İfade özgürlüğü, bu konuda bırakın batının standartlarında olmayı Milattan Önceki yıllarda kalmış bir hareketten bahsediyoruz, kitap yazdığı için kendisinden olmayan kişileri hapse atan, kendi içinde eleştiri getirenleri sansür eden, kendi gazetelerinde bir tane özeleştiri yayınlamayan, arada gazı almak için bir şeyler kararlayan, farklı fikre tahammülü olmayan, insanları linç ettirmek için trol ordularını hazır bekleten, sürekli tek adamın haftalık sohbetler vererek bir otorite gibi ahkam kesmesi ve diğer herkesin de bu kişiyi övmek için sıraya girmesi, olur da bir kişi bu kişiyi eleştirirse hemen kendine ait gazetede bir yazarın cevap vermesi. Gülen’in Hızır ilan edilmesi, aklın üstünde görülmesi, her eleştiriniz de bir cevap vermeleri. Yani Gülen kusursuz tabi ki değil, günahta işleyebilir ama işlememiş işte tarzı yorumlar.
Dünya standartlarında bir tane gazeteci çıkabildi mi? Sayısal alanda çok başarılı insanlar çıktı, peki niye 1 tane gazeteci yok? Niye hepsi aynı şeyleri yazıyor niye bir renklilik yok, farklı bir renk için niye dışardan adam bulup ona yazdırıyorsunuz? Niye biri eleştiri getirince hemen olay olup birileri homurdanmaya başlıyor?
Ortalama bir Türk gencinin bu coğrafyada dünyaya gelmesinden dolayı birçok problemli bakış açısı olur. O bakış açılarıyla bırakın entelektüel olmayı, kendi ülkenizde bile yabancıların maskarası olur. Mesela bir Sünni, Alevilere düşman olur. Alevilerin hepsi bunun farkındadır. Ama Sünniler kabul etmez. Alevilerin yaşadıkları olaylar (Maraş, Çorum, Sivas vb.) bunun en büyük delilidir çünkü, her ne kadar Sünniler biz yapmadık provokatörler yaptı dese de sözüm ona 1 tane provokatörün gaz vermesi her şeye yetmiştir. Kimse bu olaylar ile hesaplaşmaz ve tekrar olmaması için hastalıklı bakış açılarını gözden geçirmez. Peki ortalama Türk gençlerinden oluşan cemaat bu konuda bir farkındalık oluşturmuş mudur? Mesela Gülen entelektüel ve aydın ise böyle kırılgan noktalarda toplumu birleştirmeli ki, tekrar aynı hadiseler yaşanmasın. Kendi tabanı da ortalama halkın aynısı olduğu için hiç değilse onların bakış açısını düzeltmeli değil mi? Peki Gülen ne yapmıştır? İç kanallardan ülkedeki derin devlet Ergenekon’un Alevilerden oluştuğu mesajını vererek, nerede Alevi bir subay var onları ordudan tasfiye etmeye çalışmıştır. Bunu yaparken Yavuz Sultan Selim’i de bol bol övmüş. İranlılar, Şii oldukları için onlara da nefret kusmuş, hızını alamamış STV dizilerinde Alevileri, İranlılar tarafından kandırılan bir güruh olarak göstermiş. Bırakın farkındalık oluşturup kardeş köprüleri kurmayı, tam tersi Alevi nefretini körükleyerek tek parti dönemi icraatlarının faturasını bile Alevilere kesmiştir. Polis İmamı Kozanlı Ömer (Yusuf Gezgin müstearıyla) Aktifhaber sitesindeki yazılarında Alevileri hedef göstermiş ve Türkiye’nin asıl evlatlarının Anadolu insanı olduğunu bol bol vurgulamıştır. Tabi bunlar olurken bir yandan da dostlar alışverişte görsün mantığıyla Cami-Cemevi projesi yapılmaya çalışılmış. Alevilerin de bir kısmı gerçekten bunları nasıl yediyse, Gülen hareketinin kutuplaşmayı önleyici, Türkiye’de iç mücadelelere son verecek bir yapı sanmışlardır.
Kısacası Cemaat, en iyi alevi TSK’ya girmeyen alevidir mantığıyla TSK giren Alevileri zaten Ergenekoncu olarak görüp onları Esad’ın Aleviliği gibi bunlar zaten Rafızi diyerek gene tevile girmiştir. Niye doğrudan Alevilere düşmanlık yapmıyorlar da böyle onlara Ergenekoncu diyerek düşmanlık yapıyorlar peki? Çünkü Alevi Sünni kavgasının yapay bir kavga olduğunu ve ülkenin kendi iç enerjisini tükettiğini, bu konuda dış güçlerin bizi oyuna getirdiğini iddia edip sonra da gidip Alevi düşmanlığı yapamazsınız ki.
Biz ne sağcıyız ne solcu, biz bu ülkeye tekrar barışı getirmek için ortaya çıkmış bir hareketiz diye işe başlayıp alevi düşmanlığı yapabilir misiniz? Onlara Rafızi, Kripto Şii ya da Ergenekoncu demeniz gerekecektir. Bu konuda ne demek istediğimi özetleyen çok güzel bir dizi var. Black Mirror 3 sezon 5 bölüm(Men Aganist Fire) lütfen izleyin. (3 sezondan başlanır mı diye endişe duymanıza gerek yok her bölüm ayrı bir film gibi bölümlerin birbiriyle bağlantısı yok)Türkiye’de birlik mesajı veren herkes bir şekilde sevmediği grupları o birliğin dışında tutmak için bir kulp buluyor. Ben cemaati bu kavgaların dışında birleştirici bir yapı sanmıştım, meğerse kavgaların en ortasındaki en çok yumruk atan aktörlerden biriymiş. Diyalog yapan bir yapı, nasıl kendi vatandaşına bunları yapabiliyor diye aklınıza gelirse, diyalog yapan bir yapının ayrılanlara ve eleştirenlere nasıl karşılık verdiğine bakarak bu sorunun da cevabını bulabilirsiniz. Tabi bir yandan sorunu gerçekten çözmek gerekirken dostlar alışverişte görsün diye yaptığınız Cami-Cemevi projesi, Türkçe olimpiyatları bunların hepsine aktarılan sadakalar normalde fakirlere gitmesi gereken onların hakkı olan sadakalardı. Akıllara 15 Temmuz sonrası kapatılan Alevi dernekleri gelebilir cemaattekiler niye Alevi derneği kurar o konuda bir fikrim yok, galiba Alevilerin ahiretlerini düşündükleri(!) için onları Sünnileştirmeye çalışıyorlardı ya da devlet içinde Alevilere ayrılan kontenjanı da cemaattekiler ile doldurmaya çalışıyorlardı.
Gülen orta yaş dönemlerinde Evrim konferansı vermiştir. Orada gençken bu konuyu dert edindiğini başta kendisinin de acaba Evrim var mı diye kaymalar yaşadığını anlatıyordu. Ne güzel onun da diğer hepimiz gibi kaymalar yaşayabileceğini, kafasına bazı şeylerin takılabileceğini gösteriyordu bu örnek. Peki bugün niye hiç bu konulara girmiyor? Darwin’in evrim teorisi üzerine neler neler yazıldı çoğu şey değişti, her geçen gün de değişmeye devam ediyor. Gülen bu konuda çıkıp iki laf edebilir mi bu mümkün mü?
İlm-i ledüna sahip, Peygamber ile istişare eden biri tabi ki dünyadaki her ilme vakıftır. Son 200 yıldır İslam coğrafyasını bu söylem ile kandırıyorlar, eğer Dine vakıf olursan kalp gözün açılır ve tüm ilimlere vakıf olursun. Gülen’i geçtim bugün bir tane ilahiyatçı, hukukçu, sosyal bilimci, mühendis ya da doktor evrim teorisi hakkında konuşabilir mi konuşamaz mı? Konuşursa herkes gülmez mi? Alanı dışında her konunun uzmanı olma hastalığı bizim topraklarda yaygın olduğu için Türkiye’de gülmüyorlar ama dünya güler. Gülen de bu konuda konuşamaz. Peki Gülen’in gençliğinde kafasına takılan bu husus bugün niye takılmıyor?
Gülen’in tedbir olayına farklı bir bakış açısı dışında son dönemde Müslümanların aklına takılan sorularla ilgili bir söylemini duydunuz mu? Gülen için Müceddid gibi yorumlar var, tam olarak hangi noktada yeni bir bakış açısı getirdi de bu unvan için aday olabildi? Yani bin yıllık fıkıh diye her seferinde güncellenmesi gerektiğini belirtiğimiz fıkıh sorunumuzu mu çözdü? Yukarıda saydığım kadın hakları, LGBT gibi konularda arkasında duracağı insanları tatmin edecek bir yorumu var mı? Evrim konusu aldı başını gidiyor, Darwin’in 200 yıl önce yazdığı kitaba eleştiri getirmek dışında ne yaptı Gülen? Tamam bu iş bilimin işi artık, ama hiç değilse tüm ihtimalleri değerlendiren bir izah getirebilirsiniz. Bir yaratıcının varlığı ile çelişmese de Evrim, bazı hadisler ile ve bazı ayet tefsirleri ile çeliştiği net. Ne zaman görmezden gelecek Gülen bu konuları. Daha doğrusu hepimizin aklına takılan bu sorular ile niye yalnız başımıza yüzleşiyoruz? Neden bu tarikat ve cemaat liderleri hiç bu konulara gir(e)mezler? Nerde her türlü suale cevap verilir diye ortaya çıkacak kişiler? Elbette bu devirde artık her türlü suale bir kişinin cevap vermesi imkansız ama gözümüzün önünde her hafta bamteli, kırık testi ve çağlayan dergisinde aynı konular işleniyor. Yeni yorum olarak 50 yıldır ne söyledi? Tamam, tedbir olayına çok farklı bir bakış açısı getirdi, savaş hukuku alanında müthiş içtihatları var, tevil alanında çığır aştı ama sonuç? IŞID’dan ya da Suudi Arabistan’ın din yorumundan iyiyiz ya mı diyeceksiniz? Türkiye’de deizm ve ateizm patladı sayesinde, peki o deistlerin aklına gelen sorular niye Gülen’in hiç aklına gelmez ya da gelse de cevabını o da mı bilmiyor da susuyor? Gülen Darwin’in evrim teorisiyle gençliğinde acaba yaşadıysa bugün onun üzerine milyonlarca delil bulup teoriyi sağlamlaştırdılar şimdi nasıl hiç acaba yaşamıyor? Ya da yaşasa da bize söyler mi artık? O konumdayken acaba yaşıyorum diyebilir mi? Diyemiyorsa niye Şems gibi İbrahim Edhem gibi yollara düşmüyor? Niye bu insanlar gökdelenlerinden inip halkın arasına karışmıyor, halkın sorularıyla ilgilenmiyorlar? Neden benim aklımı karıştıran şeyler bu insanların hiçbir şekilde aklını karıştırmıyor? Peki Batılılar yarın bir gün sormayacaklar mı Gülen’e bu konudaki fikirlerini, onlara ne cevap verecek? Dünyayı değiştirmek için yola çıktıysak elimizdeki bilgi mutlak olmalı hiçbir şekilde acabalarımız olmamalı değil mi? Gülen öğretisi kendi içinde yamalı bohça gibiyse ve tutarsızsa siz onu nasıl yayacaksınız? Rüyalar ve Peygamberler ile istişare ediliyor diyerek mi yamalayacaksınız Gülen’in fikirlerini. Türkiye’dekiler bir şekilde buna inandı da ekonomik ve kültür seviyesi yerindeki Batılılar hiç inanır mı? Cemaat liderleri niye altın bir kafeste gibi gizli tutulur, az kişiyle konuşturulur, az konuşurlar, medyaya çıkacağı zaman söyleyecekleri bellidir, niye böyledir? Yaşlanınca yaşadıkları Alzheimer’ı gizlemek için mi? Konuşunca seviyeleri ve kültürsüzlükleri ortaya çıkmasın diye mi? Ama Gülen’i gören ona hayran oluyor değil mi, hayran olanların hepsi Türk. Ben Gülen’e hayran kalan her ismi şaibeli görüyorum. Ya kendi donanımsızdır ya da başka bir iş vardır o işte. Türk olduğunu da o yüzden belirttim. Bizim insanımız sonuç olarak çoğu hakperest değil, genelde bir tarafa bir mahalleye bağlı olup çıkarına göre konuşuyor. Ayrıca Gülen’i imtihana tabi tutar gibi soru sormaları mümkün mü? En fazla Tek Türkiye dizisi hakkında ne düşünüyorsunuz biz şu yönlerini beğenmiyoruz diyorlar, O da ben de beğenmiyorum diyor. Daha da ayrıntıya girip savcı gibi Gülen’i sorgulayabilir misiniz orada? Zaten gidenler de Gülen’in fikrinden ziyade yaşantısına hayran oluyorlar. Sonuç olarak senelerdir o evden dışarı çıkmamış bir insan. Bu tip özellikler hayran kalınacak özellikler değildir, çünkü tarihe damgasını vurmuş tüm kötü karakterlerde bu tarz olağanüstü özellikler vardır. Hiç kimseyle evlenmeyen, az yiyen, az uyuyan, çok okuyan tek kötü karakter Gülen değil, Kalvinizm kurucusu Jean Calvin de bir kere evlense de eşiyle ilgilenmemiş Gülen’e benzeyen bir karakter.
Konum insanın elini kolunu bağlar, takipçi sayısı artınca insanların tepkilerine bakın, takipçilerine göre şekilleniyorlar, ya da onlardan çekiniyorlar oto-sansür yapıyorlar. Müstear bir hesapla düşüncelerimin en saf halini yazmama rağmen ben bile Gülen’in üzerine daha fazla gitmekten çekiniyorum, çünkü bu yazıyı ona Hocaefendi diyen kişilerin okuyacağını biliyorum. Bu onların için çok mu sert oldu diye düşünmeme yol açıyor. Belli bir konumu olan insanları, konumları bağlar. İsmail Sezgin Adil Öksüz ile ilgili son videosunda, Gülen’in tevil yapıp böyle konuşması gerektiğini söyledi. Neden Ahmet Dönmez öyle konuşmaz iken Gülen öyle konuşmak zorundaymış peki? İkisi arasındaki fark Gülen’in konumu. Buradaki asıl sıkıntı insanların gerçekleri ve doğruları niye konumu gereği gerçekleri büken kişilerden dinlediğidir. Ve konumu gereği gerçeği büken kişiler neden irşat faaliyetleri yapmaktadır? Hizmet hareketinin prensipleri deyince Gülen’in çizdiği çizgiyi anlamamız gerekiyor, ama Gülen’de lider konumunda olduğu için gerçekleri ve bilgiyi yeri gelince tevil eden biri. Bu durumda iki çare var, ya o konum sizi bağlamayacak kadar karakteriniz güçlü olacak ya da o konumu terk edeceksiniz. Ahmet b. Hanbel güzel bir sözü vardır “Alim takiyye tariki ile, cahil cehlinden ötürü (bu türlü) cevap verirse hakikat ne zaman ortaya çıkacak?” Yani demek istiyor ki ilim ehli, ilminin zekâtı olarak gerçekleri söylemeye katlanmak zorundadır, sonucu ölüm de olsa. Diğer bir çözüm liderlik gibi bir konum koymazsanız herkes risalelerdeki gibi birbirine kardeş olursa, o zaman öyle bir konumda olmaz. Bu bir ütopya değildir, güçlü bireyler yetiştirir, çırakların sizi geçmesi için çabalarsanız tek adam merkezli bir sistemden kurtulursunuz. Konum ayrı bir sorun, çünkü bana Gülen halktan biri gibi gelmiyor, yani kendimi ne Gülen’e ne Dumanlı gibi kişilere yakın hissedemiyorum. Her gün TV’lerde gördüğüm ünlüler gibi, halktan kopuklar, halkın onları görünce hemen imzasını istediği kişiler gibiler, hiçbir şekilde sizi muhatap almıyorlar. Bir cumhurbaşkanına, başbakana ulaşmak ne kadar zorsa bu isimlere de ulaşmak o kadar zor. Halk için A, B, C partisi fark etmez, o partinin lideri her gün TV’de gördüğü popüler biridir, onu görürse oy vermese bile fotoğraf çektirmek ister. Ünlülerin dünyası başkadır, artık halk değil onlar başka bir sınıf olmuşlardır. Onlar ulaşılmaz, az çok birbirlerine benzerler, gittikleri ortamlar, yedikleri yemekler onlar artık bizim gibi değildir. Bu cemaatin tabanı için diyorum, yabancılara Gülen’i anlatırken, o yabancıların Gülen’e artık bir soru sorma ya da görüşme imkânı var mı? Çok önemli bir pozisyonda ya da çok zengin biri değillerse onu görme imkanları var mı? Batılılar için sınıf farkı önemlidir. Onlara yeni bir efendiyi mi anlatacaksınız? O kişinin onlar gibi olmadığını 500 yıl önce kurtuldukları efendiler gibi bir baron olduğunu anladıklarında ne tepki verecekler? Twitter’dan bile muhatap aldırabiliyor musunuz kendinizi onlara? Batı köleliği çoktan terk etti, doğunun cemaat kılıfı altında modern köleliğini tekrar kabul etmeyeceklerdir. Bu insanların eğitim sistemi bizim eğitim sistemimiz gibi değil, tam tersi çocukluktan itibaren demokrasinin, insan haklarının, birey olmanın, eleştirmenin önemiyle büyüyorlar. Benim gibi cahil Anadolu insanı değil ki onlar neye inandıracaksınız onları tam olarak? Ancak batının ikinci el arabalarını fakir ülkelere ihraç etmesi gibi, Türkiye’den daha geri ülkelerde Gülenizm yayılabilir. Hususi işleri de öyle geri ülkelerde yapabilirsiniz (Endonezya, Malezya vb.), ancak onların rüşvete dayalı istihbaratları buna izin verir.
Ahmet
Twitter: @a_wolfenstein
1 Yorumlar
Alevilik doğum yeri olan İran'da ve Azerbaycan'da bastırılmış. Şah İsmail'in Kızılbaş Türkmenleri ya katledilmiş ya Caferi yapılmış. Nitekim bugün Türkiye'den başka yerde Alevi yok. Gel gör ki aramızdaki bazı beyinsizlere baksan, Türk milleti en büyük Alevi düşmanı. Yersen! Yiyen çok, o ayrı!
YanıtlaSil