Mağdur İnsanlar Ne Yapabilir?
Gülen'den ümidinizi kesin. Dinlemeyin, çünkü zaman kaybı... Gülen'in toplumun bu sorununa çözüm üretecek herhangi bir kredibilitesi de vizyonu da planı da yok. Toplumdan tamamen kopmuş bir vaziyette gözükmekte ve özeleştiri yapmamaktadır. Ayrıca hükumeti de boş yere peşinizden koşturmuş olursunuz.Allah’ın ve ahiret gününün olmayacağını varsayın, Allaha havale etmeyin sebep olan insanları. Beddua ederek enerjinizi boşa harcamayın. Her türlü çözüm üzerinde kafa yorun. Tüm yasal yolları kullanın hakkınızı aramak için. 4444 kere tefriciye okumak çözüm olsa şimdiye kadar her şeyin düzelmesi lazımdı, günlerce okundu, ama mantıksız olduğu apaçık belli. Sosyal medyada eleştirel düşünmeyen çözüm aramayan insanları dinlemeyin. Mağdur resimlerini hikayelerini paylaşıp sadece hükumeti suçlayan ama Gülen'i eleştirmeyen insanları ciddiye almayın. Somut çözüm üretmeyen, tehdit savuran, ne dediği belli olmayan laf cambazlarından uzak durun. Mesela Hanefi Avcı ve Ahmet Şık gibi entelektüel insanları dinleyin. Her fikri ve düşünceyi sorgulayın, kararlarınızı kendiniz verin. Entelektüel insanların farkı bağımsız düşünebilmeleri ve topluma fikirlerini medenice anlatabilmeleri. Siz de Hanefi Avcı ya da Ahmet Şık olabilirsiniz. Sadece varsayımsız, bağımsız ve eleştirel olarak düşünün. Uluslararası kuruluşlar da dahil hakkınızı aramaya devam edin. Konusu suç teşkil edecek yazılar yazmayın sosyal medyada. Erdoğan’a hakaret sizin hak arama enerjinizi sıfırlayacaktır ve ekstra bir suçlamadan hapse girmenize sebep olacaktır. Gereksiz...
Dini duygularınızı kimseye suistimal ettirmeyin kimseyi de dini düşüncelerinden dolayı yargılamayın. Dini argüman kullanan insanlardan uzak durun. İnsanların neye inanıp neye inanmadığını sorgulamak kimsenin haddine değil. Ki temelde Müslüman da Hristiyan da Musevi de bir şekilde yaratıcıya inanıyor. İnancı savaş meselesi yapıp orta çağlara özenmenin/dönmenin hiçbir anlamı ya da faydası yok.
Olanlardan halkı sorumlu tutmayın. Türk halkı dini ideolojinin de etkisiyle genel olarak bağımsız düşünemez hale gelmiş, sadece hayatını idame ettirmeye çalışan bir toplumdur. Yeme içme gibi temel ihtiyaçlarının derdine düşmüş, kritik düşünme kabiliyeti gelişmemiş insanlardan demokratik destek beklemek çok yanlış. Ki bu demokratik destek Gülen ve trollerinin her şeyi provoke etmesi nedeniyle imkansızlaşıyor. Gülen'in ve bazı trollerinin yaptığı gibi AKP’lilere veya halka hakaret etme yanlışına düşmeyin. Enerjinizi pozitif hareket etmeye harcayın. İş bulmaya çalışmalı ya da iş bulunamıyorsa yurtdışına yasal olarak çıkmanın yolları aranmalıdır. Tarık Akan gibi sanatçılar halkın eğitim seviyesini yükseltmek için gösterişsiz bir şekilde çalışmış. Gülen ancak halka hakaret etmesini biliyor, onları anlamaya çalışmıyor, cahilliğe çözüm de üretmiyor. Le monde ye yazmaya devam, boş tribünlere...İnsanları ahmak zannediyor ama bence aynaya bakması şart. Görebilirse tabii ki...
Halen devam etmekteki soruşturmalarda güvenlik güçlerine gerçek düşüncelerinizi söyleyin. Kendi sağduyunuzla hareket edin. İtirafçı oldun, hain oldun yaftalayıcılarına bakmayın. Gülen de Allah’ın elçisi vs. değil ki konuşan insanları cehennemle müjdelesin. Mahkemelerde yanlış kararlar da verilse er geç adalet yerini bulacaktır. Gaybubet vs. ye gerek yok. Kısa vadeli aspirin böyle şeyler. O bile değil, belki de daha fazla zehirleyici. Yetmez mi takiyye kültürünün bunca zararı?
Siyasiler, araştırmacılar ve gazeteciler ne yapabilirler?
Aslında “FETÖ” tabiri işlenen suçu tam olarak tarif edememektedir. Daha doğru tanım şu olabilir: Fethullahçı din-eksenli-toplumsal-ayrıştırma-linç organize örgütü. Bu tanım daha kapsamlıdır ve böyle bir örgütlenme şekli soru hırsızlığından adam öldürme ve terör suçlarına kadar potansiyel olarak birçok suça neden olabilecek, toplumun bütünlüğüne büyük bir tehdittir. Bu nedenle de anayasal bir suçtur. Gülenin sıkça kullandığı ve cemaatine enjekte ettiği ayrıştırma kelimelerine bakalım: Bizden-bizden değil, dinsiz, ateist, gavur, ehli dünya ve benzeri kelimeler...Bu kelimeleri cemaattekiler de kullanmadı mı? Bunlar toplumu yavaş yavaş ayrıştırmadı mı? Bu söylediklerim aslında dinci ve dinci olmayan bütün örgütlenmeler için geçerli. Ama İslam’ın temelinde öyle ayrıştırıcı bir husus var ki onları potansiyel olarak daha tehlikeli kılıyor. Fatiha suresi örneğini verdim. Günde 40 defa bunu okuyup da ben her türlü düşünceye saygılıyım söylemi en başta çelişiyor. Bir de “tanrının emri” aldatmacası eklenince eleştirel düşünmeye alışmamış ve yıllardır aynı ideolojinin empoze edildiği insanların beyni tabiri caizse felç oluyor. Konuya döneyim. Tekrar güç ayrımının olduğu bir hukuk ve adalet ülkesine dönüşeceğimizi farz ederek şu adımların atılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıştırma ve linç konusunda daha ciddi bir anayasal düzenlemeye ihtiyaç var bence. Okullarda bu konu ders kitaplarına girmeli. Yine toplumsal ayrıştırma ve linç konusu KHK’lılar başta olmak üzere halka anlatılması gerekir. Siyasilerden çok akademisyenler bu konuda çalışma yapmaları üzerine teşvik edilmelidir. Olan olayları FETÖsün değilsine indirgemek kısa vadede siyasi destek sağlasa da sorunun ana sebeplerinin anlaşılmasını güçleştirerek toplumsal barışın tekrar tesisini yavaşlatacak hatta imkansızlaştıracaktır. KHK’lılar da görevlerine şartlı olarak iade edilebilir. Şart olarak da bu ayrımcılık seminerlerine katılması ve bir daha Gülen ve dinci teşkilatlanmasındaki kişilerle irtibat kurmaması konulabilir. Kısaca ayrımcılık ve linç kültürü konusunda cemaat tabanından başlamak üzere halkta farkındalık oluşturulmalı ve toplumun bütünlüğünü korumayı amaçlayan anayasamızdan başlayarak bu konuda yasal düzenlemeler yapılmalı. Mevcut siyasi iktidar da bu ayrıştırma ve linç kültürünü FETÖ tabir ettiklerine veya diğer muhaliflerine karşı kullanmayı bırakmalıdır. Belli insanlar bu yüzden AKP’yi FETÖ’nün dokunulmayan siyasi ayağı olarak suçlamaktadır ve yöntem benzerliği bu insanları her geçen gün haklı çıkarmaktadır.
Siyasiler...Bu konuda meclise teklif verilebilir. İnsanların çalışmaya ihtiyacı var. İnsanları hapislerde çürütmenin ülkeye hiçbir faydası yoktur. Muhalefet partileri çözüm aramalı ve iktidar partisiyle samimi olarak konuşarak bu toplumsal yarayı çözmeye çalışmalıdır. KHK’lı insanlardan yurtdışına gitmek isteyenlerin gönderilmesi konusunda devlet gereken kolaylığı göstermelidir. Gazeteciler de mağdur olan insanların iş bulmaları konusundaki sorunlarına dikkat çekip siyasilerin adım atması konusunda uyarıcı olabilirler.
Araştırmacılar bu insanların sorunlarını çalışıp çözüm üretmelidir. Tek taraflı şekilde Erdoğan’ı eleştirmek yerine her iki tarafında doğrularını yanlışlarını gösterip “çözüm önerileri” sunmalılar. Hükumete yakın gazetelere makale göndermeliler. Bunları yapmaları Erdoğan’ın zulmüne ortak olmak demek değildir. Aksine, bu türlü şeyler Güleni ve Erdoğan’ı müspet hareket etmeye zorlayacaktır. Bazı yazılar okuyorum, tek taraflı yazmış, insanlar dinden çıkıyor, diktatörler şöyle ölür vs vs...Eee, so what? Bunun ülkeye, insanlara ne katkısı var? Bunu yabancı political science yazarları da yapıyor. Michael Rubin mesela. Hadi onun TR’yi tanımaması normal. Diğerlerine ne demeli?
Hükumet de bu konuda daha sağ duyulu davranarak mağdur insanlara yardımcı olmalıdır veya yardımcı olmaya çalışan bireylere en azından FETÖcü diyerek köstek olmamalıdır. Yine başta Erdoğan, FETÖcü söylemini bırakmalıdır. Bu şekilde aslında Gülenin gerçek yüzünü göremeyen masum insanların hayatlarının normale dönmesine engel olmakta ve bu insanları Gülen’in acımasız kucağına itmektedir. Belki de bunu iktidarını sürdürme amacıyla yapıyor ama huzursuz toplum yönetmekten tahminimce kendi vicdanı da huzur duymuyordur. Yine Erdoğan bu şekilde hareket ederek uluslararası kamuoyunda yer etmiş modern Hitler lakabına her geçen gün liyakat kesbetmektedir. İnsanları KHK ile atmak, itirafçılığa zorlamak ve itirafçı olsa bile en az 6 yıl hapis verip insanları damgalamak ve sosyal olarak öldürmek... Hatta çocuklarına bile bundan pay çıkarmak. Adalet dağıtırken babasının ispatlanmayan suçundan çocuğunu mağdur etmek (polis tarafından tacize uğrayan Merve Demirel örneği, Ankara polisinin insanlık dışı tarihi! savunması da cabası). Bu şekildeki sistematik nesiller boyu cezalandırma, Hitlerin yaptığından, aileleri gaz odasına koyup tek gecede öldürmekten, daha zalimce bir davranış. KHK’lı masumların yaşadıkları her gün işkence…Erdoğan Gülen'in yapmadığını yapıp yanlışlarından dönme erdemini göstermesi de sadece bir ümit. Ama Erdoğan’ı da kısmen anlayabiliyorum, can havliyle hareket ediyor. Travma yaşıyor. Paralel devlet yapılanması konusunda bence Erdoğan %100 haklı ama o da Gülen'i takip ederek benzer şekilde paralel toplum kurmakla meşgul. Aynı ideoloji ve metodolojiyi takip ediyor. Ancak yine bu haklılık masum insanlara yapılan zulme bir dayanak teşkil etmemeli. Paralel devlet/toplum yapılanması ile mücadelenin birçok yolu var. İnsanları sosyal ölüme mahkûm etmek doğru bir çözüm değil, daha uzun vadeli sorunlar üretir. Gülen'in terörist olduğu ispatlansa bile insanların onu dinlemesi veya sempati duyması evrensel kurallara göre suç değildir. Kavga aslında iki şahıs arasında olmuştur. Akademisyenler, özellikle sosyal bilimcilerin bu konu üzerinde baskı olmadan çalışması teşvik edilebilir. Hükumet bu konuda fon bile verebilir. Bence bu iki kişiden Erdoğan iletişime daha açık. Ama haklı korkuları da var…
Son olarak en radikal çözüm de tabi ki KHK’lı insanların başka ülkelere göç etmesine yardımcı olmak ya da müsaade etmek. Bu çözüm çok radikal gibi gözükse de onursuzca bir yaşamdan (nesiller boyu damgalanmadan ötürü) her zaman daha iyidir. Hem de toplumun daha çabuk stabilize olmasına yardımcı olur. Bu konuyu uluslararası insan hakları kuruluşları yavaş da olsa takip ediyor. Bu kuruluşlar Türk hükumetiyle de müzakere ederek konunun çözüme kavuşması için çalışma yapabilir. Dediğim gibi mağdurlar son çare olarak bu kuruluşlara başvurabilir.
Gazeteciler…Emre Uslu, Tuncay Opçin ve türevlerinin söylemlerini manşet yaparak FETÖcüler hala aktif vs. haberleri yapmayın. FETÖ damgası yemiş birçok masumla Emre Uslu'yu aynı kefeye koyuyorsunuz. Aynı fikirleri taşıdığını farz ediyorsunuz. Normalleşmeye engel oluyorsunuz. İnsanların kinini canlı tutma yerine halkımızı nasıl bilinçlendiririz, masum mağdurlara nasıl yardımcı olabiliriz diye kafa yorun. Asıl mağdur insanlarla röportaj yapın, onlar ne diyor onları dinleyin. Bir iki kişinin internette yazdığına bakarak linç kültürüne katkıda bulunmayın.
Ahval news’te cemaatte çatlak haberi diye bir yazı okumuştum…Başlık düşüncesizce. Eleştirel düşünmek çatlama mıdır? Münferit fikir platformunun cemaatteki bireyleri temsil etme gibi bir iddiası yok ki. Belki özelde cemaattekileri genelde herkesi eleştirel düşünmeye ve olanları değişik açılardan bakarak anlamaya teşebbüs ediyor denilebilir. Cemaat bireylerden oluşur ve eminim cemaatteki insanlar Gülenin ne yapmaya çalıştığının ve sonuçlarının ne olabileceğinin farkına varsaydı Güleni bir saniye takip etmezlerdi. Cemaatteki bireylerin de çoğunlukla kültür Müslümanları olduklarını (ne mutlu ki) ve hayat konusunda rasyonel olduklarını düşünüyorum. Her bireyin de farklı düşüncesi olabilir. Kısaca cemaatte çatlak demek doğru değil. Bir de insanlar Güleni sevse de insanlar cemaat adı altında sınıflandırılmak istemeyebilir. Başkaları camia elemanı diye kendini tanımlar. Binlerce tanım ya da tanımsızlık mümkün. İnsanları illa bir kutunun içerisine sığdırmaya çalışmanın bir anlamı yok. Bence her DNA eşsiz olduğu gibi her insanın anlayışı da düşüncesi de eşsizdir.
Tabi bu arada cumhuriyetimizin kurucusu Kemal Atatürk’ün de hakkını vermek lazım. Laiklik gerçekten huzurun teminatı imiş. Ancak bence ondan sonrakiler Atatürkçülüğü din düşmanlığı şeklinde yorumlayıp Müslümanlara baskı yaptılar ve Abdülhamit’i hortlatmada Gülen’e bilmeden yardım ettiler. Gazeteci Uğur Dündar’ın muhabirinin başörtülü bir hemşireyi kamerasıyla kovalayıp “kamusal alanda çalışmanıza kim izin verdi” şeklindeki taciz etmesini hatırladım. Yine Ecevit’in başörtülü vekili protestosu var. “Biz başörtüsüne değil liyakata, yaptığın işe bakarız” deseydi Ecevit o zaman belki de bugünkü duruma düşmezdik. Yani farklılıklara saygısızlık her zaman vardı. Gücü ele geçirenin diğerlerine baskısı her zaman vardı. Yeni bir şey değil. Müslümanların çoğu da sol partilere veya Atatürkçülüğe bu yüzden mesafeli veya düşman. Atatürk’ün kastı tam olarak topluma anlatılamadı, yanlış aksettirildi diye düşünüyorum. İngiltere’de başörtülü hoca da gay hoca da var okullarda. Kuralları belli: işini doğru yap, başkasına zarar verme, baskı yapma, ne düşünürsen düşün, ne giyersen giy, neye inanırsan inan. Başörtüsü insanı medeni de yapmaz vahşi de yapmaz. Bu kadar basit.
Sonuç
Gelişmiş ülkeler gibi de değiliz ama biz de gelişebiliriz. Onlar tarihlerindeki hatalarını kabul edip onları düzeltme yoluna gitmişlerdir. Mesela ABD Kızılderilileri katlettiklerini filmlerinde rahatça kabul etmektedir. Yine zencilere yapılan ırk ayrımı da ders olarak okutulmakta. Türkiye’de Kürtlere yapılan ayrımcılık keşke ders kitaplarında yer alsa. Benzer şekilde Ermenilere yapılanlar veya Ermenilerin Türklere yaptıkları... Bu sorunlara böyle bakıp çözümler aramadıkça Türkiye düzelmeyecektir. Yoksa bence teknolojiden ziyade bağımsız ve eleştirel düşünebilen bireylerimizin olması yeterli.
Toplum olma bilincimiz yok, hataları kabul edip düzeltme kültürümüz yok. Farklılıklara saygımız yok. Bir de okumuş insanların, sağ sol fark etmez, az okuduktan sonra halka tepeden bakmaları da ayrı bir sorun. Bir Erol Evgin, Haluk Levent, ya da Tarık Akan gibi olmalı, halkı farklılıklarına rağmen kucaklayan, olduğu gibi kabul eden. Erdoğan da Gülen de zamana yenileceklerdir eğer kendilerini değiştirmezlerse-dediğim gibi Erdoğan değişime daha açık gözüküyor, siyasi çıkar amaçlı gözükse bile.
Yazının sonuç kısmını biraz uzatacak olsa da kısaca Erdoğan neden göreceli olarak Gülenle karşılaştırıldığında daha başarılı, onu da tartışayım. Birkaç ana sebep söyleyebilirim. En önemlisi Gülen'den farklı olarak Erdoğan’ın hatalarından ders olarak müthiş bir şekilde kendi iktidarını korumak konusunda her gün geliştirdiğini düşünüyorum. Bir de çok iyi bir gözlemci ve dinleyici, Gülenden farklı olarak. Türk toplumunu çok iyi tanımış ve halkın içinde. Halkın nabzını bilimsel olarak ölçüyor anketlerle. Ama tabi ki bu bilimsel(!) gayretlerinin ana amacı topluma hizmet değil, oylar nasıl yükselir veya siyasi geleceğim nedir sorularını cevaplamak amacı gibi gözüküyor. Gülen hiçbir zaman anket yapmayı akletmedi mesela. Ya da bilinçli olarak istemedi baştan beri goril rüyalarıyla yönlendirme yapabilmek ve “siz bilirsiniz”lerle insanları haşlayarak koşulsuz sorgusuz itaate zorlamak için (ayrıntı için Dr! Kudret’in twitlerine bakınız). En azından kendini takip edenler ne düşünür, eleştirir mi onu, hiç umurunda olmadı, halen de kulakları tıkalı, ben haklıyım butonu basılı kalmış gözüküyor. Türk halkının ne düşündüğü zaten umurunda değil. “Zirvesinden zırvasına” deyip insanlara hakaret ediyor. Üçüncüsü, Erdoğan toplumu çok iyi tanıdığı için “Türkiye çapında” rasyonel davranıyor. Bunun teorisi de var. Burada alıntılıyorum “Rational choice theory is an economic principle that assumes that individuals always make prudent and logical decisions that provide them with the immediate highest amount of personal utility. These decisions provide people with the greatest benefit or satisfaction — given the choices available — and are also in their highest self-interest.” İnsanların böyle tercihte bulunması normal tabi ki. Hiç kimse onları suçlayamaz. Tabi Erdoğan bu teoriyi suistimal de ediyor olabilir. Çünkü bu teoriye göre insanlar kısa vadede fayda getiren tercihler yaparlar. O yüzden tanzim satışı dahice (Türkiye konteksti içerisinde)...Ama kısa vadeli fayda getirir. Bir de sorumluluğu zenginlere de yüklüyor. Okumuş insanlar farkında olanların ama halk bunu görebiliyor mu bilmiyorum. Göremese de zamanla görecektir. Dördüncüsü biraz radikal görülebilir. Zaman zaman Türkiye’nin Afganistan’a ya da İşid benzeri bir ülkeye dönüşebileceğini düşünüyorum başka olasılıklar yanında. Daha sonra zihnimde ikinci bir olasılık daha ağır bastı. Şöyle ki aslında Türkiye’de Müslümanların çoğunluğu—bence ne mutlu ki—kültür Müslümanlığı yaşıyor. Hatta Gülen de böyle bir şeyler demişti diye hatırlıyorum. Aslında belki de böyle olması ülkenin hayrına oldu ve Suudi Arabistan gibi ülkelere benzememize engel oldu. Bu kültür Müslümanlığının takipçilerinden biri olarak Erdoğan’ı düşündüğümde, yaptıklarını gözlemlediğimde Erdoğan’ın zamanla ateist (veya türevleri deist vs) düşünceyi benimsediğini düşünüyorum (imam hatip mezunu olarak dindeki çelişkileri fark etmiş de olabilir). Bu nedenle Erdoğan’ın Türkiye’yi radikal İslam ülkesi haline getireceği zannımda yanılıyor olabilirim. Yani boşuna Erdoğan’a hakkımı helal etmiyorum veya ahirette iki elim yakamda olacak diye sitem etmeyin, Erdoğan’ın bu türlü dini teorilere inanmadığını düşünüyorum. Zaten modern hukukta da bir yeri yok bu türlü söylemlerin.
Başta dediğim gibi, bu yazıda geçen fikirler kendi perspektifimden yazılmış bir fikir yazısı... Fikirlerime katılmayabilirsiniz. Sen kendini ne zannediyorsun ki, seviyen ne ki ne hakla böyle konuşuyorsun diyen insanlara cevabım, “doğru yada yanlış, düşünen herhangi bir insanım” olacaktır. Umarım Gülen ve Erdoğan pozitif hareket ederek mağdur insanlara yardımcı olurlar ve toplumsal barışın tesisi için gayret gösterirler. Umarım mağdur insanlar için faydalı bir yazı olur. Bu yazıyı aslında Sabah gazetesi ya da Hürriyet gazetesine gerçek isimle göndermek isterdim ancak vazgeçtim. Havuz gazetesine mi gönderecektin diye düşünenlere de şunu söyleyeyim. Beğenseniz de beğenmeseniz de mevcut iktidar ve bu gazeteler halkın çoğunluğunu temsil ediyor. Gülen Le Mondeye yazacağına keşke bu gazetelere yazsa. İletişim kursa, kurmaya çalışsa. Ama dediğim gibi iyi niyetli değil bence. Erdoğan ve Gülen de dahil bu toplum yüzyıllarca bozuk bir ideolojinin/sistemin çemberinden geçmiştir ve medeni dünyanın çok gerisinde kalmıştır. Erdoğan ya da Gülen olanların tek sorumlusu değildir. Toplum olarak hepimiz bir şekilde olanlardan sorumluyuz. Birbirimizi suçlamak yerine hatalardan ders çıkarıp tamire yardımcı olmamız lazım. Olan olayları her yönden düşünüp analiz etmek gerekir. Söylenen her sözde doğruluk payının olabileceğini düşünmek gerek. Ebu Leheb’in perspektifi Kuran'da yok. Bilmiyoruz, belki de o haklıdır (Ebu Leheb’in gerekçelerinin Kuran'da yer almaması Kuran'ın objektif kitap olmadığına dair diğer bir işaret).
Son olarak kısa vadede her şeyin düzeleceğini beklememek lazım, ancak en azından çocuklarımızın geleceği düşünülmeli ve yaşananlardan ders çıkarıp olumlu şeyler yapılmaya çalışılmalıdır. “Esbab bilkülliye sükut ettiğinde...” diye başlayan ezberlerle sizi dua etmekle yetinmeye teşvik eden düşünceleri/kişileri dinlemeyin. Esbabı değiştirebilecek her şeye kafa yorun ve hareket edin. Bir de insanlar dinsiz ateist deist vs. oluyor, çocuğum dinden soğudu gibi tecrübeler yaşanıyor. Bazı insanlar panik yapıyor. Bence bunca olan acı hadisenin tek olumlu yanı bu. İnsanlar eleştirel düşünmeye başladı. Cem Yılmaz ve Şener Şenin Av Mevsimi filminde bir söz vardı, “olayı anlamadığınız zaman bakış açınızı değiştirin” diye. Şöyle düşünün: ya siz dindar olmakla yanlış yoldaysanız, ya da yanlış bir dini takip ediyorsanız, ya da din tartışmaları tamamen boşsa veya gereksizse? Ya ateist olan çocuklarınız haklıysa? Bir de şunu belirtmek isterim ki İslam dinine ve bütün dinlere ve dini düşüncelere tamamen saygı duyuyorum. Siz de saygı duyun. İslam eleştirilebilir tabi ki ama Kurban Bayramı’nda hayvan kesenlerle İşid teröristlerini aynı kefeye koyan düşüncesiz sanatçılar gibi olmayın tabi ki. Umarım eleştirel düşünmeye ve değişik bakış açılarından olanlara bakılmasına vesile olmuşumdur.
Saygılarımla
Sosyal Bilimci Dr. X
9 Yorumlar
Kaleminize saglik, ilk defa akli basinda bir cozum onerilerinin oldugu bir yazi okudum. Umarim Munferitte yazilariniza devam edersiniz.
YanıtlaSilYazınızı ve düşüncelerinizi ayakta alkışlıyorum..En azından sosyal bilimci kimliğinizin hakkını veriyorsunuz. Kimliğini, mesleğini, gücünü , aklını Fetoya teslim etmişlerin aksine. kabul etmeyenler tefriciye okumaya devam edebilirler..
YanıtlaSilçözüm önerileri sunma çabanızı takdirle karşılamakla birlikte, sunduğunuz yazıda yanlış olduğunu düşündüğüm yerleri aktarmak isterim,
YanıtlaSil1) Tefriciye meselesi : Tefriciyeyi mantıksız ve okunmasının çözüm olmadığı şeklinde eleştirmek iki açıdan doğru değildir.
Birincisi tefriciye mana itibariyle Hz.Muhammed'e selam ve salavat emri veren Ahzap Sûresi 56.Ayet* ( Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun. ) ile bağdaşmaktadır. Her ne kadar Tefriciyenin 4444 kere okunması kalıbı cemaat içerisinde yaygın gözükse ve buna karşı olunsa bile Tefriciyenin kendisi hakkında insanları ondan soğutucu cümleler sarfetmek yukarda geçen Ayet'e apaçık bir aykırılıktır. Kaldı ki Tefriciyenin okunmasını tavsiye eden başka alimlerin (İmam Kurtubi,İmam Dinuri) de var olması hasebiyle okuyan insanlara bir nebze daha saygılı yaklaşmak lazım gelecektir diye düşünüyorum.
İkinci olarak, Tefriciye ; konusu itibariyle bir duadır. Bu duayı insanlar ya önemli bir işinin gerçekleşmesini ya da devam eden bir olumsuzluğun ortadan kalkması için okudular,okuyorlar. Bu açıdan hem salavat getirilen hem de insanın kendisi veya bir başkası için Allah'a niyazını dile getirdiği cümleleri cemaat zincirine bağlayarak kötü göstermeniz, bir ibadet olan dua etmenin tersi istikametinde yol göstermeniz anlamına gelir ki bir müslüman olarak başka bir müslümana yapmayacağınızı düşündüğüm bir iştir.
3) Kulun Allah'a nasıl yaklaşacağı mevzuunda farz,vacip ve sünnet dışında katî bir çizgi çizmek, bir duanın apaçık bir biçimde mantıksız olduğunu söylemek, literatürde safsata denilen karşıdakini yanıltmak amacıyla hileli akıl yürütme tekniğidir. İyiye yöneltmek için yanlış yolları kullanmak abestir.
4) "Gülen ancak halka hakaret etmesini biliyor" kısmında genellenerek belirtilen eleştiride, belli ki genelleme yapmanın tipik bir hatasına düşülmüş, zayıf düşünülüp bir cümle icra edilmiş. Gülen'in yaptığı hataları dile getirmek, onu eleştirmek üzerinden toplu bir çıkarım yapmak doğru değil. Gülen şahsının hakaret ettiği temel argümanını biraz abartarak hiçbir şeyi bilmediği, dünya ve ahiret namına tek bildiği şeyin hakaret etmek olduğunu ifade etmek, en başta kullanılmak istenen hakaret ettiği argümanını maalesef güçlendirmiyor, aksine bayağılık kattığı için aktarılmaya çalışılan düşüncenin gücünden yiyor.
*Kaynak : https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Ahz%C3%A2b-suresi/3589/56-ayet-tefsiri
Dr.X cok guzel bir yazi yazmis,ama Erdogani bu kadar makul ve gulenden daha iyi,daha akilli gostermesi kendi aklina hakaret bence...
YanıtlaSilErdoganin yaptigi butun kotulukleri siyaset yapiyor diye makul gostermek kadar sacma bisey olamaz...Dengesiz bir zarar hesaplamasi...yaniliyorsunuz ve fazla kredi veriyorsunuz Erdogana sayin Dr.X
Iste bu tam olarak FETO ve benzeri orgutlerin insanlara ne kadar zarar verebileceginin kaniti. Yazar, hayati boyunca Gulen'e ve Nursi'ye Allah diye tapinmis birisi, bu her satir araliginda bagira bagira suratiniza carpan bir gercek.
YanıtlaSilMert olsan "ben hicbi zaman Musluman olmadim, benim gibi diger FETOculerin de hicbiri musluman falan olmadi, beles maas dagitiyolardi, biz de oraya dukkan actik" derdin, Islam-Din-Allah filan senin hic problemin olmamis ki..
Gunun birinde sahte tanrinin, Allah diye gelecegi-gecmisi-cenneti-cehennemi gordugunu sandigin adamin sahtekar bi darbeci oldugunu anliyor ve onu (yani Allahini) reddederek dinden-imandan cikiyorsun, mesele bu.
Orada da kalmiyor, cunku FETO ruhu hala kendisinde, "ben ciktim, taptigim Allah sahteymis, siz de tapmayin" diye baski uyguluyor, cikmayani aptallikla, zavallilikla sucluyorsun. Kendini FETOden kurtardigini saniyorsun, ama FETOnun zirvesine varmis, FenafiFiravun olmussun haberi yok.
Bunu nerden anliyoruz, yari ingilizce yazdigi metinde guya turkcesini bilmedigi seyler oldugunu soyleyip en Arapcavari metin olan Mesneviden pasajlar paylasmasindan..
Yurtdisina kacmissin, FETOnun sirtindan universitenin birinde post ta kapmissin, Ama hala gozun Emre Uslunun, onun bunun postunda.
Militan Ateizm=Militan Dincilik=FETO=Firavunizm
Değerli okuyucu,
Silİnsanlar 12 yaşında öğrendikleriyle kalmaz. Büyüdükçe yeni şeyler öğrenir. Doğrular yapar, yanlışlar yaparak tecrübe kazanır...Bunlar düşünce hatası olarak kaldığı ve şahıs suç işlemediği sürece hiçbir problem yoktur. Gülen annesinin karnında FETÖ örgütlenmesi yapmak üzere doğmadığı gibi hiçbir Gülen takipçisi de Gülenin bu noktaya evrileceğine ihtimal verememiştir Erdoğan da dahil. Hayatım boyunca Gülene veya Nursiye tapmadım. Bunlar sizin önyargı ve iftiralarınız. Gülen veya Nursinin kitaplarını okuduğum için pişman değilim. Çok şey öğrendim bu kitaplardan. Mutlak adalet ve liyakati her zaman savundum ve uygulamaya çalıştım. Sadece eleştirel düşünemediğim için üzgünüm ama bu konu benim ve TRde yaşamış insanın elinde olan birşey değildi. İsveç veya Danimarkada doğmuş olsaydık herşey daha farklı olabilirdi. Sizi de bu eleştirinizde çok suçlayamıyorum çünkü yazımda da dediğim gibi ayrımcı ve linç kültürü içinde büyümüşsünüz benim gibi belli ki.
Taptığım Allah sahteymiş demedim. İNSAN'a tapılmaması lazım dedim ve bunun potansiyel toplumsal zararlarına dikkat çekmek istedim. Kafir de değilim. Yaratıcı varsa saygım sonsuz, neden düşman olayım? Sadece KHKlılara yapılan vahşice zulmün ve toplumun doğru tepkiyi vermemesinin ANA NEDENİ ne olabilir diye düşündüm uzunca bir süre ve yaptığım sadece noktaları birleştirmek oldu. İşte bir örnek daha: Kardeşlerini iktidar için boğduran Fatih Sultan Mehmet...Padişahlara akıl delisi diyen Gülen. İstanbulun fethi için ilham olan Muhammedin meşhur hadisi...2. Abdulhamit ancak bu ideoloji içerisinde tekrar hortlayabilir. Zehirli sosyal ortamdan pozitif düşünen, insan haklarına ve farklılıklara saygılı TOPLUM çıkmasını beklemek sadece bir HAYAL. O yüzden üslup sert gözükse de bu çıkarımlarımda duygusal olmadığımı düşünüyorum. Yurtdışına kaçmadım...Emre Uslunun postunda gözüm yok, insanlar benimle aynı düşünceyi paylaşsın diye bir kaygım yok. Ben sadece kendimi değiştirebilirim. Ateizm de deizm de birer düşünce ve her düşünceye saygı duyuyorum. Sınıflandırmaya karşıyım. Sınıflandırma pattern analizleri yapmak için uygun olsa da bireysel farklılıkları kaçırabilir.
Gulenin evrildigi falan yok iftiraci-itirafci kibirli insan!!
SilO her zaman sapikti, her zaman ahlaksizdi, her zaman ilkokul mezunu bir cahildi. Sen ateist olmadigindan ve hala Gulen'e ya da Nursi'ye tapmadigindan emin misin? Yoksa bi yerlerden insanlari manipule et diye emir mi aldin?
Ya da en buyuk ihtimalle FETOnun butun yayin organlari gibi munferit.net te 8-10 terorist pisligin yazdigi sahte hesaplarla provokasyon yapma pesinde mi? Kac kisi yaziyosunuz bu Mr X'i? Rauf Atilla ve Yusuf Yetkin, siz mi yaziyosunuz bu Mr X'i?
Bak ex-terorist ve hala terorist kardes, once kactigin isvecteki ya da belcikadaki delikte artik guvende oldugun icin, itirafci-iftiraci oldugun 10larca insanin ve onlarin 100lerce cocugunun bayrama daha umutlu girebilmesi icin cik, isim isim iftiralarini say ve helallik dile, FETOcu ergenekon iftiracilarinin durumuna dusmektense boylesi daha iyidir
bi de ateistsen onu ogren, fetocuysen de fetoyu
ateist adam Gulene saygi duyamaz, sen zavalliligindan ve zeka yetersizliginden tapacak tanri ariyorsun o belli, o senin problemin, ama azicik vicdanin varsa, dinsiz de olsan ne olursan ol su iftira attiklarina vicdan goster..
Önerilerinize kulak vermekle birlikte, Hanefi Avci israrinizi anlayamiyorum. Devlet eliyle islenmis cinayetlere adi karismis, iskence iddialarini teyit eder aciklamalari kendisi dile getirmis birini bir entellektüel olarak sunmak verdiginiz tavsiyeleri gölgede birakiyor. Hanefi Avci gibi bir ismi entellüektel olarak sunmaniz bagislayin ama diger yazidiginiz seyleri degerlendirirken negatif sekilde etkliyor. Hatalari sorgulayip tekrar ayni seyleri yapmamak icin her türlü tedbir ayrilmak dahil anlasilabilir ama gidip böyle adamlarin gölgesine siginmak; buza tövbe edip kutuplara tasinmaya benziyor.
YanıtlaSiltayyip sen misin? tamam cemaat eleştirilerinde haklısın ama cemaat tabanını bu şekilde su bile vermeyerek radikalleştirmeye çalışan tayyip erdoğan rejimini de haklı görmek bence yanlış. iki grupta lidere bakış açısından oldukçabenzer zaten . ikisi bir savaş verdi akp görünürde kazandı fakat tüm kazanımlarını da kaybetti tüm ahlaki değerleini parti içi sağduyu ve demokrasi anlayışını farklı kesimleri birarada bulundurabilme kabiliyetini . kısaca ikisi de kaybetti özellikle de dini duyguları sömürerek güç elde etmeye çalışan siyasal islam ve tarikat anlayışı ve bundan yıllar yıllar sonra birisi diktatör birisi de şizofren bi din tüccarı olarak anılacak
YanıtlaSil