Namaz kılmaya 6. Sınıfta (4 Nisan 2000) kendi isteğimle başladım. Benim için tarihi ve heyecanlı bir gündü, aklıma not etmiştim o günü. Hiçbir zaman da namazı bırakmadım. Bırakmayı da düşünmedim. Dinimi elimden geldiğince yaşamaya çalışıyorum. Bununla birlikte deizmin ve ateizmin dinlere yönelik eleştirilerinden öğrenilecek şeyler olduğunu düşünüyorum. Bilhassa toplumsal yapıya yönelik dini kuralların eleştirilerini önemsiyorum. İnançlı birisi olup aynı zamanda toplum kuralları eleştirilerini ciddiye alarak onlardan yeni şeyler öğrenmenin mümkün olduğunu düşünüyorum.
Bu yazıda şahsi fikirlerimi paylaşıyorum. Hiçbir görüşü alt etmek, çürütmek gibi bir niyetim yok. Daha net olmak gerekirse Dr. X ve Sor Gula’nın MFP yazılarındaki İslam eleştirilerine bir cevap yazısı değil. Aksine onları okumamın inançlı insanlar için bir kazanç olabileceğine dair bir yazı.
Strinner 1884 yılında yazdığı The Ego and His Own kitabında şöyle diyor “Bir düşünce ancak şu durumda bana aittir: Onu her an öldürme tehlikesine maruz bırakmaktan, ondan vazgeçmekten korkmadığımda; o fikri değiştirince, kendimden bir şey kaybediyor gibi hissetmediğimde”. Bu bakış açısı fikirlerimi değerlendirirken benim için de doğru. Dinim için de öyle düşünüyorum. Eğer bir gün yanlış olduğunu düşünürsem, müslüman kimliğimden vazgeçmeyi bir kayıp olarak görmem.
Dine yönelik sorgulamaların, “comfort zone”dan çıkma adına da önemli olduğunu düşünüyorum. Comfort zone Türkçe’ye rahat bölge olarak çevrilebilir. Rahat bölge, kişinin kendini güvende ve rahat hissettiği durumlar ve yerlerdir. Daha çok psikolojik bir durumdur. Rahat bölgenin dışına çıkmak, entelektüel gelişim adına çok önemli görülür. Özgüveni artırır, kişinin kendisini daha iyi tanımasına sebep olur, öğrenmeyi geliştirir. Bu yüzden rahat bölgeden çıkmayı hepimiz zaman zaman yapmalıyız.
Reddit’te takip ettiğim farklı fikir gruplarından birisi de ateistlerin grupları. Benim için rahat bölgenin dışı burası. Burada takılırken, yazarken amacım onların fikirlerini çürütmek değil, fikirlerinden istifade etmek, kendi değerlerimi mihenge vurmak. r/atheism’in zaman zaman dinimi daha iyi öğrenmeme yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Bir Müslüman olarak çelişki mi bu? Hayır değil. Genel olarak, bir ateistin dinin toplumsal kurallarına yönelik itiraz ettiği noktaların birçoğuna ben de katılıyorum. Aramızdaki tek fark, ben müslümanım, o değil. Peki müslümanlığa yönelik itirazları kabul ederek çelişkiye düşmüyor muyum?
Bence düşmüyorum. Müslümanlığa yönelik itirazların kaynağını kabaca 3 kategoriye ayırıyorum.
1) Aslında İslam’da olmayan ama birçok müslümanın İslam’da olduğunu düşündüğü noktalara itiraz.
2) Bir meselenin yorum farkından kaynaklı itiraz.
3) Yanlış bilgiden gelen itiraz.
Bu üç noktayı teker teker açacağım.
Burayı bir örnekle açmak isterim. Kadının yönetici olmasıyla ilgili İslam’da bir engel olmamasına rağmen, bazı hadisleri bazı İslam alimleri (hepsi değil) bağlamından koparıp, kadın yönetici olamaz diyebilmişler. Bir ateist veya deist “kadın yönetici olamaz demek mantıklı değil” dediği zaman katılmamak elde değil. Eğer dinden dolayı buna itiraz ederseniz, bilmeyerek iğrenç bir şey yapmış olursunuz. Kaldı ki dine göre sorun yok diyenler de var (kaynak). Ahlaka ve insan haklarına aykırı bulduğum dini hükümlerin kaynağını sorguladığımda, hemen hemen hepsinde konunun bazı fıkıhçılar tarafından bağlamından koparılmış olduğunu gördüm. Bazen de bir konuda çok farklı uygulamaların olduğunu gördüm. Ama müslümanlar tarafından nedense en ekstrem uygulamalar genel kaide kabul edilmiş. Sonuç olarak, burada din eleştirisi ile yanlışı gösteren deist veya ateiste hakaret değil, aksine teşekkür etmek lazım.
Bir diğer örnek İslam’dan dönenlerin (mürtedlerin) öldürülmesi meselesi. Malezya’da, Suudi Arabistan’da uygulanan bir şey bu. Yine bir ateistin veya deistin buna karşı çıkan görüşlerinden istifade edilmesi gerekir. Eğer bir müslüman, mürtedin öldürülmesini mantıklı buluyorsa, Hristiyanlar da aynısını yapsa, “müslümanlığa geçeni öldürürüz” deseler ne hissederlerdi, bunu sorsun kendisine. Öte yandan bu kuralın İslam’a uygun bir kural olduğu muallak. Mesela bunu emreden hadis-i şerifi, Peygamber Efendimiz (sav) savaş esnasında dininden dönerek düşman safına iltihak eden Yahudiler için söylendiğine dair rivayetler var. Kur’an’da böyle bir emir zaten yok. Bağlamından koparılmış duruyor bu açından bakınca. Ben bu şekilde alıyorum, pratikteki yorumunu reddediyorum. İslam’dan dönenlerin öldürülmesini yanlış bulma konusunda bir ateist veya deist ile tamamen aynı düşünüyoruz.
Dikkat ederseniz bağlamından koparma problemi ateistin veya deistin ürettiği bir problem değil, direkt müslümanların ürettiği bir problem. Üstelik bu İslam’ın çok erken dönemlerinde bile yapılmış. Sahabeler her şeyi hakkıyla anlamış demek gerçeklerle uyuşmaz. Bağlamdan koparma o zamanlarda bile olmuş olabilir. Mesela Hz. Aişe’ye bir sahabe geliyor soruyor: “Kadının ve köpeğin olduğu yerde namaz kılınmaz diye bir hadis duydum, doğru mu?” Hz. Aişe diyor “A be oğlum sen kadın ve köpeği aynı konuma koydun”. Sahabe böyle sorular sorabildiğine göre anlamamış olduğu temel sosyal meseleler var demektir. İnsandır, olabilir. Ama yanlış yorumlama yapabileceklerini göz önünde bulundurmak lazım.
İslam’a yönelik eleştiriler, İslam’ın içine girmiş benim farkında olmadığım noktaları görmeme yardımcı oluyor. Haklı bulduğum eleştirileri okuyunca, o kuralın aslını araştırıyorum. Bu sayede inancıma yönelik yanlış veya eksik bildiğim bir noktayı düzeltme imkânım oluyor. O kuralın İslam'da olmadığını gördüğüm çok oldu. Bu açıdan İslam eleştirilerini eğitici buluyorum.
Görünürde bir zararı olmadığı müddetçe, sebebini anlamadığım ve “ne gereği var ki bu kuralın?” diye düşündüğüm İslami kurallar, beni dinimi inkâr etmeye itmiyor. Örnek olarak, erkeklerin dört tane kadınla evlenebilmesi izni. Benim için, zamanın şartlarına ve yaşadığın coğrafyaya göre değerlendirilebilecek bir şey bu. Avrosantrik (eurocentric) bakış açısına göre poligami sorunlu bir durum. Ama avrosantrik bakış açısı da kendi içinde önyargıları olan, farklı değerler üzerine inşa edilmiş bir bakış açısı. Güncel avrosantrik bakış açısına göre poligaminin yanlış olması, İslami hatalı yapmaz. Aslına bakarsanız çok sayıda çalışma (kaynak 1, kaynak 2, kaynak 3) erkeklerin biyolojik olarak poligamiye yatkın olduğunu söylüyor. Belki de eskiden savaşlarda çok fazla erkek ölüyordu, kadın/erkek oranı dengesizdi, bilmiyorum. Bazı savaşlarda ülkedeki erkek nüfusunun %30’u ölebiliyordu mesela. Öte yandan, günümüzde birçok medeniyette monogami biyolojik, kültürel ve kişisel açıdan en mantıklı olanıdır. Konuya dönersek, İslam’ın poligamiye müsaade etmiş olması bende bir çelişki oluşturmuyor. Başka örnekleri de var. Mesela baş örtüsü niye müstahap değil de farz? Bilmiyorum. Domuz eti yemek neden mekruh değil de haram? Bilmiyorum. Amerikalılar domuz eti yiyor ve sağlıkları gayet yerinde. Sonuç olarak, İslam inancında her şeyi gören, sonsuz bir bilim, güç sahibi bir zattan bahsediyoruz. Söylediği her şeyi benim kısıtlı beynim anlamamış olabilir. Kabulümdür, sorun yok. Dindeki tam anlamadığım ayrıntıya dair kuralları kabul ettiğim için kendi içimde bir çelişkiye düşmüyorum.
Müslüman/Hristiyan ile inançsız insanlar arasındaki yorum farkına bir diğer örnek doğa kanunları olabiliyor. Mesela evrim teorisi benim için bir çelişki değil. Evrim teorisini çok ayrıntısı ile bilmiyorum, alanım değil. Zaten bu teori benim için binlerce bilimsel teoriden birisi. Tanrı inancına sahip olmak için tüm bilimsel teorileri bilip, inancımla çelişiyor mu diye kontrol etmek zorunda değilim. Bazen sanki evrimi derinlemesine bilmiyor olmak ayıpmış, cehaletin dibiymiş gibi sunuluyor. Mesela Critical Race Theory’i de bilmiyor birçok kişi. Bu da bir teori ve ortalama bir insanın bilmiyor olması çok normal. Evrime teorisine de bilimsel bir teori olarak bakıyorum.
Evrim benim için bir çelişki değil çünkü, evrim, her nasıl oluyorsa, Allah’ın koyduğu kurallar çerçevesinde, onun izniyle oluyor bana göre. Evrimin kanunlarını koyan, evrimi yapan Allah. Evrime inanma konusunda Allah’ın varlığını kabul etmeyen birisiyle benzer veya aynı düşünüyor olabilirim. Tek fark, bana göre evrimi yaratan da Allah. Tüm doğa kanunları için geçerli bu bakış açım. Tanrının varlığını inkâr veya kabul meselesini ‘çıkarım farkı’ olarak görüyorum. Doğa kanunlarına dindarların böyle baktığını bilen ve bunu makul bulan çok sayıda ateist var.
Şunu unutmamak lazım, Peygamber Efendimiz (sav) zamanındaki olayları okurken, zamanın şartlarını, yörenin kültürünü tam bilmiyoruz. Bu dönemde, yanlış görülen bir şey, o zaman için doğru olabilir. Şu an doğru olan bir şeyi o zamanlar yapmak yanlış olabilirdi. Bazen ateist veya deist birisinin İslam’a yönelik yaptığı itirazın kaynağı, yorum farkı oluyor. Mesela sebep sonuç ilişkisi içerisinde dindeki bazı ayrıntı kuralların (insan hakları ihlalleri gibi büyük meseleler değil) ve ruhsatların yanlış olduğunu iddia edebiliyor. Ama tarihi gerçekliği ne ben tam biliyorum ne eleştiren kişi tam biliyor. Hipotezin sunduğu eleştiriyi kabul etmek zorunda değilim. Çürütecek bir argüman sunmuyor olmam, sebep sonuç ilişkisini mutlak doğru çıkarmaz. Bilimsel metotlarda hipotez testinin kaidelerinden birisidir bu. Hipotezi çürütemiyor olmak, onu doğru yapmaz. Mesela “Suyu üç yudumda içmek gereksizdir” gibi hipotezleri çürütemeseniz bile doğru kabul etmeniz gerekmez. Bu tarz ayrıntı meselelerde cevabını bilmediğim eleştiriler bende İslam inancıma dair bir çelişki oluşturmuyor. Şunu unutmamak gerekir ki hiçbirimiz, eleştiriyi ortaya atan da dahil, toplumsal olayları yüzde yüz doğru okuyamıyoruz. Yaratıcının icraatını da doğru okuyamamış, anlayamamış olabiliriz. Ben anlamadım diye yanlış olmak zorunda değil diye bakıyorum.
Olmayan bir kuralı veya izni varmış gibi göstermek bu kategorinin konusu. Bu yanlışı oturaklı ateistlerin tartışmalarında görmedim. O yüzden söylenecek fazla bir şey yok. Bu kategoriye örnek: İran’ın devlet olarak kadınlara başörtüsünü zorunlu kılması İslam’la çelişen bir uygulama, İslam’ın emri değil. İslami olduğunu düşünen yanlış biliyor demektir. Hz. Aişe Peygamber Efendimizle (sav) evlendiğinde 17-18 yaşlarındaydı, 9 değil. Yanlış bilgiden kaynaklı İslam eleştirileri beni dinimin doğruluğunu sorgulamaya itmiyor. Öte yandan eleştiri olarak doğru bir şeyi vurguluyor bu eleştiriler. Eğer bir müslüman bu uygulamaları İslami kabul ediyorsa, o zaman oturup dinini sorgulamalı. Belki bu sorgulama çarpık İslam anlayışını düzeltmesine vesile olur. Benim bu şekilde yanlış bildiğim ve düzelttiğim çok fikrim oldu. Bu süreçte inançsız insanların yanlış bilinen konulara yönelik eleştirilerinden de istifade ettim.
Sonuç olarak, bir ateist veya deist İslam eleştirisi yapıyorsa, ne dediğine dikkat etmek eğitici olabilir. Ben okurken böyle okuyorum. Ben birçok noktada inançsız birisinin din eleştirisinin toplumsal kurallar kısmına katıldığım oluyor ve yanlışlığı konusunda aynı düşünebiliyorum. Muhtemelen dindarlar da son 10 yılda geleneksel İslam anlayışındaki sıkıntılı noktaları daha iyi görmeye başladı. Kendi adıma, din diye öğrendiğim şeyler ne kadar dinden ne kadar bozuk sosyal yapıdan tam geliyor bilmiyorum. Dinde bir annenin sütünü helal etmemesi diye bir şey yok mesela. Evlenirken anne baba rızası şart değil. Yetişkin bireylerin kendi tercihi. Vaktiyle II. Abdülhamit’in despotluğu, şehzade katli fetvası din kisvesi altında makul gösterilmiş.
Bu kültürün içinden gelmiş olduğumuz için bir yanlışın yanlış olduğunu görmek daha da zor. Din eleştirilerinden özellikle toplumsal yapıya yönelik olanlarını bu açıdan değerli buluyorum. Din eleştirileri, görmemizin zor olduğu toplumsal problemleri görmemize yardımcı olabilir. Ateist birisi için de önemli olan bu zaten. Sorunları gör ve uzak dur yeter. Ortalama bir ateist, insanlar toplumda doğru ve güzel yaşadığı müddetçe nasıl bir Yaratıcıya inandığını pek umursamaz. İnsanları ateist yapmak gibi bir dertleri yok. Kaldı ki dindarlar da tüm din eleştirilerini olduğu gibi kabul etmek zorunda değil. Mihenge vuralım, dilediğimizi alıp, dilediğimizi almamakta serbestiz. Ara sıra rahat bölgenin dışına çıkıp din eleştirilerini okumak, kendi gelişimimiz adına, inandığımız şeyleri daha iyi anlama adına faydalı olur.
Enes Gökçe
Twitter : https://twitter.com/EnesGokce01
10 Yorumlar
Asil problemlerimizi konusmaya basliyoruuz sanki.Cok guzel bir yazi olmus Enes Bey...
YanıtlaSilDevamini bekleriz.
Tesekkur ederim!
SilEnes bey, guzel bir yazi yazmissiniz. Birkac sorum olacakti. Inancli bir insan olarak 'comfort zone'unuzun disina cikabilmis olmanizi takdir ediyorum. Size birkac sorum olacakti.
YanıtlaSil1. ‘Aslinda Islamda olmayan ama birçok Müslümanın İslam’da olduğunu düşündüğü noktalar’in ‘aslinda Islamda olmadigini’ nereden cikarabiliyorsunuz? Mesela kadinlarin yonetici konumunda olmasini reddeden sahih hadisleri siz de okudunuz. Acik bir sekilde kadinlarin yoneticilik yapmamalari gerektigi anlatiliyor. Siz ise, ayni sitede, modern zamanlarin ve modern siyasal hegemonyanin gucu altinda yapilmis, pekala zorlama gibi duran, bir yorumu alarak ‘dine gore sorun yok diyenler de var’ diyebiliyorsunuz. Dusundunuz mu peki, ‘ya bu yorumun kendisi Islamla celisiyorsa’? Ya yazanlarin kendisi bile yazdiklari seye inanmiyorsa? (ve siyasi/sosyal korkularindan dolayi oyle yaziyorlar ise?
2. Murtedin oldurulmesi ile ilgili olarak ‘Kuranda boyle bir emir zaten yok’ demissiniz. Maide suresi 33. Ayeti okudunuz mu? Ayrica Tevbe 5?
3. ‘Yorum farkindan kaynakli’ sorunlara nasil ve neden 4 poligamiyi ornek verdiginizi anlamadim. Islamda poligami uzerine bir celiski yoktur. Poligami tamamen Islamidir. Bu konudan bir tartisma bile yoktur. Eger yorum farkindan kastiniz Bati ve Islam dunyasi arasindaki yorum farki ise, size soyle sormak istiyorum: siz kendiniz hangi yorumu destekliyorsunuz? Bir erkegin birden fazla karisi olmasi size gore mesru mudur? Yine bu konuyla ilgili olarak: Savas durumu ve s. gibi poligaminin faydali/gerekli olabilecegi ozel durumlardan bahsetmissiniz. Peki neden Kuranda veya hadiste bu durumlar sizin bahsettiginiz sekilde belirtilmemis? Neden poligami hicbir kayit veya sart altina alinmamis?
4. Evrimin sizin inanciniz icin celiski olusturmadigini belirtmissiniz. Dediginiz gibi, Tanri, evrimi yoneten sonsuz guc olabilir. AIsma mesele sadece burada bitiyor mu? Adem ve Havva, topraktan yaratilma gibi meseleler ne olacak?
5. Yazinizin geneline sinen ve ‘Ahlaka ve insan haklarına aykırı bulduğum dini hükümlerin kaynağını sorguladığımda’ cumlesinde de belli ettiginiz sekilde, sizin icin, anladigim kadariyla, ‘ahlak+insan haklari=din’ gibi bir denklem olusmus durumda. Ilginc olan, bence sizin anlayisinizda insan haklari ve ahlakin bizzat dinin kendisine donusmus olmasi durumu var. Ama biliyoruz ki, elimizde olan ‘insan haklari’ ve ‘ahlak’ nosyonlarinin tamami modern caga aitler (hem Bati hem de Dogu toplumlarinda). Bu durum sizce bir celiski icermiyor mu?
6. “Bu dönemde, yanlış görülen bir şey, o zaman için doğru olabilir”. Cok dogru. Peki zaten Islama inanmayanlarin da ayni seyi iddia ettiklerini dusundunuz mu? Yani Islam ‘evrensel’, yani kultur ve caglar otesi bir din olma iddiasinda degil midir? O zaman nasil oluyor da, Islamin soylediklerinin bir kismi icin tek savunmamiz ‘o zaman dogruydu, simdi dogru olmayabilir’ oluyor? Yani, dogru olan Islam mi, yoksa ‘zaman’ mi?
7. Aise’nin yasi, basortusu, geleneksel Islam ve s. ile de ilgili olarak sorulacak cok soru var, ama ben burada birakayim simdilik. Kolay gelsin
Tesekkur ederim detayli yorumunuz icin. Bakis acimi madde madde paylasmak isterim.
Sil1) Tabi ki farkli yorumlardan benim tercih kabul ettigimin de yanlis olma ihtimali var. Hayattaki bircok inancimiz tercihlerden geliyor. ISID de Kur'an'dan cikariyor yorumlarini. Varolan yorumlari degerlendirip, "bana bu daha dogru geliyor" diyoruz hepimiz bir noktada. Ekstrem yorumlari tercih etmek de dusunce yapisi. Bununla birlikte analizde baglami goz onune almak cok onemlidir. Baglami hesaba katmayan analizleri kisir buluyorum.
Kadin yonetici ile ilgili burayi okudum:https://sorularlaislamiyet.com/kadinin-devlet-baskani-hakim-ve-vali-olmasi-ile-ilgili-bir-kavmin-basina-kadin-hukumdar-gelirse-o
"Kadin yonetici olamaz" diye yorumlayanlari okudugumda hadisin baglamina dair en ufak bir tartisma gormedim. Bana linkteki izah mantikli geldi.
2) Siz soyleyince Maide 33 ve Tevbe 5'e baktim. Musluman olup sonra dinden cikanlara (murtedlere) dair hicbir ibare goremedim.
3) Poligami ile yazida paylastigim linkerdeki calismalar, poligaminin fitri birsey oldugunu soyluyor. Yazimda bahsettigim celiski, sizin de soylediginiz gibi Avrosantrik bakis acisi ile Islami bakis arasindaki celiski.
Poligaminin yaygin oldugu toplumlar halen var ve bundan bir beis gormuyorum. Kulturlerine gore bu daha guzelse, herkes memnunsa, bana soz dusmez. Poligami ozel olarak sart altina alinmamis olmasi da gayet mantikli bu acidan. Ote yandan eslerin birbirinin gonlunu razi etmesi cok onemli dinimize gore. Oyle ki mutlu olmayan ve esini sevmeyen insanlar bosanabilir. Bunun ornegi Peygamber Efendimiz zamaninda yasanmis. Sevemdigi icin iyi bir insan olmasina ragmen kocasindan bosanmis kadin var asri saadette. Poligamiyi gunumuzde bati toplumlarinda bu kisitlar mesela. Bir kadin ikinci es ile evlenen kocasindan nefret ederse, bosanmak icin yeterli sebebi vardir. Ozet olarak, Islam'daki evlilik kurumunu kisitlayan seylerden poligami de direkt olarak etkilenir.
4) Yazimda "bir ateist benzer veya ayni dusunuyor olabilirim" demistim. "Benzer" kelimesini bilhassa tercih ettim. Evrim teorisinden yola cikarak pek cok yorum yapmak mumkun. Tum yorumlara, hipotezlere ayni anda katilmak mumkun degil. Hz. Adem ve Havva'nin ilk insanlar oldugunu soyleyen yorumlara katilirim. Evrim burada bitmiyor ama ben burada birakiyorum. Calisma alanim degil bu bilimsel teori.
5) Benim durdugum yerde din ahlak ile celismiyor, hepsi bu. Ahlak+ insan haklarini dinin vazgecilmezi goruyorum, tamami degil.Bu acindan bir celiski gormuyorum.
6) Islamda orfu, kulturu asla goz ardi etmemistir. Mesela bir kulturde kalp kiracak bir davranis, baska bir kulturde, baska bir cagda iyi bir davranis olarak gorulebilir. Iyi gorulen davranisin kendisi degismistir. Mesela Islam kul hakkina dikkat etmeyi, birbirine iyi muamelede bulunmayi, topluma faydali olmayi emreder. Bunlar degismeyen genel kaidedir. Bunlari nasil yaptigin yasadigin zamana ve kulture gore degisebilir. Ama Islamin genel presiplerinde bir degisme yok. Hirsizlik halen haram, kul hakki halen haram, bagista bulunmak halen tesvik ediliyor.
Saygilar
Uzunca bir süre ateist forumlarda okudum yazdım...
YanıtlaSilŞunu öncelikle belirtmek isterim ki yobaz müslüman ateist olunca da aynı yobazligi devam ediyor gibi...
Ama saygılı dikkatli tartışan ateist deist vs.kisiler de var ve onlardan gerçekten çok istifade ettim fikir olarak...
Tabi ki bir çok fikrim değişti dönüştü bazıları aynı kaldı ...
Hidayete erdirmeye çalıştığımız insanlar belki bizim biraz daha hidayete yaklaşmamizi sağladı...
hakikate her dinden ve her görüşten insan bir sekilde ulaşabilir diyen pluralist bakış açısına doğru kaydım...
Tesekkurler tecrubenizi paylastiginiz icin.
SilDediginiz gibi, din degistirmek yobazligi cozmuyor. Bu acidan bazen agresif ateist genclere denk geldigim oldu. Sorun musluman olmasinda veya atesit olmasinda degildi, kendi uslubundaydi. Diger atesitlerden uyaranlar cikiyordu.
Pluralist bakis aciniza sonuna kadar katiliyorum! Daha olgun, daha dingin, daha ferahlatici buluyorum bu bakisi.
Fetö veya eski adı cemaatle, ya da buradaki kullanımı "the cemaat"le hiç ilişkisi olmamış biri olarak bu sitedeki yazıları son derece ilginç buluyorum. İlk defa bir yazara soru sorma ihtiyacı hissettim.
YanıtlaSilEnes Bey, yukarıda bahsettiğiniz okumalarınız sırasında kölelik (köle ve cariyelik) sorularıyla da karşılaşmışsınızdır muhakkak. İslamiyet'in köleliği kaldırmamasını nasıl açıklıyorsunuz? Bu arada bu soruya cevap veren pek çok hoca ve site köleliğin tek kaynağı savaş esirleri imiş gibi cevap veriyor. Halbuki onun öyle olmadığı, hatta asıl kaynağın o olmadığı hepimizin malumu.
köleliğin savaş dışı kaynakları var mıydı, varsa nelerdir? öğrenmek için soruyorum.
SilKöleliğin İslam hukuku açısı açısından en net savaş dışı kaynağı doğumla gelen köleliktir. Burada annenin hukkuki statüsü esas alınır. Buna göre anne köle ise çocukları da köle olur. Bunun tek istisnası bir insanın kendi cariyesinden doğan çocuk köle olamaz. Ama mesela bir cariye sahibinden başka bir hür ya da köle adamla evli ise doğan çocuk cariyenin sahibinin kölesi ollur.
SilFakat köleliliğin asıl kaynağı köle ticaretidir. İslam hukukunda da çoğunlukla eşya hukukuna tabi olan kölelerin alım-satımı, miras bırakılmaları meşrudur. Ve burada satın alınan bir kölenin "nasıl köleleştirildiğine" bakılmaz. Afrika'daki yerel devlet ve kabilelerin birbirleriyle savaşları sonunda karşı taraftan alınan esirler hemen köleleştirilir ve ya Mısır üzerinden İstanbul ve Anadolu'ya ya da Basra üzerinden doğu Anadolu'ya satılırdı. Bu durum kölelik müessesinin çok güçlü olduğu Kafkas halkları için de geçerliydi. Bu halklar da kendi aralarında yaptıkları savaşlar sonucunda esir edilenleri köle olarak satardı. Tabi bir de gene Afrika ve Kafkaslarda baskınlar, kaçırmalar, ailelerin kendi çocuklarını köle olarak satmaları şeklindeki uygulamalar var. Bu yollarla köleleştirilmiş erkek ve kadınların nasıl köleleştirildiği kimse tarafından sorgulanmaz ve bunlar Üsküdar ve Basra gibi önemli şehirlerfe kurulmuş köle pazarlarında satılırlardı.
Bir insan eğer bir şeye inanmak isterse, aklı ile çelişen her olguya bir bahane bulabilir. Bir başka "yorum" bulur, olayın "bağlamı" der, dönemim şartları der, hayır bu yanlış bilgi der, vesaire vesaire. Bu dediğimi bir Musevi de yapar Müslüman da, bir Irkçı da yapar bir Sosyalist de. İdeolojiler böyledir. İslam da bir ideolojidir, hem de totaliter bir ideoloji. Oysa ortada hiç de öyle karmakarışık, içinden çıkılması zor bir şey yok. Farz edelim ki İslam dini çok güzel bir din olsun (ki değil). Bu İslam’a inanmak için, onun Allah tarafından gönderildiğine kanaat etmek için, yeterli bir neden midir? Siz kendinizi Budistlerden, Mormonlardan, Hristiyanlardan farklı mı zannediyorsunuz? Siz aklınızı kullandınız da mı Müslüman oldunuz zannediyorsunuz? Hepiniz inandığınız dine aynı nedenle inanıyorsunuz. Aileden öyle gördüğünüz için, o kültürde yetiştiğiniz için, aksini düşünmeye korktuğunuz için, daha çocukluktan dogmalarla beyniniz zincirlere vurulduğu için. Ama yazınızı yine de beğendim Enes bey. Dilerim ileride hakim olan İslam anlayışı sizin gerçeği zaten budur zannettiğiniz ılımlı bir İslam anlayışı olur. Öyle olursa bu hem İslam dininin ömrünü uzatır (bu din selefi yorumundan kurtulamazsa 21 yüzyılı dahi çıkaramayacak) hem biz Müslümanların çok olduğu ülkelerde yaşayan insanlar olarak (Müslim veya gayrimüslim) bir an evvel huzura kavuşuruz. İnanın kimsenin sizin dininizle inancınızla bir derdi yok. Yeter ki siz dininizi insanların boğazından aşağıya zorla dayatmaktan vazgeçin. Sevgiler
YanıtlaSil