Header Ads Widget

test banner

Cevap bekleyen sorular

Bir Osmanlı sevdasıdır gidiyor. Çok temiz bir toplum olduğundan bahsediliyor bu Osmanlı'nın ama kafalar karışık. Hatta o kadar abartılmış ki "necip" millet diye bir söylem mevcut. Kardeş katline cevaz verenler ne zaman necipti? Şu son yaşanan ekonomik kriz cebine dokununca uyanmaya başlayan, paraya tapan millet mi necip? Belli ki bu toplum işte o Osmanlı'nın devamı.


Tıpkı her milletin iyisi kötüsü olduğu gibi, Osmanlı'da da iyi ve kötü insanlar vardı. İyiler sadece müslümanlardan oluşmuyordu, bir defa bunu anlamak gerek. Aynen günümüzde olduğu gibi. Nice ateistler var ki, dünya iyisi ve nice müslümanlar var ki zulmeden... "İnanç" bir iyilik vesilesi olmuyor yani.

Cemaatin tabanındaki insanların yardımlarıyla okuyup, sonra da cemaati düşman belleyen insancıklar hiç düşünmüyor ki eğer cemaat olmasaydı çocukları bu derece üniversite okuyamazdı (özellikle kız çocukları), meslek sahibi olamazlardı. Eğer bu olaylar meydana gelmeseydi, insanlar hala evlatlarını cemaat evlerine teslim ediyor olacaktı. Bu olayın güven ve masumiyet boyutu. Ne zaman ki bir yerlere adam yerleştirme boyutu başlıyor, orada işler mide bulandırmaya başlıyor... Cemaatin bu konudaki yanlışı, "yardım edelim ki bize bağlansın" fikri. Oysa yardıma ihtiyacı olmayan çok sayıda insana yardım edildi. Maddi sıkıntısı olmadığı halde yardım edilenler gün geldi sırtından bıçakladı cemaati. Vefa borcu olsun, bir çayımızı içsin hatrı kalsın denilerek çokluk kesbetmek bir işe yaramadı. Bir milyon olan gazetenin tirajı, kimse okumadıktan sonra ne işe yarayacak? Bu soruları kimse sormadı veya soranlar dikkate alınmadı.

Şu bir gerçek ki, kadrolaşma deyince cemaat bir numaraydı. "Şu kuruma adam alınacak kim var bildiğiniz" diye sora sora kendi elleriyle cellatlarını yerleştirdiler. Fişlemeler nasıl yapıldı? Senin satın aldığın adamı bir dahaki sefere daha fazla veren satın alır. Bu kadar basit.

2010 referandum sürecinde “ölülerinizi bile mezarından çıkarıp oy kullandırın” diye kapı kapı dolaşanlar bugün neredeler? “Haramileri Kabe yolcusu sandık” deyince günah çıkarılmış sayılmıyor. O gün, cemaatin siyasetle işi olmamalı diyen kaç kişi çıktı? O taraf veya diğer taraf, herkes bir tarafa yaranma çabasındaydı. Siyasete boğazına kadar batanlar, ihale kovalayan abiler, gezi olaylarında taraf tutan gazeteciler nerede? Başkalarına hat açtırıp kullananlar cemaatin hangi şeffaflığından bahsedebilir? Şeffaf dediğiniz yapı bu mu? Kod adı kullanma konusuna hiç girmiyorum. Yanlışı kabullenmek bu kadar mı zor? İnsanlar zor şartlar altında inim inim inlerken yatağınıza yatıp nasıl huzurla uyuyabiliyorsunuz?

Son zamanlarda çok moda bir tabir var: Çomar. Cematte de var bunlardan. Daha yaşı başı kaç, hayat tecrübesi yok, ama hoca diye gezinen ve dediklerinin eksiksiz yapılması gerektiğine inanan kibir abideleri. İnsanları felakete sürükleyen yardımcı ekip. Milleti banknot olarak gören abiler... Körü körüne savunan ama dönüp "ben neyi savunuyorum" diye sormayanlar.

Cemaatte olmayan bir kültür var, iyiliği yapıp, sevabı işleyip olaysız dağılmak. İlla iki kişi bir araya gelince her olaya el atmalı. Kermes de yapmalı, yardım da toplamalı, resmi kurumlara yerleştirmelik adam da bulmalı, banka da açmalı, etrafındaki gençleri de evlendirmeli... O da yetmez dünyada okul açıp her yere uzanmalı. Niyet kötü değil elbette, ona lafım yok ama cılkını çıkarmaya karşıyım. Çünkü bir kontrol mekanizması yok. İnsanların gruplaştığı her yerde arıza çıkma ihtimali yüzde yüz. Yapılan yanlışlar dile getirilince de "ona takılma" diyen güruh. Ona takılma buna takılma... Bu yapı işte bu takıldıklarımızın toplamı değil mi zaten?

Yıllar önce bir mağduriyetle başa geçen zatın yapacaklarından haberdar olmasına rağmen hükumeti destekleyen abiler nerede? Neden zamanında tabanı aydınlatmadılar bu konuda? Gümbür gümbür gelen bir belaya karşı, olaylara neden tedbir alınmadı? Olimpiyatlarda Başbakan, Cumhurbaşkanı da bizimle beraber diye güç sarhoşluğuna kapılıp milleti bu hale düşürdükten sonra üzerlerinde kul hakkı olmadığını mı sanıyorlar? Erol Mütercimler'in bir konuşması var meşhur. 1999 yılında Münci İnci'nin evinde toplanılan grupta, Fehmi Koru Nazlı Ilıcak gibi Zaman Gazetesi yazarlarının olduğunu anlattığı konuşma. Youtube'da bulabilirsiniz. Ayrıca Ergenekon davası zamanında da bangır bangır "cemaati bitirme raporu" denilirken, Perinçek ceza evinden dışarı adım atar atmaz cemaati bitireceğiz derken bunlara karşı ne yapıldı? 17/25 ve akabinde dershanelerin kapanması meselesi sonrasında "belli ki bir günah keçisi arıyorsunuz, biz size bu fırsatı sunmayacağız, tüm tesislerimizi kapatıp, faaliyetlerimizi durduruyoruz, tabanımıza zulmedemezsiniz" denilseydi ne olurdu? Devlete savaş açmak çok mu mantıklıydı? Neden çıkıp efendice olanları anlatmıyorsunuz? Susmak kabullenmekse suçlu olduğunuzu kabul ediyor musunuz? Hesabını kimden soralım, söyleyin de ona gidelim?

Bütün bu olanlardan sonra hala daha cemaatin Türkiye'de faaliyete geçeceğini, yeniden dirileceğini düşünenler var. Lütfen biraz gerçekçi olun. KHK ile atılanlara geri dönüş ve tazminat umudu aşılamak yerine insanlara iş olanağı sunulmalı veya pasaport ve yurtdışı çıkışı için ne yapılabilir ona bakılmalı. Tabii ki Meriç'ten geçerek değil, insan gibi valiziyle çıkıp gidebilmeli herkes. Gittiklerinde ellerinden tutup yardımcı olmalı. Haftada iki sohbet yaparak hazır paraya alışmış insanlar sudan çıkmış balığa döndü. İçeridekilerin durumu konusunda ne yapıyorsunuz? Kaderine terkedilmiş bu insanların hali ne olacak? Boş umutlar vermeyi keserek somut adımlar atın. Vebali üzerinizde. 700 küsur bebekten bahsediyorum, umurunuzda mı?

Bu topraklarda ne varsa, deccal de buradan çıkıyor, süfyan da buradan çıkıyor, mehdi de... Bu müslüman aleminin kendini bu denli önemsemesi çok tuhaf. Halbuki en sefil insanlar bu topraklarda yaşıyor. Açlık savaş sefalet hep burada... Bireysel olmadıkça, kabile zihniyetinden çıkmadıkça bu işler düzelmez. Müslümanlar her ramazan "oruç nasıl açılır"ı tartışırken aynı dinden değil diye küçümsedikleriniz uzayda koloni kuruyor. Cemaat okul açma derdindeyken "gavurlar" engelliler için hayatı kolaylaştırmanın yollarını arıyor. Olimpiyatlarda Türkçe yarıştırmak marifet değil, insanlık adına bir şeyler yapmak marifet.

Bu ülkede hangi haksızlığın hesabı soruldu, hangi darbenin gerçek yüzü açıklığa kavuşturuldu da bu olayların bir kaç seneye düzeleceği düşünülmekte? Bu kadar belayı bu insanların başına sardınız, bir zahmet şu işin ucundan tutun!!!

Sosyolog M.Z. 
author

"Sorumluluk Reddi" Konusunda Önemli Bilgilendirme:

Münferit Fikir Platformunda yazılan tüm yazılar, aksi MFP YYK tarafından belirtilmedikçe yazarların kendi görüşleridir. MFP’nin ve platformdaki diğer yazarların görüşlerini yansıtmaz veya ifade etmez.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. ''Bir insanın nefsinden fedakârlık etmesi için, onun bireysel kimliğinden ve kendine özgü farklılıklarından ayrılması gerekir. Kişi doğum ve ölüm arasına sıkışmış bir birey olmaktan; bir George, Hans, bir Ivan ya da Tadao olmaktan vazgeçirilmelidir. Bunu sağlamak için uygulanacak en etkili yol, kişiyi kolektif bir kimlik içinde asimi-le etmektir. Asimile edilmiş kişi, kendini ve başkalarını birer birey olarak görmez. Kendisine kim olduğu sorulduğunda onun otomatikman vereceği cevap kendinin bir Müslüman, bir Alman, bir Rus, bir Japon, bir Hıristiyan olduğu ya da bir ailenin veya kabilenin üyesi olduğudur. Bağlı olduğu kolektif topluluktan ayrı bir amacı, değeri ve kaderi yoktur ve bu topluluk yaşadığı sürece onun için gerçek bir ölüm yoktur.''
    ''Kişisel farklılıklar tamamen yok edilmelidir. Kişi bazıları saçma da olsa birtakım ritüeller yardımıyla cemaate, kabileye, siyasi partiye yeni yakınlıklar kurmalıdır.Bu kişinin mutluluğu ve mutsuzluğu, övünmesi ve güvenmesi, kendi görüş ve yeteneklerinden değil, bağlı olduğu grubun kapasitesinden ve geleceğinden doğmalıdır. Her şeyden önce, bu kişi kendini asla yalnız hissetmemelidir. Issız bir adada tek başına olsa bile, bağlı olduğu grubun gözlerinin kendi üstünde olduğunu hissetmelidir. O kişi için grubun dışına çıkarılmış olmak, hayatının yok olmasıyla eşit sayılmalıdır ''

    YanıtlaSil