Bugün Türk halkının ezici çoğunluğunda "fetö" olarak tabir edilen yapıya ve "fetöcü" olarak tabir edilen kişilere karşı bir nefret hissi bulunduğuna çok kimse itiraz etmez. Bu yazı ve devamında bunun rasyonel ve irrasyonel nedenlerini sorgulamaya çalışacağım. Kullandığım nefret kelimesinin insanların bu konudaki duygularını ifade etmek için doğru kelime olduğunu ve genel olarak nefret duygusunun irrasyonel taraflarının rasyonel taraflarından daha ağır bastığını düşünüyorum.
Kendi adıma fetö ifadesini genel manada bahsi geçen cemaati tanımlamak için sık sık kullansam da daha belirli olmak istediğim durumlarda bu ifadeyi bu yapının örgüt kısmı için ve özellikle belirli bir dönemden sonrası için kullanmayı tercih ediyorum zira darbe sonrasındaki Fethullah Gülen ve çevresindekilere fetöcü diyorsak çok uzun süre önceki basit ilişkileri nedeniyle KHK ile işinden atılmış fakat örgütle somut ilişkisi olmayan ve herhangi bir ceza davasına konu olmayan insanlara da fetöcü demek doğru bir tanımlama olamaz.
Yine de bu yazıda fetöcü ifadesini böyle bir ayrım yapmadan kullanacağım çünkü bahsini ettiğim nefret duygusu da bu şekilde bir ayrım yapmıyor. Bu duyguya sahip kişiler için fetöcü tanımlamasının iki kriteri var. Birincisi kişilerin kendi çevrelerinden tanıyıp fetöcü olduklarına karar verdikleri kişiler yani "ben kime fetöcü diyorsam o fetöcüdür", ikincisiyse devletin fetöcü ilan ettiği yani örgütle ilişkisi nedeniyle yargılanan, veya şüphe duyulduğu için KHK ile işinden atılan insanlar vs. yani "devlet kime fetöcü diyorsa o fetöcüdür".
Yazıyı iki kısma ayırmak birinci kısımda Rasyonel nedenler üzerine yazmak ve ikinci kısımdaysa irrasyonel olduğunu düşündüğüm nedenlere odaklanmak istiyorum.
1. Darbe girişimi:
İnsanların bu yapıya karşı duydukları antipatinin nefret seviyesine ulaşmasına neden olan olay şüphesiz 15 Temmuz darbe girişimiydi. Gelinen noktada kendileri bu darbe ile ilişkilerinin olmadığı, devletin komplosu olduğu gibi savunmalar yapsalar da rasyonel bir insan için bunların hiç bir inandırıcılığı bulunmuyor. Eğer bu girişim bu yapıya karşı gerçekleştirilmiş bir komploysa bu darbe girişiminden aylar önce gazete köşelerinde, ekşi sözlüklerde yazılarak göstere göstere yapılmış bir komplodur ki o durumda niçin Fethullah Gülen bu söylentilere karşı çıkıp bizim hakkımızda böyle söylentiler çıkarılıyor bizim kesinlikle bu şekilde bir girişimde bulunmamız söz konusu değildir, bizim adımıza gelecek bu tür isteklere kesinlikle karşı durun gibi bir açıklama yapmamıştır mesela? Tam tersine niçin burada pek çok insanın yazdığı gibi darbe öncesinde dualar ettirmişler, her şeyin değişeceği, çok güzel olacağı gibi mesajlar vermişlerdir? Oysa bu yapıyı uzaktan tanıyanlar bile bu yapının en ufak risk gördüğü durumlarda mensuplarını uyardığının her konuda aşırı tedbirli davrandığını bilir. Eğer bunun ötesinde gerçekten darbe girişimi içerisinde bunları ortada bırakan başkaları da vardıysa veya darbenin emir komuta zinciri içerisinde tüm ordunun katılımıyla gerçekleştirileceği gibi bir algı oluşturularak fetöcüler oyuna getirildiyse bile bu fetönün bu darbe girişimindeki günahını ortadan kaldırmaz. Gelinen noktada tüm bu sorulara cevap vermek yerine "uluslararası komisyon konuyu araştırsın" gibi akla ziyan söylemleri dile getirmeleri de aslında verecek bir cevapları olmadığını gösteriyor ama ne yazık ki bunlara inanan ve tekrarlayan insanlar var hala ortada. Bir ülkenin kendi içerisindeki bir darbe girişimi niçin uluslararası bir komisyon tarafından araştırılacak diye sormak kimsenin aklına gelmiyor demek ki. Dünyanın herhangi bir yerinde uluslararası veya etnik boyutları olmayan herhangi bir olayın uluslararası bir komisyon tarafından araştırıldığına dair hiç bir örnek duymadım. Niçin muhalif partiler veya sivil toplumu da içeren bir araştırma komisyonu vs. değil de "uluslararası komisyon"? Sanırım Türkiye'de her kesim bizi çok iyi tanıyor, olsa olsa yabancılara yuttururuz masumiyetimizi diye düşünüyorlar. Türkiye içerisinde güvenebileceğiniz hiçbir kesim veya kurum kalmadıysa ve hiçbir kesimin veya kurumun size karşı adil olacağını düşünmüyorsanız ve ancak yabancılardan medet umuyorsanız, o komisyon sizi haklı bile bulsa ne olmasını bekliyorsunuz o kararın sonucunda? Kendi ayağına sıkan bu türden saçma sapan söylemler dışında söyleyecek bir sözün kalmamış olması da bence düşünen insanlar için bir delil olmalıydı bu konuda.
Kısaca darbe girişimi sonuna kadar gerçektir ve bu yapıya bundan dolayı duyulan nefret sonuna kadar haklı ve rasyoneldir.
2. Devlet içerisinde yapılanma ve iktidar kullanımı:
Şüphesiz bu ülkenin vatandaşı olan her bireyin gerekli şartları taşıyorsa devlette çalışmaya tüm diğerleri kadar hakkı vardır. Siyasi veya dini görüşünden dolayı kimsenin devletten dışlanması kabul edilemez. Fakat bu yapı sadece devletin kritik kurumlarında değil tüm kurumlarında yapılanmalara gitmiş ve bu kurumlara özel bir örgütlenme oluşturmuştur. Yani buradaki durum x cemaatinin dini amaçlı sohbet yaparak kendisine yakın insanları topladığı, bu kişilerin kimisinin esnaf, kimisinin öğrenci, kimisinin özel sektör çalışanı, kimisinin devletin filanca kurumunda, kimisinin falanca kurumunda memur olduğu, bu sohbetler sırasında oluşan ilişkiler sayesinde öğrenci olanın CVsini devlet kurumunda olana verdiği, onun da kendi cemaatinden olduğu için bu çocuğa yardımcı olduğu bir yapılanmadan farklıdır. Fark şudur ki fetöde kuruma özel bir yapılanma mevcuttur mesela x kurumu abisi, y kurumu abisi gibi bir yapılanma var ortada, x kurumu sohbetine hücre yapılanması şeklinde (yani bir halkadaki kişiler diğer halkadakileri tanımıyor) sadece o kurumdan insanların katıldığı bir sohbet ve istişare halkası oluşturuluyor. Bunun istişare olan kısmında o kurumun abisi o kurumda çalışan kişilerle kurumun iç işlerini konuşup, kimin terfi ettirileceğine kadar her konu buralarda karara bağlanıyor ve buradaki kişiler kurumdaki amirlerinden önce bu istişaredeki abinin talimatlarını önceliyorlardı. Yerine göre kurum içerisindeki hiyerarşide çok daha düşük bir konumda olan bir çalışan cemaat içerisindeki hiyerarşisi nedeniyle kurum içerisinde saygı görüp güç kullanabiliyordu.
Anlaşılacağı gibi buradaki durum diğer cemaatlerin veya başka gruplaşmaların ağlarından çok daha ileri giden, daha farklı bir durumu, hükümetin doğru tabiriyle paralel bir devlet yapılanmasını ifade etmektedir. Bunun kendisinin zatı itibariyle dünyanın herhangi bir yerinde dünyanın herhangi bir devletinde varoluşsal bir tehdit olarak algılanması son derece doğaldır. Nitekim PKK'nın veya dünyanın diğer yerlerindeki benzer örgütlerin yaptığı da özünde budur (yani o bölgede mevcut devlet yapılanmasına alternatif bir yapılanma oluşturmaya çalışıyorlar).
Soru çalma ve hatta 17/25 Aralık darbe girişimlerini de bu durumun uzantısı olarak okuyabiliriz fakat bana göre buradaki asıl sorun hükümetin iddia ettiği gibi bunlar değildir, paralel iktidar kullanımının kendisidir. Evet fetöcü polis, hakim ve savcıların olayı hükümeti devirmeye kadar götürmüş olmaları, bu konudaki cüretleri önemli bir aşamadır fakat özünde muhalefete ait bir büyükşehir belediyesinde hükümetin işine gelecek bir operasyonu veya askeriye içerisindeki hükümetin elini güçlendirecek bir operasyonu amirlerinden doğrudan emir almadan fetönün planları doğrultusunda gerçekleştirmeleri de bundan farklı değildir. İki durumda da devlet içerisinde otonom bir yapı, devlet hiyerarşisi dışından gelen emirlerle iktidar kullanmakta ve herhangi bir denetime tabi olmadan bu yapının çıkarlarına göre hareket etmektedir.
3. Şeffaflık ve samimiyet eksikliği:
Gelinen noktada fetö olarak adlandırdığımız bu yapılanma daha en baştan itibaren klasik bir tarikat veya cemaatten daha farklı bir yapıydı. Nedir bu farklılıklar denirse bence en baştan itibaren bir anlamda tüm olumlu ve olumsuz anlamlarıyla birlikte geleneksel olmaktan çok modern bir yapılanmaydı bu grup. Bu sitede yazılan pek çok yazının bu yapılanmayla ilgili anlattıkları da buna dair çok sayıda örnek içeriyor. Türkiye'deki cemaatlerin pek çoğu en azından yakın zaman öncesine kadar kökleri doğrudan Osmanlı'ya dayanan İslami geleneklere sahipti. Yani bunlar modern zamanlarda geleneksel olanı yaşatmaya çalışan geleneksel yapılardı. Oysa Fethullah Gülen bu geleneklerden etkilenmiş olsa da bunları olduğu gibi yaşatmaya çalışmaktan çok Soğuk Savaş döneminin modern devrimci ideolojileriyle harmanladı. Bunun sonucunda ortaya çıkan şey biraz İsmaililer benzeri geleneksel batıni bir cemaat, biraz baas partisi benzeri vangardist devrimci bir örgütlenme, birazsa David Koresh'inkine benzer bir çeşit new age kültüydü. Bu üçünden hangisi olursa olsun her durumda modern bir şirket gibi sonuç odaklı çalışan, insanı öncelemeyen tam tersine hedefe ulaşmak için insanı ikinci plana iten, şeffaflıktan uzak, gizli bir yapılanma söz konusu. Mesela fakir çocukları okuttu denirken aslında bu çocukları fakir oldukları için yani insani bir duyarlılıkla değil fakir ama zeki oldukları için yani fayda odaklı olarak okutuyordu. Yoksa 17 Aralık öncesinde bu yapının kolejlerinde devletin zorunlu tuttukları vs bir yana sadece ailesi ihtiyaç sahibi olduğu için okutulan kaç kişi vardı acaba? Tabi burada sınırlı kaynaklarını zeki ama fakir olana değil de fakir ama o kadar da yetenekli olmayana mı ayırsaydı denebilir. Bu modern mantık içerisinde son derece haklı bir sorudur ki zaten modernliğin geleneksel olana üstün gelmesinin nedeni de budur. Yani gayri insani de olsa daha efektif ve rasyonel hareket eder ve sonuç alır. Bu yapının uzun zaman bu kadar başarılı olmasının arkasında da bu bakış açısı var zaten bana göre. Fakat bu bakış açısının geleneksel tarikatların bakış açısı olmadığı kesin. Geleneksel tarikatte yerine göre bir deliye veli muamelesi yapılabilir ama bu yapıda el üstünde tutulan mahallenin delisi hatta en samimi olan değil en çok burs bulan, en çok kurban toplayan, en çok gazete abonesi yapan, hatta ve hatta en çok teheccüd kılandır. Teheccütte ne var diyebilirsiniz ama geleneksel tarikatte kimin kaç gece teheccüte kalktığının çetelesi herkesin önünde tutulup bunların kayıtları adamın dosyasında takip edilmez. Bu son derece seküler, modern ve rasyonel bir bakış açısını gösteriyor aslında. Mesela geleneksel menkıbelerde keramet ölçülmek istendiğinde hep bozulur. Şeyhin kerametiyle içerisindeki yiyecek hiç tükenmeyen küpün seviyesini ölçmek isterseniz birden keramet bozulur vs.
Doğal olarak ortaya çıkan şey çalıştığınız şirket (iş arkadaşlarınız değil şirketin kendisi) size insani olarak ne kadar değer veriyorsa size o kadar değer veren bir yapılanma (bu şirketinizin size düşman olduğu anlamına gelmiyor tam tersine faydanız olduğu sürece sizi ödüllendirir, size statü verir vs.), herşeyi sonuç almak için amaçları doğrultusunda kullanan bir örgütlenme, size mal satmak için kapınıza gelen satış temsilcisi kadar kolay yalan söyleyebilen abiler, şirketler kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda ne kadar samimi ve şeffafsa o kadar samimi ve şeffaf açıklamalar yapan bir yönetim vs. Tüm bunlar özellikle bu yapılanmayı geleneksel İslami bir cemaat olarak görmüş veya bugüne kadar yaptıkları açıklamaların şirketlerin reklamlarından farklı olmadığını fark etmemiş insanlara çok ağır geliyor. Kendilerini kandırılmış hissediyorlar vs. O nedenle samimiyet ve şeffaflık eksikliğini de bu yapıdan nefret eden bazı kimseler için rasyonel ve haklı bir neden olarak görmek mümkün. Fakat ileride değineceğim gibi şeffaf olmamak veya samimiyetsiz olmak veya geleneksel tarikatmış gibi davranırken modern bir kült yapılanmasına gitmek zatı itibariyle suç değil bana göre. Ayrıca şirket gibi davranmak zatı itibariyle yapılan işin kötü olmasını da gerektirmiyor sonuçta bugünkü hayat standartlarımıza pek çok farklı şirketin sağladığı hizmetler sayesinde ulaşabiliyoruz. Ama tüm şirketlerin birinci amacı size hizmet etmek değil kar etmektir, hele de ürünlerinde kanserojen madde tespit edilmiş fastfood zincirini her gelene karşılıksız çorba veren geleneksel tarikat tekkesi zannedersek hata ederiz.
4. Amerika merkezli global bir yapı olması:
Cemaat 90 lı yıllarda yurtdışına açılmasından itibaren global bir yapıya dönüşmeye başladı. Özellikle yönetim ekibinin ABD'ye gitmesinden sonra bu durum zamanla bir çeşit gönüllü sürgünden Amerika merkezli bakmaya doğru kaydı. Şu ana kadar yazdıklarımdan anlaşılacağı üzere hayata komplo teorileriyle bakan bir insan değilim. O nedenle bu dönüşümü birilerinin bu yapı içerisine sızmasından ziyade hayatın olağan akışından kaynaklandığını düşünüyorum. Bir zaman Almanya'da gezerken bir Türk'le karşılaşmıştım, geliş hikayesini anlatırken traktör almak için babamla geldik, traktör parasını biriktirince babam gitti ben de biraz daha para biriktirip bir kaç yıl sonra dönecektim ama kaldık burada demişti. Yurtdışında yaşayanlar bilir bu hikayeleri. İlk önce gelirken akılda olan planlar zamanla değişir dönüşür zira insan adaptasyon yeteneği son derece yüksek bir canlı. Köydeki hayali ve vizyonu traktör almak olan çiftçi Almanya'nın büyük şehirlerinde çalışmaya başladığında yeni hayatlar görüp yeni hayallere kapılıyor, traktöre burun büküp, BMW almayı hayal ediyor. Bu sadece Almanya'daki işçi için geçerli değil. Türkiye'deki yazılım şirketine Silikon Vadisi'nde ofis açıp oraya yerleşen bir Türk iş adamının buraya gelmekte çok geç kalmışız burada farklı bir dünya varmış dediğini duymuştum mesela. Türkiye'deyken hayali on milyon dolarlar seviyesine ciroya ulaşıp Türkiye'nin önde gelen yazılım şirketleri arasına girmekken, Silikon Vadisi'nde bir sonraki Google bir sonraki Facebook bir sonraki Amazon olma hayalleri kurmaya ve on milyonlarca dolar seviyesine dudak bükmeye başlıyor.
Ben Cemaatin Amerika merkezli global bir yapıya dönüşme sürecenin de buna benzediğini düşünüyorum. Amerika'nın global dünyadaki merkezi konumu (Amerika'dan dünyanın geri kalanıyla etkileşim olanakları), kaynakların büyüklüğü, sisteme müdahale imkanları vs. bence Fethullah Gülen'i ve ekibini dönüştürdü. Burada Amerika'nın emrine girdiler gibi bir durumdan bahsetmiyorum dünyaya artık Türkiye penceresinden değil 190 küsür ülkede faaliyet gösteren Amerika merkezli global bir yapı olarak bakmaktan bahsediyorum. Mesela Türkiye'nin İsrail ile yaşadığı Mavi Marmara olayı gibi bir olaya Türk halkının, iktidar partisinin ve Amerika merkezli global yapının aynı şekilde bakması mümkün değil. Amerika fetöye emir verdiği için değil böyle bir krizin her birisine etkileri çok farklı olacağı için. Bu olaydan sonra NY Times gibi ABD'nin önde gelen gazetelerinde birden Cemaat'in Amerika'daki okullarını sorgulayan ve açıklarını ortaya seren yazılar yayınlanmaya başlamıştı mesela. Yani Cemaat bu krizden zarar görürken Erdoğan'ın hatta Türkiye'nin Ortadoğu halkları nezdinde itibarı bir anda tavan yaptı.
Peki eğer bu yapının Amerika merkezli global bir yapı olması zatı itibariyle nefret edilecek bir şey değilse buraya kadar yazdıklarımı niçin fetö nefretinin rasyonel bir nedeni olarak saydım? Çünkü Amerika merkezli global bir yapı olmak zatı itibariyle suç değil doğru fakat bu yapı aynı anda Türk devleti içerisindeki paralel mensupları üzerinden Türkiye'ye dair kararlar da almak istediğinde ortaya çok ciddi bir çıkar çatışması çıktı. Bu yapı en azından Türkiye'de devletle olan ilişkisinin kesmiş olsa ve Türk halkının tercihlerini Türk halkına bırakmış olsa Amerika merkezli global bir yapı olmasında bence bir sorun olmazdı. Fakat bunu yapmasına da imkan yoktu zira yönetim ekibi Amerika'da bulunuyor ve dünyaya oradaki pencereden bakıyor da olsa hala ana gövde Türkiye'deydi, hala Türkiye'den büyük miktarda mali ve insan kaynağı transferine ihtiyaç duyuyordu, hala en fazla miktarda kurumları Türkiye'deydi vs. O nedenle Türkiye'den bize ne demesi mümkün olmadı ve bir yandan Türkiye'deki karar alma süreçlerine hem medyası ve daha önemlisi hem de devlet içerisinde çok ciddi bir güce ulaşmış mensupları üzerinden müdahale ederken, diğer yandan kendisi Amerika merkezli global bir yapıya dönüşmüştü ve önceliklerini Türk halkının tercihleri belirlemediği gibi bu yapının çıkarlarıyla Türkiye'nin çıkarlarının her durumda örtüşmesi de gerekmiyordu. Yani sorun bu yapının Amerikan devletinin güdümüne girmesi değil, Türkiye'yle tercih ve hatta çıkarlarının farklılaşmış olması, bu tür bir çatışma durumunda kendi çıkarlarını öncelemesi ve gerekli gördüğünde kendi çıkarlarını korumak için devlet içerisindeki mensuplarını kullanmaktan çekinmemiş olmasıdır.
Ana hatlarıyla fetöye karşı duyulan nefretin gerçek yani rasyonel ve haklı nedenlerinin bunlar olduğunu düşünüyorum. Bir sonraki yazımda bu noktaların rasyonel olmayan boyutları da dahil olmak üzere bu nefretin duygusal yani irrasyonel ve haksız nedenleri üzerinde yazmayı istiyorum.
---
Devam edecek...
-Ahmet Şeker
5 Yorumlar
Fetonun Amerikanın güdümünde olmadığına bu kadar vurgu yapmışsınız ama 15 Temmuz öncesi pentagon civari Google sorgulamalarında "akıncı air base" artışını, orta asyadaki okullarda abd istihbarat elemanlarının yoğun olarak istihdam edilmiş olduğunu, 15temmuz sonrası ABD nin fetoyu teslim etmemekte direnmesini,darbe başlangıcında strafor ve TVlere mülakat veren diğer yetkililerin tavırlarını nasıl açıkladığınızı merak ediyorum.
YanıtlaSilBir sonraki yazıda aslında bunlara daha detaylı değinmek istiyorum fakat kısaca söylemek gerekirse birincisi bu bilgilerin çoğunun bir temeli yok. İkincisi temeli olanların da iddia edilen şeyi nasıl ispatladığı tartışılır. Burada genelde yapılan şey bir tane bilgi alınıyor mesela Graham Fuller gibi eski CIA çalışanı birisiyle fetönün ilişkisi. Sonra bunun üzerinden bak demiştik işte CIA kurdurmuş gibi bir sonuca varılıyor. Mahir Kaynak Star Gazetesi'nde yazıyordu ayrıca Gazi Üniversitesi'nde hocalık yapmıştı en son. Star Gazetesi'ni ve Gazi Üniversitesi'ni MİT mi kurdurdu? CIA'in 20 binden fazla çalışanı var, NSA'in 30-40 bin, FBI'ın 35 bin. Bunlardan bir tanesi Graham Fuller açıktan CIA'de çalıştığı bilinen bir adam. Amerika'da yazan çizen konuşan kamusal bir figür. Şimdi bu adam üzerinden mi gizli operasyon çekiyor CIA? Geçelim bunları fetö bu adamlara yamanmaya çalışıyor bence tersi değil. Bunları konuşturup yazdırıp para veriyor besliyor yarın işimiz düşerse networklerine diye. Bu wikileakste filan var bunlarla ilgili çeşitli bilgiler. ABD'nin pek çok gizli bilgisi düştü oralara hiç birinde bizim çocuklar filan diye bir şey geçiyor mu? Adamlar da anlamaya çalışıyor işte kim bunlar diye.
YanıtlaSilBurada şu da önemli ABD'de insanlar Erdoğan'ı sevmiyor bu bir gerçek. Türkiye'deki yönetimde Mısır'ı seven var mı? Ya Suudi Arabistan veya BAE? Mısır'da her olan bitenin arkasında Türkiye var deniyor. Türkiye onları sevmediği ve onlar da Türkiye yapıyor dediği için her sorunlarının arkasında Türkiye mi olmuş oluyor? Suud'da bir grup asker MBS'yi devirip yerine İhvana ve Türkiye'ye yakın bir yönetim kurmak için darbe girişiminde bulunsa Türkiye'nin mevcut yönetimi bundan memnun olur mu? Peki böyle bir şey olursa Türkiye'mi yapmış olur bunu?
Dünyayı Pentagon'da oturan üç beş adam yönetmiyor. 8 milyar insan yaşıyor yaklaşık bu dünyada her birisinin kendi çapında iradesi var. Bazen bunlardan birisi kendisi gidip şurada bir bomba patlatayım diyebilir. Bir takım İslamcı teröristlerin veya Amerika'daki yerli teröristlerin yaptığı gibi. Bunların hepsini Soroslar CIA'ler yönlendirmiyor. Fetö de kendi çapında bir aktördür. Darbeyi yaptığına dair fazlasıyla delil var ortada fakat bunu ABD'den emir alarak yaptığına dair somut bir delil görmedim ben. Paylaşan olursa fikrimi değiştirmeye hazırım ama Fethullah'ın AKP'li bakanların referanslarıyla aldığı green cardı bunun delili olarak sunarsanız bu beni ikna etmez zira green card almak imkanı olanlar için hiç de zor bir şey değil Amerika'da. Stadyum projesine 500 bin dolar yatırana green card veriyorlar bu ülkede. Niye iade etmiyor sorusunaysa mesela İsrail'in Amerika'dan istediği üstelik green cardı geçtim turist olarak ülkeye girerken alı konulan insanlar var. Gidip bakın vermiş mi Amerika onları İsrail'e? Ezberden konuşmak kolay. Amerikan yargısının ağırlığı vardır. Guantanamo niçin ABD'de değil de Küba'da? ABD toprağında olursa oradakilerin yargıya müracaat hakkı doğuyor o yüzden. Komplo teorilerinin sonu yok. Herşeye başka bir hikaye yazmak mümkün. Bizim coğrafyanın başındaki en büyük bela Amerika İsrail değil insanların rasyonel düşünmesini engelleyip uyumasına neden olan bu komplo teorileridir. Çok rahatlatıcı. Her kötülüğü ABD'ye İsrail'e at. Ne yaptığın yanlışların ne yapabileceğin değişikliklerle ilgili hiç bir sorumluluk üstlenme. Kadercilik gibi bir şey. Herşeyi Amerika İsrail İngiltere önceden planlamış zaten ne yapabilirsin ki? Onlara küfürünü et aktör olmaya çalışma yat aşağı otur. Yetişkin insan gibi sorumluluk alması lazım bu coğrafyadaki insanların artık. Yaptıklarının ve yapabileceklerinin sorumluluğunu.
dünyadaki bu kadar okulu cia izni ve desteği olmadan kurulamaz ve ayakta tutulamaz
SilKomplo teorilerinin en büyük sorunu detaylarda başlar. CIA nasıl bir izin veriyor bu okullara? Başvuru mu yapılıyor CIA'e okul açmak için izin istiyoruz diye? Yoksa para mı alıyorlar CIA'den? Mekanizması nedir yani buradaki izin almanın? CIA'den izin almadan okul açarsan kapatılıyor mu?
SilPeki durum buysa başka cemaatlerin hatta seküler gruplarında da fetöcülerinki kadar olmasa da yurtdışında çeşitli yerlerde okulları var. Onları da geçtim Maarif Vakfı var malum kendi okulları vardı yurtdışında şu anda fetönün de pek çok okulunu devraldı (en son yüz küsür taneydi). Maarif Vakfı ve diğer cemaatler de CIA'den izin alıyorlar mı? Eğer devletle alakalı olduğundan izin gerekmiyor deniyorsa Türkiye devletinin zamanında fetö okullarına dışişleri bakanlığı üzerinden resmi olarak destek verdiği de biliniyor. Sadece Ak Parti döneminde değil Demirel, Ecevit döneminde de açıktan desteği vardı devletin bu okullara.
O halde eğer devlet desteği olunca CIA desteği gerekmiyorsa fetöcüler de devlet desteğiyle açtılar okullarını da denebilir. Yok devlet desteği olsa bile CIA desteği gerekiyorsa bahsini ettiğim diğer kurumlar da CIA desteği ile mi faaliyet gösteriyorlar?
Yazınız ve açıklamalarınız hem ufuk açıcı hem rasyonel, bilgi ve yorumlarınızı paylaştığınız için teşekkürler.
YanıtlaSil