Heyyy Sen! Evet sen! Sana diyorum, aha sen!
Bu yazı senin gibi bütün badem bıyıklılara, sakallı yobazlara, pala bıyıklılara, modern görünümlü laik yobazlara, başörtülü hanım kızlara, mini etekli cici kızlara, kadınlarla ithafen yazılmıştır.Aslında bu yazı biraz da kadınlarla ilgili fikir beyan etmesi gerektiği inancına sahip bütün erkeklere ve de sessiz bir şekilde kendine çizilen alan dışına çıkmayan akıllı uslu kendi halinde yaşayan T.C. kadınlarınadır.
Medeniyeti özümsemiş beyefendi ve hanımefendilere hiçbir sözüm yoktur. Medeniyeti içselleştirmiş herkes başımın tacı, yol arkadaşımdır. İnsanlık onurunu paylaştığım, değerli insan kardeşimdir.
Birkaç gün önce bir kadının eteğinin boyuna, hem de bir mahkemede ayar vermeye çalışınca sözde bir erkek, yine zorla başımı açarak okula gittiğim günleri hatırlayıp, bu insan onurunu ezen olayı düşünmeye başladım.
Bu onuru ezilme meselesini erkeklerin çok anladığını düşünmüyorum, çünkü hiçbir zaman size birileri zorla bir şey giydirip, çıkarttırmadı. Bir sürü insan içinde, bir okul bahçesinde, bir otobüste kendinize ait bir parçayı, kıyafeti çıkartıp, usulca bir kenara bırakmadınız. Yahut o eteğini konuştuğumuz kadın gibi işaretlenmediniz, herkes size bakmadı, herkesin içinde normal bir insanken, birden dikkat çeken bir obje olmadınız.
Bu kıyafet dayatması, başını zorla açma yahut eteğinin boyuna başkasının karar vermesi, kadın benliğinin bir dikenli çalının üzerine atılması ve çekiştirilerek, parçalanarak, kanatılarak, çizilerek yeni bir benlik oluşturmak istenmesinden başka bir şey değildir benim gözümde. Bile isteye, müdahale edilmeye açık hale getirtilmek, sessizleştirilmek, bir kenarda sana verildiği kadarıyla yetinmeyi öğretmektir kadınlara… ve bence çok da iyi başardılar … Biz kadınlar, aynen bizden istendiği gibi yetiştik pasifleştik, pasifleşmek karakterimiz oldu. Müdahale edilebilirlik, hayatımıza başkalarının istediği gibi karışması doğallaştı… Sessizleşmeyi tecrübelerle öğrendik… Bize müsaade edildiği kadarıyla yetinmeyi öğrendik, fazlasını istememeyi, isteyemeyeceğimizi, istemememiz gerektiğini bal gibi kanıksadık...
Tıpkı muhafazakâr kadınlara, başörtüsü üzerinden ayar verilmeye çalışıldığı günlerdeki gibi rahatsız oldum, ben bu "etek boyu" olayında. Sizler de rahatsız oldunuz mu?
Bir başörtülü kadın sizin "dava" meselenizken, eteğinin boyuna müdahale edilen başka bir kadın sizin "davanızın" meselesi oldu mu? Yahut da şöyle sorayım, sizin davanız, üzüntünüz, mücadeleniz sadece "başörtülü bacıları"ı mı kapsar?
Başını zorla açmak zorunda kalan kadın karşısında ezilen vicdanınız, başka bir kadının giydiği eteğin boyu mesele olunca da ezildi mi?
Hani ah elimize bir fırsat geçse de şu (başörtüsü) zulmünü bitirsek, memleketi bir kurtarsak, düzeltsek dediğiniz günlerdeki gibi …. Sizin mahallenizden olmayan başka bir kadının hayat tarzına müdahale edilince, insanlık saygısından uzak, kaba saba insanları görüp, o kadın içinde üzüldünüz mü?
O kadına yapılan haksızlıktan ötürü yumruklarınızı sıktınız mı?
Hemcinsinizden, bir insan olarak da insan türünüzden utandınız mı?
Yoksa kısa giyinen bir kadın, muhafazakâr çevreye ait değil diye umursamadınız mı o kadına yapılan saygısızlığı?
Bu bir medeniyet meselesidir!
Bir kadının eteğinin boyuyla, saçının teliyle, topuğunun tıkırtısıyla, basının örtüsüyle uğraşmak aynı derecede çirkindir…
İnsanlık onuruna saygısızlıktır ve bu tarz problemler için mücadele etmek kutsaldır.
Aslında bugün eteğinin boyuna yahut da başörtüsüne müdahale edilen kadına "erkekler" bir şey söylemektedir…
Bana bak, beni dinle, benim müsaade ettiğim alanda kal, benim iznimden çıkma, benim duruşuma, durduğum yere göre pozisyon al demektedir erkekler.
Örnek vereyim daha iyi açıklayabilmek için: Bugün Türkiye’de muhafazakâr kadınları her yerde görmek mümkündür. Tv’lerde, belediye meclislerinde, bankalarda, işyerlerinde, sivil toplum kuruluşlarında…
Evet bugün muhafazakâr kadın her yerdedir ama muhafazakâr erkeğin sultasından çıkamamış bir şekilde her yerde gözükmektedir...
Bu şeklen Müslüman gözüken kadın topluluğunu "bir fikir savunuculuğu yaparken, fikir üretirken; yaşama, hayata dokunurken, yahut haksızlık karşısında bir şey söylerken, hak savunuculuğu yaparken hiç ortada göremezsiniz… Bu konular tamamen erkeklerin tekeline bırakılmıştır.
Hatta kadın olmalarından mütevellit, daha iyi empati geliştirebilecekleri hiçbir alanda yoklar.
Hapisteki başörtülü bayanlar değil, hapisteki "bebekler" için dahi ses çıkarmamaktadırlar.
Yıllardır sokaklarda oturan "cumartesi anneleri" için seslerini çıkmamaktadırlar.
Evlerinden, yuvalarından, okuldaki sıralarından olan, kendileri gibi başörtülü kadınlar için gık dahi diyememektedirler.
İşte bir dönem sırf kıyafetlerinden ötürü aşağılanan başörtülü kadınlar, yine "kıyafetlerinden ötürü" aşağılanan başka bir kadın için de hiç ses çıkarmamaktadırlar. Şaşırtıcı değil mi?
Kadınlar neden suskun, neden konuşmazlar, neden bir etkileri yoktur?
Kadınlar sosyal hayatın içindeler, görünür haldeler, ama fikirleri yok, fikri gelişimlerini sağlayamadılar, fikriyatlarını dillendiremiyorlar, düşüncelerini ifade etmiyorlar, sessizler, sessiz kalmakta da bir abeslik görmüyorlar.
Birileri onların başörtüsü üzerinden servet yapıp, geleceklerini, haksızlıkları, hukuksuzlukları başörtülü kadınları yanlarında dolaştırarak icra ederken, kadınlar suya sabuna dokunmamaktadırlar… Hiç utanmadan, hiç ses çıkartmadan, hiçbir problemle ilgili bir çözüm üretmeden yaşamayı "hayat" sanmaktadırlar!
Dindar erkekler gücü ele geçirince ortaya çıkan bu kadınlar tabii ki, dindar erkeklerin yanında görünür hale geldiler. Laik kadınlar içinde aynı şeyler geçerli, laik erkeklerle vardılar, onlar devrilince hiçbir dönüşüm yapamadan kendi mahallelerinde kaldılar.
Biz kadınlar haklarımızı hiçbir zaman savunmadık aslında. O yüzden dün başörtüsüyle uğraştık, bugünde etek boyuyla uğraşıyoruz!
Güya oy hakkı var. T.C. kadınlarının, seçme seçilme hakları var, başbakan bile olabildiler, siyasi partilerde aktifler, eğitim hakkına sahipler… 100 yıl önce aldığımız bu haklar bizi nerelere getirebilirdi düşünsenize!
Bir de şu hallerimize bakın, hala erkeklerin kavgalarında çerez olmaktan kurtulamadık…
Bizler, kadınlar, annelerimiz, kız kardeşlerimiz, yeğenlerimiz, teyzelerimiz, halalarımız, bizler bireyselleşemedik… Birey olarak fikir beyan edemiyoruz…. Müsaade edilmiyor… Bugünkü dindar kadınlar, şu an gücü kontrol eden dindar erkek, lider pozisyonunda olduğu için varlar. Kadınlar şu andaki konumlarına hak ederek, söke söke alarak gelmediler.
Türkiye’de kadınlar erkeklerin ağzına bakar, eğer bir ip varsa boynumuzda, bu ipler erkeklerin elindedir… Türkiye’de "kadın", "kadın hakları" yoktur… Türkiye’de bir seküler kadın bir de muhafazakar kadın vardır… Kadınların hakları hala "başörtülü" ve "mini etekli" diye ayrılmaktadır… Yani "kadın" insan olarak henüz haklarını almamıştır Türkiye’de… Kadınların hala mahallesi vardır. Kadınlar birey olmamıştır T.C de…
Bu sebeplerden dolayı ne dindar kadınlar eteği kısa olan bir kadını savunur, ses çıkartabilir, ne de eskiden yaşadığımız hak ihlalleri karşısında laik bayanlar meseleyi dönüştürebilmişlerdir… Kadınların problemleri mahallelerini aşamamıştır… Türkiye’deki kadınları dönüştürememiştir…
Hatta başörtülü bir kadın, başka bir başörtülüye yapılan zulme dahi ses çıkarmamaktadır… O kendisine verilen alanda oyalanıp dursun, erkek işine karışmamayı çok güzel benimsemiştir… Ete kemiğe dönüşmüştür suskunluk...
Allah karşısında sorumluluk ve kullukta erkekte kadında eşittir… Allah’ın eşitlediği kadını bir erkeğin aşağı çekmesine, tepeden bakmasına, susturmaya çalışmasına, kadına "bir alan ve özel bir statü" dikte etmesine kadınlar müsaade etmemelidir…
Bir kadın hiçbir dayatmaya maruz kalmadan, yaşamını kendi eline almalıdır. Toplumun, yaşadığı mahallenin dayatmalarına aldırmaksızın özgür düşünmeli, özgürce konuşmalı, özgürce kendisini ifade etmelidir. Özgürlüğümüz bize mahsustur. Hayat bizimdir! Hayata istediğimiz şekli verme özgürlüğü de bizimdir.
Açılacaksa açılmalı, kara çarşaf giyecekse giymeli. Eteğinin boyunun ne olacağına kendisi karar vereceği için erkekler çenesini kapamalıdır.
Not: Tabi ki Türkiye’de kadın hakları için mücadele eden kadınlar vardır, onlar buradaki eleştirilerden muaftırlar.
Safinaz The Survivor
0 Yorumlar