Gülen’in şimdilerde eleştirilmeye/sorgulanmaya başlanmasına neden olan birçok faktör bulunmakta. İlk olarak Gülen’in, herkesçe hizmet hareketinin görünürde lideri olarak kabul edilmesi ve lideri göründüğü hareketin yaşadığı mağduriyete rağmen aklı doyurur nitelikte bir açıklama yapmamasını söyleyebiliriz. Daha başka sebeplere örnek olarak kurulduğu günden bugüne kadar şeffaf olmayan kapalı bir yönetim tarzını benimsemesi, çoğunluğu Türkiye’de bulunan hareketi yurt dışından yönetiyor olması, temmuz hadisesine dair gerçekleri ifade etmemesi, müntesipleri yanlış yönlendiren ve devlet ile karşı karşıya getiren çalışma arkadaşlarını koruması, yaşanan mağduriyetlerde sorumluluk adına bir şey ifade etmemesi gibi daha birçok şey yazılabilir.
Gülen ve Kapalı YönetimLider pozisyonunda olduğu bir harekette Gülen’in, cemaat müntesiplerini ortak bir hedefe ulaşmak amacıyla onları bir arada tutmak ve onların motivasyonlarını sağlamak gibi birçok etkisi olmuştur. Toplumsal grupların amaçlarına ulaşma adına benimsemiş oldukları hareket tarzını genelde o grupların liderleri seçmektedir. Benimsenen strateji ile hareket eden toplumsal grup öngörülen veya ihtimal dahi verilmeyen olumsuz sonuçlarla karşılaşabilir. Hizmet hareketini şeffafiyetten uzak ve mahrem ajandalar ile yürütmeyi benimseyen Gülen’in istenmeyen acı bir sonuca ulaştığını gördük.
Temmuz hadisesine kadar katılımcılıktan uzak bir yönetim ile hareket eden Gülen’in, bu hadiseden sonra aynı tarzı yürütmedeki ısrarı kendisini tartışılır ve sorgulanır hale getirmesinin gayet normal olarak karşılanması gerekir. Biraz daha açık söylemek gerekirse, Gülen’in 2016 Temmuz ayına kadar yönetim tarzı doğurduğu sonuçlar göz önünde bulundurulduğunda iflas etmiştir. Gülen ve cemaatin yönetim kadrosunun toplumu aydınlatma adına hesap vermeleri, açıklama yapmaları şarttır. Toplumsal normlar bunu gerektirmektedir. Bu ve buna benzer sebeplerden ötürü Gülen eleştirilebilir ve sorgulanabilir.
İdari Ekibin Aileleri Yurt Dışına Çıkarmaları
Lider bir şahsiyetten sadece en yakınındaki çalışma arkadaşlarının değil, organizasyonu oluşturan her bir ferdin çıkar ve konforlarını düşünmesi beklenir. Herhangi bir kriz anında ilk kurtarılacaklar olarak kendisine ve ekibine özel stratejiler hazırlayan bir liderin, sürecin sonunda eleştirilerden ve sorgulanmalardan kurtulması da muhtemel değildir. Bu paragrafta yazdıklarım Gülen’e iftira gibi anlaşılabilir, haklısınız. İftira atmıyorum ancak temmuz hadisesinin öncesinde ülke içerisinde vazifeli mollaların, hadimlerin ve çeşitli üst düzey sorumluların yurtdışına aileleri ile gitmelerini başka şekilde izah edemiyorum. İzah edilemeyen bu duruma bir cevap bulma adına, bu ve benzeri türden izah edilemeyen hususlar nedeniyle Gülen ve ekibinin eleştirilmesi ve sorgulanması gayet normaldir.
Gülen ve Vefa
Gülen’in birçok kez sohbetlerinde kullandığı bir ifade var. Kendisi diyor ki; “mahşerde, sizin içinize şöyle-böyle sokulabilme fırsatını bulursam, ne olur, Allah aşkına, sorulursa ‘Bu da bizdendi.’ deyin. Ümidimi buna bağlamışım ben.” Mahşerde, kurtuluşu adına, hizmet müntesiplerinden medet umduğunu ifade eden Gülen’in kendisi ve hizmet hareketine yön tayin eden çalışma arkadaşları ile birlikte zulümse zulüm, ölümse ölüm, her ne bekliyorsa bizi gidelim; mahşerde bana şefaatçi olacak insanlar zulüm görürken benim/bizim burada kalmamız kardeşlik hukukuna aykırıdır tarzı bir eylemi olmadı. Bu iddiama karşı zalimin işini mi kolaylaştırsın ekseninde itirazlar gelebilir cemaat gönüllüsü avukat arkadaşlardan. O zaman bende sorayım; neden zalimin zulmüne sebebiyet verecek tarzda stratejilerle hareket ettiniz? Bakınız, bu sorulara cevap arama niyetiyle yapılan eleştiriler yanlış mı arkadaşlar?
Kriz Dönemlerinde Tevillere Sığınma
Gülen’in temmuz hadisesi ile başlayan kriz döneminde başta hizmet mensuplarına ve kamuoyuna yanıltıcı bilgiler vermesi, gerçekleri teviller yolu ile farklı düzlemlere çekme gayreti herkesin malumudur. Gülen’in hukuk danışmanlarının yönlendirmeleri ile içerisine düştüğü durum oldukça üzücüydü. Abdullah Aymaz’ın “biz tanımayacağız da kim tanıyacak” dediği Adil Öksüz’ü tanımamazlıktan gelmesi başlı başına bir skandaldı. Ayrıca Gülen ve idari kadronun temmuz sonrasında sorumlu bir idareci gibi davranmamaları, dürüstçe bir tavır sergilememeleri ve çözüm odaklı stratejiler üretmemeleri birçok insanın zihninde soru işaretlerine neden oldu. Soru işaretlerinin beraberinde eleştirileri getirmesi gayet normaldir.
İdari Kadronun Yurtdışında İkamet Ediyor Olması
Gülen’in ve yönetim kadrosunun ABD’ de olmasının, talimat belirleyicilerin yurtdışında, uygulayıcıların ise yurtiçinde ikamet ediyor olmasının cemaat müntesiplerince düşünülmesi gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum. Gayr-i meşru ve hukuki olmayan yollara tevessül emrinin ve fetvasının geldiği yurtdışındaki muktedirler acaba bizler gibi ülke içerisinde ikamet ediyor olsalardı bu kadar kolay hukuka aykırı talimat gönderebilirler miydi? Bakın bunların hepsi eleştiri sahiplerinin eleştirmekte ne kadar haklı olduklarının basit örneklerinden birisi. Lütfen daha çok sorgulayın. Yolunuz doğru ise endişelenmeyin, yoldan çıkmazsınız. Gülen’in, cemaatin gün yüzüne çıkan hukuksuz ve gayri meşru hareketlerine yönelik bir ifade de bulunmayışı ve hiçbir şey yokmuşçasına sessiz kalması şahsını eleştirilir hale getirmiştir.
Katılımcılıktan Uzak Yönetim
Medeni ve gelişmiş ülkelerde büyük organizasyonlar ve büyük şirketler hareket tarzlarını, strateji veya politikalarını belirlerken tüm katılımcılarını bu sürece dahil eder ve olabildiğince katılımcı bir karar verme mekanizması tesis ederler. Hizmet hareketi gibi küçük sayılamayacak kadar geniş bir kitleye yön verebilen organizasyonun, lider ve onun izniyle o heyette bulunan bir ekipçe yönetiliyor olmasını ve yüz binlerce müntesibin buna ses çıkarmayışını izah edebilmek mümkün gözükmüyor. Gülen’in zamanında bu tarz bir işleyişi sisteme neden dahil etmediğine dair sorulara cevap bulabilme adına Gülen’e eleştiri getirilebilir.
Liderin Sorumluluk Almaması
Lider (Gülen) ve beraberindeki heyetin organizasyonun bünyesinde barındırdığı yüzbinlerce insana, görüşlerini sormadan onca insanın hayatını ilgilendirebilecek kararlara imza atmaları ve alınan kararlar sonrası sayısız mağduriyete sebep olan karar vericilerin sessizliğe bürünmelerini, sorumluluk hissetmemelerini nasıl açıklamak lazım. Bu tür saçmalıklara şahit olanların, lideri ve ekibini eleştirmesi kadar doğal daha ne olabilir acaba? Geçmişte çoğunluğun fark edemediği bu sistemsel aksaklıkları artık daha rahat görür olmamızın beraberinde eleştiri ve sorgulamalara neden olması gayet normal olsa gerek.
Özeleştiri
Bu arada Gülen ve ekibine sorumsuz davranma enerjisini verenlerin de biz olduğunu unutmamamız gerekiyor. Gülen’in liderlik konumuna uygun karizması ve suflörler aracılığı ile her dem kulaklara çalınan masalsı menkıbelerine inandık. İstismar edilmeye uygun eksik maneviyatımızla ile kendi kendimizi su-i istimale uğrattık. Abilerden gelen her haberi, talimatı Kur’an ve Sünnet kriterlerine uygun olup olmadığına bakmadan, başımız gözümüz üstüne diyerek kabul ettik. Geçmişe bakıyorum da, Cübbeli’nin ısırdığı hurma ile seyr-u sülukta yol alacağına inanan kitle ile Gülen’in içtiği çayın arta kalanından içtiğinde çok şey kazanacağını düşünen bizlerin kitlesi arasında çok da bir fark yokmuş. Bu tür meseleleri artık kendi içimizde itiraf etmenin vakti geldi.
Bir Rica
Bugüne kadar gördüğünüz yanlışları ve halihazırdaki aksaklıkları ilk olarak eşinizle sonrasında ise yakın çevreniz ve arkadaş grubunuzla paylaşabilirsiniz. (Kastetmeye çalıştığım itirafçılık değil.) Önce kendi aydınlanmanız, ardından çevrenin aydınlanması adına Gülen’e ve hizmet hareketine getirilen eleştirileri veyahut yıllardır zihninizi kemiren cemaate ait soru işaretlerini bir yere not edin. Akabinde not ettiğiniz eleştirileri Kur’an ve Sünnet açısından değerlendirmeye tabi tutun ve bunların haklı eleştiriler mi yoksa haksız bir eleştiriler mi (yalan/iftira) olduğuna karar verin ve kendi seçtiğiniz bir platformda düşüncelerinizi lütfen paylaşın. Size laf anlatılmaz, sizler kaybedenlerdensiniz gibi düşüncelerle bu ricayı lütfen geri çevirmeyin. Yanlış yolda olduğumuzu düşünüyorsanız, yıllarca aynı idealler uğruna gayret sarf eden kardeşlerinizin kaybetmelerine razı olmanızın hizmet prensiplerine aykırı olduğunu hatırlatmak isterim. Büyük bir aşkla, bağnazlıktan uzak, aklın ve vicdanın kabul edeceği yazılarınızı bekliyorum.
Sonuç olarak; içerisinde bulunduğumuz süreci göz önünde bulundurursak, yıllarını bu hareket içerisinde geçirmiş her bir müntesibin zihinlerinde, Gülen bizleri aldattı mı, Gülen’in amacı neydi, Gülen sistemi neden böyle kurdu sorularına zihinlerinde cevap üretme adına bir gayret sarf etmelerinin normal karşılanması gerekli. Ayrıca 15 Temmuz sonrası Gülen’in bir şeyleri örtbas etmeye yönelik tavrını da göz önünde bulundurduğumuzda eleştiri ve sorgulamayı adeta Gülen’in teşvik ettiğini görmek de mümkün.
Adnan Salih
4 Yorumlar
Hocam yazın diyorsunuz, fakat ilk bölümle alakalı bir sorum oldu size ,iki satır cevap yazma zahmetinde bulunmadiniz
YanıtlaSilAdnan Salih beye biz de 1,5 haftadır ulaşamıyoruz
SilTamam teşekkür ederim
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş.Hala cemaat denilen bu yapının arkasından gidenler varsa Allah akıl fikir versin.Gülen ve yanındakiler devlete ve millete ihanet ettiler ama en çok tabandaki saf müslümanlara ihanet ettiler.Müslümanlara bu kadar zarar veren başka bir dini görünümlü oluşum yoktur.
YanıtlaSil