Bu yazı,
İslam Ülkelerinde, Net ve Brüt Müslüman Sayısı… (1),Bütün Tarikat ve Cemaat Liderleri Bir Salonda Toplansa, Ne Olur…(2) başlıkları altında yazdığım iki yazının devamıdır.
Bu iki yazıyı bir benzetmeyle özetlersem: Salonda toplanan tarikat ve cemaat liderleri, adı İslam devleti olan bir bina yapmak için toplanıyorlar.
1. Yazı eldeki malzemenin kalitesini ortaya koyarken,
2. Yazı, bu işi yapacak yüklenici firmaların yetersizliğini ortaya koyuyor.
Bu üçüncü yazıda, sünnetullah/kevni ayetler üzerinden murad-ı ilahiyi anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.
Biraz ukalalık olacak ama şu soruyu sormak lazım; Klasik anlamda (İnsanlar “Lailahe İllallah” diyene kadar onlarla savaşan, mürtedi katleden, namaz kılmayanları öldüren bir) İslam devleti isteyenler Allah’ı yanlış anlamış olabilirler mi?
Bu sorunun cevabını bulmak için bir soru daha soralım; “Şimdiye kadar en fazla yanlış anlaşılan kimdir?”
Bu sorunun cevabı Allah’tır.
Şu an yaşayan Müslümanların (kendi aralarındaki ihtilafları bir tarafa koyup) Allah’ı doğru anladıklarını kabul edersek, onların dışındaki 6 milyar insan Allah’ı yanlış anlamış oluyor.
Şu an yaşayan Hıristiyanların (kendi aralarındaki ihtilafları bir tarafa koyup) Allah’ı doğru anladıklarını kabul edersek, onların dışındaki 5 milyar insan Allah’ı yanlış anlamış oluyor.
Şu an yaşayan Yahudilerin....
Bu yazının başlığında sorduğumuz soru, Allah’ı doğru anlama yolunda bize yardımcı olacak.
“Allah, Bir Ülkeyi Yönetseydi, Yönetim Modeli Ne Olurdu?” sorusu uçuk, fantastik bir soru değil.
Eğer şu içinde yaşadığımız dünyaya “ülke” derseniz, Allah koyduğu yasalarla bu ülkeyi yönetiyor. Bu yasalara sünnetullah deniyor.
Bu yönetimin en bariz, en baskın özelliği halkını tercihlerinde özgür bırakmasıdır.
Burada şu kaydı düşmemiz gerekiyor, bu ülkede;
(Allah hakkı olarak ifade edebileceğimiz) Din noktasındaki tercihlerin cezası ahirete bırakılırken,
(İnsan hakları olarak ifade edeceğimiz) Hukuk noktasındaki tercihlerin cezası dünyada veriliyor.
Bu özgür bırakmanın, Allah’a iman eden, O’nun yeryüzündeki muradını anlamak isteyen her inançlı insana ilk mesajı şudur:
“Dinde zorlama yoktur (Bakara 256).
Eğer dinde zorlama olsaydı, Allah bunu hiç kimseye bırakmaz kendisi çok rahat yapardı.
Mesela;
Allah isteseydi, bu sabah her insanın başına bir kâğıda sarılı olarak gökten mercimek büyüklüğünde taş atabilirdi. Kâğıt üzerinde eğer yarın namaza başlamazsanız, başınıza daha büyük taş düşecek yazabilirdi.
Mesela;
Göz, kulak, el, ayak gibi nimetlerin kullanımını ibadet şartına bağlayabilirdi. 5 vakit namaz kılanlar; beş beşlik görüp, duyup, tutup, yürürken, 4 vakit kılanlar beş dörtlük, 3 vakit kılanlar beş üçlük görüp, duyup, tutup, yürüyebilirlerdi…
Mesela,
Kişinin aldığı nefesteki oksijen oranını kulluğun kalitesine bağlasaydı, kalite düştükçe oksijen azalsaydı…
Mesela,
Günaha girdiğimiz her organ, 3 gün devre dışı kalsaydı, ikinci kez girdiğimizde 6 günü, üçüncü kez 12 gün…
Allah bütün bunları yapabilir miydi? Elbette yapardı.
Peki, bunları yapsaydı, kulluk yapmayan insan kalır mıydı? Hayır kalmazdı.
Peki, niye yapmadı?
Yapmadı çünkü zorlamanın sonuçlarını biliyor.
Zorlasaydı, İslam toplumunda;
Münafık sayısı artacaktı,
Müşrik sayısı artacaktı,
Samimiyet olmayacaktı,
İnsanlar birbirine kuşkuyla bakacaktı,
İslam ülkeleri, öğrencinin başına silah dayayıp “şu şıkları işaretle” diyen bir öğretmenin olduğu dev bir sınıfa benzeyecekti,
Dünyada imtihanın bir anlamı kalmayacaktı,
İmtihan sonucu ödülün ve cezanın da bir anlamı olmayacaktı,
İnsanın yaratılışı, imtihan dünyasının yaratılışı, cennetin ve cehennemin varlığı abes olacaktı.
Haşa, Allah abesle iştigal eden bir ilah olacaktı.
…
Allah bunları yapmayarak, bunları yapmayı düşünenlere ne mesaj veriyor?
Sonsuz gücüme, kuvvetime rağmen, istediğime, istediğimi yaptırabilecek olduğum halde ben güç kullanmıyorsam, ben insanları zorlamıyorsam siz de zorlamayacaksınız.
Allah bu mesaj üzerinden şu mesajı da veriyor: Benim razı olduğum yönetimin en bariz ve en baskın özelliği insanları din konusunda tercihlerinde özgür bırakmaktır.
Buraya kadar anlattıklarımızdan sonra, “Allah, Bir Ülkeyi Yönetseydi, Yönetim Modeli Ne Olurdu?” sorusunun cevabı netleşti;
Merkezinde özgürlük ve adalet olan her model Allah’ın razı olduğu modeldir.
Olmadığı her model de razı olmadığı modeldir.
Bu tespitlerden sonra;
Kevni ayetlere birinci nas,
Bu tespitlerden sonra;
Kevni ayetlere birinci nas,
Bakara suresi 256’daki “Dinde zorlama yoktur” ayetine ikinci nas dersek;
Adına hoca, hacı, şeyh, mürit, alim, mürşit dediğimiz her Müslüman’ın bu iki nas karşında sağdan hizaya geçip içinde zorlamanın olmadığı bir model istiyoruz demeleri gerekir.
Bu iki güçlü nasa rağmen hala içinde zorlama olan, “İnsanlar “Lailahe İllallah, diyene kadar savaşmalı, mürtet olanlar katledilmeli, namaz kılmayanlar dövülmeli/öldürülmeli, diyen varsa, onların özlem ve hasretlerini simüle edip hayal ekranında canlandıralım.
Baştan söyleyeyim bu canlandırmayı saçma bulacaksınız. Ama içinde zorlama olan bir yönetim modelini isteyenlerin, isteklerindeki saçmalığı gösterme adına bu saçmalığa katlanmanızı isteyeceğim.
Yıl 2020 aylardan Mayıs. Türkiye’de Hanefi mezhebinin fıkhını esas alan Sünni bir İslam devleti için referandum yapılıyor. Halkın % 87’si hayır diyor.
Evet diyen % 13 (Link) askeri, siyasi, ekonomik ve medya gücünü ele geçiriyor. Halk üzerinde baskı uyguluyor.
Bu baskılar sonucunda 2023’de bir kere daha referandum yapılıyor ve halkın % 100’ü şeriat istiyor.
Kemal Kılıçtaroğlu Halife oluyor. (Bu ismi yazınca savcılar bir şey yapmıyor ☺☺☺)
Yeni yönetimin kabinesinde şu isimler yer alıyor.
· Hayrettin Karaman
· Ali Erbaş
· Cübbeli Ahmet
· Nurettin Yıldız
· Cevat Akşit
· Nihat Hatipoğlu
· Mustafa Karataş
· Fatih Çıtlak
· Ömer Döngeloğlu
· Ali Küçük
· Ebubekir Sifil
· İhsan Şenocak
· Saki Erol
· …
Yeni yönetimde;
· Ülkedeki okulların % 80’i imam hatip oluyor.
· İlahiyat sayısı % 50 artıyor.
· Cami sayısı % 200 artıyor.
· Din görevlisi sayısı % 200 artıyor.
· Ülkede cezaevi sayısı % 10000 (yüzde on bin) artıyor.
· Polis, bekçi, asker ve istihbarat elemanı % 1000 artıyor.
Yıl 2030 oluyor. Yeni yönetim bütün zorlamalarına rağmen halkın büyük bölümünü dönüştüremiyor. Dönüşenlerde “dönmüş” görünüyor.
· Medyada halkın % 50’sinin münafık olduğu yazılıyor,
· Binlerce insan namaz kılmadığı için cezaevlerinde yatıyor.
· Binlerce insan oruç tutmadığı için hapiste yatıyor.
· Binlerce insan yeni yönetimi yıkma suçuyla mahkum oluyor.
· …
İçinde zorlama olan bir yönetim modeli isteyenlerin hayallerinin gerçekleşmiş halini en uç örnek üzerinden tasvir etmeye çalıştım.
Yaptığım bu tasviri, saçma, ciddiyetten uzak, basit görenler olacak.
Onlara tavsiyem;
· Haydi, sizde, saçma olmayan, ciddi olan, ayakları yere sağlam basan bir tasvir yapın.
· Haydi, gelecek projeksiyonunuzu ortaya koyun.
· Haydi, içinde zorlama olan ve insanların isteyerek İslam’ı yaşadığı bir modelin nasıl olacağını siz anlatın.
· Suudi Arabistan ve İran’da olandan daha güzel olacağı noktasında bizi ikna edin.
· …
Bu yazıyı özetlersem:
· Allah’ın razı olduğu yönetim modelinde zorlama olamaz.
· Zorlama ile din bir arada olamaz.
Bu yazıya gelecek itirazları az çok tahmin ediyorum. İçinde zorlama olan bir modeli savunanların hangi ayetleri ve hadisleri önüme koyacaklarını da iyi biliyorum.
Onları da bu yazı serisinin gelecek bölümlerinde ele almaya çalışacağım…
Burada bir soru daha sorarak bir tespit daha yapayım:
Farzı muhal; İslam devleti isteyenleri dinde zorlama olmayacağı konusunda ikna etsek, yine de İslam devleti isterler miydi acaba?
İslam devleti isteyenler, bunu iktidarı, gücü, devlet imkanlarını ve kamu kaynaklarını kullanmak için istiyor olmasın?
Ne dersiniz…
Deniz Tavacı
Fakat Allah’ı ananken saygılı olmamıza işaret eden birçok nas var. Eğer Allah için bir saygı ifadesi kullanacaksak bunun “Rahmeti Yüce” anlamında (RY) olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Bunun için üç gerekçe açıklayabilirim.
1. Kuran surelerine Allah’ı tanıtan bir kartvizit olarak bakarsak 113 surede Allah (RY) kendini Rahman ve Rahim olarak tanıtıyor.
2. Enam suresi 12. ve 54. ayetlerde “Allah kullarına karşı rahmeti kendine farz kıldı” anlamına gelen ayetler.
3. Bir de bu iki ayetin onay verdiği şu hadis-i şerif: “"Rahmetim gazabımı geçti."(bk. Aclunî,Keşfü'l-Hafâ, 1/448)”
Bu gerekçeleri dikkate alarak bu yazıda Allah lafzı geçen her cümlede içinizden “Rahmeti yüce” diyebilirsiniz.
Adına hoca, hacı, şeyh, mürit, alim, mürşit dediğimiz her Müslüman’ın bu iki nas karşında sağdan hizaya geçip içinde zorlamanın olmadığı bir model istiyoruz demeleri gerekir.
Bu iki güçlü nasa rağmen hala içinde zorlama olan, “İnsanlar “Lailahe İllallah, diyene kadar savaşmalı, mürtet olanlar katledilmeli, namaz kılmayanlar dövülmeli/öldürülmeli, diyen varsa, onların özlem ve hasretlerini simüle edip hayal ekranında canlandıralım.
Baştan söyleyeyim bu canlandırmayı saçma bulacaksınız. Ama içinde zorlama olan bir yönetim modelini isteyenlerin, isteklerindeki saçmalığı gösterme adına bu saçmalığa katlanmanızı isteyeceğim.
Yıl 2020 aylardan Mayıs. Türkiye’de Hanefi mezhebinin fıkhını esas alan Sünni bir İslam devleti için referandum yapılıyor. Halkın % 87’si hayır diyor.
Evet diyen % 13 (Link) askeri, siyasi, ekonomik ve medya gücünü ele geçiriyor. Halk üzerinde baskı uyguluyor.
Bu baskılar sonucunda 2023’de bir kere daha referandum yapılıyor ve halkın % 100’ü şeriat istiyor.
Kemal Kılıçtaroğlu Halife oluyor. (Bu ismi yazınca savcılar bir şey yapmıyor ☺☺☺)
Yeni yönetimin kabinesinde şu isimler yer alıyor.
· Hayrettin Karaman
· Ali Erbaş
· Cübbeli Ahmet
· Nurettin Yıldız
· Cevat Akşit
· Nihat Hatipoğlu
· Mustafa Karataş
· Fatih Çıtlak
· Ömer Döngeloğlu
· Ali Küçük
· Ebubekir Sifil
· İhsan Şenocak
· Saki Erol
· …
Yeni yönetimde;
· Ülkedeki okulların % 80’i imam hatip oluyor.
· İlahiyat sayısı % 50 artıyor.
· Cami sayısı % 200 artıyor.
· Din görevlisi sayısı % 200 artıyor.
· Ülkede cezaevi sayısı % 10000 (yüzde on bin) artıyor.
· Polis, bekçi, asker ve istihbarat elemanı % 1000 artıyor.
Yıl 2030 oluyor. Yeni yönetim bütün zorlamalarına rağmen halkın büyük bölümünü dönüştüremiyor. Dönüşenlerde “dönmüş” görünüyor.
· Medyada halkın % 50’sinin münafık olduğu yazılıyor,
· Binlerce insan namaz kılmadığı için cezaevlerinde yatıyor.
· Binlerce insan oruç tutmadığı için hapiste yatıyor.
· Binlerce insan yeni yönetimi yıkma suçuyla mahkum oluyor.
· …
İçinde zorlama olan bir yönetim modeli isteyenlerin hayallerinin gerçekleşmiş halini en uç örnek üzerinden tasvir etmeye çalıştım.
Yaptığım bu tasviri, saçma, ciddiyetten uzak, basit görenler olacak.
Onlara tavsiyem;
· Haydi, sizde, saçma olmayan, ciddi olan, ayakları yere sağlam basan bir tasvir yapın.
· Haydi, gelecek projeksiyonunuzu ortaya koyun.
· Haydi, içinde zorlama olan ve insanların isteyerek İslam’ı yaşadığı bir modelin nasıl olacağını siz anlatın.
· Suudi Arabistan ve İran’da olandan daha güzel olacağı noktasında bizi ikna edin.
· …
Bu yazıyı özetlersem:
· Allah’ın razı olduğu yönetim modelinde zorlama olamaz.
· Zorlama ile din bir arada olamaz.
Bu yazıya gelecek itirazları az çok tahmin ediyorum. İçinde zorlama olan bir modeli savunanların hangi ayetleri ve hadisleri önüme koyacaklarını da iyi biliyorum.
Onları da bu yazı serisinin gelecek bölümlerinde ele almaya çalışacağım…
Burada bir soru daha sorarak bir tespit daha yapayım:
Farzı muhal; İslam devleti isteyenleri dinde zorlama olmayacağı konusunda ikna etsek, yine de İslam devleti isterler miydi acaba?
İslam devleti isteyenler, bunu iktidarı, gücü, devlet imkanlarını ve kamu kaynaklarını kullanmak için istiyor olmasın?
Ne dersiniz…
Deniz Tavacı
Twitter: @DenizTavac
Not: Geleneğimizde, yazarken ve konuşurken Allah ismi anıldığında “Azameti yüce” anlamında “Celle Celalahu” denmiş. Bu lafızları kullanmayı zorunlu kılacak Kur’an’da ve sünnette bir nas (ayet-hadis) yok. (Link)
Not: Geleneğimizde, yazarken ve konuşurken Allah ismi anıldığında “Azameti yüce” anlamında “Celle Celalahu” denmiş. Bu lafızları kullanmayı zorunlu kılacak Kur’an’da ve sünnette bir nas (ayet-hadis) yok. (Link)
Fakat Allah’ı ananken saygılı olmamıza işaret eden birçok nas var. Eğer Allah için bir saygı ifadesi kullanacaksak bunun “Rahmeti Yüce” anlamında (RY) olmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Bunun için üç gerekçe açıklayabilirim.
1. Kuran surelerine Allah’ı tanıtan bir kartvizit olarak bakarsak 113 surede Allah (RY) kendini Rahman ve Rahim olarak tanıtıyor.
2. Enam suresi 12. ve 54. ayetlerde “Allah kullarına karşı rahmeti kendine farz kıldı” anlamına gelen ayetler.
3. Bir de bu iki ayetin onay verdiği şu hadis-i şerif: “"Rahmetim gazabımı geçti."(bk. Aclunî,Keşfü'l-Hafâ, 1/448)”
Bu gerekçeleri dikkate alarak bu yazıda Allah lafzı geçen her cümlede içinizden “Rahmeti yüce” diyebilirsiniz.
19 Yorumlar
Dinde zorlama (müslüman olana kadar) yoktur diye bir anlayış var.
YanıtlaSilİran, Arabistan, (eski) sudan gibi ülkelerde zorlama var. Tarihte de bildiğim kadarıyla zorlama vardı.
Müslümanım diyen kişinin zorlanmadığı bir uygulama var mıdır?
Kabul gören bir alimin bu konuda içtihadı var mıdır?
Islamda zorlama olmazsa belkide din olmayacakti. Sadece insan icin deil tum canlilar icin iki gudu vardir. Hayatta kal ve neslini devam ettir. Eger bugun kapimi sistem sahipleri calsa, eger mormon olmazsan seni oldurecegiz ve cocuklarini yok edecegiz deseler. Cocuklarimi, hayatta kalabilmeleri icin mormon efsanelerine inandirirdim.
YanıtlaSilBir suudi alim sizin dediğinizi söylüyordu, ''zorlama mürtedi öldürme olmasaydı islam bu günlere gelemezdi'' diyordu.
SilPeygamber ölür ölmez tüm arap yarımadası isyan etti. Sonra onbinlerce insan öldü, islama dönmeyenler öldürüldü.
Bir çok kişi bilmez ama ehli kitap dışındaki müslümanların, özellikle arapların müslüman olma veya ölme dışında seçeneği yoktur. Peygamber hayatta iken bile yoktu. Cizye falan verelim eski dinimizde duralım yok, müslüman olmaya mecbursun veya ölürsün.
Kılıç ayetiyle durum bu olmuştur. (kuran kendisiyle açıkça çelişmektedir mümin buna göz kapamak zorundadır, ama imanda akıl olmaz, hiçbir inanç çürütülemez, tevil kapısı sonsuza kadar açıktır)
Yani isayan edenler zaten zorla müslüman olmuştu. zorlama olmasa islam kalır mıydı belli değil.
Bugün de zorlama olmazsa islamın yaşaması mümkün değildir.
En azından sosyal alanda hakim olması mümkün değil.
İran gibi rejimler ortada, vatandaşını sürekli ezmek zorunda.
Yukarıda 3. paragrafta ''ehli kitap dışındaki müslümanlar'' demişim yanlış olmuş, EHLİ KİTAP DIŞINDA KALAN GAYRİ MÜSLİMLER ÖZELLİKLE ARAP MÜŞRİKLER müslüman olmak veya ölmek zorundadır.
SilBu kuralın arap olmayan ehli kitap dışı kafirler için geçerli olup olmadığı tartışmalıdır. (araplar için tartışmasız ya kuran ya kılıç). Mesela Türk ve hindular için, kimisi cizyeyi kabul etmiş kimisi zorla müslümanlaştırmıştır.
İnsanların konfirmasyon ihtiyaçları vardır. Sürekli kendi kabullerini tercihlerini doğrulamak isterler. Bu sadece ideoloji din konusunda değil her konuda böyledir. Mesela adam Samsung'un iki katı para verip iPhone almış, ister ki iPhone buna değsin. iPhone'u över. Veya Samsung almış ister ki iPhone kadar havası olsun. O da onu över.
SilDindarlar bunu vaaz dinleyerek yaparlar. Toplanırlar Cuma günü camide vaaz dinlerler, toplanırlar sohbet yaparlar, Risale okurlar, daha önceden duydukları şeyleri bir kez daha hep birlikte tekrar ederler ki kabullerini doğrulamış olsunlar. Hristiyanlar Pazar günü kilisede toplanır İncil'den hikayeler dinlerler.
İnsanlar ateist olunca son derece insani bu ihtiyaç ortadan kalkmaz. Onlar da ateist olmalarını doğrulamak isterler. Kendilerine hikayeler uydururlar. Sabit kabulleri vardır. Sürekli bunları tekrarlar dururlar. Mümkünse gidip dindarlarla tartışıp onların kafasını karıştırmak isterler ki kendi kabullerinin doğruluğuna inanabilsinler, içleri rahatlasın.
Zorlama olmasa bir tane Müslüman kalmazmış vs. Hatta bugün bile kalmazmış. Evet her birimizin yanında cihatçılar var boynumuzun üstünde kılıç tutuyorlar o yüzden inanıyoruz.
Size bir dizi tavsiye edeceğim. Adı The Last Kingdom (https://www.imdb.com/title/tt4179452/). O dönemde hala pagan olan Vikinglerle aslında aynı kökten (Cermen) gelen fakat artık Hristiyan olmuş Saxonların farklarını bence oldukça gerçekçi gösteriyor. Atalarımız olan pagan Türklerin Müslümanlarla karşılaştığındaki durumunun oradaki Vikinglerden çok da farklı olmadığını o dönemden kalan şahitliklerden öğrenebilirsiniz. İsterseniz payalaşbilirim ama çok hoşunuza gitmeyebilir.
Peki siz anlamak mı istiyorsunuz bence hayır. Ne istiyorsunuz? İnanmak istiyorsunuz. Yaptığınız tercihin doğruluğuna inanmak.
İnsan tabi ki doğru bildiğini paylaşmak ister.
SilHatta bazıları bunu zorlayarak, din derslerini zorlayarak, müslümalıktan çıkanı öldürerek yapar.
Neden paylaşımları hafife almak gibi psikolojik rahatlama yoluna gidiliyor?
Dinde zorlama olduğunu, dinin kendiyle çeliştiğini ben mi uydurdum.
Zorlama olmazsa yaşayamaz diyen ben değilim müslüman alimler.
Yaşar tabi ki, en saçma inançlar bile yaşar, ama toplum hayatına hakim olamaz.
Tarihte kimin vahşi kimin medeni olduğu değil konu,
kendini alemlere rahmet olarak ve insanlığa son mesaj sahibi diye sunan bir dinin insanı utandıracak çelişkiler, mitolojik bilim dışı masallar, yayılmak için (öteki vahşi milletlerden örnek almış gibi) işgal ve talan ekonomisi ve zorbalık kullanması asıl konu.
Bu dini çok seviyorsanız problem yok, ama bizden uzak durun, hayatımıza karışmayın, ZORLAMAYA ÇALIŞMAYIN kimseyi.
Bunu uydurmuyoruz, tarih bu zorbalıklarla dolu, en son islamcı devletlerin yaptıkları insanlık dışı katliamlar zorbalıklar, ve şimdi de ülkemizde sinyallerini gördüğümüz islamcı iktidar.
Keşke müslüman olanlar ''senin dinin sana benim dinim bana'' dese, ama mekke döneminin bu takiyye cümlesi medine döneminde ''müşrikler pisliktir, gördüğünüz yerde öldürün'' oluveriyor, ve herkes müslüman olmaya ölüm tehdidiyle ''kılıç ayetiyle'' zorlanıyor.
Biz mi uyduruyoruz Allah aşkına, kitabınız ve tarih yazıyor...
Keşke kimseyi zorlama psikolojisine girilmese, ama kitap ve sünnet ortada, sizin de eliniz mahkum. Şimdi barışçı mesajları yazcaksınız, gücü elinize geçirince Sünnet uyacak ve insanların kellesini alacaksınız. Maalesef...
Keşke bizi utandırsanız.
''Kendilerine hikayeler uydururlar. Sabit kabulleri vardır. Sürekli bunları tekrarlar dururlar. Mümkünse gidip dindarlarla tartışıp onların kafasını karıştırmak isterler ki kendi kabullerinin doğruluğuna inanabilsinler, içleri rahatlasın.''
Sil1500 yıl önce uydurulan sabit kabulleri vardır, 1500 yıldır bunları tekrarlar dururlar, günde 5 defa, yetmez saatlerce zikir tesbih adı altında tekrarlar dururlar. Çocuklara 4 yaşından itibaren anlamadan ezberletir şartlandırırlar.
Mümkünse (mümkün olmasa bile zorla) buna inanmayanların kafasını karıştırmak isterler ki kendi kabullerinin doğruluğuna inanabilsinler, içleri rahatlasın.
Ama tüm bu beyin yıkama ve şartlandırmalara rağmen bu afyon etkisinden çıkanlar olursa büyü bozulmasın diye öldürürler. Sistematik güç kullanarak yok ederler, sustururlar, Ötekiler uyanmasın diye.
Kendileri sabah akşam her tür platformda dogmalarını tekrar ederler, farklı biri bir şey söyleyince fikirle karşılık verme yerine (zorla susturamaz ise) aşağılama yoluna giderler. (bu tür aşağılamaların kutsal kitapta bolca örneği vardır, örnek bulmakta zorluk çekmezler)
Evin camdan ise kimsenin camına taş atma...
Biz neye niçin inandığımızın farkındayız. Mutlak bilgi ve kabullere ihtiyaç duymadan da içimiz rahat. Olduğumuz durumla barışığız. Sense ben anladım siz anlamadınız diyorsun, akıl mantık diyerek ortada dolaşıyorsun fakat sattığın şey bizimkinden farklı değil. Ayrıca ben ateistlerin forumlarına gelip yazmıyorum sen dindarların ortamlarında dolaşıyorsun. İçini rahatlatmak için hiç bir zaman ulaşamayacağın mutlak doğrular peşinde koşmayı bırak. Eksik bilgiyle yaşamayı kabullen. En nihayetinde aklı Afrika ormanlarında biraz daha kolay yiyecek bulmak için maymundan bir tık daha fazla evrimleşmiş bir canlısın.
SilBu arada zorluyorlar zorluyorlar deyip duruyorsun. Suriye mi burası? Ezici çoğunluğu Müslüman 82 milyonluk ülkede İslam'dan çıktı diye en son ne zaman insan öldürülmüş? Örneği nerede? İşte yazıp çiziyorsunuz. Benim çevremdeki ateist arkadaşlarımın ateist olduğunu dindar seküler herkes bilir. Kimse kimseyi öldürmedi. Öldürüleni de duymadım ben. Hele seküler semtlerde ateist olmayı geçtim dindar olmak daha çok göze batan bir durum. Ülkede yaşanan tüm baskılara rağmen burada yazıp çizen dindar insanların yaşadığının yüzde biri baskı gördüğünü zannetmiyorum. İstersen değişelim sen fetöcü damgası ye ben ateist damgası yiyeyim ülkede var mısın? Ülke sanki diğer herkese Norveç de bir sana Türkiye (sen ne kadar hoşgörülüsün acaba senin gibi düşünmeyenlere?). "bizden uzak durun, hayatımıza karışmayın, ZORLAMAYA ÇALIŞMAYIN kimseyi." Dediğim gibi sen gelmiş burada laf atıyorsun. Bizim kimseyle alıp veremediğimiz bir şey yok (aynı temennileri ben de sana yapabilirim). Kendi halimizde şurada okuyanı yazanı toplasan herhalde bir kaç yüz kişiyi geçmeyecek bir grup insan takılıyoruz işte. Sen laf attın ben de cevap verdim. Ne baskı ne hakaret var yazdıklarımda. Bu kadar alıngan ve kırılgan olma.
SilYanlış ve saygısız ölçüsüz şeyler söylemiş olabilirim, özür dilerim.
Silislamın geleneksel yorumunu sanırım çok iyi bilirsiniz.
En azından geleneksel yorumun insanları tedirgin etmesini anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
İslam'ın geleneksel yorumu geleneksel tarım toplumları içerisinde ve o toplumlar için oluşmuş kuralları içeriyordu. Ve o toplumlar bizim bugünden bakıp anlayamayacağımız kadar farklı şartlarda, farklı bir zihniyetle yaşıyordu. Ne o insanlardan bizim bakış açımızı beklemek hakkaniyetli olur ne de o zaman için oluşmuş kuralları getirip bugün aynı şekilde uygulamaya kalkmak. Benim kendi bakışıma göre İslam bir kısım fıkıh kuralları değil bir özdür. İslam anlayışına göre bu öz Hz. Muhammed'le de başlamış değildir. İnsanlığın başlangıcından beri devam eder. Hepsinde kurallar aynı olmayabilir. İslam'ın mesajı içinden çıktığı topluma hitap eder asıl olarak kız çocuklarını gömmeyin, yetimlerin malına çökmeyin vs. Bugün kız çocuklarını gömen var mı? En son yetimi kendi çevresinde kim ne zaman gördü? Burada sadece lafza takılırsak Kur'anın en olumlu söylemlerinden bile alacağımız çok da bir şey yok demektir. Yani kızımı gömmüyorum yetmini malına da çökmedim herşey çok güzel. Oysa burada o toplumda yetimin malına çökmek ne demek buna odaklanıp, bunun bugünkü muadili nedir diye düşünerek anlarız ancak İslam'ı bana göre. Mesela formal hukukun, kayıtların olmadığı, insanların çok daha kolay öldüğü ve ortalıkta fiziki ve sosyal güvence olarak korumasız pek çok çocuğun kaldığı bir toplum düşünelim mesela. Muhtemelen bu çocukların malına özellikle bunların teslim edildiği amcaların vs çökmesi gibi haksızlıklar çok sık görülen durumlardı. Yapması kolay, az riskli haksızlıklar bunlar (mesela dağda eşkiyalık yapmak gibi değil). Bunun bugünkü muadili mesela yolsuzluk olabilir. Koruman için sana verilmiş olan bolca malı olan bir çocuk değil ama pek çok kaynağı yöneten bir pozisyon. Aile içinde o çocuğun malına çökmek, çocuğa harcıyorum diye kendine harcamak ne kadar kolaysa, sana teslim edilen pozisyonun kaynaklarına çaktırmadan çökmek, kurum için harcıyorum diyerek kendine harcamak da o kadar kolay.
SilBenim ve pek çok Müslüman'ın İslam'dan anladığımız böyle şeylerdir. Aynı şeyler diğer dinler için de geçerli. Bu yüzden Avrupa'nın en seküler ülkelerinde dahi hala kendini Hristiyan olarak tanımlayanlar çoğunluğu oluşturuyor.
Sizin söylediğiniz Işid tarzı, 2020 yılında hala cariye alma kafa yapısında bir İslam'ı savunan Müslümanlar en azından Türkiye'de %1'i bile bulmaz. Müslümanların ezici çoğunluğu İslam'dan onu anlamıyor. İslam'dan bunu anlayanlar bir tek Işidçılar ve ateistlerse bence ateistlerin biraz da kendilerini sorgulamaları gerekiyor biz ne kadar objektif bakıyoruz bu konulara diye.
Yılmaz erdoğan'ın bir reklamı vardı, ayakkabı boyacısı çocuk ağzıyla lülülü diye telefon zili sesi çıkarıp, sonunda da ben yazdım ben oyanadım diyordu. Arkadaşın yazısıda o misal olmuş. Kendi yazmış kendi oynamış, akıl yürütme hataları ile dolu, kerameti kendinden menkul bir karalama olmuş. Fosfor şart, sana düşünme demiyorum sen yine hobi olarak düşün ama karalama istersen.
YanıtlaSilDeniz Tavacı: Hoş gör garibi... Alfabeyi yeni öğrendim... Köyden "yarın" geldim. Bu işlere "dün" başladım.
YanıtlaSilDiyorsunuz ki: Yazı "akıl yürütme hataları ile dolu" Bir kaç örnek lütfetseniz de sizden istifade etsem...
"Allah (RY), Bir Ülkeyi Yönetseydi, Yönetim Modeli Ne Olurdu? (3)"
SilGibi densiz, edepsiz, akılsız, izansız bir cümle kurabilen bir canlı için daha ne söylenebilir, bilmiyorum ki.
("Çünkü o, düşündü, ölçtü biçti;" "Canı çıkası, ne biçim ölçüp biçti!" "Canı çıkası; sonra yine ne biçim ölçüp biçti!")
Tamam felsefeye düşünmeye bir merakın var anlıyorum, ama sadece merakın var, senin bunu yapabilecek inan ki normal bir zekan yok. İçinde bulunduğun durum ancak dunning kruger sendromunu ile açıklanabilir. Başka da bir açıklaması yok.
AL İŞTE YORUMA BAK ÜSTEKİ, EBU CEHİL AYETİNE KOYUYOR ADAM. TECAVÜZCÜ ENSAR VAKFINA HIRSIZ AKPYE GİT O AYETİ GÖSTER SEN, BİR TANE BAŞLIK İÇİN BURADA FİKRİNİ DİYENLERE DEĞİL. FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ SIFIR ADAM İSLAMDAN DA ZERRE NASİBİNİ ALMAMIŞ, DİREK SÖVÜŞE GEÇİYOR. İNSAN OLUN ÖNCE SONRA MÜSLÜMAN OLURSUNUZ. EDEP YAHU DEMİŞLER DEMİ AÇ BİR YUNUS EMRE YE BAK
SilEY BANA "...densiz, edepsiz, akılsız, izansız bir cümle kurabilen bir canlı... " DİYEN KİŞİ:
SilSeni muhatap aldığım için senden, benden ve bu yazıları okuyan arkadaşlardan özür dilerim.
Yazım için "akıl yürütme hataları ile dolu" demiştin
Ben de hatalarımı göster dedim. Hatalarımı göstermek gibi, faziletli, erdemli, bilge bir insana yakışır yolu kullanmak yerine bu yolu tercih etmen.
İçinde o güzelliklerin ve birikimin olmadığını, manevi bir iflas yaşadığını gösteriyor...
Bir kere daha seni muhatap aldığım için...
Her muslumana bilincli musluman sertifikasi vermek lazim demistiniz, ve bir kiz uzerinden insanlarin islami olarak cahil oldugunu isaret etmistiniz.
YanıtlaSilburda da dinde bir zorlama yoktur bir yonetim olsa dinde zorlama olmayan bir yonetim olmalidir felan diyorsunuz.
sizi anlamakta zorlaniyorum.
O sertifikayi zorunlu hale getireceksiniz. sonra o sertifikaya nerde kullanilacak.
Aynen Tayyip gibi, burda gazetecilere ozgurluk var deyip gazetecileri hapse atip onlar gazeteci degil aciklamasindan baska,
muslumanlara muslumanlik sertifikasi almayi mecbur birakip bizde hic bir zorlama yok demek nasil bir mantik?
Deniz Tavacı: Bir iki yazı sonra Selman Öğüt'e sertifika )) başlıklı bir yazıda bu konuyu açacağım inş...
YanıtlaSilmerakla bekliyorum...
Sil