, benim daha uzun yaşamam lazım. O yüzden sigarayı bırakmaya karar verdim.” :)
Hasılı Semih hocam bu ülkeye çok şeyler katmış, hala katmaya devam eden; ilmiyle, ahlakıyla, beyefendiliğiyle, neşesiyle etrafını aydınlatan bir ışıktır. Ben çok müteşekkirim kendisine. Bu yazı ile birazcık olsun teşekkürümü ifade edebilmişsem ne mutlu bana. Umarım bir gün Semih hocam gibi beni de ardımdan hayırla yadenler çıkar, umarım o doğrultuda bir hayat yaşayabilirim.
İsa Hafalır
1 Yorumlar
Semih Koray, belki siyasi çizgisinin de etkisiyle, belki başka sebeplerle Türk kamuoyunda yeterli ilgiyi görmemiş önemli bir bilim insanıdır. Yazıda bahsedildiği gibi, ülke gençlerinin bu birikime her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Video dersler yapıp YouTube benzeri platformlar üzerinden sunmayı düşünür mü acaba? Semih hoca daha fazla kişiye ulaşmalı, bunu kendisine iletmek lazım.
YanıtlaSil