Münferit Fikir Platformu (MFP) veya eski adıyla “Münferit Müslümanlar” Temmuz 2018’de kuruldu. Kuruluşu Twitter üzerinden takipleşen ve benzer konuları önemseyen insanların iletişimi sırasında spontane ortaya çıkan bir fikir üzerine gerçekleşti. Şubat 2019 itibariyle 30 kadar değişik yazardan 100 kadar değişik yazı yayınlandı MFP bloğunda.
MFP’nin kurucusu ve editörü benim. Öncelikle şunu belirtmek isterim, bloğun editörü olarak daha gönderilmiş hiç bir yazıyı reddetmişliğim vaki değil, ve gelen yazılara editöryel olarak imla düzeltmeleri haricinde herhangi bir müdahalem olmadı. Dolayısıyla MFP herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği ve edebileceği bir platform.
MFP blog ve Twitter hesabımızda belirttiğimiz üzere platformumuz “grupların ve cemaatlerin fikirlerinden ziyade; ferdi, bireysel, münferit olan fikir ve görüşlerin sesi olmak isteyen” ve “yazarların değişik konularda, ama özellikle din ve cemaatler konusunda fikirlerini özgürce dile getirebildikleri” bir platform. MFP olarak her türlü konuya açığız, ama genelde gelen ve yayınlanan yazılar cemaatler ve özellikle (benim kullanmayı tercih ettiğim tabirle) “the cemaat”e dair.
Şahsen MFP’nin önemli bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ardından the cemaat mensupları ve sempatizanları çok zorlu bir süreçten geçtiler, geçiyorlar, ve öyle görünüyor ki yakın gelecekte de geçmeye devam edecekler. 15 Temmuz’un üzerinden 2.5 sene gibi çok uzun bir süre geçmesine rağmen, the cemaat hiyerarşisi (TCH) diye tabir ettiğim Gülen başta olmak üzere the cemaatin (ve özellikle hususi hizmet diye tabir edilen kısmının) “karar alıcıları” hala yapılmış olan büyük hataların sorumluluğunu üzerine almak bir yana dursun, bunları kabul bile etmediler. Türkiye muktedirleri ise haksız, hukuksuz, acımasız, zalimane bir şekilde the cemaat tabanı (TCT) diye tabir ettiğim kesimi—yani sohbetlere gelip giden; okullarında/üniversitelerinde öğretmenlik/hocalık yapan; eğitim, yardım gibi aktivitelere zaman ve finansal olarak destek olan; kısacası alengirli ve yanlış işlere girmeden sahada “hizmet” yapan kesimi—cezalandırdılar, cezalandırıyorlar. Sudan sebeplerle hapse düşenler, işinden olanlar, pasaportu iptal olanlar, yurt içinde ve yurt dışında mahsur kalanlar var on binlerce, yüz binlerce. Bu ve benzeri meselelere dair düşüncelerimi bundan önceki üç MFP yazımda (The Cemaat; The Cemaat II; The cemaat hiyerarşisinin açmazı, bozuk tasarım, ve değer miydi?) belirttiğimden burada daha fazla uzatmayacağım.
MFP işte bu yüzden önemli. TCT’ye, zamanında TCT’de bulunmuş olanlara, ve TCT’ye dışarıdan yardımcı olmak isteyenlere bir ses imkanı veriyor. MFP yazarları ekseriyetle the cemaat suçsuzdur diyenler değil; suçları var ama bu suçların cezasını çekenler büyük çoğunluğu itibariyle hiç suçu olmayanlar diyenler. MFP yazarları arasında zamanında the cemaatin içinde bulunmuş olanlar da, hala kendisini the cemaate yakın hissedenler de, hiç girmemiş ama dışardan gözlemleyip önemseyenler de var; yurt içinde olanlar da, yurt dışında yaşayanlar da var; tüm cemaat sistemlerini ve/veya klasik (Türk) islam anlayışını sorgulayanlar (hatta deist/ateist olanlar) da, teorik eleştirileri olmayıp sadece pratik konularda eleştiriler getirenler de var. O yüzden spesifik ve detaylı bir MFP bakış açısı, anlayışı tanımlamak zor (ancak ortalama bir anlayış tanımlanabilir). Zaten her görüşe açık bir platformda çok spesifik anlayışın ve çizginin olması çok da uygun değil.
TCT’den hala the cemaat’in (aslında TCH’nin) suçlarını kabul etmemiş olanların büyük bir kısmı MFP ve benzeri platformları kendilerine bir tehdit olarak görüyorlar; hatta kendi tabirleri ile “suret-i haktan görünen münafıklar” ve “kuyruk acıları ve gizli hedefleri olan ajanlar” topluluğu olarak görenler de var. Böyle “ödün vermesi mümkün olmayacak bağlılıkta” insanlar her toplulukta bulunur elbet. Lakin bence şunun anlaşılması çok elzem. MFP’yi menfi gören insanların düşündüğünün aksine MFP’nin varlığı ve yavaş yavaş daha fazla duyulmaya başlayan sesi TCT’ye yapılan haksızlıkları meşrulaştırmaya değil, bilakis TCT’ye yapılan zulmü azaltmaya ve inşallah durdurmaya vesile olabilir. Çünkü MFP genel resme bakmaya çalışıyor, doğru ve hak ne işe onu bütün yönleriyle anlatmaya çalışıyor; TCH’nin çizgisi olan “siz hiç yanlış yolda olmadınız; yaşananlar yolun kaderi; hiç bir şeyi değiştirmeyin, sabredin sadece” yerine “sorgulayın, hesap sorun, kendi çizginizi kendiniz çizin” diyor. Türkiye halkı nazarında genel olarak hiç bir güvenilirliği ve kredebilitesi kalmamış olan the cemaat’in mensup ve sempatizanlarının MFP çizgisinde hareket edebilmesi belki kredi kazanmalarıyla ve nihayetinde muktedirlerin tavrının yumuşamasıyla sonuçlanabilir; ama bu (ulaşılması kolay olmayan) sonuca the cemaatte hiç sorun yoktu/yoktur diyip “burunlarının dikine” giderek ulaşılamayacağı açıktır. Özet olarak MFP TCT’nin; zamanında the cemaat mensubu olup artık alakasını kesmiş olanların; FETÖ/PDY davaları ve KHK mağdurlarının düşmanı değil, bilakis onlara yardım etmeye çalışan bir dostudur.
Yazımı bitirmeden önce MFP’nin en göze görünen yüzü ve editörü olarak müsaadenizle kendimden bahsedeyim. Bana “proje” diyenler, niyetimi sorgulayanlar, iftira atanlar oldu; maruz kaldığım küfürleri, hakaretleri, bedduaları buraya yazmayacağım. Öncelikle kendi ve ailem adına ben bir “tuzu kuru”yum; belki Türkiye’de yaşasaydım zamanında the cemaatle olan irtibatımdan başıma birşeyler gelebilirdi ama 18 senedir yurt dışında yaşıyorum ve (MFP işlerinden tamamen bağımsız olan) akademik kariyerime rahatlıkla devam edebiliyorum. Bu süreçte şahsi olarak başıma bir şey gelmedi.
The cemaatle intisabım ortaokul, lise, üniversite, doktora ve sonrasında Amerika’da üniversite hocalığı yaptığım 10 yılın büyük kısmında devam etti (iki seneye yakındır Avusturalya’da yaşıyorum). Bu süre zarfında o zamanlar iyi işler olduğunu düşündüğüm sohbetlere gitme, okullarda matematik olimpiyatı eğitmenliği, diyalog faaliyetleri, resmi kurumlarda gönüllü işler gibi şeylere kendi işlerimin yanında vakit harcadım (şimdi bunların bazılarının iyi işler olduğu konusunda tereddütlerim var). İsteyen o bahsettiğim zamanlarımı, teşrik-i mesaimin olduğu arkadaşlarımdan teyit ettirebilir.
Twitter’daki sabitlenmiş tweet’imde yazdığım üzere Gülen’in ikinci bedduasından sonra the cemaatten yavaş yavaş koptum. Uzun süredir tamamen dışındayım, ve bu durumdan kendim adına çok memnunum. Peki o zaman neden böyle bir işin içine girdim, neden MFP’yi kurdum, neden hala editörü olarak bu işe vaktimi ve enerjimi harcıyorum? Yine sabitlenmiş tweet’imde belirttiğim üzere bir amacım dışarıdan eleştirerek hala the cemaat büyüsünde olan insanları uyarmak, onların da uyanmalarına vesile olmak. Diğer amacım ise the cemaat analizleri ve yorumları ile meseleyi hakkaniyetle ele alarak Türkiye halkını uyarmak; bakın the cemaatin büyük kusurlarını, günahlarını, kanunsuzluklarını ben de kabul ediyorum, hatta detaylı olarak anlatıyorum; ama anlayın bunlar TCT’nin suçu değil diyebilmek.
TCT’den olan veya the cemaat sempatizanı yakın arkadaşlarımdan zulüm gören çok oldu. Yukarıda bahsettiğim hapiste olan, işinden olan, yurt içinde mahsur kalan, yurt dışına kaçıp zor hayatlar geçiren onca arkadaşım var. Onları önemsiyorum, sesleri olmak, yardım etmek istiyorum. Ama daha önemlisi hiç tanımadığım ama çok zor durumda olduğunu bildiğim yüz binler var Türkiye'de ve yurt dışında yaşayan (bunların bir kısmı Twitter DM üzerinden bana ulaşıyorlar ve dertlerini paylaşıyorlar). Bu haksızlığa karşı sessiz kalmak bana çok zor, hatta imkansız geliyor. Elimde olmadan—ailemin, çevremin, arkadaşlarımın ve zaman zaman kendimin bırak bu işleri telkinlerine rağmen—kendimi bu meselelere dair düşünürken, vakit harcarken buluyorum. Açıkça ve tekrar ifade edeyim: TCT’ye hem TCH hem muktedirler haksızlık yaptılar ve hala yapıyorlar. Bir platform oluşturup buna ses çıkarmak benim kendimi yapmak zorunda hissettiğim bir şey. Belki üzerime vazife olmayan bir işe giriştim, peki ama bu iş benim üzerime vazife değilse kimin üzerine vazife?
Son olarak önemli bir konuya değinmek istiyorum. Editörü olarak MFP’nin sadece the cemaat’e dair bir platform olmasını istemedim ve istemiyorum aslında. Şu an tartışılması gereken acil iş olarak the cemaat gözükse de, MFP’de yazılması ve tartışılması gereken “cemaatler, dinler, bilim, modernite, islam, beraberlik, münferitlik” gibi çok önemli konular var. Daha külli, teorik, soyut yazılar anı analiz eden yazılardan daha elzem. Çünkü anı analiz eden yazılar reaksiyoner, teorik ve felsefi yazılar ise aksiyoner mahiyette. Doğu toplumları olarak en büyük problemlerimizden birisinin hep anlık problemlerle boğuşmaktan ileride bu problemlerin olmasına engel olabilecek olan külli, felsefi uğraşılara vakit ayırmamamız ve fasit daire içinde hep yeni anlık problemlere boğulmamız olduğunu düşünüyorum. Umarım MFP daha külli ve önemli meselelerde de bir katkı sağlayabilecek bir konuma gelecektir.
Yazımı bir çağrı ile bitireyim. Fikirlerden, düşüncelerden korkmayın. Grupların, partilerin, cemaatlerin çok yüksek çıkan seslerini yeterince dinledik, bir de münferit fikirlere kulak verin. Daha önemlisi münferit fikirlerinizi oluşturun ve bunları söylemekten korkmayın. En önemlisi bu münferit fikirlerinizi “bende yazma kabiliyeti yok, yazdığım şeyler edebi olmaz (not: görüyorsunuz, benimkiler de değil), acaba doğru mu düşünüyorum ki?” kaygılarından uzak bir şekilde 1-2 sayfa MS Word dosyasına tuşlayın, MFP’ye gönderin. Yayınlayalım!
İsa Hafalır
5 Yorumlar
Harika olmuş isa bey. ..
YanıtlaSilTeşekkür ederim beğeniniz için.
YanıtlaSilCok guzel yazmissiniz, elinize saglik ..
YanıtlaSilYazıyı size nasıl ulastiriyoruz
YanıtlaSilŞu adrese mail atabilirsiniz : isa.hafalir@uts.edu.au
SilTwitter adresiniz varsa eklenmesini istiyorsanız onu da belirtebilirsiniz
Ad-Soyad kullanmak istemiyorsanız hangi müstear ile yayınlanacağını da belirtebilirsiniz.
-Ahmet