Header Ads Widget

test banner

Cemaat Hakkında, Ali Hakkında


Cemaat ile ilk temasım ortaokul son sınıfta oldu. Bir deneme sınavı sonrasında yaşadığım şehirdeki cemaat dershanesinde ücretsiz okuma hakkı elde etmiştim. Ama ailem cemaat dershanesine gitmem konusunda isteksizdi. Gerçi Sünni ve inançlı bir anne babam vardı ama ailem koyu Atatürkçü olarak ifade edebileceğim bir siyasal görüşe sahipti. Ve yakın çevremizden onlara, eğer beni cemaat dershanesine gönderirlerse “beynimin yıkanacağı” yönünde telkinler yapılıyordu. O zaman benim için bu “beynin yıkanması” kavramı hiçbir şey ifade etmiyordu. Hem bu dershane çok başarılıydı. Yakın arkadaşlarım da cemaat dershanesine gidiyordu. Anne ve babam hoşgörülü insanlardı. Benim ısrarım sonrasında diretmediler ve cemaat dershanesine gitmeme razı oldular. 

Sonraki yıllarda cemaat ile birçok temasım oldu. Lise sonda da cemaat dershanesine gittim. Bu grubun hiçbir zaman bünyesine tabi olmadım. Ama dershanede bana sevecen yaklaşan hocalarım oldu. Lise ve üniversite yıllarında, kendilerini “şakirt” olarak tanımlayan arkadaşlarım oldu. Bireysel olarak bugüne değin hiçbirisinden bir zarar görmedim. Aksine, cemaat bünyesinde yer alan insanlardan birçok fayda gördüm. Hepsine müteşekkirim. 

Peki ben cemaat hakkında ne düşünüyorum? Bu oluşumun bünyesinde hiç yer almamış, cemaat mensuplarından bireysel anlamda hiçbir zarar görmemiş, aksine bu insanlardan hep güler yüz ve sadece fayda görmüş birisi olarak benim cemaat hakkında düşüncem ne? Düşüncem özetle şu. Bana göre cemaat cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin başına gelmiş belki de en tehlikeli oluşumdur. 

Yazdıklarım bir nevi bir çelişki gibi duruyor ama aslında değil. Açıklayacağım. Yazacaklarım benim görüşlerim. Yanıldığım noktalar olabilir, bana katılmayabilirsiniz. Ama ben sadece kendi gördüklerimi/düşündüklerimi yazabilirim, öyle değil mi? Yazdıklarıma katılan katılır, katılmayan katılmaz. 

Benim cemaati “cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin başına gelmiş belki de en tehlikeli oluşum” şeklinde nitelememin kökeninde cemaatin sosyolojisi yatıyor. Kült bir lider etrafında kenetlenmiş, liderini hatasız kabul eden, ona ulvi nitelikler atfeden (müceddid diyeni var, hatta mesih diyeni bile var), onun söylediklerini/yaptıklarını asla sorgulamayan, cemaat abilerinin/büyüklerinin söylediklerini sorgulamayan, yani bünyesinde eleştiri kültürünün kırıntısını dahi barındırmayan bir sosyoloji. 

Sonraki yazacaklarımın bir kahramanı var. Gerçek adı bende saklı ama ben ona Ali diyeceğim. 

Ali üniversitede sınıf arkadaşımdı. Ali şakirtti. İyi çocuktu Ali. Güler yüzlü idi, kimseye bir zararı dokunmazdı. Birisinin ona bir işi düşse, eğer elinden gelen bir şey olursa muhakkak yardıma koşardı. O da benim gibi üniversite yurdunda kalırdı. Bazen yemek yapar odasına davet ederdi bizi. Dedim ya, iyi çocuktu Ali. Uysaldı, itaatkardı, “almaya” değil “vermeye” programlanmıştı. Elbette böyle bir mizaç tesadüfi değildi. Ortaokul/lise yılları içerisinde cemaat ile yolları kesişmiş kişilerden, sonrasında hala cemaatin bünyesinde kalmış/kalabilmiş olanlar daha çok bu gibi bir mizaca sahip olanlardan oluyordu. Çünkü Ali gibilerinden çok şey istenecekti. Fedakârlık yapıp, vakitlerini ayırıp, yeni talebelere abilik yapmaları istenecekti. İleride hangi işi seçmelerinin daha hayırlı olacağı söylenecekti onlara. Ve hatta belki de kimlerle evlenmelerinin daha uygun olacağı telkin edilecekti. Onun için Ali gibiler, cemaatin bünyesinde kalabilenler itaatkâr olanlardan olurdu. 

Ben bir gün Ali’yi beni şok eden bir olayın aktörü olarak gördüm. Ona üniversite kütüphanesinde rastladım. Gizlice bazı kitapların sayfalarını yırtıyor, sayfaları gömleğinin altında saklıyor ve bu şekilde kütüphane dışına taşıyordu. Anladığım kadarı ile bir kitabı imha etmesi bu şekilde birkaç turunu alıyordu. Neden bunu yaptığını sordum. Bana bu kitapların insanları yanlış yönlendirdiğini, onları okuyan insanların yanlış düşüncelere kapılabileceğini, her ne kadar yaptığı şey bir disiplin suçu olsa da bunu bir iyiliğe vesile olmak için yaptığını söyledi. Kitapların ne ile alakalı olduğunu sordum. Bana onların dinsizlik propagandası yapan zararlı kitaplar olduğunu söyledi. İçimden çok kızdım ona. Keşke onu o gün şikâyet etseydim. Ama etmedim. Dedim ya, iyi çocuktu Ali. Başı bir belaya girsin istemedim. 

Üniversiteden ikimiz de mezun olduk, farklı farklı yollara gittik. Kendisinden yıllarca hiç haber almadım. Ta ki o dehşet verici gün gelinceye değin. 

İşten eve dönmüştüm. Televizyonu açtım. Türkiye’nin en çok izlenen kanallarından birisinde altyazıda Ali’nin adı ve soyadı geçiyordu. Ne olduğunu anlamaya çalıştım, yazılanları tane tane okudum. Bütün medyada gündem olan çok ciddi bir soruşturma ile alakalı olarak tutuklanmıştı Ali. (17 Aralık’tan sonra ama 15 Temmuz’dan çok önce gerçekleşen bir olay.) 

Ali yargılandı. Ve hapis cezası aldı. Kaç sene mi? Pratikte müebbet almış olmaktan bir farkı olmayacak kadar fazla sayıda yıl hapse mahkum olmuştu Ali. Eğer bir af çıkmazsa, aldığı ceza tam olarak infaz edilirse, o odasında beraber çorba içtiğim itaatkâr çocuk bir daha gün yüzü göremeyecek. Mahkeme kararına göre Ali çok ciddi bir suç işlemiş—o bir terörist!! 

Peki Ali bahsi geçen eylemi gerçekten yapmış mıdır? Yargılanmış, mahkeme yaptığına kanaat getirmiş ve onu on yıllarca hapse mahkûm etmiş. Ben yargıç değilim. Delilleri bilmiyorum. Yapmış mıdır yapmamış mıdır bilemem. Burada Ali’nin mizacını bilen birisi olarak sadece spekülasyonda bulunabilirim. Yargılanması bitmiş olduğu için, yazımda ismini de vermediğim için yapacağım spekülasyonla ona bir zarar vermeyeceğim. Belki birilerine bir faydası dokunur yazacaklarım diye yazacağım. 

Evet, bahsi geçen olayı benim tanıdığım Ali yapmış olabilir. Neden mi? Tam olarak benim cemaat hakkında “cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkenin başına gelmiş belki de en tehlikeli oluşum” deme nedenimden ötürü. Çünkü Aliler itaatkâr. Çünkü abileri kendilerinden gayrihukuki bir işlem istediğinde dahi, eğer bunu din için, vatan için, insanların ahiretini kurtarmak için yapmaları gerektiği kendilerine telkin edilirse, benim o gün kütüphanede disiplin suçu işleyen, kitap imha eden arkadaşım, günü geldiğinde o yasadışı eylemi de yapmış olabilir. Yapmamıştır diyemem. 

Neden bu yaşananlar yaşandı? Çünkü cemaat çok büyüdü. Halkta tabanı belki hiçbir zaman yüzde bir ikiyi geçmedi. Ama devlet bürokrasisindeki oranları bunun onlarca misli fazlası oldu. Bunda iktidarın o zaman kendisine bir tehdit olarak gördüğü eski nizamı tasfiye etmek için cemaati devlet bürokrasisinde bütün gücü ile yukarılara iteklemesi elbette belirleyici rol oynadı. Olan oldu, cemaat büyüdü. Ve cemaat devlet için sistemik bir risk halini aldı. Teker teker sisteme hiçbir zararı olmayan, birçoğu samimi olarak haramdan/haksızlıktan korkan bireylerden oluşan bu oluşum, bir bütün olarak bakıldığında büyük bir tehdit haline geldi. Neden mi? Sorgulamadıkları ve her zaman itaat ettikleri için. Abilerinin öne sürdüğü sözde ulvi bir amaç uğruna yapılan yanlışlara hayır diyemedikleri için. Sınav soruları çalınırken buna hayır diyemediler. Sahte deliller üretilip masum insanlar askeri bürokrasiden tasfiye edilirken, hapse gönderilirken buna hayır diyemediler. İnsanların özel hayatları kasetlerle, telefon dinlemeleri ile ifşa edilirken buna hayır diyemediler. Belki birçoğu bizim bu olanlardan hiç haberimiz yoktu diyecekler. Belki birçoğu için bu doğru. Ama neden? Oysa her şey ortada değil miydi? Evet, belki her şey akıl gözlerini kullananlar için ortadaydı ama onlar akıl gözlerini kapatmışlardı. Sadece inanmak istediklerine inanıyorlardı. Kanaatimce bu onları hukuken suçlu yapmaz ama kendileri yaşananlarda vicdanen sorumludurlar. 

Arada açıp yurtdışına kaçabilmiş cemaatçilerin yaptıkları programları izliyorum. Erkam Tufan’ı ve diğer iki katılımcısını izliyorum. İktidarı çok sert eleştiriyorlar. Bana göre söyledikleri birçok konuda haklılar. Ama samimi değiller. Her şey kabak gibi ortadayken hala 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında cemaatin olduğunu inkar ediyorlar. Ahmet Şık zamanında çok doğru bir tespitte bulunmuştu. Demişti ki, cemaatin iktidar hakkında söyledikleri de doğru, iktidarın cemaat hakkında söyledikleri de. Evet, birbirleri hakkında doğruları söylüyorlar ama kendileri hakkında doğruları söylemiyorlar. 

Meriç nehrinde boğulan insanları, adeta bir vebalı gibi hiçbir işe kabul olmayanları, elleri kelepçeli doğum yapan kadınları duydukça çok üzülüyorum. Ama işte bireysel olarak kimseye tehdit oluşturmayan Ali’ler, kötü niyetli bir komutanın sorgulamayan piyonları halini aldıklarında devlet için sistemik ölümcül bir tehdit haline dönüşüyorlar. Yine de dilerim ki bir gün hukuki anlamda bir suça karışmamış olanları için bir af söz konusu olur ve bu insanlar normal hayatlarına geri dönebilirler. Çünkü esas olan hukuktur. Hukuken suç işlememiş olanları mahkum etmek yanlıştır. 

Belki de kült bir figürün etrafında kenetlenmek, itaatkar olmak, sorgulamamak sağ cenahın, ama özellikle de cemaatlerin doğasında var. Belki de güçlerini buradan alıyorlar. Belki bir kült figür ve itaatkar olmak olmasa cemaatler hiç var olamayacaklar. Bu çelişki nasıl aşılır ya da aşabilirler mi, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. 

Mustafa Enver
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

17 Yorumlar

  1. Hiçbir suç işlememiş insanın affa ihtiyacı yoktur ki!
    Suç affedilebilir; suçsuz beraet eder.

    YanıtlaSil
  2. Cemaatin FETÖ denilecek kısmı bal gibi 15 Temmuz darbesini yapmaya çalıştı.Şükür başarılmadı.Diyelim ki darbeyi Fetö yapmadı, haberi de mi yoktu. Fehmi koru yazmıştı: 1990'lı yılların ilk yıllarında yapılacak bir darbeden haberi olan Feto Gülen, gazetecileri toplar, onlara durumu söyler. Basın ve hükümetin üzerine gitmesiyle darbe girişimi olmaz. Şimdi azıcık aklı olan varsa şöyle düşünmeli: 1990'lı yıllardaki bir darbeden haberi olan Feto Gülen'in 15 Temmuz dan haberinin olmaması mümkün mü?Darbe yapılacağını kamuoyuna açıklasaydı ya içinde değilse. Açıklama zorunluluğu var. Çünkü alim olarak geçiniyor. Alim değilse de bir müslüman olarak görevi; darbeyi hükümete ve kamuoyuna haber vermesi gerekirdi.Kuran'ın neresinde veya hangi hadiste darbe yapılabileceği yazılı. Hala onun peşinden giden insan kendine müslümanım demesin. Müslüman yanlışa yanlış, doğruya doğru demeli.Evlenmemiş olması, malı mülkü olmaması, iyi biri olduğunu göstermiyor. Bazı insanlar gücü sever ve o da böyle bir tip bence.Megaloman biri. Ayrıca yurtdışına taşmış hizmetler, onun yönlendirmesiyle yapılmış olabilir ama başarı varsa fedakarca çalışan ihlaslı öğretmenlerin ve parayı veren ihlaslı hayırseverlerin sayesinde olmuştur. Mucrim bir adam iyi şeylere vesile olabilir. Bu arada ben AKP li değilim. Cemaatçi de değilim ama KHK ile ihracım. Benim gibi dik kafalı ve eleştiren biri cemaatçi olamaz zaten.Netice olarak: 15 Temmuz cemaatin FETÖ (tepede Feto Gülen var) denilen kısmı yapmaya çalıştı. Allah a hamd olsun başaramadılar. Ve sebep oldukları bu kötülükten dolayı essebebu kel fail sırrınca kıyamete kadar işlenecek kötülükler onlara yazılacaktır. Uyanın uyanın uyanın

    YanıtlaSil
  3. Bence Gulen toplumda cumhuriyet tarihindeki ayrimciliklardan en buyugune neden oldu. Bu nedenle de cok tehlikeli. Soylemedikleri/soyleyemedikleriyle toplumu gerdi ve bolunmeye sebep oldu. Basta Erdogan dahil herkese kotu ornek oldu. Bir kere bile "bagimsiz dusunun, ben dahil kimsenin dedigini sorgulamadan yapmayin demedi". Mesela cok onceleri Ahmet Sik gibi insanlar fethullahin coplari kitabinda da belirtildigi gibi bu potansiyel tehlikeye vurgu yapti. Mgk da zannimca benzer nedenlerle Guleni tehlikeli buldu yillarca. Ama Gulen bu endiselere karsi kursusunden bir kelime bile etmedi. Cok mu zordu "ey asker-polis-hakim arkadaslar gorevinizi adaletle yapin ve bagimsiz kararlar verin. Ben dahil kimsenin copu olmayin" diyemez miydi? Ozellikle adliye, asker, polislerle olan iliskileri potansiyel olarak cok tehlikeli birsey ve bu potansiyel tehlike--Erdoganin tuzagiyla gerceklesmis olsa bile-- darbede kinetik hale donusmustur. Gulen bence butun olup bitene bilincli olarak neden olmustur cunku darbe sonrasindaki tavirlari, soylemedikleri/soyleyemedikleri de bunun en buyuk kaniti. Binlerce masum polis asker hakim diger kurumlardan insanlar siviller zan altinda kaldi Gulenin siyasi hakli cikma hirsindan dolayi. Bu ve benzeri nedenlerle Gulen anayasadaki tarifiyle toplumda ayrimcilik sucu islemistir ve islemektedir. Ayrimcilik da en tehlikeli kavramdir, hatta potansiyel sonuclari acisindan teror sucundan da beterdir. Bu nedenle anayasada duzenlenmistir. Bu perspektiften bakildiginda yazarin hakliligi gorulecektir. Gulenin baslattigi ayrimcilik aciliminin en iyi ogrencisi ve takipcisi
    de Erdogandir. Sonuc olarak, evet, bence de cumhuriyet tarihinin en tehlikeli yapilanmasi sifatini hakediyor maalesef toplumdaki ayrimin en buyuk sebebi oldugu icin ve lideri fasistce hareket etmekte inat ettigi ve toplumdaki barisin restorasyonu icin hicbir gayreti olmadigi icin.

    YanıtlaSil
  4. Munferit Fikir Plaformunda cok kaliteli guzel yazilar cikiyor, yerinde tesbitler yapiliyor. Bu yazida bunlardan bir tanesi. Gayet onemli bir noktaya temas etmis.

    Ben cemaat icinde ki genel insanlarin cok iyi fedakar insanlar olduklarini gordum. Okuduklari kitaplar, icinde bulunduklari kultur, ferdi iliskilerinde cok uyumlu, yardimsever olmalarini sagliyor. Zaten genel olarak cemaatin cagrisi insanliga hizmet yolunda fedakarlik oldugundan dolayi, fedakarlik yapmaya meyilli, hayatlarina bu sekilde mana kazandiracaklarini dusunen insanlar cok fazla.

    Universite sinavinda tip, muhendislik gibi dallara gidebilecekken, temel bilim veya ogretmenlik okuyan insanlar bu fedakarligi gosteren insanlardir.

    Ama yazarin da dedigi gibi, bu insanlar, bir dogru icin sartlandiriliyorlar, ve o dogru cemaatin genelinin belki kendilerinden cok daha az kafasi calisan lider kadrosunun dogrulari. (Dipnot: burda genel lider kadrosunu kasdediyorum, cemaatci arkadaslar Gulenin zekasina hakaret ettigimi dusunmesinler. Lider kadronun zekasinin ortalamasini alsinlar ne demek istedigimi anlarlar). Sadece belli kitaplari okuyorlar, okutuyorlar. En dogru fikir, kaynak Gulen'in fikirleri Gulenin kitaplari onlar icin. Hal boyle olunca bu fedakar insanlar maalesef onde gidenlerin kendilerine empoze ettikleri yanlisliklar icin fedakarane hatalar yapabiliyorlar.

    Fedakarane hata diyorum. Cunku kendilerinide zor duruma sokuyorlar. Cunku hata onlara yapisip kaliyor.
    Gulen cok pragmatik birisi. Yapilan bir iste ariza ciktiginda, aninda "sunu yapanlar bizi sevebilir ama hainlik yapmislardir" diyebiliyor. Yillarca Adil Oksuz'u tanidigi halde, "ben Adil Madil bilmem" , "buraya kod adi ilemi gelmis kendi adi ile mi, bimiyorum", diyor ve siyriliyor. Ama alttaki insanlar bu sekilde isin icinden siyrilamiyorlar.

    Ve isin kotusu kendilerine yapilan bunca zulme hataya ragmen siyrilamiyorlar. Binlerce insanin telefonuna bylock denen gerizekali program zorla yuklettirildigi ortaya cikti. Yani planli programli bir sekilde Cemaat ustunden gelen bir emirle Bylock yukletildi. Cemaat fertlerinden buna itiraz ettigi halde abileri tarafindan zorlanan ben baya bir insan tanidim. Bunun tek bir izahi var. Bu Bylock'u kullanan cemaatin gizli isleri yapanlarini korumak. Yani bu Bylock'u 1000 kisi kullaniyorsa bunu 100000 e cikarirsak bu 1000 kisiyi kapatmis oluruz. Ama maalesef 100.000 insanin hayatina kastettiler. (Eger neden bu degilse Lutfen Cemaatten bu isi bilen birisi yazsin nedeni ni)

    Kim bu bylock'u yaydi, Gulenin bunu ortaya cikarmasi uzerine vazife degil midir?
    Cunku bu insanlar toplu olarak ust yonetimin emri ile bu sacma programi yuklediler.

    YanıtlaSil
  5. Bunun gibi bir cok mesele var.
    Mesela:
    17 -25 aralik olduguktan sonra AKP polislerin sinav sorularini caldiklarini soylemeye basladilar. Cemaat cok hizli bir sekilde degisik yerlerde toplantilar yapip bunun yalan ve yanlis oldugunu soyledi.
    Ben kendi acimdan soyliyim size. Ilk AKP liler cemaatin soru caldigini soylediginde, para hirsizligi yapanlarin kendilerini yakalayan polislere yalanci polis yada haksizlikla polis olmus insanlar demesini tamamen kendilerini kurtarmaya yonelik propaganda oldugunu dusundum. Ta ki, sorulari verenlerden itiraf duyana kadar.

    Kim bu 20-25 yasindaki genc (cocuk) abilerden, polis sinavi sorularini yetistirdikleri ogrencilere vermesini istedi. Kim bu sucu isledi? Veya kim bu cocuklar polis olduklarinda onlari kendi emelleri icin yukseltip, onleri acip istediklerini yaptirdilar.

    Ahmet Sik, Nedim Sener, ve Hanefi Avci nin hapse atilmasi olaylarini hatirliyorsunuzdur. Ben bu insanlarin yazdiklari kitaplari daha sonra okudum (bitirmedim ama baya okudum). Dogru yazdiklari seylerden dolayi hapse atildilar. yazik degil mi? Kim bu polisleri bu sekilde yonlendiren. Gulen hakkinda negatif bir sey ciktiginda bunu susturmak icin devlet icindeki paralel gucunu kullananlar. Bunlarin ortaya cikmasi lazim degil mi?
    Ahmet Sik'in dedigi aynen dogru. AKP cemaat icin ne soyluyorsa dogru, ama ayni sekilde Cemaatte AKP icin soyledikleri dogru.

    Problem surda. Cemaatin %95 i boyle olaylardan haberi bile yok. Bu insanlar riziklarindan kesip Afrikada su kuyusu actiran, katarak ameliyati yaptiran, kermes yapip fakirlere yediren, cocuk okutan, okul actiran, ogretmen olup turlu zorluklar ceken ve cemaatin bu hata isleyen organina hic bulasmamis insanlar. Bu insanlara Ekrem Dumanli gibi bir gazeteci, Ahmet Sik Nedim Sener, Hanefi Avci hapse atildi ama suclari gazetecilik degil diyince, bu insanlar otomatik olarak guvendiklerinden Ekrem Dumanli ya inaniyorlar.

    Ve Ekrem Dumanlida yalan soylemiyor. Cunku bu insanlarin sucu gazetecilik degil. Devletteki Cemaatin tehlikeli paralel yapilanmasini ortaya cikarmalari. Heeee, bu suc mu? degil. Ama hapse atilmalarinin nedeni bu.
    Bunu bu sekilde soyleseler Cemaat uyeleri Dumanliya'da, Gulen'e de tepkilerini koyarlar. Ama dedigim gibi 95% bu insanlarin hic bir seyden haberi yok.

    Bu insanlarin coguda yazida ismi verilen Ali gibi hatalara eyvallah diyecek insanlarda degil. Bazilari evet dusunmeden Bylock yukleyip kendilerini zor duruma dusurebiliyorlar, ama bunun ilerde baslarina bir bela acacagini tahmin bile edemezler, o yuzden kabul ediyorlar. Mesela deselerki bu Bylock u yukle cunku bizim gizli pis is yapan abiler bunu kullaniyorlar. Ne kadar cok arkadas kullanirsa o kadar bunlar korunur. Bu arkadaslar bunu kabul etmezler.
    Hatta pis is yapanlar kimler diye sorarlar. Niye pis is yapiyorsunuz diye sorarlar. Kendilerini uzaklastirirlar. Hic Cemaatten vaktiyle gonullu is yapmis ama sonra kopmus insan gordunuz mu? iste o insanlar kaybedenler degil, yada ayagi kayanlar degil. Onlar, bir yamuklugu gormus, duzeltemeyeceklerini anlamis ve o yuzden kurtulusu alakayi kesmekte bulmus hakkaniyetli insanlar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahsettiklerinizde önemli bir yere değiniyorsunuz. 17-25 Eylülden sonra AKP'nin ortaya yeni iddialar atıp kendi üzerine atılan iddialara net cevap vermemesi hala kuşkulandırıcı. Ben hiçbir yerde yolsuzluk yapmadıklarını söylediklerini görmedim. Bunu yapan bir yönetim hala orada kalamaz. Bu ağır algı operasyonlarıyla ve din kullanma siyasetleriyle bence ülkemize Gülen cemaatinden daha çok zararı dokunan AKP hükümeti ve Ersoğan'ın kendisidir. Açıkça yanlış olanın yaygın olarak kabullenilmesi sadece bugünü değil geleceği de mahveder.

      Sil
  6. Ali ornegine gelince: Eger bir kutuphanede kitap yirt deseler cogu cemaatten insan buna karsi gelir. Gerci Cemaat abileri karsi gelenleri eleyip kitabi yirtacak nice Ali'ler de cikarir. Dolayisi ile o kitap yirtilir.

    Peki bu problem nasil cozulur:
    Burda buyuk ariza Cemaatin icindeki 95% insanin hata yapan cemaattekilere ayar vermemesi. Hatalarini gormemeleri. Bunda yazarin dedigi kult olmanin etkisi var ama ona paralel olarak aralarindaki uhuvvet ve mahalle baskisida var.
    Aralarinda ki uhuvvet, boyle hatalari gormeyi engelliyor. Mesela birisi bir hatami yapti, Alinin ornegindeki gibi kitabimi yirtti? Kimse Ali yi gerekli merciilere, yani kutuphane yetkililerine sikayet etmiyor. Eger bunun yanlis oldugu ortaya cikarsa, Aliyi tayin ediyorlar.
    Ali'de gittigi baska yerde ne buyuk bir fedakarlikla oraya tayini ciktigini anlatiyor. Keske bu yazar arkadasimiz Ali'yi gerekli yerlere sikayet etseydi. Keski Ali, kitap yirtmaktan dolayi bir ceza alsaydi.

    Insanlarin uyanmasi sart. Egitim hizmetlerinin boyle alengirli dalengirli olmadan yapilabildigini gostermek lazim. Seffafiyet lazim. Gostermelik degil dibine kadar seffafiyet lazim. Buda egitim hizmetini Gulenin rizasi icin degil, halki faydalanmasi icin, dini bir motivasyon istiyorsanda, Hakkin rizasi icin yapmasi lazim.
    Kimsenin kutsal olmamasi lazim.
    Simdiye kadar Gulen'in yaptigi beyanatlardaki arizalari Cemaat uyeleri tarafindan dillendirilmeli ve sorgulanmali. Gulen ve ekibinin, simdi zamani degil, mazaretini yuzlerine vurup. Bal gibide zamani demek lazim.

    YanıtlaSil
  7. "Hedefe giden HER yol mübahtır" diyen Makyavel'i kutsayanlar; hak, hukuk, insaniyet, İslamiyet sınırlarını dikkate almayacakları belirli birşey. ANCAK nedense bu ve bunun sonuçlarını görmezden bilmezden geldi bazı yetkililer ve düşünen birçok insan. Yoksa bu oluşum bu kadar destek görebilir miydi? Mesela, "başörtüsü konusunda Kuran-ı Kerim'in açık emrinin zıddına fetva verebilen biri -ki dinen münafık tanımına çok yakın-, elbette başka sınırları da aynı rahatlıkla aşabilir" fikri neden dikkate alınmadı? Neden o süreçte AYDIN olarak adlandırılanlar ve devletçi refleks sahipleri avuçları patlayana kadar alkışladılar??? Kendi kutsalını bile aşacak derecede sınır tanımayan bir oluşuma nasıl güvendiler, nasıl bu kadar körleştiler? Yada kör numarası yaptılar!!!
    Galiba onları körleştiren ASIL MESELE: Allah'ın verdiği akıl nimetini SADECE kendi kişisel partisel hemen şimdiki çıkarları için kullanmalarında yatıyor.

    YanıtlaSil
  8. İstişareyi esas alan, kararlarını oylama sonucu tamamen demokratik bir şekilde oluşturan cemaatlerin varlığını yok saymışsınız. T.B.M.M.'den, tüm partilerden daha demokratik bir sistemle hizmet eden, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen bir cemaatin var olduğunu biraz araştırsaydınız tek cemaat üzerinden bütüncül bir değerlendirme ve yorum yapmazdınız. Büyük bölümü doğrulardan oluşan bu yazıdakileri yaklaşık otuz küsür senedir yazan ve konuşan başka bir cemaat mensupları farklı şekillerde ve özellikle siyasi amaçla suçlanmış ve sonuçta günümüzdeki gerçek ortaya çıkmıştır. Ciddi bir araştırma yapılsa bu konuda yüzlece uyarıcı yazıların yazıldığı görülecektir. Yinede zararın neresinden dönülürse kardır. Selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İstişareyi esas alan, kararlarını oylama sonucu tamamen demokratik bir şekilde oluşturan cemaatlerin varlığını yok saymışsınız" demişsiniz. Demokratik toplumlarda istişareler halka açık olur. Gizli olursa da gizli olacağı açıktan ilan edilir. İstişarelerde oylama varmış :) İstişareler şuydu: Bir üst istişareye katılan abinin kendi istişare kuruluna gündemi tebliğinden ibaretti. Bu kurulda üst istişare kurulundan gelen kararlar tartışılmaz veya oylamaya sunulmazdı. Sadece üsten gelen kararlar daha iyi hayata nasıl tatbik edilir sorusuna cevap aranma mahiyetinde istişare olurdu. Yoksa üsten gelen kararları bırakın oylamayı tartışmaya dahi açık değildi. İstişare istişare değildi. Siyasal islamcıların demokrat olmaması gibi hizmetsel islamcılar da istişare yapmazdı. Adı istişareydi. İstişareyi yönetelenler demokratik kararlar mı atanıyordu :)) demokratik miş, oylamaymış :))) İstişare ayrıca FETÖ'nün anlamını değiştirdiği bir şeydi. İstişare yapmak bir kere vaciptir. Kararlarına uymak ise kişiye bsağlıdır. Bağlayıcılığı yoktur. İslam'a göre zaten dinin muhkem konuları istişareye açık olmadığı için istişare vacipti. Ama FETÖ istişareye farzlar üstü bir farz hükmü vermişti. Ayrıca dini yapıdaki bir istişare ile TBMM istişaresi kıyaslanmamalı. Eğer kıyaslarsanız pararlel devlet söylemleri ortaya çıkar. Ki zaten çıkmıştır :) Neresinden tutsam elimde kalıyor vesselam :)

      Sil
    2. Hangi cemaatmis bu ?

      Sil
  9. Hiç bir suça bulaşmamış insanların yargılanması,a suçlanması hain ilan edilmesi vatana ihanettir. Yurtdışında yaşayan ve darbe marbe ile ilgisi olmayan bir çok insanın elçilik/vatandaşlık işlemleri yapılmıyor. Doğal olarak ülkeye de giremiyorlar. Bu ülkemiz adına büyük kayıp. Bilindiği üzere cemaat ile münasebeti bulunanlar hem eğitimli hem de milletini devletini seven ama AKP'ye oy vermeyen kişiler. Bu çekişmeli olaylardan da oldukça rahatsizlar. Gereksiz yere yetişmiş insanını dışlamak; onlara hain demek çok mantıksız.Felaket. Bu mesele acilen çözülmeli.erdogana değil vatana bağlılık esastır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tabi emniyet ve asker lerin seçim sandıklarından hdp ye nasıl oy çıkar diye düşünürdüm 15 temmuz sonrası cevabımı aldım bu hainlermiş meyer

      Sil
  10. 17-25 Aralık sürecinde 33 yaşında 2 çocuk babası bir adamdım..Ve hizmet hareketinin içinde aktiftim. Devlet kurumunda çalıştığım halde, Allah rızası için, güzel ahlak sahibi insanlar yetiştirme düşüncesiyle koşturuyor, kendimce dinim, insanlık, milletim ve ahiretim adına hiç bir karşılık beklemeden hizmet ediyordum. Birçok insanında yaptığı gibi Anne-babamı, ailemi, çocuklarımı, akrabalarımı ihmal ediyordum.Fani ömrümü Ahiret sermayesi yapma adına 7/24 koşturuyordum..Bu hizmetin tabanı sayabileceğim insanların ekser çoğunluğunun tertemiz vatan perverler olduklarına şahitlik ederim..Herkesin istidat ve kabiliyetleri elbette bir değildi, ama sevmediklerimin bile niyetitlerinin samimi olduğunu düşünüyordum.Zaten bu yüzden bu güzel insanlarla hizmet etmeyi seçtim. Giriş cümleme bağlayacak olursam, yolsuzluk operasyonlarının olduğu dönemde, değişik vesilelerle öyle bir manipüle edildim ki, net bir şekilde ülkeyi idare edenlerin insani zaafları yüzünden şantaja teslim olduklarına, ülkenin istihbaratına kadar İran ajanlarının sızdığına, ülkenin resmen çapsız, hırsız ve namussuz idarecilerimiz tarafından dış güçlere teslim edildiğine inandırıldım..Yuh artık bu kadarda olmaz dediğinizi duyar gibiyim..Ama vallahi aynen böyle inanıyordum, ve etrafımdaki insanlarıda buna inandırmaya çalışıyordum..12 yaşında hizmetle tanıştım..Çok güzel insanlar tanıdım..Ve güvendim abilerime..yalan söylemezler, yanlış yapmazlar, doğrudan asla şaşmazlar, her daim insanlık, dinimiz,ülkemiz ve milletimiz adına doğru şeyi yaparlar diye inandım. Zaten sıkıntı da tam işte bu noktada başlıyor, çünkü güvendiğinde artık sorgulamıyorsun..Ben de çok sorgulamadım..Belli mantık çerçevesinde anlatılan ülkemiz elden gidiyor hikayelerine inandım.İzlettirilen videolarla, dinlettirilen ses kayıtlarıyla, yapılan sohbetlerle, şek ve şüphesiz bir şekilde hemde. Bunca şeyden sonra hala birgün gerçeklerin ortaya çıkıp, hizmet erlerine yaptıkları zulümlerden utanacaklarına, hapistekilerin çıkıp, sürgündekilerin döneceğine inanan binler gibi bende o zaman inandım..Halbuki kendimi akıllı zanneder, kimseye eyvallah etmezdim. yanlış gördüğümü söyler, zorlamayla iş yapmazdım..Ama inanır, güvenirdim, yıllardır insanlık ve ülkem için güzel şeyler yaptığını düşündüğüm abilerime.. Hakan Fidan'ın İran ajanı olduğuna, kod isminin Emin olduğuna inanmam için youtube da dinlediğim bir ses kaydı yeterli oldu örneğin. Ve maalesef daha neler, neler..Halbuki bana, kardeşim bunlar yolsuz-hırsız memlekete zarar veriyorlar deselerdi ben zaten ikna olurdum. Safımı değiştirmez, elimden gelen mücadeleyi yapardım. Ama resmen yalan, iftira ve dedikodularla binlerce insan gibi beni de manipüle ettiler..Aslında adam yerine koymadılar, kıymet vermediler..Örneğin Bülent Arınç niye böyle şeyler söylüyor hani hizmete yakın bir insandı deyince, hemen kaseti varmış, o yüzden böyle konuşuyor yalanını söylediler..Yalan dolanın bini bir para anlayacağınız..Daha kimler hakkında neler, neler söylediler..Aslında hizmetteki problemleri, kaliteli insan sayısındaki düşüşe bağlardım hep. Ama artık sorunun çok daha köklü ve felsefik olduğunu, meselenin sosyolojik ve etik derinliklerinin olduğunu anlıyorum..Ama çok sıkmamak için kısa kesiyorum..Şimdi ne mi yapıyorum..Sürgünde Hizmetten ve Ak partiden uzak bir hayat yaşıyorum..Gönlümde yanlış bir şey yapmamış olmanın huzuru, kafamda saçma sapan yalanlara inanarak hakkına girmiş olabileceğim insanlardan nasıl helallik alabileceğim hususu, dualarımda ise memlektime dönme ümidiyle..(Hapishanelerdeki masumları, Ak partinin zalimlik, rezillik ve hırsızlıklarını yazının insicamı açısından yazmayı uygun görmedim. Yoksa Ergenekon diye bir derin yapının (adı başka bir şey de olabilir) mevcudiyetine, rüşvet ve yolsuzluk iddialarının doğruluğuna, kpss sorularının çalınmış olduğuna inandığım gibi inanıyorum..)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hocam bu yorum çok güzel. Bu yorumu yazı olarak MFP'ye alabilir miyiz? Eğer uygunsa bir başlık ve müstear isim ulaştırabilir misiniz bize?

      Sil
  11. Hocam çala kalem yazdığım için bu haliyle almayınız. Bir kaç küçük düzeltme ve ekleme yaptıktan sonra, başlıklı ve müstearlı halini alabilirsiniz inşallah..E-mail adresi verirseniz, size son halini Word formatında atabilirim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha güzel olur hocam. munferitfikir@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

      Sil