Header Ads Widget

test banner

Cenneti Beklerken Cenneti Kaçırmak ve Üçüncü Görüş


Ernest Hemingway'in sadece altı kelimeden oluşan ve çok şey anlatan hüzünlü bir öyküsü var: “For sale: baby shoes, never worn.” (Satılık: bebek ayakkabısı, hiç giyilmemiş). Bu öyküyü ilk defa Aytuğ Akdoğan’dan duymuştum. Bu öykü ben ve eşim için ayrı bir hüzünlüdür çünkü kader bize 4 yıl kadar önce, 7 yaşındaki bir kız çocuğuna uygun ve hiç giyilmemiş bir ayakkabıyı bağışlamayı biçti. Ama şimdiki yazımın konusu bu değil. 

Hemingway’in hüzünlü öyküsünü geçenlerde Ece Sevim Öztürk paylaştı ve “Siz altı sözcükle bir hikâye anlatmak isteseydiniz, ne yazardınız?” sorusunu sordu. Benim de aklıma kendimi anlatan şu hikâye geldi “Cenneti beklerken cenneti kaçıranlara çok üzülüyorum.” Burada “cenneti beklerken cenneti kaçıranlar” sözünü değişik şekillerde anlayabilirsiniz, ama benim yazarken aklımda bir mana vardı ve bu mana bu yazısız anlaşılamazdı. Bu manayı açmak, açıklamak için kaleme alıyorum bu yazıyı. Önce kastetmediğim iki manadan bahsedeyim. 

İlk mana klasik bir Müslümanın bu sözü söylediği zaman çıkarılabilecek bir anlam. Yani, bir Müslüman dünyadaki hayatını ahirette cenneti kazanmak için yaşamaya çalışır, dolayısıyla aslında bu dünyada cenneti beklemektedir; ama bu dünyada yaptıkları cennete girmek için yeterli değildir ve ahiret cennetini kaçırır. Bu görüşe göre bu dünya sadece “ahiret için çekilmesi gereken” bir yerdir. Benim demek istediğim bu değildi. 

İkinci mana bir ateist bu sözü söylediği zaman çıkarılabilecek bir anlam. Yani, aslında ahiret diye, dolayısıyla ahirette cennet ve cehennem diye bir şey yok; tek yaşam bu dünyadaki yaşam. Bu sebeple ahiretteki cenneti beklerken bu dünyada “yaşamayı unutan” insan bu dünyayı güzel bir şekilde (cennet gibi) yaşamayı kaçırıyor demektir. Bu görüşe göre bu dünya tek dünya, dolayısıyla sadece bu dünyanın değerini bilip keyfini çıkarmak lazım. Benim demek istediğim bu da değildi. 

Özetleyecek olursam, ilk görüşte cennet (ahiret) dünyanın arkasından gelen bir yer, ikinci görüşe göre ise dünya hayatının sonrası yokluk. Üçüncü görüşe—yani benim görüşüme—göre ise cennet (ahiret) dünya ile paralel bir şekilde yaşanıyor. Yani ne arkasından geliyor ne de yok. Elbette bu görüşümü açacağım, ama öncelikle ifade edeyim, bu yazıdaki niyetim neden benim görüşümün doğru ve diğer ikisinin yanlış olduğunu argümanlarla savunmaya çalışmak değil. Yazımın geri kalanında bu görüşümü ve bu görüşün benim hayata nasıl bakmamı sağladığından bahsedeceğim sadece. 

Evet, bu üçüncü görüşe göre bu dünyayı cehennem gibi hissedip, görüp (ve ona göre davranıp), ahirette cennette olmak mümkün değil. Dolayısıyla altı kelimelik hikayemde üzüldüğüm insanlar üçüncü görüşe göre şunlar: bu dünyayı cehennem gibi görünce ahirette cenneti kazanacaklarını düşünen, “ahiret cennetini” bekleyen; ama hem dünya hem ahiret cennetinden mahrum kalan insanlar. 

Bu görüş şunları diyor. Allah’ı “bu dünyada” size verdikleriyle nasıl görüyorsanız ahirette de öyle olacak/oluyor. Bu dünya itibariyle Allah’dan hoşnut değilseniz, ahirette de hoşnut olmayacaksınız. Dolayısıyla mutluluk ötelenecek bir şey değil, yaşanacak bir şey. Ben ahirette birilerinden öcümü alacağım deyip hınç dolan bir insan ahiretini de yakmakta çünkü içi kin dolu bir insanın paralel ahirette olacağı yer cennet gibi bir yer olamaz. Dünyayla—bu dünya hayatıyla—kavgalı bir insanın ahireti de kavgalı; dünyayla barışık ve dünyada huzurlu insanın ise ahireti de huzurlu ve barış içinde. Dünyasını—materyalist manada değil, ruh ve vicdan manasında—cennete çevirmiş bir insanın yeri cennet, cehenneme çevirmiş bir insanın yeri ise cehennem. Bu dünya sevap ve günah topladığımız bir yer değil, Allah’a karşı hoşnutluk ve hoşnutsuzluğu yaşadığımız bir yer ve ahiret bunun bir iz düşümünden başka bir şey değil. 

Bu üçüncü görüş çoklarınıza garip gelecek belki, kabul etmeyeceksiniz, nerenden uyduruyorsun diyeceksiniz. Ben bu görüşü Kuran’dan ayetler ile veya başka argümanlarla ispat e(t/de)meyeceğim. Bu görüş benim yakın zamanlarda değerli bir abimden duyduğum ve duyduktan sonra sanki öncesinde 10 numara miyop gözlerim varmış, her şeyi gözlüksüz görüyormuşum da o abim bana tam numarama göre bir gözlük takmış gibi hayatımı değiştiren bir görüş. 

Artık bu dünya hayatını bir askeri kamp gibi, doğru cevapları vermem gereken zorlu ve sıkıcı bir imtihan gibi, sevap bonuslarını toplayıp skoru düşüren günah tuzaklarından kaçmam gereken ve sonundaki skoruma göre ödül alacağım bir bilgisayar oyunu gibi görmüyorum. Bu dünya hayatını bana Yaratıcı’nın bağışladığı büyük bir nimet olarak; iyiliğin ve huzurun asıl olduğu, sevap-günah gibi dini kavramların aslında sadece iyiliğe ve huzura ulaşmak için bir araç olduğu kısa bir zaman dilimi olarak görüyorum. Artık Allah’ı hayatımın çok daha orta yerine ve çok daha irtibat kurulabilir bir şekilde koyuyorum. Klasik İslam anlayışı ile alakalı problemlerimi eskisine göre çok daha iyi aşabiliyorum, daha evrensel bakabiliyorum hayata. Asıl önemlisi hayatı çok daha iyi manalandırabiliyorum. 

Halimi arz etmek istedim bu vesileyle. 

İsa Hafalır
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Ahiret yoksa...

    Diye düşündüm bir zaman...

    Yaşayabileceğim tek cennet ya da cehennem bu dünyada ise...

    Çok uzun zaman ahiret hedefli yaşayan biri olarak ben bunu nasıl kabullenebilirim ki...

    Yoksa yoktur dedim sonra...

    Sırf bu dunyada yaşadığım hayat için bile sukrederim Allah'ıma...

    Ben bana verilen hayattan razıyım...

    O da benden raziysa...


    Ötesine gerek yok...

    Diyebildiğim de..


    İşte o zaman cennetteydim zaten...

    YanıtlaSil
  2. Yanıtlar
    1. teşekkür ederim...

      fikirlerin sinerjisiyle de umulmadık şeyler çıkabiliyor dimağlardan...

      ayrıca ahiretle ilgili bir felsefi argüman denemem vardı onu da paylaşayım...

      yoktuk...

      var olduk...

      yok olacağız...

      bu bize neyi gösteriyor...

      yok iken bir şekilde var olunabildiğini...

      bu niye tekrar olmasın ki...

      Sil
    2. çok güzel kısa bir deneme bu hocam. bence mfp'ye yazı göndermelisiniz kesinlikle.

      Sil
  3. 3-5 kuruş para kazanip eve ekmek goturmekle yukumluyuz. Kimsenin malina namusuna onuruna goz dikmeyip gunesin yildizlarin mevsimlerin tadini cikarip icindeki ahlak yasasinin tarihin belirledigi helalleri en iyi nasil yasarim. Ornegin eşimle seks yaparken en fazla nasil zevk alirim o nasil zevk alir diye dusunup tasinmak en buyuk "hizmet" olur. Cennet cehennemi fethullah gulen dusunsun. devletin basindaki bunca yildir genelkurmay baskanlari basbakanlar mit mustesarlari gizli teşkilatlar dusunsun. Halki boyle onursuzluga mahkum eden vatan hainleri dusunsun.

    YanıtlaSil
  4. Beyin bedava, hayal gücü sınırsız. Sık sıkabildiğin kadar. Uydur uydurabildiğin kadar.

    Dayanak? İşte o yok. Çerden çöpten bina ne kadar sağlamsa bu da o kadar sağlam!

    Zanna uymak tam da böyle bişi.

    YanıtlaSil
  5. Nasıl toprak; suya, havaya, ziyaya nisbeten kesafetli, karanlıklıdır. Fakat masnuat-ı İlahiyenin bütün envaına menşe ve medar olduğundan bütün anâsır-ı sairenin manen fevkine çıktığı gibi, öyle de cismaniyet, en câmi’, en muhit, en zengin bir âyine-i tecelliyat-ı esma-i İlahiyedir. Bütün hazain-i rahmetin müddeharatını tartacak ve mizana çekecek âletler, cismaniyettedir.
    Hem ekser esma-i İlahiyenin tecelliyatını hissedip bilmek, zevk edip tanımak cihazatı, yine cismaniyettedir. Hem gayet mütenevvi ve nihayet derecede ayrı ayrı lezzetleri hissedecek istidatlar, yine cismaniyettedir.
    Madem şu kâinatın Sâni’i, şu kâinatla bütün hazain-i rahmetini tanıttırmak ve bütün tecelliyat-ı esmasını bildirmek ve bütün enva-ı ihsanatını tattırmak istediğini; kâinatın gidişatından ve insanın câmiiyetinden kat’î anlaşılıyor.
    Elbette şu seyl-i kâinatın bir havz-ı ekberi ve bu kâinat tezgâhının işlediği mahsulatın bir meşher-i a’zamı ve şu mezraa-i dünyanın bir mahzen-i ebedîsi olan dâr-ı saadet, şu kâinata bir derece benzeyecektir.

    YanıtlaSil