Bu platformda yazdığım yazılardan birinin başlığı “Hakikat peşinde olmak ya da Hakikati peşinden koşturmak” idi. Bence bu oldukça önemli bir ayrıntı. Bu ayrıntıyla bağlantılı olarak bu yazıda 15 Temmuz darbe girişimin ele alacağım. 15 Temmuz darbesi olduktan sonra çeşitli kesimlerden farklı farklı yorumlar yapıldı. Şu an en azından Türkiye toplumunda darbenin cemaat tarafından yapıldığına dair yaygın bir kanı var. Bununla birlikte “darbe yapanın Allah belasını versin” diye başlayan ve bunu cemaate ilişkilendirmeyen ya da ilişkilendiremeyen cemaat mensupları da var. Bu meseleye tüm yönleriyle vakıf olmak ancak meselenin aktörlerinden biri olmak ya da bu aktörlerle ilişkili olmakla mümkün. Bu olmadığı zaman hakikatler, ilgilileriyle mezara gider. Bu yazıda en azından darbe ile ilgili olası seçenekleri ele almayı düşünüyorum. Bu olasılıklar:
1) Türkiye toplumunda da genel kabul gören darbenin cemaat tarafından planlanıp yapıldığıdır. Buna göre cemaat askeriyeye yerleştirdiği elemanları sayesinde darbe yaparak hükümetten ve Erdoğan’dan kurtulmayı amaçladı.2) Darbeyi cemaat planladı, uyguladı, ama bilinenin aksine hükümetin darbenin yapılacağından haberi vardı, kontrollü bir şekilde takip etti.
3) Cemaatin içinde yerleştirilen ajanlar ya da devşirilen kişiler Gülen ve merkezi darbe yapmaya ikna etti. Dolayısıyla Gülen ve merkezinin darbede rolü ve haberi var; ama fikir babası cemaat içindeki ajan veya devşirilen kişiler.
4) Cemaat içindeki ajanlar veya devşirilen kişiler, cemaatin hiyerarşik dizgisi dışında, Gülen ve istişare heyeti-merkezi dışında cemaat mensuplarını manipüle ederek darbenin içine çektiler. Yani Gülen’in masasında darbe gibi bir seçenek olmadı.
Bu saydığım ihtimallere başkaları da eklenebilir, bu ihtimallere yaklaşımınız da hakikat peşinde olduğunuza mı hakikati peşinizde koşturduğunuza mı göre değişir. Ben hakikat peşinde olmayı temenni ederek samimiyetle ikinci ihtimali daha kuvvetli buluyorum. Bu konuda somut ve mantıki deliller var.
Somut delillere bakılınca; darbe gecesi yakalanan sivil ve askeri kişilerin cemaat bağlantısı, buna Akıncı’daki siviller de tellerden atlayan siviller de dahil. Yine darbeci sanıkların ifadeleri, sivil ve askeri itirafçıların ifadeleri. Bakıldığında ülkenin birçok farklı yerinde yakalanan, farklı sivil ve askeri kişilerin ortak bir itirafı var. Siviller, “üstümüzdeki müdürler-müdür yardımcıları, sorumlu olduğunuz askerlere birkaç gün içinde sizden bir şey istenecek olumlu olun deyin” dediğini söylüyor. Aynı şekilde itirafçı olan askerler de bağlı oldukları mahrem sivil imamların “birkaç gün içinde telefon gelecek, sizden istenilene olumlu olun” şeklinde ifadeler öne sürüyorlar. Bu kişiler aynı odadaki kişiler değil, farklı illerde yakalanan ve ifadesi alınan kişiler. Somut deliller gittikçe artırabilirsiniz, Osman Özsoy, Tuncay Opçin’leri delilden saymaya da gerek yok bence. Onlardan çok daha kuvvetli deliller var.
Bu saydıklarım somut delillerdi. Bunun yanı sıra mantıki deliller de var. Genel olarak cemaat ile hükümetin arasının 2011 yıllarından sonra bozulduğu söylenir. Cemaatin “heybesinden çeşitli büyüklükte turpları” belli aralıklarla ortaya çıkardığını görüyoruz. Ben cemaatin ilk hedefinin AK Parti içinde kendisinden olan ya da kendisine yakın olan (Bülent Arınç vs) kişilerin güçlenmesi olduğunu düşünüyorum. Bu planlar başarılı olmayınca AK Parti’den tamamen kurtulmayı masasına koydu. Yolsuzluk operasyonları, MİT tırları vs. Dikkat ederseniz başarısız olan her hamleden sonra daha önemli/büyük turpları çıkardı. Darbenin de pekala ortaya koydukları son çare olması mantığa uygun. Kanaatimce hedef kan dökmekten ziyade, gösterecekleri silah namlularıyla Erdoğan’ın korkutup indirmek, insanları sindirmekti, ama olaylar çok farklı gelişti.
Diğer ihtimalleri de savunan kişiler çıkabilir. Ben hangi ihtimali masaya koyarsanız koyun, tüm ihtimallerin cemaatin varlığını sıkıntıya soktuğunu düşünüyorum. Mesele Ahmet Kuru hocanın söylediği kendini lağv etmesi değil. Ben sosyal bir organizma için bunun çok da gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Bence insanlar, cemaat ile olan ilişkilerini, (ve benzer nitelikteki yapılarla ilişkili olan herkes de aynı zamanda) sorgulamalıdır. Çünkü;
a) Eğer birinci ihtimal veya ikinci ihtimal gerçek ise cemaat darbeci bir örgüt demektir. Hadi terör örgütü kelimesini bir kenara bırakalım, ama darbeci bir suç örgütü olduğu açıkça ortadadır. Mesele kişinin bu durum karşısında alacağı tutumdur. “Ben de olsam aynı kararı alabilirdim. Cemaatin darbeye kalkışması kendi başına bir sorun değildir benim için” diyen bir kişinin cemaat ile aidiyetini sürdürmesinde bence hiçbir sakınca yok. Ama “darbe yapanın Allah belasını versin, darbe hiçbir şekilde bir amaç olamaz, hele dini bir yapının amacı asla olamaz” düşüncesinde birinin cemaat ile ilişkisi kendi başına bir tezattır.
b) Eğer üçüncü veya dördüncü ihtimal gerçek ise cemaat manipüle edilmiştir demektir. Bu ihtimaller cemaatin doğasıyla ilişkili olarak değerlendirilmelidir. Eğer karşımızda seküler bir yapı olsa, örneğin bir şirket, dernek vs; belki farkı şeyler söylenebilir. Ama karşımızda dini bir yapı var. İnsanlar bu yapıdaki insanlardan bazı kişilerin içtiği ve yarım kalan suyu sevap umuduyla içiyorlar, şifa umuduyla içiyorlar. Gülen’in zaten cennete gideceğini, hatta kendilerine de şefaat ederek bu vesileyle kendilerinin de cennete girmesine vesile olacağına inanıyor. Çocuğunuzun adını bile danıştığınız bu kişiler kalkıyor ve size diyorlar ki “içimize ajanlar sızdı, bunları içimize sızan ajanlar yaptı.” Tabi siz bu arada her şeyinizi kaybetmişsiniz. İşinizi, eşinizi, ailenizi. Akrabalarınızla düşman olmuşsunuz. İnsanlar size selam vermekten bile çekiniyor. Ama sizi bu hale ajanlar getirdi. Pekiyi bugün yapılması istenilen şeyler için, örneğin “her şeyi inkar edin”, “ülkeden kaçın” gibi talimatlar için yarın “onu içimizdeki ajanlar yaptı” denilmeyeceğinin garantisi var mı? Bu şekilde bir ilişki sürdürülebilir mi? Dün yapan kişiler, dün sızan ajanlar bugün neden sızmasın? Pekiyi siz böyle bir yapıda, işlerin bu şekilde yürüdüğü bir yapıda olmak ister misiniz? Örneğin çocuğunuzun böyle bir yapıda olmasını ister miydiniz? Düşünün, cevabını verdiğinizde, cemaat ile olan ilişkinizden ötürü sabah akşam başınızın etini yiyen anne babalarınızı daha iyi anlarsınız.
Benim özellikle rahatsız olduğum bir husus var, bazı kimseler “darbe yapanın Allah belasını versin” diyor, bir yandan da cemaatin pür pak olduğu noktasında savunma yapıyor.
Bunu bir örnek ile açıklamaya çalışayım. Aynı mahallede oturulan bekar bir kadının evine her gün çok sayıda farklı erkeklerin girip çıktığı durumda A, B ve C kişilerinin bir yorumu var.
A kişisi “bu normal değil, kadın parayla namusunu satıyor, bence hayat kadını”
B kişisi, “iffet konusunda bir kadına iftira atmak büyük bir günah, kendi gözlerimle bir şey görmedim, ama elbette bu durum da normal değil, Allah müstahakkını versin, bir şey diyemem.”
C kişisi “kadının zina yaptığını söylemem için kendi gözlerimle görmem lazım, kadının masum olduğuna inanıyorum”
Siz bir işveren olsanız hangi kişiyi işe alırdınız, muhakeme yeteneğiyle almak zorunda olsanız. Ben B kişisini alırdım. Çünkü evet, kadına doğrudan “fahişe” etiketi yapıştırmıyor, ama temkinli konuşuyor. A kişisi aceleci ve kesin fikirli. C kişisi de ahmaklık düzeyinde bir saflığa sahip. Evet, kusura bakmayın ama öyle.
Ben “darbe yapanın, soru çalanın Allah belasını versin” deyip de cemaatin masum olduğuna inanan kişilerin durumunu C kişinin durumuna benzetiyorum. Çünkü bu kişiler görüntülerini bile inkâr eden Kemal Batmaz karşısında, “ama Erdoğan darbe zamanıyla ilgili üç farklı saat söyledi” diyor. Cemaati darbeyle ilişkilendiren ifade veren kişilerin işkence altında bunu yaptığını söylüyor. Ama koca koca askerleri konuşturan, hatta yalan ifade verdiren işkencenin, çelimsiz Kemal Batmaz’ı neden konuşturmadığını sorgulamıyor. Örnekleri uzatmak mümkün. Evet, “cemaat kesin darbe yaptı” demek zorunda değilsiniz, ama Allah aşkına “hem darbe yapanın Allah belasını versin” deyip hem de cemaat pür pak demeyin.
Cihat Mirzaoğlu
5 Yorumlar
Yakın bir dostum işkence ilk anda bilmiyorum olabilir ama sonrakilerden birini ben sorguladım ve işkence falan yapmama gerek kalmadan astsubay başını öne eğdi ,pişman."Abiler katıl dedi katıldım." Bu önemli bir yeri işgale çalışan timin komutanı astsubay mış. Ben zaten ilk gün yapılış tarzı, akıldan uzak olsada başarılacağına inanca falan bakıp bu ancak 3 milyon gazete okuna ülkeden 5 milyon abone yapacaksınız vaadi almaya çalışan sakat Gülen kafasının eseri olduğunu anlamıştım, bunu arkadaşımdan duyunca tereddüte mahal kalmadı.Darbenin en kötü tarafı ölenler falan değilde askeri okul öğrencileri,erlerin hain damgası yemesi.Din gözleri kör ediyor , masumları ateşe atmaktan çekinilmiyormuş demekki.Ölenlerin yanında diri diri yanan o masum binlerce asker ve öğrencinin günahını bu işe kalkışanlar dünyayı islam yapsalar ödeyemezler öbür tarafta.Korkunç birşey bu.Oğlunu er ,öğrenci olarak askere yollamışsın komutanları darbeye katmış, hain olmuşlar.Hapislerde ,mahkemlerde sürünüyorlar.Zerre suçları yokken bir fitnebaz şizofren yüzünden suratlarına türkürülüyor mahkeme yollarında.Şizofren fitnebazda hala dinleniyor, ayar veriyor taaa ötelerden.
YanıtlaSil"...Bu meseleye tüm yönleriyle vakıf olmak ancak meselenin aktörlerinden biri olmak ya da bu aktörlerle ilişkili olmakla mümkün. Bu olmadığı zaman hakikatler, ilgilileriyle mezara gider..."demissiniz Hocam.Bize bu yükle mezara gidin dendi.Ben bu yükle mezara gidemem dedim.Bana ait olmayan bir yükü neden taşıyayım dedim.Ustelik bu yük öyle söylenen gibi kutsal bir yük degil ki taşıyayım dedim."Dava" dediler.Vicdanim elvermedi.Anlattim "kâfir "dediler.Kafir arapçada örten demek (terim anlamı ).Gerçekleri örtseydim kâfir olurdum.Örtmedim, örtemedim hocam,vicdanım elvermedi yapılanlara artık.Ben ne oldum şimdi hocam?
YanıtlaSilGerçeklerin birgün illaki ortaya çıkma gibi çok önemli bir huyu vardır .
YanıtlaSilGerçekler ortaya çıktığı gün yüzünüzü görmeyi çok isterim en önemlisi mahkemei kübrada ne diyeceksiniz doğrusu çok merak ediyorum
Gerçekler Osman Akyüz gibi yüzsüzler tarafından darbeden önce dahi ortaya çıkarıldı ama siz fetulatçıların yüzsüzlük gibi bir huyunuz var. Ama bu dünyada işe yaramadığı gibi öte tarafta da işe yaramayacak.
Sil15temmuzun üzerinden bu kadar sure geçti. Neden 15 temmuz ile ilgili cemaatin resmi açıklaması yapılmadı.
YanıtlaSilHer kesimden insanın "cemaatin darbe ile ilgili resmi açıklaması nedir" diye sorması gerekmezmi?
Komisyon kurulsun vs laf salatası değil, ciddi ve anlaşılır bir açıklama