Header Ads Widget

test banner

İtirafçılık Üzerine (1) / Giriş ve Bylock


Giriş

İtirafçılık ile ilgili daha önce bir yazı yazmıştım. O yazıda da belirtiğim gibi itirafçı olanları yargılamam, onlara üstten bakmam, ama onları sonuna kadar savunurum; diğer yandan itirafçı kesinlikle olunmalı ya da itirafçı kesinlikle olunmamalı diyemem. Bu konuda net bir görüşüm olmadığı gibi, kendi tecrübemi de paylaşmak istemiyorum. Çünkü bu konu bir kişinin hayatıyla ilgili çok önemli kritik bir an, somut bir telkinde bulunmak istemiyorum. Nasıl bir arkadaşınız evleneceği kişi hakkında danıştığında o kişi hakkında + ve – leri söylersiniz, ama ben olsam şunu yapardım demezsiniz; çünkü evlenecek olan O’dur yarın pişman olduğunda sizin karşınıza gelmesini istemezsiniz. Ayrıca bu mevzular öyle net rahat karar verilebilecek mevzular da değildir.

Cemaatin o kadar ilahiyatçısı olmasına rağmen bu konuyu dini açıdan değerlendirip topa giren 1 yazı bile görmedim. Gene o kadar psikoloğu olmasına rağmen hiçbiri bu konuda kalem oynatmıyor. En kötüsü, o kadar hukukçu ve avukatı var bu konuda gerçekten dürüstçe--kendi çocukları olsa ona tavsiye verir gibi--ne yapılması gerektiği yönünde bir yazı yazmıyorlar. Tamamen o bireyi önceleyen onun çıkarını öne alan yazılar yerine, Cemaat’in toptan menfaati düşünülüp kesinlikle itiraf etmeyin deniliyor. Bazıları utanmadan toptan menfaati de değil, suç işleyen en üst düzey yönetici olup darbeden önce yurtdışına çıkanların menfaatini önceliyor. Hatta bazı avukatlar tutup itirafçı olanları ifşa ediyor (123). (Bu hesapları (@avukatnotlari @tarik_avukat) sonradan takip etmedim; kaç kişiyi ifşa ettiler sonradan ne yaptılar bilmiyorum, nefret suçundan şikayetimi yaptım. Özellikle yurtdışında olan Türkler de bulundukları ülkede tehdit eden, küfür eden, nefret suçu işleyen trol hesapları savcılığa vermelidir, Türkiye’de olamasalar bile, bir Batı ülkesinden istedikleri suçu işleyebileceklerini düşünüyorlar. Ne geldiyse başımıza suç işleyenler ve onlara ses çıkarmayanlardan dolayı geldi, ülkelerin kanunları belli, küfür ediyorsa, tehdit ediyorsa, iftira atıyorsa suçtur, cemaati savunuyor diye koruyorsanız süreçten hiçbir şey öğrenememişsiniz. Abilerin trol hesapları varsa, o ülkelerin de kapı gibi kanunları var.)

Bu cemaatte şeffaflığın ‘ş’si bile olmadığı için hala daha insanlar Bylock, Sendika, Bankasya kararlarını kim verdi diye sorarken, hala daha anonim olarak “her şeyi inkâr edin” propagandası yapılıyor. Çıksın bir ilahiyatçı kendi adıyla sanıyla, bir hukukçu gene aynı şekilde, yazsın bakalım. Trol twitter hesaplarıyla itirafçılık lanetleniyor. İtirafçılar iftiracı, münafık, mürted, fasık, ahiretini kaybeden, cehennemlik, kazanma kuşağında kaybeden olarak lanse ediliyor. Benim adım soyadım belli değil, ben itirafçı olun ya da olmayın desem başınıza gelenlerden dolayı benden hesap sorabilir misiniz? Soramazsınız. Asla bir telkinde bulunmam, ayrıca kafam da net değil, kesinlikle ortadayım. Ayrıca itirafçılık durumdan duruma değişir, kiminin durumunda mantıklıdır, kiminin değil, indirgemeci bir mantıkla nasıl tek bir cümle ile bu durumu ifade edebiliyorlar, benim aklım almıyor. Keşke cemaat hukukçuları bu durumu yazsa itirafçı asla olmayın deseler, eminim Türkiye kanadından başka argümanlar gelecektir; sağlıklı bir tartışma zemini doğacaktır. Aynı şekilde ilahiyatçılar bunu dini açıdan sakıncalı görmüyorlarsa yazsalar eminim Diyanet de onlara cevap verecektir. Ama bu topa kimse girmediği için, Twitter üzerinden, ya da iç kanallardan kaçak güreşildiği için; bu konuyu Twitter trollerinin ağzına sakız yapmamak için burada yazmak istiyorum. Ciddi bir mevzu, ciddi ve sağlıklı bir şekilde de tartışılması gerekiyor. Bu sitede daha önceden de bu konuların bahsi açıldı, net olarak hatırladığım benim yukarıda linki verdiğim yazım dışında Serzeniş ve Ankesör Yalanı yazılarında da bu konular işlenmişti.

Benim görüşüm, bir kere hayatta yanlış bir yola girerseniz, artık kurtuluşunuz o kadar kolay olmaz. Kolunuzu zamanında doktora göstermezseniz, o kol kangren olur ve kesilir, daha ucuzuyla kurtulmak mümkün değildir. Yoldan sapar yanlış bir yola girerseniz, eski yolunuz istikametine dönüp ilerleyemezsiniz, ilerlerseniz bir ağaca çarparsınız, ya geri döneceksinizdir ya da başka yol bulacaksınızdır. Ağaca çarpınca şoföre, kolunuz gidince de doktora kızamazsınız. O aşamaya nasıl gelindi bu unutulmamalıdır. Hangi kararlar ile hangi ihmaller ile…

İtirafçılık mevzu da bence hiç tartışılmayabilirdi. Kimse bu durumla muhatap kalmayabilirdi. Ama kalındı, kalındıktan sonra biz niye kaldığımızı da sorgulamazsak hata ederiz. Eğer bugün cemaat tabanı sen beni söyledin diye kendi gibi tabandan kişiler ile kavga edip diğer yandan onu o noktaya getiren kararları verenleri sorgulamıyorsa çok büyük bir hata yapıyordur; öfkesini kendi gibi gariban olan birinden çıkarıyordur. Ne demek istediğimi tek tek açacağım. Yani itirafçılıktan bahsetmeden önce, bu konudan çok daha önemli mevzuların olduğunu; o öfkenin neden oraya değil de buraya yöneldiğini eleştirmem gerekiyor. Eğer bir konu gereğinden fazla gündeme getiriliyorsa, başka konuların üstünün örtülmesi içindir. Bu genelleme bakalım bizim bu olayımızda da doğru çıkacak mı? Birileri gerçekten bilerek mi itirafçılığı bu kadar gündeme getirip itirafçıların üzerine gidiyor okuduktan sonra takdir edersiniz.

Harry Potter’daki şu sahne gibi yazı tamamen akademik amaçlıdır, yasa dışı ihtimalleri sadece akademik olarak değerlendireceğim; kimseye yasa dışı ihtimalleri tavsiye etmiyorum, beyin jimnastiği için her ihtimali ele almam gerekiyor. Yazıda birçok yasa dışı ihtimalin neden cemaat yöneticileri tarafından uygulanmadığını değerlendirdim ki, insanlar cellatlarını görsünler ona aşık olmasınlar. Attığım linklerdeki tweetlerin ekran görüntüsünü almak ile uğraşmak istemiyorum, inşallah silmezler sonradan.

Öncelikle cemaat mensuplarını başını yakan delilleri sıralarsak en başta Bylock, Banka, Sendika, Ankesör, Garson Usb’si, HTS (normal telefon arama kayıtları), Baz birliktelikleri gelir bunlardan sonra da tanık beyanları, yani çoğunlukla itirafçılar gelir. 500 bin küsur kişiye adli işlem uygulanmış, her hafta binlerce insana operasyon yapılıyor, bunlar tanık beyanlarıyla itirafçı beyanlarıyla olan şeyler değil, toplu listeler ile oluyor. Toplu listelerin hepsini de cemaat kendi eliyle altın tepside devlete sundu.

Toplu Listeler

1. Bylock


Bylock, 100 bin küsur insani mahveden bir uygulama, tek başına sizin silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılanmanızı ve 6 yıl 3 ay ceza almanızı sağlıyor. Yanında tanık olsa da olmasa bir önemi yok, Bylock varsa en az 6 yıl 3 ay ceza alırsınız. Yargıtay en tepede bu konuda karar vermiş. Bylock iki tip olabiliyor, kiminde bağlantı sayısı, kiminde rehberine yazışmalarına kadar her türlü bilgisi. Bağlantı sayısı olanlar bir ihtimal kurtulabilir, belki onlar da başka delillerde ek olarak aranıyor olabilir, ama diğer türlü olanlar hiç itirafçılarına kızmasınlar. Onlar isim vermese bile 6 yıl 3 ay kesin.

Peki bu programı kim bunca insana ne amaçla yükledi? Whatsapp neden yetmiyordu da böyle esrarengiz bir program ortaya çıktı? Cevabı yok, kimse muhatap almıyor sizi, başta yargı birimdeki insanlarda olan bu program (Başlangıcı 2014 Nisan) 3 ayda ne değişti de tüm cemaate yayılmaya başlandı, belli değil? Büyük bir soru işareti var. Program ortaya çıktıktan 3 ay sonra tespit ediliyor ve ondan sonra tabana yayılıyor, diğer yandan 2015 yılında gazetelerde haberi oluyor, hala daha tabana yayılmaya devam ediliyor. Ayrıca Mor Beyin gibi cemaat ile zerre alakası olmayan insanlara da bu programın yayılması durumu var. O da enteresan bir şekilde 2014 Nisan’dan 3 ay sonra başlıyor. Yüzlerce üst düzey itirafçı beyanı var Bylock programı yargı birimindeki adamlarımızı korumak için tabana bilerek yayıldı diye (Bir tane son çıkan haber örnek). Sadece haberler değil, haber olmayan kaç tane dosyalara girmiş böyle beyan var. Zaten Mor Beyin denilen Kıble Pusula, Freezy uygulamalarının Bylock serverına yönlendirmesi büyük bir şüphe, neden böyle bir şey yapılır. O programların yazarlarının kaçak Fetö’den aranan kişiler olması ikinci şüphe, bu yönlendirme işleminin Bylock’un Mit tarafından tespit edilip yargı organındaki kişilerin kullanmayı bırakmasından sonra ortaya çıkması üçüncü bir şüphe, diğer yandan da o Mor beyin yetmedi tüm tabana yaydık diyen tanık beyanları artık tatlının üstündeki kaymak oluyor. Bir taraf Tango, bir taraf Eagle kullanırken, bir taraf neden gazetelerde sürekli Fetöcülerin gizli programı diye haber olan bir programı kullanır? Her şeyi geçtim, gizli yazışması olmayan öğrenciler neden bu programı kullanır, kullanmaz ise hain ilan edilir?

Sonuç olarak biri bu programı kurdu, biri kullanalım dedi, biri yaydı, biri kullanmayan haindir hocamız öyle diyor dedi, biri sohbet notlarını bile bu programda tutup kendi kendinize mesaj atın dedi, biri konuşmalar 3 gün içinde siliniyormuş dedi, bu adamlar bilemezdik pardon diyerek kaçamazlar. Onlara bir tane laf yokken, 3-5 isim verenle uğraşmak niye? Ki bu 3-5 isim verenle uğraşan yukarıdaki hesaplar, ne tesadüf ki bu tip sorgulamalara da karşı çıkıyor: bknz.

Darbeden önce zaten Mit’in elinde bu programın listeleri olduğu net, açıktan haberlere çıkıyor. Peki göz göre göre bu gerçek insanlardan neden saklandı? Birileri ülkede hukuk yok deyip yurtdışına çıkarken, Mit’in o listeleri ele geçirip hala daha şifre kırma faaliyetleri yaptığı belliyken, tam olarak ne beklendi de bu durum insanlara söylenmedi? Mit hobi olsun diye o listeleri almadı, listeyi almış 50 bin kişi, konuşmaları kırmaya başlamış çoktan. Ve bunlar darbeden önce oluyor, giden gidiyor o sıra tabanın bunlardan hiç haberi yok. Sonra darbe oluyor, açıktan diyorlar Bylock kullananları toplayacağız. Hala daha tabana korkmayın ne yazışmalar ne de Bylock listeleri var, devlet blöf yapıyor deniliyor. Kimse bunların olacağını bilemezdi diye bir durum yok tam tersi bunların olacağı o kadar bariz ki, aptallık bile diyemezsiniz şu olanlar karşısında.

Bylock ile ilgili zaten yukarıdaki sorular ayrı bir konu, onları geçiyorum. Mit’in içinde elemanlarınız var, elemanı bırakalım 2015’te zaten açık açık yazıyorlar Bylock’u ele geçirdiklerini. Nasıl ele geçirildiği de ayrı bir soru işareti. Ama belli darbeden önce 50 bin kişilik bir liste Mit’te var ve bu çok gizli bir bilgi de değil. 1) Bu durumda insanların neden yurtdışına çıkması teşvik edilmedi? Darbe oldu 16 Temmuz itibariyle artık en aptal insan bile çok kötü şeylerin olacağının farkında 2) Darbeden sonra neden yurtdışına çıkma teşvik edilmedi, neden kaynaklar buraya aktarılmadı? 3) Artık her şey geçti, insanlar adli kontrol alıyor hala daha adli kontrol alanlara niye yurtdışına çıkmaları için yardım edilmiyor de, para Türkçe olimpiyatları gibi şeylere harcanıyor?

Benim bu sorulara cevabım var, darbeden önce hiçbir şey yapmadılar çünkü cemaatin karar alıcıları darbeye güveniyorlardı. Gülen açıkça Hulusi Akar’ın darbe yapacağını zaten biliyordum dedi, AKP’nin gideceğini düşünüyorlardı ve sessizce beklediler ve sonrasındaki kurulacak hükümetten pay almak için de darbeye aktif katılmaya razı oldular. Siz diyebilirsiniz ki öyle bir şey olmadı. Darbeyi bilen Gülen neden şöyle bir vaaz verir? Tüm bu emareler neyi gösteriyor? Genelkurmay bile rapor hazırlamış Gülen cemaatine rağmen orduda darbe yapmak mümkün değil diye. Bu tip olaylarda tarafsızlık yoktur, sessiz kalmak diye bir şey yoktur, darbe yapılacağını biliyorsun, kaç tane generalin var, onlar darbede kullanılacak biz tarafsız kaldık demek mümkün mü? Benim fikrim Gülen elindeki silah ile Erdoğan’a ateş etti, Erdoğan da eğildi arkasındaki kişi öldü. Gülen hiçbir şekilde benim suçum değil benim niyetim Erdoğan’ı öldürmekti, eğildiği için arkasındaki ölen masumlar (250 şehit) Erdoğan’ın suçudur diyor. O eğilme olayını istediğiniz gibi yorumlayabilirsiniz, ama ben karar alıcılardaki pişkinliği Adil Öksüz’ü tanımam denmesini ve susulmasını böyle yorumluyorum. O kampta da olup 11-13 Temmuz arası Adil Öksüz’ü görmelerine rağmen ses çıkarmayanları da böyle yorumluyorum, bizim suçumuz değil, olayların akışını Erdoğan bozdu diye düşünüyorlar.

Hatta cemaatin şu anki zaman gazetesi olan tr724 sitesinin genel yayın yönetmeni Veysel Ayhan açıktan 15 Temmuz günü şu ifadeleri

“Fakat gitme vaktiniz geldi. İhanet ettiğiniz rahmetli Erbakan’ın sözüyle uğurlayalım: “Çekilin gidin, sizi gidi Bizans çocukları…” kullandı. (Vpn’siz okuyamazsınız, daha ayrıntılı bilgi için şu flood’a bakılabilir.)

Tamam bu iş böyle gitmez diye Fuatavni’de diyordu, bir şey bekleniyordu. Bahar geleceğine inanılıyordu vs. Ama zaten cemaatin üstüne toptan gidileceği çok belliydi. Açık açık da herkes bunu yazıyordu, liste çalışmaları yapılıyordu. Kimse o liste çalışmalarını hobi olsun diye yapmıyordu. Darbeden sonra 3 gün de yapılmadı o listeler. Ki arada vefat edenler bile listelerin daha eski olduğunu gösteriyor. Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur açıktan darbeyi düşünmeyin hepinizi mahvederiz diye uyarıyordu.

Bunlar görmezden gelindi, bahar gelecek, Said Nursi’den sonra seçilen kişi Gülen, bu dava burada bitmez, daha her şey yeni başladı dendi. Seçimleri kaybedecekler, ekonomi batacak gibi umutlar verildi. Yaptıkları beddua ve okudukları tefriciye mi güveniyorlardı yoksa darbeye mi bilmiyorum. Ama Adil Öksüz’ün eşinden tut, çoğu insan bir şekilde tefriciyeleri yeterli görmemiş ki yurtdışına çıktı.

Peki 15 Temmuz’a kadar bir plan vardı peki sonrasında ne oldu da insanların Türkiye’de kalması sağlandı. Çözüm neydi? Her şeyi inkâr edip binlerce insanın 6 yıl 3 ay hapis yatması (3 yıl yattılar şu anda, 4 yıl olunca zaten tahliye oluyorlar), yatmayanların da öbür boyu gaybubetlerde yaşaması mı?

Benim gördüğüm itirafçılık karşısındaki tek planları, “sabredin, bu yolun kaderi, hapis yatın.”

Bu noktada da toptan bir yurtdışına çıkış tavsiye edilmemesinin bana göre nedeni bakalım kimleri ifşa etmişler, bir emniyet amiri, bir hâkim, bir albay bizce ifşa olana kadar o görevde kalmalı, çok kritik makamlar, 40 senedir uğraştık düşüncesi hâkim oldu.

Peki ifşa olduktan sonra adli kontrol alınca niye yardım edilmiyor? Çünkü artık işlerine yaramazlar, bir hâkim, bir asker artık onlar için değerli değildir. Bunu şuradan anlayabiliyorum. Bugün kimlerin yurtdışına çıkışı sağlanıyor? 15 Temmuz’dan sonra havalimanından ülkeyi terk eden insanlar oldu? 2-3 polis o kişi için feda edilerek o kişilerin havalimanından ellerini kollarını sallayarak çıkmasını sağladılar. Diğer yandan artık polis kalmadığı için kullanacakları piyon bittiği için Meriç’ten geçişi organize edilenler kimler? Yurtdışında evine parasına kadar tüm geçişleri ayarlanan, Yunanistan’dan Amerika’ya tüm ulaşımı planlananlar kimler? Doğrudan isim vereyim bunlardan bir tanesi Vahdettin Polat’tır. Peki Vahdettin Polat kim ki bu kadar önemli? V.Polat bu sitede de birçok yazısı olan Jandarma Mahrem Yapılanmasında Müdür Yardımcısı görevinde olan, 15 Temmuz ile ilgili çok kritik itiraflar yapan ve cemaatin 15 Temmuz’daki rolünü açıktan itiraf eden bir itirafçı. Ve itirafçı olmasına rağmen, her türlü imkân ile yurtdışına çıkarılmak isteniyor. Yurtdışına çıkarıldıktan sonra büyük ihtimal tr724 sitesine vereceği bir röportaj ile kendisine işkence edildiğini vs. söyletecekler ve ifadelerini geri aldırmaya çalışacaklardı. Yani cemaatin işine çok yarayacak biriydi. Ki itirafçı olmasına rağmen, her türlü imkân ayaklarının altına seriliyor, diğer yandan çıkmadığı için bu teklifi kabul etmediği için (ki bu teklifi de yapmak için kurye kullanılmış gene bir gariban, O da şu an içerde böyle bir işe giriştiği için) bugün hem ona saldırıyorlar, hem de itirafçı diye o vasıtayla munferit.net de hedef alınıyor. Tuncay Opçin, Letonya Muhtarı’nın Vahdettin Polat’ın gerçek ismini ifşa eden ve itirafçı olduğu için saldıran tweeti üzerinden munferit.net ve thecircle sitelerine (Orada da yazısı var çünkü) saldırıyor ki o tweeti Hamdullah Öztürk de RT etmiştir. Hamdullah Öztürk mahrem işlerde zamanında Vahdettin Polat ile birlikte çalışmış, zaten gerçek ismini bilen büyük ihtimal yurtdışına getirilmesi olaylarını da bilen bir kişidir, onun bu sitedeki yazıları ve itiraflarını değersizleştirmek için “İTİRAFÇI” kelimesi üzerinden saldırılıyor ve bir dizi iftira atıyorlar. Burayı şundan dolayı yazdım herkesin farklı bir gündemi var, itirafçı kelimesi üzerine gidilmesi falan hikâye, madem karşısınız buna O adamı niye yurtdışına çıkarmaya çalıştınız? Neden bölge hizmetlerindeki bir etm, bbtm ya da esnaf bir abla, bir devlet memuru kimsenin umurunda değil de bu kişiler özel olarak yurtdışına çıkarılmaya çalışılıyor?

Kimsenin organize bir şekilde yurtdışına çıkarılmadığı elde para olmadığı vs. koca bir yalan. Mahrem işlerindeki sivillere her türlü alt yapı sağlanıyor. Para yok deniliyor Türkçe olimpiyatları organize ediliyor. Şimdi bu noktada darbeden sonra 3 yıl geçmiş hala daha itirafçılara laf söyleyenler şu soruyu da kendilerine sormalıdırlar: 3 yıl geçti sen hala niye Türkiye’de tutuklanmayı bekliyorsun? İtiraf eden bu çoktan gitmiştir diye senin ismini söyleyebilir, elinde solunda bu çember daralıyor ve daralacak, bekleyelim bakalım biri itiraf ederse tutuklanırız etmezse tutuklanmayız diye bekleyerek biri itiraf edince de “vaayyy şe..” demeye gerek yok. Hiç değilse hatanın çoğunu kendi üstüne alması lazım.

Ben hala Türkiye’deki mahrem işlerin kalanlar ile devam ettirilmeye çalışıldığı görüşündeyim. Ondan dolayı bir kesim zaten umursanmıyor diğer kesimin de yurtdışına çıkması sağlanmıyor. Para da gayet iyi var, ama parayı kontrol edenler zaten 15 Temmuz itibariyle abi olan kişiler, gitmişler Batı ülkelerine oradan gene kontrollerini yapıyorlar. O paranın da ne kadar adaletsiz dağıtıldığını kimlerin umursanıp kimlerin yüzüne bakılmadığını şu yazıdan okuyabilirsiniz. Gene de o paranın bir şekilde ayda 1000 TL bile olsa bazı insanları odun yemekten kurtardığı bir gerçek. Bu gerçekleri söyleyerek de eşi hapiste kimsesi olmayan ayda 1000 TL ile geçinmeye çalışan bir kadının da rızkına engel olmak istemem.

16 Temmuz itibariyle yurtdışına çıkışlar başlasa %90 insan hapis yüzü görmezdi, itirafçı ya da değil gibi bir dert de olmazdı.

Ahmet
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Ahmet bey dinlendiyseniz artık twittera dönmeyi düşünmüyormusunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Like atıyorum twitter'dan şimdilik, kitap okuyup özetlerini atmaya başlayacağım buraya, twitter'dan insanlar ikna edilmiyor. Sağlıklı bir tartışma da yapılamıyor.

      Sil
  2. ikna işinde yanılıyorsunuz bence.insanlar inandığı halde kabullenmeleri yada dillendirmeleri biraz zaman alabilir sadece.diğer konularda haklısınız tabii,yazılarınızı zevkle okuyoruz.allaha emanet.

    YanıtlaSil
  3. yine guzel bir yazi.
    Arastimalar cok yerinde...

    Veysel Ayhan'in yazisini insanlarla paylasmak lazim.

    Resmen Darbe nin olacagini bildigi icin yazmis.

    YanıtlaSil