Uyarı: Aşağıda okuyacağınız yazı, hakemli yayın yapan uluslararası bir akademik dergiye makale olarak gönderilme niyetiyle yazılmamıştır. Zaten yazarın bu konularda herhangi bir uzmanlığı bulunmamaktadır. Sadece ve sadece çakma isim ile yazan bir twitter kullanıcısının fikirlerini toplu halde sunma gayreti taşımaktadır. Dolayısıyla “yok konuşma ağzıyla yazılmış, yok tweetleri birleştirmiş de yazı olmuş” gibi eleştirilerin hiçbir manası yoktur, çünkü zaten tam da bu niyetlerle yazılan bir yazıdır kendisi.
Bir kâğıt parçası nelere kadir…
Elindeki kâğıt parçasına bakakalmıştı. Aslında o günün de geçtiğimiz bir aydan hiçbir farkı yoktu. İşten geldikten sonra alelacele bilgisayarını açmış, saplantılı bir şekilde Türkiye’den haberleri öğrenmeye çalışıyordu. Akıncılar üssünde bulunan sivil kişilerin son ifadelerinde ne söyledikleri, yeni çıkan KHK’lar, 15 Temmuz’da öldürülenlerin ailelerinin şahitlikleri, Fetö ile mücadele adı altında yapılan zulümler veya The cemaate yakın isimlerin attıkları son tweetler vs. Ama daha önce hiç görmediği bir haber dikkatini çekti bu sefer, AKP propagandası yapan gazetelerden birinde:
Cumhurbaşkanına suikast teşebbüsünde bulunmuş olan özel harekatçıların bir kısmının üzerinde F serisi 1 dolar bulundu. Askerler Fetö bağlantılarını inkâr edip, cüzdanında çıkan bir dolarların hiçbir özel anlam ifade etmediğini, döviz taşımanın Türkiye’de hukuka aykırı olmadığını belirttiler. Güvenlik kaynakları, 1 doların, CIA ve Mossad tarafından desteklenen Fetö tarafından örgüt içi haberleşmede kullanıldığını belirledi.
Birden iki sene öncesine gitti. “Kardeşim al bunu” demişti çok güvendiği, sevdiği saydığı The cemaatçi abisi.
Kardeşim al bunu, bu hocamızdan geliyor, cüzdanında taşımayı sakın ihmal etme, Allah’ın izniyle bereket getirir kazancına.
Nereden bilebilirdi ki, bir gün cüzdanındaki bir dolar tüm hayatını sorgulamasına vesile olacaktı.
Hemen The cemaatçi Twitter hesaplarını incelemeye başladı, buna verilecek tepkileri merak ettiğinden dolayı:
Ahaber bu sefer de darbeci şifresi diye “1 dolar” haberi yapmış. Ulen yapacaksınız da bari destekli yalan haber yapın. Bence bu, “tarihi GTA şifresi” haberinin bile gerisinde kaldı. Üzgünüm Ahaber. . .
İçinden bütün gücüyle haykırmak istedi. “Bunun GTA şifresi falanla alakası yok, bu mesele DOĞRU!!!”.
Günler sonra, başka bir The cemaatçi abiyle çorba içerken -ki bu son çorba olacaktı- “abi” dedi, “bu 15 Temmuz ile ilgili kafamda bazı sorular var, ama istersen konuşmayadabiliriz, sonuçta muhtemelen sen de pek bilgi sahibi değilsindir”. “Yok kardeşim” dedi, “konuşabiliriz, gayet normal kafanın karışık olması”. Ve klasik şeylerden başlandı, Adil Öksüz kimdir, TSK imamı gerçekten o muydu, Akıncılardaki diğer siviller, vs vs. Her birini türlü türlü bahanelerle savuşturdu abi “Kardeşim” dedi “Saat 21.00’de köprüyü tutarak darbe mi yapılırmış, Erdoğan eniştesinden öğrenmişmiş, ölenlere Allah rahmet eylesin ama asıl mağdur bu hizmetmiş”. Ve en kritik soruya geldi en son. Hepsine tamam, peki darbeye katılmış bir kısım askerlerde çıkan “1 dolar” lar?
Önce derin bir nefes aldı abi, sonra gözlerinin içine samimiyet ile bakarak, pek çok The cemaat mensubunun senelerdir duyduğu bir cümleyle cevap verdi:
Hocam, bizim bilmediğimiz şeyler var. . .
Yani demek istiyordu ki: AKP, Ergenekon ve derin yapılar anlaşmış, bir kısım askerler eliyle çakma bir darbe teşebbüsünde bulunulmuş. Ve bu askerlerin bir kısmının cüzdanlarında 1 dolar olmasını sağlamışlardı ki, daha sonra bunu The cemaatin üzerine yıkabilsinler. Böylece masum tabanın bile aklına bir şüphe getirebilecekler, The cemaatin fethettiği gönüllere bile kirli elleri ulaşabilecekti. 2004 MGK’siyle The cemaati bitirme belgesi hazırlayanlar daha neler yapmazdılar ki?
İşte bu nokta tam anlamıyla sözün bittiği yerdi onun için. Artık bundan sonra soracağı herhangi bir sorunun, getireceği herhangi bir delilin karşıdaki kişiyi azıcık dahi olsa sorgulamaya itmeyeceğinden emindi. Çünkü ne olursa olsun “bizim bilmediğimiz şeyler” olabilirdi ve bize düşen, vazifemize sımsıkı sarılmaktan ibaretti, hatta öncekinden daha fazla bir gayretle.
Bir kült olarak The cemaat
George Orwell 1948 yılında bir distopya yazdı: 1984. Kitabın ana karakteri Winston’ın yaşadığı ülke, Big Brothers tarafından yönetilmektedir. Winston’ın aslında Big Brothers’tan gelen her şeyin tamamen propaganda olduğu gerçeğine uyanmasına vesile olan delil de bir kâğıt parçası idi.
“Just once in his whole life he [Winston] had held in his hands unmistakable documentary proof of the falsification of an historical fact.”
Winston’ın elindeki kâğıt parçası bir gazete kupürü idi. Seneler önce üç tane isyancı liderin vatana ihanetten tutuklanıp, suçlarını itiraf ettiklerini -somut olarak düşman toprağında bulunup askeri sırları ifşa etmek- hatırladı. Ama elindeki gazete kupürüne göre, düşman topraklarında ihanet ettikleri gün aslında başkentte bir toplantıda idiler. Bu delil hakikati tüm çıplaklığı ile görmesini sağlamıştı. Big Brothers tarihi yeniden yazıyordu ki “gerçekler” güncel parti ideolojisi ile uyum gösterebilsin.
Tarihin yeniden yazılması taktiğini The cemaat içinde çok güzel uygulandığını görmek mümkün. Mesela 2011 öncesi Türkiye’deki tüm kötülüklerin kaynağı Ergenekon namı ile bilinen dinsiz bir komite idi (Risale ’deki dinsiz ve zındık bir komite). Fakat 17-25 Aralık ile birlikte birden düşman İran oldu. 15 Temmuz’dan sonra İran da unutuldu, asıl şeytanın siyasi İslam olduğu anlatılıyor şimdilerde. Ama 1984’te anlatıldığı gibi, “kâğıt parçası” herkes için yeterli değil. Yani parti, elindeki somut delile bile seni inandırmamayı başarabiliyor. Bunun The cemaatteki karşılığı “bizim bilmediğimiz şeyler var” ifadesi.
Eminim pek çok başkaları da 1984’ü okuduktan sonra içinde bulundukları kült yapıların gerçek yüzünü görebilmiştir. Mesela Maajid Nawaz. Nawaz İngiltere’de doğup büyümüş Pakistan asıllı bir Müslüman. Gençliğinde İngiltere’de Hizb-ut-Tahrir adlı bir İslami hareketin organizasyonunda yer almış ve “tebliğ” faaliyetleri için Mısır’da vazifesini yaparken tutuklanmış. Beş sene tutukluluğu süresince, Selefi ideolojiye sahip insanlarla birlikte yaşamış. Ama şimdilerde eskinin tam aksine bir inanç dünyasına sahip. Uyanmasına vesile olan kitabın da 1984 olduğunu söylüyor. (https://www.youtube.com/watch?v=lGdPcC0zBIQ).
Sonuç
Tabii ki kült olmak T.C. kanunlarına göre (veya Batıda) bir suç değil. Ama aklı başında her insanın takdir edebileceği gibi -ironik olarak buna kült mensupları da dahil- kült mensubu olmak kimsenin isteyeceği bir durum değil. Ama bence mesele, en azından o “kâğıt parçası”nı gördükten sonra -Özgür Koca’nn söylediğinin aksine “Ben bir yalan inanmışım” diyebilmek. Ve yeni Necip Fazıl’lara karşı uyanık olup “Kim var!” diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert “ben YOKUM!” cevabını verici, her ferdi “aklımı kimseye kiraya vermem!” duygusuna sahip hiçbir dava ahlâkının pırıldatıcı bir gençliği olmayan bireyler olabilmek ve gelecek nesillere böyle öğretebilmek. . .
Berk Ateş
Twitter: https://twitter.com/Berk_Ates_5
2 Yorumlar
10 numara bir yazi. harika!
YanıtlaSilKIMSIN LAN SEN?
YanıtlaSil