Header Ads Widget

test banner

Saltanat… (Re)set up is completed! Hilafet / Şeriat... (Re)loading (1)

  

25-28 Kasım 2019 günleri arasında Ankara’da 6. Din Şûrası 353 katılımcı ile toplanarak çeşitli kararlar almış. Önceki yazımdaki argümanlarıma birçok örnek içeriyor bu şura kararları. Bir şekilde tezlerimi destekliyor bu kararlarda yazılanlar. Bu yazımda bu şurada alınan kararların bazı maddelerinin kendi perspektifimden değerlendirmesini yapacağım ve de önceki yazımla irtibatlı noktalarını göstermeye çalışacağım. Ayşenur Arslan’ın “Erdoğan laikliğin mezarını kazdı” yazısıyla da bazı paralellikler arz ediyor bu yazım. 

“İslam prensipleri şiddet (violence & lynch), ayrımcılık (discrimination), haksızlık ve de cehaletin ana kaynağıdır” teorisini ileri sürmüştüm önceki yazımda. Şura kararlarını okuduktan sonra bu teoriye İslami prensiplerin israf ve mutsuzluk nedeni olduğunu da eklemek istiyorum. Şimdi 37 maddeden oluşan bu şura kararlarının bazılarına bakıp bazı kısa ve bazen de sloganvari yorumlar yapacağım. Sonrasında ise yine bazı mikro makro analizler yapacağım. İlk maddeden başlıyorum. 
************************************************************************* 
Madde 1: Dinin, her toplum ve tarih için geçerli olan sabiteleri tartışmaya açılmamalıdır. Bununla birlikte içtihada bağlı dinî hükümler, üretildiği tarihsel şartlar, sosyoekonomik gerçeklikler ve dayandığı bilimsel bilgi açısından yeniden yorumlanabilir. 
************************************************************************* 
Son yazımda şöyle demiştim: “İslam dininin ana temeli şudur ki kuran yaratıcı tarafından yazdırılmıştır (melek aracılığıyla—meleklere iman da bu nedenle önemli muhtemelen) ve peygamberlerin yaratıcı tarafından seçilmişliği TARTIŞILAMAZ. Söyledikleri Tanrı buyruğudur, teori değildir; kanundur, test edilemez.” SABİTELER ile ifade edilmiş demek istediğim…SABİTELERİN TARTIŞILMASI NEDEN İSTENMİYOR ACABA? 

CEHALET ve İSRAF tohumları gizli bu kararda. “Yeniden yorumlanması” ZAMAN ve PARA israfı demek. “Sabiteler” ve eleştirel düşünce ZITLIĞI. Bilim ve din bu nedenle birbirine ZITTIR. Cehalet tam bu noktada başlıyor. Sabitelerle...Beyin bu noktada PRESLENİYOR. “Summun bukmun umyun-- sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler...acımasızdırlar hissizdirler kısmını da ben ekleyeyim" cümlesindeki duruma düşebiliyorlar dini ve sabitelerini kabul eden insanlar, çoğunlukla da farkına varmadan. 
************************************************************************* 
Madde 2: Günümüzde inanç karşıtı akımlarla ilk temas, daha çok popüler kültürün insan onuruna aykırı, ölçüsüz haz ve eğlenceyi özendirici etkisi ve dinî konulardaki olumsuz örnekler üzerinden kurulmakta, daha sonraki aşamalarda ise bu duygusal reaksiyonlar, felsefî olarak temellendirilmeye çalışılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu durumun önüne geçebilmek için kötü örneklerin dini temsil etmeyeceğini ortaya koyma ve toplumun dinî-manevî ve kültürel ihtiyaçlarını meşru yoldan karşılamasını sağlayacak insan fıtratına uygun alternatifler oluşturma hususunda çalışmalarını arttırmalıdır. 
************************************************************************* 
CEHALETE TEŞVİK. Felsefeye ve bilime düşmanlık var. Sosyoloji bir daldır üniversitelerde. Neden üniversiteler çalışmasın? Çünkü felsefe var...Din düşmanlığıdır felsefe diyanete göre. Hazdaki ölçüsüzlük kurallarını bırakın toplumun kendisi koysun. Bırakın insanlar mutlu olsun. Siz kimsiniz de toplumun mutluluğuna sınır getirmeye çalışıyorsunuz? Yasa yapıcı mısınız? ŞERİAT (tanımını ikinci yazımda yapacağım) kokuyor buram buram. 
************************************************************************* 
Madde 3: Günümüzde dinî duygu ve düşünceler ekonomik, siyasî, kişisel çıkar ve sosyal statü gibi nedenlerle istismar edilmektedir. İstismar odakları bu emellerine ulaşmak için başta Kur’an ve Sünnet olmak üzere her türlü dinî değeri suiistimal etmekte, ayrıca pek çok hurafe, bidat, menkıbe ve ezoterik yaklaşıma yoğun bir şekilde başvurmaktadır. Son yıllarda bu istismarın en somut ve yıkıcı örnekleri olarak FETÖ ve DEAŞ gibi yapılanmalar karşımıza çıkmaktadır. Başkanlık, ülkemiz insanının samimi dinî duygularının istismar edilmesine engel olmak için yapmakta olduğu çalışmaları artırarak ve etkinleştirerek devam ettirmelidir. 
************************************************************************* 
Din istismarcıların listesine bazı siyasi partiler de dahil edilmeli, unutmuşlar! DİYANET PARA İSTİYOR yine çaktırmadan bu maddede. 
************************************************************************* 
Madde 4: İnanç problemleri konusunda sağlıklı veriler elde etmek amacıyla Başkanlık, alanında yetkin bilim adamlarının danışmanlığında saha araştırmaları yaptırmalı, ayrıca üniversitelerde din-birey-toplum ilişkileri hakkında hazırlanan lisansüstü tezler ve diğer akademik çalışmaları desteklemelidir. Bu araştırmalardan elde edilen sonuçlar değerlendirilerek hizmet politikalarına dönüştürülmelidir. 
************************************************************************* 
AYRIMCILIK başlıyor. İnsanların inanç problemlerinden size ne? İslam’a inanmama PROBLEM olarak tanımlanıyor. Buram buram şeriat kokusu yine. Üniversitelerde sosyoloji bölümleri zaten var. YETKİN bilim adamı ne demek? Felsefe doktoru olmak yetmiyor mu? Hizmet politikalarına dönüştürmek? Şeriat politikalarıyla mı? DİYANET PARA İSTİYOR. Zaten doğru düzgün çalış(a)mayan üniversitelere bir darbe daha. CEHALETE TAM TEŞVİK. 
************************************************************************* 
Madde 5: İnanç karşıtı akımlar, İslam coğrafyasında meydana gelen olumsuzlukları ve ortaya çıkan terör olaylarını arka planını sorgulamadan sosyal medyada İslam’ın aleyhinde kullanmaktadır. Birçok dini tema üzerinden sürdürülen bu paylaşımlar, insanların inançlarının zayıflamasına, din karşıtı düşüncelerin yayılmasına neden olmaktadır. Başkanlık, bu tür olumsuz paylaşımların etkilerini ortadan kaldırabilmek için uygun içerikler oluşturup sosyal medyada yayılımını sağlamalıdır. 
************************************************************************* 
İnsanların nasıl düşünecekleri size me kaldı? Para istiyor diyanet yine. Din karşıtı düşünce NEDEN ÇOK ÖNEMLİ? Düşünce özgürlüğüne TABAN TABANA zıt. Cehalet ve ayrımcılık kokuyor yine. 
************************************************************************* 
Madde 6: Dinî gruplar çoğunlukla toplumsal hayatın olağan seyri içerisinde meydana gelen oluşumlardır. Bu oluşumlar üzerinden yanlış ve maksatlı bir biçimde dinin olumsuz temsilinin zuhur etmemesi ve dinî inanç ve değerlerin istismar edilmemesi için söz konusu grupların şeffaf bir yapıya kavuşturulması ve denetime açık hale getirilmesi önem arz etmektedir. 
************************************************************************* 
O zaman FETÖ örneğine bakarsak bu grup da HAYATIN OLAĞAN SEYRİ İÇİNDE ortaya çıkmıştır demeniz lazım. FETÖ haline evrilmesinde devletin de suçu var demek ki. Yaman çelişki... 
************************************************************************* 
Madde 7: Yüce Allah, kudretinin bir delili olarak insanları farklı renk, dil ve ırklarda yaratmış ve bunu insanların tanışması ve kaynaşması için vesile kılmıştır. Bu itibarla gerek birey gerek millet bazında hiçbir üstünlük sebebi olmayan etnik kökeni üzerinden bir kesimi dışlamak veya ötekileştirmek asla kabul edilemez. Bu topraklarda tarih boyunca birlik, beraberlik ve dayanışma içinde kader birlikteliği yapmış olan vatandaşlarımızı ayrıştırmaya yönelik her türlü söylem reddedilmelidir. Başkanlık, vatandaşlar arasında vahdeti güçlendirmek için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hizmetlerini ve faaliyetlerini kararlılıkla devam ettirmelidir. Öte yandan İslam ile yoğrulmuş bu toprakların insanlarını farklı inanç ve kültürlere nispet etmek suretiyle onları hak ve hakikatten saptırmaya çalışan PKK/PYD gibi terör örgütlerinin söylem ve eylemlerine karşı da Başkanlık atmakta olduğu adımları güçlendirmelidir. 
************************************************************************* 
Dini inancın da üstünlük sebebi OLMADIĞI belirtilmiyor her ne hikmetse. Farklı inanç ve kültürlere nispet etmek NEDEN KÖTÜ. CEHALET ve AYRIMCILIK pompalıyor. Farklı inanç ve kültürlere NEFRET TOHUMU ekimi var. HAK VE HAKİKAT kime göre? LİNÇ kültürünüz çimentosu var burada. Başkanlık yine para istiyor attığı adımları güçlendirmek için. 
************************************************************************* 
Madde 8-9-10: Çağdaş dünyayı etkisi altına alan ve israfa dönüşen tüketim kültürünün, insanı yaratılış gayesinden koparan yozlaştırıcı etkisi çeşitli yönleriyle araştırılmalı ve toplum bu hususta bilinçlendirilmelidir. 
Başkanlık, din hizmetleri stratejisini belirlerken, sosyokültürel değişimi dikkate alarak hedef kitlenin beklenti ve ihtiyaçlarını tespite yönelik bilimsel araştırmalar yaptırmalı ve hizmetlerini bu doğrultuda gerçekleştirmelidir. Bu çerçevede, özellikle hutbe ve vaazların muhatap kitlede oluşturduğu kazanımları bilimsel yöntemlerle ölçmeli ve faaliyetlerini bu çıktılara uygun olarak sürdürmelidir. 
Arkalarında birtakım yeni dini akımlar bulunan, sağlıklı yaşam, iç huzuru, denge, kişisel gelişim, iş hayatında başarı gibi söylemlerle kendilerini kamufle eden, dinî ve millî kültürümüze yabancı yapılar hususunda toplumu aydınlatıcı çalışmalar yapılmalıdır. 
************************************************************************* 
Bilimsel araştırmaları neden üniversiteler yapmasın? Diyanet yine PARA istiyor. Kültürümüze yabancı yapılar derken kasıt nedir? CEHALET, LİNÇ, AYRIMCILIK, HUZUR DÜŞMANLIĞI ve İSRAF bir arada. Sağlıklı yaşam, kişisel gelişim, iş hayatında başarı üzerine çalışan, ama dini referansı olmayan bu akımları LİNÇ ediyor. Cahillik değil de nedir istedikleri? Tüm evrensel özgürlük manifestolarına TERS. Toplumu aydınlatmak sizin mi işiniz? Neyin ışığıyla aydınlatacaksınız? Senin ışığınla aydınlanmak istemeyen kişilerin vergilerini almayın o zaman! 
Kilise de zamanında diyanet benzeri faaliyet göstererek krallıklarda söz belirleyici olmuşlar ancak bu toplumlar zamanla olayın farkına varıp kiliselerin statülerini reform edebilmişler. Pahalıya mal olmuş tabi ki bu. Şimdi yabancı ülkelerdeki sosyoloji derslerinde dinin ve kilisenin siyasi istismar amaçlı kullanıldığı rahatlıkla öğretilebiliyor. Diyanetin üniversite araştırmalarına güvenmemesinin temelinde de bu var. Yabancı kelimesine duyduğu kaşıntının sebebi de bu. Ya bu krallığın çıplak olduğu anlaşılırsa? 
************************************************************************* 
Madde 12-13: Sosyokültürel değişimin en fazla etkilediği alanlardan biri de ailedir. Her geçen gün evliliklerin ve aile başına düşen çocuk sayısının azalması, aile içi şiddet, boşanmış ve parçalanmış aileler gerçeği bunun en açık göstergesidir. Başkanlık, gerek yurt içi ve yurt dışı irşad faaliyetleriyle gerekse de yazılı ve görsel yayınlarla aile kurumunun güçlendirilmesine yönelik sağladığı katkıları artırmalıdır. Bu çerçevede her yıl yazılı ve görsel yayınlara dönük “Aile ve Değerler Ödülü” ihdas etmelidir. 
Aile, toplumun temel taşıdır. Bundan dolayı İslam; nesli, dolayısıyla aileyi, korunması zaruri olan beş unsurdan biri olarak saymıştır. Bu nedenle aileyi ve aile değerlerini tahrip eden her türlü anlayış, yönelim ve sapkın söylemler, değerlerine bağlı insanımız arasında hiçbir zaman makes bulamayacaktır. Dine, fıtrata, ahlaka ve toplumsal değerlere aykırı olan ve bunu ifsad eden söz konusu anlayışlara karşı Başkanlık, paydaş kurum ve kuruluşlarla iş birliğini artırarak faaliyetlerini devam ettirmelidir. 
************************************************************************* 
Değişimden rahatsızlık ifadesi var. İrşad faaliyetleri PARA demek. Para istiyor diyanet. Dine fıtrata ahlaka toplumsal değerlere AYKIRI ne demek? Dışlama ve linç var açıkça. İFSAD eden diyor. Cehalete TAM TEŞVİK. Size ne insanların değerlerinden? Hani her inanca düşünceye saygı vardı? Fesatlıkla itham ediyorsun farklı fikirleri. Sana ne ailedeki çocuk sayısından? Size mi kaldı aileyi dizayn etmek? Şeriatçılık açıkça. 
************************************************************************* 
Madde 14: ....imkanlar ve ihtiyaçlar ölçüsünde, cami müştemilatı içinde kütüphane, okuma, sergi ve toplantı salonları oluşturulması gerekir. Ayrıca Başkanlığın uzun süredir üzerinde hassasiyetle durduğu ibadet mahallerinin; kadınların, çocukların, gençlerin ve engellilerin ihtiyaçlarını karşılama yönündeki uygulamalar desteklenmelidir. 
************************************************************************* 
Ayrımcılık bu en azından. Camiye neden gelmek zorunda kalsın kitap okumak isteyen. Camiye gidenlerin parasıyla yapılsın bu kütüphane o zaman. Dine inanmayan neden sana PARA versin ki diyanet olarak? Kütüphaneler açmak gerekmiyor mu? Cami içinde kütüphane şeriat kokulu. 
************************************************************************* 
Madde 29: Çocuklara yönelik basılı, sesli, görüntülü ve dijital yayınlarda dinî ve millî değerleri benimsetici politikalar daha da geliştirilmeli, çocuk psikolojisi dikkate alınarak hiçbir yayın türünde yabancılaştırıcı, fıtrata aykırı temalara ve şiddeti özendirici unsurlara yer verilmemelidir. 
************************************************************************* 
Yabancılaştırıcı demekten ne kastediliyor? Açıkça beyin yıkayalım diyor. Nesilleri cehalete mahkum etmeye TAM TEŞEBBÜS. Diyanet bir bakıma şunu diyor: Bize para ve yetki verin çocuklarınızın beynini felç edelim ve kullandığımız beyni felç etme yöntemleri başarılı mı değil mi bilimsel yöntemler kullanarak ölçelim. Bu bilimsel ölçümleri de başarılı ve başarısız yöntemlerin tespit edilip bu beyin yıkama yöntemlerinin geliştirilmesinde veya revise edilmesinde kullanalım. Yetişkinleri de unutmadık, onların beynini de yıkamaya talibiz. Yine sizin aile hayatınıza, mutluluğunuza veya ve özgür düşünmenize karışmak üzere hazırız. Tabi ki parayla… Diyanet de bilimsel çalışma yapıyor. Bilim dini ideolojiye hizmet ettiği sürece tabi ki. 
  
Fıtrata aykırı temalara siz mi karar vereceksiniz? Ne hakla? 
Şûra kararlarının 15. maddesi ve sonrasında da genel olarak fon isteme, beyin yıkama, beyin yıkama faaliyetlerinin etkilerinin bilimsel(!) ölçümü gibi hayati(!) konular ele alınıyor. Şura kararlarının tamamına şu linkten ulaşılabilir: 

Erdoğan’ın şûrada söyledikleri de şunlar: 

"Zaman ve şartlar değişse de İslam'ın nasları değişmeyecektir. Nerede ve hangi zamanda yaşarsak yaşayalım, kelime-i şehadet, namaz, oruç hac, zekat bizler için farzdır ve öyle kalacaktır. Faiz, yalan, zulüm, kibir, iftira, tecessüs, zan, hırsızlık, masumu öldürmek ise yasak olmaya devam edecektir. Hangi sebeple olursa olsun Kur'an'ın emirlerini yok saymak, hafife almak veya hükümsüz kılmak bir Müslümana yakışmaz. Dolayısıyla dinde ekleme çıkarma, yani bid'at olmaz. 'Bana uymuyor, zamana uymuyor, hoşuma gitmiyor, aklım almıyor' bahanesiyle kimse nasları inkar edemez. Çünkü bir Müslüman dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir. 

Şayet insan inandığı gibi yaşamazsa bir süre sonra yaşadığı gibi inanmaya başlar. Din kişinin hayatına nüfuz etmezse, kişi zamanla yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil, biz İslam'a göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz. Elbette bu süreçte aşırılığa, ifrata ve tefrite de kaçmayacağız. Özellikle dini, hayattan tecrit eden, belli kalıplara, şekillere, davranışlara hapseden dogmatik bir anlayışa itibar etmeyeceğiz." 

Erdoğan’ın sözlerinin Şûra kararlarıyla bayağı bir benzerliği var! Ya da şûra kararları kendi kararları desek daha doğru olur. Pek yoruma gerek yok; şura maddeleri için yaptığım kısa yorumlar bu söylem için de geçerli. Bu arada “itibar edilmeyeceği” söylenen dogmatik anlayış dinin ta kendisi. Sabiteler ne demek acaba? Türk dil kurumunun sözlüğü ne diyor dogmatik konusunda? “Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi. Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas, inak” Traji-komik! 

Devam edecek...

Dr. X 
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

8 Yorumlar

  1. Diyanetle alakalı eleştirilerine katılıyorum ama din konusunda alt yapın çok zayıf...

    YanıtlaSil
  2. Bilgi ve analizden yoksun kahvehane sohbeti seviyesinde bir yazı, Dr. X 'e İzetbegoviç' in Doğu ve Batı Arasında İslam Kitabını tavsiye ederim.

    Bir notta platform yöneticilerine, bilgi ve analiz seviyesi bu kadar düşük, bunun da ötesinde saygısız bir yazıyı yayınlamanızın gerekçesi her fikre açık olmak olmamalı, çünkü fikir için önce bilgi gerekir. Malesef bu yazıda sadece saçmalama var.

    Din Şurasının kararlarının eleştirisi ayrı bir yazı/yorum konusu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsettiğiniz kitabın islamın prensiplerinin insan ürünü olmadığı konusuyla ilgili kısmını özetleyip karşı argümanlarınızla birlikte yazarsanız okumak isterim. Ya da diyanetin faydalarını anlatan bölümünü. İsa hocaya ayrı bir yazı olarak da gönderebilirsiniz. Konu dışı yorumlarınızın muhtemel sebeblerini ileri sürdüğüm teori içinde bulabilirsiniz. Destekli argüman içermeyen yorumlara cevap vermeye gerek görmüyorum. Saçma da olsa bilim dili kullanmasanız da olur. Kahve üslubu yorumunuzu bir nevi yazmak konuşmak tartışmak karşıtlığı olarak görüyorum. Diğer insanların yazma tartışma şevkini kırabileceğinizi hatırlatmak isterim. Yoksa beni kavehane üslubu kullanmışsın ifadesi etkilemez, hatta karşı argümanınız benim argümanlarımı çürütürse ne mutlu bana yeni birşey öğrenmiş olurum. Münferit fikir platformunun yaptıklarını önemsiyorum. Gördüğüm en açık görüşlü platform.

      Sil
  3. Yorumlarınız biraz ''düşmanca'' olmuş. Sert tavrınızın altında yatan sebep sanırım devlet eliyle bir inancın dayatılması, ve bu yönden haksız da sayılmazsınız.

    Aslında Diyanetin müslüman halka yönelik olarak camilerde kütüphane açması, islam dinine uygun şekilde ahlaki konuları işlemesi, yayın yolu ile topluma sunması gayet normal işler. Her dini kurumun bunları açıkça yapmaya hakkı vardır.

    Eleştirilmesi gereken bu hakkın gerçekte sadece diyanete verilmesi, öteki inanç mensuplarına kamu kapılarının kapatılmasıdır. Hatta kamu kaynakları ile bunların yapılması eleştirilmelidir (bu eleştiriyi yapmışsınız.)

    Devletin parası sadece sünni müslümanlar için kullanılıyor ve öteki vatandaşlar adeta düşmanlaştırılıyor. Evet bu açık ayrımcılıktır.
    Devlet bu konulara para ayıracaksa her vatandaşa eşit davranmalıdır. Örneğin hristiyan, şii, alevi, ateist kurum ve derneklerine de aynı yardımlar yapılmalıdır.
    Ya da en doğrusu her inanç grubu kendisini finanse etmelidir.

    Diyanetin yaptıklarında aslında bir yanlışlık yok, ama devlete sırtını dayaması ve bunları tüm vatandaşlara dayatması, müslüman olmayanlara üvey evlat muamelesi yapması eleştirilerinizi bir yönden haklı çıkarıyor. Yine de yazının geneli, objektif bir değerlendimeden çok, ''kızgın'' bir muhalifin konuyu ilgisiz alanlara çekerek dini eleştirmesi gibi duruyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kızgınlığım daha çok özgür düşüncenin sistematik olarak köreltilmesine yönelik. Hem de halkın parasıyla... Ben de aynı sistemin içinden geçtim Güleni de Nursiyi de okudum, Erdoğanı da zevkle dinledim ilk yıllarında. Yoksa Gülen de ve Erdoğan da şu anda içinde bulunduğumuz körelmenin ürünü. Eroğan Güleni bitirdi ama Gülen de Erdoğanı diktatör olmaya mahkum etti, inemiyor koltuğundan Erdoğan, zulmetmekten başka çaresi yok. Olanlar neden oldu konusu iyi anlaşılmalı tekrarlanmaması için. Herşey ama herşey tartışılabilmeli özgürce. Bu da toplumsal çözüm üretebilmenin ilk şartı diye düşünüyorum. Yoksa kızgın bir muhalif değilim, gerçekçiyim daha çok. Öyle olmaya çalışıyorum. Devlet sadece halkın sözcüsüdür temelde. Başkan da. Halkın iradesinin yansımaması için kurulmuş bir düzen var. Bu sistem halkın yönetime katılımını sistematik olarak nasıl etkiliyor bunun tartışmasını yapmaya çalışıyorum aslında. Devlete neden muhalif olayım. Devletin demokratik işlev kazanmasını dilerim. Mustafa Yeneroğlunu dinleyin vaktiniz varsa. Olanlar tek kişinin sorumluluğu değil diyor. Hemfikirim bu konuda. Elbette bazı görüş ayrılığım var Yeneroğluyla ama herkesin birbirine saygılı olacağı bir topluma ihtiyaç bulunduğu benim yazılarımın da ortak noktası.

      Sil
  4. Size katılıyorum, benim de dileğim fikir ve idade özgürlüğünün olduğu, her tür azınlığın kendini güvende hissettiği bir ülke.
    Ama malesef klasik islam yorumu (gülen ve nursi de dahil) hiç bir şekilde düşünce ve ifade özgürlüğüne izin vermiyor, halkı ayrıştırıyor, kendi yorumuna uymayan herkesi (diliyle aksini söylese bile) düşman olarak görüyor ve şavaş hali psikolojisinden çıkamıyor.

    YanıtlaSil
  5. Bu kadar bilgisizliğine rağmen, azim ve medeni cesaretine hayran kaldım.
    Bu arkadaşın içinde bulunduğu durumu, bilim çevreleri Dunning Kruger Sendromu olarak tanımlar.

    Felsefe ile uzaktan yakından alakan yoksa bu işlere girme lütfen, yoksa kendini bu şekilde rezil edersin,
    Ontoloji, epistemoloji, kronoloji bağlamında anakronizm, doğru akıl yürütme nasıl yapılır, safsatalar(logical fallacies) nelerdir, inak neden tartışmaya açık değildir? bunları en az bir yıl çalış.

    Yoksa senin yazdığın tarzda sözde fikirler popo gibidir herkeste bulunur. Bu tarz yazılıların paylaşılması da özgürlük değil gargaradır, karşılıklı osurmaktır.

    YanıtlaSil
  6. Bu site reCAPTCHA ile korunuyor ve Google Gizlilik Politikası ile Hizmet Şartları geçerli.

    YanıtlaSil