Hizmet hareketi yöneticileri ısrarla, yeniden dirileceğiz yönünde bir söyleme sahipler. Tabana her dem verilen temel mesaj bu: Biraz daha bekleyin, yakında diriliyoruz.
Problem; cemaati yöneten klik, ellerindeki gücü kimselere devretmek istemiyor. Yenilenme ve değişim sürecinde sahip oldukları konforu kaybedeceklerini bildikleri için zamana oynamaktan başka bir şey yapmamaktalar.Sevgili Arkadaşlar, hizmet hareketi Allah’ın izni ile dirilebilir. Yeter ki sürecin mimarları kenara çekilsin, değişim ve yenilenme sürecine engel olmasınlar. Aksi halde sadece dua ederek, tespih çekerek, Allah var gam yok diyerek yeniden dirilişi beklemek ahmaklık olur. Merhum Akif’in dediği gibi;
Allah’a dayandım’ diye sen çıkma yataktan
Manayı tevekkül bu mudur? Hey nadan!
Cemaate Yön Veren Heyete
Muhatabım, içinde bulunduğumuz süreci netice veren strateji sahipleri ve (asıl) karar vericileridir.
Farkında mısınız?
Allah musibetini nasıl bir zamanda ve ne şekilde üzerimize bıraktı, düşündünüz mü? Müntesiplerin çokluğu ve her yerde olmalarının sizlere verdiği müthiş emniyet ve güven duygusu içerisindeyken, hayatın tüm birimlerine dağılmış itaatkâr insanlar eliyle hissettiğiniz gücün şehvetiyle hem dem olurken, Allah katından gelen musibet nasıl da üzerimize çöktü.
Elinizin altındaki insanlar yetmedi, sahip olunan okullar, dershaneler, üniversiteler yetmedi size. Allah’ın takdir ettiği nimetlerle yetinemediniz. Şurada da olalım, burada da olalım, aman orayı unutmayalım orada da olalım derken, iyice ayarı kaçırdınız.
Üstad’ın “Hak’kın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir” sözünü sağından solundan çekiştirip “Hizmetin hatırı âlîdir” sözüne çevirdiniz. “Hak” ile “hizmet” kelimelerini bir gösterme hadsizliğine giriştiniz. Bizlere ise “suret-i Hak’tan görünüp” batılı hak gösterdiniz. Yine Hz. Üstadın ifade ettiği, “Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, çok aldatır” sözünün vücuda gelmiş hali oldunuz.
“Hayat Dairesine” hak ettiği şekilde sahip çıkacağız diyerek çıktığınız yolda, kaynağı Hak olmayan stratejilerle, o dairenin de hakkından geldiniz. “Hayat Dairesi” ni hallettik zannıyla göz kırptığınız “Siyaset Dairesi” ile dans etmeye kalktınız. Ey basiret ve feraset ehli, nerelere sürgüne gönderildiniz?
Fark ettiniz mi?
Semadan gelen yangın; emeklerimizi, birikimlerimizi en önemlisi de geleceğimizi yaktı. Elimizde olan “var’ımızı” yakarken yetinmedi “yok’umuzu” da yaktı. Ne ev kaldı ne şehir kaldı ne de ülke. Bir zamanlar başımıza taç ettiğimiz gönül mimarımızı da yaktı bu yangın. Temaşa ettiğimiz ne varsa rengarenk, hepsinin rengini soldurmaya yetti.
Görebildiniz mi, Ey Muktedirler?
Semadan gelen yangın, Rabbimizden (imanımızdan) başka her şeyimizi yakıp kül etti. Düşündünüz mü, neden acaba diye? Hemen yazayım; kendisini görelim, fark edelim ve yine Zat’ına dönelim, diye.
Yeni bir medeniyet inşa ediyoruz derken, İslam’ın temel prensiplerinden, Kur’an ve sünnetten uzaklaştık. İslam’ın özünden koptuk. Dünya’ya kandık, aldandık. Temsil ettiğimiz iddiasında bulunduğumuz dinimize gereken hürmeti gösteremez olduk, zamanla. O kadar yoldan çıkar hale geldik ki İslam’ı temsil yolunda İslam ile bağdaşmayan fiillere bulaştık ve bu tokadı hak ettik, maalesef.
Mesele bizim beceriksizliğimiz, yol yordam bilmezliğimiz mi, yoksa yolun kaderi mi? Haşa, Allah’ın (cc) kendi dini ile alıp veremediği mi var da kendisine inananlara imtihan üstüne imtihan gönderip durmakta. Kendi beceriksizliğimiz ve karaktersizliğimiz yüzünden başımıza gelenleri kader diyerek geçiştirecek miyiz?
Şahsım ve birçoğumuz, musibet karşısında “başımız gözümüz üzerine” dedik, (deme iradesini veren Rabbimize hamdolsun) geldiği yeri bildiğimiz için. Umumi felaketler içerisinde şahsi imtihanlara muhatap olduk.
Rabbimin hikmeti; cemaate yön veren söz sahipleri, binlerce müntesibi akıldan uzak stratejileriyle devrin zaliminin önüne atıp “hicret” sevabını da ceplerine alarak paçayı yırtarken, idare edilenler olarak zembereğin ortasında kaldık. Her saniye tazelenen acılarımızla ayakta kalmaya gayret ediyoruz. Nasılsak öyle yönetiliyoruz işte. Anlamadığımız husus; bu kadar sorumsuzluluk sahibi insanları başa getirecek kadar kıvamsızlıkta mıydık? Allah en iyisini bilir.
Mesih Soluklu Muktedirler!
Kardeşleri ruhen ve cismen binbir cefa altında ezilirken; timsah gözyaşlarıyla zulmü seyrederken “kader” diyenler, nelere sebep olduk, diyor musunuz?
Dinimiz adına neler yapabiliriz, düşüncesi etrafında topladığınız insanların gayretlerini, emeklerini mevcudiyetimiz için neler yapabiliriz düşüncesi istikametinde suistimal ettiğiniz için utanç duyuyor musunuz?
Size güvenenleri, sizlere hürriyetlerini teslim edenleri pisliklerinizin enkazında bırakmanın vicdan azabını çekiyor musunuz? İnsanların yalnızlığı yoruldu artık. Nice zamandır yokluğun, çaresizliğin hamallığını yapmaktan omuzları nasır bağladı, farkında mısınız?
Yaşama incecik iplerle tutunmuş, her gece rüyaları kanla yıkanan insanlar bıraktınız, geride. Firavunlara, Nemrutlara sıra arkadaşı olacak bir zalimin önüne attınız onca insanı, aldığınız kararlarla.
Ey Hayalperest İdareciler!
“Hata yapmadık” ısrarından vazgeçmeyecek misiniz?
Hala, mazinin külleri başında yas tutup, diriliş türküleri söyleyerek mi boğacaksınız karanlıkları aydınlığa.
Bu esrarlı ve hikmetli yenilginin, hezimetin, bozgunun; her dem dillendirdiğiniz baharın müjdecisi olmasını istiyorsanız akli ve mantıki değerler etrafında tekrardan buluşmanın zamanı geçmekte.
Hareketin, hamasi nutuklar atan, gönüllerin bamteline dokunan söz ustalarına ihtiyacı yok artık. Hizmet hareketine, yeniden diriliş adına düşünce nakkaşı, ilmiyle amel edebilen fikir işçileri gerekli.
“Sükutun Çığlıkları” arasından bir süvari gelecek beklentisi, eylemsizlik hali devam ettiği müddetçe, bekleyenlerine inkisarı hayalden başka bir şey yaşatmayacağı gibi o süvari de gelmeyecektir.
Ülkede insanlar acınası vaziyetteyken; Gülen ve harekete methiyeler düzmekle, Erdoğan ve avanesine bela okumakla mı bu insanları kurtaracaksınız? Enes’in, Erdoğan’a hakaretleri ile mi karanlıklar aydınlığa çıkacak? Aklınıza şaşarım.
“Bizler hata yapmadık” söylemi; zulüm gören insanları ellerinde kılıçlarla köşe başlarında bekleyen gulyabanilerden korumuyor, çeşme başlarında pusuya yatmış eşkıyalardan gizlemiyor, ne yazık ki. Allah aşkına dillerinizdeki işe yaramaz söylemleri bir tarafa atın artık.
Yeniden diriliş beklentisine sahip arkadaşlar;
Hizmet vadisine sızmış, Mısır’dan kalma firavun meşreplerin zalim diktasını kırmadan yollar düze çıkmayacaktır.
Eğer gelmesi taktir olunan bir yiğit varsa, o da hareketin şahs-ı manevisidir. Şahs-ı maneviyi ayağa kaldırmanın yolu da medeni dünyanın gereklerini ve beklentilerini bilen bireylerin istişaresinden ortaya çıkacaktır.
Hizmet hareketini yönetenler, “Şimdiye kadar avamperestane safsatalar ile (BSN)” bizleri cahil bıraktılar. Halen de tabanın cehaletinden istifade ederek konumlarını koruma gayretindeler. Sizler sesinizi çıkartmadığınız müddetçe Mehmet Akif’in dediği “Bu istikbali rüyamızda görseydik inanmazdık!” demeye devam edeceksiniz.
Süreç; sadece Fetih okumalarıyla, Hizbü'n Nasr okumalarıyla bitmez arkadaşlar. Bir şeylerin değişmesi isteniyorsa idareci ve mensuplar olarak umumi bir şekilde Allah'ın rahmetinin ulaşmasını engelleyici; nefsi kaynaklı ihtiraslardan, isteklerden kurtularak Allah’a yönelmek icap ediyor.
Tabanından tavanına kadar el açılıp; hata ve günahları Allah’a ve hakkına girilen kamuoyuna itiraf etmeden bir şeyler düzeleceğini beklememek lazım. Aksi halde Akif'in dediği “Hey şaşkın, istimdad için Hak’dan yüzün var mı?” diye sorarlar adama. Hareket olarak yaptığımız her ne kusur var ise öncelikle bunları kabul edeceğiz, ikrar edeceğiz, sonrasında ise istiğfara geçeceğiz.
Bir de bunu deneyelim, ne olur yani. Varsın baharı dört gözle bekleyen bizler görmeyelim müjdelenen baharı ama hırslarımız ve inatlarımız yüzünden evlatlarımızın baharına göz koymayalım.
Adnan Salih
4 Yorumlar
ağzına sağlık
YanıtlaSilAllah yazdıysa bozsun tekrar dirilmeyi ,Allah korusun insanları Fetönün şerrinden.Din adı altında ne ayetlerde ne de hadislerde geçmeyen bir acımasızlıkla insanları zalimce kendi işleri ve çıkarları için kullanıp harcayıp fırlatıp attılar.Arada doğru ayetleri söylerken aralarına da kendi zırvalalıklarını ilave ederek çaktırmadan beyinleri felç ettiler.Şart değil cemaat falan herkes kendi dinini kendi başına Allahla arasında yaşasın, gizli kalsın.İbadet ne kadar gizli olursa o kadar makbuldur.Allah ahireti kazanmanın yollarını açık ve net söylemiş.Merak eden kendi başına açsın okusun.Bu zalimlerin söyledikleri, dikte ettikleri hiç bir saçmalık Kuran da yok.Ne demek hanımlarınızın yüzünü bile unutun!Bunun gibi yüzlerce saçmalık fetvalarla dolu bunların dini.Var mı böyle saçmalıklar dinde?Bundan sonra herkese de ders olsun kimse kimseye kendini harcatmasın ..
YanıtlaSilTebrik ederim.
YanıtlaSilEsas olan misyon- vizyon bütünlüğü.
Söylem eylem birliği...kurallarını koymuş ahlaklı bir harekete ihtiyaç var. Bu krediyi egolarına kurban etmeye çalışanları kusmak lazım.
Yazınız iç muhasebeye bir davetiye.
FETÖ adlı yapıdan yeni bir şey çıkmaz, halk nezdinde de kredisi kalmamış bir yapı bu.
YanıtlaSilBu yapı, sadece 15 temmuz bağlamında konuşuluyor ama öncesinde haksız yere işten attıkları/attırdıkları memurlar/askerler/öğrenciler var. Nefret tohumu eke eke bu duruma geldiler. Bunu yapanlar sadece üst düzey miydi? Aslında hayır. Bilgi nasıl toplanıyordu bürokrasilerde? En alt kademeden en üste kadar bu akışa katkı sağlanmadı mı?
Azalarak bitmeliler.
Said Nursi'nin yazdıklarını da eleştirmelisiniz. Yazdırılan kitap? Komplocu dünya algısı? (yok masonlar, yok zındıka komitaları) Kitapların cyclical bir mantık ile yazılması ve bu nedenle de bir nane ispatlayacak durumda olmaması?
İştirakı amali uhreviyenin essebebu kelfail ilkesinin bir aşırı-yorumu olması!?
Sonrasında bütün dini masaya yatırmalı insan. Bunu yapmak zordur, çoğu dinden ekmek yemişler çünkü. Fetö'nün mollaları misal. Kimdir onlar? Hayata, topluma, bilime katkısı olmayan; Arapça yazılmış bir kitap okuyan sülükler!
Bizzat FG kim ki? Yalancı olmadığına yemin edemezsiniz. Ya şizofren veya narsist bir minik faşist.
Yenilerini siz ekleyin.