Cevaba geçmeden önce ilk yazımın (Cemaat, eleştirilere neden tahammül edemiyor?) devamı niteliğinde olan aynı zamanda bu bölümde kendimi daha iyi anlatabilmem için gerekli ufak bir paragraf açmak istiyorum.
Zihinlerdeki GülenMüntesip arkadaşların, Gülen ve hareketin eleştirilemeyeceğine dair inançlarının arkasında, Gülen’i insan-ı kâmil bir mürşit olarak kabul etmelerinin olduğunu düşünüyorum.
İnsan-ı Kâmil olarak gördükleri Gülen’in hiçbir durumda eleştirilemez, sorgulanamaz, yönlendirilemez, hata ve yanlış ile birlikte anılamaz, olumsuzluk isnat edilmez konumunda kabul etmekteler. Bu nedenle Gülen’e yönelik akli, ilmi ve mantıki itirazları, vicdanları kabule meyil etse dahi, Gülen’i mürşit kabul etmeleri kaynaklı; vicdanlarının kabul ettiği itirazlarda hikmet arayışı içerisine girmekte ve hakikatleri göz ardı etmekteler.
Gülen’e atfettikleri manevi makamlar ile şahsını; gözleri gayb alemine açık, dünyaya dair her türlü ilme vakıf, yabancı dilleri çok iyi bilen ama belli etmeyen, bu zamana kadar hiçbir evliyanın ulaşamadığı mertebelere ulaşmış, kimine göre her zaman kimine göre haftanın belirli günleri Hz. Peygamber ile istişare edebilen, bast-ı zaman ve tayy-ı mekân yapabilme salahiyetinde biri olarak kabul etmekteler. Gülen’e yakıştırdıkları bu özelliklerden dolayı Gülen’e ve kurduğu sisteme karşı akli bir tasdikten öte hissi bir kabulün neticesi olarak sorgusuz sualsiz itaat etmeyi seçmelerinden ötürü karşıt her türlü fikre diyalog kapılarını kapatmış vaziyette bulunmaktalar.
Özetleyecek olursak, müntesip arkadaşların zihinlerinde Gülen’i adeta bir bilim kurgu kahramanı olarak görmeleri ve ahir zamanda tek ve garanti kurtuluşun Gülen’e itaat ile olacağına dair inançları sebebiyle; Gülen’i asla eleştirilemez bir konumda kabul ettiklerini görüyoruz. Eleştirilere karşı akli ve mantıki cevaplar üretmek yerine; karşı tarafı dinlemeden klişe tabirler ile cevap vererek, mevcut sorunları yok sayarak veya başkalarına yükleyerek; kendilerinin aldatılmadığını vicdanlarına kabul ettirmeye gayret ettikleri net bir şekilde ortada.
Gülen ve Hareket Eleştirilebilir Mi?
Gelelim, Gülen ve hareket eleştirilebilir mi, sorusu üzerinde düşünmeye. Öncelikle eleştiri üzerine birkaç kelam ederek başlamakta fayda var. Kıymetli arkadaşlar, eleştiri; şahıslar üzerine, herhangi bir kitap veya konu üzerine yapıldığı gibi, toplumsal bir grubun doğru ve yanlış yönlerini tespit etmek ardından ise toplum yararı gözetilerek, belirlenen doğru veya yanlışları kamuoyu ile paylaşmaktır.
1- Gülen ve hareket eleştirilebilir, çünkü hizmet hareketi sadece ülkemize değil, dünyaya hitap eden devasa bir organizasyon olması ve aldığı kararların yüz binleri belki milyonları etkiliyor olması hasebiyle her daim eleştiriye, sorgulamaya açık olması normal karşılanmalı. Hizmet hareketi için kullanılan “hoşgörü ve diyalog” kavramının karşılığı verilebilmeli. Aynı sofraya oturmuş insanların kendi aralarında, hoşgörü çatısı altında fikirlerini özgürce paylaşamadıkları bir organizasyon, dünya toplumları arasında diyalog ve hoşgörü hareketi olarak nasıl kabul görecek. Hizmet hareketine ve liderine olan bağlılığınız maalesef bu gerçeği değiştirmiyor.
21. Asırda aklın ön plana çıktığı beraberinde ise bilim ve teknolojinin hızla ilerlediği bir zamanda diliminde bizler dünyaya elimizdeki hakikatleri ulaştırma gayesi ile yola çıkmışsak eğer bazı uluslararası geçerliliği olan müesseselere de bünyemizde yer açmamız gerekirdi. Bizler Avrupa’ya, Amerika'ya ve diğer gelişmiş toplumlara bir şeyler götürmek istiyorsak onların standartlarına uygun tarzda götürmemiz ve sunmamız icap eder. Bizler elimizdeki değerleri Fransız toplumuna Ortadoğu usulü ile götürmeye kalkarsak maksadımıza ulaşamayız. Gelişmiş ülkelerde hükümetler ve büyük şirketler kendilerinin noksan yönlerini araştırmaları için özel şirketler ile anlaşır iken hizmet hareketinin en küçük bir odası diyebileceğimiz öğretmenler odasında bile yapılan ufak bir eleştiri, anında jurnallenir ve insanın başına olmadık dertler açabilirdi.
2- Gülen ve hareketi eleştiren/sorgulayan/tefekkür eden söz sahiplerinin, doğru veya yanlışlarını dile getirdikleri konu hakkında bilgi ve tecrübelerinin olması gerekmektedir ki eleştirilerin bir kıymeti olsun. Aksi halde yapılan eleştiri değil; yalan olur, iftira olur. Hizmet hareketine dair eleştiri sahiplerine baktığımız zaman hemen hemen hepsinin bu organizasyon içerisinde bir yaşanmışlığı olduğu açıkça görülmekte. A cemaatinden veya grubundan birinin kendi fikri dünyasından hizmet hareketini eleştirmesinin topluma ve hareket müntesiplerine çok bir faydası olmazken bizlerin, içinde bulunduğumuz harekete eleştiriler getirmemiz topluma ve hareket içerisindeki insanımıza yarar sağlayacağını bilmemiz / bilmeniz lazım.
Buradan hareketle bir sonuca ulaşma adına hizmet hareketinin dünü ve bugününe dair yazılı, sözlü veya görsel olarak eleştiri de bulunan ben veya diğer eleştiri sahipleri bu organizasyon içerisinde bulunmuş olmamız hasebiyle konuşmakta, eleştiri getirmekte ve sorgulamakta sonuna kadar hakkımız olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Sıradan bir apartman toplantısında ufak bir mesele için bile kat maliklerine söz hakkı doğuyorsa, hayatlarımızı alakadar eden sonrasında ise altüst eden bu organizasyon hakkında konuşmak, yazmak en doğal kişisel bir haktır.
3- Eleştiri müessesi bilhassa hizmet hareketi gibi dünya insanlarını kendisine muhatap seçmiş ve omzuna tebliğ ve irşad vazifesinin ağır sorumluluğunu alarak yola çıkmış bir hareket için oldukça önem arz eden bir ünitedir. Organizasyonun başında bir peygamber olmaması, harekete yön verenlerin melek değil de fıtraten bizler gibi nefsaniliğin boyunduruğu altında olan insanlar olması, içinde bulunulan hareketin her an yanlışlara meyledebileceğinin göstergesidir. Bu nedenle dini tebliğ adına yola çıkan hizmet hareketi eleştirilmeyi en başından kabul etmeliydi ve bunu da Allah’ın bir lütfu olarak benimsemesi ve gereken somut adımları atması gerekirken; Gülen ve ekibinin şeffaflıktan uzak yönetim tarzları bu birimin var olmasına engel teşkil etmiştir.
Değerlendirme
Sevgili arkadaşlarım, eleştirilmekten korkmayın. Eleştiri aslında kıymet vermek, değerli kılmak anlamlarına da gelmektedir. Bu nedenle yazılan veya söylenenlerden işinize yarayan verileri alır, işinize yaramayanları dikkate almazsınız. Hatta kendinizce iftira veya yalan olarak kabul ettiğiniz ifadeleri tekzip etme adına yazıların altına veyahut diğer iletişim araçları ile maddeler halinde ifade edebilirsiniz. Ettiğiniz hakaret ve ağır ithamlar tarafsız okuyucular nazarında; sizler haklı dahi olsanız, kullandığınız üslup nedeniyle kendinizi ve inandığınız değerleri haksız duruma düşürüyor ve ola ki bizler yanlış düşünüyorsak doğruyu bulmamızı zorlaştırıyorsunuz.
Ayrıca ifade etmek isterim ki; eleştiri sahipleri bir zamanlar yan yana bir ideali gerçekleştirme uğruna birlikte saf tuttuğunuz arkadaşlarınızsa, onlara tepki vermek yerine öncelikle kulak vermeniz icap eder.
Abilerince bylock yükletilip mağduriyet yaşayan insanlar, bedel ödeyen insanlar, aylarca hapishanelerde kalan insanlar tabi ki eleştirebilir, sorgulayabilir.
Manevi zorlamalar ile cebren sendikalara üye yaptırılan ve sonrasında ihraç olan insanların en tabi haklarıdır eleştiri ve sorgulama.
Buraya bin tane gerekçe yazmam, bu iki örneğin hakikatine ekstra değer kazandırmaz arkadaşlar. Hizmet hareketi içerisinde zamanında gönüllü olarak bulunmuş her müntesibin Gülen’i ve hareketi eleştirmeye hakkı vardır.
Ayrıca kat’i bir gerçek daha var ki; yüzbinlerce hizmet müntesibinin türlü türlü mağduriyetler yaşamalarına, almış oldukları kararlar, benimsedikleri stratejiler, tevessül ettikleri hukuksuzlar ve gayri meşruluklarla sebebiyet veren Gülen ve ekibidir. Başa gelen zulümleri ve mağduriyetleri teviller aracılığı ile bir hikmete bağlamak zulme uğramış herkese karşı yapılan büyük bir terbiyesizliktir.
Dava ve Misyon Üzerine Kısa Değerlendirme
Çocukların annesiz ve babasız büyümelerini, hapislerde işkence gören ve ölen insanları, dağılan yuvaları, boşanmaları, cinnet ve intiharları, Meriç’te vefat edenleri; “sürdürülmesi gereken ruh/dava/misyondur.” fikri sapıklığı dahilinde değerlendiren insanlara diyecek bir şey bulamıyorum. Bunca zulme sebebiyet veren sorumluları aramak yerine “dava/misyon” güzellemeleri yapan fanatiklere diyecek söz bulamıyorum.
Okul çıkışlarında arkadaşlarının babalarını gördükçe servis koltuklarında sessizce ağlayan, okula gitmek istemeyen, babalarının kendilerini terk ettiği zannıyla babalarından nefret eden veya babam bana kızgın olduğu için artık gelmiyor düşüncesi ile kendinden nefret eden, babası olan çocuklardan nefret eden 4-5 yaşındaki anaokulu çocuklarının içinde bulundukları durum; “dava ve misyon” sapıklarının umurlarında bile değil. Bu tarz mağduriyetler yaşayan insanların maruz kaldıkları zulümde, parmağı olan ve sebebiyet veren sorumluları saklama adına her fırsatta “davanın, misyonun ve liderin” yüceliğini nazara verme bedbahtlığına düşen hasta ruhlu insanlara ne denebilir.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada tanınan bir gazeteci arkadaş diyor ki: “Yerim mazlumun yanı, zalimin karşısıdır. Zaman cemaatin yanında durma zamanıdır.” İfadeyi kimin kullandığı önemli değil, önemli olan çoğu insanın bu fikrin etrafında hala toplanabiliyor olması.
Sevgili Arkadaşlar; Erdoğan ne kadar zalim ise, cemaati Erdoğan’ın zalimliğine götüren taşları döşeyenler de o kadar zalimdir. Cemaate yön verenler oligarklar, şeffaflıktan uzak tarzda yönetenler; yüzbinleri uçurumun kenarına getiriyor ve Erdoğan’a teslim ediyorlar, Erdoğan da bu insanları uçurumdan aşağı iteleyince zalim mi oluyor? Yapmayın Allah aşkına! Bunun farkına maalesef hala varılamadı.
Erdoğan; tarihe not düşürecek tarzda zalimliklere imza attı. Tartışılacak bir yanı yok. Ancak bilinsin ki Hizmet Hareketi’ne yön veren, yüzbinlerce insanı yönlendiren muktedirler de Yusuf Peygamberi kuyuya atan kardeşleri gibi tarihin sayfalarında yer alacaklar.
Ayrıca “cemaat” kavramından kastımız ne? Gülen ve etrafındaki yerleşik oligarklar mı yoksa yurtiçindeki ve yurtdışındaki mağdurlar mı? Mazlumların yanında durmanız için cemaatten olmanız gerekmiyor. İnsani değerlere sahip olmanız yeter de artar bile. Cemaatten kastınız, Gülen ve hiyerarşisinin yanında durmaksa eğer cümleyi ona göre kurmanız gerekiyor.
Son olarak; Gülen ve ekibini samimi olmamakla eleştiren ben (veya başkası), mazlumun değil de zalimin yanında mı olmuş oluyorum, Erdoğan’ın suç ortağı mı oluyorum? Bir gazeteciye yakışmıyor böylesi havada kalacak ucuz bir önerme de bulunmak.
Madem ben Erdoğan’ın yanındayım; Gülen ve ekibine olan eleştirilerimi bilmelerine rağmen, neden o zaman her gün mağdur arkadaşlar yanıma gelme ihtiyacı hissediyorlar. Neden Gülen’e bağlılığını devam ettiren ablamızı hastalandığında doktora götürüyorum. Neden, hareketin yaptığı hukuksuzlukları kabul etmek istemeyen genç, yaşlı fark etmez arkadaşlara kapımı açık tutuyorum. Madem Erdoğan’ın yanındayım, başım yeteri kadar dertte iken ekstra dertleri neden misafir ediyorum.
Dar dairelerde, Meriç’te ölenleri, işkenceden ölenleri, cinnet geçirip intihar edenleri, annesiz, babasız büyüyen çocukları; davamız uğruna bunlar olacaktı şeklinde düşünen zihniyet sahiplerine yazıklar olsun.
Adnan Salih
2 Yorumlar
Bir meseleye eleştiri yapabilmek için öncelikle vizyon sahibi olmak gerekir.
YanıtlaSilHayata dair bireysel felsefesi olmayan, akıl ve mantığı devre dışı bırakmış, dogmalardan arınamamış bir insan vizyon sahibi değildir.
Gülen yapılanması içindeki arkadaşlar bu yapıdan ayrılmadan sağlıklı bir hâle gelemezler. Bu yapı yeryüzündeki en etkili köleleştirme sistemlerinden bir tanesidir çünkü.
Korkmasınlar ve gerçek hayatın kollarına kendilerini bıraksınlar. Unutmasınlar rızkı bu zamana kadar Allah cc verdi bundan sonra da Allah cc verecek.
Yazarın detaylı bir şekilde tarif ve analiz ettiği kitleye "haşhaşi" denilince neden kızılıyor anlamak mümkün değil. Herşeye rağmen gözünü açmayanlara Allah akıl fikir versin
YanıtlaSil