4) GÜLEN’İN VEFATINDAN SONRA “CEMAAT”E NE OLACAK?
Her tarikat ve cemaate, her şahıs merkezli yapıya ne olacaksa o olacak; her fani gibi Gülen de ölecek ve the cemaat de dağılacak.
Şu an dünyanın her yerinde the cemaat kan kaybeden bir beden gibi sürekli zayıflıyor. Yoğun bakımda olan ve “AKP ölse de yeniden dirilsem” diye sayıklayan bir hasta görüntüsü veriyor. Hastanın son durumunu görme adına şu linke bakılabilir (Link)
The cemaatin para kaynakları kuruyunca, maaşlı elemanlar hem piyasada çalışıp hem de gönüllü olarak hizmet etmekte zorlanıyorlar.
Eğer, 15 Temmuz olmasaydı, Gülen’in vefatından sonra the cemaat, bir heyet yönetiminde bir süre daha dağılmadan devam edebilirdi.
Fakat 15 Temmuz the cemaatin harakirisi oldu.
Hatırlayın: 17-25 Aralık öncesi bamtellerinin birçoğunda Gülen, çocukları yaramazlık yapan ve onları her şeye rağmen bir arada tutmaya çalışan baba görüntüsü veriyordu…
Bu özeti bir okuyucu yorumuyla bağlayayım “…bu saatten sonra cemaatin yapacağı tek hayır kaldı kendini feshetmesi”
5) (MÜNFERİT BİRİ İÇİN) ORGANİZE OLMAK FARZ MI?
İki ayrı konuyu bir başlık altında ele alarak maksadımı tam anlatamadığımı düşündüğüm yazılardan biri…
Şöyle bir benzetme yapayım; barajı damlaların organize olmuş haline benzetirsek, tek başına kalan her damlanın adı münferittir.
Baraj,
Etrafındaki binlerce meyveye, sebzeye hayat verirken,
Köyleri kasabaları şehirleri aydınlatırken,
Milyonlarca balığa ev sahipliği yaparken,
Münferit kalmakta ısrar eden tek başına ne yapabilir?
The cemaat ve benzeri yapılar içinde yaşadığımız ve gördüğümüz acı tecrübeler “Organize olmak mı, bundan sonra bir daha asla…” dedirtebilir. Ama hayatta yanlışını yapmadan doğrusunu öğrendiğimiz kaç şey var ki…
Tek başına iyilik üretebilirsin ama daha çok üreteyim, istikrarı olsun diyorsan organize olmak şart…
Daha çok iyilik yapmak/yapabilmek varken, az yapmak da iyiliğe ve iyilik bekleyenlere yapılmış bir kötülük olabilir mi?...
Yorumlar:
· (İvancho 4 Aralık 2019 10:43: Deniz bey, maddeler çok güzel, fakat İslam gerçekten bu maddelere uyumlu mu? (Uyumlu)
Hem Müslüman olup hem o maddeleri samimi olarak uygulamak mümkün mü? (Mümkün)
Allah gücü ele geçirip zorla da olsa uygulatmayı emretmiyor mu? (Öyle bir Allah yok.)
Mesela diyelim Mekke civar demokrasiye geçti, müşriklerde Mekke’de yaşıyor.
Onlar pislik değil mi, ateistler pislik değil mi, Mekke civarındaki ''pislikler'' orda yaşamaya devam mı edecek? (Pislikten kast edilen zihniyet)
Yeni bir din getirmeden veya İslamı değiştirmeden bahsettiğiniz maddelerin İslama gerçekten inanan hiçbir grup tarafından onaylanacağına inanmıyorum. (Buna katılıyorum)
Bence siz de takiyye yapıyorsunuz (☺))
En beğendiğim yorumlardan biri oldu.
“Allah gücü ele geçirip zorla da olsa uygulatmayı emretmiyor mu?” sorusuna ileride 3-4 bölümlük bir yazı dizisiyle cevap vermeyi düşünüyorum.
Takiyye yapıyor muyum? Geçmişte yapanlarla beraberdim. Birçok cemaat, tarikat, siyasal İslam taraftarı gibi içimden şeriat isterken, dışımdan demokrat göründüm…
Başkalarına münafık derken, münafıkça bir davranış sergileme yanlışına bir sürü tevil getirdim.
Ama the cemaatte yaşadığım acı tecrübeden sonra bundan sonraki hayatımda açık/net/şeffaf/takiyyeden uzak bir Müslüman olma sözüm var.
Bu yazıda bahsettiğim tüzük ve deklarasyon da o sözün sözleşmeye dönüşmüş haliydi…
(Adsız 4 Aralık 2019 12:29: Kardeş, Kuran diye bir kitap var, hadisler var, 1400 yıllık uygulamalar var, ben kendimi kandırma peşinde değilim, gerçeğin peşindeyim. (Bende)
Açık Kuran ayetleri dururken İnsanın aklıyla dalga geçer gibi İslam bu değil demek akıldan istifa etmektir. Sizin yorumunuza mı inanalım Allah’ın söylediğine mi? (Allah’ın söylediği bazı şeyler yoruma açıktır.)
Allah’ın söylediği eğer kitapta yazan değilse, çarpık kaçamak zamane yorumlarınız ise, o zaman siz ne dediğini bilmeyen kendini ifade edemeyen bir Allaha inanıyorsunuz. (İçinde yaşadığım şartları dikkate alan bir Allah’a inanıyorum.)
İşid gibiler daha dürüst, (Işid İslam’ın yüz karası) onlara, Kuranı ve İslamı çarpıtanlardan daha çok saygı duyar oldum (!), hayal dünyasında bir dini yaşamıyorlar, inandıkları dini olduğu gibi (değil yanlış anladıkları şekliyle) yaşıyorlar.)
Tahminim bu yorumu yazanla üsteki yorumu yazan arkadaş aynı kişi…
Burada tartışmanı özü şu soruların cevabında:
İslam dini yoruma açık bir din mi?
Yoksa naslarda ne yazıyorsa onları yorumsuz yapmayı emreden bir din mi?
Selafi/Vehhabi inancının bir ürünü olan Işid ikinciyi tercih ediyor.
Ben birinciyi tercih ediyorum. Kuran’ı ve Peygamberimizi yüzünden değil, özünden tanıyanların da birinciyi tercih etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun gerekçelerini ileride bir yazı dizisinde anlatacağım.
Bu konuda o kadar çok örnek var ki, burada şu kadarını ifade edeyim.
Peygamber Efendimiz 23 yıllık hayatını, vahyin rehberliğinde yaşadı. Ne yaptıysa Kur’an’a göre yaptı.
Ve bu 23 yılda dış şartların değişmesine bağlı olarak, dışa karşı 4 farklı duruş/yorum sergiledi. (Bunlar detaylarına inilerek çoğaltılabilir.)
1. Mekke’nin ilk üç yılında gizli davet,
2. Bu üç yılın ardından, 10 yıl boyunca karşı tarafın tahriklerine rağmen, hiçbir şekilde şiddete başvurmadan açıktan tebliğ yaptı. (Güçlünün kazanacağı boks maçı yerine, akıllının kazanacağı satrancı tercih etti.)
3. Medine’nin ilk yıllarında farklı olanlarla birlikte yaşama modeli geliştirdi. Yahudi, Hıristiyan ve az sayıda müşrikle birlikte Medine vesikası/anayasası etrafında farklı inançlarla birlikte yaşama antlaşmasını imzaladı.
4. Tarafların bu anlaşmaya ihanet etmesinin bir sonucu olarak, onların düşmanca tavrına karşı, caydırıcı bir tavır sergiledi. Ama her fırsatta barışı tercihe etti; Hudeybiye antlaşması zor şartlarda bile barış istemenin sembolü oldu.
Dış şartların değişmesine bağlı olarak, değişen bu dört farklı duruşu, dört mevsim üzerinden de anlatabiliriz.
- Yazın tişört,
- Sonbaharda kazak + ceket,
- Kışın kazak + ceket + pardösü + kaşkol,
- İlkbaharda kazak + yağmurluk giyeriz.
Bu dört mevsimdeki insan aynı ama çevresindeki değişikliklere verdiği tepkiler farklı…
Işid ve benzeri kafalar her mevsim pardösüyle dolaşma yanlışında ısrar ediyorlar.
23 yıllık risalette 4 mevsim yaşayan Peygamberin hayatını inşa eden Kuran; bütün zamanlara şu mesajı veriyor: Hava şartlarını dikkate alın!
Bu açıklamalardan sonra arkadaşın yorumda geçen “Sizin yorumunuza mı inanalım Allah’ın söylediğine mi?” sorusuna şu cevabı verebiliriz. Yapılan yoruma Kur’an onay veriyorsa, o yoruma da inanabiliriz…
…
Bu yazımla ilgili-ilgisiz birçok yorum yapıldı. Bu konunun geniş açıklamasını gelecek yazılarıma havale ediyorum.
Bu uzun yorumu yazan arkadaşa bazı yerlerine katılmasam bile teşekkür ediyorum. Yorum uzun olduğu için kısaltarak veriyorum.
(Unknown 6 Aralık 2019 16:36: Hocam sizde ne büyük bir enaniyet varmış farkında bile değilsiniz. (Hatırlattığın için tşk) Doğrular ile yanlışları bir araya getirerek, kendinizce tartışılmaz doğru kabul edip bir tüzük oluşturmuşsunuz. Sonra da tüm tarikatlar/cemaatler buna uysun, uymazsa kapatılsın diyorsunuz. Her şeyi de maşallah biliyorum zannediyorsunuz ama birçok şeyi bilmediğinizin farkında değilsiniz, en büyük sorununuz da bu olsa gerek.
(Bunlara katılmasam da düşüncelerinize saygı duyuyorum.)
Ben “enaniyetim büyük olduğu için (!)” Referansı insan olan her doğrunun hatta referansı Allah olan her doğrunun bile tartışılabileceğini düşünüyorum. Keşke İslam ülkelerinde doğan insanlar, neye inandığını bilmeden “ben Müslümanım” diyerek inanmış görünmek yerine, inandıkları değerler üzerinde konunun uzmanlarıyla tartışsalar ve sonra da bir kanaate varsalardı.
O zaman belki Müslüman sayısı daha az olacaktı ama olanlar da bilinçli Müslüman olacaklardı...
Ben dinin her meselesinin tartışılabileceğine inanıyorum. Zaten biz istemesek de, milletin internet ortamında sosyal medyada İslam dininde tartışmadığı konu kaldı mı?
Benim sohbetlerimde -soru gelmese bile, kendim sorarak- tartışmaya açmadığım dini konu yoktu diyebilirim.
Ben şuna inandım ve sohbetlerimde şunu dile getirdim: İslam vahiy dinidir. Bana her şeyi sorabilirsiniz. Bildiklerime cevap verir, bilmediklerime de ev ödevim der, öğrenir gelirim. Ama hiçbir zaman soru soranı yargılamam, niye sordun gibi niyet okuması yapmam, derine dalma, aşırı gitme, çarpılırsın falan hiç demem. Çünkü iman ettiğim dinde cevabı olmayan soru yoktur…
Özgüvenimin tavan yapması benden değil, dinime olan güvenimden kaynaklanıyor.
Sadede gelirsek, birileri, the cemaatin ve diyanetin yaptığı gibi sayı çok olsun ama kalite az da olsa önemli değil diyorsa o ayrı…
O yazıda kendi görüşümü yazdım ve yanlış anlaşılmamak için yazıya (Bu bölümde buyurgan bir dil kullandığımın farkındayım. Siz bunu tavsiye olarak okuyabilirsiniz.) notunu koydum.
Ben yazımda yaşanmış tecrübelerden yola çıkarak kendi görüşümü paylaşma özgürlüğümü kullandım. Siz de yorum yapma özgürlüğünüzü kullandınız…
(Cemaatlere, özelde tarikatlara yönelttiğiniz eleştiriler günümüze mahsus bir durum değil (Haklısınız). İşin aslı islam bir (ikna +) itaat (yani teslimiyet) dinidir. En başta Resulullah'a (SAV), sonra ulul emre, sonra alim olanlara (ikna+) itaat. Tarikatta da durum budur, aslolan (sorgulu sualli) itaattir. Tarikatın başındaki mürşide itaat... Bir itaat ettin mi artık o saatten sonra aklını bir tarafa koyacak, (akılsızca işleri sorgulamayacaksın) mürşidinin dizinin dibinden ayrılmayacaksın. Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Şah-ı Nakşıbendlerin, Aziz Mahmud Hüdayilerin... aklınıza gelebilecek tasavvuf erbabı büyük velilerin o mertebeleri elde etmelerindeki anahtardır (sorguladıktan, anladıktan, ikna olduktan sonra) itaat....)
İtaatin kötüye kullanıldığı o kadar örnek var ki, yazsam kitap olur... Ben “semigna ve atagna (Bakara 285)” ayetini şöyle anlıyorum. İşittim (işittiğimi araştırdım, üzerinde düşündüm ve ikna olduğum için) itaat ettim.
600 sayfalık Kur’an’da emirleri toplasan 20 sayfa olmaz. Kur’an baştan sona bir ikna kitabıdır. Allah’ın âdetidir: “Yap” demeden önce “yapma bilinci” verir. Yapma bilinci vermeden “yap” demek, sünnetullaha aykırıdır.
Allah hem kainat ayetleri ile hem de Kur’an ayetleriyle kuluna açıklama yapar, deliller sunar. Korktuğu için değil, ikna olduğu için itaat eden kullar ister.
Bunları 16 yaşında çok soru sorduğu için “milletin kafasını karıştırıyorsun” denerek kibarca camiden kovulmuş biri olarak yazıyorum.
Hatta burada şunu da ifade edeyim; ben 16 yaşından 18 yaşına kadar ateist olmak için gayret eden ama bir türlü ateist olamayan biriyim. Aklım ateist olmama bir türlü izin vermedi. Bunu da inşallah bir yazı konusu yapmayı düşünüyorum.
6. TR724’DEN VEYSEL AYHAN’IN YAZIMA VERDİĞİ CEVABA, CEVABIM
The Cemaatin yayın organları “kendi tarafının yaptığı zamları çok zaman görmeyen, gördüklerine de güncelleme diyen ama karşı tarafın zamlarını büyüteçle veren” havuz medyasından hiçbir farklarının olmadığı gerçeğini göremiyorlar.
Onlar Erdoğan’ı eleştiremiyor,
Bunlar da Gülen’i,
Onlar AKP’lilerin karşısına geçip her soruyu soramıyorlar,
Bunlar da the cemaat abilerinin karşısına geçip her soruyu soramıyorlar,
Üstelik Türkiye’ye göre çok daha fazla demokrat olan bir ülkede bu eleştirileri yapamamakla havuz medyasının iki tık gerisine düşüyorlar.
Bu yazıda bir okuyucumuzun Veysel Ayhan’a gönderdiği e-maile gelen cevabı yayınladık. Veysel Ayhan cevabında farkında olmadan bir gerçeği itiraf ediyordu.
O itiraf üzerinden Ayhan’a birtakım sorular sorduk. Hala cevap yok…
(Adsız 7 Aralık 2019 11:02: KAPAK yapmış deniz tavacı! (Estağfurullah ☺)
Fethullahçılar akp nin yaptığı herşeyi yapıyor bazı şeylere gücü yetmediği için yapamıyor olabilir ama sürekli akp yi eleştiriyor. Ahmet şık ı içeri attırıp sonra darbeden sonra Akp içeri attırınca utanmadan Akp insan haklarına saygı göstermiyor deyip prim yapmaya çalışıyorlar. (Haklısınız) Siz insan hakkımı gözettiniz kahpeler? (!) Elinize fırsat geçince her türlüsünü yaptınız. Şükür Allah fetönün duasını kabul edip evlerine ateşler saldı.)
“Kahpe” ifadesi hariç yazılanlara katılıyorum. Böylesi ifadeleri muhataplarım hak etse bile ben irtifa kaybetmeme adına bunlardan uzak duruyorum.
Ayrıca eleştiride, küfür ve hakaret olduğunda, bu yöntemin karşı tarafın saflarını sıklaştırması gibi bir sonuca hizmet ettiğini düşünüyorum.
Bunu yaşayarak çok tecrübe ettiğim için, bu yöntemi kullanmıyorum.
Buradan Veysel Ayhan’ın şahsında TR724’e bir kere daha sesleniyorum, MÜNFERİT gibi özgürlükçü olmaktan niye korkuyorsunuz?
· Ben desem ki: Bana izin verin TR724’de Gülen’i ve the cemaati eleştiren bir yazı yazayım.
· Siz de deseniz ki: Biz de Münferitte, Münferiti veya oradaki yazarları eleştiren bir yazalım.
Sizce kim izin verir? …
Demokratlığınız takiyye idi. Hala da öyle…
Deniz Tavacı
Selafi/Vehhabi inancının bir ürünü olan Işid ikinciyi tercih ediyor.
Ben birinciyi tercih ediyorum. Kuran’ı ve Peygamberimizi yüzünden değil, özünden tanıyanların da birinciyi tercih etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun gerekçelerini ileride bir yazı dizisinde anlatacağım.
Bu konuda o kadar çok örnek var ki, burada şu kadarını ifade edeyim.
Peygamber Efendimiz 23 yıllık hayatını, vahyin rehberliğinde yaşadı. Ne yaptıysa Kur’an’a göre yaptı.
Ve bu 23 yılda dış şartların değişmesine bağlı olarak, dışa karşı 4 farklı duruş/yorum sergiledi. (Bunlar detaylarına inilerek çoğaltılabilir.)
1. Mekke’nin ilk üç yılında gizli davet,
2. Bu üç yılın ardından, 10 yıl boyunca karşı tarafın tahriklerine rağmen, hiçbir şekilde şiddete başvurmadan açıktan tebliğ yaptı. (Güçlünün kazanacağı boks maçı yerine, akıllının kazanacağı satrancı tercih etti.)
3. Medine’nin ilk yıllarında farklı olanlarla birlikte yaşama modeli geliştirdi. Yahudi, Hıristiyan ve az sayıda müşrikle birlikte Medine vesikası/anayasası etrafında farklı inançlarla birlikte yaşama antlaşmasını imzaladı.
4. Tarafların bu anlaşmaya ihanet etmesinin bir sonucu olarak, onların düşmanca tavrına karşı, caydırıcı bir tavır sergiledi. Ama her fırsatta barışı tercihe etti; Hudeybiye antlaşması zor şartlarda bile barış istemenin sembolü oldu.
Dış şartların değişmesine bağlı olarak, değişen bu dört farklı duruşu, dört mevsim üzerinden de anlatabiliriz.
- Yazın tişört,
- Sonbaharda kazak + ceket,
- Kışın kazak + ceket + pardösü + kaşkol,
- İlkbaharda kazak + yağmurluk giyeriz.
Bu dört mevsimdeki insan aynı ama çevresindeki değişikliklere verdiği tepkiler farklı…
Işid ve benzeri kafalar her mevsim pardösüyle dolaşma yanlışında ısrar ediyorlar.
23 yıllık risalette 4 mevsim yaşayan Peygamberin hayatını inşa eden Kuran; bütün zamanlara şu mesajı veriyor: Hava şartlarını dikkate alın!
Bu açıklamalardan sonra arkadaşın yorumda geçen “Sizin yorumunuza mı inanalım Allah’ın söylediğine mi?” sorusuna şu cevabı verebiliriz. Yapılan yoruma Kur’an onay veriyorsa, o yoruma da inanabiliriz…
…
Bu yazımla ilgili-ilgisiz birçok yorum yapıldı. Bu konunun geniş açıklamasını gelecek yazılarıma havale ediyorum.
Bu uzun yorumu yazan arkadaşa bazı yerlerine katılmasam bile teşekkür ediyorum. Yorum uzun olduğu için kısaltarak veriyorum.
(Unknown 6 Aralık 2019 16:36: Hocam sizde ne büyük bir enaniyet varmış farkında bile değilsiniz. (Hatırlattığın için tşk) Doğrular ile yanlışları bir araya getirerek, kendinizce tartışılmaz doğru kabul edip bir tüzük oluşturmuşsunuz. Sonra da tüm tarikatlar/cemaatler buna uysun, uymazsa kapatılsın diyorsunuz. Her şeyi de maşallah biliyorum zannediyorsunuz ama birçok şeyi bilmediğinizin farkında değilsiniz, en büyük sorununuz da bu olsa gerek.
(Bunlara katılmasam da düşüncelerinize saygı duyuyorum.)
Ben “enaniyetim büyük olduğu için (!)” Referansı insan olan her doğrunun hatta referansı Allah olan her doğrunun bile tartışılabileceğini düşünüyorum. Keşke İslam ülkelerinde doğan insanlar, neye inandığını bilmeden “ben Müslümanım” diyerek inanmış görünmek yerine, inandıkları değerler üzerinde konunun uzmanlarıyla tartışsalar ve sonra da bir kanaate varsalardı.
O zaman belki Müslüman sayısı daha az olacaktı ama olanlar da bilinçli Müslüman olacaklardı...
Ben dinin her meselesinin tartışılabileceğine inanıyorum. Zaten biz istemesek de, milletin internet ortamında sosyal medyada İslam dininde tartışmadığı konu kaldı mı?
Benim sohbetlerimde -soru gelmese bile, kendim sorarak- tartışmaya açmadığım dini konu yoktu diyebilirim.
Ben şuna inandım ve sohbetlerimde şunu dile getirdim: İslam vahiy dinidir. Bana her şeyi sorabilirsiniz. Bildiklerime cevap verir, bilmediklerime de ev ödevim der, öğrenir gelirim. Ama hiçbir zaman soru soranı yargılamam, niye sordun gibi niyet okuması yapmam, derine dalma, aşırı gitme, çarpılırsın falan hiç demem. Çünkü iman ettiğim dinde cevabı olmayan soru yoktur…
Özgüvenimin tavan yapması benden değil, dinime olan güvenimden kaynaklanıyor.
Sadede gelirsek, birileri, the cemaatin ve diyanetin yaptığı gibi sayı çok olsun ama kalite az da olsa önemli değil diyorsa o ayrı…
O yazıda kendi görüşümü yazdım ve yanlış anlaşılmamak için yazıya (Bu bölümde buyurgan bir dil kullandığımın farkındayım. Siz bunu tavsiye olarak okuyabilirsiniz.) notunu koydum.
Ben yazımda yaşanmış tecrübelerden yola çıkarak kendi görüşümü paylaşma özgürlüğümü kullandım. Siz de yorum yapma özgürlüğünüzü kullandınız…
(Cemaatlere, özelde tarikatlara yönelttiğiniz eleştiriler günümüze mahsus bir durum değil (Haklısınız). İşin aslı islam bir (ikna +) itaat (yani teslimiyet) dinidir. En başta Resulullah'a (SAV), sonra ulul emre, sonra alim olanlara (ikna+) itaat. Tarikatta da durum budur, aslolan (sorgulu sualli) itaattir. Tarikatın başındaki mürşide itaat... Bir itaat ettin mi artık o saatten sonra aklını bir tarafa koyacak, (akılsızca işleri sorgulamayacaksın) mürşidinin dizinin dibinden ayrılmayacaksın. Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Şah-ı Nakşıbendlerin, Aziz Mahmud Hüdayilerin... aklınıza gelebilecek tasavvuf erbabı büyük velilerin o mertebeleri elde etmelerindeki anahtardır (sorguladıktan, anladıktan, ikna olduktan sonra) itaat....)
İtaatin kötüye kullanıldığı o kadar örnek var ki, yazsam kitap olur... Ben “semigna ve atagna (Bakara 285)” ayetini şöyle anlıyorum. İşittim (işittiğimi araştırdım, üzerinde düşündüm ve ikna olduğum için) itaat ettim.
600 sayfalık Kur’an’da emirleri toplasan 20 sayfa olmaz. Kur’an baştan sona bir ikna kitabıdır. Allah’ın âdetidir: “Yap” demeden önce “yapma bilinci” verir. Yapma bilinci vermeden “yap” demek, sünnetullaha aykırıdır.
Allah hem kainat ayetleri ile hem de Kur’an ayetleriyle kuluna açıklama yapar, deliller sunar. Korktuğu için değil, ikna olduğu için itaat eden kullar ister.
Bunları 16 yaşında çok soru sorduğu için “milletin kafasını karıştırıyorsun” denerek kibarca camiden kovulmuş biri olarak yazıyorum.
Hatta burada şunu da ifade edeyim; ben 16 yaşından 18 yaşına kadar ateist olmak için gayret eden ama bir türlü ateist olamayan biriyim. Aklım ateist olmama bir türlü izin vermedi. Bunu da inşallah bir yazı konusu yapmayı düşünüyorum.
6. TR724’DEN VEYSEL AYHAN’IN YAZIMA VERDİĞİ CEVABA, CEVABIM
The Cemaatin yayın organları “kendi tarafının yaptığı zamları çok zaman görmeyen, gördüklerine de güncelleme diyen ama karşı tarafın zamlarını büyüteçle veren” havuz medyasından hiçbir farklarının olmadığı gerçeğini göremiyorlar.
Onlar Erdoğan’ı eleştiremiyor,
Bunlar da Gülen’i,
Onlar AKP’lilerin karşısına geçip her soruyu soramıyorlar,
Bunlar da the cemaat abilerinin karşısına geçip her soruyu soramıyorlar,
Üstelik Türkiye’ye göre çok daha fazla demokrat olan bir ülkede bu eleştirileri yapamamakla havuz medyasının iki tık gerisine düşüyorlar.
Bu yazıda bir okuyucumuzun Veysel Ayhan’a gönderdiği e-maile gelen cevabı yayınladık. Veysel Ayhan cevabında farkında olmadan bir gerçeği itiraf ediyordu.
O itiraf üzerinden Ayhan’a birtakım sorular sorduk. Hala cevap yok…
(Adsız 7 Aralık 2019 11:02: KAPAK yapmış deniz tavacı! (Estağfurullah ☺)
Fethullahçılar akp nin yaptığı herşeyi yapıyor bazı şeylere gücü yetmediği için yapamıyor olabilir ama sürekli akp yi eleştiriyor. Ahmet şık ı içeri attırıp sonra darbeden sonra Akp içeri attırınca utanmadan Akp insan haklarına saygı göstermiyor deyip prim yapmaya çalışıyorlar. (Haklısınız) Siz insan hakkımı gözettiniz kahpeler? (!) Elinize fırsat geçince her türlüsünü yaptınız. Şükür Allah fetönün duasını kabul edip evlerine ateşler saldı.)
“Kahpe” ifadesi hariç yazılanlara katılıyorum. Böylesi ifadeleri muhataplarım hak etse bile ben irtifa kaybetmeme adına bunlardan uzak duruyorum.
Ayrıca eleştiride, küfür ve hakaret olduğunda, bu yöntemin karşı tarafın saflarını sıklaştırması gibi bir sonuca hizmet ettiğini düşünüyorum.
Bunu yaşayarak çok tecrübe ettiğim için, bu yöntemi kullanmıyorum.
Buradan Veysel Ayhan’ın şahsında TR724’e bir kere daha sesleniyorum, MÜNFERİT gibi özgürlükçü olmaktan niye korkuyorsunuz?
· Ben desem ki: Bana izin verin TR724’de Gülen’i ve the cemaati eleştiren bir yazı yazayım.
· Siz de deseniz ki: Biz de Münferitte, Münferiti veya oradaki yazarları eleştiren bir yazalım.
Sizce kim izin verir? …
Demokratlığınız takiyye idi. Hala da öyle…
Deniz Tavacı
1 Yorumlar
şu mevsimlerde giyilen elbiselere bir itirazım var.
YanıtlaSilsiz olması gerekeni,yazın tişört,baharda kazak,kışın palto yazdınız,fakat gerçekte bu böyle olmadı.ilk birkaç yıl tişört,sonraki birkaç yıl kazak-ceket,sonraları ise hep pardesü giyildi.