Bu yazıyı okurken kendinizi bir kadın yerine koymaya çalışarak okuyunuz!
Türk toplumunda kadınlar, kendilerine biçilen rolleri yaşamak üzere doğarlar. Özellikle kırsal kesimde önlerinde örnek olabilecek, onlara yol gösterecek insan sayısı azdır. Okumuş kadına iyi gözle bakılmaz. Hala daha “kızlarınızı medreselere yollayın, kız çocukları okumaz” fetvaları veren “din alimleri” var.
Kadın doğar, okula başlar, ilkokulu en fazla liseyi bitirir. Tarlada-evde çalışsın diye okula gönderilmeyen kız çocukları hala mevcut. Sonrası bellidir, evlenecek ve eşinin ailesi ile yaşayacaktır. Kaçarak evlenen kızlar da hala mevcut. Bunlar geride filan kalmadı. Kadınlar okuduklarını meslek sahini olduklarını hayal bile edemiyor. Eğitim sisteminin de payı elbette çok büyük. Tek ideali çevredeki en iyi aileye gelin gitmek. Kadın programlarında anlatılan şeyler gerçek maalesef.
Bir süre sonra daha kendini tanıyamadan evlenen ve çocuk sahibi olan kadın, etraftaki baskıdan bunalır. Özellikle şehir-köy farketmez aile büyüklerinin baskısından bunalan kadın konuşarak rahatlamak ister. Ama o da ne? Dedikodu yapmak günahtır! Bana şöyle davrandılar, şunu demeleri zoruma gitti, evladıma şöyle dediler gibi şeyler konuşmak insan eti yemeye denktir. Yaşadıklarını paylaşamayan, sıkıntılarını dillendiremeyen kadınlar depresifleşir. Türkiye’de depresyon ilaçları kullanımının yaygınlığı her kesimce malumdur.
Eskiden büyüklerin yanında çocuk sevmek ayıp karşılanırdı. Bu bir kültür haline gelmiştir. Geçenlerde denk geldiğim bir yazıda buna şöyle bir kılıf bulmuşlar: savaşta babasını kaybeden çocuklar baba şefkatini görüp kıskanmasın diye insanlar çocuklarını sevmemiş. Her çocuğu sevmek yerine kendi çocuğunu bile sevmemek nasıl bir mantık ürünüdür? Oysa Hz. Muhammed’in torunlarını boynuna alarak sevdiği, çocukları, onların göz hizasına inerek muhatap aldığı bilinmektedir.
Takvadan başka üstünlük yoktur ayetine karşılık, insanlar köy muhtarından tutun makam mevki sahibi herkesin önünde el pençe durmaktadır. Bu da yine bir kültürün dini kaynaklı olduğu sanrılarından biridir. Takva ile makam mevki arasında yanlış tercihler yapılıyor. Devletin kutsallığı zaten yıllardır sorgulanıyor. Ama takva da yanlış bir düstur. Bu zaviyeden bakınca, din alimine de haketmediği saygı duyuluyor. Dedikleri hemen kabul görüyor. Sorgulanmıyor. Bireyselliğin eksikliğini burda da fark ediyoruz.
İster kırsal ister şehir farketmez, kadın tarlada işte ofiste farketmeksizin çalışmaktadır. Yetmezmiş gibi çocuk bakımı ve ev işleri de kadına yıkılmaktadır. Çekirdek aileye geçiş kadının yükünü azaltmadı. Çalışan kadına da eşi ev işlerinde yardımcı olmuyor. Oysa sofraya bir salata yapıp koymak hem çocuklara örnek, hem sünnet, hem kadının kalbini fethetmede bir adım. Oysa islamda peygamberimizin eşlerine ev işlerinde yardımından kimse bahsetmez. Çünkü erkeklerin işine gelmez. Kendi söküğünü diken bir peygamberin, eşini döven ümmeti... Din erkeklerin tekeline öylesine alınmıştır ki, kadın hakları ile ilgili kısım görmezden gelinmektedir. Dünya nimetlerinden yararlanma lütfu sadece erkeklere mahsus hale gelmiştir. Erkekler tatilde denize girer, muhafazakar kadın evde oturur. Erkekler dışarda şortla dolaşır, muhafazakar kadın sarınıp bürünür. Erkekler iş icabı diğer kadınlarla konuşur, toplantı yapar, muhatap olur ama muhafazakar kadın erkeklerle konuşamaz hatta çarşı pazara eşi olmadan çıkamayan kadınlar vardır. Bu kadınların da sesi duyulmalıdır. Burdakileri okuyup en azından ben bu kadarını yapmıyorum deyip kendinizi haklı çıkarmaya çalışmayın beyler!
Yaptığım bir araştırmada köyde bir teyzenin şu cümlesi çok haklı gelmişti: “bizim zamanımızda gelinlerin namaz kılması istenmezdi. Çocuk emzirmesi, çocuğuyla ilgilenmesi hatta çocuğunu sevmesi bile istenmezdi. Eğer gelin bu “boş” işlerle ilgilenirse tarladaki, mutfaktaki iş kalacak. Şimdi de herkes namazlı niyazlı kız bulma derdine düşmüş. Bizi, kızlar okumaz diye camiye bile yollamadılar. Biz kız çocuklarımız okusun diye uğraşıyoruz, şimdi de onlar gezme tozma süsü püs peşinde.”
Kadınların bu konulardaki en büyük hatası, erkek çocukları kadar kız çocuklarını savunmaması. Erkek çocuk gezer tozar, elinin kiridir, aslan oğlumlarla büyür. Kız çocuklar kır dizini otur, sen kızsın ortalıkla görünmelerle... Zannedersiniz namus sadece kadınlara farzdır.
Kadınların kölelik ve cariyelik ile ilgili meselelerinden bahseden yazı ve konuşmalar özellikle dikkatimi çekiyor. Kadın cariyelerle nikah kıyılmasına gerek yoktur hükmü özellikle dikkate değer. Benim erkeklere sormak istediğim bir soru var bununla ilgili. Bir savaş olsa ve eşiniz ganimet olarak başka bir adama cariye olarak verilse, ne hissedersiniz? Sonuçta hüküm bu şekilde verilmiş ve şeriat olarak söz söyleme hakkınız yok. 15 temmuzda eşlerinizi cariye yapmayı kendinde hak görenler gücünü burdan alıyor işte.
Kadının tesettürü, miras hakkı, özel halleri, giyimi kuşamı vs hepsi erkeklerin konuştuğu ve kadını ortalık meselesi yapan mevzular. Kadın olmadan, bu konuda empati yapmadan karar verme gücünü nerden alıyor erkekler? Kadının her halinin üzerinden beyanda bulunma hakkını nerden alıyorsunuz?
Kadın-erkek yoktur, birey vardır!
Okuduğunuz için teşekkürler.
Sosyolog M.Z.
Kadın doğar, okula başlar, ilkokulu en fazla liseyi bitirir. Tarlada-evde çalışsın diye okula gönderilmeyen kız çocukları hala mevcut. Sonrası bellidir, evlenecek ve eşinin ailesi ile yaşayacaktır. Kaçarak evlenen kızlar da hala mevcut. Bunlar geride filan kalmadı. Kadınlar okuduklarını meslek sahini olduklarını hayal bile edemiyor. Eğitim sisteminin de payı elbette çok büyük. Tek ideali çevredeki en iyi aileye gelin gitmek. Kadın programlarında anlatılan şeyler gerçek maalesef.
Bir süre sonra daha kendini tanıyamadan evlenen ve çocuk sahibi olan kadın, etraftaki baskıdan bunalır. Özellikle şehir-köy farketmez aile büyüklerinin baskısından bunalan kadın konuşarak rahatlamak ister. Ama o da ne? Dedikodu yapmak günahtır! Bana şöyle davrandılar, şunu demeleri zoruma gitti, evladıma şöyle dediler gibi şeyler konuşmak insan eti yemeye denktir. Yaşadıklarını paylaşamayan, sıkıntılarını dillendiremeyen kadınlar depresifleşir. Türkiye’de depresyon ilaçları kullanımının yaygınlığı her kesimce malumdur.
Eskiden büyüklerin yanında çocuk sevmek ayıp karşılanırdı. Bu bir kültür haline gelmiştir. Geçenlerde denk geldiğim bir yazıda buna şöyle bir kılıf bulmuşlar: savaşta babasını kaybeden çocuklar baba şefkatini görüp kıskanmasın diye insanlar çocuklarını sevmemiş. Her çocuğu sevmek yerine kendi çocuğunu bile sevmemek nasıl bir mantık ürünüdür? Oysa Hz. Muhammed’in torunlarını boynuna alarak sevdiği, çocukları, onların göz hizasına inerek muhatap aldığı bilinmektedir.
Takvadan başka üstünlük yoktur ayetine karşılık, insanlar köy muhtarından tutun makam mevki sahibi herkesin önünde el pençe durmaktadır. Bu da yine bir kültürün dini kaynaklı olduğu sanrılarından biridir. Takva ile makam mevki arasında yanlış tercihler yapılıyor. Devletin kutsallığı zaten yıllardır sorgulanıyor. Ama takva da yanlış bir düstur. Bu zaviyeden bakınca, din alimine de haketmediği saygı duyuluyor. Dedikleri hemen kabul görüyor. Sorgulanmıyor. Bireyselliğin eksikliğini burda da fark ediyoruz.
İster kırsal ister şehir farketmez, kadın tarlada işte ofiste farketmeksizin çalışmaktadır. Yetmezmiş gibi çocuk bakımı ve ev işleri de kadına yıkılmaktadır. Çekirdek aileye geçiş kadının yükünü azaltmadı. Çalışan kadına da eşi ev işlerinde yardımcı olmuyor. Oysa sofraya bir salata yapıp koymak hem çocuklara örnek, hem sünnet, hem kadının kalbini fethetmede bir adım. Oysa islamda peygamberimizin eşlerine ev işlerinde yardımından kimse bahsetmez. Çünkü erkeklerin işine gelmez. Kendi söküğünü diken bir peygamberin, eşini döven ümmeti... Din erkeklerin tekeline öylesine alınmıştır ki, kadın hakları ile ilgili kısım görmezden gelinmektedir. Dünya nimetlerinden yararlanma lütfu sadece erkeklere mahsus hale gelmiştir. Erkekler tatilde denize girer, muhafazakar kadın evde oturur. Erkekler dışarda şortla dolaşır, muhafazakar kadın sarınıp bürünür. Erkekler iş icabı diğer kadınlarla konuşur, toplantı yapar, muhatap olur ama muhafazakar kadın erkeklerle konuşamaz hatta çarşı pazara eşi olmadan çıkamayan kadınlar vardır. Bu kadınların da sesi duyulmalıdır. Burdakileri okuyup en azından ben bu kadarını yapmıyorum deyip kendinizi haklı çıkarmaya çalışmayın beyler!
Yaptığım bir araştırmada köyde bir teyzenin şu cümlesi çok haklı gelmişti: “bizim zamanımızda gelinlerin namaz kılması istenmezdi. Çocuk emzirmesi, çocuğuyla ilgilenmesi hatta çocuğunu sevmesi bile istenmezdi. Eğer gelin bu “boş” işlerle ilgilenirse tarladaki, mutfaktaki iş kalacak. Şimdi de herkes namazlı niyazlı kız bulma derdine düşmüş. Bizi, kızlar okumaz diye camiye bile yollamadılar. Biz kız çocuklarımız okusun diye uğraşıyoruz, şimdi de onlar gezme tozma süsü püs peşinde.”
Kadınların bu konulardaki en büyük hatası, erkek çocukları kadar kız çocuklarını savunmaması. Erkek çocuk gezer tozar, elinin kiridir, aslan oğlumlarla büyür. Kız çocuklar kır dizini otur, sen kızsın ortalıkla görünmelerle... Zannedersiniz namus sadece kadınlara farzdır.
Kadınların kölelik ve cariyelik ile ilgili meselelerinden bahseden yazı ve konuşmalar özellikle dikkatimi çekiyor. Kadın cariyelerle nikah kıyılmasına gerek yoktur hükmü özellikle dikkate değer. Benim erkeklere sormak istediğim bir soru var bununla ilgili. Bir savaş olsa ve eşiniz ganimet olarak başka bir adama cariye olarak verilse, ne hissedersiniz? Sonuçta hüküm bu şekilde verilmiş ve şeriat olarak söz söyleme hakkınız yok. 15 temmuzda eşlerinizi cariye yapmayı kendinde hak görenler gücünü burdan alıyor işte.
Kadının tesettürü, miras hakkı, özel halleri, giyimi kuşamı vs hepsi erkeklerin konuştuğu ve kadını ortalık meselesi yapan mevzular. Kadın olmadan, bu konuda empati yapmadan karar verme gücünü nerden alıyor erkekler? Kadının her halinin üzerinden beyanda bulunma hakkını nerden alıyorsunuz?
Kadın-erkek yoktur, birey vardır!
Okuduğunuz için teşekkürler.
Sosyolog M.Z.
53 Yorumlar
Kadının statüsü, toplumun alışkanlıkları ve hakim gücün isteği ile şekillenir.
YanıtlaSilDin aslında yorum ve gelenektir.
Akla vicdana ve insafa uymayan hiçbir şey Allahın kanununa da uymaz.
Kutsal denen ve gökten indiği sanılan kitaplarda ne yazarsa yazsın,
Allah adına konuştuğunu sanan sakallılar ne derse desin.
Kadınları ezen arap geleneği bir dinin referanslarıyla bu işin içinden çıkılmaz.
Sen kadına iyi davranın diyen ''eşine yardım eden peygamber'' dersin, başkası aynı peygamberin aynı kaynakta yazan ''kocasının tüm vücudu irin olsa da yalasa yine hakkını ödeyemez'' sözünü söyler.
'' ..serkeşliklerinden korkarsanız ... dövün'' hükmü o kitapta durdukça bu tip din referanslı yazılar buharlaşır gider.
fetöcülükten ateistliğe dikey düşüş yapmış biri isen (ki zannederim öylesin) diğer bir başlıktaki yorumumu doğruluyorsun. sen zaten dinin aslı ile hiç ilgilenmemişsin, hep sana vaat edilen kısmına bakmışsın. o vaat fos çıktığında da aslına dönmüşsün. önce Allah'a olan kızgınlığınla başla, O'nun ne fetöye ne sana birşey vaat etmemiş olduğunu, bunun bir kuru vehim olduğunu kabullen. Allah'la olan problemini çöz. Ondan sonra O'nun dinini de anlarsın.
SilCevap vermek yerine niye asagiliyorsun ki? Ateist olarak belki gercegi bulmus. Fetoculugun yalan yanlis oldugunu farketmek ona sorgulamayi ogretmis belli ki, ve sonunda Islam'in da yalan yanlis oldugu sonucuna varmis. Dikey dusus ne demek? Nedir bu dinci kibri.
SilDusunen sorgulayan ve cesur olan herkes zaten eninde dinlerden kurtulacaktir. Hic kimse cocukken beyni yikanmadigi muddetce oyle kolay kolay islam gibi kendinden celiskili bir inanc sistemine inanmaz. Zaten inanmak nedir? Bilmedigine bilmiyorum demek yerine "ben boyle kabul ediyorum" demek, desteksiz dellilsiz olani mutlak dogru diye kabul etmek sacmaligi degil midir?
Ortadoğu'da Hristitanlar da namus cinayeti diye kızlarını öldürüyor. Rusya'da da kadının durumu Türkiye'den farklı değil. Atatürk karısına nasıl davranmış, feminist derneklerini nasıl kapatmış bunlara da bir bakın.
SilA desek ama dininiz böyle diye başlıyorsunuz. Sizin derdiniz kadınları çocukları savunmak değil sadece dinle olan kavganıza malzeme bulmak. Gerisi umurunuzda değil.
Yukarıdaki ikinci cevabı yazan arkadaş. Madem aklımızla buluyoruz herşeyi ve inançlarımız olmamalı. O halde anlat da bilelim sen niçin kadınların erkeklerle eşit olması gerektiğini düşünüyorsun? Mesela doğada var mı böyle bir şey. Şempanze alfaları da harem kurup tüm dişileri kendine cariye yapmıyor mu? Niçin doğada olana değil de toplumun dayattığına inanıyorsun?
SilKadınları ezen Arap geleneği denince dayanamadım. Bu linkte bir seyyahın İslam öncesi Türklerle ilgili gözlemleri var:
SilEski Türklerin kadınları mal olarak gördüğü deve ve at karşılığı alıp sattığını anlıyoruz. Ayrıca bununla uyumlu olarak babası öldüğü zaman babasının karısı en büyük oğluna miras kalıyor ve annesi değilse en büyük oğlu evleniyormuş onunla. Kadınlara çok saygılı Türk geleneği bunlar da. Masallara inanmak mı demişti birileri?
http://s155239215.onlinehome.us/turkic/10_History/IbnFadlanEn.htm#Oguses
Bunlar da yeni Müslüman olmuş Türkler. Müslüman ve evli kadınları alıp dağa kaldıran. Kendilerine ayıptır günahtır diye karşı çıkıp kadınları ellerinden kurtaran hocaları öldüren eşkiyalar. Asil dedelerimiz, kadınlara özgürlük veren İslam öncesi Türkler filan mittir, masaldır. Eğer Müslümanlar Türklerden medeni olmasaydı kılıcın etkisi ancak geçisi olurdu. Nitekim Cengiz Han tüm eski dünyayı kılıçla ele geçirdi ama ele geçirdiği yerdekiler Şaman olmadı. Tam tersine Çin'e giden Moğollar Budist ve Çinli oldu. Müslüman ülkelere gidenlerse Müslüman olup asimile oldular hem de bir iki kuşak içerisinde. Aynı İngiltere'yi Fransa'yı eke geçiren Vikinglerin Hristiyan olup asimile olması gibi.
SilBırakın bu eski Türk masallarını artık.
Melik Hüseyin, Herat’a yakın bir sahrada yaşayan ve Tugay Tümûr idaresinde sayıları tahminen ellibini bulan Türklerden korkar, her sene onlara hediyeler göndererek arayı iyi yapmaya çalışırdı. Bu durum Râfızîleri yenmesinden önceydi. Lâkin Râfizîleri yenilgiye uğrattıktan sonra Türklere karşı da büyük bir galibiyet kazanmıştır.
Tugay Tümûr idaresindeki Türklerin âdeti daima Herat’a gidip gelmeleridir. Bazen orada şarap içer, sarhoş gezerler. Nizâmeddîn, onlardan kimi sarhoş görürse derhal "had cezası" uygulardı! Bu Türkler, son derece cesur ve atak kişilerdir. Hindistan şehirlerine anî baskınlar yaparak ahaliyi kılıçtan geçirir, çoğu kez kâfirler arasında Müslüman kadınları da alıp götürürler. Bu esirleri Horasan’a getirdikleri zaman Nizâmeddîn onları Türklerin ellerinden alarak salıverirdi. Hindistan’da Müslüman kadınlar kulaklarını delmez, kâfir kadınların âdeti ise kulaklarını delmeleridir. İşte iki cemaate ait kadınları birbirinden ayıran esaslı bir göstergedir bu.
Bir gün Türk reislerinden Tümûr Altay adında bir bey, Müslüman bir kadını esir ederek birlikte olmak için ona fazla asıldı. Kadın Müslüman olduğunu söyledi. Fakih Nizâmeddîn, kadını o beyin elinden aldı fakat Tümûr Altay çok sinirlenmişti; binlerce adamıyla Margîs merasına hücum ederek orada Heratlılara ait at ve davar sürülerini kaçırdı; halkın sağacağı veya bineceği bir tek hayvan bile bırakmadı! Türkler ellerindeki hayvanlarla çok sarp ve çıkılması zor bir dağa tırmandılar. Tümûr Altay tarafından kaçırılan hayvanların iadesi ve daha önceki anlaşmayı hatırlatma sadedinde sultan onlara bir elçi gönderdi. Ama ötekiler Nizâmeddîn kendilerine teslim edilmedikçe hayvanları vermeyeceklerini söylediler. Sultan bu teklifin kesinlikle kabul edilemez olduğunu belirtti. Şeyh Mevdûdî Çiştî’nin torunu olup Horasan diyarında herkesçe sayılan ve sevilen Şeyh Ebû Ahmed Çiştî,23 karşı taraf nezdinde sözü geçer bir adamdı. Hemen arkadaşları ve hizmetkârlarıyla yola düştü:
"Ben Fakih Nizâmeddîn’i alıp Türklere götüreyim! Böylece gönüllerini almış oluruz. Sonra geri getiririm!" dedi. Halk da onun düşüncesini uygun buldu. Nizâmeddîn de bu ittifakı görünce, Ebû Ahmed Çiştî ile Tümûr Altay idaresindeki Türklerin yanına gitti. Tümûr Altay, Nizâmeddîn’in yanına yaklaşarak:
"Kadınımı elimden alan sensin değil mi?" dedi ve birden topuzu adamın başına indirdi! Nizâmeddîn orada can verdi. Beyni darmadağın olmuş bir hâlde Ebû Ahmed’in önüne yuvarlandı. Ebû Ahmed apar topar şehre döndü. Türkler aldıkları at ve koyun sürülerini salıverdiler. Bir müddet sonra Fakih Nizâmeddîn’i öldüren Türk Herat’a geldiğinde Nizâmeddîn’in öğrencilerinden bir grupla karşılaştı. Onlar selâm verecekmiş gibi adamın yanına yaklaştılar; elbiselerinin altına gizledikleri hançerleri ansızın çıkarıp Türkü öldürdüler! Türkün yanında bulunan birkaç kişi derhal sıvıştı oradan...
Demisler:
SilYukarıdaki ikinci cevabı yazan arkadaş. Madem aklımızla buluyoruz herşeyi ve inançlarımız olmamalı. O halde anlat da bilelim sen niçin kadınların erkeklerle eşit olması gerektiğini düşünüyorsun? Mesela doğada var mı böyle bir şey. Şempanze alfaları da harem kurup tüm dişileri kendine cariye yapmıyor mu? Niçin doğada olana değil de toplumun dayattığına inanıyorsun?
------
Nerden cikardin benim esittir dedigimi? Esittir ya da degildir derken bile, ustelik, fikirlerim gokten gelen dogmalara inanc degildir, her zaman dogrulanabilir veya yanlislanabilir, guncellemeye acik, yeni deliller geldikce revize edilebilirdir. Inanc/dogma ile akilci cikarimlarin farki budur zaten. Ben oturup senle ya da bir baskasiyla kadin erkek neden esittir ya da degildir saatlerce tartisabilirim, ikna edici argumanlar geldikce fikirlerimi gozden gecirebilirim. Ama sen "Muhammed/Allah boyle dedi, nokta" demekten oteye gidemezsin.
Müslümanlar da pek ala görüşlerini değiştirebilir. İslam içerisinde farklı yorumlar yapabilecekleri gibi Müslüman olmamaya da karar verebilir. Sen kendi inançlarının ne kadar kölesiysen biz de o kadar kölesiyiz. Nitekim hiç bir yerde sana Allah böyle dedi demedim. Bir Müslümana diyebilirim ama sana niye diyeceğim zaten inanmıyorsun. Bu bakış açın bile dar bakışını gösteriyor.
SilBuyur anlat o halde müthiş akli çıkarımlarına göre niçin şempanzelerden çok farklı olduğumuzu.
"İslam içerisinde farklı yorumlar yapabilecekleri gibi": Allah mesajini acikca verememis. Herkes farkli anlayacaksa mesajin ne anlami kaldi?
SilBen bugun bir muhendis olarak bir urune yardimci dokumantasyon yaziyorsam, en ufak yanlis anlamaya imkan vermemek icin tereddutle yaziyorum ve surekli eksiklerini gidermeye calisarak guncelliyorum. Alin size kitap bu mutlak dogrudur anlayan anlasin diyip, sonra da bundan herkes gotunden farkli element uydurursa ben kendimi basarisiz kabul ederim, japon olsam utancimdan harakiri yaparim. Allah olunca ama kutsal metin olabiliyor, kendi icinde barindirdigi celiskilere, her okuyanin farkli anlamlar cikarabilidigine ve bu farkliliklarin cok ciddi sikintilar (katliamlara varan) yaratabildigine ragmen.
"Sen kendi inançlarının ne kadar kölesiysen biz de o kadar kölesiyiz": Hicbir inancin kolesi degilim, dedigim gibi al kanitini gel her konuda esnegimdir, ovunecek tek ozelligim varsa da bu yeni bilgilere olan acikligimdir (open mindedness).
"Müslümanlar da pek ala görüşlerini değiştirebilir. İslam içerisinde farklı yorumlar yapabilecekleri gibi Müslüman olmamaya da karar verebilir": O zaman musluman olmuyor zaten. Oldurulmesi konusunu gectim, semantik olarak da mumkun degil bu. Muslumanligi inkar eden musluman olmaz, ex-musluman olur (ben mesela).
"Buyur anlat o halde müthiş akli çıkarımlarına göre niçin şempanzelerden çok farklı olduğumuzu.": Sana farkliyiz mi dedim? Degiliz de demedim. Bu konu uzerine bir dusuncem oldugunu bile soylemedim. Alimim filozofum, her soruya cevap veririm vb tarzi bir iddiada da bulunmadim.
Umidim, bu sitedeki guzel insanlarin o son cesur adimi da atip inanc prangalarindan kurtulmasi. Nasil "ben 25 yildir hayali bir kahramanmisim, hizmet yalanmis" aci gercegini sindirmek ne kadar zor olsa da gerekli ve faydaliysa; "ben Islam cografyasinda dogdugum icin ustunum, cennetligim, odullendirelecegim" (bir nevi secilmis insanlik) kibrinden ve onun getirdigi sahte huzurdan da kurtulmak lazimdir bence. Belki de degildir, hani 50-60 yasina gelmis olanlariniz icin. Kirmizi hapi yutup son tutunacak dalinizdan da olmak belki iyi degildir, ama genclerin ikinci fanus olan islam sacmaligini da kirip ozgur bir hayata baslamasi faideli olabilir.
Hayat bilgisayar programı değil. Her an her zaman yorumlar yapıyoruz. Dindar da olsan ateist de olsan sürekli olarak benimsediğin ilkelerine göre bu doğru mu değil mi bunu kontrol ediyorsun (belki psikopat vs. olanlar hariç her insanın değerleri vardır ve bunlar ispatlanmaz inanılır, ateist de inanır kendi değerlerine). Zaman içerisinde bu değerleri yorumlama biçimin de değişebilir karşılaştığın tecrübeler ışığında.
SilBu arada ben muhasebeyle uğraşıyorum ve akşama kadar yorum yapıyoruz şöyle yaparsak bu UFRS'ye uyar mı? GAAP'e uyar mı? Vergi kanuna uyar mı vs. diye. Bizim yorum yetmiyor sonra YMM'ye soruyoruz ki kendisi onlarca yıl vergi müfettişi olarak çalışmış bir adam, o da emin olamayınca maliyeye sorabiliyorsun onlar bu soruları toplayıp yorumlar yayınlıyorlar ara ara vs.
Yani bir şeye yorum gerektirdiği için inanmamak nasıl bir rasyonalitedir? Ne olsaydı inanırdın? Her insana özel hayatının şu saniyesinde şöyle davran diye app mi yazıp yollayacaktı Allah? Özünde mesaj açık, iyi insan olun kötü insan olmayın diyor. Bunun ne demek olduğuna dair örnekler de var. Gerisi senin anlayışına kalmış. Benim aklıma yatmıyor diyorsan inanmazsın. Ama yorum gerektiriyor o yüzden inanmıyorum demek de saçma oluyor. UFRS yorum gerektiriyor o yüzden ben kendim kafaya göre takılıyorum raporlama yaparken.
Farklıyız değiliz demedin ama yukarıda itiraz edenlere itiraz ediyorsunuz. Yani kaçak güreşmek oluyor bu. Buraya gelip onun bunun dinine çak sonra ee sen anlat deyince benim iddiam yok. İddian yoksa kendi köşende seçtiğin yolda yaşa. Gelip burada insanlara laf atıyorsan da çık açıkça anlat kendi düşünceni. Gerçek şudur ki insanlar şempanzeden özünde farklı yaratıklar değil ama bir takım değerleri var hepsinin. Bu değerleri dine dayandıranlar en azından keni içerisinde tutarlı bir pozisyondalar, inanmayabilirsin seçtikleri yola ama bir tanrı olmadığını ve bir mesaj vermediğini ispatlayamazsın. Ateistlerse kendi içerisinde tutarsızlar bana göre zira bu değerleri akılla mantıkla bulduklarını iddia ediyorlar ama gerçek bu değil. Diğer adam ne kadar toplumdan çevresinden öğrendiyse dinini, ateist olan da o kadar toplumdan çevresinden öğreniyor bu değerleri. Ama sürekli iki çeşit insan varmış gibi konuşuyorlar. Dindarlar ve dinsizler. Böyle bir şey olmadığını asıl sizin savunmanız gerekirken niyeyse buna en çok inananlar ateistler. Niçin? Çünkü onlarda da bir seçilmişlik psikolojisi var. Biz aklımızla buluyoruz siz inanıyorsunuz. Bir arkadaşım vardı cemaatçilerle takılırdı dindar oldu, sonra üniversitede ateistlerle takılıyordu ateist oldu. Ama birincisinde aklıyla İslamı bulduğunu düşünüyordu ikincisindeyse aklıyla ateist olduğunu düşünüyordu. Yazdıklarınıza bakınca şunu söyleyebilirim ben insan olduğumun sizden çok daha fazla farkındayım.
Ben diyorum takim tutmuyorum, sen tutturmussun "Hangi takimi tutuyorsun?"
SilSenin dedigin ile, Fetoyu elestiren, iddia ettikleri gibi hak yol olmadigini soyleyen birine, "O zaman sen hangi tarikata baglisin?" demek arasinda fark yok. Herkes illa bir tarikata bagli olmak zorunda mi? Bir dine inanmak zorunda da degil.
Ayrica, birseyin yanlis oldugunu anlayabilmek icin, dogrusunun ne oldugunu bilmek sart degildir. Bu basit mantiksal hataya dusmeyelim lutfen.
Eğer söylediğin gibi hiç bir değerin olmasaydı benimle burada tartışıyor olmazdın. Benim veya buradaki insanların, veya dünyadaki diğer insanların ne yaptığı seni geriyor olmazdı. Ama görüldüğü üzere geriyor bir şeyler seni. Gelip gelip ona buna laf sokuyorsun. Yanlış yolda olduklarını anlatmaya çalışıyorsun. İnsanların faunusu kırıp özgür bir hayata başlamalarını temenni ediyorsun. Bunların hepsi fazlaca değer yüklü ifadeler. Eğer bir faunus varsa tüm insanlar onun içerisinde. Senin söylediğin bu ifadelerin doğru yolu bulup hidayete erersin diyen bir dindarın söylediklerinden zerrece farkı yok.
SilAma sen bunları söyleyip daha sonra aslında hiç bir şeye inanmadığını filan iddia ediyorsun. Tamam da kardeşim eğer hiç bir şeye inanmıyorsan benim yolumun kötü olduğunu neye göre söylüyorsun? Mesela başlıyoruz konuşmaya diyorsunuz ki Kur'an kadınları dövün diyor bak ne kötü bir din. O halde anlat bana senin durduğun yerden kadınları dövmek niye kötü diyorum, benim bir iddiam yok diyorsunuz. Sonra kölelik kötü İslam'da kölelik var diyorsunuz. Kölelik niye kötü anlatın bana diyorum, benim bir iddiam yok diyorsunuz. Tamam da bana bunlara dayanarak İslam kötü veya yanlış diyordunuz. Eğer hiç bir şeye inanmıyorsanız neye göre kötü veya yanlış diyorsunuz? Demek ki bir şeyleri doğru veya yanlış olarak kabul ediyorsun. Ya bu kabullerinizi savunun veya bizimle uğraşmayı bırakıp hayatınızı yaşamaya bakın. Benim ateistlerle sorunum bu işte. Pek çoğu insanları geçtim kendilerini dahi tanımıyor benim gördüğüm.
Sen benimle degil, kafanda yarattigin bir hayali karakterle tartusiyorsun. Soylemedigim seyleri soylemisim gibi karsina koyup oyle degil boyle diyorsun (straw man). Soylediklerimi de dinlemeden cevap vermek bile istemiyorsun.
SilYukarda soyledim, nasil tum tarikatleri reddedebilirsek tum dinleri de reddedebiliriz dedim.
Islam dinini kafamdaki degerlerle celisiyor diye reddettim demedim. Kendi icinde binbir totoloji barindiriyor, celisiyor, dogru olmasinin mumkunati yok diye dedim.
Insanlara teblig yapiyorsam kendi degerimi dayatmak icin de yapmiyorum. Hayatinin hicbir doneminde mutlak ozgur olmadigindan belki sana imkansiz geliyor ama , takim tutmamak gayet tabi mumkun. ornekle de acikladim, senin benim dinsizligime karsi soyledigin her seyi bir baskasi da fetoden kopanlar icin soyleyebilir. “Sen fetoyu begenmiyorsun ama demek ki sen de baska bir tarikata mensupsun” demekten farki nedir allasen?
“Fenerbahce icin kavga etmeye degmez” demek icin Galatasarayli olmak gerekmiyor.
Ben daha fazla yazmayacagim, ayni yerde donup dolaniyoruz.
Verdiğim örnekleri ben uydurmadım. Birisi hemen yukarıda yazıyor, diğeri burada yazılmış başka yazının konusu. Eğer bunlara katılmıyorsan sen neye katılıyorsan onu söyle onu tartışalım. Ama şöyle diyorsun habire ben bir şeye inanmıyorum ama İslam dini yanlış. Ben de bir şeye yanlış demen için bir referans noktan olması lazım diyorum. Sen hayır benim hiç bir referans noktam yok ama yanlış diyorsun. Ya bu kabulün kendisi bir inançtır senin için ve tartışacak bir şey yok demektir veya bu sonuca varmana neden olan inançlarını(bu iyidir, şu kötüdür, bu doğrudur, şu yanlıştır vs) tartışmamak için kaçak güreşiyorsun. İnançlarını tartışmak zorunda değilsin. Sadece sen öyle inandığın için öyle inanabilirsin. Ama gelip insanlara sizin inançlarınız yanlış dedikten sonra niye dediğimizde, işte öyle diyorsan sen de kendi dogmalarını dile getirmek dışında bir şey yapmamış olursun ve bir dindardan farkın yok demektir.
SilÇünkü seni şempanze denen hayvandan ayıran tek şey akıldır neye inanıp neye inanmayacagin akılla oluyor senin şempanze kadar aklın varsa başkaları ne yapsın
Silsiz de "Çalışan kadına da eşi ev işlerinde yardımcı olmuyor." derseniz...yani ev işleri kadının "asli" vazifesi, erkek lütfedip yardımcı olacak! Allah razı olsun.
YanıtlaSilKusura bakmayın da bu kafayla mümkün değil.
Sizin kafa da güzelmiş hanımefendi. Çocuğu da sırayla yapın olmuşken.
Silbeyefendi asıl 9 ay gebelik ve 1-1.5 yıl emzirme gibi bir şans erkekte olmadığı için, erkek kadar okuyup en az erkek kadar çalışıp en az erkeğin kazandığını kazanın kadının bir de ev işleri "asli vazifesi" olmamalı...ben etrafımdaki tüm erkeklerden fazla kazanıyorum ve az harcıyorum (çünkü evde yemek yapan, temizlik yapan genelde benim, daha 1 gün temizlikçi bile almadım), bunu da sorun etmem ama benim vazifem olup eşim anca "keyfi isterse yardım eder" konumda olursa işler değişir hem de gözümü bile kırpmam, o dakika değişir... ben pişireceksem o ben söylemeden, plan program bende olmasına gerek olmadan (çünkü her şeyi ben planlayıp ben düşünüp onu komuta gerek yapacaksa zaten onun zihni yükü başlı başına bir ağırlık) yıkar ben alırsam o ayıklar yok yetişemiyorsak gömlekleri ütücüye verir yemeği de dışarıdan söyler...bu işler böyle.
Silaynı parayı kazanıyorsak (ki dediğim gibi ben fazlasını kazanıyorum), aynı eğitime kültüre sahipsek (ki aslında benim daha yüksek eğitim derecem var) çocuğu ben doğurup beslenmesi, eğitimi öğretimi vs. ile ben ilgileniyorsam (ki sırf çocuk büyütmek daha rahat olsun diye ona göre iş düzenini baştan aşağı değiştiren de yine benim)...söyler misiniz erkeğin üstünlüğü nereden geliyor? niye ev işleri benim "asli vazifem" olup erkek "canı isterse, lütfedip" "yardım" eden taraf olsun? nereden bu ayrıcalık? nereden bu bolluk?
Kadının neden erkekten farklı oldugunu, neden maişet temini yükünü yüklenmemesi gerektiğini çok güzel anlatmışsınız.
SilAma diyeceksiniz ki ekonomik özgürlük vs. Evet tabii haneye bağlılık ve hizmet ve koca nazı çekmektense patron, müdür, amir, şef vs kaprisi çekmek veya azarı işitmek daha makul geliyordur. Sonuçta ekonomik olarak özgürsünüz!
Erkeklerin bile ekonomik özgürlüğü yokken kadınların nasıl olsun.
Silbeyefendi kendi işimin patronuyum, eşimin de nazını annesi bile benim kadar çekmemiş, kendi öyle söylüyor...orası başka da sizce patron olmasam, işveren olmasam eşimden daha fazla kazanıyor olur muydum? (kolay kolay olmazdım, etrafımda eşinden ve erkeklerin genelinden fazla kazanan ancak uzman kadın doktor-tıp dışı erkek evlilikleri gibi örnekler var, bunun dışında genelde fazla kazanan arkadaşlarım patron olan, işletmesi olan insanlar). ne kadar "dar" olduğunuz her cümlenizden, her cevabınızdan ne kadar belli. ne yazık! bu dini sizin gibiler domine ediyor.
Silhayır mesela ekonomik özgürlük de değil ki ben yoksulluktan geldim az kazansam ona göre yaşarım mesele o değil... eşim çok zengin de olsa yine bir işle meşgul olurdum. sene olmuş 2020, dünyada her gün neredeyse bir önceki yılın toplamı kadar data üretiliyor artık. o datayı bilgiye, bilgiyi edinime, üretime; üretimi katma değerli hale dönüştürebilmek, takipte olmak, güncel olmak, dünya vatandaşı olmak, bu bilinçte çocuk yetiştirmek evde oturmakla ve kocaya portakal soymakla olmuyor.
Siz zamana yenilmişsiniz. Aileyi ve çocukları öncelemeyi geri kalmışlık, erkeklerle dişe diş yarışmayı gelişmişlik kabul etmişsiniz. O dar
Silkalıplardan çıkma dediğiniz şeyin toplumun felaketi oldugunu gördüğünüzde iş işten geçmiş olacak.
Kendi işinizi yapıyor olabilirsiniz ama aileyi öncelemiyorsanız yanlış yoldasınız. Ben daha çok kazanıyorum ev işlerinden kocam sorumlu olmalı noktasına gelmenize az kalmış.
Bir de şu var. Kendi işimi yapıyorum demişsiniz. İş talepkardır sizden çok şey ister, bekler. Aile ve çocuk büyütmek de aynı şekilde talepkardır. İşin beklentilerini karşılamak için aileden mi fedakarlık yapmalı, yoksa aile için işin beklentilerinden mi? İnsanı belirleyen tercihleridir.
SilSiz yine kafanızda "dar kalıplar" canlandıracaksınız. O bakımdan en azından kendimi bir parça ifade edeyim.
Fıtri olana dönmedikçe, zamanı kendimize öğretmen kabul edip kutsadıkça ne aile kalacak ne toplum. Toprak ayaklarımızın altından kayıp gidecek.
Cumhurbaşkanının bile tüm kadınları işgücüne yani kapitalist çarka dahil etmeyi teşvik ettiği bir zamanda bunu herhalde mecburen yaşayarak göreceğiz. Çürüme zaten başladı. Aileler artık kültürel genetiklerini çocuklarına aktaramıyorlar. Göz göre ellerimizden kayıp gidiyorlar.
The Handmaid's Tale dizisindeki adamlar gibi konuşmuşsunuz. Onlarda aile aile diyerek kadını eziyordu. Ezilmiş kadınlarda ezilmiş çocuklar yetiştiriyor ve toplum tam bir distopyaya dönüyordu. Ben tartıştığınız kişi değilim boş bir tartışma bunlar, kadın hakları insanlığın gelişmesiyle ortaya çıkmıştır tıpkı köleliğin kalkması gibi, bu gün kölelik niye iyi değil mi demiyorsak bu da böyledir demeyiz. Neden bunca sene beklendi derseniz, geçmiştekilerin akıllarının kıt olmasından dolayı değil, değişimi gerçekleştireceklerin güçsüz olmasından dolayı.
SilKölelik benzetmesi alakasız. Kuranda ve sünnette köleliğin değil köle azat etmenin faziletinden bahsedilir hep. O yüzden de kimde keşke kölelik geri gelse demez.
SilDiğer yandan İslam bu dünyada sağlam düzenler kurmuş bir dindir. Fantastik distopya değildir. Ben aileyi nasıl kurtarırızı anlatıyorum. Eskiye değil fıtrata dönelim diyorum. Eninde sonunda oraya dönmek zorunda kalınacak.
fıtrat diye bir şey var mı araştırsana bir hocam
Silayrıca islam aile ile ilgili ne hükümler getirmiş, uyduruk hadislere bakmadan bir baksana, islam'ın her meseleyi çözdüğünü mü düşünüyorsunuz. bunca bilim niye var çözdü de?
ailelerdeki en büyük sorun kadının dayak yemesi türkiye şartlarında, nasıl çözeceksin bu sorunu? sapık tarikat liderleri daha aile içi tecavüzü kabul etmiyor
Kardeş yorumlarım sana değil zaten benimle asgari müşterekte buluşanlara. Mesela sana göre fıtrat diye birşey yoksa hiç kendini yorma. İyi günler.
Silo teyze, "Biz kız çocuklarımız okusun diye uğraşıyoruz, şimdi de onlar gezme tozma süsü püs peşinde.” diyen, bu sosyolog olup yazıyı yazandan daha iyi çağı okumuş....
YanıtlaSilelbette hala baskı göre okutulmayan vs kız çocukları var ama sayıları daha az
esas sorun artık,
üniversiteyi daha iyi koca bulmak için okuyan kızlar
mezun olurken mezuniyet kınası yapan kızlar
çalışma gibi bir amacı zaten olmayan, mezun olur olmaz tercihen belediye/AKP müteahhiti bir kocaya kapak atmaya çalışan kızlar
sonra gelsin baby shower'lar gitsin cinsiyet partileri gelsin kakasını yaptı partileri
kirada ve dünya kadar düğün borcuyla yaşamasına rağmen, eş-dostu, okuldan arkadaşları, komşuları, "herkes" lohusa takımları alıyor, giyiyor, bebek süsleri yaptırıyor diye kredi çekip yaptırıyor 22-23 yaşında kızlarımız.
(zaten 25 inde evlenmeye evde kaldı gözüyle bakılıyor bu Sümeyyeler,Büşralar, Merveler, Hayrünnisalar tarikatında). O eskidendi kadın okusun, meslek sahibi olsun...70ler 80lerde doğanlar içindi 90 nesli bunu sorguladı..6 gün çalışacam 2-3 bin lira para alacam. süsüme yetmez, dedi ve vazgeçti. gerekirse kocası hile hurda yapsın. nasılsa bi başörtüsü bi umre fotosu hepsini örtüyor....
Hep Türk erkeğine sallama moda buğünlerde ama:
YanıtlaSilÇok iyi bir firmada çok güzel paralar kazanırken darbe oldu ve ben işimden oldum. Biri şikayet etmiş. Eşim çok üzüldü.Çocuğu özel okulu bitince yakındaki özelden bin kat iyi devlet okuluna verdik. Ben işten ayrıldıkdan sonra eşim 15 gün kalktı çocuğu okula gönderdi. Ondan sonra sen zaten uyanıyosun sen gönder ben uyuyayım. Peki dedim zaten bir darbe yedi.Özel sağlık sigortaları falan gitti.Kendime bakmadan eşim mağdur oldu deyip eyvallah dedim.Bunun üzerinden 3 yıl geçti. Gelirimiz yokken yiyecek giyeceğe kenardakileri harcayarak idare ettik. Allah' ı var ses etmedi. Sonra evden çalışacağım iyi bir iş buldum. 1 yıldır ben hem çalışıyor ,hem çocuğu hazırlayıp okula getirip götürüyorum ve eşim yine öğlene kadar uyuyor ve kalkmıyor. Sonra para akmaya başlayınca o babyshower falan varya hepsi yine önüme kondu. Arabamız SUV olsun,evi full tadilat yaptıralım havalarda uçuşuyor. Ve hiçbirşeydende mutlu olunmuyor. Mutluluklar saniyelik, mutsuzluklar saatler sürüyor.
Son 3 sene bunu yaşayana kadar hep türk kadınlarına üzlürdüm.Şimdi ise erkeklerin çokda haksız olmadığını üzülerek görüyorum.Türk halkı evrimini tamamlayamamış bir halk. Ne doğulu ne batılı.Doğu kafasındaki kadına batı konforu sunarsan benim gibi ezilir sonra devamlı çok sevdiğin kadını da kendini de sorgulamaya başlarsın.
Doğu kafasında olan kadına doğulu gibi yaklaş mutlu ol. Batı kafasındaki kadına da batılı gibi yaklaş mutlu ol.Erkeklere laf eden kadınlarımız ,batıdaki hakları sorgulayan kadınlarımız, sabahın 4 ünden kalkıp çalışan batı kadını kafasına gelince o hakkı istemeliler. Doğu da yaşa hem doğu tembelliği hem batı konforu iste yok öyle birşey. Erkek odamıza gidelim deyince başın ağrısın hep ama hep de elüstünde tutul yok öyle birşey. Vermeden almak istemeyi, bırak artık.
Sen batılı kafada yaklaş hayata/eşine, eşinden de o yaklaşımı bekle kendine.
Seninle tanışmak isterdim dert ortağım...
Silİslamdaki kuralları Allahın değişmez fıtri kanunları gibi görmek büyük hatadır. Yaşam şartları değiştikçe roller de değişir.
YanıtlaSilKuranın ve islamın kurallarını, yazdığı gibi literal almak yerine, maksadını ve amacını gözeterek yorumlamak daha doğrudur. Yani tarihsel olduğunu kabul etmek.
Bunu yaparsak ne Arapların eskiden normal olan adetlerini kutsar,
ne de bugün için ters gelen şeyler sebebiyle islamı suçlarız.
Kadın erkek ilişkileri dünyanın her yerinde, zamanın anlayışına, toplumun alışkanlıklarına, ekonomik şartlara ve çevreye göre değişir.
Kadının fiziksel zayıflığı, erkekler için cazibesi, doğum kontrolü olmadığı için sıkça gebe kalması ve çocuğa-eve bağlı olması gibi şartlar sebebiyle erkeklerin emir ve himayesinde yaşadılar. Bu da gayet normal bir durum.
Türklerde de, araplarda da, çinlilerde de, aslında nerdeyse tüm kültürlerde kadın edilgen olmuştur. Zaman zaman da ezilmişitir, tüm zayıflar ve fakirlerin ezilelbildiği gibi.
Kadın erkeğin Allah katında olduğu gibi dünyada da eşit olduğuna inanırım.
Eşitlik gibi konuları teorik olarak tartışmak yerine yaşadığımız tüm insanlara empati yaparak vicdan ve adalet, merhamet ile davranırsak daha çok yol alırız.
İnsana saygı, nezaket ve yardımlaşmayı eşimize karşı da uygularsak problem kalmaz.
Maalesef insan yabancılara karşı daha nazik ve anlayışlı, ailesine karşı daha zalim.
Kızınızı 9 yaşındayken, hem de 55 yaşındaki birine 3. karısı olarak vermek ister misiniz, istemez misiniz?
YanıtlaSilKızınızın eteğinin sıyrılarak cinsel organına bakılması yoluyla olgunlaştığı anlaşılınca, bir bully ile evlendirilmesine razı mısınız?
Değilim diyorsanız dininizi apaçık reddediyorsunuz, kafirsiniz.
Müslüman görünümlü deistsiniz. Bu desiklerim dinde var çünkü.
İslam bu muymuş bilmiyordum böyle olduğunu çok ilginç bir dine inanmışım, hemen deist oluyorum.
SilBu arada yanlış yere yazıldı cevap. Yazdığım alıntı Tolstoy'dan.
SilÜç tane ezberiniz var. Bunları tekrar edip duruyorsunuz dindarların dualarını okuması gibi. Gerçekten merak ediyorum bu yazdığınızın ne demek olduğu üzerine bir kez ciddi ciddi düşündünüz mü? Hollywood filmi veya 128 karakter twitter mesajı yüzeyselliğinde söylemler bunlar. Sloganik bir şekilde kendi aranızda tekrar edip zihinsel tatmin yaşıyorsunuz o kadar.
YanıtlaSilMesela şöyle bir soru sorayım 7.yy'da olgunlaştığı anlaşılan bir kız niçin evlendirilmemeli? Sence hangi yaş idealdi 7.yy Arap toplumunda kız çocuklarının evlendirilmesi için?
Bir de şunu paylaşayım. 14 yaşında bir kızla ilgili konuşurken iki yetişkin arasında geçen bir konuşma. 18. yy Batılılaşmış Rus aristokrasisinden bahsediyorlar:
"Yok canım, ne erkeni? Analarımız on iki on üç yaşında evlenirlerdi."
Tarihsel yorum da mainstream İslam tarafından reddedilir. Eğer bu sırf bir döneme ait uygulama ise anlaşıyoruz sizinle. Ancak çocuk grlinler hakkında ayet var, iddetleri ile ilgili olarak.
SilYani Rusların nenelerinin erken evlenmesi değil veya 7.YY Araplarının uygulamasının da ötesinde.
Ağzınızla yakalandınız. Siz de deistsiniz, Yüce Kur'an'ın aşikar hükmünü reddediyorsunuz. Alemşumül ve zamanlar-üstğ olduğunu bu tavrınızla reddediyorsunuz ve bu çelişkinizin farkında bile değilsiniz. Tuhaf şeyler yazıyorsunuz ama duurtrymsal farkındalığınız yerlerde!
Selefileri bu nedenle takdir ediyorum. Adam neyse ona inanıyor, sizin gibi zorlama tevillere hiç yeltenmiyor.
Mainstream İslamcılar benim kadar ileri gitmiyorlar bu konularda orası kesin fakat geldiğimiz noktada herkes tarihselci. Bugün mainstream gelenekçi hocalar bile cariyeliği köleliği savunmuyor İslam dünyasında. Oysa bunlar 20.yy'a kadar Müslüman toplumlarda az ya da çok var oldular. Aynı diğer toplumlarda da var oldukları gibi.
SilBurada mainstream ateistlerin en büyük sorunu bu gerçeği göremiyor olmalarıdır bana göre. Deizmi zaten Hollywood dini olarak görüyorum ben. Bir tanrıdan veya dinden açıkça bahsetmez ama hep arka planda bizden daha büyük bir anlam vardır, iyiler hep kazanır, kötüler hep cezasını bulur, aşklar mutlu sonla biter vs. Geçen Hintli bir arkadaşla konuşuyorduk (bayan), kadın şöyle dedi "nedir bu Amerikalıların görücü usulü evlilikle sorunu anlamıyorum, Hindistan'da 1,3 milyar insan görücü usulü evleniyor ve çoğu zaman çok da güzel işliyor bu, kendileri aşk meşk deyip evleniyorlar sonra iki yıl sonra boşanıyor çoğu". Yani bu Batı merkezli, 21. yy merkezli bakış açılarıyla 7. yy ı veya 15.yy ı yargılamak sığ bir bakıştır. Eğitimin olmadığı, ortalama yaşam süresinin otuzlu yaşlarda olduğu, insanların ezici çoğunluğunun tüm hayatlarını çok az sayıda insanın yaşadığı yerleşim yerlerinde geçirdiği zamanlarda kızlar yirmili yaşlarına kadar bekleyip kendi yaşlarında yakışıklı prenslerle mi evlenecekti? Tarihsel kayıtlar modern öncesi dönemlerde ortalama ilk çocuk doğurma yaşını 13 yaş olarak gösteriyor. Sorduğun sorunun cevabı evet eğer bir toplumda kızlar çocuk doğurabilecekleri yaşa gelince evlendiriliyorlarsa ve o toplumda yetişmiş bir baba olarak kızını o toplumun liderine verme şansın varsa bunu memnuniyetle yapardın. 3.karısı olmasının da bir önemi yok, kızının karnı aç kalmaz, hayatta kalır ve çocukları da hayatta kalır. Sürekli olarak akıl ve bilim diyorsunuz ama bu konulara gelince Hollywood masallarıyla bakıyorsunuz niyeyse. Çıplak gerçek budur. Hollywood'un çok kutsadığı aşkın meşkin amacı insanlara iyi duygular yaşatmak değil insan neslini devam ettirmektir. İnsanlık son bir kaç on yıla kadar böyle yaşadı. Hala dünyada bu şekilde yaşayan ve bakan toplumlar da var. Sen bugün buradaysan insanlar kızlarını 20 li yaşlarına kadar bekletip köyün yakışıklı ama çulsuz delikanlısına vermek yerine, ergenliğe ulaşır ulaşmaz kızına bakma potansiyeli olan liderine verdikleri içindir. Nitekim Hz. Ayşe peygamberin yanında eğitim almış, o toplumun en güçlü liderlerinden birisi olmuştur, bugüne kadar da ismi yaşamaktadır. Niyeyse tüm bu akıl, bilim vs geyiklerine rağmen bunları bir dindar olarak ben anlatıyorum ateistlere onlarsa bana insana yüzeysel bakan Hollywood dinini tebliğ ediyor.
2020 yılında bunu yapar mıyım tabi ki yapmam. Bugün insanların 15 milyonluk şehirlerde 80 yaşına kadar yaşadığı zamanlarda, kızımın iyiliği eğitimini tamamlaması ayaklarının üzerinde durabilmesine vs. bağlı. Bugün o yüzden evlenme yaşı giderek artıyor, çocuklarla çocuk yaşta evlenmek yanlış görülüyor vs. Belki 500 yıl sonra da insanlar genetik kodlarla da oynayıp çok daha uzun yaşayacaklar ama öğrenilmesi gereken bilgi miktarı artacak, evlenme yaşı çok daha uzayacak. O insanların bugüne bakıp zavallı çocukları daha 20 yaşında evlendiriyorlarmış demeleri ne kadar saçmaysa bugünden geçmişe bakıp kızlar "olgunlaşınca" evlendiriyorlarmış demek de o kadar saçmadır. Mesela aklıma gelen başka bir örnek 19.yy İngilteresinde çocuklar daha 5-6 yaşında çalıştırılmaya başlıyorlardı. 1867 yılında çıkan bir kanunla 8 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalıştırılması yasaklanmıştı. Bugünden bakınca çok acımasız gelebilir ama demek ki o toplumun gerçeği oydu.
Geçmişi özellikle de modern öncesi zamanları bugünden bakıp yargılamak da, modern öncesi zamanlarda oluşmuş kodları bugüne getirip aynen uygulamaya çalışmak da sığ bakışlardır. Evet Işidçılarla ateistler bu sığlıkda birleşiyorsunuz ve söylediğin gibi bir birinizi çok seviyorsunuz biliyorum.
Bu arada şu iki paylaşımı da buraya bırakayım. Birincisi daha 1970'lerden kalma bir olay ve toplumsal yargıların o zamandan bu yana bile ne kadar değiştiğini gösteriyor.
Silhttps://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/cokmekte-olan-batidan-bir-ahlak-tartismasi-12472
İmzacılar arasında kimler yoktu ki. Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir, Roland Barthes, Michel Foucault, Jacques Derrida, Louis Althusser, Gilles Deleuze, Felix Guattari....
https://www.imdb.com/title/tt2072045/
İkincisi Hollandalıların yaptığı bir belgesel (bu belgesel Amerika'da yapılamaz mesela toplum kabul etmez bunu, nitekim Amerikalılar çok offend olmuşlar).
Bu arada bazılarınız "deizm holiwud inancı", "ateizm de inanç" gibi cehalet ve ezber kokan sofist cerbezelerini yazmaya devam ediyor.
YanıtlaSilBu, ikna edici olmadığı gibi cehaletinizi de ortaya koyuyor. Thomas Paine, John Tolland, David Hume okumadan "holiwud" derseniz size cevap falan yazılmaz, yazmadım o nedenle.
Bu işin tarihi bir gelişimi var, felsefesi var. Saidi Kürdi'nin safsataları özgür düşüncenin kıyısından geçemiyor maalesef. Çünkü özünde Said de bir apolojist.
He bir tek sen okudun aydınlanma düşünürlerini. Biz dindar olduğumuz için cahiliz. Ben bu yazdığın yazarları wikipediadan okumadım, aydınlanma felsefesi üzerine doktora dersi aldım ve bu söylediğin yazarların orjinal metinlerinin hepsi okuma listesindeydi. Name droping yapacaksan kiminle yazıştığına dikkat et.
SilBu arada ne söyleyeceksen söyle. Ben şu ana kadar ben şunu okudum vs gibi şeyler söyledim mi? Niçin bir kısım isimlerin arkasına saklanma ihtiyacı hissediyorsun? Bunu yaparken de bu konuda Hume şu şekilde mantıklı bir şey söylüyor senin söylediğinile çelişiyor, şu nedenden dolayı Hume haklıdır sen haksızsın da demiyorsun. Bir kısım isimler bırakıp sen bunları okumadın o halde haksızsın demeye getiriyorsun. Skolastik düşünce dedikleri bu oluyor işte. Üstad Aristo şunu söyledi sen kim oluyorsun da itiraz ediyorsun. Üstad İbni Sina bunu söyledi senin söylediğinin ne önemi var. Modern bilim ve felsefedeyse kimse dokunulmaz değil. Üstad Aristo'nun düşüncesi yanlışsa çıkar açıklarsın niçin yanlış olduğunu, söylediğin mantıklıysa insanlar bunu kabul eder. Ben düşüncelerimi açıkça yazıyorum. Varsa itirazınız onun bunun arkasına saklanmadan yazarsınız. Bu yaptığınız önce bu metinleri kutsallaştırıp sonra bu kutsallık üzerinden karşındakine çakmaya çalışmaktır.
SilAslında böyle bir şey yapmıyorsun, yani fikirlerini açıkça yazmıyorsun. Onu yapan biziz.
SilMevzu şu=
X: deizm holiwud inancı hede hödö
Y: Aslında değil, önemli isimler var Tolland vs.
X: namedropping yapıyon, isimlerin arkasına saklanıyon. Açıkça yaz...
Açıkça yazmış insanlar ve sana bunları okumadın diyen de yok. Doktora yaptığını söyleyen de sensin/sizsiniz.
Hala imam hatip/sofist metodu ile tartşıyorsunuz. İçerik yok, "rakibi" böyle köpükler ile zayıflatıyorsunuz.
Doktora seviyesi Hume, T Paine bölümleri okumanızı da tebrik ediyorum ama irrelevant. Konuyla ilgili yazın veya yazmayın ama insanlara saldırmayın.
Evet bu yazı ateist birilerinin yazdığı bir yazıydı. Ben de altına sizin okuduğunuz düşünürler sübyancı lan bunlara mı inanıyorsunuz diyerek saldırdım oradan çıktı bu tartışma. Özür dilerim size böyle saldırıp zihin konforunuzu bozduğum için.
SilHocam mevzu şu, kimse imanını kaybetmek istemez. Comfort-zone'un hasıdır iman ama bir parça frengi okuyunca meselenin dipsiz bucaksız bir arkaplanı olduğunu görüyorsunuz. Müslüman arkadaşlar diyor ki "akıl tutulması olarak deizm" vs ama kazın ayağı hiç de öyle değil.
SilKontra-argümanlar bu seviyede kalırsa tartışma sadece ad hominem seviyesinde kalıyor.
İnançlı olmak şahane olabilir ama inançsızların da neden inanmadıklarını söyleme hakkı var. Bunu baskılayıcı bir tavır olarak algılanıyor böylesi hakaretamiz kestirip-atmalar.
Bazıları için Zeus ile Yehova arasında bir fark kalmamıştır, bunu kabullenmek şart.
İnançsızlık diye bir şey yoktur. Herkesin inançları vardır. Bunun bir din olması gerekmiyor fakat bir kısım kabuller ve değerler olduğu kesin. Tüm bu tartışma boyunca kestirip atan taraf inançsız arkadaşlardı. Hume'ün düşüncelerini açıklayan olmadı Hume okumayanla ne tartışacağım diyen oldu ama. Kimse niye inanmadığını da açıklamadı ama anlaşıldığı kadarıyla mesela Peygamberin yeni ergen olmuş bir kızla evlenmesi bu kişiler için bir neden. Ben de bunun aslında kendilerinin 2020 yılındaki toplumdan öğrendikleri bir inanç olduğunu açıklamaya çalıştım. Eğer 2020 yılı toplumu için geçerli olan doğrulaırn 7.yy'da da geçerli olması gerektiğini düşünüyorlarsa bunu açıklamaları gerekirdi. Bunu açıklayan oldu mu? Ben görmedim. Yani ortada düşünce filan yok. Senin peygamberin sübyancı buna mı inanıyorsunuz ha ha ha çok aptalsınız seviyesinde bir yaklaşımdan başka bir şey görmüyorum ben. İnanan inanır inanmayan inanmaz ama buraya gelip bu şekilde bir saldırı yapacaksanız benzer şekilde karşılık görmeye de hazır olun.
SilBu arada iman ve comfort zone konusunu biraz daha açayım zira en çok burayı kabullenmekte zorlanıyor dinsiz arkadaşlar. Mesela adam dine uzak veya düpedüz ateist bir ailede yetişmiş ve dinle ilgili belirli kabullerle büyümüş oluyor. Mesela erken cumhuriyetin 19.yy vülger materyalizminden alınma düşünceleri ve marxismin bilimsel materyalizmi karışımı "inançlarla" yetiştirilmiş (evet bilimcilik bir çeşit inanç sistemidir). Adama bunun bir inanç sistemi olduğunu gösterdiğinde birden kendisiyle, ailesiyle, içinden çıktığı toplum kesimiyle ilgili kabulleri, onların öteki olarak gördüğü dindarlara karşı konumu vs. tümüyle sarsılıyor zihninde. Bunun bir dindarın kendi inançlarıyla ilgili kabullerinin sarsılmasından zerre kadar farkı yoktur. Veya adam annesini babasını kardeşini ötekileştirmek pahasına dinden uzaklaşmış. Bunu da kendisine Peygamberin sübyancı olduğu gibi düşüncelerle yapmış. Adama tüm kızların ergenliğe girer girmez evlendirildiği bir toplumda böyle bir şeyin sübyancılık olmayacağını ve modern zamanlara kadar her toplumda durumun benzer olduğunu anlattığında bunu kabul etmek istemiyor zira aynı bir fetöcünün annesini babasını bırakıp cemaatine bağlanması gibi bu adam da bu kabuller uğruna annesini babasını bırakmış. Ama sorarsan benim hiç bir kabulüm yok diyor.
SilÖrnekler çoğaltılabilir fakat bunlar yeni icat edilmiş düşünceler değil. Sadece bazı arkadaşlar yeni fark ediyorlar bunları ve bir dindarın inancını sarsan gerçeklerle karşılaştığında verdiği tepkileri veriyorlar.
ne kadar ataist tanıdımsa anası babası hacı hoca. yok 19. yy. vülger bilemnesiymiş falan.... abi kabul edin artık. insanlar bi yere kadar katlanıyor bu dine. sonra bi yerden patlak veriyor. vardır bir hikmeti deyip geçtiği soruları sormaya başlıyor. salıncaktan çocuk alıp önce nikahına sonra ... neyse ya neyderseniz edin banane aq...
SilHer zamanki gibi yorumlar konudan tamamen sapmis, neyse.
YanıtlaSilYazar hanimefendi, radikal solcular gibi -Batida siklikla görülen- büyük bir yanilgi icinde.
> Kadın-erkek yoktur, birey vardır!
Her ne kadar gönlünüz, veya icinizdeki hümanist buna itiraz ediyor olsa da "kadin-erkek yoktur" ibaresi bir hayalden ibaret. Cünkü biyoloji bizim duygularimizi pek kaale almiyor.
Tabiiki kadin ve erkek arasindaki devasa firsat esitsizligi gittikce azalmaktadir, ve insallah ülkemiz de Bati ülkelerine ulasir bu manada. Ama sonuc olarak, kadin ve erkek arasinda biyolojik farklar oldugundan, hayatlarinda farkli tercihler yapacaklar. Nitekim gelmis-gecmis en esitlikci ülkeler olan Iskandinavya ülkelerinde bile kadinlar daha cok saglik sektöründe calisiyor, veya daha az maden mühendisi oluyorlar. Demek istedigim, cinsiyet üzerine yorum yaparken, biyolojiyi görmezden gelmek bizi cok yanlis sonuclara götürüyor.
Tabii bir erkek olarak bunu yazdigim icin yazara göre bu yorum hic bir sey ifade etmeyebilir. Ama bence hakikat söyleyenden bagimsiz bir olgu.
Berk Ates
Sadece musluman toplumlarda degil, batida kadinin toplum icindeki yeri son 100 yil icinde normallesmeye basladi. Hala kadinlara karsi olan ayrimcilik problemleri cozulmus degil. Ama tabi ki problemlerin buyukligi orta dogudaki kadarda degil.
YanıtlaSilben bunu tumden bir islami problem olarak degil, insanlarin medeniyet icerisinde ilerlemesi ile alakali bir durum olarak goruyorum.
Bizim medenilesmemiz maalesef milyon yil aldi ve geldigimiz noktada hala kadin erkek esitliginin manasini anlayamadik.
Orf adet sinifta kaldigi gibi feministlerinde bir cogu sinifta kaldi.
Kadınların kölelik ve cariyelik ile ilgili meselelerinden bahseden yazı ve konuşmalar özellikle dikkatimi çekiyor. Kadın cariyelerle nikah kıyılmasına gerek yoktur hükmü özellikle dikkate değer. Benim erkeklere sormak istediğim bir soru var bununla ilgili. Bir savaş olsa ve eşiniz ganimet olarak başka bir adama cariye olarak verilse, ne hissedersiniz?" diye yazmışsın. Ben de pek güldüm ya. Konuyu aslında anladım ama işte biraz muzipliğim tuttu da bunu yazıyorum. Şimdi geleyim sorunuza göre cevabıma: "Aaa eyvahlar olsun, bizim hatunu nikah kıymadan almışlar. Olurmu hiç nikahsız ya hu...:-))))
YanıtlaSil"Çalışan kadına da eşi ev işlerinde yardımcı olmuyor" çok sakat bir söylem...
YanıtlaSilerkek anca "yardım" eder, yani asli iş kadının. erkek anca lütfedecek de yardım edecek.
oysa ne münasebet. herkes aynı okulu okudu, herkes aynı işte çalışıyor, aynı parayı kazanıyor. zaten çocuğu kadın doğuruyor besliyor. bir de ev işi kadının asli işi olursa kadın resmen köle demektir bu.
lütfen kelimelere dikkat. yardım filan yok. "ev işi ortak" aynı evde yaşayan insanlar arasında "iş bölümü" var.
Sayın Yazar : Cariyelik konusuna Kuranın bakışı ve müslümanların bakışı konusunda ki yazımıza bakınız lütfen
YanıtlaSilhttps://www.munferit.net/2022/10/kuranda-cariyekolelik-konusuna-farkl.html?fbclid=IwAR2GPJ3y8RclTxB7P-1uEuV6u88BesMVtILmpjBrMrZusGhEd9hLNPMCtbU