Header Ads Widget

test banner

İtirafçılık Üzerine (2) / Toplu Listeler


Toplu listelerden devam ediyorum.

2. Banka ve Sendika

Bu Bylock’tan daha bariz, binlerce insanın listesi Bankasya’ya para yatırdığı için ya da Sendika’ya üye olduğu için devletin eline geçiyor. Bankaya para yatırmak gerçekten ne işe yaradı tartışılabilir. Ama Sendika zaten tam bir fecaat. Esnaflar bir bir tutuklanmaya başlanmış, fişlemeler sürüyor, açıktan terör örgütü ilan ediliyorsunuz MGK’larda; ama diğer yandan Sendika kurmuşsunuz. Bir de milleti üye yapmaya çalışıyorsunuz. Hadi darbeden önce bir şey yapılmadı. 16 Temmuz günü itibariyle bu insanlar açık hedef, çok bariz kuzu konumundalar. Neden öyle kendi hallerinde bırakıldılar? Pasaport yasağı bile konulmadan yurtdışına çıkarılabilirlerdi.

Türkiye’de hukuk yok diye yurtdışına çıkanlar Banka ve Sendikadan delil olmaz diye ancak tweet atıyor. Bankasya ile ilgili uluslararası bir dava mümkün mü bilmiyorum. Rusya’da böyle bir şey olmuştu. Banka’nın sahipleri bir şey yaptılar mı fikrim yok. Normalde yapılması lazım değil mi? Bu yazıda da belirtildiği gibi Bankasya mevzusunda kararın az çok kim tarafından alındığı da belli. Ses kaydında (montaj diyen 17-25 kayıtlarına da inanmasın) Gülen “ne yapılabilir” diyor. Karşı taraf kendi görüşünü “efendim, hürmetler, zat-i aliniz, başüstüne efendim” gibi kelimeler ile kabul ettiriyor. Ses kaydı sayesinde böyle kritik kararlar nasıl alınıyormuş herkes görmüş oldu. Peki o ses kaydındaki kişi şu an hangi ülkede üst bir pozisyondadır? Bilmiyorum. Kullandığı kelimeler ile zaten yalakalıkta çığır açmış gibi, büyük ihtimal tez zamanda sağ kol olmuştur. Zamanında kendi kararı yüzünden (ki istişare falan derler alakası yokmuş, kararın nasıl alındığı ortada) başı belaya giren insanları niye düşünsün ki? Burası şirket mi de yönetici hesap versin? Burası gönüller hareketi! Şimdi Türkçe Olimpiyatlarında dans etme zamanı; bunlarla uğraşmak hizmet şevklerini kırıyor.

3. Ankesör

Bu konuda da diyecek bir şey yok. Cemaat kendi askerleriyle her hafta görüşmeye çalışıyor. Onlar istese kendi risale okur, Gülen’i okur, internetten bamteli izler vs. vs. Ama zaten onların meslekleriyle ilgili kararlara da karışıp, hem onlardan bazılarına emir verdikleri için, hem de bu kült fanustan kurtulmasınlar diye her hafta görüşüyorlar ve bunun için de bir iletişim mekanizması lazım, onu da ankesör ile yapmışlar. Ayrılmak isteyeni de ısrarla senelerce aramışlar, şimdi hepsinin kaydı çıkıyor, binlerce askerin başı yanıyor. Zaten Fetömetre kriterleri bile devletin bu işe kafayı taktığını, en ufak bir emareyi bile değerlendirdiği gösteriyor. Bir şekilde cemaatçilerin ne farklılığı varsa tespit etmeye çalışmışlar, ankesöre bakıp tek tek ayıklayacakları 16 Temmuz’dan beri belli. Ama bu konuda da sadece beklemeyi tercih ettiler. Aman itiraf etmeyin, etmeyin ne olacak? Bir şey mi değişiyor? Bu gidişle bu delil de Bylock gibi olacak ve hepsi 6 yıl 3 ay ceza alacak. Bu ankesör olayından alınan askerlerde itirafçı oranı %44’elere varıyor. Çünkü adam zaten 17-25’ten sonra ayrılmış, senelerce bunu aramaya devam etmişler, ya da 2010-2013 arası aradıkları için o kişi tutuklanıyor. Niye itirafçı olmasın ki böyle bir kişi?

4. Garson Usb’si

Tüm polis teşkilatını tek hamlede bitiren delil.

Garson diye bir gizli tanık var, tüm polis teşkilatının isim listesini veriyor. Cemaat kendi Matrix (Excel’in şifreli hali) programı vasıtasıyla tüm polis teşkilatını bir güzel fişlemiş. Kendinden olanları da oraya girmiş, hepsinin şakirtlik derecesini de girmiş, Alevisi, Atatürkçüsü, Akplisi, Ülkücüsü vs. hepsi belli. 250 bin insanın ismi var. Ve cemaatin abisi gelip o programı devlete teslim ediyor. Gizli tanık Garson’un listesi diye dosyalarda geçiyor. Polis dosyalarında hiç ankesör gördünüz mü? Polisi direk o listeye dayanarak açığa aldılar, ve yargılamaları o liste üzerinden devam ediyor. O listeden dolayı alıyorlar; itirafçı olursa başka isimleri de veriyor, başka bir polis için bu sefer hem o liste delil oluyor, hem de tanık beyanı olmuş oluyor. Polisin dosyası çoktan kapandı. Haberlerde gördüğümüz fark ettiyseniz uzun süredir askerler ve askerlerin abileri. Bu liste ne kadar güvenilirdir gibi konulara girmeyeceğim. Sonuç olarak 100 bin küsur insanın hayatı mahvoldu, bunlar cemaattendir ya da değildir. Listeyi veren Garson adlı gizli tanık. Gizli tanıkların kimliğini Türkiye’de ifşa etmek ne kadar kolay olduğunu az çok haber okuyorsanız görürsünüz.

Tamam bu adamı devlet koruyor da, cemaatin itirafçıları ifşa eden hesapları bu adamı peki niye ifşa etmiyor? Neden 3-5 isim veren Ayşeler, Veliler ile uğraşılıyor, neden herkes onların üzerine gidiyor?

Bu adam sonuç olarak üst düzey bir polis abisi, kim olduğu çok net bellidir. Yurtdışına gidenler bakarlar, içlerinden kim eksik hemen anlarlar. Bu kişiye cemaatte kimler kefil olmuş, kimler bunun çalışma arkadaşıydı, kimler bunun abisiydi, kimler o Matrix programının kurucusu, kimler fişlemeye onay verdi, o fişlemeler neden yapıldı, hangi istişarede kimler karar aldı? Bunlar neden açıklanmıyor? Bir tarafta 10 isim vermiş Ayşeleri cehennemlik, onursuz, kazanma kuşağında kaybeden, korkak, adi ilan ediyorsunuz. Diğer yandan kimse bu mevzuyu tartışmıyor. Ben o program ile neden polis teşkilatının fişlendiğini hatta ve hatta cemaatten olanların şakirtlik derecesine göre listelere yazılmasının ne amacı olduğunu ve kimlerin buna onay verdiğini bilmek istiyorum. Bana göre 10 isim veren Ayşe falan hikâye, haberlerde listede 102 bin kişi var deniliyor. Küçük bir il kadar. Tek tek yazmışlar, T.C.si şu, ad soyad şu, memleketi şu, Gülen’i sevme derecesi şu, risale pırlanta okuma derecesi şu, adresi şu, görev yerleri şu. Devletin tüm imkanlarını Doğu Perinçek’e verseniz 10 sene uğraşsa bu kadar güzel fişleyemezdi.

Sadece Garson mu suçlu diyeceğiz? Kim o kudretli istişare abileri, bu kararları alan ve 102 bin insanı yakan? Hadi Bylock’ı Mit’in kendi aldığını farz edelim, hadi Banka ve Sendika aptallık diyelim, peki bu ne? Adam gelmiş vermiş listeyi kim olduğuna dair bir isim bile diyen yok, hala daha kim bunları koruyor? Benim fikrimi sorarsanız bugün trol hesaplar ile Ayşelere saldıran, yurtdışından millete gaz veren trollerin başındaki kişiler. Kendi pisliklerini unutturmak için milleti hedef alıyorlar.

Badem bıyık bırakıyorlar, bol bir gömlek ve kumaş pantolon giyiyorlar, kafaya bir beyaz takke takıyorlar. Allah, Peygamber çok yaşa muhterem Gülen efendim diyerek hala aranızdalar ve hala en tepelerde işleri koordine ediyorlar. Bu insanları tartışan yok, bunlardan hesap soran yok. 102 bin insanı vermişsiniz, bir kişinin üstüne yüklenebilecek bir suç değil ki bu. Bir devlet içinde böyle bir olay olsa bir ajan gidip 20 tane arkadaşını karşı devlete verse, normal bir devlette istihbaratın başından bakana hatta başbakana kadar istifa ettirilir ve istihbaratın en başındaki kişi yargılanır. Kim ona referans olmuş, kim onun abisi, kimler bu kararı almış hepsi el çektirilir. Hatta bu olay 2 sene önce olmuş, 2 senedir bir araştırma yapmayan herkes suçludur, el çektirilir hesap sorulur. Tabi Gülen müceddid olduğu için onu el çektiremiyoruz, bari etrafındakileri el çektirin.

Şimdi bana biz gönüller hareketiyiz, ancak tavır koyabiliriz falan demeyin. Matrix programıyla niye fişleme yapıyorsunuz o zaman?

Bunları deyince de Bylock suç muydu, Banka suç muydu, Sendika suç muydu diyorlar. Gazetecilik suç muydu o zaman, Ekrem Dumanlı niye kaçtı gitti? Türkiye’de madem hukukun olduğunu düşünüyorsunuz, giden niye gitti 2016 öncesinde? Tabana gelince biz hukuk var zannettik diyorlar, kendilerine gelince hukuk yoktu hicret (Peygamberimiz en son hicret edendir, giderken de yanına Mekkelilere karşı bir suç işleyen bir kişiyi bile almamıştır) ettik diyorlar.

Tarihte ilk kez cemaatin mi başına böyle bir olay geldiğini düşünüyorsunuz? 17-25 Aralıktan sonra bu işin bu noktaya geleceği az çok belli. Şimdi okuduğum kitaplar ile iyi bir sosyal bilimci akademisyenin bunu çok rahat anlayabileceği görüşündeyim. Zaten zaman ilerledikçe bu ayan beyan ortaya çıktı, en son Fuat Uğur’un yazısı vs. en aptal kişinin bile anlayacağı noktaya geldi. Ona rağmen hala rüyalar, bahar söylemi yayan; Korkma Titre az kaldı diyenler kimlerdir? Hala daha bu kişiler neler planlıyor neler yapıyor? Bu kişilere niye bir tane bile laf eden yok? Risk bile olsa o risk söylenir bakın bu olaylar %30 ihtimalle kitlesel linçe doğru gidiyor; denir ki bizim olayımızda 2015’ten sonra bu risk %90 belli. Listeler yapılmaya başlanmış vs. 16 Temmuz günü saat 00:30’da %1000 belli olmuştur. Gülen 8 saat bekleyip garip gurup açıklamalar yapmak yerine (Erdoğan bana büyü yaptı alüfteye gitti ben bildiğimden bana düşman vs.), neden Türkiye’yi terk edin mesajı verilmedi gizliden, altyapı ve kaynak sağlanmadı? Mültecilik için Batı ile temasa geçilmedi? Yunanistan organize edilip orayla temasa geçilmedi? Daha geçen Yunanistan’dan 8 kişi geri Türkiye’ye iade edildi? Türkçe Olimpiyatlarına harcadığınız paranın belki 100’de birini Yunanistan’daki polislerin cebine koysaydınız bunlar olur muydu? Yasadışı şeyler yapmayız demeyin lütfen aşağıda Ümit Horzum’un itiraflarını vereceğim. Benim burada söylediklerim hiçbir şey onun yaptıklarına göre.

Bylock hukuksuz bir delildir asla delil olmaz diye yeri göğü inletiyorsunuz Twitter’da. Hatta bu konuda içerikte suç varsa delil olur diyenleri linç ediyorsunuz. İçerikte suçu olanları korumak size mi kaldı? (Adam bariz suçlu ama usulden yırtıyor, böylelerini uyuşturucu baronun davası alan avukatlar savunur, bir dini cemaatin ne işi var böyleleriyle, pes) Madem Bylock tamamen hukuksuz bir delil, neden uluslararası yargıda hakkını arayan yok, programın sahibi neden hakkını aramıyor, milyar dolarlık dava açılacak bir konu kişisel veriler madem hacklenerek alınmış neden 1 tane dava açan yok? Böyle bir dava Türkiye’deki işleyişi de etkileyebilirdi, ama nerde?

Cemaat açısından bakıyorum, bir tane mensubu itirafçı oluyor kendi çıkıyor yerine başkası giriyor. Cemaat açısından bakınca itirafçı olsa gene 1 kişi içeri giriyor olmasa gene 1 kişi içeri girecek. Peki neden köpürüyorlar bu kadar? Çünkü itirafçı olan artık cemaati de siliyor, köpürülme nedeni o. İtirafçı olanı peki millet ya da devlet bağrına mı basıyor. Hayır, öyle bir durum da yok, gene yapayalnız kalıyorlar. Peki daha dün intihar edenlerden dolayı DM’nizi açın, insanların dertlerini dinleyin diyenlerin itirafçılara karşı tutumu ne? Dr. Kudret Gülen’in sürekli yanında olan doktoru, Twitter’daki hesabından Gülen’in söylediği sözleri resimli görsel şeklinde paylaşımda bulunuyor. 26 Haziran 2019 tarihinde paylaştığı görselde “İlahi bir lütufla her şey düzelecek inanıyorum... Ama itiraf adı altında iftira edenlere acıyorum… Onlar savrulup tuz-buz olacaklar.!” Cümlenin ilk kısmında ilahi bir lütuf geleceğini söylüyor bu yazıda öyle beklentilere girilmemesi gerektiğini ileride anlatacağım. İkinci kısmında “itiraf adı altında iftira” deniyor, tam olarak neyi kastediyor fikrim yok. Daha sonra tuz-buz olacaklar deniyor. Dünyada zalime bir şey olmuyor, tecavüzcüye bir şey olmuyor, katile bir şey olmuyor, binlerce insana bir şey olmuyor, itirafçı olan mı tuz-buz olacakmış, itirafçı ne yapmış ki? Bu sözlerin Cübbeli Ahmet’in Binali’ye oy vermeyen haram işliyor sözlerinden farkı yok. Gerçekten Gülen’in mi sözleri yoksa son 20 senedir Gülen’in sözleri diye başka kişilerin uydurmalarını mı dinliyoruz bir fikrim yok. Batıların bu sözleri es geçip, Gülen için sevgi hareketi lideri, dünyaya barış getirecek demesini de anlayamıyorum. Gene Bizzat Fethullah Gülen 3 Şubat 2019 tarihli KENETLENMELİYİZ adlı Bamteli’sinde:

“Bu dönemde, çokları, kendilerinin o gâileden sıyrılmaları adına “iftira”da bulundular; “itiraf” dediler, “iftira”da bulundular. Ahiretlerini Cehennem’e çevirdiler. Evet, bize, onlara acımak düşer; onlar acınacak duruma düştüler.”

İnsanları adeta intihara sürüklüyor ve nefret suçu işliyor. Artık kendi mahallesinden değil diye insanları dışlıyor, lanetliyor. Ondan cesaret alanlar Twitter’da yukarıda söylediğim mürted gibi ifadeler ile itirafçılara saldırıyor. “Kimse sınanmadığı günahın masumu değildir” tuzu kuruların bu konuda atıp tutmasına gerek yok. Zaten kişiler kendi ismini verenlere karşı çok sert. Ama diğer yandan tanığı olmayanlar var, onların bile öfkeyle bakmasını sağlıyorlar itirafçılara karşı. Gülen acıyın deyince kimse acımayacak, geçmişte mürtedi de acıyın ahireti gitti diye acıyıp öldürüyorlardı. Tabi Gülen itirafçı deyince aklına ne geliyor, yanındakiler ona ne anlattı orası ayrı bir muamma; artık ne kadar aklını kullanabiliyor bilmiyorum. 100-200 kişilik listelere imza atan, gerçekten iftira atan kişileri de kastediyor olabilir; bir ara çünkü hiç fire vermediklerini, ama böyle tipler olduğundan bahsetmişti diye hatırlıyorum. Gülen’in akıl sağlığı ve yönlendirilmesi ile ilgili ileride daha detaylı bilgi vereceğim.

Fethullah Gülen’in 1971 Savunması

Fethullah Gülen’de ömründe bir kere 1971 yılında hapse girdi ve 7 ay yattı. Hizmet evlerinde uzun süredir Pırlanta niyetine okutulan çoğu insanın okuduğu Latif Erdoğan- Küçük Dünyam kitabında Gülen:

“Solun liderliğine soyunanların birçoğu müstehak oldukları için, Müslümanlardan birçoğu da sırf denge için tutuklanmış ve gözaltına alınmışlardı.” diyor 1971 olayları için.

Gülen’in bu ifadesi günümüzde şu demek: Fetöcüler müstehak olduğu için KHK ile atılıyor ve tutuklanıyordu ama çok solcu, gezici, cumhuriyet yazarı, HDP’li birçok kişi (mesela barış için akademisyenler) haksız yere ihraç ediliyor ve tutuklanıyordu. Günümüz demokratlarına tatlı su demokratı diyenler Gülen’i bir değerlendirsin. Bir de üzerinden onca zaman geçmesine rağmen aynı kafada. Çünkü küçük dünyam olaylardan çok sonra yazılan röportaj bir kitap. Ohal zamanındaki bazı ifadelerinden dolayı gayet ılımlı kişileri yerden yere vuranlar biraz düşünür belki.

Gülen: “Ben ılımlı konuşulsun, onların isnad ettikleri şeyleri kimse sahiplenmesin, diyorum. Muhalif gruptan birisi bana Deniz Gezmiş'i misal veriyor ve onun gibi davranılması gerektiğini söylüyordu. Solu destekleyen güç odakları bizler için söz konusu muydu? Bu düşünülmüyordu. Hem solcular hakikaten bir eylem içindeydiler ve onlara isnad edilenler birer vakıa idi. Halbuki bize isnad edilenlerin hiçbiri vaki değildi. Öyleyse onların kabullendiği gibi bizim de bize isnad edilenleri kabullenmemiz nasıl birbirine kıyas edilebilirdi? Hem onlar da kendilerine isnad edilenleri bütünüyle kabulleniyor değillerdi. Bütün bunları anlatıp izah ediyorduk” diyor.

Gülen gençliğinde de aynı; her şeyi inkar edip yalan söyleme taraftarı. Diğer Nurcular bu Said Nursi’nin yolu değil diye itiraz ediyor büyük ihtimal, ateist solcular bile davalarını savunup doğruları söylerken, biz böyle bir şeyi yapmayız diyorlar. Gülen’in ise kendi fikirleri var. Bir an önce oradan çıkmak için inkar yolunu uygun görmüş. Asıl amacı her şeyi inkar değil, bir anca önce oradan kurtulmak. Bu nokta çok önemli, iş kendisine gelince tüm ihtimalleri tartıp gayet tartışıyor ne yapacaklarını. Ne davasını savunuyor, ne de pişman değilim vs. diye dikleniyor.

Gülen tutuklu yargılanırken, başka bir İslam’ı grup daha var. Daha saflar ve daha radikaller, onlara meczup diyor Gülen. Bunlar Gülen’in içinde bulunduğu grup hakkında aleyhe ifade veriyorlar. Gülen de bunlara yanaşıp samimi oluyor ifadenizi çekin diyor, tamam diyorlar ve mahkeme üyeleriyle ilgili kötü şeyler diyorlar. Mahkemede bunlar ifadeyi çekmeyince Gülen de onların dediği kötü şeyleri mahkemede söylüyor. Meczup dediği grup o kadar saf ki, Gülen iftira atıyor bile demiyor "Efendim, biz bu müşahedelerimizin hepsini Kur'an'ın ayetleriyle ispat edebiliriz" diyorlar.

Gülen’in upuzun ifadeleri var, tanıdığı biri olunca tanımıyorum gibi saçma bir argüman öne sürmüyor. Oysa bugün kendi tabanı için telefon kayıtları bile çıksa reddedin mantığını öne sürüyorlar. 100 kere aramışsın, bu kim, niye konuştun, nerden tanışıyorsun denildiğinde, hiçbir fikrim yok ilk kez görüyorum diyor kişiler. Tanıyorum dese bile bir şey olmayacakken, böyle ret ile enteresan gizli bir örgüt izlenimi veriyorlar.

Acıma mevzusuna gelirsek, Adil Öksüz ile açıklanamayan ilişkileri olanlar bence kendi ahiretlerine, kendi hallerine acısınlar. Yanı başındaki adamın (Cevdet Türkyolu) 35 dairesi olanlar kendi hallerine acısınlar. Fetö borsası diye bir şey patladı şimdi, hala var mı bilmiyorum. 100 bin TL veriyorsun kurtuluyorsun. 35 daire ABD’de ortalama 35 milyon dolar yapsa, 350x6(dolar kuru)=2100 kişi kurtulması demektir, az bir rakam mı? Hasta, yaşlı, çocuk, bebek, hamile kadın hiç değilse bunlar çıkarılamaz mıydı? Kullanıldı mı Fetö borsası? Onun yerine Twitter’dan gündem yapılmaya çalışılıyor. O küfür eden trollere verdiğiniz maaşlar ile bile kaç kişi kurtarılabilirdi.

Bir insanın Filistin konusunda samimi olup olmadığını nasıl anlarsınız? Ben Türkiye’den bir örnek verip tepkisini ölçerim. Aynı şekilde itirafçılık konusunda da yukarıdaki örnekleri verdiğimde hakaret ve ban yedim; tweetlerim Twitter’da duruyor bakabilirsiniz. Samimi olan kişi önce sarayı yıkandan başlar, sonra saraydaki altınları çalandan, sonra saraydaki gümüşleri çalandan…. en son da gelir mutfaktaki yemekleri yiyene hesap sorar.

Ahmet
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. ahmet bey horzum ile ilgili itirafları aşağıda vereceğim dediniz ama göremedim,

    aşağıda derken ilerki yazılaınızmı? yoksa bir link vardı da benmi atladım?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ilerki yazılarda vereceğim, daha doğrusu horzum'un itirafları haber oldu, ulaşabilirsiniz çok rahat, yunan polisine rüşvet vermek bize yakışmaz diyen olursa diye referans verdim o kişiye zaten yasadışı işlere girmişler.

      Sil