Header Ads Widget

test banner

İslamda Reform Olur mu, Olmalı mı?

Bence evet ve evet. Bu yazımda bunu açacağım. Öncesinde şunu belirtmeliyim. Ben ne bir ilahiyatçıyım, ne islam tarihi uzmanı, ne sosyolog, ne de bir entellektüel düşünür. Ben kendi halimde bir iktisatçıyım. Ama okuyan, dinleyen, tartarak düşünen ve kafasının çalıştığını düşünen bir insanım. Dediklerim kendimi bağlar; okuyucu bu da bir fikir diye kendince tartar; aklına yatarsa katılır, saçma bulurlarsa kenara atar.


Bir tweet’imde şöyle yazmıştım: “İslamın “geliş”inin insan ürünü olduğuna inanmıyorum ve hâlâ müslümanım. İslamın “gelişim”inin insan ürünü olduğunu—dolayısıyla hatalı olabileceğini—anlayınca hem islama bakışım değişti, hem de islamın çağımıza adapte olup ona katkı ve mana sağlayabileceğine dair inancım oluştu.” Şimdi bu düşüncemi açmanın zamanı.

Öncelikle birazcık İslam tarihi okuyup Hz. Peygamber’in vefatı sonrasında sahabelerdeki ve aralarındaki problemleri (birkaç örnekle yetineyim; halifelerin seçilmesi sırasındaki tartışmalar, Hz. Osman’ın—kimilerine göre yaşlılığından, kimilerine göre Mervan’ın etkisinden—kendi sülalesine kaba tabirle kıyak geçip diğer müslümanları kızdırması, en çok hadis rivayet eden Hz. Ebu Hüreyre’nin hadislerinin ilk zamanlardan beri tartışılması, Hariciler diye bir grubun hamile kadınları göbeklerinden kılıçla öldürebilecek derecede vahşilikleri, Hz. Aişe ve Hz. Ali’nin arasındaki problemler, Muaviye’nin yaptığı sinsilikler vs) görünce, sonra Emeviler ve Abbasilerin hükümdarlığı sırasında dinin içine katılanları anlayabilince, bende bir aydınlanma oluştu.

Şuna kanaat getirdim. İslam, geldiği haliyle, aslında bir güzel buz kristalı gibiydi, ama o buz kristali zaman içinde karda yuvarlana yuvarlana, üstüne karları biriktire biriktire büyüdü ve önümüze sunulan haliyle güzelliği çok azaldı. Her gelen asır o katmanlara çok şeyler ekledi, onlardan az şeyleri çıkardı. Bazen iyi şeyler eklendi ve kötü şeyler çıkartıldı, ama çoğu itibariyle kötü şeyler eklendi ve güzel şeyler çıkartıldı. Bu eklemeyi çıkartmayı yapanlar o zamanın “insan”larıydı, hiçbiri peygamber değildi, Allah’la direk bir bağları yoktu. Belki çoğu iyi niyetle—ama bazıları çıkar gibi kötü niyetlerle—yaptı bu değişiklikleri. Değişiklikler o çağa hitap ediyordu. Aslında her yeni çağla o eski katmanlardan kurtulunup yenilerinin koyulması gerekiyordu; ama yapılmadı, üstüne eklene eklene gereksiz bir şekilde büyütüldü.

“Ehl-i sünnet vel cemaat,” dediğimiz oluşum “ümmetim dalalette birleşmez,” “Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi cehenneme gider” gibi değişik sahihlikteki hadisleri kullanarak, hem yapılan içtihadların “doğru” olduğunu, hem de o cehenneme gitmeyecek olan o tek fırkanın kendileri olduğunu iddia ederek bu “geliştirdikleri” islamın aslında Allah’ın “emri” olduğunu söylemiş oldular, toplum da bunu sorgulamadı. Aslında geliştirme ve reformdu bu yaptıkları. Her yeni asra dair bir şeyler demesi bekleniyordu dinin, ve onlar da kendilerince diyorlardı. Problem o denilen şeylerin dinin kendisi olduğu varsayımı ve sonraki zamanlarda da sorgulanmadan üzerlerine yeni şeylerin bina edilmesiydi.

Kısacası dinde reform hep oldu zaten, olması kaçınılmazdı (mesela Sünnilik, Şiilik; Maturidi, Eşari, Mutezile ekolleri; Ehl-i sünnet cemaat, mezhepler, Alevilik, Sufilik, tarikatların, tarihselciliğin vs oluşması reform değildi de neydi?) Şimdi de olacak, olmaması mümkün değil. Ama bu reform elimizdeki büyük kartopu üzerinden yapılırsa sadece üzerine bir katman daha eklenmiş olacak. Bence yapılması gereken İslam’ın özüne dönüş yapmak, o kristalin üzerindeki karları (hepsini atalım demiyorum, atmak da mümkün ve güzel değil zaten, ama) “kutsamamak”tır. Mesela faiz; faizsiz bir ekonomik düzen şu çağda mümkün değildir; faiz gereklidir ve değişik açılardan yararlıdır aynı zamanda (bu benim akademik uzmanlık alanım), dolayısıyla “riba” faizin karşılığıdır deyip (aslında mana bakımından tefeciliğin karşılığı bence) faiz haramdır derseniz, bu çağa hitap etmemiş olursunuz. Bence islamın katı bir şekilde kurallarını belirlemenmesinin aksine; esnetilmesi, saflaştırılması, basitleştirilmesi gerekiyor, bir de bireyselleştirilmesi (buna son paragrafta tekrar değineceğim).

Bir diğer önemli mevzu da şu. Bence islamın özü de aslında bir “sonuç” değil, “yön” gösteriyordu. Mesela islam köleliği ve çok eşliliği kaldırmadı; ama zorlaştırdı. Bence bu asrın fıtratına göre bunların kalkması gerekiyor. İslamın özünde kalkması zorunlu tutulmadı, o yüzden şimdi de yapamayız dersek yirmibirinci asrı altıncı asır gibi yaşamak istiyoruz demektir. Dolayısıyla islamın özü derken çok öz olan değerlerini—tevhid, barış, adalet, özgürlük gibi—düşünmek gerektiğini, ve geri kalanlarından bazı kısımlarına tarihselci bir bakış açısısının gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak, islam tarihi boyunca her şey mi kötü oldu? Elbette ki hayır. Yunus Emre, Mevlana, Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşi Veli gibi insanlar “gönül”ü; Farabi, İbni Sina, İbni Rüşd gibi insanlar “akıl”ı önceleyerek çok önemli şeyler ortaya koydular. Nasıl hala Eflatun’un, Aristotales’in fikirlerinden faydalanıyoruz, o kişilerden de faydalanmak lazım. Şuna dikkat etmek lazım gerçi: bu değerli insanların—kraldan fazla kralcı olan—takipçileri tarafından ortaya koyulan ve yine bir kartopu gibi büyütülen ekoller ve gruplar içlerinde problemli çok kısım barındırabilirler. Dolayısıyla bu kişilerin de söylediklerinin özlerine bakmak lazım.

Bu dünya, kainat ve yaşam ne salt akıl ile, ne salt gönül ile anlaşılabilecek bir yer. İkisi de lazım. Bu kainatı ve yaşamı anlamak lazım. İslamın hem gelişinde, hem gelişiminde getirdiği çok güzel şeyler var; ama seçici olmak lazım. Ben kendi adıma islamı bir amaç yapıp kutsayacağıma, islamı “gerçeğe” ve “Yaratıcı”ya ulaşmak için bir araç olarak kullanmaya niyet ettim. Bir islam tanımı yapıp herkesi bu islama çağırmıyorum, bence herkes kendi islam tanımını kendi yapmalı (islamın bireyselleştirilmesinden kastım bu.) Bence “doğru islam’’ diye bir şey yok, herkesin “kendine göre doğru bir” islamı var.

Ben böyle düşünüyorum, sizi bilemem.

İsa Hafalır
Twitter: @isaemin 
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

57 Yorumlar

  1. Yazı çok genel olmuş... bunlara zaten itiraz yok... asıl sıkıntı detaylarda

    Yani reform olduğunda

    - el kesme ne olacak
    - Kısas ne olacak
    - İdam cezası olacak mı
    - başörtü ne olacak,
    - İslam-demokrasi ilişkisi ne olacak
    - ...

    Sıkıntı buralarda buralara değinmeniz dileğiyle....

    YanıtlaSil
  2. İslamın bir kristal olduğu, sonradan katmanlar oluştuğu şeklindeki metaforunuz bence eksik, o kristal dediğiniz de katmanlı. Kuran ayetleri kendini defalarca neshetmiş, (çelişki de denebilir, ifadeleri sonradan zıt yönlü mezheplere sebep bile olmuştur) peygamber çok farklı duruşlar ve politikalar uygulamıştır.

    Köleliği ve çok eşliliği kaldırmaya çalıştığı da modern bir romantizmdir. Nedense 1400 yıl islam dünyası bunu bir türlü fark edememiş.

    Aslında islam ilk anından bu güne kadar hep insan ürünü idi, hep insani illetlerle kusurlarla malüldü ve bunları tamir etmeye geliştirmeye gayret etti. Gayet doğal ve doğru bir tutumdur. İnsanlığa çok şeyler de katmıştır.

    Son sözlerinize katılıyorum. Ve fakat İslam kelimesini ''din veya inanç'' ile değiştirsek de sanırım aynı yere varırız.

    ''islamı “gerçeğe” ve “Yaratıcı”ya ulaşmak için bir araç olarak kullanma...''
    ''...bence herkes kendi islam tanımını kendi yapmalı (islamın bireyselleştirilmesinden kastım bu.) Bence “doğru islam’’ diye bir şey yok, herkesin “kendine göre doğru bir” islamı var...''

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herşey romantizim dostum. Sosyalist eşitliğe inanıyor, kapitalist tüketim için uydurulmuş 14 Temmuz'a inanıyor, gece çek nedir? Solucanlardan bakterilerden farkımız yok. Çocuklarını severken kendini ve onları pest gibi hissetmiyorsan, sevgiyle doluyorsan gelip insanlara bunlar romantizm geyiği çekme. Seninki daha az romantizm değil onlarınkinden.

      Sil
  3. İsa bey, İslam'da reform olmaz, olsa olsa aslına rücu olur. Ötesi hezeyandır, nefse, yetersiz akıla hoş gelen bir sedadır.
    Din, insanlara ve zamana uymak zorunda değildir, insanlar da zamana uymak zorundadır diyemeyiz.
    Ama Müslümanım diyen bir kişi İslam Dininin kurallarına, nefsini ilah edinmeden uymak zorundadır.

    İktisatçı olmanıza rağmen faiz çözümlemeniz, üzgünüm ama gerçekten yetersiz.

    Haddim olmayarak bu konuda sizin ile görüşümü paylaşmak isterim.

    Sizin de bildiğiniz üzere gerçek para altın ve gümüştür.(pirinç,hurma,tuz vs.)
    Şu var ki altın, gümüş, pirinç, hurma, tuz vs. bunların değerleri kendi içindedir. Yani altın heryerde altın, gümüş heryerde gümüştür değerini kendi yanında taşır. (ABD.nin vadeli piyasalarda manipülatif bir şekilde altın,gümüş değerlerini baskılamasına, manipüle etmesine hiç girmeyelim, çünkü ali veli, veli ali olayına döner.)
    Bizim şu anda kullandığımız kağıt para bir borç senedidir ve bu borç senedinin değeri kendi içinde değildir, çünkü kağıt para sadece kağıt üzerine çizilmiş kafa resmi ve yazı/rakamlardan ibarettir. Alım gücü piyasa hareketleri ve merkez bankasının politikalarından gelir ve enflasyon denilen piyasa hareketleri ile değeri ters orantılıdır.
    Şu an kağıt paralar(borç senetleri) için uygulanan ve adına faiz denilen sistem, merkez bankasının sorumluluğunda olan enflasyondan daha aşağı seviyelerde uygulanmaktadır. Yani kapitalin enflasyon karşısındaki alım gücü kaybını dahi karşılamamaktadır ki son uygulamalar ile merkez bankası eksi reel faiz uygulaması ile bizi bambaşka bir dünyaya sürüklemiştir. Haddimi aşarak dini hüküm vermeden müsadenizle bu kadarı ile yetineyim, arif olan için yeterli sanırım.
    Şunu da üstüne basa basa belirteyim ki, faizsiz bankacılık kandırmacası ile altın ve gümüşe kar payı dağıtımı adı altında yapılan iş bariz açık ribadır. Çünkü altın ve gümüşün değeri zaten kendi içinde olduğu için altın ve gümüş miktarı borç verme usulü ile artmaktadır. Çok büyük sıkıntı barındırıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altın gümüş parada enflasyon olmuyor mu?

      Sil
    2. Altın altındır, gümüş de gümüştür hocam, zaten değerini içinde taşıyor.

      Anlaşılabilir olması için şu şekilde yapalım.

      01.01.2019 altın gr fiyatı Tl bazında(Aylık grafik) : 220,086 TL.

      01.01.2020 altın gr fiyatı Tl bazında(Aylık grafik) : 305,612 TL.

      Daha kısa nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Diğer türlü mevzu gerçekten çok uzun, bu şekilde anlatılmaz ama anlaşılabilmesi için yazdım.

      Sil
    3. https://en.wikipedia.org/wiki/Price_revolution

      Altın da gümüş de birer metaldir. İnsanlar olmasaydı demirden bir farkları olmazdı. Yani değerini içinde taşıyordan kastınız zatı itibariyle değerlidir demek oluyor sanırım. Herşey zatı itibariyle değerlidir kağıt para da kağıt olarak değerlidir hiç bir şey olmasa. Değer dediğimiz şey tamamen sosyal bir olgudur. İnsanlar bir şeye çok değer verirse değerli olur değer vermezse değersiz olur. Mesela çay içtiğim bardak şu anda pek değerli değildir ama yarın dünyaca ünlü bir insan olursam falancanın bardağı diye en azından normal bir bardaktan daha değerli olacağı kesin zira ona değer veren insanlar daha fazla olacaktır.

      Bu bağlamda altın ve gümüş de aynı kağıt para gibi piyasadaki miktarı artarsa değeri (yani diğer varlıklara karşı nispi değeri) azalır. Nitekim 16.yyda bu olmuş. Güney Amerika'dan çok gümüş gelince aynı miktarda gümüşle alınabilecek mal miktarı azalmış. Buna da enflasyon diyoruz.

      Aslında dışarıdan yeni metal girmesi de gerekmiyor. Altına ve gümüşe olan talep artıp azaldığında da bu metallerin diğer varlıklara karşı nispi fiyatı artıp azalabiliyor. Hindistan'da düğün mevsimi gelince altına hücum ediyorlar ve altın fiyatları artıyor mesela. Düğün mevsiminde altın cinsinden bir araba alacak kadar borç verdin. Sonra düğün mevsimi geçti sana altınını geri verdiler ama artık aldığın altın bir araba parası etmiyor. Değerini kaybetmiş olmadı mı?

      Dahası altın ve gümüş para kullanıldığında da bunlar saf olmadığından paranın içerisindeki altın ve gümüş miktarı azaltılarak yine enflasyona neden olunabiliyor.

      Yani altın gümüş kullanılınca paranın zaman değeri ilgili tüm sorunlar çözülmüş olmuyor. En önemlisi klasik dönemlerde de vadeli satışa cevaz verilmiş. Vadeli satış demek paranın bir zaman değeri olduğunu kabul etmek demektir. Bu olduğu sürece her zaman için sentetik olarak buradan bir kredi çıkarmak mümkündür. Pazardan 100 dirheme bir miktar un al, bunu 110 dirheme bir yıl sonra ödenmek üzere başkasına sat. 100 dirhem para koydun gelecek sene 110 dirhem alacaksın. Kredi verdin. 110 dirheme bir yıl sonra ödemek üzere bir miktar hurma aldın, bunu pazarda 100 dirheme peşin sattın. Pazara hiç bir şeysiz gelmiştin ayrılırken 100 dirhemin ve bir yıl sonra ödenmesi gereken 110 dirhem borcun var. Kredi aldın. Bu örnekteki paranın %10 luk zaman değerini ne belirliyor? Piyasa belirliyor. Eğer ortada bir savaş hali varsa mesela bir yıl sonra parayı alıp alamamak belirsizse vadeli satış yapacak adam bulmak zor olacaktır ve onlar da daha yüksek fark isteyecektir. 120 dirhem isterler vadeli satışa. Faizlerin artışından farkı yok bunun.

      Demek ki altın kullanmak enflasyonu ve currencydeki dalgalanmaları engellemediği gibi paranın zaman değerini de ortadan kaldırmıyor.

      Sil
    4. Öyle birşey yazmışsınız ki, bektaşinin anlattığı kurban olayına dönmüş, o keçi değil koyun du diyeyim gerisini siz anlayın artık.

      Görüyorum ki, ne bretton woods sisteminden, ne de 1971 yılında gerçekleşen değişikliklerden vs. bihabersiniz.

      Yalnız şunda sonuna kadar haklısınız, piyasa hareketleri(arz/talep, enflasyon vs.) tarihin her döneminde vardı ve buna rağmen Muhammedilik'de, İsevilik'de ve Musevilik'de yani ezcümle İslam dininde riba yine de yasaklanmıştır. Kısadan kesmek gerekirse, spesifik olarak altını ele alacak olursak, altından fayda sağlamak ribadır. Bunun tevil götürür bir yanı yoktur.

      Dediğim gibi kağıt para sistemi ayrı bir konu, onun içinde yukarıda bahsettiğim bretton woods sistemini vs. bilmeniz gerekiyor. Kusura bakmayın ben burada bunları tekrar anlatamam.

      Sil
    5. "Altından fayda sağlamak ribadır." Cümlesinden kastım miktarını (ağırlığını adedini) artıracak şekilde demek istediğimi tekrar belirteyim.

      Kağıt para sisteminde yürüttüğüm mantık da hatalı olabileceğimi en baştan kabul ettim ve zaten mevzunun ucunu açık bıraktım. Bu konuda dini hüküm verecek bir hadsizlik de yapmadım.

      Olurda şu anki para sistemini irdeleyebilen ciddi bir yazı bu konudaki haksızlığımı yüzüme vurur, o zaman derim ki, "Altın da kağıt para da eğer aynı ise o zaman ikisinden sağlanan fayda da aynı kapıya çıkar" ve o zaman gönül rahatlığı ile ribadır derim. Bir dinde NASlar esastır, gerisi zırvadır, zırvada tevil götürmez.

      Sil
    6. Breton woodsu duyduğuna göre anlaşılan Econ 101 dersi almışsın. Bir tek kendinin duyduğunu düşünmene bakılırsa da çok daha fazlasını da almamışsın.

      Verdiğim örnekleri özellikle klasik dönemdeki örneklerden verdim. Senin onu savunduğunu düşünerek. Ama vade farkının otomatik olarak sentetik kredilere imkan vermesi gerçeği değişmiyor. Hala piyasada bir esnaf verdiğim örneklerdekine benzer yöntemlerle kredi alıp verebilir. Nitekim emin evim gibi kurunların yaptığı budur.

      Vade farkına cevaz vermek demek paranın zaman değerini kabul etmek demektir. Modern faizi salt paranın zaman değeri olarak tanımlayan arkadaşlar vade farkı caiz değildir demeliler ve emin evim gibi uygulamaları dahi haram ilan etmeliler ki bu akılla doğrudan çelişir zira bir malı (mesela evi) bugün alıp kullanmaya başlamak açıktır ki bir yıl sonra alıp kullanmaya başlamaktan daha değerlidir. Veya paranın bir zaman değeri olduğunu kabul etmek zorundalar. Bunu kabul ettiklerindeyse klasik bir bankanın temel işlevlerinin çoğu sentetik olarak replike edilebilir ve bunu caiz görmeliler. Nitekim modern faizsiz bankacılığın yaptığı da budur.

      Bununla ilgili sorunsa aslında finansal hatta muhasebesel olarak 100% aynı işlemi yaptığın halde niçin birisi sömürü sistemi oluyor, diğeri adil düzeni getiriyor bunu açıklaması gerekiyor bu arkadaşların.

      Sil
    7. Kendin çalmış kendin oynamışsın, emin evim denilen zırvadan kime ne, kendisi epistemolojik kaynak oldu da bizim mi haberimiz yok. Emin evim kadın satsa idi bu da caiz mi olacaktı, güldürmeyin insanı. Neden zırvalamakta ısrar ediyorsunuz anlamlandıramıyorum.

      Sil
  4. 2020 yilinda altin gumus kullanalim diyorsun. Peki 2020 yilinda kolelik ve cariyelik olmasi gerektigini de dusunuyor musun? SonucSamimi olarak meraktan soruyorum, retorik bir soru degil yani.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çoğunuzun anlamasını beklemiyordum zaten. Ekonomi ve sosyoloji çoğu insan için anlaşılabilir değil.
      "Para altındır ve diğer herşey kredidir." J.P. Morgan

      Sil
    2. Ayrıca altın gümüş kullanalım veya kullanmayalım diye birşey demiyorum, bir defa mevzu bu değil, demek istediğimi yukarıda açık açık anlattım. Bir defa daha buraya mı yazayım.

      Diğer ilgisiz alakasız sorunuzun cevabı, buraya sığmaz ama kısaca bahsedecek olursak; o mevzu sosyokültürel, sosyoekonomik vs. bir süreçtir, senin isteyip istememene bakmaz, zannetmiyorum ama (fosil yakıtlar biter ve elektrik ortadan kaybolur) öyle bir toplumsal süreç tekrar yaşanırsa da dünya üzerinde sadece tek bir din bunun hukuku belirlenmiştir, o da İslam dinidir. Eğer öyle bir süreç tekrar yaşanır ise diğer din olduğunu iddia eden inanışların içinde bulunacak olan köle ve cariyelerin Yüce ALLAH Azze ve Celle yardımcısı olsun.

      Sil
    3. Sanirim henuz hayatin gercekleriyle tam olarak yuzlesmemis genc bir arkadassin. Hala cogunlugu dindar 1.5 milyar Muslumandan kafasi calisan ve bu isler uzerine kafa yormus kimse cikmamasi mumkun mu? Pek cok insan gencliginde bir kisim kabullerle bu alanlara giriyor ve zamanla kazin ayaginin oyle olmadigini goruyor. Bir kismi marjinallesiyor, bir kismi gercegi goruyor ama corrupt oluyor (mevcut sistemden cikar sagliyor), bir kismiysa bizler gibi yeniden tanimliyor kabullerini.

      JP Morgan dedigin kisinin dahi olumu uzerinden yuz yildan fazla zaman gecmis. Bu soylemlerin bugunun dunyasinda bir karsiligi yok. Konu yavurun kestigi tavuk yenir mi gibi bir sey olsaydi dert degildi. Nitekim cesit cesit gorus var bu konularda. Asiri kati olanlar, asiri rahat olanlar vs. Fakat bu konular bugun Muslumanlarin icerisinde bulundugu durumla dogrudan ilgili konular. Mesela rasyonel bir finansman sistemi kurulamadigi icin Amerika'da yasayan Muslumanlar ortalamada diger gruplardan daha az ev sahibi oluyor. Sonucta diger adam yerine gore yillik %1 faiz oduyor sen ya hic finansman bulamiyorsun veya ek maliyetlerdne dolayi %5 oduyorsun. Diger grubun daha kolay ev sahibi olmasi cok dogal degil mi? Bu tek tek her bir Islam ulkesinin kalkinmasina da yansiyor.

      Burada bir tercih yapmaniz gerekiyor ya somut olarak bu tercihlerinizin bir maliyeti olmadigini gostermeniz gerekiyor. Veya maliyet varsa da ben maliyetini oderim inancimdan taviz vermem, Allah'in emirdir ve takdiridir diyebilirsin. Bunun sonucu Israil'in, Amerika'nin, Cin'in, Hindistan'in Rusya'nin onune gelen ve isteyen herkesin Muslumanlarin irzina gecmesi olsa da Allah boyle istemistir dersin. Isid bunu yapiyor mesela, kimin ne dedigine bakmadan adamlar bildiklerini uyguluyor, bombalanmaksa bombalanmak, tecritse tecrit.

      Buysa soylenen bunu da bir yere kadar anlarim. Ama genelde inandigi seyleri yasamak ugruna daha yuksek faiz odemenin daha yuksek ev sahipligine neden olacagi zira Allah'in yardim edecegi gibi soylemlere kayiliyor. Burada rasyonalite ile ipler kopuyor iste. Kusura bakmayin rasyonellikle mucadeleden galip cikilabiliyor olsaydi bugune gelmezdik zaten. Geleneksel Islam devletleri sistemlerinde hic bir degisiklik yapmadan hala dunyanin guclu devletleri arasinda olurdu. Islam dunyasinin halinden pek de memnun olmadigimiz bugunune oradan geldik zaten. Nasil olacak da oraya geri donunce tum sorunlar cozulecek?

      Sil
    4. Adsız 15 Şubat 2020 02:57'deki yazıyı tekrar okuyun, sanırım idrak ile ilgili bir sıkıntı var ortada.

      Sil
    5. Adsız 15 Şubat 2020 13:21'a cevaben, safsatalarını aşağıya kopyalayıp yapıştıralım, belki kendisinin sağlıklı düşünebilmesine vesile olabiliriz.

      "Hala cogunlugu dindar 1.5 milyar Muslumandan kafasi calisan ve bu isler uzerine kafa yormus kimse cikmamasi mumkun mu?" komik olan 60 yaş üzeri cahil insanların hepsinin ağzındadır bu safsata. Bilmesen yapmayacak mısın? Elbet birisi zamanında düşünmüştür. Böyle sürer gider. :)))))

      "Pek cok insan gencliginde bir kisim kabullerle bu alanlara giriyor ve zamanla kazin ayaginin oyle olmadigini goruyor." Genellemeye bakarmısınız herkesin beyninin içine girmiş çıkmış, halbuki kendi yetersiz aklı üzerinden hastalıklı çıkarımsal genelleme yapıyor, farkında bile değil. bu da komik tabiki.

      "Bir kismi marjinallesiyor, bir kismi gercegi goruyor ama corrupt oluyor (mevcut sistemden cikar sagliyor), bir kismiysa bizler gibi yeniden tanimliyor kabullerini." Adam ilah mübarek herkesi güzelce üç kısma ayırmış. Bunun dışında kimse olamaz, hiç gri alanı yok, ön kabüle bakarmısınız. Tabiki bu da komik.

      "JP Morgan dedigin kisinin dahi olumu uzerinden yuz yildan fazla zaman gecmis. Bu soylemlerin bugunun dunyasinda bir karsiligi yok." Burada jp morgan bir gram önemli değil, sizler saftaları çok sevdiğiiz için ben de araya bir tane "argumentum ad verecundiam" attım ortaya. Orada da başarılı olmuşum aslında, morgan kabul görmüş :)) ama zamansallığa takılmış :)). Ama birşeyin üzerinden belli bir süre geçmesi onu anlamsız hale getirmez öğren buları. Bu komik değil acıklı biraz, acıdğım için komik diyemeyeceğim buna.

      Amaaaan sıkıldım, bütün yazı baştan sona safsata işte. Bazı yerlerde aynı görüşü paylaşsak bile adam safsata dili ile aktardığı için onu bile onaylayamıyorum. Kahvehane sohbeti olmuş. Artık üni. diplomalarını fetullahın kafasına göre dağıtıldığına ikna oldum.

      Sil
    6. Caltech ekonomi masteri, Penn State PhD yapmis bir adam faiz uzerinden ekonomi dersi verdigine gore herhalde Nobel felan aldin.
      Son Nobel alanlarin listesine bakincada bu kadar Turkceye hakim olmanizada hayran kaldim.

      Bravo!

      Sil
    7. Maalesef buradan o dediğin çıkmıyor. Buradan o saydığın cv.nin içinin boş olduğu çıkıyor. Background ya para ile satın alınmış ya da fetullahçı nüfus ile sanırım.(Tayyipin diploması gibi de olabilir.) Durum bunu gösteriyor maalesef. Yazdığın şeyler Argumentum ad verecundiam için de güzel bir örnek olmuş. Kötüyü göstermesi açısından örnek olduğun için çok teşekkür ederim.

      Sil
    8. Yukarida ki yorumu yaziyi faiz uzerinde elestirene yazdim.

      ne zaman din ekonomiye, bilime karismazsa o zaman itibar kazanir yoksa
      bu yorum yapanlar gibi Ekonomi profesorlerine ders vermeye kalkan avamlar basimizda gezinir...

      Sil
    9. Sizlerin okuduğunu anlamada ve idrak yollarınızda gerçekten bir sıkıntı var. O benim zaten, bu kadarcık şeyi dahi nasıl anlayamıyorsunuz, inanın burada, sizin saçmalıklarınız yüzünden kriz geçireceğim. Daha yazı karakterini çözümleyecek bilgin yok, ama cahil herif ahkam kesiyorsun. Yav bir de yazı içinde en az iki defa aynı şeyleri söylemişim. Deli taklidi mi yapıyorsun kardeşim siz. Böyle mi yırtmayı düşünüyorsunuz. Sonunda çıldırttınız beni aferin.

      Sil
  5. Hocam ekonomi bilim midir degil midir tartismalari hala surerken. Ekonomistlerin icinde dahi bilim olsa bile fizikten cok biyolojiye yakiniz diyenler varken.Caltech ekonomi masteri,Penn State PhD ne anlam tasiyacak merak ettigim icin soruyorum.Ekonomi bilimse manav ve bakkalda bilim adamidir o zaman demezler mi adama.Bu is nasreddin hocanin hikayesine donuyor,sonu kazanin dogurduguna inaniyorsun da olduguna neden inanmiyorsun diye bitmez ins. RTEnin diplomasinin sahte oluguna,gulenin ilkokul diplomasi ile bu isleri karistirdigina inaniyorsun da,isa mi garibine gitti demesinler de sonunda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neyse hocam sen galiba dalga geciyorsun.
      yoksa bu soylediklerine mana atfedip bir anlam bir ders cikarmaya calismak cok zor.

      Ben diger insanlara sesleniyorum.
      Arkadaslar
      CALTECH, Penn State gibi okullar onemli okullardir.
      bu okularda doktora maste ryapmis insanlar hele bir de Carnegie ve sonrasinda Sydneyde hocalik yapiyorsa bu konularda avamin cooook ustunde soz sahibirdirler.
      Tabi ki her bilim adami gibi soyledikleri scrutiny ile incelenmesi tartisilmasi gerekir ama bu yukarda yazdiklari konular artik Ekonomi biliminin tartismadigi konular. yani cok tan uzerinden gecmisler. olayi cozmuslar.
      yeni bir paradigm cikmadanda bir daha bu konulara dokunmalarina gerek yok.

      yazar da din konusunda ahkam kesip Kurani yorumluyanlara bunu diyor...

      Aramizda baska akademisyen hocalarda vardir.
      onlarda kendi branslari ile ilgili ilahiyatcilarin sacma sapan yorumlar yaptiklarini gormuslerdir.

      Sil
    2. tabi tabi oyledir kesin, caltech cok onemli katiliyorum. hem de kimsenin anlamayacagi kadar cok onemli. bu mudur yani butun savunma. fikire gerek yok, bunlar zaten tartisildi, caltech cok onemlidir bitti nokta. hepimiz ikna olduk. tesekkurler.

      Sil
    3. Yani altın gümüş kullanılınca paranın zaman değeri ilgili tüm sorunlar çözülmüş olmuyor. En önemlisi klasik dönemlerde de vadeli satışa cevaz verilmiş. Vadeli satış demek paranın bir zaman değeri olduğunu kabul etmek demektir. Bu olduğu sürece her zaman için sentetik olarak buradan bir kredi çıkarmak mümkündür. Pazardan 100 dirheme bir miktar un al, bunu 110 dirheme bir yıl sonra ödenmek üzere başkasına sat. 100 dirhem para koydun gelecek sene 110 dirhem alacaksın. Kredi verdin. 110 dirheme bir yıl sonra ödemek üzere bir miktar hurma aldın, bunu pazarda 100 dirheme peşin sattın. Pazara hiç bir şeysiz gelmiştin ayrılırken 100 dirhemin ve bir yıl sonra ödenmesi gereken 110 dirhem borcun var. Kredi aldın. Bu örnekteki paranın %10 luk zaman değerini ne belirliyor? Piyasa belirliyor. Eğer ortada bir savaş hali varsa mesela bir yıl sonra parayı alıp alamamak belirsizse vadeli satış yapacak adam bulmak zor olacaktır ve onlar da daha yüksek fark isteyecektir. 120 dirhem isterler vadeli satışa. Faizlerin artışından farkı yok bunun.

      Sil
    4. Adsız16 Şubat 2020 01:56

      Breton woodsu duyduğuna göre anlaşılan Econ 101 dersi almışsın. Bir tek kendinin duyduğunu düşünmene bakılırsa da çok daha fazlasını da almamışsın.

      Verdiğim örnekleri özellikle klasik dönemdeki örneklerden verdim. Senin onu savunduğunu düşünerek. Ama vade farkının otomatik olarak sentetik kredilere imkan vermesi gerçeği değişmiyor. Hala piyasada bir esnaf verdiğim örneklerdekine benzer yöntemlerle kredi alıp verebilir. Nitekim emin evim gibi kurunların yaptığı budur.

      Vade farkına cevaz vermek demek paranın zaman değerini kabul etmek demektir. Modern faizi salt paranın zaman değeri olarak tanımlayan arkadaşlar vade farkı caiz değildir demeliler ve emin evim gibi uygulamaları dahi haram ilan etmeliler ki bu akılla doğrudan çelişir zira bir malı (mesela evi) bugün alıp kullanmaya başlamak açıktır ki bir yıl sonra alıp kullanmaya başlamaktan daha değerlidir. Veya paranın bir zaman değeri olduğunu kabul etmek zorundalar. Bunu kabul ettiklerindeyse klasik bir bankanın temel işlevlerinin çoğu sentetik olarak replike edilebilir ve bunu caiz görmeliler. Nitekim modern faizsiz bankacılığın yaptığı da budur.

      Bununla ilgili sorunsa aslında finansal hatta muhasebesel olarak 100% aynı işlemi yaptığın halde niçin birisi sömürü sistemi oluyor, diğeri adil düzeni getiriyor bunu açıklaması gerekiyor bu arkadaşların.

      Sil
    5. Ekonominin biyolojiye yakın olmasının veya Caltech'in bir önemi yok. Son derece basit şekilde sorular soruyorum var mı cevabınız bunlara? Vadeli satışa cevaz verilmişken nasıl paranın zaman değerini ortadan kaldıracaksınız? Konuyu çok kompleksmiş gibi sunarak cevap vermekten kaçıyorsunuz.

      Sil
  6. Bir süredir bu siteyi yakından takip ediyorum. Bu sitenin örgütten kopanlar üzerinde algı çalışması yaptığına ve onları psikolojik olarak tekrar dizayn ettiğine, bugün tamamen kâni oldum. Delillerini yakında sosyal platformlar üzerinden paylaşmayı düşünüyorum. Yakında, diğer kara propaganda siteleri gibi buradaki yorumlar kısmını da kapatırlar ise çok şaşırmayın.

    YanıtlaSil
  7. Ne kadar saçma bir cümle bu ya böyle

    "Mesela faiz; faizsiz bir ekonomik düzen şu çağda mümkün değildir; faiz gereklidir ve değişik açılardan yararlıdır aynı zamanda (bu benim akademik uzmanlık alanım), dolayısıyla “riba” faizin karşılığıdır deyip (aslında mana bakımından tefeciliğin karşılığı bence) faiz haramdır derseniz, bu çağa hitap etmemiş olursunuz. Bence islamın katı bir şekilde kurallarını belirlemenmesinin aksine; esnetilmesi, saflaştırılması, basitleştirilmesi gerekiyor, "

    Allah Kuranı kıyamet kopuncaya kadarki zaman dilimi için geçerli olarak göndermiş. Bazıları bu çağa hitap etmiyor diyor. Haşa Allahtan daha iyi biliyor neyin hangi çağa hitap edip etmediğini.

    Adam kapitalist düzenin içinde yetişmiş. onun kuralları ile büyümüş. onların dersini almış hatta onların düzeninin dersini veriyor.

    Aynen bir alkoliğin, içkisiz bir dünya düşünemiyorum dediği gibi, her şeyi ile faiz üzerine kurulmuş bir ekonomik düzenin içinde faizsiz bir ticari hayat düşünemiyormuş.

    kapitalist sistemin içinde elbette faizsiz bir şekil düşünemezsin. bunu aşman için kendini aşman lazım. kapitalist sistemin dışına çıkman lazım.

    Adam fastfood dükkanının içinde, zaten o kültürde doğmuş büyümüş, hep hamburger cips görmüş, işine de geliyor seviyor, önüne konan menülerde başka seçenekler yok, dünyayı oradan ibaret zannediyor. diyorsun bu sana zararlı bırakman lazım, hamburgersiz bir hayat düşünemiyorum diyor.

    kuralları esnetelim, light hale getirelim, zaten müslümanlar ne halde, birde zero müslüman çıkarmış olalım.

    sayın yazara soralım, içki yasağı bu çağa uymuyor mu? onuda esnetelim mi mesela, ayet indiğinde araplar şarap içiyorlardı. yasaklanan o zaman şarapmış, bugün adı şarap olmayanlar var. viski, rakıyı kapsamıyor mu diyelim. sosyal içici olayı mı yapalım. 1 şişe çok, ama günümüzde 1 kadeh mümkündür mü diyelim, yada bira kutularının üzerine helal diye yazarak onları da kullanıma sunalım mı?

    Daha başka neleri esnetelim ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz konusunda bence yazara yuklenmeyin.
      Turkiyede bulunan Tum faizsiz bankacilik yapan sozum ona finans kurumlari
      gecelik REPO ile Merkez bankasi ile calisiyorlar.
      Hatta bir kismi Amerikadaki baska bankalarada gecelik faiz icin yatiriyor.
      Bunu da Sayin Hayrettin Karaman Hocanin fetvasi ile yaptilar.
      Bir donem bu kurumlar normal bankalarla markette yarisamayinca, Sayin Karaman,
      bu Reponin ismini Gecelik Kira parasi diye degistirdi ve ayni orandan onlarda Repo ya yatirmaya basladilar.

      Dolayisi ile yazarin uzerine gitmeyin. Zaten bunlar cok guzel "Din Alimleri" sayesiinde yorumlaniyor.

      Cemaatteki insanlarda Ahmet Kurucanin Mortgage benze sekilde onay verdigini bilirler.

      Islamcilarin problemi ne biliyormusunuz?
      Bu tip izinler fetvalari asil ekonomiden anlamayan konunun cahili din adamlari verince OK.
      ama isin ilmini yapmis bilim adamlari fikir beyan edince "yok dini esnetme".


      Sil
    2. Bu konular kapitalizmden çok daha önce de sorundu. Alkolik içkisiz dünyayı bilmezmiş vs. Daha 12. yy da bile bunları tartışıyordu İslam alimleri. Kendinizi kandırıyorsunuz sadece. Yukarıda iki yerde yazdım cevap veren yok ama burada atıp tutuyorsunuz. Kapitalizm filan değil 12. yy için de geçerli olan sorunlar var. Hem vadeli satış caizdir deyip hem paranın bir zaman değeri yokturu nasıl söyleyebiliyorsunuz?

      Sil
    3. En önemlisi klasik dönemlerde de vadeli satışa cevaz verilmiş. Vadeli satış demek paranın bir zaman değeri olduğunu kabul etmek demektir. Bu olduğu sürece her zaman için sentetik olarak buradan bir kredi çıkarmak mümkündür. Pazardan 100 dirheme bir miktar un al, bunu 110 dirheme bir yıl sonra ödenmek üzere başkasına sat. 100 dirhem para koydun gelecek sene 110 dirhem alacaksın. Kredi verdin. 110 dirheme bir yıl sonra ödemek üzere bir miktar hurma aldın, bunu pazarda 100 dirheme peşin sattın. Pazara hiç bir şeysiz gelmiştin ayrılırken 100 dirhemin ve bir yıl sonra ödenmesi gereken 110 dirhem borcun var. Kredi aldın. Bu örnekteki paranın %10 luk zaman değerini ne belirliyor? Piyasa belirliyor. Eğer ortada bir savaş hali varsa mesela bir yıl sonra parayı alıp alamamak belirsizse vadeli satış yapacak adam bulmak zor olacaktır ve onlar da daha yüksek fark isteyecektir. 120 dirhem isterler vadeli satışa. Faizlerin artışından farkı yok bunun.

      Sil
    4. Verdiğim örnekleri özellikle klasik dönemdeki örneklerden verdim. Senin onu savunduğunu düşünerek. Ama vade farkının otomatik olarak sentetik kredilere imkan vermesi gerçeği değişmiyor. Hala piyasada bir esnaf verdiğim örneklerdekine benzer yöntemlerle kredi alıp verebilir. Nitekim emin evim gibi kurunların yaptığı budur.

      Vade farkına cevaz vermek demek paranın zaman değerini kabul etmek demektir. Modern faizi salt paranın zaman değeri olarak tanımlayan arkadaşlar vade farkı caiz değildir demeliler ve emin evim gibi uygulamaları dahi haram ilan etmeliler ki bu akılla doğrudan çelişir zira bir malı (mesela evi) bugün alıp kullanmaya başlamak açıktır ki bir yıl sonra alıp kullanmaya başlamaktan daha değerlidir. Veya paranın bir zaman değeri olduğunu kabul etmek zorundalar. Bunu kabul ettiklerindeyse klasik bir bankanın temel işlevlerinin çoğu sentetik olarak replike edilebilir ve bunu caiz görmeliler. Nitekim modern faizsiz bankacılığın yaptığı da budur.

      Bununla ilgili sorunsa aslında finansal hatta muhasebesel olarak 100% aynı işlemi yaptığın halde niçin birisi sömürü sistemi oluyor, diğeri adil düzeni getiriyor bunu açıklaması gerekiyor bu arkadaşların.

      Sil
    5. Cevabını vermeniz gereken en temel soru şudur, eğer para mala (ör: ev) ve mal da paraya dönüştürülebiliyorsa. Ve malın bir zaman değeri varsa, yani mesela bir eve veya üretim aracına (makina vs.) bugün sahip olmak aynı şartlarda bir yıl sonra sahip olmaktan daha değerliyse (bir yıl kira vermeyeceksin, bir yıl üretim yapacaksın vs). Paranın bir zaman değerinin olmaması nasıl mümkün olabilir? Nitekim İslam alimleri vadeli satışa cevaz vererek paranın zaman değerini kabul etmiştir. Bu olduğu sürece yukarıda açıkladığım üzere her zaman bu caiz işlemleri yaparak kredi almak ve vermek mümkündür.

      O halde sizin hayal ettiğiniz gibi bir faizsiz düzen nasıl mümkün olabilir? İslam alimlerince cevaz verilmiş vadeli satışı dahi yasaklayacak mısınız?

      Kompleks bir şey yok burada, kapitalizmle, modernlikle de alakası yok konunun. İki tane kavrama dayanıyor. Konuyu sürekli çok kompleks gibi sunuyorsunuz ki bir cevap vermeniz gerekmesin. Oysa çok basit bir konu var karşımızda. Ekonomi doktorasına gerek yok. İlkokul mezunu esnafın bile anlayacağı bir konu bu.

      Sil
  8. //Ben ne bir ilahiyatçıyım, ne islam tarihi uzmanı, ne sosyolog, ne de bir entellektüel düşünür. Ben kendi halimde bir iktisatçıyım.//
    O zaman hangi cesaretle böyle bir yazı yazabildin? Buraya kadar okuduktan sonra tam siteyi kapatıyordum. Dur dedim belki aklı başında birşeyler yazmıştır. En azından iktisatçıyım demiş, dedim ki iktisat konusunda aklı başında birşeyler yazmış mı acaba?

    //Mesela faiz; faizsiz bir ekonomik düzen şu çağda mümkün değildir; faiz gereklidir ve değişik açılardan yararlıdır aynı zamanda (bu benim akademik uzmanlık alanım), dolayısıyla “riba” faizin karşılığıdır deyip (aslında mana bakımından tefeciliğin karşılığı bence) faiz haramdır derseniz, bu çağa hitap etmemiş olursunuz.//
    Mümkün değildir, gereklidir, yararlıdır, benim uzmanlık alanım ben söylüyorsam doğrudur, riba faiz değil tefecilitir, bu çağa hitap etmek.
    Arkadaş işportacımısın sen, hadi diğer konuları bilmiyorum demişsin de sen iktisatı da bilmiyorsun. Kötü malını satmaya çalışan işportacı gibi, malın garantisini sorana, açık açık malın garantisi benim abi bozuk çıkarsa getir demişsin. Ne ispat var ne de bilgi. Bu nasıl bir ağız anlamadım sokaktaki insanlar bile bundan daha akademik konuşuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunları yazdığım kaçıncı arkadaşsın bilmiyorum ama sana da yazıyorum ne ispat var ne bilgi dediğin için. Daha fazlasını yukarıda okuyabilirsin:

      Cevabını vermeniz gereken en temel soru şudur, eğer para mala (ör: ev) ve mal da paraya dönüştürülebiliyorsa. Ve malın bir zaman değeri varsa, yani mesela bir eve veya üretim aracına (makina vs.) bugün sahip olmak aynı şartlarda bir yıl sonra sahip olmaktan daha değerliyse (bir yıl kira vermeyeceksin, bir yıl üretim yapacaksın vs). Paranın bir zaman değerinin olmaması nasıl mümkün olabilir? Nitekim İslam alimleri vadeli satışa cevaz vererek paranın zaman değerini kabul etmiştir. Bu olduğu sürece yukarıda açıkladığım üzere her zaman bu caiz işlemleri yaparak kredi almak ve vermek mümkündür.

      O halde sizin hayal ettiğiniz gibi bir faizsiz düzen nasıl mümkün olabilir? İslam alimlerince cevaz verilmiş vadeli satışı dahi yasaklayacak mısınız?

      Kompleks bir şey yok burada, kapitalizmle, modernlikle de alakası yok konunun. İki tane kavrama dayanıyor. Konuyu sürekli çok kompleks gibi sunuyorsunuz ki bir cevap vermeniz gerekmesin. Oysa çok basit bir konu var karşımızda. Ekonomi doktorasına gerek yok. İlkokul mezunu esnafın bile anlayacağı bir konu bu.

      Sil
    2. Bu arada ben yazar değilim tabi ki.

      Sil
    3. O zaman sana ne bir de işportacı avukatları ile mi uğraşacağız.

      Sil
    4. Dunyada faizle ilgili bu dusunceleri bir tek bu yazar mi soyluyor? Adam kolelik yasak olmali deseydi onun disinda kimse kolelik yasak olmali diyemeyecek miydi? Bu nasil bir mantiktir yani.

      Sil
  9. En temel sorulara da diğer sorulara da cevap verelim.

    İlk önce açıklamamızın kendine müslümanım diyenler için olduğunu belirtelim. Bakara suresi 275ci ayet meali

    (Farklı isim ve sistemler altında çeşitli şekillerde) Faiz (riba) yiyenler, (ve faiz ekonomisini yürütenler; dünyada asla ayakta duramayacak, onurlu ve huzurlu yaşayamayacak, kıyamet günü ise) ancak şeytan çarpmış (sara nöbetine yakalanmış) olanın kalkışı gibi, (Allah’ın kahrına uğramış) olmaktan başka (bir tarzda) kalkamayacaklardır. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden (faizi helâl görmelerinden ve faize fetva üretmelerinden) dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse, artık geçmiş (dönemdeki uygulamaları ve kazandıkları) kendisine kalır (ve bağışlanır; bundan sonraki) işi(nin başarısı ve bereketi) de Allah'a aittir. Kim de (cahili sisteme) geri dönerek (faizli muameleye devam ederse), artık onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.

    O dönemde de faizle işlem yapan insanlar faizle ilgili yasak ayeti gelince aynen vadeli satışlarda sentetik faize izin veriyor gibi vadeli alış verişi de faiz kapsamında gördüklerini hiçbir farkı kalmadığını söyleyince Allah yukarıda mealini verdiğim ayeti indirdi. Aslında yaklaşık 1400 sene önce sorunuzun cevabını verdi.

    Devam edelim.

    Bir kere islamda günümüzdeki şekliyle banka sistemi yoktur. Dolayısı ile İslam bankası, faizsiz bankacılık, kar payı vs. vs. şeyler ve günümüzde onların uyguladığı çözümler zaten islama uygun değildir geçerszdir.

    Kar payı, gecelik kira, gecikme payı vs adı ne olursa olsun, hepside bal gibi faizdir. Kar payı diye bankaya yatırılan paralarda merkez bankasına faiz karşılığı ve diğer hakları elde etmek için yüzde 10 oranında munzam karşılık yatar ve bundan faiz alırsınız. Yani hiçbir şekilde faizden kaçamazsınız. Bunu sokaktaki insan belki bilemeyebilir ama bırakın iktisatçıları, bankadaki çalışan en ufak bir memur bile bilir Lakin bahsetmezler bile.

    YanıtlaSil
  10. Bazı insanlar madem kuralları değiştiremiyoruz o zaman sistemin açıklarından, kendi işimize uygulayabildiğimiz kısımlardan rant sağlamak amacıyla bu tür oluşumlar ve çözümler getirmişlerdir. Ya da getirdiklerini zannetmişlerdir.


    Gelelim hayrettin karaman fetvasına. Kendisi hayatta ve gerekirse cevapta verebilir. Bu kişi oturupta faiz hakkında günümüze nasıl uygulanır uyarlanır diye fetva vermedi. Kendisinden önce Ebusuud efendinin vermiş olduğu fetva bana göre geçerlidir dedi. Yani herhangi bir ilmi şekilde yeniden ele alıpta tüm yönleriyle akademik bir çalışma yapmadı bu konuda.


    Bazı konularda yaptığı açıklamalara bakılınca nedense günümüz yöneticilerin çokta işine gelmektedir. Kendilerine yapılanın yanlış olduğunu söylerseniz, biz karaman hocadan fetva aldık diyorlar oda bende suud efendinin görüşünü söyledim deyip pası birbirlerine atarak top çeviriyorlar.


    Çok çelişkili açıklamalardan dolayı da kimileri tarafından İslam alimi olarak görülürken bazı çevrelerce de sui-alim olarak görülmektedir. Ve hiçbir zaman ayetlerde hadislerde açıkça belirtilen bazı konularda yöneticilere zarar gelmesin yada kendi aralarında rant meselesinden mi bilemiyoruz bazı konular hakkında hiçbir zaman görüş açıklamamıştır.


    Mesela, suçu ne olursa olsun, roma hukukunda da, İslam hukukunda da, modern hukukta da, TC. Ceza kanununda da açıkça belirtildiği halde yapılmasının suç olduğu kanunen yazılmış olmasına rağmen, günümüzde hamile kadınlar, emzikli kadınlar loğusa kadınlar çocuklar hapistedir. Kendisine bu konu sorulduğunda benim burada yazdığım kadar bile bir açıklamada yada fetvada bulunmamıştır. Diyanet olsun yada İslam alimi olarak lanse edilen insanlar, bu nasıl bir alimliktir ki, 750 den fazla bebeğin annesiyle hapise atılması hakkında en ufak bir açıklama yapacağına lay loy lom yapmaktadırlar. Çok önemli konular varken tokinin elindeki konutlar satılsın diye reklam yapma yarışındalar.

    Karaman olsun, Kurucan olsun veya başkalarının sözleri, yorumları, fetvaları ahrette bizi kurtarır mı onu iyi düşünmek lazım .

    Gelelim vadeli satış konusuna.

    YanıtlaSil
  11. “İslam alimlerince cevaz verilmiş vadeli satışı dahi yasaklayacak mısınız?”

    İlk önce olayın şeklini bir ortaya koyalım. Yok İslam alimleri vadeli satışa caiz demişte falan. Arkadaşım Allah alım satıma ve vadeli satışa izin veriyor zaten. Alimler ayetlerden yorumlarla esneterek falan bu kuralı çıkarmamışlar.

    Alım-satım, Vade farkı serbest, faiz değil olayın ana kısmı bu. Günümüzde sen bir cep telefonu alıyorsun vadeli olarak. 2.000 TL 10 taksitte alırsan 3.000 TL işine geliyorsa alırsın aradaki farkı kabul ediyorsan alırsın. Aylık gider taksidini ödersin. Buraya kadar islama uygun. Ama alım sırasında adam gününde borcunu ödemesen yüzde şu kadar faiz alırım sözleşmede bunu belirtirim sende kabul et imzala derse, bir Müslüman içinde faizi kabul ettiğini beyan eden sözleşmeye imza atamaz. Bu durumda baştan faizi vermeyi kabul ettiğini beyan etmiş oluyor. Alanda verende ifadesinin içine giriyor.

    Dinde bazı yasaklar var ki bunların zamanla ilgisi yok. Yani, içki ve faiz, Adem zamanında da ondan sonraki dönemlerde de, günümüzde de ve bundan sonraki dönem de de kıyamet kopuncaya kadar geçerli olacak şekilde haramdır.

    Bu sorunlar 12 yüzyıldada varmış falan filan değil yani. Ademden günümüze bu var ve dinin bu konudaki cevabı belli.

    Burası çok detaya girmeye müsait olmadığı için, kısaca bahsedersek, özellikle iktisatçılar faiz-enflasyon-kur sarmalını iyi bilirler hepside birbirinin illetidir. Buna herkesin bildiği şekilde kapitalist sistem deniyor. Bu denklemden faizi çıkarırsanız diğerleri illetten kurtulur. Yani siz kanser olan hücreyi yok ederseniz, onun tüm vücudu sarmasını engellersiniz.

    Lakin sistemin kurucuları ve günümüzdeki temsilcileri buna müsaade etmezler. Neden havadan para kazanma imkanı varken, insanları, devletleri faiz borcuna sokup istedikleri doğrultuda yönetmek varken vazgeçsinler.

    Hatta her kesimden, insanları özel olarak yetiştirip, besleyip çıklarları doğrultusunda bilerek veya bilmeyerek açıklamalarda bulunmaları için her şeyi yaparlar, yapıyorlar da.

    YanıtlaSil
  12. Ve hatta işin garibi kendine kapitalist müslümanım diyenler bile var. 


    Adil düzen sorusuna gelince, bu sistemin kurucusu (savunucusu demiyorum) Süleyman Karagülle ve Raşit Eroldur . Öyle ne Erbakanın nede refah partisin bulduğu yazdığı bir sistem değildir. Bu şahıslar Erbakana teklif etmişlerdir o da bu sistemi adil düzen adı altında parti programına almış uygulayacağını beyan etmiştir. Dolayısıyla Erbakana ati bir şey değildir.


    Bu sistemde bazı yönleriyle düzgün gözüktüğü halde, kurucusu Süleyman Karagüllenin ifadesiyle
    “Finans bankaları da faizdir ama bugün faiz zaruret dolayısıyla haram değildir. “ yazılı açıklamasıyla faizin haram olmadığı yönünde açıklamada bulunduğundan savunduğu sistemdeki açıkları kendiler de kabul etmişler, adil düzenin yeteri kadar adil olamadığını ancak günümüz şartlarında ancak bu kadar yapılabilir gibi sonuçlandırdıklarından adil düzeni de bir kenara bırakmak zorunda kalıyoruz. Sonuçta bir yerde onlarda tıkanıyorlar şimdilik çalışmalarına devam ediyorlar.


    O halde sizin hayal ettiğiniz gibi bir faizsiz düzen nasıl mümkün olabilir? İ

    Hayal değil gerçek, uygulanması da mümkün ve bazı zamanlar da da uygulanmı. İslam dini ve yaşanması hayal değil Allahın bir emridir. Allah abes iş yapmaz, bize yaşanamayacak hayal olan bir dini emretmemiştir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim sorduğum hiç bir soruya cevap vermemişsiniz. Sadece İslam'da bu böyledir diyorsunuz. Bu bir cevap değil. İslam'da neyin ne olduğu bir yorum meselesidir. Mesela bu da başka bir ilahiyatçının görüşü.

      https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-ozturk/diyanet-toki-faiz-12532

      Bu konu içkiyle aynı şey değil. Birincisi içki yani alkol 7.yy da neyse bugün de odur. Ne kimyasal yapısında bir değişme olmuştur, ne kullanım amacında veya insan vücuduna yaptığı etkide bir değişim olmuştur.

      Oysa finansla ilgili konularda durum bu değildir. Sizin de belirttiğiniz gibi modern finans sistemi ile o zamanki finans sistemi arasında dağlar kadar fark var. Yapısı tümüyle değiştiği gibi, amacı ve etkileri de tümüyle farklıdır. O dönemdeki faiz özü itibariyle bir çeşit tefeciliktir. Borcu veren tefeci denilebilecek şahıslardır. Üretime yönelik bir fonksiyonu yoktur. Sonucu itibariyle de bugünkü tefecilik gibi insanların sömürülmesine, mallarının mülklerinin ellerinden alınıp bir kısım tefecilerin elinde toplanmasına vs. neden olmaktaydı. Oysa bugünkü bankalar özü itibariyle birer aracı kurumdur. Benden aldığı parayı size borç verip aradan bu işlem için bir komisyon alır. Sonucu itibariyle sermaye oluşumu ve bu sermaye ile üretim yapılmasını sağlar.

      Burayı biraz daha açalım. Bir köyde 10 çiftçi olsa ve her birisi traktör almak için para biriktirse ve bu miktarda parayı her birisi 10 yılda biriktirebilse köyün ilk traktörü 10 yıl sonra alınacak demektir. Ortalama traktör sahibi olma süresi de 10 yıldır. Fakat bu kişiler biriktirdikleri paraları birleştirirse ilk traktörü birinci yılın sonunda alabilirler ve ondan sonra da her yıl bir traktör alırlar. Ortalama traktör sahibi olma süresi 5 yıla düşer.

      Yani açıktır ki sermayenin bu şekilde bir noktada toplanması üretime katkı sağlamaktadır. Daha büyük ölçekte ülkelerin kalkınmasında büyük projeleri gerçekleştirmesinde ve en önemlisi kalkınmasında çok büyük etkisi vardır. Efektif finans sistemleri kurabilen ülkeler kalkınıyor kuramayan diğerlerinin gerisinde kalıyor. Yani Müslüman ülkeler bu sistemleri kuramadığında geri kalıyor diğerleri sürekli Müslümanların ırzına geçiyor. İçki içmekle aynı şeye benziyor mu bunlar size?

      Bahsini ettiğiniz ayetlerdeki ticaretle aynı şey olmadığı söylenen faizi o zaman insanları sömürmek için kullanılan tefecilik olarak anlarsak benim açımdan sorun kalmıyor. Ama siz ısrarla bunun paranın zaman değeri olduğunu iddia ediyorsunuz. Ve sorularıma cevap veremiyorsunuz.

      Eğer burada kast edilen şey eğer salt paranın zaman değeriyse ve vadeli satış serbestse yukarıda anlattığım gibi bunun üzerinden sentetik olarak kredi almak ve vermek mümkündür. Eğer bunu caiz görmüyorsanız niye? Caiz olduğunu düşünüyorsanız öz olarak 100% aynı işlemi yapıyorsunuz ne anlamı oldu böyle bir yasak koymanın?

      Sil
    2. daha da basit bir soru soralım
      paranın zaman değeri olduğunu da kabul eden bu arkadaş
      günümüz dünyasında ne öneriyor?
      evet buyrun açıklayın: hangi finansal sistemi öneriyorsunuz ki sizin anladığınız İslam'a uygun olsun?

      Sil
  13. Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşerkkürler hocam. İlk olarak argümanınızı çok açık belirmişsiniz: “İslamın insan ürünü olduğuna inanmıyorum” demişsiniz, fakat bu argümanınıza mantıki, kualitatif veya kuantitatif bir delil sunmamışsınız. Research methods dersi almış birisi olarak böyle desteksiz bir argümanı hangi bilimsel dergiye gönderseniz kabul edilir?. “If a theory is falsifiable, then it is scientific (Popper)”. Bilimsel konuşacaksanız, islamın insan ürünü olduğunu inanmıyorum cümlesi bilimsellikle çatışır. “Ben bilimsel konuşmuyorum” diyerek başlarsanız yazınıza, o zaman dedikleriniz daha tutarlı olur. İslamın herkes tarafından farklı yorumlanabileceği argümanınız da şu açıdan sakat ki muğlak kuralların olduğu bir toplum öneriyorsunuz. Bu toplumda kaos hiç bitmez. Zaten ana sorun islamın yorumundaki aşırı varyasyondan kaynaklanıyor. İslamın insan ürünü olduğunu kabul etmeden ayakları yere basan beraberce barış içinde yaşamaya yönelik toplumsal kuralları yaratmak mümkün değil. İslamın sömürü aracı olarak kullanılmasının önlenmesi de mümkün değil. Erdoğanın ve Gülenin yeni versiyonlarını üretir bu sistem ve bu kısır döngüden hiç çıkamaz toplum. Hazan hanım gibi duygusal olarak sömürülmeye açık insanları da arkasına alıp bir bilinmeze sürükleyecek çok sakat bir sistem bu. Hatta laiklik bile çare değil çünkü islamda ASLINDA farklı düşünceye saygı yok. İslama göre Barbaros Şansal da Acun Karadağ da birer sapkın ve kafir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen Popper'ı anlamamışsın canım. Falsifiable yanlışlığı ispatlanabilir olmalı demek. Yani statement şudur "İslam insan ürünü değildir".

      Şimdi senin ispatlaman gerekiyor bu statementın yanlışlığını. Sen de diyebilirsin ki "İslam insan ürünüdür" ve hadi yanlışlayın bu statemnetımı. Eğer ben de bunu yanlışlayamıyorsam İslam'ın insan ürünü olup olmadığı yanlışlanabilir bir statement değildir.

      Anladın mı?

      Sil
    2. Ben bu site için beklentilerimi çok yüksek tutmuşum anlaşılan, buradaki bilimsel bakış açısı, isa'nın yazdıkları ve bu iki tipin anladığı gibi ise burası bildiğin çöplük.
      Yine diyorum, tekrar diyeceğim; bütün fetullahçıların, lisans diploması yönünden yeterlilik sınavlarına tabi tutulması gerekiyor. Yüksek lisans tezleri, doktora tezleri, yayınları, yayınların dergileri vs. kura usulü ile belirlenecek profesyonel bağımsız bir heyet tarafından incelenmesi gerekiyor. Altın nesil diye diye sahte mezunları millete yutturmuşlar anlaşılan. Fetullahçılığın örgüt dayanışması, MİT'e sızan adam akademiye hayli hayli sızmış.

      Sil
    3. Bir hikayem var çocuklar toplanın.
      Günlerden birgün, "İnak"ı yanlışlamaya çalışan öküz aleyhisselam ile yapmaya çalıştığı şey çok mantıklıymış gibi ona sözde akıl öğreten sığır aleyhisselam karşılaşmış, ..........

      Sil
    4. Seviye bu işte yapacak bir şey yok. Popperı duymuş ama Wikipedia'dan dahi okumamışlarla, karşısındakine öküz ve sığır demekten daha fazla düşünce üretemeyenler. Kendi adıma ben Türkiye'den umudu kestim zaten. Türkiye'nin ne ateistinden bir iş çıkar ne dindarından. Seviye hepsinde aynı.

      Sil
    5. Popper'ı mezarında ters döndürdünüz, yaşıyor olsa idi şu an senin tarafından bilinmek adamın en büyük ızdırabı olurdu.
      "İnak"ı yanlışlamaya çalışan canlıya sığır demiyeceğiz de ne diyeceğiz, insan mı diyeceğiz, yok daha neler bir de bilim adamı diyelim tam olsun. :-)))))))))))) Beynini kuşa taksak kuş ters uçar.:)))))

      Sil
    6. Bence kendi seviyenin sen de farkındasın. İnsanların kendi sözlerinin en başta kendileriyle ilgili veri sunduğunu fark edemiyor olmaları trajik geliyor bana her zaman.

      Aslında bu seviyede insanlar her yerde var. Türkiye'nin trajedisi okumuş yazmışların seviyesi bu. Başka hiç bir yerde ateist olsun dindar olsun, Popper ile sığır, öküz gibi kelimeleri aynı cümlelerde bir arada sarf eden insanlarla karşılaşmadım. Kendi başına incelemeye değer bir konu gerçekten.

      Sil
    7. Dinleyin çöl develeri, sizin bile anlayacağınız en basit şekilde anlatayım; ontoloji, epistemoloji, skolastik felsefe vs. bilmeden, araştırmadan direkt bilim felsefesine girerseniz böyle rezil olursunuz, popper'dan başka birşey bilmediğiniz için popper popper der durursunuz. Anonimliğin tadını çıkarın çöl develeri, rezilliğinizi kendi içinizde yaşayın, anonim olmasanız ben biliyordum yapacağımı da hadi neyse yine her zamanki gibi paçayı kurtardınız, kripto artıkları.

      Sil
    8. Toplanın çöl develeri size kıyak çekeceğim, babanızın oğlu yapmaz yaptığımı kıymetimi bilin, size hastalığınızın kaynağını anlatacağım (anlayabileceğinize bile ihtimal vermiyorum ama olsun tarihe not düşmüş oluruz.), bir nevi amme hizmeti, kader sizlere vurmuş bir de ben vurmayayım, hayr hasenat olsun.
      Hayatınız boyunca; “cemaatler, tarikatler ezcümle ‘çevre’ tarafından öğretilen”!!! inak kavramından başka, idea’ya yakın düşünsel anlamda hiçbir şekilde beyninizi kullanmadığınız için, beyninizin nöronları kognitif anlamda, dünyayı yanlış algılayacak bir şekilde gelişti.
      Kognitif süreçlerden bihaber yaşamaya devam ederseniz, sittin sene de o taşıdığınız beyini doğru bir şekilde kullanamazsınız, argumentum ad verecundiam alanına girdiğini bile anlamadan sözde otoriteye referansla felsefe yapmaya çalışırsınız, rezilliğinizi bile farketmezsiniz.
      Kognitif olarak; dünyayı, “ ’çevre’ tarafından size öğretilen”!!! inak üzerinden algıladığınız, bütün evreninizi de farketmeden bunun üzerine kurduğunuz için, üniversite de bile sözde popper, özde prophet ararsınız.
      Bu beyin ile ne dindar ne de ateist olamazsınız, ancak bir şeyler olduğunuzu zannedersiniz.
      Ayrıca bir önermenin kıymeti doğruluk değerinden gelir, logical fallacy sayılacak şekilde referanslarından değil, öğrenin bunları çöl develeri, madem yaşamakta kararlısınız bari ot gibi yaşamayın.

      Sil
    9. sen ilk önce üslübu adabı öğren, ne bok olursan ol sana hiçbirşey karşındakilere hakaret etme hakkı vermez. buna rağmen hakaret edersen en ağır lafları duymayı haketmiş olursun. senin anlayacağın dilden konuşmayı herkes bilir.

      Bu dünyada herkes serbest isteyen ineğe tapar isteyen eşeğe. iteyen inanır isteyen inanmaz.

      sen kendi doğrularını al bir yerine sok. başka bir halta yaramaz çünkü. Ordan çıktı oraya girsin.

      Sil
    10. Öküz, çöl develeri vs geyikler yapan arkadaş. Sen ne iğrenç bir insan evladısın böyle. Ateistlerin ışidçılarındansın anlaşılan. Annene babana yazık, sana bakınca burukluk yaşıyor olsalar gerek.

      Sil
  14. "herkes kendi islam tanımını kendi yapmalı"

    Evet. Mesela, toplumsal hayatta uc temel prensip var uretim, ulasim ve iletisim (production, transportation and communication). Her zamana ve asra gore bunlar farkli bicim ve sekil alacak, ama temel prensipler degismeyecek. Uretim el tezgahta olur, fabrikada olur, robot fabrikada olur. Ulasim atla olur, arabayla olur, ucakla olur, roketle olur. Iletisim guvercinle olur, kagitla olur, internetle olur. Sekiller ve kaliplar degisir, ama temel prensipler degismez.

    Bunun gibi, islamin temel prensipleri var, ve zamana gore degisen kaliplar ve sekiller var. Sekilcilige takilip kalmamak lazim. Kaliplar ve sekiller mukaddes degildir, degisebilir ve degisecektir.

    Onumuzdeki haftalarda ve aylarda bu konularda birkac yazi serisini yazmayi planliyorum. Bu yazi gibi cok yorum almayacak gibi cunku turkce degil, ingilizce olacak. Ama yorumlarin coklugu ve uzunlugu, ve duygusalliklari bu konunun sicak ve ihmal edilmez oldugunu gosyeriyor. :)

    YanıtlaSil