Header Ads Widget

test banner

Vicdan Muhasebesi ve Yalnızlık

3 sene geçti hatta biraz daha fazlası… 

Bu bir iç dökme yazısıdır. Çektikleri artık dayanılmaz noktaya gelen bir çaresizin belki son sözleri belki son sözleri olmasa da aklını kaybetmeden yazdıkları son şeylerdir.

Şu geçtiğimiz üç koca senede yaşanılanlar film olsaydı +18 yaş sınırını geç belki +21 yaş sınırı ibaresiyle vizyona girerdi. Bundan çok değil sadece 3-4 sene önce hayal bile edilemeyecek şeyleri yaşadı çoğu insan ki hala da yaşamaya ve belki daha kötüleri yaşanmaya devam edecek. Karakolla, hapishaneyle hiç bir işi olmaması gereken binlerce insan bu dertlerle boğuşuyor şu an. Bu durumların sonunun olmadığını yavaş yavaş herkes kabul etmeye başladı. Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı, her kötü şeyin sonunda iyi bir şey olma umudu vardı herkeste. Özellikle hapishanede yatanların %99u bu ümitle tutunuyorlar hayata, bir gün bir şey olacak ve hepsi bir anda çıkacakmış gibi. Bunu hüküm alanı da, tutuklu olanı da hepsi aynı düşünüyordu. Ama artık o ümitler de azalmaya başladı.

Bir düşünün, sizin sadece Allah rızası için yaptığınız şeylerin karşılığında bunlara maruz kalacağınızı daha önceden biri gelip dese, adama güler geçerdiniz. Ama şimdi durumlar ortada. Sadece talebe yetiştirmek ve onların düzgün birer insan olmasını sağlama amacı güden bir çok insan şu an dünyada cehennemi yaşıyorlar. Ömür boyu diken üstünde bir hayat ve bu psikolojiyle yaşamak zorunda kalmak… Hatta ve hatta kimsenin sizin bu durumunuzu kabul etmemesi… Çekilen acılar etrafınızdaki insanlarla tamamen doğru orantılı oluyor. Zamanında kendi elleriyle götürüp ablalara verdiği kızına, bu durumlar yaşandıktan sonra "git sana o hain ablaların baksın" diye evden kovan babaların neden olduğu psikolojik çöküntüyle, diğer çöküntüler elbette karşılaştırılamaz fakat herkesin acısı kendine diye de bir gerçek var.

İşin daha da kötüsü nedir biliyor musunuz? Başımıza bunların gelmesine neden olan bazı şeylerin tamamen bizim affedersiniz salak gibi kullanılmamız nedeniyle olması. Mesela indirilmesi zorunlu koşulan ve çevrimdışı olmak hizmete ihanettir gibi saçma sapan bir sözle anılan Bylock uygulamasının Halit Esendir bey tarafından indirilmemiş olması ve üstüne tedbir yapmamız lazımdı denmesi. Bylock için yeni hat alalım mı diye sorduğumuzda, gerek yok şahsi hattınızdan kullanabilirsiniz demelerine ne diyebiliriz şimdi?

Her insanın belirli bir limiti vardır ve bu her konuda böyledir. Bakara suresi 286. Ayette de denildiği gibi "Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez." Ayetinden de bunu anlayabiliyoruz. Ama şu yaşanılanlar yüzünden yüzbinlerce insanın artık dayanma noktasına çoktan geldiğini hatta aştığını bile görebiliyoruz. Eğer bir insan gerçekten mağdursa bu yurtiçi ya da yurtdışında olsun farketmez, kesinlikle ama kesinlikle vicdanen rahat olamıyor. Bu zamana kadar cemaat aracılığıyla iletişimde olduğu insanlara ne olduğunu bilememek, “acaba benim yüzümden içeride olan var mı?” diye sürekli düşünmek, “ölene kadar bu şekilde bir hayat mı yaşayacağım?” diye düşünmek vs. gibi bir sürü karanlık düşünceler insanların aklını çevrelemiş durumdadır.

Bu olaylar nedeniyle yurtdışına kaçan iki tür cemaatçi insan vardır. Tabi belirtmek isterim ki, o “büyük” ağabeyler hariç olacak şekilde yazıyorum bunu. Birincisi kaçak bir şekilde, yunanistan üzerinden bir yerlere gelmeye çalışanlar, ikincisi ise bir şekilde normal yollarla pasaport kontrolünden sorunsuz geçerek uçakla bir yerlere gidenler. Şimdi bu iki tip insan arasında düşünce farkı olmaması mümkün değildir. Birinci tarzda gelenlerin çoğunluğu hatta tamamına yakını Türkiyeyi tamamen akıllarından silmiş durumdadır. Ölene kadar geri dönmeyeceklerini ki zaten buna gerek olmadığını düşünenleri bir hayli fazladır. Bunun nedeni ise bu şekilde gelenlerin neredeyse hepsinde bir gözaltı süreci, kaçak yaşama, içeri girip çıkma gibi korkunç olayları yaşamış olmalarıdır. 1-2 sene Türkiyede bu şekilde yaşadıktan sonra yurtdışına gelip, uzun bir süreden sonra ilk defa kafam rahat uyudum diyen bir sürü insan var.

İkinci şekilde gelenlerin ise durumları biraz farklıdır. Onların başına herhangi kötü bir şey gelmediği için, Türkiye’yi kafalarında tam olarak bitirememişlerdir. Bundan dolayı da bu arkadaşların işleri diğerlerine göre çok daha zordur. İçlerinde her zaman bir ümit vardır. “Bu durumlar düzelecek ve bir şekilde Allah’ın yardımıyla tekrardan Türkiye’ye dönebileceğiz” düşüncesi bu insanların kalplerinde ve akıllarında her zaman bir yer bulmuştur. Ama bu düşünce süre geçtikçe yerini umutsuzluğa ve karanlığa bırakmaktadır. 15 Temmuz 2016 tarihinin üzerinden 3 yılın üstünde zaman geçmesine rağmen hala her gün Bylocktan insanların alınması, merhametin m’sinin kimsede bulunmaması, MİT’in tek işinin FETÖ’cü avlamak olması gibi olaylar nedeniyle bu insanlar da yavaş yavaş olumlu düşüncelerini kaybetmeye başlamış ve kaybetmiştir.

1980 darbesinden sonra ülkeden kaçanlar, 1990-1992 yılları arasında Türkiye‘ye geri dönmeye başlamışlardır. Bu 10-12 senelik uzun bir sürede o insanların başlarına gelenleri (iyi ya da kötü, suçlu ya da değil bunları ayırt etmeden söylemek zorundayım analiz yapmak adına) onların dışında kimse bilemez. Neler yaşadıklarını kendileri dışında kimse anlayamaz. Hatta bir tanesinin röportajında “bir ara kaçmak yerine hapis yatsaydım daha iyi olurdu herhalde” diye düşündüğüm çok oldu dediğini izlemiştim. Kaldı ki bu insanlar o zamanki örgütlerde üst düzey yetkili olan insanlardı. Öte yandan bu günlere geldiğimizde, kaçan insanların çoğunluğu üst düzey görevi bırakın, sadece talebe yetiştirmeye çalışan ağabeylik-ablalık yapan gencecik insanlardan oluşmaktadır. Sırf bir uygulama indirdi diye, bankaya para yatırdı diye, bir gazeteye abone oldu diye en az 6 yıl 3 ay hapis yatma garantili bir yargılama sürecinden kaçmak zorunda kalan insanlardır. Şimdi bu insanların 10-12 sene dilini kültürünü bile bilmedikleri bir ülkede yaşamak zorunda olması, geride bırakmak zorunda oldukları onlarca şeyin olması, bunların en başında aile kavramının gelmesi, kaçmalarına rağmen ülkedeki gündemi takip edip bozuk olan morallerinin üstüne iyice moral bozukluğu eklenmesi gibi durumlar, sizce kolay kaldırılabilir durumlar mıdır?

Şu an bu yazıyı karşıt görüşlü biri okuduğunda, “madem suçsuzlar, neden kaçıyorlar suçsuzlarsa er ya da geç ispatlanır…” tarzında düşünebilir. İnsanın kendi başına gelmeden bu konuları anlaması oldukça zordur. Bir insan suçsuzsa, suçsuz olduğunu bile bile neden boşuna hayatını hapiste geçirsin? Normalde suçlu olan insanlar yani gerçek anlamda suç işleyen insanlar akıllarının bir tarafında her zaman bir B planına sahiptir. Çünkü yakalanma ve suçun ortaya çıkması gibi nedenleri her zaman göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Ama bu FETÖ olaylarında milyona yakın kişi sadece bir gecede bu duruma düşmüştür. Daha sabahında gayet normal bir şekilde işine giden, okuluna giden, arkadaşlarıyla ya da ailesiyle gezmeye giden insanlar sadece bir gecede suçluyu geç, vatan haini terörist oldular. Toplumsal olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde başka bir örneği olmayacak şekilde dışlandılar. Sosyal idama mahkum bırakıldılar. Daha düne kadar güle oynaya iletişimde olduğu arkadaşları tarafından bir anda dışlanan “kardeşim sen iyi birisin senin suçsuz olduğunu biz de biliyoruz ama bu durumda seninle görüşmemiz bize bela açabilir” sözlerini duyan, hatta ve hatta bu şekilde bir cümle bile kurmaya tenezzül etmeyen arkadaşları olan bir sürü insan var bu ülkede. Uğruna bir sürü fedakarlık yaptığı nişanlısı tarafından “ ben seninle mutlu olacağımı düşünmüyorum, senden korkuyorum, ben seninle ileride sıkıntı yaşamak istemiyorum” sözlerini işittikten sonra başkasıyla evlendiği haberini duyan insanların nasıl psikolojilere sahip olduğunu anlayabilmek için uzman psikolog olmaya gerek olduğunu sanmıyorum.

Bu tarz olaylardan sonra cemaat tarafındaki insanlar hala “işte insanların gerçek yüzlerini görmek için güzel bir fırsat oldu bizim için, kim gerçek dost kim gerçek düşman bunu anlamış olduk...” tarzı tamamen garibanların gazını almak amaçlı cümleler kurmaya başladılar. Açık ve net söyleyebilirim ki, böyle bir şey yok. Bu durum normal bir durum değil ve insanların bu durumdan dolayı yaptıkları davranışlar onların “dost” ya da “düşman” olduklarını göstermez. Korku kavramı apayrı bir kavramdır. İnsanların korktukları zaman yaptıkları davranışları hiç bir zaman %100 olarak doğru bir şekilde tahlil etmek mümkün değildir. Tek doğru bir şey var, o da içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde suç kabul edilen bir durumun içindeysek, ona göre davranışlar sergilemektir. Bundan dolayıdır ki, eski içli dışlı beraber takılan arkadaşlar tarafından dışlanmak, aranmamak, sevgilisi ya da nişanlısı tarafından terk edilmek, hepsini geç kendi öz annesi ve babası tarafından reddedilmek gibi durumların hiçbirini ne yazık ki karşı taraf %100 haksız diyecek şekilde analiz yapmak mümkün değildir. Herkeste korku duygusu vardır ve bu duygu herkese her şeyi yaptırabilir, bu öz anne babası olsa bile geçerlidir. Bu durumda karşılarına geçip, “Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Beni en iyi tanıyan insanlar sizsiniz, sizce ben terörist miyim? Vatan haini miyim?” diye konuşsanız, alacağınız cevap en iyi ihtimalle “Evet seni biliyoruz, terörist değilsin iyi bir insansın ama onlardansın ve bundan dolayı başımıza bir şey gelmesini istemiyoruz.” cümlesidir.

Kısacası herkes her şeyin ne olduğunu biliyor hem de çok iyi biliyor. Aslında kimlerin gerçek suçlu olduklarını, kimlerin aslında içeride olmasını gerektiğini gayet iyi biliyorlar. Ama şu korku hissi yüzünden kimse yanınıza yaklaşmak istemiyor. Ama belirtmek isterim ki, bu durum karşıt sol görüşlü insanlar için korku değil, intikam duygusundandır. Defalarca söyledikleri, ergenekon ve balyoz soruşturmalarını yapan cemaat yüzünden mahvolan hayatlar, kininizi diri tutun tarzı sözleri söyleyenlerde korku değil saf ve aşırı yüksek derecede intikam duygusu mevcuttur. Bunu kimse reddedemez. Devlet de aynen bu şekilde bir düşünceye sahiptir. 17/25 Aralık olaylarıyla başlayan hatta daha öncesi 2012 MİT kriziyle başlayan gerginlik ve sonrasında tamamen düşmanlaşan cemaat-akp ilişkisi yüzünden gücü elinde bulunduran devlet, bütün imkanlarıyla cemaatle ufacık bir ilişkisi olmuş bir insanın bile acı çekmesini istemektedir. Yaşadığımız şeylerin ana nedeni de budur. Avukat Ali Aktaş beyin de attığı bit tweet vardı. BTM (Bölge Talebe Mesulü) yani ülkü ocaklarıyla karşılaştırınca çok daha az vazifesi olan bir genç bile 6 ya da 7 yıl alıyorsa burada hiç kimse adalet ve hukuk denen kavramlardan bahsetmesin. FETÖ davalarında herkesin çok güzel bir şekilde üç maymunu oynadığını herkes biliyor ve ne yazık ki şunu söyleyebilirim ki, evet bu yapılanların hepsi yanlarına kar kalacak ve insanlar ölene kadar acılar çekmeye, sosyal idamı devam ettirmeye devam edecek. Bu durumlar hiç bir şekilde düzelmeyecek.

Herkes normal bir insan hayatı yaşamak ister, bu çok doğaldır. Okulu bitirmek, meslek sahibi olmak, sevdiği insanla evlenmek, çocuk sahibi olmak, gezmek tozmak vs. Ama ne yazık ki, bu saatten sonra cemaatle bir şekilde temas etmiş bir insan için bunlar artık sadece hayal olmalıdır. Özellike byLock indiren ya da bu konudan dolayı dosyası olan insanlar için bu durum hiç bir zaman düzelmeyecektir. Evet hayat devam etmektedir fakat bu hayat normal değildir ve hiç bir zaman normal olmayacaktır. İnsanın sürekli kendisini düşünerek ya da daha doğru bir ifadeyle, kendisinden başka kimseyi düşünmeyerek yaptıkları ve yapacağı davranışlar işleri daha da kötüye götürmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Her şeyin her zaman en kötüsünü düşünmek zorundasınız. Sizler için hiç bir şey kolay olmayacaktır. Mesela yalnızlığı kabullendiniz ama gönül ya karşınıza biri çıktı sevdiniz, aşık oldunuz aynı şekilde karşınızdaki de bu duyguları hissediyor size karşı, işte bu durumun olmamasını sağlayacaksınız. Çünkü bizler çok affedersiniz AIDS hastası gibi bir durumdayız şu an. Bizleri bu şekilde kabul eden insanlar olsa bile, durumlar ciddileştiğinde emin olun kaçıp gideceklerdir. Tabi bu durum cemaatle hiç bir bağlantısı olmayan insanlar için geçerlidir. Zaten bu saatten sonra bu durumda olan insanlar cemaat dışından kimseyle yuva kuramaz ve birlikte olamaz. Tabi böyle bir durumda bile, cemaatin içinde de hala bağlı olanlar ve bağını kopartanlar var. Bu da en kötü senaryodur işte. Evlenebileceğin topluluk, aslında senin bu durumlara düşmene neden olan toplulukla aynı. Tıpkı bir kördüğüm gibi hayatının sonuna kadar devam eden bir döngü. O yüzden yalnızlığı kabullenmek her zaman daha avantajlıdır.

Gördüğünüz üzere, diğer “normal” insanlar için çok da zor olmayan evlilik konusunda bile içinde bulunduğumuz durum budur işte. Ki sadece bu bir konudur. Bunun haricinde bir çok konuda da bu tarz bir düşünce yapısına sahip olmamız gerekmektedir.

Ama size hepsinin daha ötesinde daha kötü bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. Eskiden cemaatte olan insanlar bilirler, her zaman şöyle bir şey denirdi; “Hizmet içerisinde yapılan bir hayır veya sevap, hizmet için yapıldığı için o hayırdan hasıl olan sevap hiç haberi olmayan hizmet insanına bile sevap olarak yazılır.”. Yani afrikadaki ağabeylerin yaptığı hizmetler sayesinde oluşan sevaptan hizmetteki herkes nemalanırdı bu mantığa göre. Şimdi içinde bulunduğumuz durumu düşünüyorum da, sevabı ortak havuzda toplayabiliyorsak, günahı da ortak havuzda toplayabilir miyiz? Yani yapılan bütün bu yanlışlardan o zamanlar cemaatin içinde olan herkes mesul müdür? Yanlışların hepsini teker teker yazmaya gerek yok fakat içlerinde en önemlisi “soru çalmak” olan bu günahların ortaya çıkardığı “kul hakkı”nı bizler nasıl ödeyeceğiz? Türkiye'de yapılan herhangi bir sınava milyonlarca kişi giriyor, milyonlarca... Kul hakkı nedir? Allah’ın kulları arasında halletmeye bıraktığı tek günah. Yani ne yaparsak yapalım Allah’ın huzuruna kul hakkıyla çıkmamamız gerekiyor. Ben açık konuşayım, bu durumu düşününce bütün sistemim çöküyor, kendi içimde yıkılıyorum. Ben bu günahkar halimle zaten zor durumdayken üstüne milyonlarca kişinin kul hakkına girmek... Bundan daha korkunç bir şey düşünemiyorum.

Sadece ve sadece Allah rızası için yola çıkıp yapmaya başladığımız işlerin sonucunda, hem bu dünyamızı hem de ahiretimizi kaybettik. Ne yaparsak yapalım bu dünya zaten geri dönüşü olmayacak şekilde mahvoldu. Allah’tan af diliyoruz sürekli, tövbe ediyoruz sürekli ama bunca kul hakkıyla gerçi Allah bilir tabii ki ama öbür tarafı da kaybettiğim düşüncesindeyim artık. Bu duruma düşmemize neden olanlar rahat rahat yaşayıp hayatlarına devam edebiliyorlarsa ve hiç bir suçu olmayan insanlara “Bu sizin imtihanınız, hamlarla haslar ayrılıyor vb.” tarzı şeyler söylüyorlarsa bana kimse bu dünyada adalet olduğundan bahsetmesin.

Bir gün yine oturmuş kendi iç muhasebemi yaparken şunu dedim kendi kendime, madem bu kadar vicdan yapıyorsun, git dosyanın olduğu savcılığa ne olup bittiğini anlat. Etkin pişmanlıktan yararlanmadan yaptığın ve asla suç olmayan şeyleri anlat, hüküm alırsan da en azından öbür dünyada çekeceklerine kefaret olur belki. Ama ne yazık ki bunu şimdilik gerçekleştiremiyorum çünkü saçma sapan bir hastalığım var ve hapisteyken bunun kimsenin umrunda olmayacağını bile bile gitmek intihar bile sayılabilir. Her şeyin üstüne bir de bunu kaldırabilecek bir ruh yok bende. Çaresizliğin de bir sürü türü var ama gerçekten bizim bu yaşadığımız çaresizlikler insanın ne kadar aciz olduğunu apaçık ortaya koyuyor.

Ne kadar paran olursa olsun, istediğin hiç bir şeyi yapamamak. Kafanda sürekli bir sürü düşüncenin dolaşması, yalnız olmak. Yaşıtların sosyal medyada eşiyle, yeni doğmuş bebekleriyle mutlu mesut fotoğraflar paylaşırken, senin hiç bir zaman bu duyguları yaşayamayacağını bilmen. Aileni belki yıllardır göremiyor olmak, sen ülkeyi terk ettiğinde 2 yaşında olan yeğeninin seni unutması, bütün bu senin iraden dışında gerçekleşen şeyler yüzünden yıllardır tanıdığın dostların tarafından terk edilmek, evlenmeyi düşündüğün kızın sadece bu olaylar yüzünden seni terk etmesi ve bunu yaparken vicdanının rahat olduğunu söylemesi ve mutlu mesut hayatına devam etmesi. Uzun vadeli hiç bir planı “şimdi ne olacağı belli olmaz” diyerek aklına bile getirmemek. Her gece yastığa kafanı koyduğunda 3 yıldır hatta 3 yılı geçen bir süredir yaşadığın bütün bu şeylerin tekrar ve tekrar döngü halinde aklına gelmesi ve senin bunları hiç bir zaman ve hiç bir şekilde değiştiremeyeceğini kabullenmek zorunda kalmak. Her vakit namazından sonra her teheccüd namazından sonra durumların düzelmesi için, önündeki engellerin kalkması için ettiğin duaların “Rabbim benim dayanacak gücüm kalmadı, biliyorum bunu istemek caiz değil ama artık benim canımı al” şeklinde duaya dönüşmesi.

Kimse böyle bir hayat yaşamak istemezdi, ben de istemezdim elbette. Ama başımıza geldi bir kere ve artık yapacak hiç bir şey kalmadı. Bizim başımıza bunların gelmesine neden olan kim olursa olsun, ister FETÖ, ister cemaat, ister akp, ister devlet, ister hükümet ister başka bir şey ne derseniz deyin hatta bu durumların buraya gelmesini engelleyecek gücü olup sırf “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla hiç bir şey yapmayanların hiç birine ufacık bir hakkım varsa o hakkımı helal etmiyorum. Benim geleceğimi, hayatımı ve en önemlisi hayallerimi elimden alanların hiç birine hakkımı helal etmiyorum. Şu kısacık dünya hayatında bile tabir-i caizse cehennemin ön gösterimini yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Belki bir 30 yıl kadar daha bunları yaşamaya devam edeceğiz. Kaybettiğimiz şeylerin hiç biri geri gelmeyecek, bize bu yapılanların hepsi bu dünyada hep yapanların yanına kar kalacak. Allah’tan duam bari öbür dünyada bize bu yapılanların karşılığını görsünler başka da hiç bir dileğim ve arzum kalmadı. 

Beyoğlu 
Twitter: @beyoglugercek 
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

16 Yorumlar

  1. Bu kadar negatif düşünce kişinin kendine zarar verir. Evet bu duyguları, halleri yaşadık ama hep daha kötüsünü düşünüp şükrettik. ALLAHdaha beterinden bu güzel insanları korusun. Bir noktadan sonra kendimizi normalleşmeye zorlamamış gerekiyor diye düşünüyorum. Kolay değil ama yapabiliriz mücadeleyi bırakmadan.

    YanıtlaSil
  2. Cikmadik candan umit kesilmez..

    Acilarimiz gercek ve agir olsada,Mevla bize birseyler soyluyor bence...

    Zamaninda cok dusunmeden tercihler yaptik,dusunmedik,bize nasihat verenlerin soylemleri de cok etkiliydi,basbakani bile kandirmislar;)kendinize haksizlik yapmayin...

    Aile ozlemi,sosyal ortam ozlemi,memleket ozlemi cok zor ama sonucta ozgur ve saglikliysaniz daha buyuk bir nimet olamaz...Tabi nisanliniz sizi terkettiyse:)acilariniz daha da cekilmez olabilir...

    Insanin yanlis yaptigini kabul etmesi,onu daha da insan yapar...Yanlistan donmek cok buyuk bir erdemdir...Ya hala ayni halde devam etseydiniz...

    Yanlis yapmak nasil dogalsa,dusuk energi ve moral bozukluguda bir hal degisimidir,hep oyle devam etmez.

    Oyalanacak,cani gonulden arzulayarak yapacaginiz seyler bulmaniz lazim...

    Muslumanlarin derdi mi biter,hayatiniza bakin.

    YanıtlaSil
  3. Size bir dost tavsiyesi,bence siz intihar edin..bize ne tavsiye edersiniz.?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sebep olan yapan gibidir. Bir kişiye intihar tavsiyesi etmek onu öldürmeye sebebiyet vermek demektir. Lütfen aklımızı başımıza alalım. Dinimiz intiharı yasaklamıştır. Elbette dayanılması zor durumlarda olabiliriz. lakin yinede intihar çözüm değil aksine çözümsüzlüktür.

      Sil
    2. Elbetteki ,böyle bir şey tavsiye edilmez,benimkisi ,vâkanın anlaşılması için abartılı tavsiye.

      Sil
  4. 8 ay kacak yaşadım.17 ay içerde kaldım. Hâlâ yargılamam devam ediyor..eşimde yargılanıyor.işsizim..maddi çok sıkıntım var..eşimiz dostumuz,bir çoğu sırt çevirdi..hasta annem var..ülkeyi terk edemem.bakima muhtaç.ama şunu bilin sizin gibi ümıtsiz değilim..biz kötü bir şey yapmadık.. rabbim her şeyi görüyor ,duyuyor..maklubeyle, çiğ köfteyle ,cennetemi gireceğiz..üç sene beş sene,on sene sıkıntı çekeceğiz diye,rahmana nâz mı edeceğiz..her halimize binlerce şükür...vesselâm.

    YanıtlaSil
  5. Bu kadar negatiflik biraz fazla geldi bana ..

    YanıtlaSil
  6. EN AZINDAN ŞUNU DİYORSUN ''ÖBÜR DÜNYADA HAKKIMI HELAL ETMİYORUM'' ŞAHSEN O KONUDA TEREDDÜTLERİM VAR. O SEBEPLE BENİM ÖYLE BİR DÜŞÜNCEM DE YOK. YORUMUMU OKURSAN EĞER BU KONUDA BENDEN DAHA POZİTİF OLABİLİRSİN. SENİN YAŞADIĞIN ŞEYLERİ BENDE YAŞADIM. ÜSTÜNE DAVACI OLACAĞIM BİR MAKAM DA YOK. BAKALIM ARTIK İYİ İNSAN OLMAYA DEVAM EDİYORUM. SENDE KABULLEN ARTIK. HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR. SANA TAVSİYEM BİR TANE UÇURTMA AL VE HAFTASONU ONLA TAKIL. BU KADAR KARAMSAR OLMA.

    YanıtlaSil
  7. Olan biteni net bir şekilde tesbit edebilmiş bir ruh hali gördüm.Sizin gibi insanlar için hala gelecek ümidim ve temennim var

    YanıtlaSil
  8. Yanlış anlamada boş konuşmuşsun ne bu arkadaş vicdanın rahat mı onu söyle benim rahat

    Soru calmadim kullanmadım

    Kumpas da bulunmadım destek vermedim

    Darbeye katilmadim destek vermedim

    Kanunda suç olan şeyleri yapmadım

    Mesala içki içmedim başımı açmadım yalan yere konuşmadım
    Ki talebe ile hiç işim olmad, namaz kılma gözünle kıl başını aç içki iç demedim bunu demiş isen suçlusun, en azından gunarkar oldun

    Darbeyi ben mi yap dedim
    Soruyu ben mi çal dedim
    Kumpasi ben mi kur dedin

    Başımızda zat gibi kandim kandırıldım

    Ve şükür suç işlemedim

    Kendine gel Herşey duzelecek ama şeytani hala hoca görenler için değil

    O şeytan kılıklı pensilvanya iblisini peygamber yada büyük bir halt zannetmedim


    YanıtlaSil
  9. Bir kere asla kendinizi suçlamayın.Bütün vebal ordunun başındaki komutana aittir.Her şey o kadar açık ve net ki...Hiç kimse darbeyi hoca efendi yapmadı diyemez.Hasımının attığı her adımı takip edip bilen biri darbeden mi haberi olmıyacaktı???Ki bir senedir tüm cemaat üyelerne çok yakında gidecekler söylemi neredeyse her gün tekrarlanıyordu.Biz hala uyanamamışız meğerse...Bu kadar insanın kul hakkının altında nasıl can vereceğini çok ama çok öerak ediyorum???Dilerim Allahtan dünyadaki hiç bir toprak hocalık ismini bile kirleten o pis insanı toprak bile kabul etmesin...İki elim yakasında olacak...

    YanıtlaSil
  10. Derdi ceken bilir; bilmeyene dinlemesi de zor gelir.
    Allah yardimcin olsun sevgili Beyoglu! Umarim en beklemedigin bu anlarda mujdeli haberler alirsin, en en en kisa surede.

    YanıtlaSil
  11. Unknown
    29 Ekim 2019 12:05
    "Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamı ile medeniyetin ışığı karşısında filan veya falan şeyhin uyarmasıyla maddî ve manevi mutluluğu arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni toplumunda varlığını asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir. Tarikat reisleri bu dediğim gerçeği bütün açıklığıyla anlayacak ve kendiliklerinden hemen tekkelerini kapatacak, müritlerinin artık erginliğe ulaştıklarını elbette kabul edeceklerdir."

    "Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde
    iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde
    bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini,
    müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler."

    Dinlemediniz, böyle oldu... Umarım artık akıllanırsınız.

    YanıtlaSil
  12. Sevgili beyoğlu, kötümserlik mesgalesizlikten kaynaklanır, tavsiyem boş durmamak, çalışmak, kendini geliştirmek, insanlara yardım etmek, birde victor frankly nin insanın anlam arayışı kitabını okumani tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  13. Egitim ve sınavlarda gelinen nokta çok acı

    tus forumlarında iddialar “...Bundan 7-8 kadar yıl önceydi. 5-6 defa girdiğim ÜDS lerden 50-60 arası alıp duruyordum. Meşhur bir TUS dersanesinin Meşhur bir sahibi -ki iyi İngilizce bilmesi ile de tanınır- yerime ÜDS ye girebileceğini söyledi. "Sen de sarışın gözlüklüsün ben de, kimse anlamaz bile, ben böyle çok kişiye ÜDS-KPDS kazandırttım" dedi. Tabi teklifini "bütün akademik hayatımı b.k çukurunun üzerine bina edemem" diyerek reddettim. 1-2 sınav daha sürünüp kendim 71'imi aldım. Eğer yakalanırsa "sevgili JOKER abimin" aleyhine tanıklık ederim. Allah islah etsin, bir adamın her işi mi YAMUK olur ya?”

    http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=4964&page=62
    https://odatv.com/tus-sorularinin-calindigi-iddialarinin-merkezinde-bu-kez-hangi-cemaat-var-04031942_m.html
    http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=10037
    http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=4309
    http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=9306
    Ateş olmayan yerden duman çıkar mı
    tusdata ve veya uz.dr sami selçukbiricik in sponsoru olduğu drtus.com tus forumunda övünme ve güç gösterisi olarak anlatılan ösym den bilgi sızdırmalarını, ilişkilerini, bağlantılarını, görüşmelerini  maddi güç ve fetö paralel yapı veya başka bir cemaat örgüt siyasi dava yapı bağlantısı olmadan nasıl yapılabileceği şayanı hayret bir konu olarak şüpheleri celbetmekte haklıdır tusdata ve özel asfa ferda koleji yönetim kurulu başkanı uz.dr. sami selçukbiricik iddia edildigi gibi feto paralel fethullah gülen mensubu mudur iskenderpaşa hakyol mensubu mudur bilinmez ve böyle olsa da olmasa da özkaya özel hayatı kendi tercihidir bu kısmına  saygı duyulmalı ancak 15 Temmuz olayları davası gazileri ve şehitlerini yaşamış bu ülkede  ilişkiler ağı Ağacın Kurdu kitabındaki gibi rahatsız edici giriftlikte.. Bu arada ösym nin sınava başkasının yerine girdiği tespit edilen tus Dersanesi sahibi ifadesiyle bu kişinin kamu oyunun anladığı kişinin büyük ihtimalle uz Dr Sami selçukbiricik olduğu kanaati oluşuyor. Ösym nin ve uzman doktor sami selçuk biricik in de açıklama ve videolarında net bir aksi beyanı yok ..soruşturmaların akamete uğraması bu ortamda bu bağlantılarla ve tusdata dusdata maddi sponsorluğunda yayın yapan Drtus.com tus/dus/eus forum sitesinde ösym ve yök te tanıdıkları olduğu ve maddi gücü fazla olduğu icin ösym de yök te sağlık bakanlığında muhatap kabul ediliyor itibar görüyor beyanları zaten malumun ilanı beklenen bir durum . Geçmiş yıllardaki Konya Beyaz Kalem olayındaki gibi bundan çıkan, anlatılan veya kanaatimize göre anlatılmayandan hissedilen anlam tusdata hazırlık dersanesinin paralel yapi feto Fethullah Gülen cemaatine genç klinisyenler yapılanması içinde herkesten farklı özel ve çok fazla kontenjan ayırdığı ve iyilik yapmak icin ücretsiz aldığı kişisel verileri yasadışı kaydettiği yani fişleme yaptığı belgeleri videoları rezaleti..
    ÖSYM kampanyaları ile bir yandan tusdata bir yandan STV ve zaman gazetesi bir yandan taraf gazetesi ile ÖSYM'nin şifre ve hatalı soru ve sınavlarla gündeme gelirken kpss, ve polis hakim avukat savcı sınavları yolsuzluğunun unutturulduğu gündemin ösym ciddiyetsizliğiyle yaptığı hatalı sorular üzerinden hak arıyor tarzı kampanyalarla her sınav döneminde ösym yolsuzluğu gündeminin değiştirilip kpss sınavı ve diğer sınav soru çalmalarının ve zaman aşımı türü örtbaslarin siyasette milletvekili Prof.Dr. ÖSYM ve YÖK ' teki kirli bağlantıları, telefon mail iletişim  ve irtibatlı kişileri Dolar Euro Dinar Dirhem Afyon Esrar ne kullanıyorlarsa Ali Veli Halil Bilal İsa Musa Sema Esma Ayşe Fatma Fatih Burhan Nurhan Orhan Muharrem Mükerrem Naim Saim Rabia Safiye Nazife Hafize Binnur Zin Nur Rahmi Rahim adları her kimse kimdir bunlar bulunmalı ve hala ayıklanmadığı gerçeğinin örtüldüğü sürece . .
     seffaf olmasi gereken kurumların  kanser gibi hasta hastalıklı enfekte bir ilişki zinciri değil mi?
    Her sınavda sorular alındı mı çalındı mi sızdı mi sızdırıldı mi kaygısı yersiz Mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dostum her yazının altına şu yorumu atmasan.

      Sil