İnsan davranışlarında dünyaya gelinen çevre, aile ortamı, anne babanın yetiştiriciliği, eğitim kurumları, toplumsal konum ve arkadaşlık ilişkileri etkilidir.
Sosyolojik olarak çocukluk ve gençlik evrelerinde hatta doğum öncesi zaman dilimlerinde içinde bulunulan coğrafyaya dair kaygılarla yetişen bir insanın sağlıklı düşünce ve ruh dünyasına sahip olmada zorlandığı görülür.Bir aile içerisinde yetişen çocuğun düşünceleri, konuşmaları ve tavırları en çok aile büyüklerinden birine benzetilir. Bazen hatırlatılan amca, dayı, dede figürleri hayatta olmasalar dahi çocuğu bu durumdan kurtaramaz. Çünkü anne babanın da atadan gelen benzer kültürel öğeleri taşıdığı yadsınamaz gerçektir. Bu da çocuğu birçok yönden etkilemektedir.
Kapalı kültürel yapılar içerisinde yetişen kişinin ailesinden alacağı genel yönlendirme zengin olması, devlet memuriyeti arzusu, makam ve rütbe beklentileri doğrultusunda olacaktır. Bu şekilde yapılan hedeflendirmenin kurum, kuruluş ve yönetimdeki insanlara yansımaması mümkün değildir. Bu varoluş sebeplerini koruma arzusuyla muhatap kişilerin olmadık işlere girdikleri görülmektedir. Dolayısıyla oluşabilecek zaaflara karşın şeffaflık ve denetim unsurlarını işletmek çok önemlidir.
Değişim ve yeniliğin karşısında durarak kokuşmuş düşüncelerin korunması ve bu koruma uğruna gösterilen orantısız tepkiler bağnazlık ve fanatizmle açıklanabilir.
'Küçük olsun bizim olsun' gibi anlayışlarla her türlü farklı sese kulağın kapatılması sonucu hedeflenen amaç darlıksa buna ulaşılır. Bir mantığa oturtmak açısından örnek vermek gerekirse; dar grup ömrünün sonuna kadar apartman dairesine hapsolur. Kapalı toplum ya da ülkede de aynı durum yanı başındaki devletlerle kavgalı olup dış dünyadan kendisini soyutlayarak tarihsel atıflarla büyüklenme şeklinde gerçekleşir. Gerçekte ise iç piyasadaki düşmanlıklar ve ayrılıklarla küçülme devam eder.
Korkuların, baskıların yalanları; yalanların yapaylık ve sahtelikleri doğurduğu aile ve toplum içerisinde devam edegelen davranış kalıplarının tekrar incelenip ele alınması gerekir. Bireysel ve toplumsal gelişme taklitten sıyrılmakla ve kötü taklitlerin nedenlerini yok etmekle başarılacaktır.
Ali Bulut
0 Yorumlar