15 Temmuz 2016 gece saatlerinde başlayan darbe girişimi başarılı olmuş ve 16 Temmuz 2016 tarihinde sıkıyönetim ilan edilmişti. Ülkeye tam bir korku iklimi hakim olmuştu. Darbeyi Fethullahçı subayların yaptığı dillendiriliyor ancak Fethullah Gülen yaptığı açıklamada darbeci subayların binde birini dahi tanımadığını belirtiyordu. Fethullah Gülen ayrıca demokratik değerlere inandığını ancak darbe öncesi ülkedeki karmaşık durum nedeniyle darbenin ülkenin menfaatine olduğunu da belirtiyordu. İlerleyen günlerde Zaman gazetesinin kayyum kararı kaldırılıyor ve gazete bir hafta içinde iki milyon tiraja ulaşarak kırılması güç bir rekora ulaşıyordu.
Darbe sonrası bürokraside büyük bir tasfiyenin yaşanacağı dillendiriliyordu. Hatta bu konuda bazı listelerin çoktan hazırlandığı da sızan bilgiler ardasındaydı. Yaşanacak bu tasfiyenin AKP yanlısı memurları hedef alacağı ve bunun için bazı kriterlerin belirlendiği söylenmekteydi. Basına yansıyan kriterler memurlar arasında kargaşaya sebep olmuş, özellikle yasal olarak faaliyet gösteren bazı kurumlarla ilişkisi olan memurların tasfiye edileceğinin dillendirilmeye başlanması huzursuzluğu iyice artırmıştı. Ayrıca kendini kurtarmak isteyen memurların hoşlanmadığı veya tasfiye etmek istediği memurları AKP'li olarak ihbar eden binlerce başvurusu gazetelerin sayfalarını süslüyordu.Ben ise her zamanki rutin yaşamıma devam ederken 22 Ağustos 2016 tarihinde hayatımın şokunu yaşıyordum, benle beraber 5 arkadaşımızı odasına çağıran Genel Müdürümüz açığa alındığımızı bizlere bildiriyordu. Genel Müdürün odasından çıkarken hepimiz çok üzgündük, ancak arkadaşımın beni dürterek Genel Müdürün masasındaki Fethullah Gülen kitabını göstermesi aramızda gülüşmeye neden olmuştu.
İşyerimden evime nasıl geldiğimi hatırlamıyorum bile, hayatımda içki içmemiştim ama sarhoş olmak böyle bir duygu olsa gerekti. Kafamda bir türlü neden açığa alındığım sorusuna cevap bulamıyordum. O gece hiç uyumadım, ertesi gün aramın iyi olduğu birkaç kişiyi arayıp neden açığa alındığımı bilmediğimi, bu konuda bana yardımcı olmalarını istedim. Aradan iki gün geçtikten sonra arayan bir arkadaşım açığa alınma nedenimin Bank Asya olduğunu bildirdi, ancak bu bilgiyi kendisinden edindiğimi herhangi bir yerde belirtmememi söyledi, ben de kendisine teşekkür ederek telefonu kapattım. Bank Asya nedeniyle açığa alınmam bana çok saçma gelmişti, ben Devlet izni dahilinde çalışan bu bankada 2012 yılından itibaren rutin bankacılık işlemleri yapmıştım. 2014 yılının Temmuz ayında da başka bankadaki kredi ödemelerim için Bank Asya'daki paramı çekmiştim. Acaba arkadaşım yanlış bilgi mi edinmişti, ya da başka nedenler mi vardı, anlayamıyordum.
Aradan birkaç gün geçince yeni atanan hükümet sözcüsünün açıklamaları, neden açığa alındığım konusunu netleştiriyordu. Kamuoyunda Bank Asya nedeniyle açığa almalar gündeme gelince hükümet sözcüsü Bank Asya konusunun kamuoyunda istismar edildiğini belirterek, sadece zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısını dikkate alarak bankayı batırmak ve ekonomiye zarar vermek amacıyla Bank Asya'dan parasını çekenlerin açığa alındığını, bu itibarla 1/1/2014 -29/05/2015 döneminde Bank Asya'dan olağan dışı seviyede para çeken veya hesabını kapatanların Türkiye ekonomisini hedef aldığını belirterek, Devlet'in bu kişilerle çalışmama kararına kamuoyunun saygılı olması gerektiğini açıkladı. Bu açıklamayı duyunca adeta çıldırdım, benim böyle bir amacım yoktu, olamazdı da. Durumumu açıklayan dilekçeler hazırlayarak banka hesap detaylarını ve ödemesini yaptığım kredi bilgilerini de ilave edip Kurumuma başvurdum, biliyordum ki başvurumu inceleyen Kurum yetkilileri bana hak verecek ve suçsuzluğuma inanarak beni göreve iade edeceklerdi.
Ancak, 1 Eylül 2016 tarihinde daha en dibe inmediğimi anlamış oldum. Telefonla arayan arkadaşım 50.000 civarında memurun ihraç olduğunu söylüyor hemen televizyonu açmamı istiyordu. Hemen TRT-1' i açtım; televizyonda Fethullah Gülen'in vaazı vardı, altyazı da da hangi kurumdan kaç kişinin ihraç edildiğine dair son dakika bilgisi geçiyordu. Daha sonra Resmi Gazete'yi açtım, inanamıyordum ihraç olmuştum. "Allah'ım ne oluyor?", "Allahım ne oluyor?" nidalarıyla uykumdan uyandım. "Oh be, şükür ki kabusmuş!" dedim. Kendime gelince darbe olmadığını hatırladım ancak acı gerçekle tekrar yüzleştim; ben ihraç olmuştum, sebep de 2014 Temmuz ayında kapattığım Bank Asya hesabı idi.
Bazen ne yapsan olmuyordu....
Point
1 Yorumlar
Çok güzel bir yazı ben de çoğu kez düşündüm darbe başarılı olsa nolurdu diye. Hatta darbe günü bile düşündüm eğer başarılı olursa ve Gülen demokrasiye saygılıyız darbeyi kınıyoruz ama Türkiye'de çok kötü yönetiliyordu falan derse diye, o zaman F.Gülen'in ne kadar kötü olduğunu herkese anlatır hapse girerim diyordum, etrafımdaki Akplileri kurtarabilir miydim acaba bunlara dokunmayın ben kefilim desem beni dinlerler mi diye falan düşündüm. Ama zerre dinlemezlerdi bizler piyonduk çünkü, hiç acımadan içeri atarlardı onları bu kadar olur muydu bilmem ama Ergenekon'dakinin aynısı olurdu en azından.
YanıtlaSilAkplilerin çoğunu selam tevhidden alırlardı bence içeri, iran ajanı diye alırlardı onları yolsuzluk+ iran ajanlığı.
Ama yazı cidden güzel, ama aşamalı bir şekilde yavaş yavaş Gülen kabul ederdi, öyle direk vaazının trt 1 de gösterileceğini düşünmüyorum.