Diğer piramitler neler? Tüm Türkiye’nin gördüğü okullar, dershaneler, yurtlar (öğrenci evleri gibidir, bölgeye bağlıdır), öğrenci evleri toplasanız 20 tane piramit eder. Kalan piramitler neler? Kalanları birim diye geçer. Asker, polis, yargı, mit, dış işler, her bakanlık, her meslek kolu vs. bu şeklide gider her iş kolu ayrı bir birimdir. Aklınıza gelecek her iş için böyle bir örgütlenme olduğu kanaatindeyim. Ayrıca ortaya çıkan alevi dernekleri vs. bunlar da alevi piramidi olması lazım. Yani tüm Türkiye’nin gördüğü abiler her işi yapan kesim değildir. Tam tersi ne Türkiye’nin ne de cemaatteki çoğu kişinin görmediği arkadaki küçük ama etkili yapı asıl işi yapar. FETÖ ve PDY birazdan bahsedeceğim bu yapıların içindedir. Türkiye’de aklınıza gelen tüm suçları bunlar işlemiştir. Sadece soruları alma işini özel olarak anlattım onda bir istisna mevcut.
Üniversite bir kişi mezun olunca artık birim hizmetlerine geçer. Oradaki örgütlenme daha farklıdır. Birim hizmetleri ikiye ayrılır, hususi birimleri ve diğerleri. Hususi işler birimi hakkında medyaya yansıdığı için baya bir bilgimiz var, ama diğer birimler tam olarak nasıl örgütleniyor bilmiyorum. Hususi işler deyince Asker-Polis-Yargı-MİT gelir, belki bir de dış işleri bakanlığı. Belki kritik TİB gibi kurumlar da bunlara dahil olabilir.
Hususi dışındaki diğer birimlerde tabana benzer ve dini bir cemaat gibi hareket ederler. Hücre tipi örgütlenmezler. Mesela doktor oldu bir hastanede çalışıyor, o ildeki diğer doktor ile sohbete gider haftalık başlarında sohbeti veren sivil bir abi olur, aynı zamanda bu sefer sohbetlerde para toplanır. Normalde öğrenci evindeyken öğrencilerden kimse para toplamaz. Bunların onlardan farkı artık esnaf gibi para da verirler.
Cemaat yapılanması aslında Şekil 1'deki rüzgâr gülüne benzer, her ülkenin rüzgâr gülü vardır. Ama her ülkede illa 200 tane piramit olacak diye bir kural yoktur. Yurtdışında sadece okul varsa, okul piramidi vardır o ülkede. Arka planda gizli işler yapan piramit olacak diye bir kural yoktur. Tabi yurtdışında Natoda, konsolosluklarda ve büyükelçiliklerde görevli asker, polis ve dış işleri personeliyle haftalık görüşen sivil mahrem imamlar vardır. Bu da yurtdışındaki her ülkenin istihbaratının cemaatin görünmeyen yüzünü bildiğini gösterir. Gene aynı şekilde hususi birimlerde çalışan devlet memurları Gülen'i görmeye Pensilvanya'ya gelebilir. Bu da özellikle ABD'nin yapının görünmeyen yüzünün gücünün sınırlarını bildiğini gösterir. Zaten ABD, kampı ortam dinlemesi ile dinleyebiliyorsa 13 Temmuz günü ve 15 Temmuz günü yaşananlardan haberdardır. Adil Öksüz 13 Temmuz günü kampa giriyor, 16 Temmuz günü Akıncı üstünden çıkıyor, kendisinin kamera görüntüsü bir şekilde olmasa bile altındaki kendisi gibi yakalanan diğer imamların akıncı üstündeki görüntüleri var. Gülen konuyla ilgili susuyor. Adil Öksüz ya da Gülen itirafçı olmadığı sürece siz ikisi arasında 13 Temmuz günü geçen konuşmayı nasıl bilebilirsiniz ki? Olay Türkiye'de geçse Mit Cemal Kaşıkçı cinayeti ses kaydı gibi içerde konuşulanlara sahip olabilirdi ama olay ABD'de geçiyor. Ses kaydı teknolojisinin hiç olmadı Osmanlı zamanını düşünelim, acaba kadı nasıl hüküm verirdi Adil Öksüz ile ilgili yalan söyleyen Gülen hakkında, illaki birinin itiraf etmesini mi beklenirdi?
Yurtdışı için özellikle Müslüman ülkelerde, askeri yapılanma içine gittikleri de söyleniyor. Yani oralarda da kadrolaşmaya çalışıp, asker polis gibi piramitler kurmuşlar. Bunu illa kötü niyetli daha doğrusu ajanlık gibi düşünmenize gerek yok, bu bir hastalık, sizin nasıl bir mesleğiniz var ve göç ederseniz de o mesleğe devam ederseniz, aynı şekilde üst düzey mahrem imamlar için de mahrem imamlık bir meslektir ve bu adamı başka ülkeye koyduğunuzda orda da o yapıyı kurmaya çalışır. 15 Temmuz’dan sonra bile bu adamlar gittikleri ülkelerde kritik pozisyonlara gelir gelmez Bylock gibi programları kullandırmaya çalıştıklarını İhsan Yılmaz tweetlemişti. Batı ülkesinde Bylock gibi bir program niye kullanırsın? Hayır daha yeni gitmişsin gizli bir işte yapmıyorsun amaç ne? Amaç yok, kafadan hastalar.
Cemaatte zaten Türkiye’de olamayanlar hiçbir şeyi bilmez. Türkiye’de olup hususi birimi içinde olmayanlar da hiçbir şeyi bilmez. Hususi birimi içinde olup da hiçbir şeyi bilmeyenler de olabilir. Yani buraya kadar gördüğümüz tüm piramitler, dışardaki çoğu insanında gelip katılabileceği halka açıp sohbetler yaparlar, bunların cemaatten olduğunu az çok bilirsiniz. Bunlar tedbir yapmazlar. Sizi sohbetlere çağırabilirler.
Hususi birimi ve o piramit cemaatin çekirdeğidir, prensleridir. Bunlar için tüm bir cemaat gerekirse yakılır ki nitekim yaktılar da. Cemaatteki en etkili kişiler bu piramitteki kişilerdir. Tabi sivil kanattan bahsediyorum, devlet memurlarına abilik yapanlardan. Milletvekilliği adaylarında birçok akademisyen ve diyalogcu polisleri aday yapmayın biz sivil bir yapıyız yanlış izlenim veririz dese bile polisler aday yapılmıştır. Diyalogcular ve akademisyenlerin diğer birimlerdeki gibi kendi piramitleri vardır. Bunlar da görünen yüzdedir, aydın ve zeki oldukları için halkla bunlar temas kurar, Gazeteci ve Yazarlar vakfında falan bunları gösterirler. Nasıl demokrasi oturmamış devletlerde asker güçlüdür, demokrasi oturmamış cemaatte de asker güçlüdür. Askerlerin abileri ne derse o olur. Çünkü silah bunların elindedir, tüm güç bunların elindedir. Tüm o fuatavni hesaplarının, şu anki Twitter’dan operasyon çeken askeri bilgiler veren 15 Temmuz analizi kasan hesapların arkasında sivil asker abileri vardır. Bir askerden daha iyi bilirler TSK’yı.
Akla parayı yöneten her şeyi yönetir. Hususi piramidi mi güçlü yoksa imam piramidi mi güçlü diye gelebilir? İşte ikisi arasında nasıl bir hiyerarşi var bilmiyorum. Gazetelerde resimleri gösterilenler hep imam piramidindeki kişiler. Ama Adil Öksüz mü güçlü yoksa onlar mı? İmamlar paranın %90’ını yukarı aktardığını söylemiştim. Adil Öksüz istediği zaman o paraya el atabiliyor mu? Ya da zaten Adil Öksüz gibi kişileri aynı zamanda çift iş mantığı en tepe yerlere imam olarak da mı atıyorlar? Bilmiyorum.
Peki neden diyalogcular akademisyenler değil de bu askerlerin ve polislerin abileri güçlüdür? 2013 yılı öncesi siz diyalogcuların başındasınız ve Hizmet şu şekilde hareket etmeli diyorsunuz, Polislerin başındaki Kozanlı Ömer de hayır etmeyecek diyor. Israr ederseniz, Kozanlı Ömer size ne yapar? Sizin zaten tüm hayatınızı elindeki istihbaratçı polisler vasıtasıyla dinler ve takip eder, en ufak hatanız varsa zaten geçmiş olsun, sizi rezil rüsva ederler ve bir anda kendinizi kapının önünde bulursunuz. Peki yoksa ne olur? Yoksa sizi tutuklatır sahte delil ile. Her türlü şeyi yapabilirler bunların savaşını nitekim gördük, eski polis İmamı Kemalettin Özdemir nasıl tasfiye edildi? Kendi istemediyse tasfiyesi nasıl oldu? Gülen’in aşüfte sohbetindeki 3 hikâyeden sonuncusu eğer onun hikayesiyse, 2 kişi yakasından tutup Gülen’e getirmişler ve yaptığı her şeyi rapor etmişler. Kemalettin Özdemir olayları daha farklı anlatıyor, FBI tarafından tehdit edildiğini ve vizesinin iptal edildiğini söylüyor. Vize iptal olunca bir daha Gülen’i göremiyor tabi, o mantıkla büyük ihtimal Gülen’i görebilen birine vazifeyi devretmiştir. Burada da FBI’ın nasıl cemaati dizayn ettiğini görüyoruz, kendi istediği adamı getirmek için istemediği adamın vizesini iptal ediyor. Bu filmde maalesef iyilerin kahramanı yok. Kötüler, daha kötüler, hem kötü hem kullanışlı aptallar, hem kötü hem ajanlar var. Cemaat zaten kötü bir tasarım ve zaten özünde kötü insanlar yetmiyormuş gibi bir de işin içinde diğer ülkelerin dizaynı ve onların satın aldığı adamlar var. Ama o Bylock’u ve Mor Beyin’i izlerini silmek için tabana ve başka insanlara yükletenler cemaatte ne kadar etkili olurlarsa olsunlar, kendilerini kurtarmak için hangi ülkenin istihbaratına sığınırlarsa sığınsınlar bu işler unutulmaz.
Hususi işler birimi hücre tipi örgütlenir ve asıl Paralel Devlet Yapılanması burada başlar. Bu birimde olabilmeniz için ya sohbete gelen Asker, Polis, Hâkim yada Savcı ya da Mit personeli olmanız gerekir, ikinci bir ihtimal sohbeti verensinizdir yani sivil bir abisinizdir. Sivil mesleğiniz her şey olabilir ama bu yukarıda saydıklarım olamaz. Asıl Paralel Devlet Yapılanması denilen iş bu piramitlerde dönüyor ve her meslek grubunun da kendi piramidi vardır. Bu piramitlere ulaşamayan herkes paralel devlet yapılanmasını inkâr edecektir. Neden? Çünkü bilmez ve her şeyi kendi gittiği sohbetler gibi sanır.
Şunu da belirteyim bu piramitlere ulaşabilen herkes PDY ile karşılaşır mı? Herkes aynı seviyede cemaate bağlı değildir, öyle olduğu için kimi gene diğer birimlerdeki gibi sohbete gidip maaşından sadaka verebilir. Ama PDY olayını görmez. Şunu unutmamak lazım, şap şakirt olanlar her zaman azınlıktadır, çünkü bu durum fıtrata terstir sorgulayanlar her zaman daha çoktur. Çoğu insan zaten korkaktır, korkaklık duygusu insanoğlunun hayatta kalması için gerekli olan bir özelliktir ve çoğu insana bırakın suç işletmeyi PDY'lik bile yaptıramazsınız. FETÖ ise PDY’nin de içindeki bir olay ve daha az kişinin bildiği bir şey.
Her insan PDY'ye görmese bile, cemaat sisteminin kuruluşu tamamen PDY yapmaya yöneliktir. Yani hücre tipi yapılanma ve her hafta abiyle görüşme sistemi aslında PDY ve FETÖ faaliyetleri yapmak için elverişlidir. Sohbet için ise elverişli değildir, kişiler her hafta abisiyle görüşmeden de internet üzerinden Gülen'i izleyip onun kitaplarını kendileri okuyabilirler, her hafta hücre tipi görüşmek tamamen gizli işler yapmak için elverişli bir araçtır. Bu açıdan sistemi kuranların başta kötü niyetle hareket ettiğini farz edebiliriz. Bu noktada her hafta hücre tipi görüşme şeklinde haraket eden piramitler baştan kötü niyetle tasarlanmıştır. Bu piramitte yer alan kişiler kötü faaliyetlere şahit olmamışsa ya kritik görevlerde yer almamışlardır ya da istenen seviyede şakirt değildirler. Cemaattekiler PDY faaliyetleri için Türkiye şartları şeklinde savunma yapabiliyorlar. Hatta İngiltere Parlamentosunun raporunda Gülen cemaati de diğer siyasi gruplar gibi Türkiye'de paralel devlettir ifadesi var. Evet diğer siyasi gruplar da kadrolaşıyorlar ama onlar zaten siyasi partiler ve kuruluş amaçları kendi kadrolarıyla devleti yönetmek. Ayrıca hepsinin halkta bir karşılığı bir tabanları var. Diğerlerini meşrulaştırmıyorum ama Gülen cemaatinin PDY faaliyetleri bile diğer gruplardan bariz farklı. Gülen cemaati ısrarla bu yüzünü inkar edip siyasetle işleri olmadığını söyleyip bu faaliyetleri yapıyor ve halkta da bir karşılığı yok 1 tane bile milletvekilli çıkaramayacak kadar azınlık bir grup. Ayrıca iş PDY ile de bitmiyor, bu kadar azınlık olmasına rağmen kendinden olmayanları MENFİ diye sınıflandırıp FETÖ faaliyetlerinde de bulunuyorlar. Toplum nezdinde bu kadar az karşılığı olup da devlette bu kadar güçlü olan bir diğer grup da Gülen cemaatinin ezeli düşmanı Perinçekçiler. Manidardır ki Gülen cemaati bu yönüyle en çok düşmanına benziyor. Zaten yaptıkları tüm pislikleri onlar da yapıyor diyerek meşrulaştırıyorlar. Daha önceki yazılarımda dediğim gibi Anadolu insanı hakkettiği yere gelecek sloganıyla yola çıkan bu hareket, en son Anadolu çocuklarını MENFİ diye sınıflandırıp haklarını ellerinden alıyordu.
Öncelikle PDY’den başlayalım. Paralel Devlet Yapılanması denilen bu şey nedir? Paralel devlet yapılanması demek bu asker, polis, yargıçlar ve mitçilerin sivil abilerinden emir almasıdır. Peki diğer meslek gruplarından niye kimse almaz? Diğer meslek gruplarına emir verilecek bir şey yoktur çünkü. Çok kritik bir yerde ise belki alır, bilmiyorum. Ama bu gruptakiler hücre tipi örgütlenmiş ve her hafta sivil abilerini görüşürler. Bu asker ve polisler zaten öğrenciyken de her hafta abileriyle buluşuyordu. Ne farkı var? Arada çok derin bir fark var, öğrenciyken buluştukları abileri onların hep tanıdığı kendilerinden 1-2 yaş büyük üniversite öğrencileri, burada ise tanımadıkları bir sivil ile görüşüyorlar. Öğrenciyken gördükleri abileri onlara iş ile ilgili bir talimat veremez de soramaz da çünkü ilgilenmez o kısmıyla, onlara o konuda diyebileceği de hiçbir şey yoktur çünkü bölge piramidi içindedirler, bölgeciler bilmez o işleri. Çünkü onun abisi de kendi gibi üniversite öğrencileridir bilmezler bir şey. Ama sivil mahrem bir abinin üstünde de kendi gibi sivil mahrem bir abi vardır ve bunların en tepesindeki kişi Askeriye için Adil Öksüz’dür. Mesela havacı mı, artık hava kuvvetleri piramidindedir ve başlarında Kemal Batmaz vardır ve piramidin en tepesinde gene Adil Öksüz vardır. Bunlar eğer hizmete o kadar bağlı değilseler sadece sohbete giderler, maaşlarından bir kısmını verirler. Ama Hizmete bağlıysalar o zaman PDY kısmına geçerler.
PDY kısmında ne oluyor? Öncelikle içerdeki bilgileri abilerine aktarıyorlar, tüm dedikoduları ve olayları. Bu ilk aşama. İkinci aşaması içerdeki diğer personelin fişlenmesi. Bu direk suçtur, peki yapılmış mı? Hava kuvvetleri ve Polis için usbler çıktı ve insanlar o fişlemelere göre işlerinden atıldı. Yani demek istediğim kendileri dahil tüm polis teşkilatındaki herkesin bilgisini tutmuşlar ve yanlarına dünya görüşü hakkında bilgi düşmüşler. Bunlara kurum içi sınavlarının soruları verilir. Zaten sınav sorularını çalan da bu birimciler bu hususi iş yapan Adil Öksüz gibi kişilerdir, yani bunların vermeyeceği soru yoktur, artık her şeyi yaparlar o piramit içinde.
Cemaat yapılanması aslında Şekil 1'deki rüzgâr gülüne benzer, her ülkenin rüzgâr gülü vardır. Ama her ülkede illa 200 tane piramit olacak diye bir kural yoktur. Yurtdışında sadece okul varsa, okul piramidi vardır o ülkede. Arka planda gizli işler yapan piramit olacak diye bir kural yoktur. Tabi yurtdışında Natoda, konsolosluklarda ve büyükelçiliklerde görevli asker, polis ve dış işleri personeliyle haftalık görüşen sivil mahrem imamlar vardır. Bu da yurtdışındaki her ülkenin istihbaratının cemaatin görünmeyen yüzünü bildiğini gösterir. Gene aynı şekilde hususi birimlerde çalışan devlet memurları Gülen'i görmeye Pensilvanya'ya gelebilir. Bu da özellikle ABD'nin yapının görünmeyen yüzünün gücünün sınırlarını bildiğini gösterir. Zaten ABD, kampı ortam dinlemesi ile dinleyebiliyorsa 13 Temmuz günü ve 15 Temmuz günü yaşananlardan haberdardır. Adil Öksüz 13 Temmuz günü kampa giriyor, 16 Temmuz günü Akıncı üstünden çıkıyor, kendisinin kamera görüntüsü bir şekilde olmasa bile altındaki kendisi gibi yakalanan diğer imamların akıncı üstündeki görüntüleri var. Gülen konuyla ilgili susuyor. Adil Öksüz ya da Gülen itirafçı olmadığı sürece siz ikisi arasında 13 Temmuz günü geçen konuşmayı nasıl bilebilirsiniz ki? Olay Türkiye'de geçse Mit Cemal Kaşıkçı cinayeti ses kaydı gibi içerde konuşulanlara sahip olabilirdi ama olay ABD'de geçiyor. Ses kaydı teknolojisinin hiç olmadı Osmanlı zamanını düşünelim, acaba kadı nasıl hüküm verirdi Adil Öksüz ile ilgili yalan söyleyen Gülen hakkında, illaki birinin itiraf etmesini mi beklenirdi?
Yurtdışı için özellikle Müslüman ülkelerde, askeri yapılanma içine gittikleri de söyleniyor. Yani oralarda da kadrolaşmaya çalışıp, asker polis gibi piramitler kurmuşlar. Bunu illa kötü niyetli daha doğrusu ajanlık gibi düşünmenize gerek yok, bu bir hastalık, sizin nasıl bir mesleğiniz var ve göç ederseniz de o mesleğe devam ederseniz, aynı şekilde üst düzey mahrem imamlar için de mahrem imamlık bir meslektir ve bu adamı başka ülkeye koyduğunuzda orda da o yapıyı kurmaya çalışır. 15 Temmuz’dan sonra bile bu adamlar gittikleri ülkelerde kritik pozisyonlara gelir gelmez Bylock gibi programları kullandırmaya çalıştıklarını İhsan Yılmaz tweetlemişti. Batı ülkesinde Bylock gibi bir program niye kullanırsın? Hayır daha yeni gitmişsin gizli bir işte yapmıyorsun amaç ne? Amaç yok, kafadan hastalar.
Cemaatte zaten Türkiye’de olamayanlar hiçbir şeyi bilmez. Türkiye’de olup hususi birimi içinde olmayanlar da hiçbir şeyi bilmez. Hususi birimi içinde olup da hiçbir şeyi bilmeyenler de olabilir. Yani buraya kadar gördüğümüz tüm piramitler, dışardaki çoğu insanında gelip katılabileceği halka açıp sohbetler yaparlar, bunların cemaatten olduğunu az çok bilirsiniz. Bunlar tedbir yapmazlar. Sizi sohbetlere çağırabilirler.
Hususi birimi ve o piramit cemaatin çekirdeğidir, prensleridir. Bunlar için tüm bir cemaat gerekirse yakılır ki nitekim yaktılar da. Cemaatteki en etkili kişiler bu piramitteki kişilerdir. Tabi sivil kanattan bahsediyorum, devlet memurlarına abilik yapanlardan. Milletvekilliği adaylarında birçok akademisyen ve diyalogcu polisleri aday yapmayın biz sivil bir yapıyız yanlış izlenim veririz dese bile polisler aday yapılmıştır. Diyalogcular ve akademisyenlerin diğer birimlerdeki gibi kendi piramitleri vardır. Bunlar da görünen yüzdedir, aydın ve zeki oldukları için halkla bunlar temas kurar, Gazeteci ve Yazarlar vakfında falan bunları gösterirler. Nasıl demokrasi oturmamış devletlerde asker güçlüdür, demokrasi oturmamış cemaatte de asker güçlüdür. Askerlerin abileri ne derse o olur. Çünkü silah bunların elindedir, tüm güç bunların elindedir. Tüm o fuatavni hesaplarının, şu anki Twitter’dan operasyon çeken askeri bilgiler veren 15 Temmuz analizi kasan hesapların arkasında sivil asker abileri vardır. Bir askerden daha iyi bilirler TSK’yı.
Akla parayı yöneten her şeyi yönetir. Hususi piramidi mi güçlü yoksa imam piramidi mi güçlü diye gelebilir? İşte ikisi arasında nasıl bir hiyerarşi var bilmiyorum. Gazetelerde resimleri gösterilenler hep imam piramidindeki kişiler. Ama Adil Öksüz mü güçlü yoksa onlar mı? İmamlar paranın %90’ını yukarı aktardığını söylemiştim. Adil Öksüz istediği zaman o paraya el atabiliyor mu? Ya da zaten Adil Öksüz gibi kişileri aynı zamanda çift iş mantığı en tepe yerlere imam olarak da mı atıyorlar? Bilmiyorum.
Peki neden diyalogcular akademisyenler değil de bu askerlerin ve polislerin abileri güçlüdür? 2013 yılı öncesi siz diyalogcuların başındasınız ve Hizmet şu şekilde hareket etmeli diyorsunuz, Polislerin başındaki Kozanlı Ömer de hayır etmeyecek diyor. Israr ederseniz, Kozanlı Ömer size ne yapar? Sizin zaten tüm hayatınızı elindeki istihbaratçı polisler vasıtasıyla dinler ve takip eder, en ufak hatanız varsa zaten geçmiş olsun, sizi rezil rüsva ederler ve bir anda kendinizi kapının önünde bulursunuz. Peki yoksa ne olur? Yoksa sizi tutuklatır sahte delil ile. Her türlü şeyi yapabilirler bunların savaşını nitekim gördük, eski polis İmamı Kemalettin Özdemir nasıl tasfiye edildi? Kendi istemediyse tasfiyesi nasıl oldu? Gülen’in aşüfte sohbetindeki 3 hikâyeden sonuncusu eğer onun hikayesiyse, 2 kişi yakasından tutup Gülen’e getirmişler ve yaptığı her şeyi rapor etmişler. Kemalettin Özdemir olayları daha farklı anlatıyor, FBI tarafından tehdit edildiğini ve vizesinin iptal edildiğini söylüyor. Vize iptal olunca bir daha Gülen’i göremiyor tabi, o mantıkla büyük ihtimal Gülen’i görebilen birine vazifeyi devretmiştir. Burada da FBI’ın nasıl cemaati dizayn ettiğini görüyoruz, kendi istediği adamı getirmek için istemediği adamın vizesini iptal ediyor. Bu filmde maalesef iyilerin kahramanı yok. Kötüler, daha kötüler, hem kötü hem kullanışlı aptallar, hem kötü hem ajanlar var. Cemaat zaten kötü bir tasarım ve zaten özünde kötü insanlar yetmiyormuş gibi bir de işin içinde diğer ülkelerin dizaynı ve onların satın aldığı adamlar var. Ama o Bylock’u ve Mor Beyin’i izlerini silmek için tabana ve başka insanlara yükletenler cemaatte ne kadar etkili olurlarsa olsunlar, kendilerini kurtarmak için hangi ülkenin istihbaratına sığınırlarsa sığınsınlar bu işler unutulmaz.
Hususi işler birimi hücre tipi örgütlenir ve asıl Paralel Devlet Yapılanması burada başlar. Bu birimde olabilmeniz için ya sohbete gelen Asker, Polis, Hâkim yada Savcı ya da Mit personeli olmanız gerekir, ikinci bir ihtimal sohbeti verensinizdir yani sivil bir abisinizdir. Sivil mesleğiniz her şey olabilir ama bu yukarıda saydıklarım olamaz. Asıl Paralel Devlet Yapılanması denilen iş bu piramitlerde dönüyor ve her meslek grubunun da kendi piramidi vardır. Bu piramitlere ulaşamayan herkes paralel devlet yapılanmasını inkâr edecektir. Neden? Çünkü bilmez ve her şeyi kendi gittiği sohbetler gibi sanır.
Şunu da belirteyim bu piramitlere ulaşabilen herkes PDY ile karşılaşır mı? Herkes aynı seviyede cemaate bağlı değildir, öyle olduğu için kimi gene diğer birimlerdeki gibi sohbete gidip maaşından sadaka verebilir. Ama PDY olayını görmez. Şunu unutmamak lazım, şap şakirt olanlar her zaman azınlıktadır, çünkü bu durum fıtrata terstir sorgulayanlar her zaman daha çoktur. Çoğu insan zaten korkaktır, korkaklık duygusu insanoğlunun hayatta kalması için gerekli olan bir özelliktir ve çoğu insana bırakın suç işletmeyi PDY'lik bile yaptıramazsınız. FETÖ ise PDY’nin de içindeki bir olay ve daha az kişinin bildiği bir şey.
Her insan PDY'ye görmese bile, cemaat sisteminin kuruluşu tamamen PDY yapmaya yöneliktir. Yani hücre tipi yapılanma ve her hafta abiyle görüşme sistemi aslında PDY ve FETÖ faaliyetleri yapmak için elverişlidir. Sohbet için ise elverişli değildir, kişiler her hafta abisiyle görüşmeden de internet üzerinden Gülen'i izleyip onun kitaplarını kendileri okuyabilirler, her hafta hücre tipi görüşmek tamamen gizli işler yapmak için elverişli bir araçtır. Bu açıdan sistemi kuranların başta kötü niyetle hareket ettiğini farz edebiliriz. Bu noktada her hafta hücre tipi görüşme şeklinde haraket eden piramitler baştan kötü niyetle tasarlanmıştır. Bu piramitte yer alan kişiler kötü faaliyetlere şahit olmamışsa ya kritik görevlerde yer almamışlardır ya da istenen seviyede şakirt değildirler. Cemaattekiler PDY faaliyetleri için Türkiye şartları şeklinde savunma yapabiliyorlar. Hatta İngiltere Parlamentosunun raporunda Gülen cemaati de diğer siyasi gruplar gibi Türkiye'de paralel devlettir ifadesi var. Evet diğer siyasi gruplar da kadrolaşıyorlar ama onlar zaten siyasi partiler ve kuruluş amaçları kendi kadrolarıyla devleti yönetmek. Ayrıca hepsinin halkta bir karşılığı bir tabanları var. Diğerlerini meşrulaştırmıyorum ama Gülen cemaatinin PDY faaliyetleri bile diğer gruplardan bariz farklı. Gülen cemaati ısrarla bu yüzünü inkar edip siyasetle işleri olmadığını söyleyip bu faaliyetleri yapıyor ve halkta da bir karşılığı yok 1 tane bile milletvekilli çıkaramayacak kadar azınlık bir grup. Ayrıca iş PDY ile de bitmiyor, bu kadar azınlık olmasına rağmen kendinden olmayanları MENFİ diye sınıflandırıp FETÖ faaliyetlerinde de bulunuyorlar. Toplum nezdinde bu kadar az karşılığı olup da devlette bu kadar güçlü olan bir diğer grup da Gülen cemaatinin ezeli düşmanı Perinçekçiler. Manidardır ki Gülen cemaati bu yönüyle en çok düşmanına benziyor. Zaten yaptıkları tüm pislikleri onlar da yapıyor diyerek meşrulaştırıyorlar. Daha önceki yazılarımda dediğim gibi Anadolu insanı hakkettiği yere gelecek sloganıyla yola çıkan bu hareket, en son Anadolu çocuklarını MENFİ diye sınıflandırıp haklarını ellerinden alıyordu.
Öncelikle PDY’den başlayalım. Paralel Devlet Yapılanması denilen bu şey nedir? Paralel devlet yapılanması demek bu asker, polis, yargıçlar ve mitçilerin sivil abilerinden emir almasıdır. Peki diğer meslek gruplarından niye kimse almaz? Diğer meslek gruplarına emir verilecek bir şey yoktur çünkü. Çok kritik bir yerde ise belki alır, bilmiyorum. Ama bu gruptakiler hücre tipi örgütlenmiş ve her hafta sivil abilerini görüşürler. Bu asker ve polisler zaten öğrenciyken de her hafta abileriyle buluşuyordu. Ne farkı var? Arada çok derin bir fark var, öğrenciyken buluştukları abileri onların hep tanıdığı kendilerinden 1-2 yaş büyük üniversite öğrencileri, burada ise tanımadıkları bir sivil ile görüşüyorlar. Öğrenciyken gördükleri abileri onlara iş ile ilgili bir talimat veremez de soramaz da çünkü ilgilenmez o kısmıyla, onlara o konuda diyebileceği de hiçbir şey yoktur çünkü bölge piramidi içindedirler, bölgeciler bilmez o işleri. Çünkü onun abisi de kendi gibi üniversite öğrencileridir bilmezler bir şey. Ama sivil mahrem bir abinin üstünde de kendi gibi sivil mahrem bir abi vardır ve bunların en tepesindeki kişi Askeriye için Adil Öksüz’dür. Mesela havacı mı, artık hava kuvvetleri piramidindedir ve başlarında Kemal Batmaz vardır ve piramidin en tepesinde gene Adil Öksüz vardır. Bunlar eğer hizmete o kadar bağlı değilseler sadece sohbete giderler, maaşlarından bir kısmını verirler. Ama Hizmete bağlıysalar o zaman PDY kısmına geçerler.
PDY kısmında ne oluyor? Öncelikle içerdeki bilgileri abilerine aktarıyorlar, tüm dedikoduları ve olayları. Bu ilk aşama. İkinci aşaması içerdeki diğer personelin fişlenmesi. Bu direk suçtur, peki yapılmış mı? Hava kuvvetleri ve Polis için usbler çıktı ve insanlar o fişlemelere göre işlerinden atıldı. Yani demek istediğim kendileri dahil tüm polis teşkilatındaki herkesin bilgisini tutmuşlar ve yanlarına dünya görüşü hakkında bilgi düşmüşler. Bunlara kurum içi sınavlarının soruları verilir. Zaten sınav sorularını çalan da bu birimciler bu hususi iş yapan Adil Öksüz gibi kişilerdir, yani bunların vermeyeceği soru yoktur, artık her şeyi yaparlar o piramit içinde.
Üçüncü aşama doğrudan ciddi suçlara bulaşırlar. Eski Üsteğmen Emir Yıldız’ın yazısındaki gibi başkalarına kumpas kurma, yasa dışı işler yapma, adeta bir organize çete gibi her türlü suçu işleyebilirler. Bu dakikadan sonra da FETÖ başlar. Kişi Gülen’e aşırı bağlı olabilir ama hiç kritik bir pozisyona gelmediği için FETÖ ile tanışmamıştır, ona hiç suç işletmemiş olabilirler. Kişi zaten Gülen’e pek bağlı değildir, onların istediği kişi ile de evlenmemiştir bu kişi kritik bir pozisyona gelse bile PDY’yi bile görmez. Ona sadece dini sohbet verirler. Yani her türlü ihtimal mümkün. Peki bu askerler, mitçiler, polisler, yargıçlar nerede bunlar neden konuşmuyor? Hala daha niye millet saf gibi bunlar iftira diyor?
Bu askerlerin yurtdışında olanları bile normal cemaatten uzak tutuluyor. Twitter’da falan hesaplarını görürseniz zaten cemaatten olduklarını bir kere kabul etmezler. Hiçbir şeyi de anlatmazlar. Peki itirafçılar neden haber olmuyor? Aslında oluyor, haberin çoğunu Anadolu Ajansı yapıyor ve Türkiye’deki tek ajansta o, ama diğer gazeteler AA’nın her haberini alıp işlemiyor ki. Bir de zaten cemaat ile en ufak temasınız olduysa başınıza çok kötü şeyler geliyor. Zamanında ZAMAN gazetesinin Ergenekon’a yaptığı gibi kimse örgüt şeması, kronolojisi falan çizme derdinde değil ki, en ufak temasın varsa zaten geçmiş olsun. Delil olarak da sendika, bankasya, bylock var, kim ne suç işlemiş ne yapmış falan bunların önemi yok ki, zaten 7 yıl hapsi yiyorsun. 15 Temmuz’dan önce PDY, FETÖ, TABAN ayrımı vardı. Artık o ayrım yok, o ayrım olmadığı için kimsenin umurunda da değil. Genelde kaç kişi tutuklanmış onun haberi geçiyor. Ancak Anadolu ajansını açıp, oradan özellikle Fetö haberlerine bakarsanız görürsünüz bazı haberleri.
Peki Hususi birimindeki siviller nasıl örgütleniyor. Asker için bakarsak. Bunlar her 3 askerin doğrudan abisi olan öğretmenler, belli sayıda öğretmeni koordine eden müdür yardımcıları, belli sayıda müdür yardımcısını koordine eden müdürler. Belli sayıda müdürü koordine eden temsilciler. Tüm temsilcileri koordine eden bir tane Kuvvet İmamı ve tüm kuvvetlerin imamlarını koordine eden Adil Öksüz. Akıncıdan çıkan tüm siviller kuvvet imamıdır. 15 Temmuz günü itibariyle kuvvet imamı görevinde olup, yurtdışına kaçan yoktur. Gene aynı şekilde piramit şeklindeki bu örgütlenme Türkiye coğrafi bölgelerine göre örgütlenmiştir. Her ilin başında temsilci bulunur. Ayrıca her asker okulun başında da ayrı yeten temsilci bulunur. Her temsilciye bağlı, müdür seviyesinde ATM (arama tarama mesulü), Ümitçi (cemaatten ayrılanları bir ümit geri kazanmaya çalışan, ya da onları kontrol altında tutan), İzdivaç Mesulü (evlilik işlerini ayarlayan), BİM (bilişimci olması lazım) bulunur. Bunlarda seviyesine göre bir şeyler bilebilirler. Öğretmenin ilgilendiği askerler zaten istenen seviyede değilse hiç PDY ile tanışmamış olabilir. Müdür yardımcısının ilgilendiği askerlerden hiçbiri kritik bir görevde değilse o da hiçbir suça bulaşmamış olabilir.
Üç tane örnek problem çözdükten sonra bu yazı dizisini kendi açımdan sonlandıracağım. Başka yazarlar kendi bildikleri alanları daha sonra açabilirler.
1)Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı emekli Albay Hasan Atilla Uğur, kendi jandarmayken, 1999 yılında ihbar sonucu Demet evlerde bir abi evini bastığını orada astsubay öğrenciler olduğunu söyler. Eve girdiğinde Nutuk, Atatürk posteri, zengin bir İran halısı, iki tane tütsü, 15-16 yaşındaki “bebeler” olduğunu söyler. Astsubay öğrenciler Atilla Uğur’a hafta sonları okuldan çıkınca pek istemeseler de abilere geldiklerini, başta istemese bile dışarı çıkarken müthiş bir mutlulukla çıktığını söylüyorlar. Hasan Atilla Uğur da tütsüleri jandarma kriminale gönderiyor ve tütsülerden esrar tohumu çıkıyor. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e 2002 yılında bu kendi tuttuğu dosyaları verdiğinde, Özkök ona alnı secde edenler ile ne uğraşıyorsun diyor. Cumhurbaşkanına (Ahmet Necdet Sezer olması lazım) da aynısı gönderdim diyor, hiçbir şey olmadı diyor.
Hasan Atilla Uğur’un baskın yaptığı ev hangi piramide dahil olabilir önce buna bakmamız gerekiyor. Astsubay öğrenciler diyorsa, bölge piramidi yani görünür piramide dahil olan bir evi basmış. Astsubay öğrencilerin yaşı neden o kadar küçük bilmiyorum, eskiden lise eğitimi mi veriliyordu astsubaylara bir fikrim yok. İran halısını büyük ihtimal bir esnaf vermiştir, yoksa kimse parayla İran halısı almaz. Nutuk ve Atatürk posterini niye koydular, 28 Şubat şartları ile ilgili olabilir. Peki o astsubaylar tütsüdeki esrardan dolayı mı o eve geliyorlardır ya da bölge piramidindeki o astsubayların abileri büyük ihtimal onlarda 18-19 yaşında üniversite öğrencisidir, o tütsülere kasıtlı esrar yerleştirir mi? Hiç kimse esrarla falan sohbetlere gitmez. Kültlük vardır, dinin zaten kendisinin afyon etkisi var, dini afyon gibi kullanabilirsiniz. Gülen’in sistemi de çocukluktan yetiştirdiği kişileri çok güzel kandırır. Sohbete hüzünlü girip, çok mutlu ayrılabilirsiniz, bu herkesin yaşadığı bir şey, kimse de esrar koklamıyor. Peki bölge piramidinde biri kasıtlı esrar koyabilir mi? Bölge piramidinde bu tip şeyler olmayacağını oranın acemi birliği gibi eğitim alanı olduğu, oradaki abi konumundaki üniversite öğrencilerinin de cemaati toplasan 2 yıldır tanıyabileceğini söylemiştim. Bu durumda kimse oraya gidip esrar koymaz. Peki Hasan Atilla Uğur yalan mı söylüyor? Bunun için de ufak bir Google taraması yaptığınız da tütsü çeşitlerinde kenevir tütsüsünün baya yaygın olduğunu, çok rahat şu an bile netten sipariş verebileceğinizi görebilirsiniz. Millete kafayı buldursaydı herhalde şu an netten alamıyor olmanız gerekirdi. Peki bu örnek olay bize neyi gösterdi. Yüzlerce farklı parametrenin rol oynadığı bir olayda tüm bu işleri bir tane esrar tohumuna bağlarsanız, daha sorunu baştan teşhis edemezsiniz ve kimse sizi ciddiye almaz. Dindarlara takıntılı olduğunuzu düşünürler ve o yüzden o dosyalar geri çevrilir. Gülen cemaatinin tepe yapısının nasıl işlediğini, insanları nasıl kandırdığını, dini nasıl etkili kullandığını, niye diğer kült yapılara benzediğini vs. birçok şekilde anlattım. Eğer hala işte esrar koklatıyorlarmış derseniz, hadi Twitter’dan bir tane tabandaki birini ikna edin, şu an esrar koklamıyorlar. Kenevir tütsü yaygın satılan bir şey, adam tütsüyü alırken çeşidine bakmamış olabilir, bu olay bu kadar basit.
2) Bir Doktor, benim anlattıklarıma göre doktor piramidinde olması gerekiyor öyle çok da cemaatte üst biri değildir, ama siz yoo çok etkin ve güçlü biriydi diyorsunuz hatta darbeyi bile biliyordu, peki bu nasıl oluyor?
Doktor kendi piramidindeki diğer doktorlar gibi sohbetlere gitmiyordur, tam tersi hususi piramidinde bir müdür olabilir. Her gördüğünüz insan sohbete gidip himmet vermez, tam tersi çok kritik bir iş yapıyor ve sohbet veriyor konumunda olabilir, mesela Adil Öksüz. Akademisyenlerle birlikte sohbetlere mi gittiğini düşünüyorsunuz. İlk işe asistanken bile girdiğinde hususi piramidinde görevli olan biri ki o derece yukarı çıkabilmiş.
3) 15 Temmuz'da nasıl oluyor da Darbeyi engelleyenler Cemaatten olabiliyor? Hatta kimileri Gazi bile olabiliyor?
Öncelikle cemaatten olan bir askeri tespit etmek için kullanılan yöntemler %100 güvenli sonuç verecek diye bir şey yok. Bylock'ta bunu görmüştük. Taa 2014 yılından Mor Beyin önlemini almaya başlamışlardı, programı tabana 2014 Ağustos’tan sonra yükletmeye başlamışlardı. Hal böyleyken kendilerinden olmayan kişileri ankesör ile aramayacaklarını bilemeyiz. Aynı şekilde itirafçı olan en üst düzey imamların verdiği usbler içindeki fişleme listelerinde kendilerinden olmayan kişileri A5 ve A4 kodlarıyla yanı şap şakirt kodlarıyla da kodluyor olabilirler. Ya FETÖMETRE var o sağlam bir yöntem derseniz, FETÖMETRE zaten diğer delillere dayanan yan bir mantık yürütme programı mesela askerin akrabasında Bylock çıkınca FETÖMETRE puanı ihraç edilmesi gereken seviyeye bir anda fırlayı veriyor ki ben zaten Bylock güvenli değil diyorum. FETÖMETRE’de bunun dışında bunlar katalog ile evlendiği için flört resimleri hiç yoktur tarzı mantık yürütmeler var. Ama muhafazakar camiadaki çoğu kişi görücü usulü ile evlenebilir vs.
Tüm bunları belirttikten sonra nasıl oluyor da 15 Temmuz kahramanları cemaatten olabiliyor noktasına geri dönelim çünkü itirafçı olanlar da var. Her asker PDY ile ve FETÖ ile tanışmaz demiştim. Seviyesine göre sadece dini sohbetlere gidiyor olabilir demiştim. Böyle kişiler 2013 yılından sonra ayrılmış bile olabilirler, ama ankesör soruşturmasında bu kişiler gene de tespit edilecektir çünkü ankesör 2010 yılından başlıyor. Cemaatten ayrılsa bile bahsettiğim Ümitçi tarafından sürekli aranabilir. Ayrıca eski Üsteğmen Emir Yıldız’ın yazı dizisinde gördüğünüz gibi cemaatten bir asker suç ile karşılaştığında “yaa işte aradığım cemaat uzun süredir bunu bekliyordum” demiyor. Tam tersi büyük bir şok yaşıyor ve onu dini yönden bunun haram olmadığına ikna etmeye çalışıyorlar. Hal böyle olunca Gülen senelerdir demokrasi vurgusu yaptığı için çoğu cemaat mensubu bir darbenin tabi ki karşısında yer alacaktır. Sadece özel olarak bilgilendirilenler Gülen’den emri geldi diyenler darbeye iştirak edecektir ki, onların da seviyesi zaten FETÖ düzeyinde olması gerekir aksi halde daha önce hiç böyle suçlar görmeden bir anda o gece için Gülen istedi diye böyle bir işe kimse girişmez, Mit’e ihbar yapan askeri de böyle düşünmek gerekiyor, yani seviyesi sadece sohbet düzeyinde olan birine darbe yapacağız derseniz gider ihbar eder. Yani siz senelerdir sadece sohbet düzeyinde bir ilişkiniz var PDY bile olmamışsınız abiniz ile işle ilgili konuşmuyor, içerden bilgileri ona aktarmıyorsunuz ve o gece abiniz istedi diye darbeye katılmanız mümkün mü? Zaten cemaattekiler de bunu bildikleri için çoğu işi emir komutaya bırakmışlar, yani abisi ikna edemez ama komutanını mecbur dinler diye düşünmüşler. Tabi darbeye karşı önceden alınan önlemleri de yabana atmamak gerekiyor.
Peki devlet niye bu kişileri ihraç ediyor? Onları darbeden değil FETÖ’den ihraç ediyorlar, dediğim gibi Şekil 2’deki grafik 15 Temmuz öncesi için, 15 Temmuz sonrasında geriye dönük bir şekilde Cemaat FETÖ ayrımı kalktı, o sarı çemberin içine bir şekilde girdiyseniz hangi yıl ayrıldığınızın önemi de yok ihraç oluyorsunuz. Devlet şuan Osmanlı'nın suçsuz şehzadeleri boğdurduğu gibi o eski genlerinde olan refleksleri gösteriyor. Bu tepki nereye kadar gider, herkesi ihraç edip sonra mı suçlu suçsuz ayrımı yaparlar bilmiyorum.
Bu askerlerin yurtdışında olanları bile normal cemaatten uzak tutuluyor. Twitter’da falan hesaplarını görürseniz zaten cemaatten olduklarını bir kere kabul etmezler. Hiçbir şeyi de anlatmazlar. Peki itirafçılar neden haber olmuyor? Aslında oluyor, haberin çoğunu Anadolu Ajansı yapıyor ve Türkiye’deki tek ajansta o, ama diğer gazeteler AA’nın her haberini alıp işlemiyor ki. Bir de zaten cemaat ile en ufak temasınız olduysa başınıza çok kötü şeyler geliyor. Zamanında ZAMAN gazetesinin Ergenekon’a yaptığı gibi kimse örgüt şeması, kronolojisi falan çizme derdinde değil ki, en ufak temasın varsa zaten geçmiş olsun. Delil olarak da sendika, bankasya, bylock var, kim ne suç işlemiş ne yapmış falan bunların önemi yok ki, zaten 7 yıl hapsi yiyorsun. 15 Temmuz’dan önce PDY, FETÖ, TABAN ayrımı vardı. Artık o ayrım yok, o ayrım olmadığı için kimsenin umurunda da değil. Genelde kaç kişi tutuklanmış onun haberi geçiyor. Ancak Anadolu ajansını açıp, oradan özellikle Fetö haberlerine bakarsanız görürsünüz bazı haberleri.
Peki Hususi birimindeki siviller nasıl örgütleniyor. Asker için bakarsak. Bunlar her 3 askerin doğrudan abisi olan öğretmenler, belli sayıda öğretmeni koordine eden müdür yardımcıları, belli sayıda müdür yardımcısını koordine eden müdürler. Belli sayıda müdürü koordine eden temsilciler. Tüm temsilcileri koordine eden bir tane Kuvvet İmamı ve tüm kuvvetlerin imamlarını koordine eden Adil Öksüz. Akıncıdan çıkan tüm siviller kuvvet imamıdır. 15 Temmuz günü itibariyle kuvvet imamı görevinde olup, yurtdışına kaçan yoktur. Gene aynı şekilde piramit şeklindeki bu örgütlenme Türkiye coğrafi bölgelerine göre örgütlenmiştir. Her ilin başında temsilci bulunur. Ayrıca her asker okulun başında da ayrı yeten temsilci bulunur. Her temsilciye bağlı, müdür seviyesinde ATM (arama tarama mesulü), Ümitçi (cemaatten ayrılanları bir ümit geri kazanmaya çalışan, ya da onları kontrol altında tutan), İzdivaç Mesulü (evlilik işlerini ayarlayan), BİM (bilişimci olması lazım) bulunur. Bunlarda seviyesine göre bir şeyler bilebilirler. Öğretmenin ilgilendiği askerler zaten istenen seviyede değilse hiç PDY ile tanışmamış olabilir. Müdür yardımcısının ilgilendiği askerlerden hiçbiri kritik bir görevde değilse o da hiçbir suça bulaşmamış olabilir.
Üç tane örnek problem çözdükten sonra bu yazı dizisini kendi açımdan sonlandıracağım. Başka yazarlar kendi bildikleri alanları daha sonra açabilirler.
1)Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı emekli Albay Hasan Atilla Uğur, kendi jandarmayken, 1999 yılında ihbar sonucu Demet evlerde bir abi evini bastığını orada astsubay öğrenciler olduğunu söyler. Eve girdiğinde Nutuk, Atatürk posteri, zengin bir İran halısı, iki tane tütsü, 15-16 yaşındaki “bebeler” olduğunu söyler. Astsubay öğrenciler Atilla Uğur’a hafta sonları okuldan çıkınca pek istemeseler de abilere geldiklerini, başta istemese bile dışarı çıkarken müthiş bir mutlulukla çıktığını söylüyorlar. Hasan Atilla Uğur da tütsüleri jandarma kriminale gönderiyor ve tütsülerden esrar tohumu çıkıyor. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e 2002 yılında bu kendi tuttuğu dosyaları verdiğinde, Özkök ona alnı secde edenler ile ne uğraşıyorsun diyor. Cumhurbaşkanına (Ahmet Necdet Sezer olması lazım) da aynısı gönderdim diyor, hiçbir şey olmadı diyor.
Hasan Atilla Uğur’un baskın yaptığı ev hangi piramide dahil olabilir önce buna bakmamız gerekiyor. Astsubay öğrenciler diyorsa, bölge piramidi yani görünür piramide dahil olan bir evi basmış. Astsubay öğrencilerin yaşı neden o kadar küçük bilmiyorum, eskiden lise eğitimi mi veriliyordu astsubaylara bir fikrim yok. İran halısını büyük ihtimal bir esnaf vermiştir, yoksa kimse parayla İran halısı almaz. Nutuk ve Atatürk posterini niye koydular, 28 Şubat şartları ile ilgili olabilir. Peki o astsubaylar tütsüdeki esrardan dolayı mı o eve geliyorlardır ya da bölge piramidindeki o astsubayların abileri büyük ihtimal onlarda 18-19 yaşında üniversite öğrencisidir, o tütsülere kasıtlı esrar yerleştirir mi? Hiç kimse esrarla falan sohbetlere gitmez. Kültlük vardır, dinin zaten kendisinin afyon etkisi var, dini afyon gibi kullanabilirsiniz. Gülen’in sistemi de çocukluktan yetiştirdiği kişileri çok güzel kandırır. Sohbete hüzünlü girip, çok mutlu ayrılabilirsiniz, bu herkesin yaşadığı bir şey, kimse de esrar koklamıyor. Peki bölge piramidinde biri kasıtlı esrar koyabilir mi? Bölge piramidinde bu tip şeyler olmayacağını oranın acemi birliği gibi eğitim alanı olduğu, oradaki abi konumundaki üniversite öğrencilerinin de cemaati toplasan 2 yıldır tanıyabileceğini söylemiştim. Bu durumda kimse oraya gidip esrar koymaz. Peki Hasan Atilla Uğur yalan mı söylüyor? Bunun için de ufak bir Google taraması yaptığınız da tütsü çeşitlerinde kenevir tütsüsünün baya yaygın olduğunu, çok rahat şu an bile netten sipariş verebileceğinizi görebilirsiniz. Millete kafayı buldursaydı herhalde şu an netten alamıyor olmanız gerekirdi. Peki bu örnek olay bize neyi gösterdi. Yüzlerce farklı parametrenin rol oynadığı bir olayda tüm bu işleri bir tane esrar tohumuna bağlarsanız, daha sorunu baştan teşhis edemezsiniz ve kimse sizi ciddiye almaz. Dindarlara takıntılı olduğunuzu düşünürler ve o yüzden o dosyalar geri çevrilir. Gülen cemaatinin tepe yapısının nasıl işlediğini, insanları nasıl kandırdığını, dini nasıl etkili kullandığını, niye diğer kült yapılara benzediğini vs. birçok şekilde anlattım. Eğer hala işte esrar koklatıyorlarmış derseniz, hadi Twitter’dan bir tane tabandaki birini ikna edin, şu an esrar koklamıyorlar. Kenevir tütsü yaygın satılan bir şey, adam tütsüyü alırken çeşidine bakmamış olabilir, bu olay bu kadar basit.
2) Bir Doktor, benim anlattıklarıma göre doktor piramidinde olması gerekiyor öyle çok da cemaatte üst biri değildir, ama siz yoo çok etkin ve güçlü biriydi diyorsunuz hatta darbeyi bile biliyordu, peki bu nasıl oluyor?
Doktor kendi piramidindeki diğer doktorlar gibi sohbetlere gitmiyordur, tam tersi hususi piramidinde bir müdür olabilir. Her gördüğünüz insan sohbete gidip himmet vermez, tam tersi çok kritik bir iş yapıyor ve sohbet veriyor konumunda olabilir, mesela Adil Öksüz. Akademisyenlerle birlikte sohbetlere mi gittiğini düşünüyorsunuz. İlk işe asistanken bile girdiğinde hususi piramidinde görevli olan biri ki o derece yukarı çıkabilmiş.
3) 15 Temmuz'da nasıl oluyor da Darbeyi engelleyenler Cemaatten olabiliyor? Hatta kimileri Gazi bile olabiliyor?
Öncelikle cemaatten olan bir askeri tespit etmek için kullanılan yöntemler %100 güvenli sonuç verecek diye bir şey yok. Bylock'ta bunu görmüştük. Taa 2014 yılından Mor Beyin önlemini almaya başlamışlardı, programı tabana 2014 Ağustos’tan sonra yükletmeye başlamışlardı. Hal böyleyken kendilerinden olmayan kişileri ankesör ile aramayacaklarını bilemeyiz. Aynı şekilde itirafçı olan en üst düzey imamların verdiği usbler içindeki fişleme listelerinde kendilerinden olmayan kişileri A5 ve A4 kodlarıyla yanı şap şakirt kodlarıyla da kodluyor olabilirler. Ya FETÖMETRE var o sağlam bir yöntem derseniz, FETÖMETRE zaten diğer delillere dayanan yan bir mantık yürütme programı mesela askerin akrabasında Bylock çıkınca FETÖMETRE puanı ihraç edilmesi gereken seviyeye bir anda fırlayı veriyor ki ben zaten Bylock güvenli değil diyorum. FETÖMETRE’de bunun dışında bunlar katalog ile evlendiği için flört resimleri hiç yoktur tarzı mantık yürütmeler var. Ama muhafazakar camiadaki çoğu kişi görücü usulü ile evlenebilir vs.
Tüm bunları belirttikten sonra nasıl oluyor da 15 Temmuz kahramanları cemaatten olabiliyor noktasına geri dönelim çünkü itirafçı olanlar da var. Her asker PDY ile ve FETÖ ile tanışmaz demiştim. Seviyesine göre sadece dini sohbetlere gidiyor olabilir demiştim. Böyle kişiler 2013 yılından sonra ayrılmış bile olabilirler, ama ankesör soruşturmasında bu kişiler gene de tespit edilecektir çünkü ankesör 2010 yılından başlıyor. Cemaatten ayrılsa bile bahsettiğim Ümitçi tarafından sürekli aranabilir. Ayrıca eski Üsteğmen Emir Yıldız’ın yazı dizisinde gördüğünüz gibi cemaatten bir asker suç ile karşılaştığında “yaa işte aradığım cemaat uzun süredir bunu bekliyordum” demiyor. Tam tersi büyük bir şok yaşıyor ve onu dini yönden bunun haram olmadığına ikna etmeye çalışıyorlar. Hal böyle olunca Gülen senelerdir demokrasi vurgusu yaptığı için çoğu cemaat mensubu bir darbenin tabi ki karşısında yer alacaktır. Sadece özel olarak bilgilendirilenler Gülen’den emri geldi diyenler darbeye iştirak edecektir ki, onların da seviyesi zaten FETÖ düzeyinde olması gerekir aksi halde daha önce hiç böyle suçlar görmeden bir anda o gece için Gülen istedi diye böyle bir işe kimse girişmez, Mit’e ihbar yapan askeri de böyle düşünmek gerekiyor, yani seviyesi sadece sohbet düzeyinde olan birine darbe yapacağız derseniz gider ihbar eder. Yani siz senelerdir sadece sohbet düzeyinde bir ilişkiniz var PDY bile olmamışsınız abiniz ile işle ilgili konuşmuyor, içerden bilgileri ona aktarmıyorsunuz ve o gece abiniz istedi diye darbeye katılmanız mümkün mü? Zaten cemaattekiler de bunu bildikleri için çoğu işi emir komutaya bırakmışlar, yani abisi ikna edemez ama komutanını mecbur dinler diye düşünmüşler. Tabi darbeye karşı önceden alınan önlemleri de yabana atmamak gerekiyor.
Peki devlet niye bu kişileri ihraç ediyor? Onları darbeden değil FETÖ’den ihraç ediyorlar, dediğim gibi Şekil 2’deki grafik 15 Temmuz öncesi için, 15 Temmuz sonrasında geriye dönük bir şekilde Cemaat FETÖ ayrımı kalktı, o sarı çemberin içine bir şekilde girdiyseniz hangi yıl ayrıldığınızın önemi de yok ihraç oluyorsunuz. Devlet şuan Osmanlı'nın suçsuz şehzadeleri boğdurduğu gibi o eski genlerinde olan refleksleri gösteriyor. Bu tepki nereye kadar gider, herkesi ihraç edip sonra mı suçlu suçsuz ayrımı yaparlar bilmiyorum.
Ahmet
Twitter: @a_wolfenstein
6 Yorumlar
Allah senden razı olsun Ahmet. şu zamanda birşeyler bilip de fake bir hesapla bile yazmayan anlatmayan sessiz kalan siyonizmin korkak köpeğidir.
YanıtlaSilguzel yazi da siyonizm ne alaka simdi? bu kadar gerizekalilik bu site okuyucusuna yakismiyor.
Silnasıl olsa anonimden yazıyorsun ya istediğin gibi hakaret et kim olduğunu kim bilecek. bu karakter size çok yakışmış. ayrıca bu yapının siyonizmin güdümüne girmemiş olması mümkün değil.
Silsen nereden yaziyorsun sanki? gerizekaliliga gerizekali denir baska ne diyeyim? akcomar gibi tutturmussun bir siyonist de siyonist, ne alakasi var kardesim salladigin seyin bir alakasi olsun. Ne bileyim amerikanci de mesela illa birsey diyeceksen de siyonizmin ne alakasi var? herhalde siyonizmin ne oldugunu bile bilmeden, a haberden duymus burada yaziyorsun.
Silben hakaret etmiyorum dikkatini çekerim. bu farkı anlayamayan zekanla benim zekamı tartma. amerikancı deseydim siyonizmden çok farklı birşey demiş olmazdım zaten tezeğin birinci dereceden türevi. direk akcomar, a haber öğretilmiş argümanları kullandığına göre aklını kiraya vermişsin ve vakit israfısın.
Silsiyonizmin kopegi hakaret degil yani. hmm anladim.
YanıtlaSil