Geçenlerde, bu platformda “Mollalar” Arasında Bulunmuş Biri Olarak TR724’e soruyorum” başlığı altında bir yazı yazdım. Bu yazımı Ali T. isminde bir okuyucumuz TR724’ün Genel Yayın Yönetmeni olan Veysel Ayhan’a göndermiş. Ali T. Veysel Ayhan’dan gelen cevabı benle paylaştı.
Cevap aşağıda:
Önce şunu söyleyeyim: Ben TR724’ü düzenli okuyanlardanım. Gülen’i infaz gibi bir niyetim de yok.
Gönderilen cevap da benim yazdığım yazının cevabı olmaktan çok uzak. Ben “TR724’te Cemaat aleyhinde hiç eleştiri çıkmıyor” şeklinde bir eleştiri yapsaydım, verilen linklerdeki yazılar benim yazımın cevabı olabilirdi.
Benim eleştirim şuydu:
“TR724’ün AKP’ye yaptığı en büyük eleştirilerden biri de şu “Sorulardan kaçıyorlar. İstedikleri soruları soracak gazetecileri karşılarına alıyorlar.”
(Bazı yazarların ismini saymış) Var mısınız şöyle demeye: Biz Gülen’le görüşeceğiz. Önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden kendisine soracağız
Bunu yapabilir misiniz? Yapamazsınız. Peki, bu durumda siz, AKP’lilere her soruyu soramayan gazetecilere, dediğiniz her şeyi kendiniz de hak etmiyor musunuz?
Hem bulunduğunuz ülkeler TR’ye göre daha demokratik değil mi? Hem soru soranın başına bir şey de gelmiyor. Buna rağmen Gülen’e soru sormamakla, TR’deki yandaş gazetecilere dediğinizin daha fazlasını hak etmiyor musunuz?
Veysel Ayhan’ın bu sorulara karşı şöyle bir cevap yazması lazımdı;
Biz nasıl ismini vererek R. Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyorsak, Gülen’i de eleştiriyoruz. İşte örnekleri…
Biz Gülen’le görüştük/görüşeceğiz. Önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden kendisine sorduk/soracağız.
Evet, Veysel Ayhan’dan böyle veya benzeri bir cevap gelmesi lazımdı. Gelen cevap
“Onların eleştiri dedikleri şey; Hocaefendiyi infaz edebilmek.”
Biz ne talep ettik: Veysel Ayhan ve arkadaşları Gülen’le röportaj yapsalar ve önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden kendisine sorsalar.”
Şimdi bu talep infaz mıdır?
V. A’yı iyi tanırım. Yapının cemaat olduğu günlerde cemaatin “vicdanıydı”. Yapının The Cemaat olduğu bugünlerde de yapıya anonim olarak eleştiri getiren isimler listesinde üst sıralarda olan biri…
Ama benim talebimi infaz olarak anlamasına hem şaşırdım hem de kendisinin birikimine yakıştıramadım.
Ama şunu da söylemem lazım: V. A. Hiç farkında olmadan bir şeyi de itiraf ediyor.
İtiraf şu: “Biz önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden Gülen’e sorsak, o röportaj sonrası Gülen biter. Gülen’i bitiren onun manevî infazını yapan kişiler olarak tarihe geçmek istemiyoruz.”
Bu noktada TR724 ekibinin Gülen’le bir röportaj yaptığını farz ederek bir kurgu yapalım.
(TR724) Hocam, bir açıklamanızda kendisiyle çekilmiş görüntünüz (Link) olduğu halde Adil Öksüz’ü tanımadığınızı söylediniz. Hala tanımadığını söylüyor musunuz?
(Gülen) Evet. Tanımıyorum.
Hocam. Siz tanımıyorum dedikten sonra, kampa giren çıkan herkesin kayıtları ellerinde olan danışmanlarınız, “Kayıtlarımızda kampa girdiğine ve sizinle görüştüğüne dair kayıtlar var” şeklinde bir bilgi verdi mi? Verilen bilgiden sonra hala tanımıyorum diyor musunuz?
Evet tanımıyorum.
Tanımadığınıza inanmayan birçok insan var. Malum yeminler böyle zamanlar için vardır. Şöyle diyebilir misiniz “Allah şahit tanımıyorum”
Allah şahidim olsun tanımıyorum.
Malum siz de biliyorsunuz, bir kişi Allah’ı şahit tutarak yemin eder ve yalan söylerse, Allah’a iftira atmış olur. (Buharî, Edeb, 6)
Biliyorum.
…
Böyle bir röportaj Gülen’in manevi infazıdır.
Böyle bir röportaj Gülen’in manevi infazıdır.
Görüyorsunuz sadece bir soru Gülen’i ne hale getiriyor. Bir de böyle yüz soru olduğunu düşünün… Bir de bağımsız gazeteciler tarafından sorulduğunu düşünün. Mesela geçenlerde İbrahim Kalın’ı “sorgulayan” gazeteci Tim Sebastian’ın Kalın karşısındaki performansıyla sorular sorduğunu bir düşünün…
V. A. doğru söylüyor bizim istediğimiz içerikte Gülen’le röportaj yapmış olsalardı. Tahminin o röportaj Gülen’i bitirdi…
V. A. Ali T’ye gönderdiği e-mail’de bazı linkler veriyor. Onun cevap hakkına saygı adına linkleri yukarıda verdik. Şimdi onlardan birini açıp bakalım.
Bu linkte V. A’nın isim vermeden The Cemaatin geneline yaptığı eleştiriyi okuyoruz. Ben buradan V. A’ya şunu soracağım bu yazdıklarını benim kırmızı yazılarla kurguladığım şekilde muhatabı Gülen yaparak yazabilir misin?
Önce yazının linkini vereyim: (Link)
Yazının başlığı “Akdeniz’in zeytinyağı tabiatlı çocuklarına açık mektup!” Yazıda zeytinyağı örneği The Cemaat mensuplarının eleştiriler karşısında hep üste çıkmasını anlatmak için kullanılıyor. Ben yazıda zeytinyağı örneği verilen yerleri almadım.
Yazıda özür itibarıyla hiçbir şekilde tahrifat yapmadım. Yaptığım sadece: 1. ve 2. Çoğul kişi zamirleriyle genele hitap eden yazıyı, 2. Tekil kişi zamiriyle o genel içinde olan Gülen’e özel hale getirdim. Ama V. A. derse ki: “Ben bu yazıyı Gülen hariç herkese yazdım”… O ayrı… Ama demeyeceğini düşünüyorum.
TR724’de V. A’nın Gülen’e özel yazdığı yazı.
(Hocam, Maşallah cemaatten) Hata yapan bir Allah’ın kulu yok.
(Siz dahil, arkadaşlar sanki) Hiç yanlış ve hata yapmıyorlar.
Her söze, her ithama, her hataya bir cevapları var.
Daha siz bir şey demeden şappadanak cevabı yapıştırıyorlar.
Anında suları kulaçlayıp suyun üstüne kurulup hatasızlıkla ışıldıyorlar.
Gözleriniz kamaşıyor gördüğünüz mükemmellik karşısında.
–Günahlarını almayayım bazen sağa sola bakıp “kime yıkabilirim bunu.” diyerek geciktikleri de olmuyor değil.-
Siz gözünüzü oğuşturuyorsunuz, (Benim bildiğim Hocaefendi bir hatada bir yanlışta hatayı ilk nefsinde arayan bir insandı. Şimdi bakıyorum olanların bütün faturasını AKP’ye kesiyor. Acaba) ‘yanlış mı gördüm’ diye ama yok!
Oysa yanlışlar hatalar, ihmaller gün gibi ortada.
Ne deseniz boş.
Her nasılsa (Başta siz) mutlaka herkes üstüne düşeni yapmış oluyor.
…
(Hocam) Biz farklı mıyız? Maalesef değiliz.
Her işimizde, her şe’nimizde mükemmel olduğumuzu, en iyisini yaptığımızı düşündük hatta iddia ettik.
Bir bakıma -haşa- uluhiyet tasladık…
“Biz, biz, biz”lerden “Bizce”lerden fil dişi kuleler inşa ettik.
(Hocam) Anlıyorum. Çok öfkelisin(iz).
Elin(izde) kılıç cihattasın(ız).
O, tiran; bu, diktatör, öbürü Yezit; şurdaki münafık, buradaki de müşrik (oradaki de pakrudini).
Tamam bir şey demiyorum, (Hocamızsınız) dilediğini(zi söyleyebilirsiniz)!
Ama hiç olmazsa (“aleyküm enfuseküm” ayeti gereği) arada bir kendin(ize) de bak(saksanız)!
Bak(ın) hiç dönüp bakmadığımız için Allah aynayı kafamıza geçirdi.
Ne zaman görsem baba mirası gibi ‘Hz. Hüseyin’ koltuğundasın(ız).
Kırık da olsa bir ayna parçası bul(unuz ve) kendin(ize) bak(ınız)!
(Hocam) Bari şimdi… Hiç olmazsa şimdi (bakınız).
Yalvarırım ne olur bir kere de hata yap(tığınızı kabul ediniz)!
(Lütfen) Tenezzül e(diniz), insanların arasına in(iniz)!
(Hani Hz. Ali’nin dediği gibi diyordunuz ya “Kun inden nas ferden minen nas” yani insanlardan bir) İnsan ol(unuz)!
(Bir kere de) “Evet arkadaş bu benim hatam” de(yiniz)!
“Ben dev bir dimağım ama bazen doğru düşünmediğim olabilir.” diye ağır bir ekzersiz yap(sanız).
(17-25 sonrası Türkiye’de seçimlerde adaylarımız oldu. Halkta %1 bile karşılığımız olmadığını gördüğümüz halde tuttuk AKP ile savaş girdik) “Her nasılsa bu şeye aklım yetmedi.” de(yiniz).
(İçimizden-dışımızdan bir sürü eleştiri var) Ayda yılda bir, başkalarının dediğinin de doğru olabileceğine ihtimal ver(seniz).
Mesela (nefsinizi muhatap alıp) ben öngörü körüyüm (deseniz).
S(izin) hayatın(ız) ne güzel, “(Hep) Ben demiştim”lerle geç(iyor).
Hep haklı çıktın(ız)!
(Hocam ne olur bir kere de) Ama yetti (deyiniz)!
(Ne olur) Bir kere de otomatik olarak kendini(zi) savunma(sanız)!
İddialı ve üst perdenden konuşmayı bırak(sanız).
(Ne olur, bir kere de) “Ben hatasız büyük bir insanım ama bu defa yanıldım” de(yiniz)!
Başını(zı) ellerini(zi)n arasına al(sanız). Bu fevkalade zor varsayımı, (şöyle bir) hayal et(seniz).
Gözlerini(zi) önün(üz)e indir(seniz).
(Evet biliyorum bu sizin için) Çok zor ama on beş saniye falan mağlup kal(sanız).
Haklısın(ız, bu) epey güç. Çünkü hiç yapmadığı(ız)n bir şey.
Kendini(zi) buna alıştırmak için tesbih çekerken otuz üç defa “Ben mağlubum, özür dilerim” de(seniz)!
“Ben şu işe nefsimi karıştırdım”, “Evet bu işi yanlış yaptık” de(seniz), itiraf et(seniz. Gerçi itirafçılara da kafir dediniz ama)!
“(Hakkımda içerinden ve dışarıdan insaflı eleştir yapanlar) Doğru diyorlar bu (15 Temmuz), tamamen benim ihmalimden doğdu.” de, diyebil(seniz)!
…
(Ne olur) Duru ve şeffaf ol(sanız)!
Duru ve şeffaf olmadan duru ve şeffaf olamazsın(ız).
Hele hiç (de) öyle görünemezsin(iz).
Korkma(yınız), bir şey kaybetmezsin(iz).
Peygamberler zellelerini ikrarla bir şey kaybetmediler.
(Onlarla kıyaslandığında) S(iz)-ben (biz) kimiz ki!
Bak(ınız), Hz. Adem (as) “Ey bizim Rabbimiz, kendimize yazık ettik. Şayet Sen kusurumuzu örtüp, bize merhamet buyurmazsan, en büyük kayba uğrayanlardan oluruz!” (Arâf, 23) dedi.
Hz. Yunus (as) ‘’Doğrusu ben (bu hareketimle) kendine zulmedenlerden oldum.’’ diye af dilendi. (Enbiya, 87)
Hz. Nuh (as) “Ya Rabbî, ben mağlubum, artık Sen bana yardım et! ” (Kamer,10) sözleriyle halini Allah’a arz etti.
Allah, onların bu “pişmanlıklarını” “tevbelerini” ve “zelle ikrarlarını” tırnak içinde alıntılayarak Kur’an’da aktarıyor. Bu sözleri kendi kelamı içine alıp onların özürlerini takdis ediyor, şereflendiriyor.
Kendi kelamı içinde bu “özür”lere ebediyet bahşediyor.
Hataları itirafı, zaafların ikrarını yani tevbeyi tekrim ediyor.
(Size, bana, herkese) Yol, usûl ve âdap öğretiyor.
Kur’an bunu sadece başka coğrafyalara, başka tarihlere demiyor.
Bize de diyor.
(Var mısınız, bu süreçte yaptığınız yanlışları itiraf etmeye, var mısınız karşınıza bağımsız gazetecileri alıp onlara bana “önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden bana sorabilirsiniz” demeye.
V. A.’ın The Cemaatin geneli için yazdığı yazıyı, The Cemaat’in içinde bulunan Gülen’e özel hale getirdim.
Bu sözlerin yazarı V. A.
Şimdi TR724’ün genel yayın yönetmeni olan V. A’ya soruyorum.
Bu yazının genele hitap eden içeriğine imza attığınız gibi, Gülen’e hitap eden içeriğine de imza atar mısınız?
Bu yazıyı bu haliyle TR724’de yayınlayabilir misiniz?
Yayınlayamazsanız, sebebini yazabilir misiniz?
Evet, Sayın Veysel Ayhan, biz sizden çok şey istemedik. Biz sizden ekibinizle birlikte “Önceden belirlenen ve herkese ilan edilen soruları, hiçbir şekilde sansürlemeden Gülen’e sormanızı istedik.” Siz bu isteğimizi “Gülen’i infaz” olarak yorumladınız.
Aslında belki istemeden böyle bir röportaj sonrasında Gülen’in biteceğini, manen infaz olacağını da itiraf etmiş oldunuz.
Şimdi, bu noktada benzer soruları Gülen’in etrafındaki mollalara soralım. Özellikle de Cemal Türk’e, Osman Şimşek’e soralım.
Siz V. A’nın The Cemaatin geneline yazdığı yazıyı Gülen’in özeline uyarlamış haliyle yüzüne okuyabilir misiniz?
Veya Gülen’e “Hocam, V. A’nın Cemaatin geneline yazdığı eleştirisel yazıyı, nefsinizi muhatap yaparak okudunuz mu?” diye sorabilir misiniz?
Bu yazıyı bir Bamteli sohbeti konusu yapmak ister misiniz?
Siz bunu yapamazsınız (yaparsanız burada bir özür yazısı da yazacağım).
O zaman bir kere daha sorayım. Böyle yapmakla AKP’lilerin yüzüne karşı her soruyu soramayan gazetecilerden ne farkınız var? Onlara dediğiniz her şeyi siz de hak etmiyor musunuz?
Bir cevabınız var mı? Bekliyorum…
Deniz TAVACI
1 Yorumlar
KAPAK yapmış deniz tavacı!
YanıtlaSilFtullahçılar akp nin yaptığı herşeyi yapıyor bazı şeylere gücü yetmediği için yapamıyor olabilir ama sürekli akp yi eleştiriyor. Ahmet şık ı içeri attırıp sonra darbeden sonra akp içeri attırınca utanmadan akp insan haklarına saygı göstermiyor deyip prim yapmaya çalışıyorlar. Siz insan hakkımı gözettiniz kahpeler? Elinize fırsat geçince her türlüsünü yaptınız. Şükür allah fetönün duasını kabul edip evlerine ateşler saldı.