Geçen hafta azıcık vicdan kırıntısı taşıyan herkesi sevindiren bir gelişme oldu. Ahmet Altan serbest bırakıldı ve muhteşem bir yazı yazdı: “Kağıttan Flüt”. Belengaz (Kürtçe gariban demek) insanların hayatını anlatan Dostoyevski’nin hikayelerini andıran bu yazıda, sonradan Gülen’in yeğeni olduğunu öğrendiğimiz Selman’ın hikayesini anlatıyor. Selman ile birlikte binlerin acıların da dile getiriyor. Aylardır birlikte kaldığı Selman’ın Gülen’in yeğeni olduğunu bilmiyor değildir Altan. Ama büyük ihtimalle Selman’a zarar gelmesin diye bunu söylemiyor yazısında.
Derken Ali Yurtsever denilen cengâver çıkıyor. Birkaç tane takipçi daha kazanma, tabandan biraz daha alkış alma, Hocası gibi arkadaşlarının derdiyle nasıl dertlendiğini dile getirmek için bunu açıklıyor. Yine büyük ihtimalle bu sebepten dolayı da Ahmet Altan’ı tekrar içeri alıyorlar.Aslında yazının başlığı “Bir Ahmet Altan kaç Gülen eder” olacaktı. Ama Yurtsever’in hadsizliğine o kadar çok kızdım ki, başlığı ve içeriği değiştirdim. İnşallah başka yazıda bunu ele alacağım.
Altan’ın yazısından öğrendiğimize göre yıllardır Selman’ı kimse ziyaret etmiyormuş. Düşünebiliyor musunuz, sayısı milyonu bulan bir cemaatin başındaki liderinin yeğenini kimse ziyaret etmiyor. Niye? Çünkü korkuyorlar. Korku insani bir duygu, anlaşılabilir. Fakat yıllardır Allah’tan başka kimseden korkmadıklarını, Hizmet için canlarını seve seve vermeye hazır olduklarını söyleyen, iman abidesi(!) kodamanlar da ziyaret etmemiş.
Bu kodamanlar en korkakları. Yıllardır müstear isimle iş yaparlar, başkalarının telefon hatlarını kullanır, gölge başkanlar gibi bütün kararları alıp hiçbir sorumluluk taşımazlar. Tehlike çanları çalmaya başlar başlamaz da güvenli limanlara ilk bunlar topuklar. Ve ille de ya Amerika ya da Almanya gibi sosyal imkanlarının çok olduğu yerler. Tatlı su balığı omurgasızlar.
Ali Yurtsever son twitlerinden birinde Mustafa Akyol’u eleştirirken “…Adam diye, Amerika'da gezdirdik, kitaplarını tanıttık, programlarda konuşturduk…”yazdı.
Birincisi yaptığı iyiliği başa kakana her şey denilir ama insan denilemez. İkincisi harcama yaptığın para bizim paramızdı. Bizim verdiğimiz burs ve himmetlerdi. Üçüncüsü biz bu paraları Allah rızası için fakir öğrencilere burs olsun diye verdik. Senin aşağılık iktidar hırsına, birilerini devşirmek için meze yapasın diye vermedik.
Cemaatin karar vericilerinin çoğu korkak insanlardır. İbni Haldunca konuşacak olursak, dünya nimetlerinden o kadar çok tattılar ki, asabiyetlerini yitirdiler. Kapitalizm lağımından tadan eski solcuların, bu pisliği alıştıktan sonra en sıkı kapitalist olmaları gibi, bu abiler de dünya nimetleri adına her şeyi tattılar. Ve en önemlisi muktedir oldular. İktidarı “Yaşlıların Şehveti”ni bırakamıyorlar. Ölümden daha ağır geliyor onlara. Kıvranıyorlar. Bir sözleriyle binleri harekete geçiren bu kodamanları şimdi kimse dinlemiyor ve bu onları delirtiyor. Onun için “Menkıbe ve Rüya Üretim Merkezleri” kurdular. Durmadan üfürüyorlar. İnsanlar gitmesin, münferit olmasın, kendi kimliklerini bulup birey olmasınlar diye. Akıl, mantık, hesap verme dairesinde insanlara verecekleri hiçbir şey kalmadığı için, utanmadan dini kullanıyorlar.
Bunca olana rağmen, bunları hala takip eden garibanlara duyduğum acıma hissi de günden güne azalıyor.
Nuri Turan
Twitter: @NuriTur07525819
1 Yorumlar
Meseleyi güzel özetlemişsiniz, varsa yoksa sözümona dava ve onun propagandası. Hastalıklı bir takıntı ve fırsatçılık. Ne Selman, ne Altan, ne de Çaman bunların umurunda.
YanıtlaSil