Header Ads Widget

test banner

Bediüzzaman ve Gülen Arasındaki Farklar (1)

Bediüzzaman ile Hocaefendi ve hizmet metodları arasında, kanaatimce 5 temel fark vardır. Ölümünün üzerinden 60 sene geçmesine rağmen Bediüzzaman biraz vicdan biraz ilim sahibi herkes tarafından hayırla, hayranlıkla yad edilirken, Gülen ve cemaati, Türk tarihinde belki de ilk kez, bütün kesimlerin ortak nefret objesine dönüştü. Bu 180 derecelik fark, iki karizmatik şahsiyetin hizmet metodlarının doğurduğu bir sonuçtur. 

1.Fark: Eleştiri Kültürü, Birey Olma ve İtaat 

A.Bediüzzaman’ın “eleştiriye” bakışı en temelde şöyledir “Benim boynumda ve koynumda bir akrep bulunduğunu biri söylese ve gösterse, ondan darılmak değil, belki memnun olmak lazım” 

B.Abdülhamit’in 33 yıllık despot yönetimin sonunda ilan edilen meşrutiyetin faydalarını, Doğudaki bedevi Kürtlere anlatmak için dağlara gittiğinde, Kürtlere son sözü şu olmuştur. 

“Her söylenen sözün kalbe girmesine izin vermeyin. Belki ben de müfsidim. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalpte saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız bana gönderiniz.” 

Görüldüğü gibi Bediüzzaman kritik, sorgulama, süzgeçten geçirme, karşılaştırmalı düşünme taraftarıdır. Bu düşüncesi teoride kalmamıştır. Talebeleri arasında pratiğini de görüyoruz. 

Bediüzzaman’ın talebeleri, O’na karşı son derece saygılı olmakla beraber, yeri geldiğinde O’nu eleştirebilmişlerdir. Mesela Sözler’i Latin harflerle basmak istediğinde, çok önemli bir talebesi olan Hüsrev buna şiddetle karşı çıkmıştır. Bediüzzaman Risale-i Nur Külliyatını tamamlayıp köşesine çekilmek istediğinde, talebesi Hulusi bunun doğru olmadığını Peygamberimizin hayatından örnek vererek, çok nazik bir şekilde ifade etmiştir ve Onu fikrinden caydırmıştır. Bediüzzaman’ın yanında türkü söyleyen talebesi olduğu gibi, onun yanında çok şakalar yapabilen Çalışkan Abi gibi talebeleri de olmuştur. 

Talebelerinin şahsiyeti, karakteri vardır. Güç karsısında kılıktan kılığa girmez, omurgalı davranırlar. Bediüzzamanın ilk dönem talebelerinin tamamına yakını, köylü, ümmi, sıradan kişilerdir. Fakat bu ortam sayesinde, çok kısa sürede akıl almaz terakki kaydedip, muhteşem hizmetlere vesile olmuşlar. 

Bediüzzaman’ın insanlara ne kadar güvenebildiğini su vecizeden anlayabiliriz. “Kimin himmeti milleti ise, o tek başına bir millettir.” 

Hocaefendinin Cemaatinde ise durum tamamen farklıdır. HE’nin bu konuyla bakışı şöyle özetlenebilir, “Gassalın elinde meyit olma”. Yani mutlak itaat ister. İdaresini, şahsiyetini, aklını, üstündeki abisinin eline verilmesini talep eder. 

Kışla disiplini, HE’nin cemaatinde olmasını çok arzu ettiği bir şeydir. Eleştiri ihanet ile eşdeğerdedir. Eleştiren mutlaka ama mutlaka enaniyetinden bunu yapmaktadır. Müceddidlik müessesi kullanarak insanlar manevi cendere içine alınır. İdareleri felce uğratılır. HE müceddir, her Perşembe Peygamberimizle görüşmektedir. Efendimizle görüşmede çıkan kararda hata olma ihtimali tabii ki olamaz. HE’nin verdiği akla, mantığa, vicdana aykırı birçok kararına itiraz edilememesinin en önemli sebebi, O’nun müceddid olduğuna inanılmasıdır. 

Oysaki işin erbabının bilebileceği gibi, Hz. Ömer defalarca eleştirilmiş, topluluk içinde fırça üzerine fırça yemiş. Efendimizin bile her kararı hemen kabul edilmemiş. Efendimiz bir fikir beyan ettiğinde şunu diyebilmişlerdir. “Ya Resullah bu vahiy mi yoksa kendi fikriniz mi? Eğer vahiyse baş göz üstüne, yok kendi fikrinizse bizim de buna karşı sözümüz var.” 

İslamiyet’in hakkıyla yaşandığı dönemde, Sahabeler, Halifeler hatta Efendimiz bile kritiğe tabi tutulmuş. Mesela Uhud savaşı öncesi, Peygamberimizin arzu ettiği değil, tam tersi karar alınmış, Bunun yüzde yüz başarısızlık olduğunu bildiği halde Peygamberimiz, itiraz etmemiş, çoğunluğun kararına saygı duymuştur. 

Hz. Ömer’i bile eleştirebilir ama HE’yi eleştiremezsiniz. Cemaatin içinde kalıp da HE’yi eleştirebilen tek bir insan yoktur. Mutlak çemberin dışına atılmıştır. 

İtaat kültürü cemaatte o kadar etkindir ki, nerdeyse 60 yıllı bulan Cemaat tarihinde, bundan dolayı dünya çapında bir tek romancı, yönetmen, müzisyen, ressam, gazeteci, şair, bilim adamı, modacı, IT’ci vb. yetiştirilememiştir. Çünkü cins kafalar, fikir anarşistidir. Herkesin birbiriyle benzer düşündüğü, iradesini üstündeki abinin eline verdiği ortamlarda her şey yetişir ama kaliteli adam yetişemez. Özgür Koca, Ahmet Kuru, Gökan Bacık gibi dünya çapında bilim adamları vardır ama, onlar cemaate rağmen yetişebilmiş, kıymet görmedikleri, önemli fakat değersiz mesleksiz kibirli abiler tarafından boğulmak istendiklerinden dolayı da yollarını ayırmışlardır. 

İnsanlar tek tipleştirildiği, benzer düşündüğü, benzer tepki verdiği, benzer şeylerle mutlu olduğu cemaatte, fikirlerinin kıymeti de çok fazla yoktur. Bütün hayati kararlar onlara sorulmadan, “Çelik Çekirdek” tarafından alınır. Yakın dönemde alınan kararlar, AK Parti ile ortaklık, sonrasında savaş, ByLock, Sendika, Bank Asya, Soru çalma, kendi kadrolarının önünü açmak için başkalarını haksızca devre dışı bırakma, keyfiyete değil kemiyete ağırlık verme… Dinle vicdanla telifi zor onlarca karar Bu A Takımı tarafından alınır. Cemaat bireylerinin kendilerini bütünün bir parçası olarak hissetmeleri ve taşın altına ellerini sokması için, teferruata ait kararlar onlara aldırılır. Doğuya doğru giden bir trende istediğiniz kadar Batıya koşun netice değişmez. Ama bir şey yaptığınızı zanneder, duygusal tatmin yaşarsınız. 

Nuri Turan (Hagen-Almanya)
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

12 Yorumlar

  1. Bu yazıda Gülen büyük resme göre analiz edilmiş, Said Nursi ise daha lokal analiz edilmiş. Bir insanı tanımak çok zor, hele ölmüşse daha zor. Gülen'in de kitaplarında birey olmanın önemi, eleştiri vs. bulabilirsiniz. Ama büyük resme bakıp gerçek niyeti o değil, pratiği o değil demişsiniz. Nursi'de ise kitap ve anılar var. Ahmet Kurucan'a sorsanız o Gülen'in de aynı şekilde eleştiriye, bireyselliğe farklı fikirlere önem verdiğini anlatır size. Benim görüşüm Gülen'i doğru değerlendiriyorsunuz ama Nursi acaba öyle miydi bilmiyorum. Bi de Nursi zayıfken mazlumken öldü, Gülen güç ile de imtihan oldu, kişi o koltuğa oturunca çok değişiyor. Tabi müthiş bir analiz ile değerlendirme de zor, Gülen acaba nasıl biri diye bile kaç tane kitap, bu kişilerin söylemi pratiği gizli gündemleri oluyor tanıyamıyorsunuz ki.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güç aramamış, güçlü olmak için güçlülerle temas heveslisi olmamış ki güçle imtihana gerek olsun. Zayıflık, mazlumiyet ise bilinçli bir tercih, yoksa kelimenin zahir anlamıyla bir yenik düşme, ezilen olma değil.

      Afyon mahkemesinden bir beyanatı:

      Eğer maddî müdafaadan Kur'an bizi men'etmeseydi,

      bu milletin can damarı hükmünde umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şakirdler,

      Şeyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi cüz'î ve neticesiz hâdiselerle bulaşmazlar.

      Allah etmesin,

      eğer mecburiyet-i kat'iyye derecesinde onlara zulmedilse,

      elbette gizli zındıklar ve münafıklar bin derece pişman olacaklar.

      Sil
    2. Yine bir mahkeme savunmasından:

      Hürriyetin başında, şeriat isteyenleri astıkları bir zamanda,

      Hareket Ordusunun dehşetli divan-ı harb-i örfîsinde,

      aynı günde on beş adam asıldığı bir zamanda,

      Divan-ı Harb-i Örfî reisi ve âzâları dediler ki: "Sen mürtecisin, şeriat istemişsin" sözlerine mukabil demiş:

      "Şeriatın birtek meselesine ruhumu feda etmeye hazırım. Eğer Meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaret ve hilâf-ı şeriat hareket ise, bütün dünya şahid olsun ki ben mürteciyim" diyen bir adam,

      idama beş para ehemmiyet vermeyen ve dünyasını, herşeyini şeriata feda eden,

      hiç mümkün müdür ki, dini, şeriatı birşeye ve bir siyasete âlet yapsın.

      Sil
    3. Esir düştüğünde Rus kumandanla aralarında geçen olay:

      https://www.risalehaber.com/yeni-bilgiler-isiginda-bediuzzamanin-rus-esaret-donemi-20838yy.htm

      Sil
    4. Sultan Abdülhamit zamanından bir tımarhane macerası:

      https://www.yeniasya.com.tr/abdulbaki-cimic/bediuzzaman-in-toptasi-na-gonderilmesi_529667

      Sil
    5. M.Kemal' le yaşanan bir olayı kendi anlatıyor:

      Hem Ankara da, divan-ı riyasetinde pek çok mebuslar varken Mustafa Kemal şiddetli bir hiddetle divan-ı riyasetine girip, bana karşı bağırarak:

      "Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin."

      Ben de onun hiddetine karşı dedim:

      "Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur." Dehşetli bir put kırdım.

      Hazır mebus dostlarım telaş ettikleri ve herhalde beni ezeceklerini tahmin ettikleri sırada,

      bana karşı bir nevi tarziye verip o mecliste hiddetini geri alması, adeta dehşetli bir kuvveti ve hakikati hissedip geri çekilmesi,

      ikinci gün hususi riyaset odasında, Hücumat-ı Sitte nin Birinci Desise içinde bulunan "Mesela, Ayasofya Camii ehl-i fazl ve kemalden, ila ahir..." cümlesinden başlayan, ta İkinci Desiseye kadar, bir saat tamamen ona söyledim.

      Bütün hissiyatını ve prensibini rencide ettiğim halde bana ilişmemesi, hatta taltifime çok çalışması ...

      Sil
    6. Özetle fikirleri doğrudur yanlıştır o bir tarafa, söz konusu olaylar ve benzerlerinde takındığı tutum hep doğru bildiğini korkmadan söylemek ve en büyük hileyi hilesizlikte bilmek olmuştur.

      Sil
  2. Said Nursi'nin ebced, mehdi yorumlarına, İzmir Depremini risalelere dokunmaya bağlama, risaleleri aşırı kutsama gibi mezvularına karşı olsam da Nursi'yi Gülen ile kıyaslamak Nursi'ye hakarettir.

    1- Nursi'nin gizli ajandası olmamıştır. Risalelerde geçen mahrem meseleler ise itikadi meselelerdir. Mahrem hizmet grubu hiç olmamıştır. Bunu diğer nur cemaatlerde de görebilirsiniz. Bir albay ile apartman kapıcısı aynı sohbete katılırdı. Bu Nursi zamanında da böyleydi. Albay Hulusi Abi ile Mübarek Süleyman beraber takılırdı. Ama Gülen'in sisteminde bir albay kendi abisi dışında kimseyi bilmezdi.

    2- Nursi, Van'dan sürgüne giderken İran'dan gelen aşiretleri reddetmiş. Türkiye'de kalmıştır. Talebeleri hapis yatarken yurt dışına kaçmamıştır. Bu konuda Fethullahçılar hicret örneğini veriyor. Ama Said Nursi hicret örneğini vermemiştir.

    3- Nursi mert adamdır. Nurcuysam nurcuyum demiştir. Atatürk'ün huzuruna çıktığına namaz gibi konularda konuşmuştur. Gülen ise Çiller'in huzuruna bir çantayla çıkmış "Bilmediğiniz şeyler var" demiş. Akabinde Çiller "hocam haddinizi bilin" cevabını almış ve adeta huzurdan kovulmuştur. Nursi, Devlet adamlarına karşı istihbaratçılık oynamamıştır.

    4- Nursi devlet adamlarının yatak odalarını konuşmamıştır. İslam geleneğinde hiç bir alim devlet büyüklerinin adice gıybetini yapmamıştır. Ama Gülen 16 Temmuz'da tüm dünya basınına "Fahişeye gidiyordu. Ben engelledim" demiştir.

    Daha bir çok fark sayabilirim.

    YanıtlaSil
  3. resmini bile üstadın yanında görmek öfkemi arttırıyor bunda katkınız var tabiki
    ve men yeğmel miskale zerretin şarran yara

    YanıtlaSil
  4. Bediüzzaman Said NURSİ Hz. iman adamıdır ömrünü dakika dakika iman hizmetine feda etmiş bir şaheserdir. Gülen ise dini vecibeleri menfaat üzerine kurmuş ve bu doğrultuda avam milletimizi cemaatlerden ve dini organlardan en nihayetinde dinden soğutmuş hoca görünümlü pagan yanlısı serseri bir tipdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ikisi de islam gizli terör örgütlerinin liderleridirler. laiklikle birlikte kısıtlanan gücü elinden alınan islamın yeraltı örgütlenmeleri olan nurcular ve uzantılarının, masonlardan hiçbir farkları yoktur. said isimli zamanınmaldeğneği de fetullah gülen isimli varisi de özgün bir türk kimliğiyle savaşan büyük iç düşmanlardır. iman hizmeti dediğiniz yasadışı dini propaganda faaliyetlerinin birbirinin ardılı olan takiyye süreçleri olduğunu anlamadığımızı sanan hınzırlara buradan uyarı artık sizi görüyoruz.

      Sil
    2. İslam'ın elinden alınan gücü diye kastettiğin şey atatürk diye bir şarlatanın çıkıp "biz kendi dinimizin kanunlarını kimseye dayatamayız, modern dünyaya ayak uydurmak zorundayız çünkü onlar bizi yendi" fikri safsatasını yayması, İslam'ı anlatan hocaların canlarını sanki kendi malıymış gibi nemrutvari tavırla yok efendim istiklal mahkemelerinde alıp, halkı asker polis ama en çok da manüplasyon ile sindirerek aptal inkılaplar yapıp dinin öğrenilmesinin önüne engeller koyması va cahil diye aşağıladığı "kendi" milletini daha da cahil bırakması ve tabi ki hilafeti de kaldırıp "burdan İslam çıkmaz, Türkler Arapların dinini almaz" diyip haddi olmayacak şekilde dini fikri hürriyetleri kısıtlaması heralde. Bunlar İslam'dan bir şey kaybettirmez. İnsanların inancından da. Yeraltı örgütü üyesi senin atan olmalı bu kadar leş bir yorum yaptığına göre. Mide bulandırıcı işler yapan, amaçları yapamayacakları halade dünyayı döndürmeye çalışmak olan beyinsiz sapkın masonlarla Müslüman cemaatleri aynı kefeye koyan ancak bir kafir olabilir. Yasalara aykırı dini propaganda dediğin şey insanların dinlerini yaşama özgürlüğüdür. Sen yüce diye betimleyeceğin atan ve ulusuna istediğin kadar sarıl. Allah'ın kanunundan kaçamazsın. Ölmeyecekmiş gibi yaşayan gerçekten ne kadar ahmaktır.

      Sil