Header Ads Widget

test banner

Hayat Bir Katakulliden İbarettir


“Yahu sana acıyorum. Etrafına daha aklı başında insanları toplayabilirdin!” dedi.
Fakat o, kurnaz bir gülümseme ile mukabele etti:

“Lüzumu yok. Aklı başında insanlarla hiçbir iş görülmez. Bize itirazsız inanacak ve düşünmeden harekete geçecek insanlar lazım! Bu gençleri romantik birtakım emellerle bağlamak, onlara kabadayıca sergüzeştlerin hasretini duyurmak ve bugünkü hudutları dar gösterip büyük arzularla beslemek ve böylece hepsini avcumun içine almak daha kolay ve daha muvafık…” Sonra, artık yola getiremeyeceğini anladığı dostuna karşı samimi olmakta bir mahzur görmeyerek ilave etti:

“Hayat bir katakulliden ibarettir.” 

(İçimizdeki Şeytan, Sebahattin Ali, Sayfa 188)

***

2008 yılının şubat ayında Muğla’da görev yaparken bir cumartesi günü daha önce birkaç defa gördüğüm ve ismen ve cismen tanıdığım Rıdvan abi (Hani şu kel ve konuşurken sürekli gözlerini yuman mübarek abi var ya! O) Muğla’ya geldi. “Hocam pazartesi günü öğretmenlikten istifa edip acilen İzmir’e geçmeniz gerekiyor. Sadece yanınıza acil ihtiyaçlarınızı alın, başka ne var ne yok bırakın, arabanın ve evin anahtarlarını İzmir’deki arkadaşa bırakırsınız. Biz evinizi uygun bir yere taşıyacağız. Eşyalarınızı bir depoda muhafaza edeceğiz. Bu Malatya’daki malum meseleden dolayı problemler olmuş. Acilen bu şekilde bir tedbir almamız gerekiyor…” dedi.

Daha önce Elazığ’da görev yaparken Malatya’ya da gidip gelirdim. Malatya’da görüştüğüm ve ilgilendiğim bir asker beni deşifre etmiş ve benimle alakalı birtakım bilgileri üstündeki komutanıyla paylaşmıştı. Arabamın plakasından benim gerçek kimliğime ulaşan komutanın bu askeri personel üzerinden benimle alakalı birtakım çalışmalar yaptırdığını biz daha sonradan öğrenebilmiştik. Haberimiz olunca da o yaz tayinimi Muğla’ya istemiş ve 2007 yaz döneminde Muğla’ya taşınmıştım. 6 aya yakın bir süredir Muğla’da bulunmaktaydım.

“Rıdvan” abiden aldığım bilgilere göre benimle uğraşan ve gerçek kimliğimi tespit ettiren komutan benimle alakalı bağlı bulunduğu kuvvet komutanlığının hukuk müşavirliği aracılığıyla bir dosya tertip ettirmişti. O zamanlar sivil şahıslar işledikleri askeri suçlardan dolayı askeri mahkemelerde yargılanıyorlardı. Bundan mütevellit askeri savcılığın benim hakkımda dava açması için bu komutan suç duyurusunda bulunmuştu. TSK personelini TSK ve devlet aleyhine kışkırtmak suçu tarafıma tevdi edilmek istenmişti. Bu gelişmeler ben Muğla’ya taşındığım süre zarfında yaşanmıştı. Fakat benim hiçbir şekilde haberim olmadı. Ta ki “Rıdvan” (Metin) abi Muğla’ya gelene kadar.

Biz denildiği gibi “…aman hizmetimize bir halel gelmesin, uyunu sahire olan arkadaşlarımız bizden dolayı zarar görmesinler, neyse katlanırız, çilemiz varsa çekeriz…” diyerek pazartesi günü istifa dilekçemi çalıştığım kuruma bırakarak, hızlı bir şekilde toparlanıp Muğla’dan İzmir’e hareket ettim. Burada birkaç gün kaldıktan sonra İstanbul’a geçtim. Buraya gelir gelmez Hamidullah Bayram Öztürk ile bir araya geldik. Kendisi benim bu meselem ilk ortaya çıktığında Malatya’ya kadar gelmiş ve benimle bizzat görüşmüştü.

Durumu “Rıdvan” abinin anlattığı şekliyle o da bana anlattı. “…Hocam sizi yurt dışına çıkarmamız lazım, bu bir tedbir ne olur ne olmaz, size bir arkadaş refakat edecek, gideceğiniz ülkeye sizi götürecek…” dedi.

Bir veya iki gün sonra Atatürk Havalimanı yurt dışı çıkış terminalinden ailemle birlikte çıkış yaptım. Gittiğimiz ülkede birkaç arkadaş bizi karşıladı. Gitmemizin üzerinden 8 gün geçmişti. İstanbul’dan haber gelmiş ve tekrar Türkiye’ye dönmemiz istenmişti. Ben bu duruma bir anlam veremedim ama bu şekilde bir karar alınmıştı. Nihayetinde 8 gün yurt dışında kaldıktan sonra Türkiye’ye geri döndük. Döndüğümüz gün yine Hamdullah Öztürk ile bir araya geldik. Görüşmemiz Zaman Gazetesi’nde gerçekleşti.

Kendisi bana “Hocam dönmeniz gerekiyordu, öyle icap etti. Durumu hocamızla da bir şekilde görüştük, istişare ettik. Şimdi sizin apar topar yurt dışına çıkmanızdan dolayı kendisi: ‘…arkadaşımızın bu şekilde yurt dışına çıkması sanki suçluymuş da kaçmış anlamına gelebilir, bu şekilde bir algı oluşturabilir…’ diye görüş belirtmiş. Bundan dolayı hocam dönmenizin daha uygun olacağını düşündük.” dedi. Bize kalacak bir yer ayarlandığını burada bir müddet kalıp gelişmeleri buradan takip edeceğimizi ve duruma göre hareket edeceğimizi belirtti. Bosnalı molla abinin Beylikdüzü’ndeki evinin üst katında ikamet etmeye başladık…

Cebri hicret, gaybubet gibi olgu ve olayları daha 2008 senesinde bizzat yaşayarak tattım. Çok sıkıntılı bir süreçti benim için. Yaşadıklarımı en yakınımdaki eşimden, anne-babamdan ve akrabalarımdan hiç kimseyle paylaşmadım, paylaşamadım yıllarca. Dünyada tek bir dikili ağacım yoktu. Varsa yoksa hizmetim vardı ve hep öyle oldu. Bingöl, Elazığ, Tunceli ve Malatya’nın dağlarında, ovalarında, yollarında geçen çok yoğun ve maceralı bir 3 yıl Hamidullah Abi!

Beni, ne 2 yaşındaki oğlumla evde tek başına kalan ve gece eve hırsızın girmesiyle eşimin düşük yapması (ben Malatya’dayım o sırada, canım çıksın hizmet!), ne üç gün içinde eşimin ve benim tüm her şeyimizi bırakarak ülkeyi bir azılı katil gibi terk etmemiz, ne Bingöl yolunda Yolçatı Karakolu’na yakın bir yerde takla atıp ölümden kıl payı kurtulmamız (keşke o gün ölseydim), ne de gittiğim ülkede param kalmayınca oğluma süt almak için kaldığımız dershanenin sadaka kutusunu patlatmam (sonra aldığım kadar parayı fazlasıyla koydum) yordu, yaraladı. Bunların hiçbirisini bir serzeniş olarak daha önce başımdakilere bile anlatmamışımdır Hamidullah Abi!

Beni, Münferit Fikir Platformu’nda yazdığım yazılardan rahatsızlık duyup müfteri, kafir, iftiracı, münafık… vb. sıfatlarla gerçek ismimle afişe etmeye çalışan Letonya Muhtarı ve Tuncay Opçin gibi operasyon hesaplarının attıkları Tweetleri beğenmen veya retweet etmen de üzmedi Hamidullah Abi!

15 Temmuz’dan çok önce Brezilya’ya gittiniz. Hep bu sizden sonra gelen kadro var ya! Hep bunlar ne yaptıysa yaptılar! Her şeyi mahvettiler aptallar! Siz de muhtemelen onları suçluyorsunuzdur Hamidullah Abi!

15 Temmuz öncesi, esnası ve sonrasında yaşadıklarım ve itirazlarım beni bu noktaya getirdi. Bana “Allah Rasulu’nün (sav) emaneti bu arkadaşlar!” denilerek emanet edilen gencecik çocukları ve bana güvenen, inanan diğer arkadaşlarımı başımızda bulunan kişilerin bulaştırdıkları ve hala da izah edilemeyen işlere itiraz ettim. İtirazlarım 15 Temmuz’un hemen akabinde başladı. Başımızdaki abilerimize bu durumun ne olduğunu ve bizim nasıl bir pisliğe bulaştırılmak istendiğimizi defalarca sordum Hamidullah Abi!

Bana, bir defasında Zaman Gazetesi’ndeki odanızda sizi ziyaret ettiğimde hediye etmiş olduğunuz merhum Kemal Ural’ın “İnançsızlığın Anatomisi” kitabını hala saklıyorum. Gelecekle alakalı ferasetinizin göstergesi olan bu eseri kime vereceğimi şaşırdım. O kadar çok taliplisi var ki Hamidullah Abi!

Saygılar sunuyor, ellerinizden öpüyorum abi!

***

“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması…İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var…”

(İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali)

Ruhun şad olsun Sabahattin Ali, ağzın şeker şerbet yesin!
Vahdettin Polat
Twitter: @VahdettinPolat6
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

8 Yorumlar

  1. Muthis bir yazi.

    YanıtlaSil
  2. Allah senden razı olsun Vahdettin Polat. Fetönün maskesi eninde sonunda düşecek.

    YanıtlaSil
  3. Canım hocam, hep yaşadık bu samimiyetsizliği.

    YanıtlaSil
  4. Bu yazı üzerine yorum yapmsk bile ayıptır ..

    YanıtlaSil
  5. Hamidullah Ozturk ilerde bir sekild ebasi belaya girse, Gulen ne der onun icin?

    Durun bur dusuneyim.
    Hamidullah midir? mamidullahmidir ben bilmem. yani buraya kod adi ile mi gelmis. hem buraya Abdullah Gulde, hakan fidan da gelmisti.
    ben tanimam. gecmiste bizim ders halkamiza katilmis olabilir......

    YanıtlaSil
  6. Yıllarca canım çıksın hizmet deyip koştur, sonra da aldandım Allah beni affetsin de. Bunlar tanıdık geliyor. Kafa aynı. Bu zamana kadar yaptıklarının yanlış olduğunu düşünecek ve analiz edecek kadar beyin yapısına sahip bir kişilik olmadığını kendi cumlelerinden anlamak mümkün. Tek kelimeyle kendisine yazık etmiş bir şahıs.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye hizmet din mi?

      Adam seçilmişlik inancıyla günah görmüyordu bunları işte şimdi yazmış, yorumunda bile yazık etmiş kendine diyerek hizmeti kutsuyorsun, güleni kutsal görüyorsunuz sonra da sen nasıl şimdi sorgularsın diye yazara laf diyorsun. Kült bir yapı, abilere tam itaat var, abiler en iyisini bilir diye, Vhadettin polat'ın abisi de hamdullah öztürk ona güvenmiş, hamdullah'ın da yemediği nane yok, şimdi anlatıyor işte, sen neden yanlış görmüyorsun bunu da adama gelmiş şimdi mi yanlış olduğunu anladın diyorsun, senin bugün yanlış görmeme nedenin ile onun geçmişte görmeme nedeni aynı, fanusu kırınca gözlüğü atınca her şey net zaten.

      Sil
  7. Allah ile aldatanların foyası meydana çıkınca Allah ile aldananları hep suçlarlar. Halbuki kimse Allah ile aldatmasa böyle bir sonuç ortaya çıkmaz. Allah ile aldatanlar kadar İslama ihanet eden başka bir güruh yoktur.

    YanıtlaSil