Sorunlara çözüm üretebilmek için önce sorunları tek tek tespit etmek gerekir. Genel olarak sorunları tespit etmek çok kolay olmasına rağmen çözüm üretmek o kadar kolay değildir. Muhalefet partileri de sık sık bu duruma düşer ve sadece sorunları saymakla yetinirler. 15 Temmuz 2016'dan beri yazılan çizilen söylenenlere baktığımızda ise Hizmette sorunlar noktasında bir birlik olmadığı görülecektir. Sorunlar noktasında bir birlik olmadığı için bir kişinin sorun olarak görmediği bir nokta hakkında başka bir kişi uzun bir çözüm yazısı yazdığında o yazının hiçbir anlamı olmamaktadır.
Elbette internet ortamının hizmet mensuplarının görüşlerini ne kadar yansıttığını bilme imkânımız yoktur. Ama her ihtimale karşı bir birlik olmadığı varsayılacak ve önce sorunun tanımlaması yapılacaktır. Bir birlik olmadığı varsayılmasının diğer bir nedeni de: cemaatin yapısı her ferdin sadece kendi nüfuz ettiği alanla ilgili bilgi sahibi olmasına izin vermesidir. Yani bir kişi istediği kadar zeki olsun istediği kadar okuyan araştıran bir kişi olsun ancak kendi görebildiği cemaat faaliyetleri konusunda bilgi sahibi olabilir. Bu sistemde de sadece Fethullah Gülen'in cemaatin tüm faaliyetlerini öğrenebilme imkânı olduğunu varsayabiliriz. Peki böyle bir gizlilik neden bir dini cemaate vardır neden insanlar sorgulamamaktadır? Bu sorunun cevabı başka bir yazıya konu olabilir ama kısaca geçmişi geçmişin şartlarıyla değerlendirmek gerekir. Kişi zaten cemaatin tüm faaliyetlerini bildiğini düşünüyorsa neden bir gizlilik arayışına girsin ki? Kişi şu an gelinen noktada cemaatin çoğu faaliyetini bilmediği gerçeğiyle yüzleşmektedir. Devlet 17-25 Aralık 2013'ten sonra yavaş yavaş cemaatin gizli faaliyetlerinden bazılarını gün yüzüne çıkarmıştır. Tabi bu faaliyetler ortaya çıkarılırken yalan, abartma, olmayan şeylerin de belki bu çuvala atılmasıyla kişiler medyaya yansıyan bu haberleri takip etmemiş ve güvenmemiştir. 15 Temmuz’dan sonra ise dedikodudan ziyade artık çoğu şey yargıya yansımış davalar görülmüş ve birçok gizli faaliyet ortaya çıkmıştır. Gene bu noktada haberleri okuyan vardır okumak isteyip okuyamayan vardır okumayı tercih etmeyen vardır. 2013'ten önce de bazı kitaplarda ve bazı gazetelerde cemaatin görünmeyen yüzü hakkında bilgiler mevcuttur, bu kitapları değil bir cemaat üyesi muhafazakâr mahalleden gelen hiç kimse okumamaktadır okusa da büyük ihtimal inanmayacaktır çünkü yazarları farklı mahalleden kişilerdir. Şu an büyük bir genelleme yapıyor olsam da az çok bu olaylar bu şekildedir. Bu noktayı belki yazıyı hiç cemaat hakkında fikri olmayan biri okuyup yanlış anlamasın diye bu kadar açmak zorunda kaldım. Bu faaliyetlerden bir tanesini olan soru verilmesini bu yazı dizisinde işlediğimde olaylar daha iyi anlaşılacaktır.
Soruların çalınması olarak sık sık dile getirilen bir mevzuyu bu yazı dizisinde olabildiğince açacağım. Öncelikle bu konuyu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlamam gerekir ki, kendi içine kapanmış haberleri takip etmeyen kişilerin akıllarında hala soru işareti kalmasın. Daha sonra ise soruların verilmesinin neden olduğu başka sorunlar tek tek ele alınacak ve bir çözüm önerisi yapılacaktır. Eğer olayın ispatı kısmından sonra ben kesinlikle kabul etmiyorum diyorsanız yazının kalan kısmını okumaya bilirsiniz. O kişiler için sadece tek bir sorun kalmıştır: eğer bir sorun yoksa yok olan bir şeyin çözümü de yoktur, sadece onun yok olduğunun kanıtlanması gerekir. Bir şeyin yokluğunun kanıtlanması da ona çözüm bulup eyleme geçmekten daha kolaydır. Bu noktada çok rahat bir şekilde aslında olmayan sorunlarımız elenebilir ve asıl sorunlara odaklanabiliriz. Ama bu da yapılmıyor ve bir gayret gösterilmeden sadece ama o sorun yok deniliyorsa, bu hem işaret edilen sorunun sorun olarak kalmasına, hem de yeni bir sorunun daha ortaya çıkmasına neden olur. Bu yüzden iddiaların hepsinin çürütülmesi gerekmektedir ve olmadığına emin olan kişiler de lütfen bu iddiaları izah etsinler ve çürütsünler.
Öncelikle yazı dizisinde soruların çalınması ya da soruların verilmesi kalıplarından soruların verilmesi kalıbı kullanılacaktır. İki kalıbın birbirinden farklı anlamları vardır. Birinde devlet siz olursunuz ve soruları verirsiniz, diğerin de ise devletten bir şekilde soruları çalıp soruları verirsiniz. Benim kanaatim soruların verilmesi kalıbını kullanmak yönündedir.
Kadrolaşma, torpil, soruların verilmesi gibi kul hakları netice olarak aynı kapıya çıkar. Ülkemizde kadrolaşma, torpil, yazılı sınava değil sözlü mülakata önem verilmesi gibi hususlar tüm iktidarlar boyunca normal olarak görülmüştür. Bu noktada soruların verilmesini de kadrolaşma ya da torpil düzeyine indirip sıradan bir şey olarak görmek yerine, kadrolaşma, torpil gibi şeyleri soruların verilmesi noktasına çıkartmak ve ciddi ahlaka, İslam’a, vicdana, hukuka sığmayan ihlaller olarak görmek gerekir.
Bilindiği gibi bu konuda ilk dava 2010 yılı KPSS ile başlamıştır, 15 Temmuz öncesi bu konuda açılan tek dava 2010 yılı KPSS'dir diye hatırlıyorum. Peki cemaat tabanı 2010 yılı KPSS soruların verilmesi ile ilgili neden sorgulama sürecine girmemiştir? Çünkü zaten konuyla ilgili karşı propaganda diyebileceğimiz haberler Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV’de bol bol yapılmaktadır ve şu an ki gibi itirafçı beyanları yoktur. Hala daha bu konuda karşı propagandalar mevcuttur. O karşı propagandaların profesyonelliğine bakıldığında insanların neden bir sorgulama yapmadığı daha iyi anlaşılacaktır. Ek olarak şu önemli hususu da belirtmek gerekir ki tabandan bu konuda gelen bir dip dalga olmadığı için bir sorgulama yapılmadığı iddia edilmiştir. Yoksa belli kişiler bunun sorgulamasını yapmış sorularına cevap bulmuş ve tatmin olmuş ya da cevap bulamamış ve ayrılmış olabilir. Bu yazı dizisinin en önemli amacı böyle bir konuda hiçbir şekilde kapalı kapılar arkasında verilen cevaplar ile tatmin olunmaması ve bir dip dalgası oluşması gerektiğini vurgulamaktır.
17-25 Aralık sonrasında açılan birçok davanın uydurma olduğu noktasında propaganda yapıldığı için 2010 yılı KPSS soruşturması da bundan nasibini almıştır. Ayrıca iddianamede yeterli delil yoktur ve soruşturma devam etmektedir, bilindiği gibi 15 Temmuz sonrası asker eşlerinin şüpheli olduğu medyaya yansımıştı. Yani asker eşleri 2016 yılında hala daha savcı tarafından sorgulanmamıştı. Yani bu konuda 15 Temmuz öncesi bir dip dalga olmasını beklemek bir hayaldir. Peki 2010 yılından önce neler olmuştu? 2010 yılından önce de birçok iddia ve söylenti bulunmaktaydı, medyaya yansıyanlar olmuştu. FEM dershaneleriyle ilgili 2008-2009 yıllarında medyaya yansıyan bir olay olmuştu. Bunun dışında bazı yazarlar bu iddiaları dile getiriyordu ve kitaplarında anlatıyorlardı. Bu kitaplar tabi ki de okunmuyordu, hala daha okunmaz çünkü cemaatin tabanına karşı dindar kimliğinden dolayı dışlayıcı, küçümseyici bir saldırı niteliği taşıdıkları için kimse kendine saldıran kişileri okumaz. Yani başörtüsü yasağını savunan kişilerin kitaplarını yazılarını hiçbir muhafazakâr okumaz. Konuyla ilgili ilk kitaplardan olan Hablemitoğlu'nun kitabında polis ve asker içindeki yapılanmaların bile ayrıntılı anlatıldığını görüyoruz. Gene o dönemde Türkan Saylan'ın konuşmalarında gizli faaliyetler ile ilgili bilgiler veriliyor 28 Şubat döneminde Gülen'in kasetleri de medyaya yansıdığını düşündüğümüzde cemaatin gizli faaliyetleriyle ilgili birçok şey ortaya saçılıyordu. Peki insanlar neden bir dip dalga oluşturmuyordu?
Bunun birçok nedenini saymak mümkündür, günümüzden geçmişe bakıp bazı şeyleri belirtmek gerekir ise öncelikle Türkan Saylan (*) muhafazakâr tabanın tamamı tarafından Ermeni Misyoner olarak görülen biridir. O kişinin böyle görülmesinde muhafazakâr medyanın ne kadar etkisi olmuştur, gerçeklik payı var mıdır, tarikatları ve cemaatleri hedef aldığı için mi böyle bir propaganda yapılmıştır ayrı bir yazının konusudur. Ayrıca o dönem uygulanan başörtüsü yasağı gibi muhafazakâr tabana uygulanan baskılar, her kesimin devlette yer alamaya çalıştığı bir dönemde muhafazakâr tabanı birleştirmiştir. Ayrıca Hizmet ile ilgili söylemlerde bu kişilerin devlete sızdığı belirtilmekte bu kişilerin dindar olduğu namaz kıldığı başörtüsü taktığı belirtilmektedir. Yani bugün de olduğu gibi kimse bu polisler hizmetin sohbetine gidebilir Gülen'i sevebilir ama sivil imamlarından işleriyle ilgili hiçbir talimat alamaz ve suç işleyemez demiyordu. Tabi sonradan Ahmet Şık ve Hanefi Avcı kitaplar yazdı, onların da sesi nasıl kesildi nasıl karşı propaganda yapıldı herkesin malumu. Ayrıca tüm devlet erkanının Türkçe olimpiyatlarına geldiği bir noktada (geçmişte de hep böyledir), kimse bu iddialara inanmazdı. Ama bu iddialar tabi ki kafalarda soru işaretleri doğurur ve insanlar sorar, cevap olarak da öyle bir şey yok iftiradır cevabını alırlar. Cevabı veren kişi de belki kaç senedir hizmet içinde olmasına rağmen böyle bir şey görmediği için böyle bir cevap vermiş olabilir ya da daha ulvi amaçlar için maalesef yalan söylemiştir. Tüm bu geçmişi geride bırakıp günümüze geldiğimizde soruların verilmesi devletin somut deliller ile ispatladığı, birçok itirafçı beyanı olan, inkâr edilmesi mümkün olmayan bir olaydır. Normal bir cemaatte (ütopyadaki) bu noktadan sonra başka izah yapmaya gerek yoktur. Cemaatin liderinin hemen konuyla ilgili bir açıklama yapması gerekir. Ya da tabanın bu noktada köpürüp, lideri açıklama yönünde zorlaması gerekir. Ama bunlar olmadığı için öncelikle sorunun tespiti için olay delilleriyle izah edilecektir.
Bu konuda birçok sınavla ilgili soruşturma başlatılmıştır ve hala yeni itiraflar ışığında başlatılıyordur. Soruşturmalar ihbar ya da itirafçı beyanı ile ya da sınav analizi dediğimiz geçen sene 5 kişi sınavı tam yapmış bu sene 1000 kişi yapmışsa bu şekilde bir veri ile soruşturma başlatılıyordur. Daha sonra şüpheliler toplanıyor ve ifade veriyorlardır. 1000 kişinin kazandığı bir sınavda 700 kişi itirafçı olup soruyu aldığını itiraf ettiğinde zaten olay tamamıyla çözülmüş oluyordur. Ama bunla da yetinilmiyor o kişilerin soru soru analizi yapılıyor yakın zamanda girdiği bir sınav ile sonuçları kıyaslanıyor vs. başka delillerde toplanıyordur. Türkiye'de işkence olduğunu ifadelerin zorla imzalatıldığını düşünebilirsiniz, öyle bir şey olduğunda zaten mahkeme aşamasında kişiler bunu dile getirip eski beyanlarını inkâr ederler. Bu soruların verilmesinde yukarda misal belirttiğim 700 kişi mahkemede de beyanlarını tekrar edip soruların nasıl verildiğini izah ediyorlar ve mahkeme de kişilerin durumuna göre ya cezaya hükmediyor ya da etmiyor. Yargıtay tarafından onaylanmış bir ceza hükmü olup olmadığını bilmesem de ilk derece mahkemelerinde biten davalar mevcuttur.
Genel olarak net bir şekilde askeriye ve polis ile ilgili belli yıların sınavlarının soruları cemaatin en tabanındaki öğrenci kesimine verildiği ispatlanmış bir vakadır. Bunun dışında KPSS, Ales, yabancı dil, dış işleri bakanlığı personel alım sınavı, hakimlik- savcılık sınavı, kurum içi yükselme sınavlarıyla (asker-polis) ilgili de en az bir tane itirafçı beyanı mevcuttur bunların da soruşturmaları devam etmektedir. 2010 yılı KPSS de net bir şekilde ispatlanmış, ama bu sınavla ilgili farklı zamanlarda farklı propagandalar yapılsa da en son Ekrem Dumanlı tarafından soruların bir şebeke tarafından çalınıp izlerini kaybettirmek için her kesimden insana dağıtıldığı ve hizmet insanlarının da bulaştıysa bu şekilde bulaşmış olabileceği açıklaması yapılmıştır. Bu sınavla ilgili daha detaylı açıklamaları ilerleyen bölümlerde yapacağım. Bu iş hangi sınavlara sıçrar nereye kadar gider bir fikrim yok, bu nokta zaten bizi ilgilendirmiyor, bir tane sınavın ispatlanması aşağıda yapacağım değerlendirmeler için yeterlidir. Bu noktada ispatlanan sınavlar var mıdır ispat yeterli deliller ile yapılmış mıdır? Evet vardır ve itiraf delili ile yapılmıştır. Kişilerin itiraflarında bir sakatlık var mıdır? Hayır yoktur mahkemede de tekrar etmişlerdir, hiçbir normal insan işlemediği bir suçu kabul edip ceza almayı göze almaz, bir kişi bunu yapsa bile yüzlercesi yapmaz. Tutuksuz yargılanmak için yapmış olamazlar mı? Soru analizi gibi diğer deliller de aleyhlerinedir ayrıca FETÖ üyeliği yüz kızartıcı bir suç olmasa da soru hırsızlığı yüz kızartıcı bir suçtur ve makul yüzlerce insanın tüm akrabalarına arkadaşlarına rağmen böyle bir yüz kızartıcı suçu sadece tutuksuz yargılanabilmek için kabul etmeleri mantıklı değildir. Ayrıca FETÖ üyeliği suçu gelecekte Ergenekon gibi düşebilecekken böyle kesin bir suçu kabul etmeleri mantıksızdır. Peki bu kişilerin hizmetten olduğunun bir kanıtı delili var mıdır? İtiraf eden kişiler hizmetin öğrenci evlerinde bu soruları abilerinin verdiklerini beyan etmiştir. Kişilerin ve abilerinin profillerine bakıldığında bu kişiler hayatlarının o döneminde hizmetten oldukları nettir.
Bir sonraki yazıda bu işe cemaat içinde birilerinin oyuna getirilip mi bulaşıldığı yoksa cemaatin yönetiminin doğrudan organizasyonuyla mı bulaşıldığı ve Fethullah Gülen’in onayının olup olmadığı sorularına cevap aranacaktır.
Ahmet
Twitter: @a_wolfenstein
*Türkan Saylan'ın Ergenekon davasından evinde arama yapıldığını ve kanser olduğunu ve 35 gün sonra vefat ettiğini son 35 gününde kanserken medyada hakkında birçok karalayıcı haber çıktığını belirteyim. Polisin sabah gittiği yazıyor haberde o sabahtan kastedilen sabah saat 6 mıdır bilmiyorum. Küçük bir bilgi ama cemaatte aynı acıları çekenler şu an çok güzel empati yapıyordur ve bu bilgideki tüm yanlışlıkları görüyordur. Sadece içimden geldi bunu bilgiyi belirtmek belki bilemeyen vardır hala diye. Yoksa bazı gazeteciler gibi 'özeleştiri yap cemaat, bak Saylan'a bunu yaptınız' diyen insanlar gibi değil. Zaten bunları yapanlarla mücadele edilsin diye bu yazı dizisini yazıyorum, bunları yapan cemaat tabanı değildir.
*Türkan Saylan'ın Ergenekon davasından evinde arama yapıldığını ve kanser olduğunu ve 35 gün sonra vefat ettiğini son 35 gününde kanserken medyada hakkında birçok karalayıcı haber çıktığını belirteyim. Polisin sabah gittiği yazıyor haberde o sabahtan kastedilen sabah saat 6 mıdır bilmiyorum. Küçük bir bilgi ama cemaatte aynı acıları çekenler şu an çok güzel empati yapıyordur ve bu bilgideki tüm yanlışlıkları görüyordur. Sadece içimden geldi bunu bilgiyi belirtmek belki bilemeyen vardır hala diye. Yoksa bazı gazeteciler gibi 'özeleştiri yap cemaat, bak Saylan'a bunu yaptınız' diyen insanlar gibi değil. Zaten bunları yapanlarla mücadele edilsin diye bu yazı dizisini yazıyorum, bunları yapan cemaat tabanı değildir.
6 Yorumlar
Bu soru verilmesi öncelikle orta-3 talebelerine askeri lise ve polis koleji sınavı sorularının verilmesi ile başladı. Cemaatin namusu olarak gördükleri, bbtm ve eyalet abilerinin en çok önemsediği konunun en başında askeri liselere eleman cemaat talebesi sokmak vardı. Hatta vasıflı öğrenciler özellikle seçilirdi. Şimdi eskiden internetin kısıtlı olduğu,sosyal medyanın olmadığı zamanlarda sorular yıllarca evlere SİSTEMATİK şekilde servis edildi. Bu sınavlar normal Liselere giriş sınavından ayrı yapıldığından soru dağıtılmasını sümenaltı etmek daha kolaydı. Cemaat askeriye/polislikten sonra hızını alamayıp ALES ve KPSS gibi diğer özel sınavlara göz dikti 2010'lara doğru. Bunlar da sistematik olarak dağıtıldı çünkü akademide ve kamuda cemaat her yerde olmalıydı (!). Daha sonra anlattığınız gibi soru verme ayyuka çıktı. Bunu cemaate söyleyince şöyle savunma yaptılar: "cemaatin ihtiyacı mı var, bak ÖSS sonuçlarına". Evet cemaat dersaneleri ÖSS de gerçekten hakkıyla dereceler alıyordu ve onlarda şaibe yoktu,zaten olsa büyük infial oluştururdu. Ama zaten KPSS, ALES, askeriye soruları zeki çocuklara değil derslerde ortalama başarılı ama cemaate tam bağlı kişilere verilip onların kurumlara girmeleri sağlanıyordu. Gerçekten zeki olanlar ÖSS'de hakkıyla derece yapıyordu. Bu ayrım da gözden kaçmamalı. Cemaatin hakkıyla ÖSS dereceleri yapmaları hatta olimpiyatlarda madalya almaları ALES, KPSS, Askeriye, Polislik gibi yerlerde soru çalmaları gerçeğini değiştirmiyor maalesef.
YanıtlaSilçetin akyol
1990'lı yıllarda yoktu bu soru olayı. 2000'li yıllarda başlamış olmalı. İnsan kalitesi düştükçe fetvalarda sınırlar genişledi galiba.
YanıtlaSilGelinen nokta çok acı
YanıtlaSiltus forumlarında “...Bundan 7-8 kadar yıl önceydi. 5-6 defa girdiğim ÜDS lerden 50-60 arası alıp duruyordum. Meşhur bir TUS dersanesinin Meşhur bir sahibi -ki iyi İngilizce bilmesi ile de tanınır- yerime ÜDS ye girebileceğini söyledi. "Sen de sarışın gözlüklüsün ben de, kimse anlamaz bile, ben böyle çok kişiye ÜDS-KPDS kazandırttım" dedi. Tabi teklifini "bütün akademik hayatımı b.k çukurunun üzerine bina edemem" diyerek reddettim. 1-2 sınav daha sürünüp kendim 71'imi aldım. Eğer yakalanırsa "sevgili JOKER abimin" aleyhine tanıklık ederim. Allah islah etsin, bir adamın her işi mi YAMUK olur ya?”
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=4964&page=62
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=10037
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=4309
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=9306
bundan çıkan anlatılan ve ya kanaatimize göre anlatılmayandan hissedilen anlam tusdata tus hazırlık dersanesinin paralel yapi feto Fethullah Gülen cemaatine genç klinisyenler yapılanması içinde herkesten farklı özel ve çok fazla kontenjan ayırdığı ve iyilik yapmak icin ücretsiz aldığı kişisel verileri yasadışı kaydettiği yani fişleme yaptığı.. tusdata ve veya uz.dr sami selçukbiricik in sponsoru olduğu drtus.com rus forumunda obunme ve guc gösterisi olarak anlatılan ösym den bilgi sızdırmalarını maddi güç ve fethullah gülen fetö paralel yapı veya cemaat örgüt bağlantısı olmadan nasıl yapılabileceği şayanı hayret bir konu olarak şüpheleri celbetmekte haklıdır tusdata ve veya sahibi uz.dr. sami selçukbiricik feto paralel fethullah gülen mensubumudur iskenderpaşa hakyol mensubu mudur bilinmez ve olsa da olmasa da özel hayatı kendi tercihidir saygı duyulmalı ancak ilişkiler ağı ağacın kurdu/ Mustafa Önselin kitabındaki gibi rahatsız edici giriftlikte.. Bu arada ösym nin sınava başkasının yerine girdiği tespit edilen tus Dersanesi sahibi ifadesi ile kamu oyunun anladığı kişinin büyük ihtimalle uz Dr Sami selçukbiricik olduğu kanaati oluşuyor. Ösym nin ve uzman doktor sami selçukbiricik in de aksi bir beyanı yok ..soruşturmaların akamete uğraması bu ortamda bu bağlantılarla ve tusdata maddi sponsorluğunda yayın yapan dr tus sitesinde Drtus.com tus forum sitesi moderatörlerinin ösym ve yök te tanıdıkları olduğu ve maddi gücü fazla olduğu icin ösym de yök te muhatap kabul ediliyor itibar goruyor beyanları zaten malumun ilanı bir durum .
ÖSYM kampanyaları ile bir yandan tusdata bir yandan STV ve zaman gazetesi bir yandan taraf gazetesi ile ÖSYM'nin şifre ve hatalı soru ve sınavlarla gündeme gelirken kpss, ve polis hakim sınavları yolsuzluğunun unutturulduğu gündemin ösym ciddiyetsizliğiyle yaptığı hatalı sorular üzerinden kampanyalarla her sınav döneminde ösym yolsuzluğu gündeminin değiştirilip kpss sınavı ve diğer sınav soru çalmalarının ve siyaset ,ÖSYM ve yök teki kirli bağlantıların, irtibatlı kişiler ali veli halil delil isa musa sema fatma her kimse bunlar ayıklanmadığı gerçeğinin örtüldüğü . .
Kanser gibi hasta hastalıklı bir ilişki zinciri değil mi
Her sınavda sorular alındı mı çalındı mi sızdı mi sızdırıldı mi kaygısı yersiz Mi? Ateş olmayan yerden duman çıkar mı
ÇALINMIŞ YILLAR! Yavuz Selim DEMİRAĞ "Her haliyle "organize çete" olduğu kanıtlandığı halde Askeri Sınavlar, KPSS ÖYS, TUS, ALS buz dağının görünen kısmı. Bu ülkede son 13-14 yıl yapılan tüm sınavların yok hükmündedir.
YanıtlaSil"Soruşturuluyormuş" gibi yapıldığına en başından beri inanmadığımı defalarca yazdım. Alın size son bomba! Tıpta Uzmanlık Sınavları. Hırsızlık çetesine yıllarca göz yumdular. Tıp camiası farklıdır. TUS'u mercek altına alanlar neredeyse 50 yıldır hangi fakültenin öğrencilerinin hangi derecelere girdiğini iyi bilir. O halde başta 2014 TUS'unu inceleyin. Son yıllardaki TUS'u mercek altına alın. Hangi üniversitelerin birden bire öne çıktığını belki anlarsınız. Bu yazdıklarımın adına "suç duyurusu" mu denir yoksa "durum tespiti" mi bilmem. Titiz bir çalışma ile bütün bu sınav hırsızlıklarının faillerini tek tek tespit ederek, yargıya teslim edilmelidir.
BİR TUS FORUMUNDAKİ YORUM:
ÖSYM TUS DAVALARI HİÇ BİTMEYECEK!!!!. Her TUS sınavı öncesi ve sonrası süreçlerde:
1-ÖSYM’nin 16.09.2014 tarihli Basın Duyurusunda “bir hazırlık dersanesinin forumlardaki organizasyonundan bahsedilmekte, sınava girmediği halde mağduruz diye gazetelere verilen ilandan bahsetmekte ve başkasının yerine sınava girdiği tespit edilen malum dershane sahibi olarak tanınan kişi” diye bahsettiği organize yapı, dersane ve kişiler?
2-Sürekli yanlış TUS sorusu, iptal, soru açıklamama türü mahkemede %100 kaybedeceği kesin davalık durum oluşturarak her sınav sonrası kaosa neden olan ve devlet kurumu?
4-Her sınav sonrası hatalı sorular üzerinden hakkımızı arayan tus forum sitesi, dersane ve avukatlar?
6-Her sınav sonrası hatalı sorular üzerinden ÖSYM ‘ye dava açılmasını tek gündem yapan dersane ve tus forum sitesi?
7-ÖSYM’ye dava için dersane ve tus forum sitesi tarafından yönlendirildiğimiz avukat?
8-Biyologların TUS’a girebilmesi davasında yönlendirildiğimiz avukat?
9-Biyologların TUS’a girebilmesi davasında davacıların tüm dava masraflarını karşılayacağını açıklayan ve karşılayan TUS/DUS dersanesi?
10-Hürriyet-Milliyet-Akit vs gazetelerine verilen sayın cumhurbaşkanım mağduruz diye ÖSYM gazete ilanlarını fonlayan dersane?
11- Bu ilanlarda tüm doktorlar adına ilan veren doktor olmayan dersane çalışanı?
12-15 dakikada bir mahkemeyi aramak için “TUS TELEFON TİMİ” kuran Tus forumu?
13-Mahkemeye baskı için “ORGANİZE OLUP MAHKEME BAŞKANINA GİTME“etkinliği yapan Tus forumu?
14-Bilirkişilere baskı yapmak için “BİLİRKİŞİ İLE GÖRÜŞME GURUBU” oluşturan Tus forumu?
15-ÖSYM Hukuk Müşavirliğine baskı için” TUS ÖSYM HUKUK TİMİ” oluşturan Tus forumu?
16-Bahse konu Tus forum sitesini yüksek rakamlarla fonlayan dersane?
17-ÖSYM Başkanının avukatı?
18-Dersane sahibinin avukatları?
19-ÖSYM davalarında tus forumlarından yönlendirildiğimiz avukatlar?
20-ÖSYM Başkanının avukatı, ÖSYM davalarının avukatları yakınlığı?
21-ÖSYM Başkanının avukatı ile ÖSYM şüphelilerinin avukatı aynı mı?
22-ÖSYM-YÖK yetkilileri ile yakın hemşehrililik irtibatı olan dersane sahibi?
23-Hukuk bürosunda çalışan avukatlar ile ÖSYM ve YÖK üyeleri arasında ticari ortaklık bağlantısı?
24-ÖSYM’nin Basın Duyurusunda “bir hazırlık dersanesinin forumlardaki organizasyonundan bahsedilmekte ve başkasının yerine sınava girdiği tespit edilen malum dershane sahibi olarak tanınan kişi” diye bahsettiği organize yapı ile çok yakın irtibatlı ÖSYM-YÖK üyeleri?
25-ÖSYM karşıtı faaliyetleri organize eden ve başkasının yerine sınava giren dersane sahiplerinin davetine icabet eden ÖSYM-YÖK üyeleri?
26-Hukuk bürosunda çalışan avukatlar ile dersane sahipleri arasında ticari ortaklık bağlantısı?
27-Hukuk bürosunda çalışan avukatlar, ÖSYM ve YÖK üyeleri ve dersane sahipleri arasında ticari ortaklık bağlantısı?
28-Dersane sahibiyle ortaklık bağlantısı olan ÖSYM ve YÖK üyeleri?
29-Hukuk bürosunda çalışan avukatlar ile ÖSYM ve YÖK üyeleri arasında kankalık bağlantısı?
31-ÖSYM’nin bahsettiği “herkesi ÖSYM karşıtı faaliyete sevk eden menfaat grupları” ile yakın irtibatlı ÖSYM-YÖK üyeleri ve
Bunların her davetine icabet eden ÖSYM-YÖK üyeleri?
Cemaat; çoğu sınav sorularını sınavdan önce temin etmiş bunu organize bir şekilde yapmıştır. Yapıyı tanıyan biri bunun Fetullah Gülen'in talimatı olmadan mümkün olmadığını çok iyi bilmektedir. Askeri okullardaki soruların 1986 yılından beri cemaat tarafından temin edildiği, bir Tümgeneral'in etkin pişmanlık ifadesiyle ortaya çıkmıştır. O yıllarda Gülen Türkiye'deydi cemaat mensubunun sayısı son derece azdı. Gülen'in haberim yoktu diyerek sıyrılması mümkün değildir. Diğer sınavlar da, askeri okul sınavlarından farksızdır. Yıllarca Fetullah Gülen'in fetvası ve talimatıyla bu işler irtikap edilmiş çoğu insan suça bulaştırılmış böylece hem insanlar cemaatten kopamayacak durumu getirilmiş hem de bürokraside etkinlik kazanma hırsı tatmin edilmiştir.
YanıtlaSilÖrneğin 2010 KPSS sınav sorularının cemaat tarafından temin edilmesi meselesini ele alalım. Daha önceki sınavlarda soruların tamamını doğru yapabilen aday sayısı pek az olmasına rağmen bu sınavda soruların tamamını bilen aday sayısı önceki yıllarla kıyaslanmayacak oranda çok sayıda olması, üstün başarı gösterenlerin akraba veya karı koca olması, karı kocaların doğru ve yanlış cevaplarının aynı olması ve karı kocanın eşit puan almaları nedeniyle ÖSYM yürütme kurulu üyesi tarafından inceleme başlatılmıştır. ÖSYM Yürütme Kurulu üyesi A.Ç. soruların sınavdan önce kopyalandığı iddia olunan bilgisayarın imajını Emniyet'in bu işlere bakan Siber Suçlarla Mücadele birimine göndermiş, tamamı sonradan FETÖ'den ihraç olan polisler, bilgisayarda yaptıkları incelemede, çalınan KPSS sınavına dair bir bilgi bulunmadığına dair rapor düzenlemiştir. A.Ç aynı imajı bu kez Jandarma Kriminal'e göndermiş, adı geçen kurum 2010 KPSS'nin soruşturması yapılan sadece eğitim bilimleri sınavı değil, 2010 KPSS genel yetenek genel kültür sınav sorularının da bilgisayara yüklendiğini tespit etmiştir. Soruların sınavdan önce temin edildiği tespit edilince savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş dosya Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosuna intikal etmiş, başsavcı vekili Şadan Sakınan tarafından yıllarca dosya sürüncemede bırakılmıştır. Soruşturma sonunda takipsizlik kararı verilmiş, Darbeden sonra Şadan Sakınan'ın FETÖ'cü olduğu anlaşılıp ihraç edilmiştir.
ÖSYM'deki sınav sorularının nasıl temin edildiğine dair bir ÖSYM çalışanı etkin pişmanlık kapsamında itirafçı olmuş, cemaat abisinin talimatıyla oraya yerleştiğini anlatmıştır. ÖSYM'deki işleyiş şöyledir. Sorular hazırlanıp matbaya götürülmeden evvel kriptolu bir hafıza kartına kopyalanmaktadır. Hafıza kartına kayıt yapılırken sanal bir server oluşturulup soruların bu server'a yüklendiği de itirafçı ifadesinde geçmektedir. Cemaat tarafından çalınan sorular arasında KPSS, ALES, Kaymakamlık, Hakim/Savcılık, YDS gibi çok sayıda sınavın bulunduğu da ortaya çıkmıştır.
Dikkat edilirse ÖSYM'deki itirafçı cemaate soru temin etmek için kuruma yerleştiğini itiraf etmiştir.
https://t24.com.tr/haber/feto-itirafcisi-osym-calisani-anlatiyor-sinav-sorulari-icin-ozel-sanal-sunucu-kuruldu,817554
Cemaat yapılanmasını bilen birisi açısından, soruların verilmesi olayının Gülen'in icazeti olmadan çalınamayacağı şöyle izah edilebilir. Cemaatin esnaf, öğretmen, dershaneler, doktorlar gibi meslek grupları Türkiye imamı tarafından yönetiliyor olsa da doğrudan Gülen'e bağlı özerk birimler de bulunmaktadır. Örneğin askeriye, emniyet, yargı ve ÖSYM bir imam vasıtasıyla doğrudan Fetullah Gülen'e bağlı birimlerdir. Bu mesleklerin imamları ayda bir Fetullah Gülen'le görüşüp talimatları ondan almakta Türkiye İmamına bağlılıkları bulunmamaktadır.
2010 KPSS ve diğer sınav yolsuzluklarının örtbas edilmesi meselesinde görüldüğü üzere olay sadece cemaatin Türkiye imamının bu olayı gizlemesiyle kapatılabilecek boyutta değildir. Bunun üstünün örtülmesi hem Türkiye imamı, hem soruların dağıtıldığı ayrı ayrı tüm il imamları, hem ÖSYM imamı, hem Emniyet İmamı, hem yargı imamının ve hem de medya imamının sınav yolsuzluğunu öğrendiği halde sessiz kalması ile mümkün olabilir. Bu imamlar hem kendi aralarında örgütsel toplantılar yapmakta ayrıca ayda bir Gülen'le görüşmektedirler. Kaldı ki bu kişilerin 2 yılda bir değiştirildiği hesap edilinde soru çalma meselesinin tabandaki birkaç kişinin densizliği denerek kapatılabilecek ölçütlerde olmadığı anlaşılmaktadır. Tüm cemaat imamlarının sık sık değiştirildiği bilinen bir gerçektir.
YanıtlaSilAnlattıklarımın yanısıra, bir cemaat mensubu, yurtdışında yapılan eğitim faaliyetlerine ruhsat alınması konusunda zorluklarla karşılaşıldığını, bazı bürokratlarla içki masasında oturduklarını, karşı taraf içki içip biz içmediğimizde ikna yönünden zayıf kalınacağını söyleyerek içki içme meselesinde nasıl tavır takınacaklarını Gülen'e sormuştur. Bu kişiye karşı Gülen'in "herşeyi de bana sormayın" diyerek içkiye icazet verdiğini belirtmek isterim. Kısacası Gülen; dini, işine geldiği gibi tevil eden, menfaatine olduktan sonra her türlü ahlaksızlığa fetva verecek bir karakterdedir. Etkin pişmanlıktan yararlanıp itirafçı olan ve soruları aldığını söyleyen çok sayıda cemaat mensubu bulunmaktadır.
https://www.memurlar.net/haber/722414/feto-sorulari-verirken-allah-sizi-carpar-diye-tehdit-etmis.html
Yukarıda linkini verdiğim haber sitesinde etkin pişmanlıktan yararlanıp soruların gözü önünde verildiğini söyleyen cumhuriyet savcısını bizzat tanıyorum. Hatta kendisi benim çalıştığım adliyede geçici görevli olarak çalışmıştır. Cemaatin hakim-savcı çalışma evleri; sınav sorularının adaylara gösterildiği merkezlerden biridir. Bugüne kadar itirafçı olan 88 hakim savcı; hakim savcı çalışma evinde kalıp soruların verildiğini itiraf etmiş ve 1639 kişinin ismini bildirmiştir.
Ayrıca 6 mayıs 2012 tarihli hakimlik sınav sorularının kendisine verildiğini söyleyen bir arkadaşım Ankara 15.Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/9 Esas sayılı dosyasında itirafçı olmuştur. Yargılanan 90 sanığın birkaçı, sınav sorularının cemaat abileri tarafından kendilerine verildiğini ve Fetullah Gülen bile sorsa, soruları aldıklarını kimseye söylemeyeceklerine dair yemin ettirilmiştir.
https://www.milliyet.com.tr/gundem/hakim-ve-savci-adayligi-sinav-sorularinin-sizdirilmasi-davasinda-karar-2758356
Haber sitesinde görüldüğü üzere Adem Kaçar, Tuba Ocak ve Mehmet Dölen cemaat üyesi olduklarını ve cemaat abilerinin soruları kendilerine yemin ettirdikten sonra verdiklerini ve soruları alırken yanlarında bulunan başka cemaatçileri itiraf etmiştir.
Yıllarca cemaatin soru çaldığına dair çok sayıda haber yapılmıştır. Cemaat yöneticileri de dahil Fetullah Gülen'in ve Ekrem Dumanlı'nın bu iddialar ve yaygaranın hiçbirinden haberinin olmaması mümkün değildir. Fetullah Gülen'in ve beraberindekilerin etik ve ahlaki yönden düşük olması dışında bu derecede ciddi söylentilere kayıtsız kalması ihtimali bulunmamaktadır. İşlerinin hallededilmesi için içki içilmesi teklifine bile örtülü olarak cevaz veren bir ahlaksızın ve onun mankurtlaşmış taraftarlarının, inkar ve cerbezeyle bu işten kurtulmaya çalışmasına çok da şaşırmamak gerekir. Kendisini bizzat tanıdığım çok sayıda cemaat mensubu soruları cemaat kanalıyla temin ettiğini savcılık ifadesinde veya mahkeme sorgusunda ikrar etmiştir. Görüldüğü üzere cemaatin soru çalması birkaç kişi üstüne yıkılıp kurtulunacak boyutun çok daha üzerindedir. Artık mızrak çuvala sığmayacak kadar büyüktür.